Esas No: 2009/8-122
Karar No: 2009/266
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/8-122 Esas 2009/266 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname :2009/100088
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 27. Asliye Ceza
Günü : 10.01.2008
Sayısı : 946-9
Sanıkların 5237 sayılı TCY’nın 37/1. maddesi yollamasıyla 109/2, 109/3-a-b-e, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca beşer yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, haklarında 63. maddenin uygulanmasına ve tutukluluk hallerinin devamına ilişkin, Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.03.2007 gün ve 82-174 sayılı hüküm,
Sanıklar müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 04.10.2007 gün ve 6055-6613 sayı ile;
“Sanık Ş. K.’un aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle altı aydır kardeşlerinin yanında bulunan eşi müdahil K.K.’u kendisine ait olan ancak arkadaşı sanık İ.. D..’ın kullandığı araç ile aile birliğini kurmak amacıyla İstanbul Üsküdar’daki ablasının evinden alarak Ankara’da yeni kiraladığı ....Pamuklar Mahallesindeki eve getirdiği, bir gece bu evde kaldıkları ve ertesi gün yine sanık İ.. da olduğu halde aynı araçla yemeğe giderlerken polisin yaptığı uygulamada durduruldukları, sanık Ş..’un üzerinde ruhsatsız silahın elde edilmesi üzerine, karakolda ifadelerinin alındığı esnada müdahilin görevlilere kendi durumu ile ilgili hiçbir şey söylemediğinin anlaşılması karşısında; ifadelerinde zorla getirildiğini ve darp edildiğinden bahisle şikâyetçi olmasının olayın oluşu, sanıkların savunmaları ve tüm dosya içeriğine göre inandırıcı olmadığı ve atılı hürriyetten yoksun kılma suçunun unsurlarının oluşmadığı ve atılı suçtan beraatleri gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde mahkûmiyetlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına ve sanıkların tahliyelerine karar verilmiştir.
Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesince 10.01.2008 gün ve 946-9 sayı ile;
“Sanıkların 25.11.2006 tarihinde saat: 19.30’da yol kontrolü neticesinde yakalandıkları, bilahare karakola getirildikleri anlaşılmak¬tadır. Sanıkların yakalanır yakalanmaz karakola getirilmedikleri açıktır. Mağdurenin ifadesi ise, karakolda sabah 04.00’de alınmıştır. Bu saatinde de sözlü şikayet saati olmadığı, şikayetin yazıya döküldüğü saat olduğu açıktır. Bütün bu uygulamada normal karşılanan gecikmelere karşılık, sanıkların yolda yakalanma saati ile mağdurenin yazılı ifadesinin alındığı saat arasındaki zaman farkı, sekiz saat kadardır. Bu zaman zarfında mağdure yolda ve karakolda bulunmaktadır, dış etkilere açık değildir.
Yine sanıkların polis ifadelerinden, Adli Tıpa sevk edildikleri esnada, karakolda kalan mağdurenin şikâyette bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu zamana kadar, sanıklarla aynı ortamda bulundurulan mağdurenin şikâyetçi olmaması normal olduğu kadar, savunulduğu şekilde, rızası ile İstanbul’dan Ankara’ya gelen, kocasından şiddet görmemiş mağdurenin akrabala¬rının tesiri ile kocasından şikayetçi olması ve şikayetinde sebat etmesi ise, hayatın olağan akışına aykırıdır.
Hiç tanımadığı bir erkek tarafından zorla kaçırılan bir genç kız ile kocası tarafından zorla kaçırılan bir kadının dışa vuran tepkileri arasındaki fark ise olağan karşılanmalıdır.
