Esas No: 2008/128
Karar No: 2008/186
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/128 Esas 2008/186 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1.Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 11.09.2007
Sayısı : 141-236
1- ......"ı kasten öldürme suçundan, 765 sayılı TCY’nın 448, 51/1, 59, 31 ve 33. maddesi gereğince 15 sene ağır hapis cezası,
2- .....’ı kasten öldürme suçundan, 765 sayılı TCY’nın 450/6, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası,
3-..... ....."ı kasten öldürmekte suçundan, 765 sayılı TCY’nın 450/6, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası,
4-Hırsızlık suçundan, 765 sayılı TCY’nın 491/ilk, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hapis cezası,
5- Konut dokunulmazlığını bozma suçundan, 765 sayılı TCY’nın 193/2. ve 59. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
6- Sanığa iki müebbet ağır hapis cezası verildiğinden 765 sayılı TCY’nın 70. maddesi gereğince takdiren 6 ay süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek sureti ile müebbet ağır hapis cezasının infazına,
7- Sanığa verilen 15 sene ağır hapis cezası için TCY’nın 73. maddesi gereğince takdiren 3 ay süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek sureti ile ağır hapis cezasının infazına,
8-Sanığa verilen hırsızlık suçundan verilen hapis cezasından TCY’nın 73. maddesi gereğince takdiren 10 gün süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek sureti ile hapis cezasının infazına,
9- Sanığa verilen konut dokunulmazlığını bozma suçundan verilen hapis cezası için TCY’ nın 73. maddesi gereğince takdiren 10 gün süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek sureti ile bu cezanın da infazına ilişkin Ankara 5.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 25.01.2001 gün ve 65-20 sayı sayılı hüküm, resen ve hükümlü müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 26.11.2001 gün ve 3751-4342 sayı ile;
“...yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
Maktuller...... ve....." yi öldürmek suçlarında sanık hakkında uygulamanın ölüm cezası ile başlatılması, 17 Ekim 2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve T.C. Anayasa’sının 38. maddesine; ‘savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verile¬mez’ hükmünü ekleyen 4709 sayılı Yasa ve TCY. 2/2. maddesi uyarınca TCK. 450. maddesince verilebilecek ölüm cezalarının hukuki dayanağının kalmaması Türkiye Büyük Millet Meclisi"nce ceza yasalarında yapılacak uyarlama ve değişimler çerçe¬ve¬sinde sanığın öldürme suçlarıyla ilgili olarak yerel mahkemece yeniden hüküm kurulmasının zorunlu bulunması karşısında, bu suçlardan verilen hüküm ile irtibat sebebiyle diğer maktuleyi öldürmek suçu ile hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından verilen hükümlerin sanık müdafiinin duruşmalı incelemede temyizi sebebiyle…” bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece bozmaya uyularak verilen 26.09.2002 gün ve 30/253 sayı ile;
1-...... ....."ı kasten öldürme suçundan, 765 sayılı TCY’nın 448, 51/1, 59., 31 ve 33. maddesi gereğince 15 sene ağır hapis cezası,
2-.....’ı kasten öldürmekte suçundan, 765 sayılı TCY’nın 450/6-9. maddesi ile 4771 sayılı Yasanın 1, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca 30 sene ağır hapis cezası,
3-..... .....’ı kasten öldürme suçundan, 765 sayılı TCY’nın 450/6-9. maddesi ile 4771 sayılı Yasanın 1, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca 30 sene ağır hapis cezası,
4-Hırsızlık suçundan, 765 sayılı TCY’nın 491/ilk, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hapis cezası,
5- Konut dokunulmazlığını bozma suçundan, 765 sayılı TCY’nın 193/2. ve 59. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
6-Sanığa 24 seneden yukarı iki ağır hapis cezası verildiğinden TCY’nın 71/2. maddesi gereğince bu cezalar içtima ettirilerek sanığın müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına,
7-Sanığa verilen müebbet ağır hapis cezası 15 sene ağır hapis cezası ile TCY’nın 73. maddesi uyarınca 4771 sayılı Yasanın 1. maddesinin b. fıkrası da göz önünde tutularak takdiren 6 ay süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının infazına,
8-Sanığın müebbet ağır hapis cezası, hırsızlık suçundan verilen bir ay yirmi gün hapis cezası ile içtima ettirilerek TCY’nın 73. maddesi uyarınca 4771 sayılı Yasanın 1. maddesinin b. fıkrası göz önünde tutularak takdiren 20 gün süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının infazına,
9-Sanığın müebbet ağır hapis cezası, konut dokunulmazlığını bozma suçundan verilen 5 ay hapis cezası ile TCY’nın 73. maddesi uyarınca 4771 sayılı Yasanın 1. maddesinin b. Fıkrası göz önünde tutularak takdiren 20 gün süre ile geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının infazına hükmolunmuştur.
