Esas No: 2022/6487
Karar No: 2022/9140
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6487 Esas 2022/9140 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/6487 E. , 2022/9140 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi : ... Anadolu 21. İş Mahkemesi
Dava, malüliyet oranının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davalı Kurum hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ...Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. Hakkında açılan davanın kabulüne dair verilen kararın davalı ...vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı kurum ve davalı ...Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin Rusya-Moskova'da yaptırdığı iş merkezi inşaatında kalıp ustası olarak çalışırken 23/06/2008 tarihinde iş kazası geçirdiğini, kadıköy sosyal güvenlik merkezine yapılan başvuru sonucunda kazanın meydana geldiği tarihte 506 sayılı yasanın yürürlükte bulunması ve yasaya göre yurt dışında meydana gelen kazalarda anlaşmalarının olmadığı bir ülkede meydana geldiğinden, ayrıca müvekkiline kısa vadeli sigorta kollarına tabi prim yatırılmadığından , olayın sgk açısından iş kazası olarak değerlendirilemeyeceğinin bildirildiğini, kazanın üzerinden 4 yılı aşkın süre geçmesine rağmen müvekkilinin sağlık sorunlarının halen devam ettiğini, maluliyetinin tespiti için dava açma zorunluluğunun doğduğunu beyan ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; kısa vadeli sigorta kollarına tabi olarak prim yatırılmadığından iş kazası kapsamında değerlendirilemeyeceğini, kurumca yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle ; davayı husumet nedeniyle reddettiklerini, müvekkili şirkete yöneltilebilecek herhangi bir yön bulunmadığından davada taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, davada iş kazası sebebiyle maluliyet tespitinin yasal şartlarının oluşmadığını, haksız ikame edilen davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
1-Kurum hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine,
2-Davalı şirket yönünden açılan davanın kabulü ile; davacının 23/06/2008 tarihinde maruz kaldığı iş kazası sebebiyle meslekte kazanma gücü kayıp oranının %37,2 olduğunun tespitine,
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Anadolu 21. İş Mahkemesi'nin 29/05/2018 tarihli, 2015/871 Esas - 2018/354 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı şirketi vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine,
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı Kurum vekili: Kararın bozulmasını talep etmiştir
Davalı şirket vekili kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, davalı şirkete ait Rusya'daki işyerinde 23/06/2008 tarihinde iş kazası geçirdiğini, bu sebeple maluliyet oranının tespitini talep etmiş, davacı tarafından kuruma iş kazası başvurusu yapılmış, kaza tarihi itibariyle 5510 sayılı Yasanın 5.1/g maddesinin yürürlükte olmadığı ve 506 sayılı Yasa hükümlerine göre ise sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan Rusya'da iş kazasının gerçekleşmesi ve davalı şirket ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında kısa vadeli sigorta kolunu da kapsayacak şekilde yurt dışına götürdüğü işçiler için topluluk sigortası imzalanmadığından olayın Kurum yönünden iş kazası olarak değerlendirilmediğinin anlaşıldığı bu nedenle de, Kurumun davaya dahil edilmesi yönünde işlem yapılmışsa da Kuruma husumet düşmemesi sebebiyle Kurum yönünden red kararı verilmiş, davalı işveren yönünden ise davacının maluliyet tespitini istemekte hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'ndan rapor alınmış ve rapor neticesinde davacının davacının E cetveline göre % %37,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağına karar verilmiş, itiraz üzerine Adli Tıp Genel Kurulu'ndan rapor alınmış ve neticesinde davacının E cetveline göre % %37,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağına karar verilmiş, her iki raporda da meslekte kazanma gücünden kaybetme oranlarının birbirini teyit ettiği, raporlarda tüm hastane raporlarının tetkik edilerek incelenmiş olduğu, raporların usul yasaya uygun oldukları anlaşılmakla davacının meslekte kazanma gücünden kaybetme oranının E cetveline göre % 37,2 oranında gerçekleştiği anlaşılmakla davalı işveren yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir.
Eldeki davaya konu olayın meydana geldiği tarih itibari ile davanın yasal dayanaklarından biri 506 sayılı Kanun'un 11/A maddesidir. Anılan maddeye göre eldeki davayla ilgili olarak iş kazası;
a-)Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada,
b-)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
Hemen veya sonradan sigortalıyı bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
Olayın, işkazası olarak kabul edilebilmesi için;
A-)Olaya, maruz kalan kişinin 506 sayılı Kanun'un 2. maddesi anlamında sigortalı olması,
B-)Olayın, 506 sayılı Kanun'un 11/A maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, olayın, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur. İş kazası olgusu Kurumca kabul edilmezse somut olayda olduğu gibi sigortalının ya da hak sahiplerinin olayın iş kazası olduğunu dava yolu ile tespit ettirmesi gerekmektedir.
