Esas No: 2012/11889
Karar No: 2012/16032
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/11889 Esas 2012/16032 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/04/2011
NUMARASI : 2009/1118-2011/172
Davacı vekili; davacının iş akdinin haksız olarak işverence feshedildiğini, işe iade davası açtığını, dava sonucunda işe iade kararı verildiğini, buna rağmen işverence işe başlatılmadığını, Kasım-Aralık 2007 ayları ücretleri ile 2005-2006-2007 yıllarında ödenmesi gereken yılda dört tam maaş tutarındaki ikramiye alacaklarının ödenmediğini, işbaşı yaptırılmamasına rağmen boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatının da ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 700,00 TL kıdem tazminatı, 50,00 TL ihbar tazminatı, 50,00 TL yıllık izin ücreti, 50,00 TL ücret alacağı, 50,00 TL ikramiye alacağı, 50,00 TL boşta geçen süreye ilişkin ücret alacağı, 50,00 TL işe başlatmama tazminatı olmak üzere toplam 1.000,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/e maddesi gereğince haklı nedenlerle feshedildiğini, Nisan 2004 ayından itibaren işyerinde ikramiyelerin aylık ücretlere bölünme suretiyle ödendiğini ve bu hususun işyeri uygulaması haline geldiğini, davacının ikramiyelerin aylık ücretlere bölünerek ödenmesine herhangi bir itirazın olmadığını, davacının işe iade davasından kaynaklanan ücret alacağı ile işe başlatmama tazminatı toplamı olan 6.421,81 TL"nın ödendiğini, herhangi bir ücret alacağının da bulunmadığını, iş akdinin 4857 sayılı Kanun"un 25. maddesi gereğince feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosyadaki çekincesiz imzalı ücret bordrolarında belirtilen ücret ile çalıştığı, tanık beyanlarından davacının yemek, servis, erzak, yakacak yardımı, bayram harçlığı ve izin harçlıklarından faydanlandığı, davacının işyerinde tüm çalışma süresi boyunca, hiç ikramiye sosyal yardımından yararlanmadığı, davacıya işe girdiği tarihten itibaren ikramiye verileceğine dair herhangi bir yazılı delil ve iş şartı bulunmadığı, dört yıla yakın çalışma süresi boyunca hiç ikramiye almayan bir kişinin ikramiyenin iş şartı olduğu yönündeki iddialarının olağan çalışma hayatına ve hakkaniyete uygun bulunmadığı, bu nedenle ikramiyeye ilişkin iddiaların yasal dayanağının olmadığı nedeniyle reddi gerektiği, davacının iş akdinin feshi üzerine işe iade davacı açıldığı, yargılama sonunda işe iadeye karar verildiği, davacı tarafça kesinleşen işe iade kararı üzerine süresinde davalı işverene işe iade talebinde bulunulduğu, davalı tarafça bir aylık süre içinde davacının işe davet edildiğine dair herhangi bir delil ibraz edilmediği,bu nedenle davacının kıdemine dört aylık ücret ve sosyal hak alacağı ödemesini kapsayan sürenin eklenmesi gerektiği, davalının boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını ödemeler mahsub edilerek ödemesi gerektiği, davacının kıdem süresine göre yıllık ücretli izine hak kazandığı, işyeri kayıtlarından davacının izinlerinin bir kısımının ücretini aldığı, bir kısmının ise ücretini almadığı, ücretini almadığı sürelere ilişkin yıllık izin ücretini hak ettiği, davacının yasal sürede başvurusuna rağmen işe başlatılmadığı için bir aylık sürenin sonu itibari ile iş akdinin haklı nedenler olmaksızın işverence feshedildiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu durumda davacının kıdem ve ihbar tazminatına da hak kazandığı, davacıya Kasım 2007 ayına ait 30 günlük ücretin ödendiğinin davalı tarafça ispatlanamadığı nedeniyle ücret alacağına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde taraflar temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İşçi ücretlerinin ödenmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun"un 37. maddesine göre, işçiye ücretinin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
4857 sayılı Kanun"un 5754 sayılı yasayla değişik 32. maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.
Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce re"sen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir.
Somut olayda, mahkemece ücret ödemesi yapılmadığı belirtilen aya ilişkin, işverence Yapı Kredi Bankasının 05.04.2011 tarihli yazısına göre ödeme yapıldığı, bu ödemenin hükme esas alınan bilirkişi raporunda ücret alacağına ilişkin yapılan hesaplamada dikkate alınmadığı anlaşılmış olup, davacı tarafından ödeme yapılmadığına ilişkin eşdeğer delil sunulmadığı da dikkate alınarak, işverence yapılan ücret ödemesinin mahsubu ile kalan tutarın ücret alacağı olarak kabul edilmesi gerekirken, işverence yapılan ücret ödemesinin dikkate alınmaması hatalı olmuştur.
Öte yandan, mahkemece, davacının 19.06.1997-04.12.2007 tarihleri arasında çalıştığı, buna göre 160 gün yıllık izin hakkı olduğu, dosyaya sunulan belgelere göre 73 gün yıllık izin kullandığı, ayrıca 38,11 TL yıllık izin ücreti ödendiği kabul edilerek yıllık izin ücreti hesabı yapılarak sonucuna göre karar verilmiş ise de, imzalı yıllık izin belgelerine göre davacının, 19.02.2007-25.02.2007 arası 6 gün, 24.07.2006-14.08.2006 arası 18 gün, 08.05.2006- 15.05.2006 arası 6 gün, 31.12.2005-01.01.2006 arası 1 gün, 04.07.2005-16.07.2005 arası 12 gün, 31.07.2000-14.08.2000 arası 12 gün, 16.08.1999-30.08.1999 arası 12 gün, 16.08.2004- 21.08.2004 arası 12 gün, 08.07.2002-22.07.2002 arası 12 gün izin kullandığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2004,2005,2006 ücret bordrolarında yapılan izin ücreti tahakkuklarına göre hesap yapıldığı, 1999-2004 yılları arası yönünden inceleme yapılmadığı anlaşılmış olup, davacının çalıştığı sürelerin tümü dikkate alınarak, yıllık izin kullanılan süreler tesbit edilmeli ve çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 06.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.