Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/5072 Esas 2022/10349 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/5072
Karar No: 2022/10349
Karar Tarihi: 13.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/5072 Esas 2022/10349 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/5072 E.  ,  2022/10349 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
    No : 2020/2901-2020/3210


    İlk Derece
    Mahkemesi : Develi 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
    No : 2017/1-2018/340

    Dava iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davacı ve davalılardan ... ile... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekillerinin istinafa başvurması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince istinaf eden davalıların istinaf istemlerinin esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında kısmen kabul ve redde dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince verilen kararın davalılardan Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
    I- İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş kazası geçirmesi nedeniyle fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere 3.000 TL maddi tazminat ile 42.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini 100.632,34 TL’ye artırmıştır.
    II- CEVAP:
    Davalılar birlikte verdikleri cevap dilekçesinde özetle, şirkete yöneltilen davanın ayrıca şahsa da yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu, iş kazası iddiası varsa burada husumetin işverene yöneltilmesi gerektiğini, 22/05/2014 tarihinde meydana gelen kazanın davacının emir ve talimatlara aykırı davranması nedeni ve kendi kusurundan kaynaklı olarak meydana geldiğini, davacının meydana gelen kazadan sonra da halen de çalışmaya devam ettiğini, bu bakımdan iş gücü kaybı olmayan bir kişiye tazminat ödenmemesi gerektiğini, söz konusu olay nedeni ile Develi Asliye Ceza Mahkemesinde 1948 doğumlu ... hakkında açılan davanın devam ettiğini ve bu davada davacının şikayetçi olmadığını belirttiğini belirterek açılan davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III- MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesi kararında özetle; “Davanın Kısmen Kabul, Kısmen Reddi ile;
    1-Davalı ... ile... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti. Öz Develi Beton şubesine karşı açılan maddi ve manevi tazminat talebinin reddine,
    2-Davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti. 'ye karşı açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 99.869,64 TL'nin iş kazasının meydana geldiği 22/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti. den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
    3-Davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti.' ye karşı açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 25.000,00 TL manevi tazminatın Davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti.' den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    Bölge Adliye Mahkemesi kararında özetle; “1-Davalıların istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine,
    2-Davacının istinaf başvurusunun “Davacının 22/05/2014 tarihinde davalı şirketin Develi-Kayseri karayolu üzerinde bulunan beton şantiyesinde davacının kullandığı forkliftin şantiyede bordür taşı yüklediği esnada işyerine ait tırın forklifti devirdiği ve kazasının meydana geldiği, mahkemece aldırılan kusur raporunda davalı işverenin % 80 oranında, davacının ise % 20 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği görülmüştür. Kaza tarihinde 43 yaşında olan davacının bu kaza sebebiyle 3 kez ameliyat olduğu uzun süre acı çektiği, manevi acıların tazmini için verilen 25.000,00 TL manevi tazminatın az olduğu anlaşılmakla, maluliyet oranı dikkate alınarak 42.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesinin yargısal içtihatlara uygun olacağı anlaşılmıştır.
    Manevi tazminat talebinin kaza tarihinden yasal faizi ile tahsili talep edilmiş olup faize hükmedilmemesi de hatalıdır.” gerekçesiyle kabulüyle, ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b 2 maddesi gereğince Kaldırılmasına,
    3-Davanın kısmen kabulü ile,
    Davalı ... ile... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti. Öz Develi Beton şubesine karşı açılan maddi ve manevi tazminat talebinin reddine,
    Davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti.'ye karşı açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 99.869,64 TL'nin iş kazasının meydana geldiği 22/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti.'den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
    Davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti.'ye karşı açılan manevi tazminat davasının kabulü ile 42.000,00 TL manevi tazminatın iş kazasının meydana geldiği 22/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti.'den alınarak davacıya verilmesine,,” karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle: müvekkili şirkette tır şoförü olarak çalışan davacının operatörlük belgesi ve işveren talimatı bulunmaksızın tamamen kendi başına buyruk olarak bilgisi ve tecrübesi olmayan bir işi yapmaya kalkışmış ve 22.05.2014 tarihinde gerçekleşen kazaya sebebiyet vermiş olup asli kusurludur. Müvekkil işverenin söz konusu kazada herhangi bir kusuru bulunmadığı tanık beyanları ile sabittir. İşçiye iş sağlığı Eğitimi ve ekipman teslim edilmiştir. Kazadan sonra 06.10.2016 tarihinde sağlam olduğuna dair rapor almış ve 02.11.2016 tarihinde ehliyeti yenilemiştir. Bu duruma rağmen davacı hakkında 18.07.2017 tarihli kolunu günlük yaşam aktivitelerinde kullanamayacağına dair rapor düzenlenmesi nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, ibraz edilen fotolara göre dolmuş şoförü olarak çalıştığını, kaza öncesi ve sonrasındaki tedavi kayıtları getirtilerek inceleme yapılmadığını, rücu davasında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar gereğince maluliyet prosedürünün işletilmesi gerektiğinin belirtildiğini, hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    1- İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun'un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
    Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesinde:
    "İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
    a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
    b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
    c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
    ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
    d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.
    Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
    a)Risklerden kaçınmak,
    b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
    c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
    ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
    d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
    e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
    f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
    g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
    ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).
    6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
    Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.
    Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.
    Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre davacının davalı şirketin parke taşı imalatı yaptığı işyerinde tır şoförü olarak çalıştığı, olay anında tıra forkliftle parke taşı yükleme işini yaparken forkliftin dengesinin bozularak devrilmesi neticesinde kolunun forklift altında kalması neticesinde iş kazası geçirdiği anlaşılmaktadır. SGK Müfettişi tarafından düzenlenen raporda işveren şirket %60, sigortalı işçi %40 oranında kusurlu bulunmuşken, hükme esas alınan kusur raporunda davalı işveren şirketin %80 ve davacı sigortalının %20 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş, Mahkemece de bu rapora itibarla karar verildiği anlaşılmıştır.
    Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, SGK müfettişi raporunda tespit edilen kusur oranları ile hükme esas alınan rapordaki kusur oranları arasında çelişkinin bulunduğu gözetilerek, öncelikle davacının davalı işveren nezdinde şoför olarak çalışmasına rağmen olay anında forklift kullanırken kaza geçirdiği gözetilerek, işyerinde işverence bu forklifti kullanmak üzere görevlendirilmiş bir operatörün bulunup bulunmadığının araştırılması, SGK müfettişi raporundaki tespite göre de davacının forklifti kullanma yeterliliği bulunduğu kabul edilmesine karşın, hükme esas alınan raporda bu hususta bir tespite yer verilmemesi nedeniyle, davacının olay anı itibariyle mevcut eğitim belgelerine göre mevzuata göre forklift kullanma yetkisine sahip olup olmadığının araştırılması, öte yandan hükme esas alınan kusur raporunda forkliftin rutin bakımlarının yapılmaması nedeniyle de işverene kusur verilmiş ise de; kazanın gerçekleşme sebebinin forkliftin bakımsızlığından mı; yoksa yanlış yüklenilmesi ve kullanım hatasından mı kaynaklı olduğu açıklığa kavuşturulmak suretiyle somut ve bilimsel verilere dayalı kusur oranlarını belirler mahiyette rapor düzenlenmesi için, dosyanın iş kazasının gerçekleştiği alanda uzman A sınıf iş güvenliği uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilerek, sonucuna göre davanın esası hakkında bir karar verilmesinden ibarettir.
    2- Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.
    5510 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı; iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir.
    5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
    Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
    Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
    Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda, davaya konu iş kazası neticesinde sigortalının sürekli iş göremezlik oranının kurum sağlık kurulu raporuna göre % 44 olarak tespit edildiği; aynı olayla ilgili SGK tarafından açılan rücu dava dosyasında ise Yüksek Sağlık Kurulu raporuna göre %44 ve Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporuna göre %49 olarak tespit edildiğinin anlaşıldığı, temyize konu davada davalının davacının sürekli iş göremezlik oranının azaldığına dair iddialarının bulunduğu gözetilerek, rücu dava dosyasındaki raporlar ile beraber davalı itirazlarını karşılar mahiyette Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alınması gerekirken yazılı şekilde araştırma yapılmadan karar verilmesi de hatalı olmuştur.
    O halde, yukarıda işaret edilen şekilde araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından temyiz edildiği ve davacının temyiz itirazının bulunmadığı gözetilerek, davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklara göre tespit edilecek kusur ve sürekli iş göremezlik oranının, yine hükme esas alınmış olan hesap raporuna uygulanması bu raporda işlemiş devre sonu olarak esas alınan 31.12.2018 tarihinden sonra yürürlüğe giren asgari ücret değişiklikleri rapora yansıtılmadan alınacak hesap raporunu hükme esas alarak maddi tazminat ile hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmetmekten ibarettir.
    Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı... Öz Develi Seyahat Tur. Nakl. Müt. Mad. Petrol. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesinin kaldırılarak esas hakkında vermiş olduğu karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/2. maddesi gereğince yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri bu aşamada incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ..., Üyeler ..., ... ve ...'nın oyları ve oy çokluğuyla 13/09/2022 gününde karar verildi.

    (M)














    KARŞI OY GEREKÇESİ

    1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “kusur incelenmesi ve maluliyet oranının tespitinin prosedür tamamlanmadan eksik inceleme ile belirlenmesi” yönünde bozulması nedeni ile ilk derece mahkemesinin bozmadan sonra hesaplanacak ve hüküm altına alınacak tazminatı, davacının temyiz etmediği dikkate alınarak önceki raporun bilinen ve bilinmeyen dönem başlangıç ve bitiş tarihlerini değiştirmesinin davalı yararına lehine usulü kazanılmış hak olup olmayacağı, buna göre yeniden değerlemenin son karar tarihine yakın tazminata esas değerlere taşınıp taşınmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
    2. Dairemizin 2021/6262 Esas, 2022/6811 Karar sayılı ilamında yazılı karşı oy gerekçelerinde açıklandığı üzere özellikle maddi tazminatın karar tarihine yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu durum usulü kazanılmış hakkın istisnası olması nedeni ile çoğunluğun usulü kazanılmış hak teşkil ettiği” görüşüne katılınmamıştır. Zira;
    3. Maddi tazminat hesapları yapılırken, en son bilinen ücret unsurlarının hesaplamada gözetilmesi gerektiğinden, hüküm gününe en yakın güne kadar yürürlüğe giren tüm asgari ücretlerin uygulanması gerekir. Daha önce bir veya birkaç hesap raporu verilmiş olsa bile, dava bitinceye kadar yürürlüğe giren asgari ücretlerden dolayı yeniden değişen değerler nedeni ile ek rapor alınması zorunludur.
    4. Maluliyet oranı gibi zararın hesaplanmasına ilişkin diğer bir unsur da ücrettir. Asgari ücretin artması halinde, karar tarihine yakın ücrette değişeceğinden, bu ücrete göre zararın hesaplanması gerekmektedir. Zira asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davanın her aşamasında uygulanması zorunludur. Bozmadan sonra dahi asgari ücretlerde artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerekir. Yargıç, bir istek olmasa dahi, yargılamanın her aşamasında asgari ücret artışlarını doğrudan dikkate almakla yükümlüdür. Davacı, bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsa dahi, sonradan yürürlüğe giren asgari ücretlerin uygulanması kamu düzeni gereği ve zorunlu olduğundan, davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmaz.
    5. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafın itiraz etmediği hesap, karar tarihine en yakın bilinen ücret üzerinden hesaplanmıştır. Bozmadan sonra karar tarihine yakın veriler alındığında, hesabın unsurları değişeceğinden, tazminat miktarı da elbette değişecektir. Davacı taraf bozmadan önceki ilk kararda bilinen ücret üzerinden hesaplanan tazminata itiraz etmemiştir. Ancak bu bilinen ücret bozmadan sonra değişecektir. Bir tarafın ilerde değişecek diye kararı temyiz etmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Zira karar onanmış olsa idi hesaplama bilinen ücrete göre hesaplandığından sorun olmayacaktır. Ancak bozmadan sonra değişen durum nedeni ile daha önce doğmayan hesaba esas unsur olan ücrete itiraz etmeme usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Sayın çoğunluğun bu yöndeki bozma nedenine katılınmamıştır.




    Hemen Ara