Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/7384 Esas 2022/10004 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/7384
Karar No: 2022/10004
Karar Tarihi: 29.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/7384 Esas 2022/10004 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Bağ-Kur sigortalılık tespiti istemiyle açılan davada, davacının 10.10.1990-03.12.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği hükmedilmiştir. Ancak, kararın eksik araştırmaya dayandığı ve somut delillerle desteklenmediği belirtilerek bozulmuştur. Kanunlar incelendiğinde, önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler getirildiği açıklanmıştır. Bu nedenle, hüküm kurarken oda-sicil kaydı yönünden faaliyet araştırması yapılmamış ve gerektiğinde mesleki faaliyet dikkate alınmamıştır. Bu eksiklik nedeniyle, davacının çalışıp çalışmadığının tespiti için daha detaylı araştırmalar yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bu bağlamda, 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddeleri, 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik
10. Hukuk Dairesi         2022/7384 E.  ,  2022/10004 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : ... 41. İş Mahkemesi


    Dava, Bağ-Kur sigortalılık tespiti istemine ilişkindir. 
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin Bağ-Kur sigortalısı olduğu, Kurum kayıtlarında tescil tarihinin 03.12.2002 olarak göründüğü, 10.10.1990 tarihinde Bor Şoförler Odasına kaydı olduğu, bu kaydın halen devam ettiği, bu tarihten itibaren kendi nam ve hesabına çalışmalarının bulunduğu, sigortalılık hakkını kazanmak için Kuruma 05.05.2003 tarihinde Bağkur giriş bildirgesi verdiği, davalı Kurum tarafından hatalı işlem yapılarak Bağ-Kur sigortalılığının 03.12.2002 tarihinden başlatıldığı, oysa tescil tarihinin 10.10.1990 olması gerektiğini belirterek, davacının 03.12.2002 tarihli Bağkur (4/1-b) tescil kaydının Bağkur Şoförler Odası ilk üyelik tarihi olan 10.10.1990 tarihi olması gerektiğinin, 10.10.1990-03.12.2002 tarihleri arası 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 03.12.2002 tarihinde vergi mükellefi olduğu ve 05.05.2003 tarihli işe giriş bildirgesine istinaden 03.12.2002 tarihi itibari ile vergi kaydına göre Bağkur kaydının başlatıldığının tespit edildiğini, sigortalının Şoförler Odası başkanlığına 10.10.1990 tarihinde kayıt olduğu ve o tarih itibariyle 4/1-b sigortalılığının başlatılması talebi mevcut ise de yürürlükteki kanunlara göre oda kaydına göre 4/1-b sigortalılığının başlatılmasına imkan bulunmadığını beyanla, davanın reddini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    "Davanın KABULÜ ile;
    1-Davacının 10.10.1990-03.12.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitine, " dair karar verilmiştir..
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından bahisle, istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili, kurum işleminin yerinde olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Dava; 10.10.1990-03.12.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın tespiti istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamı incelendiğinde, 05.05.2003 tarihinde verilen işe giriş bildirgesine istinaden 03.12.2002 tarihinden itibaren Bağ-Kur tescili yapılan ve 01.03.1997-31.07.1997 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında hizmeti bulunan davacının, 03.12.2002 tarihinden devam eden vergi, 10.10.1990 tarihinden devam eden oda, Mayıs 2000 tarihinden devam eden sicil kaydı ile dinlenen tanık beyanları nazarında davanın kabulüne karar verilmiş ise de, söz konusu hükmün eksik araştırmaya dayalı olduğu anlaşılmıştır.
    01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
    22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
    02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
    Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
    Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, oda-sicil kaydı yönünden faaliyet araştırması yapılmaması hatalı olup, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, davacının, kendi nam ve hesabına çalışıp çalışmadığının tespiti için, davacıya maddi delilleri olup olmadığı sorularak, varsa bunları mahkemeye sunmak üzere davacıya önel verilmeli, mesleki faaliyet dikkate alınarak, ehliyet, trafik kayıtları, üzerine kayıtlı araçlar, varsa trafik cezaları ile oda aidatı ödeyip ödemediği, hazirun cetvellerinde yazılı olup olmadığı araştırılmalı, dinlenen tanıkların ilgili döneme ait kayıtları getirtilmeli, gerektiğinde çalışmaya bilebilecek yeni tanık beyanlarına başvurulmalı, diğer taraftan 506 sayılı Yasa’ya tabi çalışmalar yönünden araştırma yapılıp buna ilişkin bilgi ve belgeler getirtilmek suretiyle, elde edilecek delillere göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine oy birliğiyle, 29.06.2022 gününde karar verildi.



    Hemen Ara