Esas No: 2022/4023
Karar No: 2022/7942
Karar Tarihi: 26.05.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/4023 Esas 2022/7942 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/4023 E. , 2022/7942 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece MahkemesiTurgutlu 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının davalı işverene ait işyerinde 01.05.2002-08.08.2008 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığının tespiti ile Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalılar vekilleri sunmuş oldukları cevap dilekçelerinde özetle, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı ...'in davalı şirkete ait 0000466.045 SSK sicil numaralı işyerinde, dava konusu 01.05.2002-02.07.2003 tarihleri ve 01.01.2005-08.08.2008 tarihleri arasında kesintisiz olarak toplam 1720 gün sigortalı olarak asgari ücretle çalıştığı, çalışmalarının 508 günün Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirildiği, 1212 gününün Sosyal Güvenlik kurumuna bildirilmediği, bildirimi yapılmayan dönemde asgari ücret ile çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesince “Dosyadaki kayıt ve belgelere göre, davacının çalıştığı işyerinde yılın tüm aylarında tam çalışan işçilerin bulunduğu kesinleşmiş yargı kararları (Örnek ...'in açtığı tam çalıştığına dair davanın kabulüne ilişkin karar Yargıtay onaması ile kesinleşmiştir.) ile ortaya konulmuş bulunmaktadır. Davacının Kuruma bildirimlerinin kod 13 (Diğer nedenler-devamsızlık) dayanak yapılarak kısmi olarak yapıldığı görülmektedir. Ancak bunun aksine olarak dinlenen bordro tanıkları davacının tam süreli çalıştığını doğrulamıştır. Şu halde davacının bildirimli dönemlerde tam süre ile çalıştığına ilişkin ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak davacının kesintisiz çalıştığına ilişkin ilk derece kabulünün ve davalı işyerinden ilk bildirimin yapıldığı tarih öncesinin hak düşürücü süre yönünden incelenmesinde fayda vardır.
Davacının işten ayrıldığı tarih 08/08/2008 olarak bildirilmiş (Kurum kayıtlarında 16/08/2008 tarihinde ayrılış bildirgesi verilmiş.) olmakla 01/01/2014 tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolacağı açıktır. Davanın 05/03/2014 tarihinde açıldığı dikkate alındığında kesintili çalışma halinde hak düşürücü sürenin dikkate alınması gerekecektir.
Öncelikle davacının davalı işveren yanında ilk bildiriminin 05/04/2003 tarihinde yapılmış olduğu görülmekle, iş bu bildirge dikkate alındığında kesintili çalışma yapıldığı karine olarak kabul edilmelidir. Davacı iş bu karinenin aksini aynı kuvvette delille ispat edebilmiş değildir. 01/05/2002-04/04/2003 tarihleri arasındaki çalışma iddiasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.
İkinci husus yapılan imza incelemesinde 01/11/2005 tarihli işe giriş bildirgesindeki imzanın davacının eli ürünü olduğu ortaya çıkmıştır. Şu halde iş bu işe giriş bildirgesi davacının kesintili çalıştığını açıkça ortaya koymuştur. Yukarıda da belirtildiği üzere işe giriş bildirgesinin varlığı kesintili çalışmaya karine teşkil ettiğinden davacı iş bu karine aksini de aynı kuvvette delille ispat edebilmiş değildir. Davacının 26/08/2003-29/11/2004 tarihleri arasında askerlik hizmetini ifa ettiği görülmekle ve ilk derece mahkemesinin ilk çalışma döneminin Kurum kayıtları ile uyumlu olarak 02/07/2003 tarihinde sona erdiğine ilişkin kabulü aleyhine davacı kanun yoluna başvurmamış olmakla 03/07/2003-31/10/2005 arası kesintisiz çalıştığını işe giriş bildirgesinin ortaya koyduğu karinenin aksini aynı kuvvette delille usulüne uygun olarak ispat edememiştir. Resen yapılan araştırmada da davacının buna dair iddiasını ispat edecek delil elde edilememiştir. Şu halde askerlik sonrası makul süre de işe devam ettiğini 01/11/2005 tarihli işe giriş bildirgesinin aksini ispat edecek aynı kuvvette delille ispat edememiş olmakla kesintili çalışma olgusunun kabulü zorunludur.
