Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5577 Esas 2022/8103 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5577
Karar No: 2022/8103
Karar Tarihi: 30.05.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5577 Esas 2022/8103 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/5577 E.  ,  2022/8103 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi: Kemer 1. Asliye Hukuk (iş) Mahkemesi



    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ... 4A sigorta sicil numarası ile davalı işyerinde 01/04/2018 tarihinde araç operasyon biriminde çalışmaya başladığını, müvekkilinin ayrılma tarihi olan 17/09/2018 tarihine kadar aynı pozisyonda 2.750,00-TL elden maaş alarak çalıştığını, davalı şirket tarafından müvekkilinin sigortasının yapılmadığını, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve UBGT ücretinin ödenmediğini, bu nedenle davacı ile iş ilişkisinin son bulduğunu, davalı işverenin turizm taşınmacılık ile transfer hizmetleri konusunda faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin görevinin işverenin araçlarını hangi gün, hangi saatte nereye gideceğine dair programları yapmak, yolcu taşımacılığı yapılacak olan istasyon noktalarına dair yapılan programları şoförlere bildirmek, şoförlerin transfer işlerini gereği gibi zamanında yapıp yapmadığını denetlemek olduğunu, şoförler günlük görevlendirmelerini müvekkilinden öğrendiğini ve işle ilgili sıkıntıların müvekkiline bildirildiğini, müvekkilinin bu çalışma esnasında işveren tarafından sigortasının yapıldığını ve sigorta primlerinin ödendiğini bildiğini, ancak emeklilik işlemleri ile ilgili olarak SGK'ya müracaat etmek için E-Devlet'e girdiğinde SGK dökümünün incelemesi neticesinde emeklilik süresinin dolmadığını öğrendiği gibi davalı işverenin işçisi olarak yapmış olduğu hizmetinin gözükmediğini, bu durumun müvekkilinin maddi kayba uğramasına sebep olduğunu, bu nedenlerle davalarının kabulü ile müvekkilinin davalı şirkette 1/4/2018-17/09/2018 tarihleri arasında çalıştığının tespitini, bu hizmetlerinin diğer hizmetleri ile birleştirilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP
    Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ...' un dosyasında yapılan incelemede 1283282-07 sicil nolu davalı iş yerinde herhangi bir bildirime rastlanılmadığını, bu nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının beyanlarını kabul etmediklerini, davacının müvekkili şirket işyerinde çalışması bulunmadığını, davacının hizmet akdine dayalı olarak eylemli bir şekilde çalışması söz konusu olmadığını, bu nedenlerle davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Davanın reddine karar verildi.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Davacı vekilinin istinaf başvurususun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemece eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, dinlenen tanıkların davacının davalı işyerinde çalıştığını ve birlikte çalıştıklarını beyan etmiş olmalarına rağmen mahkemece bu tanık beyanlarının dikkate alınmamış olmasının hatalı olduğunu, tanık beyanlarıyla davacının davalı işyerinde çalışmasının ispatlandığını beyanla kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 6. maddesinde ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 92. maddesinde, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür.
    5510 sayılı Kanun'un 4/a maddesi anlamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlar:
    a) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet akdine dayanması,
    b) İşin işverene ait yerde yapılması,
    c)Kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmaması şeklinde sıralanabilir.
    Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur. Bu nedenle dava konusu olayda öncelikle "hizmet akdinin varlığı" araştırılmalıdır;
    818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313/1. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 393/1) maddesinde, hizmet sözleşmesi; “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurlarına yer verilmişken, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 8. maddesinde, “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir. Hizmet akdi, her şeyden önce bir iş görme edimini zorunlu kılar. Bu sözleşmeyle sigortalıya yüklenen borç, işveren yararına bir iş görmek, hizmet sunmaktır.
    Bağımlılık ve bu kapsamda ele alınması gereken zaman unsuru, hizmet akdinin ayırt edici özelliğidir.
