Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/258 Esas 2008/240 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/258
Karar No: 2008/240

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/258 Esas 2008/240 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2008/258 E.  ,  2008/240 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 14.02.2006
    Sayısı : 1715-14


    Sanık ...’ın 5237 sayılı Yasanın 142/2-d, 145 ve 62. maddeleri uyarınca yedi ay on beş gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Yasanın 51. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine, bir yıl süre ile gözetim altında bulundurulmasına, sanık ...’ın yüzüne karşı, diğer sanık ve müştekinin yokluğunda öğrenmeden itibaren 7 günlük yasal süre içerisinde tebliğ edilmek koşuluyla Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahke¬mesince verilen 14.02.2006 gün ve 1715-14 sayılı hükme karşı, Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Daire¬since 21.10.2008 gün ve 11395-17435 sayı ile;
    “1- Sanığın eyleminin park halinde bulunan otomobilin muhkem suretteki arka cam fitilini sökerek araç içerisindeki 2 adet teyp kolonunu çalmak şeklinde kabul edilmesi karşısında, eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-d maddesinde düzenlenen “Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle” işlenmiş olduğunun kabul edilemeyeceği, keza aynı maddenin 1-e bendinde yer alan “Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında” işlendiğinin kabul edilmesi gerekeceği ve müeyyidesinin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olması sebebiyle sanığın daha lehine bunduğunun nazara alınmamasında,
    2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde hapis cezalarının ertelenmesi halinde 3. fıkra uyarınca 1 yıldan az 3 yıldan fazla olmamak üzere denetim süresi belir¬leneceği, 4. fıkraya göre bazı yükümlülüklere karar verilebileceği gibi, 6. fıkra uyarınca herhangi bir yükümlülük belirlenmeden de denetim süresinin geçirilebileceği öngörülmüş, ancak “gözetim altında bulundurulması” şeklinde bir tedbir kararı düzenlenmemiş olması karşısında, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmemiş olduğundan bahisle 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması Dairemizden istenilmiştir.
    1- Sanığın, sokakta park halinde bulunan otomobilin arka cam fitilini sökerek içeri girip, araç içerisindeki iki adet teyp kolonunu çaldığının anlaşılması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesine uyan kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, aynı Yasanın 142/2-d maddesine uyan suçu oluşturduğu kabul edilerek, nitelendirmede yanılgıya düşülüp, yazılı şekilde uygulama yapılarak, fazla ceza verilmesi,
    2- 5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinde hapis cezalarının ertelenmesi halinde, sanığın “gözetim altında bulundurulması” biçiminde bir tedbir kararı düzenlenmediği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
    Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden, kabulü ile Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 14.02.2006 gün ve 2005/1715 esas, 2006/14 sayılı kararın 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi gereğince bozulmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre, gereken hükmün verilmesine” karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığınca 28.11.2008 gün ve 68039 sayı ile;
    Hükme karşı başvurulacak yasa yolu, süresi ile mercii ve şeklinin açık¬lanmadığı, ayrıca sanığın yüzüne karşı tefhim edilen hükümde, tebliğ edilmesi gerektiğine de karar verilerek yasa yolu süresinin tefhim sırasında hazır bulunan sanık açısından “tebliğden” itibaren başlayacağı şeklinde yanlış anlamaya neden olacak ifadelere yer verilmek suretiyle sanığın yanıltıldığı, Sanık ... ile müşteki Öztürk Ekinci’ye karara karşı başvurulacak yasa yolu ve süresi ile mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile tebliğ edilmesi, açıklamada mutlaka temyiz yasa yoluna başvuru süresinin kendilerine tebligat yapıl¬masından itibaren başlayacağının bildirilmesi, bu tebligata rağmen temyiz yasa yoluna başvu¬rulmaması durumunda hükmün kesinleşerek yasa yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün hale geleceği,
    Hüküm henüz kesinleşmediğinden yasa yararına bozma isteminin reddi yerine, kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu görüşleriyle, itiraz yasayoluna başvurularak, Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.02.2006 gün ve 1715-14 sayılı kararına yönelik bozma kararının kaldırılması ve yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi talebinde bulunulmuştur.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.02.2006 gün ve 1715-14 sayılı kararının kesinleşip kesinleş¬mediği, dolayısıyla bu karara karşı, yasa yararına bozma yasayoluna başvurma olanağının bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş bulunan ve olağan üstü bir yasayolu olan, yasa yararına bozma kurumu hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan istisnai bir yasayoludur. Bu olağan¬üstü yasayoluna başvurulabilmesinin ilk koşulu verilen hüküm veya kararın temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır. Karar veya hükümlere karşı başvurulacak olağan yasa yolunun bulunması halinde bu yola başvurulamaz.
    Olağan yasayolu denetiminden olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için ise, temyiz yasa yoluna başvuru hakkı olan¬ların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluk olup, bu husus 5271 sayılı CYY’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.” şeklinde belirtilmiştir.
    CYY’nın 260/1. maddesinde ise yasa yollarına başvuru hakkı olanlar; “…Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar...” olarak sayılmıştır.
    Ceza Genel Kurulunun 29.05.2007 gün ve 114/113; 01.05.2007 gün ve 93/104; 20.02.2007 gün ve 46/39 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere;
    Hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin açıkça belirtilmesi zorunludur.
    Bunlardan birisinin veya birkaçının kararda gösterilmemiş olması ya da yanlış gösterilmesi; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2, 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/3, 232/6 ve 40. maddelerine açıkça aykırılık oluşturacağından ve yapılan tebliği geçersiz kılacağından hükmün kesinleşmesini önler, kesinleşmeyen hükümler hakkında da yasa yararına bozma yasayoluna başvurulamaz.
    İncelenen dosyada;
    Hükme karşı başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şekli açıklanmadığı gibi, tefhim edilen hükmün tebliğ edilmesi gerektiğine de karar verilerek yasa yolu süresinin tefhim sırasında hazır bulunan sanık açısından “tebliğden” itibaren başlayacağı şeklinde yanlış anlamaya neden olacak ifadelere yer verilmek suretiyle hazır bulunan sanık ... yanıltılmıştır. Bu nedenle hükmün, temyiz hak ve yetkisi bulunanlara, başvu¬rulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile tebliğ edilmesi, açıklamada mutlaka temyiz yasa yoluna başvurma süresinin kendilerine tebligat yapılmasından itibaren başlayacağının bildirilmesi gerek¬mektedir. Tebligata rağmen temyiz yasa yoluna başvurulmaması durumunda hüküm kesinleşe¬ceğinden, ancak bu ahvalde yasa yararına bozma yasayoluna başvuru mümkün hale gelecektir. Kesinleşmeyen hükümlere karşı yasa yara¬rına bozma yasayoluna başvurulamaya¬cağından, Yargıtay C.Başsav¬cılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararı¬nın kaldırılıp, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin reddine, hükmün belirtilen şerhle birlikte yasayolu başvuru hakkı olanlara tebliğ edilerek, temyiz edip etme¬yeceklerinin belirlenmesi suretiyle anılan eksikliğin giderilmesi için dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2-Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 21.10.2008 gün ve 11395-17435 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Adalet Bakanlığının, Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.02.2006 gün ve 1715-14 sayılı hükmüne yönelik yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,
    4-Dosyanın esası incelenmeksizin, hükmün “temyiz süresinin tefhimden itibaren başlayacağı” şerhi ile birlikte temyiz hak ve yetkisi bulunanlara tebliğinin sağlanması için Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2008 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara