Esas No: 2022/7245
Karar No: 2022/10320
Karar Tarihi: 12.09.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/7245 Esas 2022/10320 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/7245 E. , 2022/10320 K.Özet:
Bu mahkeme kararında, asıl dava olarak yersiz ödendiği iddia edilen aylıkların iadesi talebine ilişkin hüküm kurulduğu ancak bu hükmün uygulanması sırasında tereddüt oluştuğu için kararın düzeltilerek onanması gerektiği belirtiliyor. Mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereği hükümlerin infaza elverişli ve çelişkiden uzak olması gerektiğine ve hükmün çelişkilerden arındırılarak onanması gerektiğine karar veriyor.
Kararın sonunda, davalı-karşı davacının boşandığı tarihte uygulanması gereken kanunun 5510 sayılı Kanun olmadığına ve boşanmanın gerçekleştiği tarihe göre borç çıkarılması gerektiğine dair bir karşı oy gerekçesi sunuluyor. Bu kanun konusuyla ilgili olarak şu maddeleri içeriyor:
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi: Hüküm sonuç kısmında, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 56. maddesi: Doğru beyanda bulunma şartını taşımayan veya bildirdiği veya beyan ettiği bilgilerin gerçeğe aykırı olduğu sonradan anlaşılan sigortalılar veya hak sahiplerine yapılan ödemelerin geri isteneceği ve ödenen tutarın yasal faizi ile birlikte tahsil edileceği belirtilir.
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370. maddesi: Yargılama usul ve esaslarına ilişkin hatalar bulunması durumunda kararın düzeltilmesi veya yeniden yapılması taleplerinin ne şekilde karşılanacağına yönelik hükümler içerir.
- 506 say
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Kastamonu İş Mahkemesi
Asıl dava, yersiz ödendiği iddia edilen aylıkların istirdatı, birleşen dava, asıl davada ileri sürülen borçtan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı, asıl davanın davalısı (birleşen davanın davacısı) tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının davalı vekili (birleşen davanın davacısı) tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında, “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olup, hükmü temyiz etmeyen yönünden sonuç doğurması gerekeceği de gözetilerek, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Eldeki dava dosyasında, Mahkemece, asıl dava yönünden, 76.544,42-TL kurum zararı alacağının yersiz ödeme tablosunda belirtilen ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine dair hüküm kurulmuşsa da, hükmün yerine getirilmesi sırasında belirsizlik ve tereddüde yol açılması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370. maddesi gereğince verilen karar, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının (A-1.) nolu bendinde yer alan “76.544,42 TL kurum zararı alacağının yersiz ödeme tablosunda belirtilen ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine” ibarelerinin silinmesine, yerine “Yersiz olarak ödenen 76.544,42 TL aylığın her bir aylığın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine” ibarelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ..., ...’ nın oyları ve oy çokluğuyla, 12/09/2022 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Somut uyuşmazlıkta, davalı-karşı davacı kadın 1995 yılında eşinden boşanmıştır. Davalı kadına 1987 yılında ölen babadan bağlanan yetim aylığı 2015 yılında eşi ile yeniden evlenmesi üzerine yapılan denetim sonrası 2008-2016 yılları fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca ödenen aylıkların yersiz ödendiği gerekçesi ile borç çıkarılmıştır.
Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davalı-karşı davacı boşandığında 506 sayılı Kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik geçici 1. maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir.
Çoğunluğun önceye etki yasağı ilkesine aykırı olarak, lafzi yorum ve sigortalı aleyhine yorumu benimseyerek, sonradan gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak salt birlikte yaşama ve boşanan eşin desteğini alma koşulunu yeterli kabul etmesi, Kanunun ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerine aykırıdır. Davalı-karşı davacının burada boşanma hakkını kötüye kullandığından söz edilemez. Burada davalı-karşı davacı kadın 2015 yılında evlendiğine göre bu tarihten sonra ödenen aylıklar yersiz ödeme olacağından, bu dönem için borç çıkarılmalı ve buna göre karar verilmelidir.
Açıklanan bu gerekçelerle mahkeme kararının bu gerekçelerle bozulması gerekirken, onanması görüşüne katılınmamıştır.