Kesintili çalışma halinde her bir bildirim öncesi dönemin hak düşürücü süre yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceğinden 03/07/2003-31/10/2005 arası çalışma iddiasının da hak düşürücü süre nedeniyle dinlenemeyeceğinin dikkate alınmaması isabetli olmamıştır. 23/03/2007 tarihli işe giriş bildirgesinde davacının imzasının bulunmadığı görülmekle iş bu bildirgenin kesintili çalışmaya karine teşkil etmeyeceğine ilişkin ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. İşveren tarafından tek taraflı olarak yapılan bildirgenin aksi bordro tanığı anlatımları ile sübuta ermiş bulunmaktadır.
Netice itibariyle davacının tam çalıştığına dair bordro tanığı anlatımları, yapılan bildirimlerdeki eksik gün nedenine dayanak delil olmaması ve emsal dosyalardaki kesinleşmiş kabul kararları birlikte değerlendirildiğinde davacının 05/04/2003-02/07/2003 ve 01/11/2005-08/08/2008 tarihleri arasında tam çalıştığının tespitine karar verilmesi gerekmiştir” denilmek suretiyle,
“Davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Turgutlu 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi'nden verilen 08.04.2019 tarih, 2014/117 Esas ve 2019/182 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.2 hükmü gereğince kaldırılmasına,
1-Davanın kısmen kabulü ile,
Davacı ...'in, davalı şirkete ait, 466.045 sigorta sicil numaralı işyerinde,
- 05.04.2003 - 02.07.2003 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 87 gün çalıştığı, çalışmasının 12 günlük kısmının Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirildiği, 75 günlük kısmının bildirilmediği;
- 01.11.2005 - 08.08.2008 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 997 gün çalıştığı, çalışmasının 496 günlük kısmının Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirildiği, 501 günlük kısmının bildirilmediğinin tespitine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde yeni bir karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile bir kısım dönem hizmetlerinin hak düşürücü süreye uğradığından bahisle taleplerinin bu dönem yönünden reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek kararın temyiz incelemesi sonucu bozulmasını istemiştir.
Davalı SGK vekili, Kurum tarafından dava açılmasına sebebiyet verilmediğinden aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, eksik inceleme ve araştırma neticesi verilen kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup Mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun'un 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun'un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı)
Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemez.
Somut olayın incelenmesinde; Mahkemenin davalı işyerince davacı adına ilk işe giriş bildirgesinin düzenlenmekle hizmet bildiriminde bulunulduğu tarih olan 05.04.2003 tarihi öncesine ilişkin dönem yönünden davacı talebinin hak düşürücü süreye uğradığı yönündeki değerlendirmesi yerindedir. Ne var ki davacının askerlik görevi(28.08.2003-29.11.2004 tarihleri arası) dönüşü davalı işyerinde işe başladığına dair 01.11.2005 tarihli imzası davacıya ait olan işe giriş bildirgesi karşısında, bildirgenin aksinin aynı kuvvette delille ispat edilemediğinden bahisle kesintili çalışma olgusunun kabulünün gerektiği yönündeki değerlendirmesi hatalıdır. Zira davacının askerden döndükten sonra da davalı işyerinde geçen çalışmasının kesintisiz-blok çalışma olduğunun kabul edilmesi halinde bu hizmet döneminin hak düşürücü süreye uğramayacağı kabul edilmelidir.
Mahkemece yapılması gereken iş, davacının davalı işyerinde 01.01.2005-01.11.2005 tarihleri arasında geçen hizmetlerinin blok çalışma niteliğinde yani sürekli ve kesintisiz olarak geçtiği kabul edilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekili ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...'ın muhalefetine karşı; Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ...'nın oyları ve oyçokluğuyla ,26.05.2022 gününde karar verild
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık hizmet tespit davasında askerlik hariç 01.05.2002-08.08.2008 tarihleri arasında blok çalışması olduğunu iddia eden ve işyerinde 05.04.2003 tarihin imzalı işe giriş bildirgesi verilen askerlik sonrası da 01.11.2005 tarihinde ancak davacı imzasını içermeyen işe giriş bildirgesi verilen davacı sigortalının bildirim tarihi öncesi hizmetinin işe giriş bildirgesinin imzalı olması nedeni ile kabul edilip edilmeyeceği” noktasında toplanmaktadır.