Dava konusu ihtilaf, davacının yurt dışında çalıştığı esnada uğradığı kazanın 11. madde kapsamında iş kazası sayılıp sayılamayacağı hususudur.
506 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, işveren tarafından geçici görevle yabancı ülkelere gönderilen sigortalıların bu Kanunda yazılı hak ve yükümlerinin bu görevi yaptıkları sürece de devam edeceği belirtildikten sonra 86. maddesinde, Kurumun, 2. ve 3. maddelere göre sigortalı durumunda bulunmayanların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca onanacak genel şartlarla (İş kazalariyle meslek hastalıkları), (Hastalık), (Analık), (Malûllük, yaşlılık ve ölüm) sigortalarından birine, birkaçına veya hepsine toplu olarak tabi tutulmaları için, işverenlerle veya dernek, birlik, sendika ve başka teşekküllerle sözleşmeler yapabileceği, sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerin yurt dışındaki iş yerlerinde çalışmak üzere giden Türk işçilerine istekleri durumunda 85. madde hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır.
506 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında sigortalı sayılabilmek için, Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ülke arasında sosyal güvenlik sözleşmesi düzenlenmemiş olması, Türk işverenin iş merkezinin Türkiye’de bulunması, gerçek veya tüzel kişi Türk işverenin Türkiye’de iş yapmak koşulu aranmaksızın Türkiye’de tescil edilmiş ya da tescil edilebilir nitelikte işyerinin olması, Türk işveren ile Türk işçi arasında yabancı ülkede yerine getirilecek iş görme edimine ilişkin bireysel iş sözleşmesinin Türkiye’de yapılması, Türk işçinin işbu yazılı veya sözlü hizmet sözleşmesinin Türk işçiye yüklediği iş görme ediminin yerine getirilmesi gereği olarak yurt dışında yaşamasının sürekli olmayıp geçici nitelik taşıması gerekmektedir. Anılan maddede “geçici görev” kavramı bakımından herhangi bir süre sınırlaması öngörülmediğinden, görevin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun belirlenmesinde her somut olayın özelliği, bu yönde hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin niteliği, iş süresini belirlemeye ilişkin iş hayatının olağan akışı ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri gözetilmelidir.
Dosya kapsamına göre;
1- Davacı 23/06/2008 tarihinde Rusya-Moskova’da yapılan iş merkezi inşaatında kalıpçı ustası olarak çalışmakta iken geçirdiği iş kazası sonucu uğradığı sürekli iş göremezlik oranının tespitini talep etmiştir. Mahkemece, kaza tarihi itibariyle 5510 Sayılı Yasanın 5.1/g maddesinin yürürlükte olmadığı ve 506 sayılı yasa hükümlerine göre ise sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan Rusya'da iş kazasının gerçekleşmesi ve davalı şirket ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında kısa vadeli sigorta kolunu da kapsayacak şekilde yurt dışına götürdüğü işçiler için topluluk sigortası imzalanmadığından olayın Kurum yönünden iş kazası olarak değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, Rusya ile Türkiye arasında akdedilmiş sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmaması karşısında, davacının 506 sayılı Yasa kapsamında Türkiye’de işe alınıp alınmadığı, 506 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında geçici görevle yabancı ülkeye gönderilip gönderilmediği,davalı şirketin Türkiye’deki işyeri sicil dosyası ve ticaret sicili kayıtları ile davacının sigorta sicil ve işyeri şahsi sicil dosyaları getirtilmeli, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akti olup olmadığı araştırılmalı, davacının görevdeki geçiciliğine ilişkin koşullar yukarıda anlatılan çerçevede yöntemince araştırılmalı, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, isabetsiz bulunmuştur.
2-Dava sonucu itibariyle, 23/06/2008 tarihli iş kazasına dayalı sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesi istemine ilişkin olması ve giderek bu tür davalarda Kuruma husumet düşmeyeceğinin gözetilerek karar verilmesi hatalıdır.
Kısa vadeli sigorta kollarına tabi olan sigortalılar, kanunlarda kendilerine tanınan hakları elde edebilmek için hukuki yararları bulunmak şartıyla tespit davası açabilirler. Dava “iş kazası sayılması gerektiğinin tespiti” veya buna bağlı olarak sağlanan “yardımlara hak kazandığının tespiti” istemi şeklinde olacaktır. Sigortalıların sosyal sigorta hakları ile ilgili olarak açtıkları tespit davaları somut bir olaydan doğan hukuki ilişkinin tespiti olduğundan aynı zamanda eda davası niteliğinde olup verilen tespit kararını Kurum uygulamak zorundadır. Mahkemece verilen tespit kararı sonucu Kurum, idari bir işlem ile tespit kararını gerçekleştirmekte ve sosyal sigorta yardımlarını yapmaktadır.