    Bağımlılık, iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamasında temel bir ilke olup, bu unsur, hizmetini işverenin gözetimi ve yönetimi altında yapmayı ifade eder. Ne var ki, iş hukukunun dinamik yapısı, ortaya çıkan atipik iş ilişkileri, yeni istihdam modelleri, bu unsurun ele alınmasında her somut olayın niteliğinin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bazı durumlarda, taraflar arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi bulunmasa da, işverenin iş organizasyonu içinde yer alınmaktaysa bu unsurun varlığının kabulü gerekecektir. Önemli yön, işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek olması, çalışanın, edimi ile ilgili buyruklara uyma dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığın bulunmasıdır. Genel anlamda bağımlı çalışma, işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda, işverence sağlanacak teknik destek ve işverenin denetim ve gözetiminde yapılan çalışmadır. İşverenin yönetim (talimat verme) hakkı karşısında işçinin talimatlara uyma (itaat) borcu yer alır. Bir işin görülmesi süreci içinde işçinin faaliyeti, çalışma şekli, yeri, zamanı ve işyerindeki davranışları düzenleyen talimatlar veren işveren onu kişisel bağımlılığı altında tutar. Bu sözleşmede var olan otorite/bağımlılık ilişkisi taraflar arasında kaçınılmaz olarak bir hukuki hiyerarşi yaratır. Bu nedenle hizmet akdinde bağımlılık hem işçinin kişiliğini ilgilendirmekte hem de bir hukuki bağımlılık niteliği taşımaktadır.
    Davacının 01.04.2018-17.09.2018 tarihleri arasında, davalıya ait işyerinde araç operasyon birimindeki çalışmalarının tespitini istediği eldeki davada, Mahkemece davacının kendi adına ve hesabına komisyoncu olarak çalıştığı, salt davalıya ait işyerinde vakit geçirmesinin işçi-işveren ilişkisinin ispatına yeterli olmadığı belirtilerek, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmişse de yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
    Dosyanın incelenmesinde, 22.02.1967 olan davacının, hizmet döküm cetvelinde talebine konu dönemde herhangi bir sigortalılık bildiriminin bulunmadığı, davalıya ait 1283282 sicil sayılı dosyada işlem gören işyerinin, 20.03.2015 tarihinde kanun kapsamına alındığı, mahiyetinin yolcu taşımacılığı olduğu, Mahkemece davacı tanıkları ile bir kısım bordro tanığı olduğu anlaşılan davalı tanıklarının dinlendiği, yine kollukça tespit edilen kamu tanıklarının beyanlarına başvurulduğu, dinlenilen bordro ve bir kısım kamu tanıklarının ifadelerinde davacının komisyoncu olarak çalıştığının belirtildiği, davacı tanıklarının ifadelerinde ise, davacıyı davalı işyerinde görmekle birlikte, davalı ile arasındaki ilişkinin mahiyeti konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olmadıklarını ifade ettikleri anlaşılmaktadır.
    Mahkemece, öncelikle davacının kendi adına ve hesabına bağımsız olarak komisyoncu olarak çalışıp çalışmadığının tespiti açısından Vergi Dairesi, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Meslek Odası ve Kurumdan mükellefiyet ve sicil kayıtları sorulmalı, mevcut tanık ifadelerinin hüküm kurmaya yeterli olmadığından hareketle, resen araştırma ilkesi kapsamında davalı işyerinin bordrolarında uyuşmazlığa konu dönemin tamamını kapsar şekilde çalışması bulunan kayıtlı ve tarafsız bordro tanıkları re’sen belirlenerek, yeteri kadarının beyanlarına başvurulmalı; talep edilen döneme ilişkin bordro tanıklarına ulaşılamadığı takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bu dosyada bilgi ve görgüsüne başvurulan tanık anlatımları ile karşılaştırılmalı, varsa çelişki giderilmeli, sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu araştırılmalı, Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, taraflar arasında yukarıda açıklanan şekilde hizmet akdinin unsurları bulunup bulunmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenip; dosyada mevcut ve toplanacak tüm deliller hep birlikte takdir edilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10 Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
    dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30/05/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.









    Hemen Ara