Resen temyize tabi bulunan hükmü inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 15.12.2003 gün ve 1753-3139 sayı ile;
“1-Maktuller..... ve......"nin öldürülmesi suçlarından ceza tayin edilirken: 4771 sayılı Yasanın 1/a bendi uyarınca temel ceza idamdan dönüştürülen müebbet ağır hapis cezası verildiğine göre TCK. nun 59. maddesi uygulandığında tekrar cezanın müebbet ağır hapis cezası olarak tayini gerektiği halde, yasanın yanlış yorumuyla 30 yıl ağır hapis cezası olarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
2-Hüküm re"sen temyize tabi olmakla incelemede,
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, cezayı azaltıcı tahrik ve takdiri tahfif sebeplerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozmaya uyularak verilen hükümde tenkit ve düzeltme sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, TCK.nun 2/2 ve CMUK.nun 326. maddesi hükmü gözetilerek 4771 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra işlenen suçlarda uygulana¬bileceğinin ve bozma öncesi hüküm sadece sanık tarafından temyiz süreleri yönünden kazanılmış hak teşkil edeceğinin gözetilmeyerek yazılı şekilde hücre cezalarının iki kat olarak uygulanması yasaya aykırı ise de;
Aykırılık sebepleri yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK.nun 322.maddesinin verdiği yetkiye istinaden: maktul Mühibe"yi öldürmek suçundan 6 ay olarak belirlenen hücre cezasının bozma öncesi 4771 sayılı Yasayla arttırılmadan tayin edilen 3 ay hücre cezasına, konut dokunulmazlığını bozmak suçundan 20 gün olarak belirlenen hücre cezasının 4771 sayılı Yasayla artırım öncesi tayin olunan 10 gün hücre cezasına ve hırsızlık suçundan 20 gün olarak belirlenen hücre cezasının 4771 sayılı Yasayla artırım öncesi tayin olunan 10 gün hücre cezasına dönüştürülerek sonuç olarak sanığın 3 ay 20 gün hücrede tecrit edilerek müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmek suretiyle düzeltilen re’sen temyize tabi bulunan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına” karar verilmiş ve hüküm kesin¬leşmiştir.
5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesi üzerine hükümlünün talebi üzerine duruşma açan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince 07.02.2006 gün ve 30-253 sayı ile;
l- Hükümlünün...... ....."ı kasten öldürme suçundan, lehine olan 5237 sayılı TCY’nın 81/1, 29/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca neticeden 15 yıl hapis cezası ile cezalan¬dırıl¬masına,
2- Hükümlünün ..... ve .....’ı kasten öldürme suçu nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın lehe bulunmadığı anlaşıldığından, cezanın yeniden belirleme talebinin reddine, verilen ağır hapis cezalarının 5252 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca hapse dönüş¬türülmesine,
3- Hükümlünün hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçları nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın lehe bulunmadığı anlaşıldığından, cezasının yeniden belirleme talebinin reddine ilişkin verilen ve resen temyize tabi olan hüküm, Yargıtay 1.Ceza Dairesince 27.03.2007 gün ve 5992-1975 sayı ile;
“Hükümlü ... hakkında;
765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası" nın 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp, lehe olan yasanın belir¬lenmesi ve uygulanmasında; hükümlü hakkındaki 5237 sayılı Yasa"nın uygulanması durumunda verilebilecek cezalar bakımından içtima olanağı bulunmadığından, 765 sayılı Yasa"ya göre verilmiş hükmün, içtimaının sonucuna göre koşullu salıverme hükümleri dikkate alındığında özgürlüğünü daha az kısıtlayacağı, dolayısıyla lehte bulunduğu açıkça anlaşıldı¬ğından, 765 sayılı Türk Ceza Yasasına göre verilmiş ve kesinleşmiş hükümlerin aynen infazına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi...” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 11.09.2007 gün ve 141-236 sayı ile;
“...5252 sayılı yasanın 9/3. maddesinin ‘lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunlara ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenir’ şeklindeki hükmü, bu karşılaştırmada hükmün tesisi aşamasında uygulan¬ması gereken normlarla hükmün infazına ilişkin normların birlikte değil ayrı- ayrı değerlen¬dirmeye tabi tutulacağı, bu değerlendirmede hüküm tesisi aşamasında uygulanması gereken düzenlemelerin aynı yasa kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sadece bir yasa değil bir müessese ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı yasaların birlikte değerlendirmesi gerektiği, yine 5237 sayılı TCK‘da cezaların içtimasına yer verilmeyip, 5275 sayılı yasanın 99. maddesinde bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı- ayrı korurlar kuralı, kişi hakkında başka- başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde koşullu salıverme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı isteneceği 101. maddesinde ise 99. madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait bulunduğu belirtilmiş olup, cezaların içtimaı bir infaz işlemi ve dolayısı ile içtimaının bir infaz kurumu olduğu, bu ilke ve düzenlemeler kapsamında lehe yasa belirlenmesinde içtimalı cezalar değil her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak, o suç için tayin edilen cezanın dikkate alınması gerektiği, lehe yasa uygulamasında infaz hükümlerinin ayrı, maddi ceza hukuku hükümlerinin de ayrı bir paket halinde değerlendirilerek, içtima ve infaza ilişkin hükümler dikkate alınmaksızın, lehe yasa belirlenip, hüküm tesis edilip kesinleştikten sonra 5275 sayılı yasanın 99. ve 101. maddeleri uyarınca içtima kararının istenilmesi gerektiği belirtilmiştir...” gerekçesiyle direnilmiştir.
Resen temyize tabi olan hükmün hükümlü müdafiince de temyizi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 25.04.2008 gün ve 2054 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerek¬çelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Görüldüğü gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, lehe yasa belirle¬mesinin her suç yönünden ayrı ayrı mı, yoksa infaz hükümleri de dikkate alınmak suretiyle içtimalı ceza miktarı üzerinden mi yapılacağına ilişkindir.
Konuya ilişkin ilkeler Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 32-97 ile 06.11.2007 gün ve 190-228 sayılı kararlarında da ayrıntılı olarak vurgulanmış bulunmaktadır.
1-Lehe yasanın belirlenmesine ilişkin hukuk normları:
Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar 765 sayılı TCY’nın 2, 5237 sayılı TCY’nın 7/2-3 ve 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9/3. maddesinde düzenlenmiştir.
23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hüküm¬lerinin farklı olması halinde, her iki yasanın birbirine karıştırılma¬dan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” şeklinde lehe yasanın tespitinde başvurulacak yöntem ilkelere bağlanmıştır.
5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretideki görüşler birlikte değerlendirildiğinde; lehe yasanın belirlenmesi yöntemi, sabit kabul edilen olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaş¬tırılmasını gerektir¬mek¬tedir. Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken norm¬larla, hükmün infazına ilişkin normlar birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu değerlendirmede hüküm tesisi aşamasında uygulanması gereken düzenlemelerin aynı yasa kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sadece bir yasa değil bir müesseseyle ilgili düzenlemelerin yer aldığı yasalar birlikte değerlendirilecektir.
2- Cezaların içtimaı, içtimaın sonuçları ve içtima hükümlerinin hukuki niteliği:
a-765 sayılı TCY’nda cezaların içtimaı ile ilgili hükümler ve kabul edilen ilkeler:
765 sayılı TCY"nın 68-77. maddeleri arasında cezaların içtimaı kurallarına yer verilmiş ve özetle şu ilkeler kabul edilmiştir.
Birinci ilke; cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı nev’iden olan cezalar birbirleri ile toplanacak, cezalar ayrı nev’iden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir. (765 sayılı TCY’nın 71/1, 72, 74 ve 75. md.)
Cezaların çevrilmesi ilkesi de denilen ikinci ilke; bazı cezalarda toplama sisteminin imkânsız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması halinde, nev’ilerinin değiştirilmesinden ibarettir. (765 sayılı TCY’nın 70, 71/2 ve 73. md)
Üçüncü ilke; içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların yasada belirlenen genel bir yukarı sınırı aşmamasıdır.
b-Cezaların içtimaının hukuki niteliği:
Cezaların içtimaına ilişkin hükümlere 765 sayılı TCY"nda yer verilmiş olun¬ma¬sına karşın, cezaların birleştirilmesinin “bir yaptırım hukuku-infaz hukuku” kurumu olduğu, birleştirmeye rağmen, cezaları birleştirilen her suçun cezasının “hukuken ortadan kalkmadığı” (Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Füsun Sokulu-Akıncı, Dr. İzzettin......nç, Dr. Adem Sözüer, Dr. Fatih S.Mahmutoğlu, Dr. Yener Ünver, Yaptırım Teorisi, İst-2000, s.277), yine benzer şekilde içtima sonunda verilen “toplam ceza” içindeki “unsur-cezalar”ın erimedikleri, kaybolmadıkları, cezaların içtimaı dışındaki haller bakımından “varlıklarını korudukları” savunulmuştur. (Prof. Dr. Faruk Erem, Prof. Dr. Ahmet Danışman, Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara-1997, 14. bası, s. 918)
Öte yandan çeşitli yargısal kararlarda da; “İçtimaa dâhil olan cezalardan her biri hak¬kında zamanaşımının ayrı ayrı cereyan edeceği” (CGK. 3.6.1940 gün ve 125-108), “ehliyet¬namenin muvakkaten geri alınmasının her ceza için ayrı ayrı uygulanması gerekeceği” (CGK. 15.3.1976 gün ve 105-108), “CYUY’nın 305. maddesi uyarınca kendiliğinden temyize tabi olma koşulları incelenirken, içtima sonucu belirlenen toplam ceza miktarına bakılmayıp, her bir mahkûmiyet hükmünde tayin olunan ceza sürelerinin ayrı ayrı göz önünde bulunduru¬la¬cağı” (CGK. 20.2.2001 gün ve 21-25), “içtimaa konu cezaların, içtima sonunda belirlenen toplam cezadan ayrı olarak varlık¬larını koruyup hüküm doğuracakları” ve yine “TCY’nın 68 ilâ 77. maddelerinde yazılı içtima hüküm¬lerinin yasal tipe uygun ihlalin karşılığı olan ceza normları olmayıp, cezaların toplanması, çevrilmesi ve sınırlandırılmasına ilişkin infazı ilgilen¬diren kurallar olduğu ve kazanılmış hak oluşturmayacağı” (CGK 08.10.2002 gün ve 179-354) belirtilmiştir.
c-Yeni ceza mevzuatında cezaların içtimaı ile ilgili düzenlemeler:
5237 sayılı TCY’nda cezaların içtimaına yer verilmeyip 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın, 99. maddesinde, “Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar.” kuralı benimsendikten sonra, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istene¬ceği, 101. maddesinde ise 99 uncu madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait olacağı, yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY"nın 402, 403 ve 405. maddelerindeki düzenlemelere benzer şekilde belirtilmiştir.
d- Özet değerlendirme:
Görüldüğü gibi gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır.
1- Cezaların içtimaı bir infaz kurumu ve işlemidir.
2- İçtimaa dâhil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuç doğururlar,
3- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtima uygulaması sırasında lehe oluşan hatalar da kazanılmış hakka konu olmazlar,
1412 sayılı CYUY, 765 sayılı TCY ve 647 sayılı CİY döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı CYY, 5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİH Yasa döneminde de geçer¬liliğini korumaktadır. Yeni yasal dönemde yasakoyucu cezaların içtimaına ilişkin kural¬lara 5237 sayılı Yasa içinde yer vermemek suretiyle, infaz hukukunu daha net ve daha doğru bir yasal temele kavuşturmuştur.
Bu ilkeler ve yasal düzenlemeler kapsamında, lehe yasa belirlenmesinde 765 sayılı Yasa kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapıla¬rak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluktur. Böyle bir kabul 5252 sayılı Yasanın 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da doğal sonucudur.
Ceza Genel Kurulunca ulaşılan sonuç:
1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen ve lehe olması nedeniyle 5237 sayılı TCY hükümleri uygulanan durumda, hükümde cezaların içtimaına karar verilmesine yasal olanak bulunup bulunmadığı sorusunun da yanıtlanması gerekmektedir. 5275 sayılı Yasanın 99. madde¬sindeki “…bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir.” hükmü uyarınca bu soruya olumlu cevap vermek ilk bakışta mümkün görülmemektedir.
Ancak, anılan maddenin atıfta bulunduğu 107. madde incelendiğinde, maddedeki topla¬ma işleminin koşullu salıverilme süresinin hesaplanması amacına matuf ve matematiksel basit bir toplama işleminden ibaret bulunduğu, norm ile hâkime herhangi bir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisinin tanınmadığı, değişmez ve dönüşmez süreleri ihtiva ettiği, gerek hüküm¬de gerekse hükmün sonuçlarında herhangi bir değişiklik yaratmadığı, bu haliyle hükmün tesisi aşamasında içtima kararı verilmemesinin 5237 sayılı Yasanın yaptırım sistemine uygun olduğu ve kesinleşme koşulunun aranmasının herhangi bir hak kaybına da yol açmayacağı ortaya çıkmaktadır. Açıktır ki, anılan normun uygulamasında cezaları içtima eden hâkimin hiçbir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisi bulunmamakta veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi söz konusu olmamakta, bir başka ifadeyle hâkim veya mahkemenin takdirine dayalı değişim olanağı bulunmamaktadır.
Çözümü gereken bir başka husus ise takdir ve değerlendirme gerektiren veya cezanın bir başka cezaya dönüşmesi icap eden ya da cezaların bir kısmının infaz rejiminin diğerinden farklı olduğu ahvalde 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden hücre cezasının da varlığını koruduğu gerçeği karşısında hükmün kesinleşmesi koşulunun aranıp aranmayaca¬ğıdır. 765 sayılı TCY’nın 70. maddesi uyarınca birden çok ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde, bir yıldan altı yıla kadar, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile müebbet (ağır) hapis cezasına mahkûmiyet halinde dokuz aydan beş yıla kadar, birden çok müebbet (ağır) hapse mahkûmiyet halinde altı aydan üç yıla kadar tayin ve takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet (ağır) ve müebbet (ağır) hapis cezalarının infa¬zı¬nın gerekmesi, yine anılan Yasanın 73. maddesi uyarınca, şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezalarıyla içtimaı halinde, maddedeki asgari ve azami sınırlar içerisinde takdir edilecek bir sürenin hücrede tecrit edilmek suretiyle bu cezaların infazının gerekmesi karşısında, 04.03.2003 gün ve 24-20 sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, 765 sayılı Yasanın 70 ve 73. maddelerine göre yapılacak içtima işlemi sonunda hükümlünün hücrede geçirmesi gereken sürenin saptanması, takdir hakkının kullanılmasını ve bir değerlendirme yapılmasını gerektirdi¬ğinden, bu durumda mutlak surette incelemenin duruşmalı olarak yapılması ve kararın da tem¬yiz yasa yoluna tabii olması zorunluluk arz edecektir. Bu açıklamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirlemek mümkündür.
a) 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda içtima 5275 sayılı Yasa hüküm¬lerine göre yapılacağından verilen hükümlerin kesinleşmesi zorunludur.
b) 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY’nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecektir. Bu uygulamada lehteki Yasanın 5237 sayılı TCY olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır.
Bu durumda;
1-Süreli cezaların içtimaı halinde yapılacak işlem matematiksel bir toplamadan ibaret bulunduğundan, içtimaa hükümle birlikte karar verilmemiş olması halinde bu hususta 5275 sayılı Yasanın 98-101. maddeleri uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere her zaman karar verilmesi mümkün bulunduğu gibi kazanılmış hakka da konu olamayacaktır.
