Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5484 Esas 2022/8748 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5484
Karar No: 2022/8748
Karar Tarihi: 08.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5484 Esas 2022/8748 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/5484 E.  ,  2022/8748 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi :Gediz Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi



    Asıl dava, davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle 5510 sayılı Yasanın 56/2 maddesine göre kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması, aksine Kurum işleminin iptali; karşı dava, yersiz ödendipi ileri sürülen aylıkların iadesi istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karara karşı, davalı-karşı davacı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı-karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı karşı davalı vekilinin 29/11/2019 tarihli dava dilekçesi ile, davalı-karşı davacı kurumun müvekkilin almakta olduğu ölüm aylığını kesmesi hukuki olmadığını ve müvekkil ile boşandığı eşi şerif ... semizin anlaşmalı olarak boşanmadıklarını ve taraflar arasında yıllardan beri devam eden şiddetli bir geçimsizliğin bulunduğunu beyan etmiştir. Eski eşi .... ...' in psikopat derecesinde ve defalarca kendisinden boşanmak isteyen müvekkiline şiddet uyguladığını , hakaretler ettiğini, tehdit ettiğini, darp ettiğini ve iftiralar attığını beyan etmiştir. Tarafların boşanmadan sonra ayrı yerlerde yaşamaya başladıklarını ve gediz İlçe nüfus müdürlüğünden alınacak ikametgah bilgilerine bakıldığında da bu durum açıkça ortaya çıkacağını belirtmiştir. Müvekkilinin Gediz’de, boşandığı eski eşi ise ... köyünde yaşamakta iken eski eş .... ... cezaevine girince müvekkil de velayetleri boşandığı eşinde olan küçük çocuklarına bakmak zorunda kaldığından ... köyüne yerleşmek zorunda kaldığını beyan etmiştir. Davacı-karşı davalı müvekkil ile boşandığı eşi .... ... arasında karı-koca ilişkisi olmadığını ve asla birlikte de yaşamadıklarını beyan etmiştir. Tarafların aynı köyde ancak farklı adreslerde ikamet ettiklerini ve davacının psikopat olduğunu, boşandığı eski eşi çocukları görme bahanesi ile müvekkilin yanına gittiğini ve müvekkilinin de eski eşinden korktuğunu ve çekindiği için buna bir şey diyemediğini beyan etmiştir. Davalı karşı davacı vekilinin yukarıda açıklamış olduğu nedenlerden dolayı, haklı davasının kabulü ile müvekkilinin kesilmiş olan aylığının yeniden bağlanmasına ve ödenmeyen aylıklarının ödenmesine karar verilmesini ve açılan haksız ve mesnetsiz karşı davanın da reddine karar talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı-karşı davacı vekili 17/09/2019 havale tarihli dava dilekçesi ile; müvekkilinin boşandığı eski eşi .... ...'in Gediz Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/208 E. 2010/48 K. sayılı ilamı ile boşandıklarını belirtmiştir. Davalı kurumun anlaşmalı boşandığı gerekçesiyle 09/07/2019 tarih ve -3/1507296 sayılı yazı ile almakta olduğu ölüm aylığını başlangıç tarihi ile durdurulduğunu müvekkiline bildirildiğini beyan etmiştir. Davacının kendisine gelen aylık durdurma yazısına cevap verdiğini ve davalı kurumun müvekkiline 07/08/2019 tarih ve 74238968-205.03.01 E. 11551026 sayılı cevabı ile yazı göndermiş olduğunu beyan etmektedir. Yazıda boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiği gerekçesiyle 4919862 sigorta sicil numaralı müteveffa ... den dolayı aylığın kesildiği bildirilmiştir. Davacı vekili tarafların boşandıktan sonra ayrı yerlerde yaşadığını ve .... ...'in ceza evine girdiğinden dolayı küçük çocuklarına bakmak için gürlek köyüne yerleşmek zorunda kaldığını beyan ederek müvekkilinin kesilen aylığının yeniden bağlanmasına ve ödenmeyen aylıkların ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; SGK müfettişlerince davalı hakkında yapılan tahkikatta ..., ..., ve ... muhtarı ... davacı ve kocasının, boşanmalarına rağmen birlikte yaşadıklarını beyan etmiştir. Bunun dışında davalı ve kocasının birlikte yaşadığını gösteren bir bulgu olmadığı yapılan tahkikat raporundan anlaşılmaktadır.
