Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/4851 Esas 2022/10346 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4851
Karar No: 2022/10346
Karar Tarihi: 13.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/4851 Esas 2022/10346 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/4851 E.  ,  2022/10346 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... 25. İş Mahkemesi

    Dava iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davalı vekilinin istinafa başvurması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 48.Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin kabulü ile yeniden esas hakkında kısmen kabul ve kısmen redde dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 48.Hukuk Dairesince verilen karar davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I- İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle 1.000 TL maddi tazminat ile 75.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Yargılamanın devamında maddi tazminat yönünden talebini 104.575,92 TL artırmıştır.
    II- CEVAP:
    Davalı cevap dilekçesinde özetle; işyerinde tüm iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alındığını, iş için bileği saracak şekilde eldivenlerin verildiğini, işçinin eldivenleri kullanması halinde kazanın gerçekleşmeyeceğini, kazazede işçinin bu hususa özen göstermediğini, olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini davanın reddini talep etmiştir.
    III- MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince; “1- Davacı tarafça açılan maddi tazminat istemine ilişkin davanın kabulü ile; 104.575,92-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
    2- Davacı tarafça açılan manevi tazminat istemine ilişkin davanın kısmen kabulü ile; davacı tarafın uğradığı manevi zararlar karşılığı 20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,” karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    Bölge Adliye Mahkemesince “1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun “İş bu dava dosyasında davacının maluliyet oranına ilişkin Adli Tıp Genel Kurulu'ndan alınan raporun SGK'yı bağlamayacağı, kurumun Yüksek Sağlık Kurulu tarafından tespit edilen % 13,6 maluliyet oranı üzerinden bağlanan geliri ödemeye devam edeceği, kurum zararının da bu oran üzerinden oluştuğu, ... 20. İş Mahkemesi'nin 2016/315 Esas sayılı dosyasında da % 13,6 maluliyet oranı üzerinden karar verildiği anlaşılmış olmakla bu oran üzerinden kararın kesinleşmiş olmasına göre maddi tazminat hesabından tenzil edilecek rücuya tabi miktarların ... 20. İş Mahkemesi'nin 2016/315 Esas sayılı dosyasında hükme esas alınan davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ve yapılan geçici iş göremezlik ödemesi üzerinden belirlenmesi gerektiği kanaatine varılarak davacının hak kazandığı maddi tazminat bilirkişi raporunda hesaplanan 122.302,52 TL tazminattan rücu dosyasında tespit edilen ve davalı işveren kusuruna isabet eden 16.129.60 TL ilk peşin değerli gelirin ve 2.262,15 TL geçici iş göremezlik geliri tenzil edilmek suretiyle 103.910,77 TL olarak hesaplanmış olup hükmün bu yönden düzeltilmesi gerekmektedir.” Gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; ... 25. İş Mahkemesi'nin 26/09/2019 tarih ve 22015/550 E. 2019/402 K. sayılı kararının kaldırılmasına,
    2-Davacı tarafça açılan maddi tazminat istemine ilişkin davanın kısmen kabulü ile; 103.910,77 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
    3-Davacı tarafça açılan manevi tazminat istemine ilişkin davanın kısmen kabulü ile; davacı tarafın uğradığı manevi zararlar karşılığı 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle: rücu davası dosya arasına getirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunun, SGK ödemelerinin tamamı dikkate alınarak hesaptan tenzili gerektiğini, ceza dava dosyası dikkate alınmadan karar verildiğini, keşif yapılmadan karar verildiğini, davacının %20 kusuru oranında maddi ve manevi tazminatta dikkate alınmadığını indirim yapılmadığını, tedavi gideri ödemelerinin tenzil edilmediğini, hesap raporunda bilinmeyen devrede pasif devre sonunun hatalı belirlendiğini, davacı sürekli iş göremezliğinin kaza sonrasında azaldığını, mevcutlu olarak Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak maluliyetteki iyileşmenin gözetilmesi gerektiğini, davacının SGK tespitine göre %20,2 olarak tespit edilen sürekli iş göremezlik oranının Adli Tıp Kurumundan %11,1 olarak tespit edilmesinin oranda bir azalma olduğunu gösterdiğinden iyileşmenin devam edip etmediğinin araştırılması gerektiğini, manevi vekalet ücretinin yürürlükteki tarifeye aykırı olarak belirlendiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    A) Davalı vekilinin manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL ve 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070 TL, 01.01.2021 tarihi sonrası için 78.630 TL’dir.
    Somut olay incelendiğinde, ilk derece mahkemesinin 26.09.2019 tarihli kararıyla davacı lehine 20.000 TL, manevi tazminata hükmedildiği kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 11.02.2021 tarihli kararıyla istinaf isteminin kabulüne karar verilmişken bu tazminat miktarında bir değişikliğe gidilmeyerek davacı lehine yeniden 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Bu hükmün davalı vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde HMK 110. Maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı dikkate alındığında kesinlik sınırının diğer maddi tazminat hükmünden bağımsız değerlendirilmesi gerektiği gözetildiğinde davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte olan 78.630,00 TL’lik temyiz (kesinlik) sınırının altında kaldığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu kısma yönelik temyiz istemlerinin kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    B) Davalı vekilinin maddi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz edenin sıfatına temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
    2- Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
    Bu hususta davanın yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesinin oluşturmakta olup, anılan maddede “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe gire 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21/1.maddesinde “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” 21/4.maddesinde ise “İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” Düzenlemesi yer almaktadır.
    Öte yandan dava konusu edilen gelirlerin, 5510 sayılı Yasa’nın 54. Maddesi uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı; gelirin başladığı tarih itibariyle 5510 sayılı Yasa’nın 54. maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle bulunan tutar ile yarıya indirilmemiş tam gelir üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerinin karşılaştırılması sonucu düşük olanı esas alarak belirlenmelidir.
    Somut olayda, yargılamaya konu iş kazasının gerçekleşmesinde, hükme esas alınan 03.03.2018 tarihli kusur raporuna göre davalı işveren şirketin % 79, dava dışı işveren vekili ...’ın % 1 ve davacının %20 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği, söz konusu kusur oranlarının iş kazasının gerçekleşme şekline uygun olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim hükme esas alınan 16.05.2019 tarihli hesap raporunda da bu oranlar gözetilerek davalının sorumlu olduğu kusur miktarı %80 olarak ele alınarak, bu oran üzerinden hesap yapılmış ve SGK’dan bağlanan gelirin ilk peşin değerinin %80’ine isabet eden kısmı bu alacaktan tenzil edilerek, davacının maddi tazminat alacağının 104.575,92 TL olarak belirlendiği, davacı vekilinin maddi tazminat istemini anılan miktara ıslah etmesi üzerine ilk derece mahkemesince bu miktarın maddi tazminat olarak hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi kararında ilk peşin sermaye değeri ile beraber daha önce hesaptan tenzil edilmeyen geçici iş göremezlik ödeneğinin rücu edilecek kısmının tenzil edilmesi yerinde olmuş ise de; SGK tarafından açılan rücu davasında %70 işveren kusuru kabul edilerek ilk peşin sermaye değeri ve geçici iş göremezlik tutarlarının hüküm altına alındığı böylelikle, davalı lehine %80 kusur üzerinden oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edilerek maddi tazminatın az tenzilat 103.910,77 TL olarak belirlemesine dair sonuç hatalı olmuştur.
    Bütün bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, SGK tarafından açılan davada hüküm altına alınan gelir ve ödeneğin o dosyada kabul edilen %70 işveren kusuru üzerinden karara bağlandığı, iş bu yargılamaya konu dava dosyasında ise, davalı işverenin (dava harici işveren vekilinin müteselsilen sorumlu olduğu %1’lik kusuru ile beraber) %80 oranında kusurlu kabul edildiği ve bu hususun davacı tarafça istinafa getirilmemesi nedeniyle davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği açıktır.
    O halde yapılacak iş ilk derece mahkemesince aldırılan 16.05.2019 tarihli hesap raporundan ilk peşin sermaye değerinin %80’i tenzil edilmişken; geçici iş göremezlik ödeneğinin %80’ine isabet eden (3.462,48 TL x %80 kusur) =2.770,78 TL’nin tenzil edilmediğini gözeterek, hesap edilen 104.575,92 TL’den, 2.770,78 TL’lik rücuya kabil geçici iş göremezlik ödeneğini tenzil ederek davacının maddi tazminat alacağını 101.805,93 TL olarak hüküm altına almaktan ibarettir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları gözetilerek, ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ve yeniden esas hakkında kısmen kabul ve redde ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    Ne var ki bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; Bölge Adliye Mahkemesi hükmü bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesinin 11.02.2021 tarih ve 2020/2926 E - 2021/281 K sayılı ilamının gerekçe kısmının yukarıda açıklanan şekilde düzeltilmesine, devamla:
    2 nolu hüküm bendinin silinerek yerine:
    “2-Davacı tarafça açılan maddi tazminat istemine ilişkin Davanın Kısmen Kabulü ile; 101.805,93 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” rakam ve sözcükleri yazılmak suretiyle,
    4 nolu hüküm bendinin silinerek yerine:
    “4-Harçlar Kanunu ve yürürlükteki Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 8.320,56 TL harçtan peşin alınan 1.796,70 TL harcın mahsubuyla bakiye 6.523,86 TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına,” rakam ve sözcükleri yazılmak suretiyle,
    7 nolu hüküm bendinin silinerek yerine:
    “7-Davalı taraf maddi tazminata ilişkin yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.'ne göre maddi tazminat için 2.769,99 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,” rakam ve sözcükleri yazılmak suretiyle,
    9 ve 10 nolu hüküm bentlerinin silinerek yerine:
    “9-Davacı tarafından yapılan 1.605,00 TL yargılama giderinin davanın kabul/red oranına göre takdiren 1.088,51 TL'sinin ve davacının sarfettiği 1.796,70 TL peşin harç ve 27,70 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 2.912,91 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
    10-Davalı tarafından aşamalarda yapılan 182,00 TL yargılama giderinin davanın red/kabul oranına göre 58,56 TL'sinin ve 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 13.09.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara