Esas No: 2008/100
Karar No: 2008/203
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/100 Esas 2008/203 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, eşi olan şahsi davacıya etkili eylem suçuyla (şiddet uygulamak) suçlanmış ancak yerel mahkeme tarafından beraat ettirilmiştir. Ancak, Yargıtay 2. Ceza Dairesi tarafından hükmün bozulmasına karar vermiştir. Yerel mahkeme, direnme kararı vermiştir ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu, dosya içeriğindeki kanıtların sanığın suçlu olduğunu gösterdiğinden beraat kararının yanlış olduğuna hükmetmiştir. Bu nedenle, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.
Madde 86/1, 86/2-a, 86/3, 87, 5237 Sayılı TCK.
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 23.05.2006
Sayısı : 394-314
Sanık ...’ın, etkili eylem suçundan beraatına ilişkin Tekirdağ 1. Sulh Ceza Mahkemesince 06.04.2004 gün ve 845-216 sayı ile verilen kararın, şahsi davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 09.03.2006 gün ve 7009-4238 sayı ile;
“Dosya içeriğine, şahsi davacının iddiası ve bu iddiasını doğrulayan 27.08.2003 tarihli doktor raporunun içeriğine ve tanık beyanına göre sanığın eşi olan şahsi davacıya müessir fiilde bulunduğu sübut bulmasına rağmen yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 23.05.2006 gün ve 394-314 sayı ile;
“Taraflar arasında olay tarihi ve öncesi itibariyle boşanma davası olup fiilen ayrı yaşadıkları anlaşıldığı gibi atılı suç tarihi itibariyle şahsi davacı ve sanık arasında tartışma yaşandığı ve bu tartışma sırasında şahsi davacının sanığa sarıldığı ve sanığın kurtulmak için ellerini kaldırdığı sırada birlikte fiskos masasının üzerine düştükleri sabit ise de sanığın atılı olduğu şekilde olay tarihi itibariyle eşine karşı adiyen etkili eylemde bulunduğu hususunda şahsi davacı ile kız kardeşi Burcu Yıkılmaz’ın soyut ve taraflı ve aynı zamanda dosya kapsamındaki somut deliller ile bağdaşmayan aksi yöndeki anlatımlarından başkaca sanığın atılı eylemi işlediği hususunda hakimliğimize yeterli ve tam bir vicdani kanaat hasıl olmadığı gibi şahsi davacının atılı olaydan 9 gün sonrası itibariyle doktora müracaat ile rapor alınması sonucu raporda yer alan lezyonların sanık tarafından meydana getirildiği hususunda şüphenin de mevcudiyeti ve şüpheden sanığın yararlanması gerektiği ilkesi doğrultusunda sanığın atılı suç tarihi itibariyle fiilen ayrı yaşadığı ve aralarında boşanma davası olan şahsi davacıya karşı atılı suçu işlediği hususunda mahkumiyetine yeterli ve her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil elde olunamadığı” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli, 16.04.2008 gün ve 265970 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın etkili eylem suçundan beraatına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çözümlenmesi gereken hukuki uyuşmazlık, sanığa yüklenen etkili eylem suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Katılan ... Savaş 27.08.2003 tarihinde polise başvurarak verdiği ifadede; ... ile iki yıldır evli olduklarını ve bazı sorunlar nedeniyle eşinin kendisinden ayrılmak için boşanma davası açtığını, yaklaşık yedi aydır ayrı yaşadıklarını, 18.08.2003 günü saat 23.00 sıralarında buluştuklarını ve önceden birlikte oturdukları eve gittiklerini, tekrar bir araya gelmek umuduyla konuşmaya başladıklarını, ancak yarım saat kadar sonra eski konular açılınca eşinin birden değişip kendisine bağırmaya başladığını, önünde bulunan fiskos sehpasını kendisine atıp ardından tokat ve yumrukla dövdüğünü, şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Duruşmada; benzer şekilde beyanda bulunmuş, ayrıca ayrı yaşadıkları dönemde birlikte olduklarını ve hamile olduğundan şüphelendiğinden test yaptırmak için hastaneye gittiklerini, sanığın ilk defa hastanede kendisini dövdüğünü, daha sonra eve gittiklerini, evde de sanığın kendisini dövdüğünü, şikayetçi olduğunu belirtmiştir.