    Mahkememizce yapılan yargılamada davacı tanıkları ile SGK müfettişlerince davalı hakkında yapılan tahkikatta beyanları alınan ..., ..., ve ... muhtarı ... alınmış, dinlenen tanık beyanlarından ve mahkememizce Gediz ilçesinde bulunan bankalar, nüfus müdürlüğü, seçim müdürlüğü, hastane, cep telefonu operatörleri, belediye başkanlığı, jandarma komutanlığı nezdinde yapılan araştırmalarda davacının eski eşiyle birlikte yaşadığına yönelik bir delil ortaya konulamamıştır.
    Davacı ile eski eşinin taraf olduğu ceza yargılamalarında; Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/133 Esas 2008/13 Karar sayılı dosyasınında; davacının, ekonomik huzursuzluklar nedeniyle aile içindeki sıkıntılarından dolayı gürlek beldesindeki evinden ayrılarak çocukları ile birlikte Gediz Kaymakamlığının kendisine tahsis ettiğini bildirdiği sığınma evine çocukları ile birlikte eşinden habersiz gitmek istemesi üzerine durumdan haberdar olan sanığın olay nedeniyle öncelikle ... ile tartıştığı ve kızgınlıkla birkaç kez vurarak darp ettiği ve eski eşinin bu nedenle ceza aldığı ve cezanın kesinleştiği, Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/20 Esas 2010/120 Karar sayılı dosyasınında; davacının eski eşinin davacı hakkında çocukları fuhuşa teşvik etme suçundan şikayetçi olduğu ve davacının beraat ettiği, Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/323 Esas 2009/486 Karar sayılı dosyasınında; davacı ile kızı ...'in ekmek satış büfesinde çalıştıkları sırada sanık .... ...’in işyerinden ele geçirdiği meyva bıçağını davacının sol göğsüne bir kez sapladığı, bu yaralanma neticesi davacının düzenlenen kati raporlarda hayati tehlike geçirir basit tıbbi müdahale ile iyileşmez uzuv tadili ve zafiyeti oluşmaz ve vücutta kemik kırığına neden olmaz şekilde yaralandığı ve eski eşinin bu nedenle ceza aldığı ve cezanın kesinleştiği görülmüştür. Davacı ve eski eşi arasında normal bir aile hayatında makul sayılamayacak ölçüde ceza kovuşturmasına konu teşkil eden hadiselerin meydana gelmesi karşında tarafların boşanmalarının muvazaalı olduğu iddiası yersiz kalmaktadır. Bu nedenle davacının davasının kabulüne, ispatlanamayan karşı davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçeleri ile Asıl davanın kabulü ile; maaş kesim kararından ibaret Kurum işleminin iptaline, maaş kesim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacı ...'e yeniden yetim aylığı ödenmesine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Bölge adliye mahkemesince, davalı/karşı davacı Kurum istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
    Davalı- karşı davacı Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; SGK ... İl Müdürlüğü denetmeni tarafından düzenlenen 13.05.2019 tarihli ve 2019/AD/046 sayılı rapor ile davacı/karşı davalı ...'in boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiğinin tespit edildiğini, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
    Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
    5510 sayılı Kanunun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
    Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96'ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56'ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
    Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa'nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    İncelemeye konu dosya kapsamından; davacı/karşı davalı ... ile eşi .... ...'in Gediz Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesinin 09.02.2010 tarihli ve 2009/218 E. 2010/48 K. sayılı kararıyla boşandıkları, tahsis talebi üzerine ölen babası ...'den ötürü davacıya ölüm aylığı bağlandığı, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 13.05.2019 tarihli ve 2019/AD/046 sayılı araştırma/inceleme raporunda; "davacı ile boşandığı eşinin boşanmalarına karşın fiilen birlikte yaşamaya devam ettiklerinin tespit edildiğinin" belirtilmesi üzerine davacıya bağlanan ölüm aylığının kesildiği, ödenen aylıkların da geri istendiği, bunun üzerine asıl ve karşı davaların açıldığı anlaşımıştır.
