Esas No: 2022/6689
Karar No: 2022/9107
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6689 Esas 2022/9107 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/6689 E. , 2022/9107 K.Özet:
İş Mahkemesi'nde görülen hizmet tespiti davasında, mahkeme davanın kısmen kabulüne karar verdi. Ancak kararın temyiz edilmesi sonucunda, dava ehliyeti, taraf sıfatı ve tüzel kişilik konuları nedeniyle karar bozuldu. Ticari şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiği belirtildi. Somut olayda, davalı şirketin ticaret sicilindeki faaliyet durumu ile ilgili güncel kayıtların istenmesi, tasfiye devam ediyorsa tasfiye memuruna yöntemince dava dilekçesi ve gerekçeli kararın tebliğ edilmesi, davalı şirket terkin edilmiş ise ihyasına dair karar alındıktan sonra taraf teşkilinin sağlanması gerektiği belirtildi. Kararda, Medeni Usul Hukuku'nun dava ehliyeti, taraf sıfatı ve davayı takip yetkisi ile ilgili maddeleri açıklanmıştır. Kararın bozulmasına oybirliğiyle karar verildiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri: Medeni Usul Hukuku'nun 50, 113 ve 125. maddeleri.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (...,...,...,...,Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, ... 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (..., Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, ... 2000, s.288). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile A.Ş.'nin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir. Şu halde yapılması gereken iş; anılan HGK kararı çerçevesinde, tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucu beklenmeli, tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde, taraf teşkili sağlanarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Somut olayda; ... Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 05.03.2014 tarihinde, davalı ... Defter Kırtasiye Üretim Anonim Şirketi'nin tasfiye halinde olduğunun ve 07.03.1989 tarihinde en son tescil işlemini yaptırdığının bildirildiği, mahkemece tasfiyenin sona erip ermediği ve şirketin terkin edilip edilmediği araştırılmaksızın karar verildiği ve gerekçeli kararın davalı şirketin ticaret sicildeki adresine Tebligat Kanunu 35. madde hükümlerine göre yapıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda anlatılan nedenlerle, ... Defter Kırtasiye Üretim Anonim Şirketi'nin faaliyet durumu ile ilgili olarak güncel ticaret sicil kayıtları istenmeli, tasfiye devam ediyorsa, tasfiye memuruna yöntemince dava dilekçesi, gerekçeli karar tebliğ edilmeli, davalı şirket terkin edilmiş ise ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde, karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 15.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.