Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/1228 Esas 2022/8653 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1228
Karar No: 2022/8653
Karar Tarihi: 07.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/1228 Esas 2022/8653 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

İş Mahkemesi'nde görülen bir davada, müteselsil borçlar konusu değerlendirilmiştir. Davacı kurumun açtığı davada, davalılar arasında tazminatın paylaşımı konusu ele alınmıştır. Mahkeme, Borçlar Kanunu ve diğer ilgili kanun maddelerine göre müteselsil borçların ne anlama geldiği, borçların tam veya eksik teselsüle göre nasıl paylaşılacağı gibi konuları ele almıştır. Kararda, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 141-148. maddeleri açıklanmış ve müteselsil borçluların alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, borcun tamamen veya kısmen ödenmesinin istenebildiği, ödeme yapıldığında borçluların sorumluluklarının sona ermediği belirtilmiştir. Ayrıca, birden çok kişinin birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri durumlarda hangi durumlarda müteselsilen sorumlu olacakları açıklanmıştır. Kararda ayrıca, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerine de değinilmiştir. Dava sürecinde oluşan usul hatalarının giderilmesine karar veren mahkeme, kararın düzeltilerek onanmasına hükmetmiştir.
Detaylı Kanun Maddeleri:
- 818 sayılı Bor
10. Hukuk Dairesi         2021/1228 E.  ,  2022/8653 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava rücûan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonrasında, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum ve davalılar ... mirasçıları vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar vekilinin tüm, davacı kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 141 - 148. maddelerinde müteselsil borçlara yer verilmiş olup 141. maddede, alacaklıya karşı, her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül bulunduğu, böyle bir beyanın yokluğunda teselsülün ancak kanunun belirlediği durumlarda olacağı, 142. maddede, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen ödenmesini istemekte serbest olduğu, borç tamamen ödeninceye dek borçluların tümünün sorumluluklarının devam edeceği, 145. maddede, yaptığı ödeme veya takas ile borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmiş olan müteselsil borçlulardan birinin, sona eren borç oranında diğer borçluları borçtan kurtarmış olacağı, 146. maddede, borcun niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer payı üzerine almak zorunda olduğu ve payından çok ödeme yapanın, fazla tutar yönünden diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu, 147. maddede, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin, ödediği tutar oranında alacaklının haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
    Diğer taraftan Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hâkimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere (haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselere ilişkin hükümlere göre işlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır.
    Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyet ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Öğreti ve yargı kararlarında, borçların aynı sebepten doğması durumuna “tam teselsül” denilmekte ve değinilen 50. maddenin bunu karşıladığı ifade edilmekte, borçların farklı nedenlerden (kanun, sözleşme, haksız eylem) doğması halinde ise “eksik teselsül”ün varlığından söz edilerek 51. maddenin de bunu tanımladığı kabul edilmektedir. 50. maddede, aynı zarardan dolayı birden çok kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları, birden çok kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. 51. maddede ise, müteselsil sorumluluk, ortak kusur yerine farklı hukuksal nedenlere bağlanmıştır ve bunlar kanun, sözleşme veya haksız eylemdir.
    Önemle vurgulanmalıdır ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
    Eldeki davada ise, uyulan bozma ilamları ve oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında davacı kurum tarafından Borçlar Kanunu ve 506 Sayılı Kanun hükümlerine göre teselsüle dayalı olarak dava açılmış ise de, mahkemece davacı kurum alacağının teselsül dikkate alınmaksızın ve %90 kusur oranı üzerinden belirlenmesi gerekirken eksik hesaplama yapıldığı anlaşılan hesap raporu dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca ve temyiz edenin sıfatına göre, düzeltilerek onanmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün tamamen silinmesi ile yerine;
    “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile;
    1- Davacı kurumun davalı ...'ne karşı açtığı davanın reddine,
    2-a-Davacı kurumun davalılardan ... hariç diğer davalılara karşı açtığı davanın kısmen kabulü ile, 219.503,35 TL PSD nin 23.05.2003 onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılardan tahsil edilerek davacı kuruma ödenmesine,
    b-Davacının geçici iş göremezlik ve hastane masrafları yönünden taleplerinin reddine,
    3-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan ve başlangıçta harç yatırmadığından 54,40 TL başvurma harcı ile 14.994,27 TL nispi harcın davalılardan ... hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı kuruma ödenmesine,
    4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 23.815,23 TL vekâlet ücretinin davalılardan ... hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı kuruma ödenmesine,
    5- Kısmen kabule göre, davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 47.532,81 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak ...'ne ödenmesine, 35.760,69 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak diğer davalılara verilmesine,
    6-Davacının sarf ettiği toplam 1.076,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranlarına göre hesap edilen takdiren 502,35 TL'sinin ... hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı kuruma ödenmesine,
    7-Davalı ... nin sarf ettiği toplam 49,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ... 'ne verilmesine,
    8-Davalılardan ... hariç diğer davalıların sarf ettiği toplam 178,90 TL yargılama giderinin davanın kabul red oranına göre 110,46 TL'sinin davacıdan alınarak ... hariç diğer davalılara verilmesine,
    9-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,” hükmünün yazılmasına, hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının ilgililerden alınmasına,
    07/06/2022 gününde oybirliği ile karar verildi.







    Hemen Ara