2. Somut uyuşmazlıkta davacının 05.04.2003 tarihinde kuruma işe giriş bildirgesi verilmiştir. Davacının askerlik sonrası ise giriş bildirgesi ise 01.11.2005 tarihinde bildirmiştir. Bu bildirgelerden biri davacı imzasını içermekte, diğeri ise içermemektedir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda askerlik süresi askı kabul edilerek ve ilk işe giriş bildirgesinin imzalı olması nedeni ile 05.04.2003-02.07.2003 kuruma bildirilen süreler dışında da çalıştığı, askerlik sonrası da 01.01.2005-08.08.2008 arası da aralıksız çalıştığı kabul edilerek eksik bildirilen hizmetlerin tespitine karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince davacının askerlik sonrası işe giriş bildirgesinin 01.11.2005 tarihinde verilmesi nedeni ile ilk derece mahkemesinin kaldırılarak 05.04.2003-02.07.2003 ila 01.11.2005-08.08.2008 arası aralıksız çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
3. Kararın temyiz edilmesi üzerine çoğunluk tarafından ilk işe giriş bildirgesinin imzalı olması nedeni ile 05.04.2003 başlangıç kabul edilmesinin yerinde olduğu kabul edilmekle birlikte askerlik sonrası işe giriş bildirgesinin imzalı olmaması nedeni ile askıdaki askerlikle birlikte blok çalışması nedeni ile askerlik sonrası 01.01.2005-08.08.2008 arası çalışmasının aralıksız olarak tespit edilmesi gerektiği gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
4. Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir(Y. HGK. 01.07.2019 tarih ve 2016/21-1238 E, 2019/834 K). Belirtmek gerekir ki “hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti hâlinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Sigortalının kayda dayanan çalışması bildirilmiş veya kurumca saptanan çalışması var ise bu bildirilen veya saptanan hizmeti ile blok çalışmanın da zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir.
5. Dairemizin 2021/5313 E, 2022/2258 K sayılı ilamında karşı oy gerekçesinde açıklanan ilkeler ve hukuki olgulara göre, kamu düzeni, resen araştırma ilkesi ve delil serbestisi kapsamında kalan hizmet tespitinde kesin delillerin bağlayıcılığı yoktur. İşçi(sigortalı) işveren ilişkisinde sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalının ispat hukuku ilkelerine aykırı olarak yazılı delil sınırlandırılmasına tabi tutulması vazgeçilmez ve kişiye sıkıya bağlı hak olan sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıracak niteliktedir. Çalışma olgusu hukuki fiil olup, her türlü delille kanıtlanabilir. İşe giriş bildirgesi senet niteliğinde olmayıp, sadece o tarihte işe girişi bildirir. Sigortalının daha önce fiili çalışması var ise bu belgenin imzalı olması, hukuki fiili olan çalışma olgusunu ortadan kaldırmaz.
5. Dairemizin 2021/10923 E, 2022/1056 Karar sayılı karşı oy gerekçelerinde ayrıntılı olarak açıklandığı gibi blok çalışmalarda kuruma bildirilen süre var ise sonraki çalışma için hak düşürücü süreye uğramaz kabulü nedeni ile önceki çalışma içinde kabul edilmeli ve hak düşürücü süre uygulanmamalıdır. Davacının 05.04.2003 tarihi ile sonrası kayda giren ve takip eden takip eden çalışmaları askerlik hariç blok çalışmaya dayanmaktadır. Bu blok çalışma içinde kuruma intikal eden süreler olduğuna göre hak düşürücü süre önceleri içinde geçerli olmayacaktır. Davacının işe giriş bildirgesi verilen 05.04.2003 tarihinden önceki fiili çalışmasının tespiti gerekir. Bu nedenle davacı temyizi yönünden bu nedenle de bozulması gerektiği düşüncesindeyim.