Sanık ... duruşmada dinlenmiş olup, atılı suçlamayı kabul etmediğini, yakınanın devamlı kendisine hakaret etmesi nedeniyle evi terk ederek boşanma davası açtığını, olay günü yakınanın barışmak için kendisini eve çağırdığını, konuşma sırasında “sen daha süt kuzusun, ananın babanın dediğinden çıkamıyorsun” demesi ve hakaretlerini sürdürmesi üzerine gitmek için kalktığını ve yakınanın kendisine sarılarak gitmemesi için yalvardığını, bir daha hakaret etmeyeceğini söylediğini, oturup konuşmaya devam ederken tekrar hakaretlere başlayınca kalkıp tam gideceği sırada yakınanın bir daha arkasından sarıldığını, kurtulmak için kollarını havaya kaldırdığında birlikte sendelediklerini ve fiskos masasının üzerine düştüklerini, kalkıp evden çıktığını, yakınana en ufak bir etkili eylemde bulunmadığını beyan etmiştir.
Tanık Burcu Yıkılmaz, duruşmada alınan ifadesinde, olayı bizzat görmediğini, olay günü ablası olan davacının ağlayarak kendilerine geldiğini, ağlamaktan konuşamadığını ve biraz da topalladığını, kendisine gelince sorduğunda, eniştesi olan sanığın önce hastanenin önünde herkesin gözüönünde dövdüğünü söylediğini, bunun sanığın ablasını ilk dövmesi olmadığını, daha önce de birkaç kez dövüp bıçak çektiğini ablasının söylemesi ile bildiğini belirtmiştir.
Tanık.... Ayhan ise, hatırlamadığı bir tarihte gece nöbetçi oldukları bir gün çalıştığı eczanenin önünde bağırış çağırış duyunca dışarı çıktığında, huzurda bulunan şahsi davacının yere çökmüş vaziyette bağırıp ağlamakta olduğunu, sanık eşinin de onu eve götürmeye çalıştığını gördüğünü, sanığın şahsi davacıya vurduğunu görmediğini, ancak sorduğunda şahsi davacının, sanığın evde kendisini dövdüğünü söylediğini bildirmiştir.
Şahsi davacı hakkında Tekirdağ 2 Nolu Merkez Sağlık Ocağı tarafından 27.08.2003 tarihinde saat 14.15’de düzenlenen raporda; sol kol iç yüzünde 2x2 cm.lik, sol dirsek üstünde 1x1 cm.lik, sağ kalçada 3x3 cm.lik muhtemelen 7-8 günlük ekimozlar saptandığı, 3 gün iş ve gücünden kalacağı ve 10 günde iyileşeceği belirtilmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Katılan ... hakkında düzenlenen doktor raporundaki bulgular, her ne kadar rapor olaydan 9 gün sonra alınmış olsa da 7-8 günlük arazlar olarak tarif edilmiş olup, katılanın iddialarını doğrular niteliktedir. Öte yandan, tanık....’in anlatımları da dolaylı olarak katılanın iddialarını doğrulamaktadır. Sanık ise savunmasında suçlamayı kabul etmediğini bildirmekle birlikte, aralarında tartışma yaşandığını savunmakta ve katılan ile birlikte sehpanın üzerine düştüklerini söyleyerek oluşa uygun düşmeyen anlatımla katılanın iddialarını güçlendirmektedir. Bu itibarla Yerel Mahkemenin derlenen kanıtları yanlış değerlendirmek suretiyle sanığın beraatına karar vermesi isabetsiz ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla isabetsiz olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın cezalandırılması yerine beraatına karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Tekirdağ 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.05.2006 gün ve 394-314 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23.09.2008 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.