2- 765 sayılı Yasada ağırlaştırılmış müebbet (ağır) hapis veya müebbet (ağır) hapis cezasını gerektiren suçların yanında başkaca suçların işlenmesi halinde, cezanın mahkemece takdir edilecek bir süresinin hücrede tecrit edilmek suretiyle infazı gerektiğinden, kesinleşme koşulu aranmaksızın, duruşmalı inceleme gerektiren bu ahvalde içtima kararının 765 sayılı TCY’nın içtimaa ilişkin hükümlerinin uygulandığı yöntem doğrultusunda hükümle birlikte verilmesi cihetine gidilecek ve bu içtima işlemi de esas hükümle birlikte temyiz incelemesine konu olacaktır.
c) Hükümlerin kesinleşmesinden sonra içtima kararı verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması halinde, (1) nolu bentte belirtilen ahvalde 5275 sayılı Yasanın 98 ila 101. madde hüküm¬leri uyarınca evrak üzerinde yapılacak inceleme sonunda itirazı kabil olmak üzere, (2) nolu bentte belirtilen ve hücrede geçirilmesi gereken ceza süresinin takdiri gereken durumda ise, duruşmalı inceleme yapılmak suretiyle, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verile¬cektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlünün...... ....."ı kasten öldürme eylemine, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCY’nın 448, 51/1, 59., 31 ve 33. maddeleri ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasası¬nın 81/1., 29/1, 62/1 ve 53. maddelerinin ayrı ayrı uygulanmasıyla ortaya çıkan sonuç cezalar karşılaştırıldığında, sonuç hürriyeti bağlayıcı cezaların miktarı aynı ise de 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin 765 sayılı TCY’nın 31. maddesine göre lehe olması nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının hükümlü lehine sonuç veren yasa olduğu açıktır.
Bu itibarla, kesinleşen hükümdeki kasten öldürme, hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından dolayı lehe yasa değerlendirmesini yaparken, içtimalı ceza miktarı üzerinden değil de her bir suç bakımından önceki ve sonraki yasaları ayrı ayrı uygulayarak, ..... ve..... .....’ ı kasten öldürme, hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarında 765 sayılı TCY’nın lehe olduğunu saptayarak bu suçlar açısından uyarlama talebini reddeden,...... ....."ı kasten öldürme suçundan ise 5237 sayılı Yasanın daha lehe sonuç doğurduğunu belirleyip bu Yasayı uygulayan Yerel Mahkemenin direnme hükmü isabetli olup onanmasına karar verilmelidir.
Öte yandan, kesinleşen hükümde hükümlüye..... ve......’yi kasten öldürme suçundan verilen 30’ar yıllık hapis cezalarının 765 sayılı TCY’nın 71/2. maddesi uyarınca içtimaıyla sonuç olarak müebbet ağır hapis cezasına hükmolunmasıyla yetinilmesi ve bu cezaya......’yi kasten öldürme, hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından verilen cezalardan dolayı ayrıca hücre cezası ilavesi olanağı bulunmamakta ise de, Özel Dairenin 15.12.2003 tarihli kararında da belirtildiği gibi Yerel Mahkemece..... ve......’yi kasten öldürme suçlarından verilmesi gereken cezaların müebbet (ağır) hapis olması gerekirken 4771 sayılı Yasanın yanlış yorumu sonucu hükümlüye 30’ar sene ağır hapis cezası verildiği,..... ve......’yi kasten öldürme suçlarından müebbet (ağır) hapis cezası verilmiş olması durumunda verilecek cezaların 765 sayılı TCY’nın 70. maddesine göre içtimaı sonucunda müebbet (ağır) hapis cezasına eklenecek hücre cezasının altı aydan az üç yıldan fazla olamayacağı ve Yerel Mahkemenin yaptığı yanlış uygulama ve Özel Dairenin düzelterek onaması sonucunda hükmedilen hücre cezasının 3 ay 20 gün olduğu göz önüne alındığında bu hatalı uygulama sonuca etkili görülme¬miştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.07.2008 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.