"İçtihat Metni"
Kendiliğinden hak alma suçundan sanık E...... U.... hakkındaki kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin Gölpazarı Sulh Ceza Mahkeme¬
¬sinden verilen 16.12.2003 gün ve 45-60 sayılı hüküm Bilecik Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi 08.02.2006 gün ve 3057-1600 sayı ile;
“Kendiliğinden hak alma suçunun re’sen takibi gereken silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçu ile birlikte işlenmesi halinde, 765 sayılı TCK’nun 308/5. maddesi gereğince şikayete bağlı olmadığı ve vazgeçmeye dayalı olarak düşme kararı verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması”
” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 30.05.2006 gün ve 42-77 sayı ile özetle;
“……….. Davaya konu olay bakımından kendiliğinden hak alma suçu oluşmuştur. …
…… eşya üzerinde kuvvet sarfı, şahsa karşı tehdit veya şiddet bu suçun unsurlarıdır. Bu unsurlar gerçekleşmediği takdirde kendiliğinden hak alma suçundan söz edilemez. Kendili¬
¬ğinden hak alma suçunun unsurları itibarıyla (bir hakkı istihsal maksadı) oluşmadığı hallerde ise, duruma göre eylemin faili bakımından ya tehdit suçundan ya da yaralama suçundan dava açılabilecektir. Yasa koyucu tehdit veya yaralama eylemlerinin aslında kendiliğinden hak alma suçu dışında başkaca suçları oluşturduğunu, hatta oluşan bu başka suçların kendiliğinden hak alma suçuna nazaran daha ağır cezayı gerektirdiğini, başka suçların soruşturmalarının duruma göre re’sen yürütüldüğünü, bilmesine rağmen, o günün şartlarında yasama iradesini kullanarak kendiliğinden hak alma suçu şeklinde bir düzenlemeye gitmiş, unsurlarından ayrı olmak üzere, bağımsız olarak bu suçu Türk Ceza Yasası’nda düzenlemiştir. Nitekim 5237 sayılı Yasada ise bu suça yer verilmemiş, daha önce yapılan eleştiri ve yorumlar dikkate alınarak, kendiliğinden hak alma suçunun unsuru sayılan tehdit veya yaralama suçundan yargılama yapılabileceği düzenlenmiştir…
…… Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCY’nın 308/5. maddesindeki düzenlemenin hem takip şartı bakımından hem de öngörülen ceza miktarlarının alt ve üst sınırı bakımından sanığın daha lehine olduğu kanaatine varılmıştır.”
” gerekçesiyle, önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Gölpazarı Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.12.2007 gün ve 184640 sayılı “
“hükmün bozulması”
” görüşünü içeren tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, 15.07.2003 günü ilçe merkezinde gördüğü mağdurdan senede bağlı alacağını tahsil edebilmek amacıyla bıçak çekip üzerine saldırdığı olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, silahla etkili eyleme kalkışarak işlenen kendiliğinden hak alma suçuna ilişkin kamu davasının şikayetten vazgeçme üzerine düşürülmesinin olanaklı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kendiliğinden hak alma suçu, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 308. maddesinde, “
“adliye aleyhine işlenen suçlar”
” arasında düzenlenmiştir. Bu suçun oluşması için, kişinin yetkili makama başvurarak hakkını alması yerine iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir. Fail bu suretle yetkili makamlara ait yetkiyi kullanmakta ve toplum düzenini bozmaktadır.
Sözü edilen maddenin birinci fıkrasında, suçun eşya üzerinde kuvvet kullanılarak işlenmesi hali düzenlenmiştir. Eşyanın kırılması, bozulması, zarar verilmesi, özgülendiği durumun ve kullanım alanının değişmesi, o eşyadan yararlanılması ya da gelişmesinin önlenmesi söz konusudur.
Maddenin ikinci fıkrasında, kendiliğinden hak alma suçunun işlenmesi sırasında kişilere karşı tehdit veya şiddet kullanılması, üçüncü fıkrasında da şiddetin silahla veya dövmek yahut yaralamak suretiyle gerçekleştirilmesi hali suçun ağırlatıcı nedenleri olarak düzenlenmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise; “
“Re’sen takibi iktiza eden diğer bir cürüm dahi birlikte irtikap olunmamış olmak şartiyle bu maddede beyan olunan cürümden dolayı takibat icrası şahsî dava ikamesine bağlıdır.”
” denilmektedir.
Kovuşturma yöntemi ile ilgili bu hükme Mehaz Yasanın 235. maddesinde de yer verilmiştir. Mehaz Yasanın kesin metni hakkındaki raporda ise, kovuşturma yöntemi ile ilgili olarak şu açıklamalara yer verilmiştir: “
“1887 projesinde şahıslara karşı şiddet ve tehdit bulunmadığı takdirde şahsi dava açılması şart konulmuştu. Fakat ağır surette tezahür etmeyen şiddet ve tehditler bulunmadıkça re’sen takibata girişmek doğru değildir. Re’sen takibat başka bir cürmün içtimaı halinde daha münasip görülmüştür.”
” (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Ank. 1987, sy.307)
Yine Majno’ya göre; silahla tehdit gerçekleşirse suç re’sen takip edilmelidir. Zira tehdit ve fahiş zarar fiilleri kendiliğinden hak almak cürmünden daha ağır fiillerdir. (Majno sy.307)
Etkili eylem, tehdit, mala zarar vermek gibi kimi suçlar kendiliğinden hak alma suçunun unsuru veya ağırlaştırıcı nedenini oluştururlar. Kendiliğinden hak alma suçundan bağımsız olarak değerlendirildiklerinde bunların bazı biçimlerinin takibatının şikayete bağlı olduğunu, bazı biçimlerinin ise re’sen takip edildiklerini görüyoruz. Örneğin; suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 456. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen basit etkili eylem suçunun takibi şikayete bağlı olduğu halde, aynı Yasanın 457/1. maddesindeki düzenleme gereğince bu suçun nitelikli hali olan silahla etkili eylem kendiliğinden kovuşturulması gereken suçlardandır.
Kendiliğinden hak alma suçundan dolayı kovuşturma yapılabilmesi ise esas itibariyle şikayete tabidir. Ancak, kendiliğinden hak alma suçu ile birlikte işlenen ve bu suçun ağırlaştırıcı nedeni veya unsuru olan suç, kendiliğinden takibi gereken nitelikte ise, bu takdirde kendiliğinden hak alma suçu da şikayete gerek duyulmaksızın kovuşturulmalıdır.
Somut olayda, senede bağlı alacağını tahsil edebilmek amacıyla borçlu mağdura zor kullanan sanığın bu eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 308/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan kendiliğinden hak alma suçunu oluşturduğu açıktır. Ancak bu suçun, şikayete gerek bulunmaksızın kovuşturulması gereken silahla etkili eyleme kalkışma suçu ile birlikte işlenmesi nedeniyle, kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesi olanaksızdır. Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 06.05.2008 günü oybirliği ile karar verildi.