Hukuki yarar, 6100 sayılı HMK madde 114/1-h bendine göre dava şartıdır. Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Dava sonucunda davacı lehine hukuki bir sonuç elde edilmesi gerekir, aksi halde dava açmada hukuki yarar olmaz. Olayın iş kazası sayılması gerektiğinin tespiti davasının yöneldiği amaç, başta sürekli iş göremezlik geliri bağlanması ise de 506 sayılı Kanun'un 12. maddesinde belirtilen tüm yardımların teminine yöneliktir. Ayrıca olayın iş kazası sayılma kararı ile sigortalı veya hak sahiplerinin işverene karşı açacağı hizmet akdine dayalı maddi ve manevi tazminat davasına dayanak olacağından bu yönüyle de hukuki yararı vardır.
Tespit davasının davalısı, sigortalının işvereni ve Sosyal Güvenlik Kurumudur. Dava sonucunda verilecek hükmü icra edecek olan SGK olduğu, işveren de hüküm ile yükümlülük altına gireceğinden davanın ikisine karşı açılması zorunludur. Her iki tarafında da hak alanını ilgilendirdiği ve kendilerini davada savunmaları gerektiğinden aralarında mecburi dava arkadaşlığı vardır.
HMK madde 59’a göre “maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” İşçi, işveren ile Kurumun birlikte davalı olması, şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığıdır. Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığında, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ihtilaflı hukuki ilişkinin doğru karara bağlanması amacıyla kabul edilmiş olup bu tür dava arkadaşlığı sadece davalı tarafta söz konusu olur. Açılan davada taraflardan birisi eksik gösterilmişse mahkemece re’sen taraf teşkili sağlanmalıdır. Zira, taraflardan birisi davada yer almadığında verilecek karar onun açısından bağlayıcı olmayacaktır. Davada husumet sigortalıyı çalıştıran işverene yöneltilmesi gerekir.
İş kazası tespiti davaları, sosyal güvenlik hakkına dayalı kamu düzenine ilişkin davalar olduğundan hâkim tarafından özel bir duyarlılıkla araştırılması gerekir. Bu nedenle mahkemece taraflarca getirilen deliller yanında sonuca ulaşmak için re’sen araştırma yapılmalıdır.
Mahkemece yargılama sonucunda, olayın iş kazası olduğunun veya olmadığının tespitine karar verilecektir. Bu karar, Kurumca infaz edilmesi gereken karardır. Tespit kararından sonra ayrıca bir eda davası açmaya gerek yoktur. Zira tespit kararı, idare yönünden eda hükmünü de içermektedir.
İş kazasının zorunlu unsurlarından birisinin kısa vadeli sigorta kolları kapsamında iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında sigortalı olmaktır. Aksi halde meydana gelen kaza, iş kazası olarak nitelenemez. Sigortalı olma ve dar anlamda kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmanın şartları, 506 ve 5510 sayılı Kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir. Kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmayan birisinin maruz kaldığı olay, Sosyal Güvenlik Kurumu açısından iş kazası sayılmayacağı ancak işveren yönünden iş kazası sayılacağına da karar verilemez. İş kazasının tanımı ve unsurları 506 ve 5510 sayılı Kanunlarda yapılmış olup bu Kanun dışında iş kazası sayılabilen bir hal yoktur. Yurt dışında meydana gelen bir kazanın genel olarak adı iş kazası olsa da anılan Kanuna göre iş kazası sayılamayacağı durumda işveren yönünden de iş kazası sayılması mümkün değildir.
Eldeki davada, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında Mahkemece, Türkiye ile Rusya arasında Sosyal Güvenlik Kurumunu yükümlülükler altına sokan herhangi bir Sosyal Güvenlik Sözleşmesi mevcut olmaması, davalı şirket ile davalı kurum arasında topluluk sigortası sözleşmesinin de yapılmaması, davalı kurum yönünden meydana gelen olayın bir iş kazası olmadığı anlaşıldığından kurum hakkındaki açılan davanın Husumetten reddine, davalı işveren şirket yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar kendi içinde çelişkili ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Mahkemece, 506 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında meydana gelen bir olayın, işveren açısından ayrı, Kurum açısından ayrı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, iş kazası olup olmadığının, anılan madde kapsamında her iki davalı yönünden bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 15/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.