Esas No: 2007/16.HD-12
Karar No: 2007/1
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-12 Esas 2007/1 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-12 E., 2007/1 K.
"İçtihat Metni"
Taahhüdü ihlal suçundan borçlu Sami"nin, 5358 sayılı Yasa ile değişik 2004 sayılı İİY"nin 340. maddesi uyarınca 3 ayı geçmemek üzere tazyik hapsi ile cezalandırılmasına, tazyik hapsinin tatbikine başlandıktan sonra borcun tamamı veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağın Ödenmesi halinde, aynı madde uyarınca tahliyeye karar verileceği, ödemelerini tekrar keserse hakkında tazyik hapsine yeniden karar verileceğinin bildirilmesine, şikayetçinin şikayetten vazgeçmesi halinde, aynı Yasa"nın 354. maddesi gereğince bütün neticeleri ile birlikte cezanın düşeceğinin bildirilmesine ilişkin, (Bolu İkinci İcra Ceza Mahkemesi)"nce verilen 13.09.2005 gün ve
703-595 sayılı karara karşı Adalet Bakanınca yasa yararına bozma İsteminde bulunulması üzerine;
Dosyayı İnceleyen Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesi"nce 24.11.2006 gün ve 3524-7525 sayı İle, "...belirli bir süreye kadar disiplin veya tazyik hapsine karar verilmesinin 5271 sayılı CMK"nın 232/6. maddesine aykırılık teşkil etmeyeceği, bu yönüyle tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmediği,
Öte yandan, dosya kapsamına göre, sanığa isnat edilen ödeme şartını ihlal eylemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 340. maddesi ile 1 aydan 3 aya kadar hafif hapis cezası ile müeyyide altına alınmış iken, suç tarihinden sonra 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 5349 sayılı Kanun"un 3. maddesi ile değişik 7. maddesinin 1. fıkrası ile "Kanunlarda hafif hapis veya hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüştür...", yine 1 Haziran 2005 tarihinde kabul edilip, aynı gün mükerrer Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2004 sayılı İİK"da Değişiklik Yapılmasına Dair 5358 sayılı Kanun"un 7. maddesi ile İİK"nın 340. maddesindeki eylemin müeyyidesi 3 aya kadar tazyik hapsine dönüştürülmüştür. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 7. maddesi gözönünde tutulduğunda 5349 sayılı Yasa ile değişik 5252 sayılı Kanun"un 7. maddesi sanığın lehine olduğundan, aynı maddenin 1. fıkra 1. cümlesi ve 5326 sayılı Kabahatler Yasası"nın 24 ve 5252 sayılı Yasa"nın 9/3. maddelerine göre müeyyidenin İcra Mahkemesince idari para cezası olarak belirlenmesi gerektiği," gerekçeleriyle Bolu İkinci İcra Ceza Mahkemesinin 13.09.2005 gün ve 703-595 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, sair işlemlerin mahallinde ifasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıma tevdiine karar verilmiştir.
Yargıtay GBaşsavcılığı"nca 05.01.2007 gün ve 70256 sayı ile; karara dayanak yapılan Bolu İkinci İcra Müdürlüğümün 2004/1432 sayılı takip dosyasının aslı veya onaylı örneği mahkemenin dosyası içerisinde bulunmamakta, icra dosyasının yargılama sırasında 13.09.2005 tarihli oturumda getirtilerek incelendiği belirtilmiş ise de, bu inceleme; geçerli bir icra takibi bulunup bulunmadığı, sözü edilen taahhüdün tarihi, borcun tüm ferilerini kapsayıp kapsamadığı, geçerli olup olmadığı hususlarını içermemekte, denetime olanak vermemektedir.
Diğer yönden kanun yararına bozma isteminin davanın esasını çözümleyen bir karara ilişkin olması, bozma nedeninin daha hafif bir ceza verilmesini gerektirmesi nedeniyle, kanun yararına bozma isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulmasını müteakip, idari para cezasına da Yargıtay Dairesi"nce doğrudan hükmedilmesi zorunludur, gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire kararının kaldırılarak, dosyanın idari para cezasının belirlenmesi için Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı"na gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
Taahhüdü ihlal eylemi nedeniyle borçlunun tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlıklar;
1-Dosyadaki bilgi ve belgelerin istem konusunda karar vermeye yeterli olup olmadığı,
2-Bu kararın yasa yararına bozulması halinde mahallinde yeniden yargılama yapılması olanağının bulunup bulunmadığı, diğer bir anlatımla daha hafif cezaya Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükmedilmesinin gerekip gerekmediği,
Noktalarında toplanmaktadır.
Öğretide "olağanüstü temyiz" olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları "kanun yararına bozma" adı ile 5271 sayılı CYY"nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasa"nın 309. maddesi uyarınca, hakim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtay"ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay Ceza Dairesi"ne verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay"ca yerinde görülmesi halinde, karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasa"nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4. fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise, bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesi"nce doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay Ceza Dairesi"nce hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili Daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Yasa yararına bozma kurumu ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra 1. uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Dosyanın incelenmesinde; takibin kesinleşip kesinleşmediği ve yapılan taahhüdün geçerli olup olmadığını saptamaya elverişli herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.
Bu hususlar yasa yararına bozma istemine konu edilmemiş ise de, ancak suçun sabit olması ve suç tarihinin saptanması halinde yasa yararına bozma istemine konu husus hakkında karar verilebilecektir.
Diğer yönden, anılan eksikliklerin giderilmesinden sonra mı yasa yararına bozma konusunda karar verileceği ya da bu hususların dosyadan anlaşılamaması nedeniyle yasa yararına bozma isteminin bu aşamada red edilerek, eksiklerin tamamlanmasının mı isteneceği keyfiyeti Özel Daire"ce değerlendirilebilecek bir husustur. Bu eksikliğin Ceza Genel Kurulu"nca giderilmesini beklemek de yasa yararına bozma yasa yolunun mahiyet ve yöntemine uymamaktadır. Yine anılan eksiklikler giderilerek başkaca yasa yararına bozmaya konu hukuka aykırılıkların da bulunup bulunmadığının Adalet Bakanlığı tarafından değerlendirilerek, yeni bir yasa yararına bozma istemine konu edilmesi hususu da öncelikle Dairece çözümlendikten sonra Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na bu konuda bir itiraz vaki olduğunda değerlendirilmeye konu edilmelidir. Zira, Dairelerce henüz görüş bildirilmeyen bir konuda doğrudan karar vermek, yasa yolu denetiminden beklenen yararı sağlamayacak, anılan eksikliklerin bozma konusu mu yapılacağı, yoksa eksik ikmali suretiyle mi giderileceği keyfiyeti hukuken kabul edilebilir bir çözüme kavuşamayacaktır.
Bu nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı"nın 1. itiraz nedeninin kabulüne, bu aşamada 2. itiraz nedeninin değerlendirilmesine yer olmadığına ve dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesi"nin 24.11.2006 gün ve 3524-7255 sayılı yasa yararına bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Özel Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23.01.2007 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.