Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-31 Esas 2007/56 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2007/7-31
Karar No: 2007/56

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/7-31 Esas 2007/56 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2007/7-31 E.  ,  2007/56 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 295486
    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : KAHRAMANMARAŞ Ağır Ceza
    Günü : 08.12.2005
    Sayısı : 543-573

    Vergi Usul Yasasına aykırı davranmak suçundan sanık S. S..’ın eylemi sabit görülerek 213 sayılı Yasanın 359/b-1 ve 765 sayılı TCY.nın 59. maddeleri uyarınca 15 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, önceki erteli mahkumiyetinin 765 sayılı TCY.nın 95/2. maddesi uyarınca çektirilmesine ilişkin Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesince 29.03.2001 gün ve 276-84 sayı ile verilen karar, temyiz edilmediğinden bahisle kesinleş¬tirilmiştir.
    Kahramanmaraş C.Başsavcılığınca sonradan yürürlüğe giren yasalar karşısında sanığın durumunun değerlendirilmesinin talep edilmesi üzerine, Yerel Mahkemece duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 08.12.2005 gün ve 543-573 sayı ile;
    “…hükümlünün eylemine 5237 sayılı TCK uygulanması halinde anılan, 213 sayılı Yasanın 359/b-1 maddesi gereğince 18 ay hapis, 5237 sayılı TCK 62. maddesi gereğince hakkında takdiri indirim nedeni uygulanarak cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 15 ay hapis cezası verilmesi, ayrıca hakkında 5237 sayılı TCK 53. maddesinin uygulanması gerektiği, her ne kadar hükümlü hakkında verilecek 15 ay hapis cezasının 5237 sayılı TCK 51. maddesinde düzenlenen erteleme kapsamında kaldığı anlaşılmakta ise de, hükümlünün adli sicil kaydının bulunması, suç işledikten sonra yargılama sürecinde etkin ve inandırıcı nitelikte pişmanlık göstererek tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkememizde olumlu bir kanaat oluşmadığından hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK 51. maddesinin uygulanmayacağı anlaşılmış, dolayısıyla özellikle 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin uygulanma zorunluluğu karşısında 765 sayılı Yasa uyarınca verilen hükmün, hükümlü lehine olduğu kanaatine varılmış, 5252 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince ağır hapsin hapse dönüştürülmesi suretiyle hüküm kurulması gerekmiştir” gerekçesiyle yeniden karar verilmesine yer olmadığına, ağır hapis cezasının hapse dönüştürülme¬sine ve hükmün diğer kısımlarının aynen muhafazasına karar verilmiştir.
    Bu kararın sanık tarafından, hakkındaki hükümlerden haberdar olmadığından bahisle temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 27.12.2006 gün ve 17371-19797 sayı ile;
    “Sanık S.. S..’ın 31.08.2006 tarihli temyiz dilekçesinin; Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinin 29.03.2001 gün ve 1999/276 esas 2001/84 sayılı mahkumiyet kararını da kapsaması karşısında, bu konuya tebliğnamesinde değinmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından yeniden görüş alınmasına gerek bulunmadığından O.K..’ın karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verilip, 29.03.2001 tarihli mahkumiyet kararının tebliğ tarihindeki Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliği sırasında, tebliğ evrakının mahkeme divanhanesine asıldığına ilişkin tutanağın bulunmaması nedeniyle tebligatın usulsüz olduğu ve kararın kesinleşmediği ve bu durumda 08.12.2005 gün ve 2005/543-573 sayılı uyarlama kararının hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu kabul edilerek anılan 29.03.2001 tarih ve 1999/276 esas 2001/84 sayılı karara yönelik temyiz incelemesi yapılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra:
    Sanığın öğrenme üzerine 31.08.2006 tarihli temyizi süresinde kabul edilerek yapılan temyiz incelemesinde:
    Suç tarihi itibariyle temyiz inceleme gününde sanık yararına olan 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı gerçekleşmiş bulunduğundan” gerekçesi ve oyçokluğuyla hükmün bozulmasına ve sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, sanığın tahliyesine karar verilmiş, Daire Üyelerinden O.K.. ise, “Tebliğname uyarlama kararına karşı düzenlenmiş olup, asıl kararla ilgili (29.03.2001 tarih ve 19990276 esas 2001/84 karar) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görüşü alınmadan temyiz incelemesi yapılamayacağı düşüncesiyle kararın birinci paragrafının ilk bölümündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 25.01.2007 gün ve 295486 sayı ile;
    “213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefetten sanık Salman Savaş hakkında yapılan duruşma sonunda Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinden verilen sanığın 15 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 29.03.2001 gün ve 1999/276 esas, 2001/84 karar sayılı kararının 5252 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince uyarlama kararı sonunda 15 ay ağır hapis cezasının hapis cezasına çevrilmesine ilişkin aynı mahkemenin 08.12.2005 gün ve 2005/543 esas 573 karar sayılı kararının yok hükmünde sayılarak yapılan temyiz incelemesi sonunda Yüksek Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 27.12.2006 gün ve 2006/17371 esas ve 2006/19797 karar sayılı kararı ile oyçokluğuyla bozulmasına ve 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinin 29.03.2001 gün ve 1999/276 esas 2001/84 karar sayılı mahkumiyet kararının sanığa tebliğinin Tebligat Yasasına uygun bir şekilde yapılmadığı kabul edildiğinde; temyiz süresinin başladığı günün sanığın yokluğunda verilen kararı öğrenme tarihi olacağı açıktır.
    Sanık, 31.08.2006 tarihinde hükümlü bulunduğu cezaevi yetkililerine verdiği temyiz dilekçesinde; yurtdışında dönüşünden sonra ceza evine alındığını, ailesi ile irtibat kurup Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinden hakkındaki hükümle ilgili fotokopinin 23.08.2006 günü alınıp 24.08.2006 tarihli ziyaret sırasında öğrendiğini ileri sürmüştür. Ancak, hükümlülerin ceza infaz kurumlarına kabul işlemlerini düzenleyen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununun, hükümlüye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen, ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih ile ceza süresini ve cezanın hangi hükme ilişkin bulunduğunu belirten bir belge verileceğine ilişkin 20/4. maddesi ile ceza infaz kurumuna alınan hükümlülerin adı ve soyadı, işledikleri suç, cezanın türü ve süresi, mahkumiyet ilamının tarih ve numarası ve infaza başlandığı günün hükümlü defterine kaydolunacağına dair 21/2. maddesi karşısında; sanığın cezaevine alındığı gün infazına başlanan hükmü öğrendiği ve temyiz süresinin başladığı düşünülerek, cezaevine alınış tarihi saptandıktan sonra bir karar verilmesi usul ve yasa gereğidir.
    Bunun yanında öğrenme adli tatil içinde de olsa hükümlü olduğundan süreler işleyecektir.
    Bu itibarla, infaz evrakı getirtilerek sanığın temyiz isteminin süresinde olup olmadığının saptanması gerekirken sanığın temyiz dilekçesinde bildirdiği öğrenme tarihi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire Kararının kaldırılmasına ve sanığın kararı öğrenme tarihinin araştırılarak bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın 213 sayılı Vergi Usul Yasasına aykırı davranmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, sanığın cezalandırılmasına ilişkin gıyabında verilen kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi karşısında, hakkındaki hükmü öğrenme tarihinin doğru olarak belirlenip belirlenmediği, buna bağlı olarak da geçerli bir temyiz başvurusu bulunup bulunmadığının saptanmasına ilişkindir.
    Ancak işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce Kurul Başkanı tarafından, Özel Dairece, Yerel Mahkemenin ilk kararının temyiz incelemesine tabi tutulduğu, ancak Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin uyarlama kararına yönelik olması karşısında, ilk hükme yönelik tebliğname bulunmadan temyiz incelemesi yapılamayacağının ileri sürülmesi üzerine bu husus, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca önsorun olarak ele alınıp öncelikle değerlendirilmiştir.
    Yargıtay Yasasının 28 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 37. maddeleri uyarınca Yerel Mahkemelerce verilen kararların temyiz yoluyla incelenmesinde, Yargıtay C.Başsavcılığınca, o konudaki hukuki görüşün açıklandığı bir tebliğname düzenlenmesi zorunludur. Özel Dairelerce temyiz incelemesi yapılabilmesi için, temyiz konusu hakkında düzenlenmiş bir tebliğname düzenlenmiş olması önkoşuldur.
    Somut olayda, Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 04.12.2006 günlü tebliğname, Yerel Mahkemenin 08.12.2005 gün ve 543-573 sayılı uyarlama kararının temyiz yasa yoluyla incelenmesi yönünde düzenlenmiş ve bu karar hakkında hukuki görüş açıklamasında bulunul¬muştur. Oysa ki, Özel Dairece yapılan incelemede, Yerel Mahkemenin 29.03.2001 gün ve 276-84 sayılı ilk hükmünün kesinleşmediği kabul edilerek, bu hüküm incelenmiş ve yine bu hükme yönelik olarak bozma kararı verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığınca, Yerel Mahkemenin ilk hükmüne yönelik olarak hukuki görüş bildirilmemiş ve tebliğname düzenlenmemiş olduğu nazara alındığında, Özel Dairece anılan hükme yönelik temyiz incelemesi yapılması ve bir karar verilmesi, yukarıda açıklanan yasal düzenleme karşısında olanaksızdır.
    Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkemenin ilk hükmüne yönelik olarak da ek tebliğname düzenlenmesi sağlandıktan sonra sonucuna göre temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, “Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 04.12.2006 günlü tebliğnamede, sanığın hakkındaki hükümlerden haberdar olmadığına ilişkin eski hale iade istemi hakkında görüş bildirilmiş ve reddi talep edilmiş olmakla, ilk hükme yönelik temyiz itirazları yönünden de hukuki görüş bildirilmiştir. Bu nedenle ilk hükme yönelik olarak ek tebliğname düzenlenmesinin istenmesine gerek bulunmamaktadır.
    Kaldı ki, temyiz konusu işin esası hakkında hukuki görüşünü açıklayan Yargıtay C.Başsavcılığının, bir başka konuda görüş açıklamaya zorlanmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Sayın çoğunluğun görüşünde belirtildiği şekilde, ek tebliğname düzenlenmesi konusundaki Özel Daire kararının, Yargıtay C.Başsavcılığınca reddedilmesi ve tebliğname düzenlenmemesi halinde uygulanabilecek bir yaptırım bulunmaması, dava ve usul ekonomisi ilkeleri nazara alındığında, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının esas yönünden incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
    2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 27.12.2006 gün ve 17371-19797 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Özel Dairece, Yargıtay C.Başsavcılığından, Yerel Mahkemenin 29.03.2001 gün ve 276-84 sayılı ilk hükmüne yönelik temyiz itirazları yönünden ek tebliğname düzenlenmesinin istenmesi ve sonucuna göre temyiz incelemesi yapılması için dosyanın, Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara