Esas No: 2007/1-279
Karar No: 2008/51
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/1-279 Esas 2008/51 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık N… E…, resmi nikahlı eşi D… E…’yi kasten öldürmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, sanığın savunmasının aksini kabul edilecek hiçbir görgü tanığının olmadığını belirtmiş ve haksız tahrik hükmünün uygulanmamasında isabet görülmediğini vurgulamıştır. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanığın ayrıntılı savunmasının dikkate alınması gerektiğini ve haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğini öne sürmüştür. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise dosyada eksiklikler tespit etmiş ve kararın yeniden incelenmesine karar vermiştir.
Kanun Maddeleri:
- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 62 (Katılan Sıfatını Almış Olanlar)
- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 82 (Kasten Adam Öldürme)
Ceza Genel Kurulu 2007/1-279 E., 2008/51 K.
"İçtihat Metni"
Resmi nikahlı eşini kasten öldürme suçundan sanık N.... E.....’nin 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d ve 62.maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında TCY’nın 53/1-2 maddesinin uygulanmasına, mahsuba, zoralıma ilişkin Ankara 1.Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.06.2006 gün ve 47-245 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafii tarafından da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 31.10.2007 gün ve 1851-7995 sayı ile;
“Mahkemece gösterilen dosya içeriğine uygun düşen, gerekçeye göre tahrik hükümlerinin uygulanmamasında isabetsizlik bulunmamış, tebliğnamedeki bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın kasten eşini öldürmek suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede suç vasfına, eksik inceleme ile karar verildiğine, tahrikin varlığına, yasal savunma şartlarının oluştuğuna vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına (onanmasına)”
” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 14.12.2007 gün ve 211968 sayı ile;
“...Olay günü başlayan ve maktulün ölümü ile biten tartışmanın öncesi olmayıp, olayı doğrudan gören de yoktur. Olay anında odada uyumakta olan tanık A.... E..... ise, olaydan sanığın kendisini uyandırarak haber vermesi üzerine haberdar olduğunu, zira sara hastası olması nedeniyle kullandığı ilaçların yan etkisi dolayısıyla uykusunun ağır olduğunu tartışmaları duymadığını beyan etmiş olup, sanığın savunmaları ile aynı yönde bulunan bu durum yerel mahkemece araştırılmamıştır. Oysa tanığın bahsettiği bu durumunun tıbben olabilirliğinin araştırılmasından sonra doğruluğunun anlaşılması halinde, görgü tanığının bulunmadığı olayda, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile 1. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatları uyarınca; görgü tanığı bulunmaması nedeniyle sanığın savunmasının aksini kabule olanak bulunmadığı, bu bakımdan sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına itibar olunması gerektiği gibi, sanığa ait doktor raporunda yer alan ve saldırıya maruz kaldığını gösteren bulguların da sanığın savunmasını doğrulamakta olduğu gözetilerek, sanık yararına haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği halde, olay saatinde evin bir odasında bulunan kızları A.... E....." nin bir ses duymamış olmasının mümkün olmaması ve tartışma konusunda beyanda bulunmaması gerekçesiyle savunmaları kabule değer görülmeyerek haksız tahrik hükmü uygulanmadığı gibi dava konusu olayın neden kaynaklandığı sorusunun cevabı da verilememiştir.
Maktul ile sanığın devamlı tartışma ve kavga etmelerinin ve bu durumun sanığın agresif ve kavgacı yapısından kaynaklandığı hususundaki tespitler, maktulün ölümü ile sonuçlanan dava konusu olayda da haksız hareketin sanıktan kaynaklandığı konusunda ihtimale dayalı bir kanaate varmaya elverişli ise de, şüpheden sanık yararlanır kuralı gereğince ve sanığın aksi kanıtlanamayan savunması karşısında, bu kanaat hukuken geçerli olamayacağından, tanık A.... E....." nin hastalığı nedeniyle kullandığı ilaçların yan etkisinin araştırılmasından sonra ortaya çıkan duruma göre, sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği...”
” düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Resmi nikahlı eşi D..... E.....’yi öldürme suçundan sanık N.... E.....’nin 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d ve 62.maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Ancak temyiz incelemesinin yapılabilmesi için temyiz yasa yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CYY’nın “
“Kararların açıklanması ve tebliği”
” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “
“Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.”
” hükmü yer almaktadır.
CYY’nın 260/1. maddesinde ise yasa yollarına başvurma hakkı olanlar sayılmıştır;
“ Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır...”
” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.
İncelemeye konu dosyada;
D... E..., F.... E..., S... H.... ve A.... E...’nin 10.03.2006 tarihli dilekçe ile davaya katılma isteminde bulundukları, Yerel Mahkemece 11.04.2006 tarihli oturumda D... E..., F.... E.... ve S... H....’ın müdahilliklerine karar verilirken A.... E...’nin katılma talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, yokluğunda verilen kararın da katılma isteminde bulunan A.... E...’ye tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
Hükmün katılma isteminde bulunan A.... E...’ye tebliğ edilmesi ve temyiz edip etmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle anılan eksikliğin giderilmesi gerektiğinden itirazın değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve öncelikle Yerel Mahkeme kararının katılma isteminde bulunan A.... E...’ye tebliği ile temyiz dilekçesi verip, vermemesi durumuna göre yeni bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2-Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 31.10.2007 gün ve 1851-7995 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Ankara 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 27.06.2006 gün ve 47-245 sayılı kararının katılma isteminde bulunan A.... E...’ye tebliğ edilmesinin sağlanması için dosyanın Yargıtay 1.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.03.2008 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.