Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının iş sözlemesinin haklı veya geçerli sebeple feshedildiğini kanıtlama yükünün işverene ait olduğu halde davalının davacının hijyen koşullarına uymadığı veya yeterli performansı gösteremediği olgularını kanıtlayamadığından iş sözleşmesinin geçerli sebep olmaksızın fesih edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, tahkim şartının geçerliliği ve görev yönünde toplanmaktadır. Normatif dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesidir.
İşçi ve işverenler arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri 5521 sayılı Kanun"un 1. maddesi gereğince İş Mahkemeleridir. Doğal yargıcı iş yargıcıdır. İşe iade davalarında 4857 sayılı Kanun"un 20. maddesi gereğince ayrık hüküm getirilmiştir. "Taraflar arasında uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür.” tümcesi yeni bir yargı yeri getirmektedir. Başka bir anlatımla, Yasa Koyucu "özel hakem" kurumunu feshe bağlı bir sonuç olarak görmüştür. Hükmün sözünden de bu anlaşılmaktadır.
İşçinin işveren karşısında ekonomik açıdan zayıf olduğu iş sözleşmesinin kuruluşunda ve devamında işverene hukuken bağımlı olduğu tartışmasızdır. İşçi, işveren otoritesi altında ve onun emir ve talimatları ile iş görür. Denetim altındadır. İrade serbestliği yoktur. Ancak fesihle bağımlılık ortadan kalkar.
Gerek metodoloji, gerek taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, işe iade davalarının özel hakeme götürülmesinin ancak iş sözleşmesinin feshinden sonra anlaşma - sözleşme ile mümkün olacağı sonucuna götürür. Aksi halde, işçinin iradesi dışında kendisinin yabancı olduğu bir yargılama sürecine zorlanması söz konusu olur. Yasanın amacı dışında bir sonuç doğar. Hükmün bu fıkrasının önceki düzenlemesindeki "Toplu iş sözleşmesinde hüküm varsa veya ...” tümcesinin Anayasa Mahkemesi"nin 19.10.2005, 2003/66 esas, 2005/72 karar sayılı kararı ile iptal edilerek işçinin iradesine üstünlük tanınması yukarıdaki gerekçeyi doğrulamaktadır.
Somut olayda, 05.02.2010 tarih ve "ibraname ve feragatname" başlıklı her iki tarafında imzasını içeren belgede, sözleşmenin feshi ve işe iade istemi ile dava açılması halinde söz konusu uyuşmazlığın halli bakımından özel hakeme gidilmesi konusunda tahkim sözleşmesi yaptıkları ve sözleşmenin tarihinin fesih ve davacıya tebliğ tarihinden sonra olduğu anlaşılmaktadır.
Fesihten sonra yapılan özel hakem sözleşmesi geçerlidir. Böyle olunca, özel hakem sözleşmesi uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.