Sanıklar evvelce de, mağdureyi Ankara’ya getirmek istemişler mağdurenin istememesi karşısında vazgeçmişlerdir. Bu kez, eşi mağdureyi zorla Ankara’ya getirmek isteyen sanık Ş.K., bu planını diğer sanıkla birlikte, silahlı olarak uygulamaya koymuştur. Mağdurenin aşamalarda değişmeyen ifadesi, sanıklarla birlikte kimliği tespit edilemeyen bir üçüncü erkek şahsın daha bulunması, mağdurenin anlık değil bir zaman dilimi içinde şiddete uğradığını gösteren ve 26.11.2006 olan muayene tarihinden önceki 2-3 gün içinde ika edildiğine dair Adli Tıp Şube Müdürlüğü rapor içeriği, sanıkların bulunduğu araçta mağdure¬nin iddiasını doğrulayan silahın ele geçmesi, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendiril¬diğinde, cebir ve tehditle hürriyeti tahdit suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu” gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 19.05.2009 gün ve 100088 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda;
25.11.2006 günü saat 19.30 civarında 4842 ve 4844 kod nolu ekipler tarafından ...... Caddesi üzerinde Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2006-1638 müt. sayılı arama kararına istinaden yapılan uygulamada, durumundan şüphelenilerek durdurulan ....V 0047 plakalı araç içerisinde ve Ş. K. ve İ.D. isimli şahısların yapılan üst aramalarında, Ş. K.’un belinde 9 mm çaplı ruhsatsız tabanca ile bu tabancaya ait 8 adet fişeğin ele geçirilmesi ve araçta bulunan İ.D.’ın tabanca ve fişeklerin kendisine ait olduğunu beyan etmesi, ayrıca araçta bir çift plakanın ele geçirilmesi üzerine, şahıslarda ele geçen tabanca, şarjör, fişekler ve plaka muhafaza altına alınıp, şüpheliler Ş.K. ve İ... D.’a yasal hakları hatırlatılarak gerekli yasal işlemin yapılması için Demirfırka Polis Karakoluna teslim edilmişlerdir.
Şikâyetçi K.K..26.11.2006 günü saat: 04.10’da kollukta kendisine yasal hakları hatırlatılıp avukat istemediğini söylemesi üzerine Şentepe Polis Karakolunda alınan beyanında; 24.11.2006 günü saat: 00.30 sıralarında İstanbul Üsküdar Küçük Çamlıca’da oturan kız kardeşinin evinden, henüz boşanmadığı resmi nikahlı eşi Ş. K. ve isimleri İ. D.ve R. lakaplı üç kişi tarafından silahla kaçırıldığını, otonun İ.D.tarafından kullanıldığını, bir defa 15-20 dakika mola verdiklerini, eşinin kendisini .....Pamuklar Mahallesi Temsil Sokak No: 4 sayılı kiralık olarak tuttuğu yere getirip, tehdit ve küfürlerle odaya kilitlediğini, kafasına silah dayayarak, şikayet ettiği takdirde bütün ailesini öldüreceğini söyleyip, 24.11.2006 günü saat: 06.00’dan, 25.11.2006 günü saat: 17.00 sıralarına kadar yanında zorla tuttuğunu, olay günü evden çıktıklarını, yolda uygulama yapan polis ekiple¬rince araçlarında yapılan aramada silah bulunması üzerine, Demirfırka Polis Karakoluna götürüldüklerini, eşi ve yanındakilerin silah zoruyla kendisini alıkoymaları nedeniyle şika¬yetçi olduğunu beyan etmesi üzerine, Şentepe Karakol Amirliğince C.Savcısı durumdan haberdar edilerek, C.Savcısının yasak silah bulundurma ve özgürlüğü kısıtlama suçla¬rından beyanlarının alınarak her iki karakoldaki soruşturma evraklarının birleştirilerek gönderilmesi istenmiştir.
Katılan K. K.duruşmada da benzer anlatımda bulunarak, sanığın tehditleri nedeniyle polislere herhangi bir ihbarda bulunamadığını, akrabalarının da aynı nedenlerle ihbarda bulunmadıklarını söylemiştir.
Sanık Ş. K. kollukta suçlamaları reddederek, eşini rızasıyla getirdiğini, yeni tuttukları evin eski olması nedeniyle aralarında tartışma çıktığını, geldikten bir gün sonra eşi ve İ. D.ile birlikte giderlerken, polis ekiplerince yapılan rutin uygulamada üst aramasında üzerinde tabanca çıkması nedeniyle, kendilerini Demirfırka Polis Karakoluna götürdüklerini, Adli Tıp Kurumuna gittiklerinde eşi K.’ın karakolda kaldığını, eşinin kardeşlerinin karakola gelerek, davacı olması için baskı yapmaları nedeniyle bu şikayetin yapıldığını savunmuş, diğer aşamalarda da benzer şekilde savunma yapmıştır.
Sanık İ. D.kollukta Demirfırka Polis Karakolunda 26.11.2006 günü saat: 10.00’da saptanan beyanında ve yargılama aşamasındaki anlatımlarında benzer şekilde; ..V 0047 plakalı oto ile 18.11.2006 tarihinde İstanbul’a gittiklerini, Ş..un ehliyeti olmadı¬ğından otoyu kendisinin kullandığını, gitme amaçlarının Ş.’un karısı K.’ı Ankara’ya getirmek olduğunu, eşini ....semtinden alıp, Ankara’ya dönüşe geçtikleri sırada, eşinin vazgeçmesi üzerine geri dönüp tekrar ablasının evine bıraktıklarını, Ş..’la birlikte Ankara’ya döndüklerini, yaklaşık 5 gün sonra Ş..’un tekrar araması üzerine İstanbul’a gidip eşini getirdiklerini, rıza hilafına bir davranışta bulunmadıklarını, yolda yemek yemeleri ve polis çevirmelerine uğramalarına rağmen herhangi bir şikayetin iletilmediğini, olay günü de, rutin yapılan uygulamada silah nedeniyle göz altına alındıklarını suçlamaların doğru olmadığını söylemiştir.
Sorulduğunda “ilk kez gittiğimizde, Gebze civarında K..K.. omzuma vurdu, ben gitmek istemiyorum dedi, Ş.. eşimdir devam et demesine rağmen, ben kabul etmedim, K. K.."u dönüp İstanbul’daki evine bıraktım, sonradan tekrar görüşmüşler bu nedenle yeniden gitmeyi kabul ettim” demiştir.
Mağdure K. K.hakkında Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 26.11.2006 tarihli raporda; frontal orta hatta 3x2 cm, sağ göz lateralinde 2x1 cm ödem, ekimoz, sağ tenporelde 1 cm çapta ödem, sol kol ekstersör yüzde 4x3, 3x2, 4x2 cm, sağ el sırtında yaklaşık 4 cm çapta, sağ kol pazuda 1 cm çaplı, sol uyluk lateralda 5x4, 6x2 cm, 2-3 gün içinde husulü mümkün, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde ekimozlar saptanmıştır.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorum¬lanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı ceza¬landırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık Ş. K..’un, aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle altı aydır kardeşlerinin yanında bulunan eşi K.K..’u kendisine ait olan, ancak arkadaşı sanık İ.D.’ın kullandığı araç ile aile birliğini tesis amacıyla İstanbul Üsküdar’daki ablasının evinden alarak Ankara’da yeni kiraladığı ...Pamuklar Mahallesindeki eve getirdiği, bir gece bu evde kaldıkları ve ertesi gün yine sanık İ. da olduğu halde aynı araçla yemeğe giderlerken polisin yaptığı uygulamada durduruldukları, sanık Ş..’un üzerinde ruhsatsız silahın elde edilmesi üzerine, karakolda ifadelerinin alındığı esnada katılanın görevlilere kendi durumu ile ilgili hiçbir şey söylemediği ancak sanıkların adli rapor için sevk edilmeleri üzerine, dosyadaki kanıtlardan aralarında anlaşmazlıklar bulunan kardeşlerinin gelerek mağdureyi götürmeleri ve bilahare mağdure tarafından ilk yakalama işleminden yaklaşık sekiz saat sonra Şentepe Polis Karakoluna şikayette bulunduğunun anlaşılması karşısında; ifadelerinde zorla getirildiğini söyleyerek darp edildiğinden bahisle şikâyetçi olmasının olayın akışına uygun olmadığı, zorla hürriye¬tinden yoksun bırakıldığını iddia eden katılanın, İstanbul’dan ilk getirilme teşebbü¬sünde buna rıza göstermemesi üzerine tekrar sanıklarca İstanbul’a bırakılması, ikinci getiri¬lişinde, gerek mola verdikleri yerde, gerekse yolculuk esnasında durumu ile ilgili hiçbir yakınmasının bulunmaması, olay günü de, sanıklar yapılan yol kontrolünde yakalandığı halde, katılanın kendi durumuyla ilgili hiçbir beyanda bulunmaması, düzenlenen tutanakta da, kuşkulu görülebilecek bir saptamaya yer verilmeyişi nazara alındığında, beyanların inandırı¬cılıktan uzak ve sanıkların cezalandırılmasına yeterli bulunmadığı, kanıtlarla doğrulanmamış ve soyut iddialarla sanıkların hürriyetten yoksun kılma suçlarından cezalandırılmalarına karar verilme¬sinin ceza yargılamasının en temel ilkesi olan “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesine aykırı olacağı, bu itibarla, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara ve varsayımlara daya¬nılarak, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmalarına karar veren yerel mahkeme direnme hükmünün isabetsiz olduğu, bozulmasına karar verilmesi gerektiği anlaşıl¬maktadır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.01.2008 gün ve 946-9 sayılı direnme hükmü¬nün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.11.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.