    Eldeki dosya içreğinden; 12.06.2009 tarihinde ... tarafından ...’nin başka erkeklerle görüştüğü ve kızlarını başka erkeklerle görüştürdüğü iddiasıyla açılan çekişmeli boşanma davasında 1996 ve 2000 doğumlu müşterek çocuklarının duruşmalarda, anne ve babasının 4 5 aydır ayrı yaşadıklarını beyan ettikleri, bu arada 19.01.2010’müşterek kızları ...’in ekmek fırınında çalışan ... ile evlendiği, 09.02.2010 tarihli duruşmada tarafların beyanları üzerine anlaşmalı boşanmaya karar verildiği, bu kararın ise 04.05.2010 tarihinde kesinleştiği, ayrıca nüfüs belgelerine göre, şahısların müşterek çocukları Selda ...’in 02.05.2010 tarihinde doğduğu; davacının boşandığı eşi ... ....’in davacı ...’e karşı farklı tarihlerde bıçaklamak ve darp etmek suretiyle işlemiş olduğu yaralama ve eziyet suçlarından dolayı yargılandığı, Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/133 E. 2008/13 K. sayılı dosyasından; davacının, aile içindeki sıkıntılarından dolayı evinden ayrılarak çocukları ile birlikte Gediz Kaymakamlığınca kendisine tahsis edilen sığınma evine gitmek istemesi üzerine durumdan haberdar olan boşandığı eşinin davacıyı darp ettiğinin ve bu nedenle cezalandırıldığı, yine Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/323 E. 2009/486 K. sayılı dosyasından; davacı ile kızı ...'in ekmek satış büfesinde çalıştıkları sırada davacının boşandığı eşinin işyerinde ele geçirdiği meyve bıçağını sol göğsüne saplayarak davacıyı yaraladığının ve bu nedenle cezalandırıldığı, Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/20 E. 2010/120 K. sayılı dosyasından; davacının boşandığı eşinin, çocuklarını fuhuşa teşvik etme eyleminden ötürü davacıdan şikayetçi olduğunun ancak davacının beraatine karar verildiği, 31.7.2009 ve 9.8.2009 tarihlerinde yaralama suçlarını gerçekleştirdiği kesinleşen ceza mahkemesi kararları ile sabit olduğu; Kurum müfettişleri tarafından beyanları alınan köylüleri ..., ... ve ... köyü muhtarı ...'ın birlikte yaşadıklarını imzalı ifadelerinde beyan etmişlerse de mahkemede verdikleri ifadelerinde davacı ile boşandığı eşinin, boşanmadan sonra birlikte yaşadıklarına dair kesin bilgilerinin bulunmadığını ve müfettişe birlikte yaşadıklarını ifade etmediklerini beyan ettikleri anlaşılmıştır.
    Somut olayda, mahkemece verilen karar eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Mahkemece boşanmanın muvazaaya dayanmadığı gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de 5510 sayılı Yasa’nın 56. Maddesinde fiili birlikteğin öngörüldüğü, kaldı ki boşanma davası açıldıktan sonra davacının ve boşandığı eşinin birlikteliklerinden dolayı 02.05.2010 tarihinde müşterek çocuklarının dünyaya geldiği, kurum denetim raporunda imza veren tanıkların da birlikte yaşamayı doğruladıkları hususları da dikkate alınarak davacı ile boşandığı eşinin 2009-2010 arasında fiilen birlikte yaşayıp yaşamadıkları kapsamlı olarak araştırılmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    Yapılacak iş; yerel denetimde beyanları alınan şahıslar ..., ... ve ... köyü muhtarı ...'ın tekrar ifadelerine başvurulmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, getirtilen nüfus adres bilgileri raporunda kayıtlı bulunan, davacı ve boşandığı eşine ait tüm adreslerde, ilgili dönemde birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk marifetiyle araştırılmalı, söz konusu adreslerdeki komşular tespit edilerek ifadelerine başvurulmalı,bütün adreslerde mahalle muhtar ve azaları dinlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı-karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...’ın muhalefetine karşı, Başkan ... ve Üyeler ..., ... ve ...'nın oyları ve oy çokluğuyla, 08/06/2022 gününde karar verildi.
    KARŞI OY GEREKÇESİDİR
    1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “eşi tarafından şiddetli geçimsizlik sonucu boşanma davası açılan ve boşanma sonrası hak sahibi sıfatı ile yetim aylığı bağlanan davacı açısından kurumun denetim raporu sonrası fiili birliktelik nedeni ile kurum işleminin yerinde olup olmadığı, salt fiili birlikteliğin aranıp aranmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
    2. İlk derece mahkemesinin “davacının, ekonomik huzursuzluklar nedeniyle aile içindeki sıkıntılarından dolayı gürlek beldesindeki evinden ayrılarak çocukları ile birlikte Gediz Kaymakamlığının kendisine tahsis ettiğini bildirdiği sığınma evine çocukları ile birlikte eşinden habersiz gitmek istemesi üzerine durumdan haberdar olan sanığın olay nedeniyle öncelikle ... ile tartıştığı ve kızgınlıkla birkaç kez vurarak darp ettiği ve eski eşinin bu nedenle ceza aldığı ve cezanın kesinleştiği, Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/20 Esas 2010/120 Karar sayılı dosyasınında; davacının eski eşinin davacı hakkında çocukları fuhuşa teşvik etme suçundan şikayetçi olduğu ve davacının beraat ettiği, Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/323 Esas 2009/486 Karar sayılı dosyasınında; davacı ile kızı ...'in ekmek satış büfesinde çalıştıkları sırada sanık ... ’in işyerinden ele geçirdiği meyve bıçağını davacının sol göğsüne bir kez sapladığı, bu yaralanma neticesi davacının düzenlenen kati raporlarda hayati tehlike geçirir basit tıbbi müdahale ile iyileşmez uzuv tadili ve zafiyeti oluşmaz ve vücutta kemik kırığına neden olmaz şekilde yaralandığı ve eski eşinin bu nedenle ceza aldığı ve cezanın kesinleştiği, davacı ve eski eşi arasında normal bir aile hayatında makul sayılamayacak ölçüde ceza kovuşturmasına konu teşkil eden hadiselerin meydana gelmesi karşında tarafların boşanmalarının muvazaalı olduğu iddiasının yersiz kaldığı” gerekçesi ile asıl davanın davanın kabulüne, karşı dava olan kurum alacağının tahsili isteminin reddine dair kararının davalı-karşı davacı kurum tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince “davacı ile boşandığı eşi arasında çok sayıda ceza davası bulunduğunun, ceza davalarına konu eylemlerin ağırlıkları ve nitelikleri nazara alındığında tarafların boşandıktan sonra fiilen birlikte yaşamaya ettiklerini kabul etmenin hayatın olağan akışı ile bağdaşmaması; davacı ile boşandığı eşinin, boşanmadan sonra fiilen birlikte yaşamaya devam ettiklerini kanıtlar nitelikte somut, inandırıcı ve yeterli delillerin bulunmaması hep birlikte değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince, davacı ile boşandığı eşinin, boşanmadan sonra fiilen birlikte yaşamaya devam etmedikleri gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı” gerekçesi ile istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    3. Kararın davalı-karşı davacı kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine de çoğunluk görüşü ile “5510 sayılı kanunun 59. Maddesi uyarınca kurum denetim raporunun aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, birlikte yaşama olgusunun yetim aylığının kesilmesi için yeterli olduğu, bunun üzerinde durularak karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiştir.
    4. Çoğunluk görüşü 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. Madde gerekçesine, bu konudaki Anayasa Mahkemesinin kararına, Sosyal Güvenlik Hakkı ile sigortalı lehine yorum ilkelerine aykırılık oluşturduğundan, aşağıda belirtilen açıklamalar nedeni ile katılınmamıştır.
    4.1. Normatif düzenleme ve açıklaması: 5510 sayılı Kanunun 56/son maddesi uyarınca “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır”. Belirtilen düzenleme aslında kız çocuklarının yaş sınırı olmaksızın ölüm aylığından yararlanmasına olanak sağlayan 5510 sayılı kanun md.34/1-b,3. hükmüyle yakından ilgilidir.
    Kız çocukları açısından ölüm aylığına hak kazanmada yaş sınırı olmadığı ve boşandıkları durumda da ölüm aylığına hak kazanma olanakları bulunduğundan, uygulamada Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık almakta olan bazı hak sahiplerinin, sırf aylık alma hakkına kavuşmak için eşlerinden boşanıp, yine de birlikte yaşamaya devam ettikleri belirlenmiştir. Önceki 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu döneminde boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşayanların aylıklarının kesileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığından, bu konuda ortaya çıkan düzenleme ihtiyacı, 5510 sayılı kanun ile kurala bağlanmıştır.
    Kurala bağlanan durum boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamaya devam edilmek suretiyle hakkın kötüye kullanılması nedeniyle ölüm aylığının kesilmesi olarak algılanmaktadır. Nitekim 5510 sayılı kanunun gerekçesinde de hükmün getirilme nedeni, hakkın kötüye kullanılması gerekçesiyle ilişkilendirilmiştir. Ancak ne zamandan itibaren hakkın kötüye kullanıldığı sonucuna varılacağı konusunda açıklık bulunmamaktadır.
    4.2. Anayasa Mahkemesi Kararı: 5510 sayılı Kanun ile getirilen 56/son maddesindeki düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine gidilmiştir. Anayasa Mahkemesine başvuru gerekçesinde, “boşandığı eşi dışında başka bir kişiyle evlilik birliği olmaksızın fiilen yaşayan eş ve çocukların gelir ve aylıklarını almaya devam ederken, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşayan kız çocuklarının aylıklarının kesilmesinin eşitlik ilkesine ve sosyal güvenlik hakkına ilişkin düzenlemeye aykırı olduğu, mahkemeler tarafından verilip kesinleşen boşanma kararı üzerine bağlanan aylık ve gelirlerin kesilmesinin, mahkemelerce verilen boşanma kararını uygulamamak anlamına geldiği, boşanmış kadının önceki eşiyle aynı çatı altında yaşasa bile hukuki anlamda bir güvencesinin kalmadığı, yasa koyucunun kural kapsamındaki birlikte yaşama olgusu ile resmi evliliği aynı statüde değerlendirdiği, bir nevi kadını kanuna karşı hile yoluna yönelttiği, düzenlemenin ailenin bir araya gelmesini ve yeniden evliliğin tesisini engelleyici nitelikte olduğu, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği, boşanma olsa dahi varlığı kabul edilen bir aile hayatının dokunulmazlığa sahip bulunduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu görevlilerince boşanan eşlerin fiilen yaşadıklarının tespit edilmesinin kişinin maddi ve manevi varlığının gelişimini engellendiği” hususları belirtilmiştir. İptal istemini inceleyen Anayasa Mahkemesi verdiği kararında, “5510 sayılı Yasa’nın 34. maddesinde öngörülen ölüm aylığını alabilmek için “evli olmamak” koşulunu aşmak amacı ile iyi niyete dayanmayan ve dürüst olmayan boşanma isteği ve çabası ile boşanma kararı elde edilip buna bağlı olarak ölüm aylığı alınması, açıkça hakkın kötüye kullanılmasıdır. Hakkın kötüye kullanılması hukuk devletinin koruması altında değerlendirilemez. Hakkın kötüye kullanılması hukuk devletinin koruması altında değerlendirilemez. Bu nedenle hakkın kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlayan itiraz konusu kural hukuk devletine aykırı bir düzenleme olarak görülemez” ifadelerine yer verilerek, 5510 sayılı Kanunun 56. maddesinin son fıkrasının, Anayasanın 2., 10. ve 60. maddelerine aykırılık oluşturmadığı kabul edilerek itiraz oyçokluğuyla reddedilmiştir(AYM, 28.04.2011, 2009/86 E. – 2011/70 K).
    4.3. Sigortalı Lehine Yorum İlkesi ve Sosyal Güvenlik Hakkı:
    İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunun temel ilkelerinden birisi de, işçi-sigortalı lehine yorum ilkesidir. İş hukukunun temel prensipleri arasında yer alan işçinin korunması ilkesinin bir sonucu olan işçi lehine yorum ilkesi, sosyal güvenlik hukukunda kendini sigortalı lehine yorum şeklinde göstermektedir. Sosyal güvenlik hukukunda genel amaç, bu haktan olabildiğince fazla kesimin yararlanabilmesi yani kapsamının genişletilmesidir. Diğer bir ifadeyle bu hukukun uygulanmasında esas alınacak temel ilkelerden birisi de şartlar elverdiği ölçüde sigortalı lehine yorum yapılmasıdır.
    Sosyal devlet; bireylere belirli bir sosyal güvenlik hakkı ve asgari gelir düzeyi öngören, sağlık ve refah hizmetlerinden serbestçe yararlanma ve belirli bir yaşa kadar eğitim olanağı sunan, bir takım sosyal riskleri önleyici tedbirler alan devlet anlayışıdır. Sosyal devlet olmanın bir gereği ve sonucu da, sosyal güvenlik hakkının tüm bireylere sağlanması ve güvence altına alınmasıdır. Dolayısıyla, hukuk kuralı uygulanırken anayasada güvence altına alınan en temel haklardan biri olan sosyal güvenliğin esas ilkelerinden (sosyal güvenliğinin kapsamının ve uygulama alanının kişiler ve riskler açısından genişletilmesi) hareket ederek sigortalı lehine yoruma başvurulması yanlış olmayacaktır. Bu kapsamda, yorum yöntemi seçilirken tek bir yorum yönteminden hareket etmek yerine; bu hukuk dalının genel niteliği ve amacı da göz önüne alınarak yoruma başvurmak daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Değişik tarihlerde verilen yargı kararlarına bakıldığında; sigortalı lehine yorum ilkesinin uygulamaya geçirildiği görülmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1990 yılında verdiği bir kararda (Y.H.G.K 14.2.1990 E. 1989/10-391 K. 1990/83); "Kanunun çok açık olmasına karşın yine de kuşkulu bir durumun varlığı iddia edildiği taktirde şüphenin sigortalının lehine yorumlanacağı ise iş ve sosyal güvenlik hukukunun temel ilkelerindendir" diyerek bunu vurgulamıştır(Prof. Dr. Nurgül ... Barın, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku’nda Sigortalı Lehine Yorum İlkesi. Internatıonal Conference On Eurasıan Economıes 2016 s: 236 vd).
    4.4. Madde düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi kararı ve sigortalı lehine yorum ilkesi doğrultusunda anlaşmalı boşanmada yetim aylığının kesilmesi koşulları:
    Belirtmek gerekir ki sosyal güvenlik hakkı anayasal bir hak olup, ölen muris hak sahibi babadan dolayı bağlanan ölüm aylığının, kız çocuğun boşandığı eşi ile salt fiilen birlikte yaşamasına ilişkin tespit ve boşanılan eşin desteğini almak aylık kesilmesi için yeterli değildir. Zira kanun koyucu salt desteği yeterli görse idi eşitlik ilkesi uyarınca boşanılan eş dışında gayri resmi üçüncü kişi ile birlikte yaşamayı ve onun desteğini almayı da düzenler ve aylık kesilmesi gerektiğini belirtirdi. Burada en önemli koşul(unsur), kanunun gerekçesi ve Anayasa Mahkemesinin iptal etmeme gerekçesinde belirtildiği gibi boşanmanın aylık almak için gerçekleştirilmesi, boşanma hakkının bu amaçla kötüye kullanılmasıdır.
    Kısaca, kurum tarafından muris sigortalıdan bağlanan ölüm aylığının kesilebilmesi için;
    1) Boşanma anlaşmalı, yetim aylığına hak kazanmak için yapılmalı, hakkın kötüye kullanıldığı belirlenmeli,
    2) Birlikte fiilen yaşama olgusu anlaşmalı boşanmaya bağlı olarak maddi ve somut vakıalara dayandırılmalı
    3) Bu konudaki kurum denetim raporu ciddi olmalıdır.
    Ayrıca denetim raporu üzerine sosyal güvenlik ile ilgili kamu düzeninden olan bu davada mahkemece yapılacak araştırma sonucunda verilecek karar, yaklaşık ispata göre değil, tüm delillerin incelenmesi sonrası tam ispata göre oluşturulmalıdır.
    5. Sonuç:
    Somut uyuşmazlıkta, davacı kadının eşinden şiddet gördüğü, sığınma evine sığındığı eş tarafından açılan boşanma davasının şiddetli geçimsizliğe dayandığı, boşanmadan sonra da taraflar arasında ceza mahkemelerinde uyuşmazlıkların devam ettiği anlaşılmaktadır. Burada davacı-karşı davalı kadının boşanma hakkını kötüye kullandığından, başka bir anlatımla babasından yetim aylığı almak için boşandığından söz edilemez. Kaldı ki fiili birlikteliği saptayan kurum denetim raporu ciddi ve somut delillere dayanmamaktadır.
    Çoğunluğun lafzi yorum ve sigortalı aleyhine yorumu benimseyerek, sonradan gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak salt birlikte yaşama ve boşanan eşin desteğini alma koşulunu yeterli kabul etmesi, Kanunun ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerine aykırıdır. Açıklanan bu gerekçelerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan Sayın çoğunluğun bozma gerekçelerine katılınmamıştır.




    Hemen Ara