Esas No: 2019/5
Karar No: 2022/32
Karar Tarihi: 18.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/5 Esas 2022/32 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/5 E. , 2022/32 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Sanık ...’ın kamu görevlisine karşı hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 3-a, 43 ve 53. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 10.05.2011 tarihli ve 493-718 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 29.05.2014 tarih ve 5315-19451 sayı ile;
"1- Sanığın aşamalardaki savunmalarında, 'oğlunun nöbetçi öğretmen tarafından dövüldüğünü söylemesi üzerine okul yöneticisi katılanlar ile görüşmeye gittiğini ancak müdür olarak görevli katılan ...'in kendisine sen dağdan mı indin niye bağırıyorsun?' biçiminde sözler söylediğini iddia etmesi karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre TCK’nın 129. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
2- Adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında, TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak sanığın aynı suçtan TCK’nın 125/1, 3-a, 43 ve 53. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.04.2015 tarihli ve 755-515 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 14.05.2018 tarih, 7150-7330 sayı ve oy çokluğu ile TCK’nın 53. maddesi yönünden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Üyesi H
"Sanık hakkında görevli memura hakaret suçlamasıyla açılan kovuşturmada sanığın TCK'nın 125/3-a maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ve dairemiz çoğunluğuyla bu karar onanmıştır.
Sanık oğlunun okuldan erken dönmesi üzerine eve gelen oğlunun okulda nöbetçi öğretmen tarafından dövüldüğünü söylemi üzerine okula gitmiş ve idareci olan müştekiyle tartışmış ve kendisine 'Sen PKK'lısın, dağdan inmesin senden öğretmen bile olmaz' şeklinde hakaret ettiğini mahkeme kabul etmiştir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi bir önceki bozmasında katılanın sanığa 'Sen dağdan mı indin niye bağırıyorsun!' biçiminde sözler söylediğinin iddia edilmesi karşısında TCK 129 maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadığı gerekçesi ile kararı bozmuş ancak mahkemece katılanın bu yönde sözünün olmadığı gerekçesiyle haksız tahrik hükümleri uygulanmamıştır. Sanığın oğlunun dövülmesini öğrenmesi üzerine okula gitmiştir. Çocuğunun okulda dövüldüğünü öğrenen bir kişininde ilk olarak okul idaresiyle muhatap olması en doğal sonuçtur. Bu sebeple sanık ile okul idareceleri ve öğretmenleriyle çıkan tartışmada sanığın hakaret etmesi eyleminde, çocuğunun dövülmesinden dolayı söylediği sözlere haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekir. Döven öğretmen kadar idareninde burda sorumluluğu vardır. Kaldı ki söylenilen sözlerde çocuğun şiddet görmesini kınayan ve eleştiren 'Siz dağdan mı indiniz PKK'lımısınız sizden öğretmen olmaz' sözleridir ve şiddeti eleştiren sözlerdir. Bu sebeplerle sanık hakkında TCK 129 maddesindeki haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.",
Daire Üyesi Ö. Cevahir ise;
"Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık sanık hakkında TCK 129/1. maddede yer alan özel haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediği noktasındadır.
Sanığın oğlunun dövülmesini öğrendikten sonra bu konuyu okul yönetimi ile görüşmek üzere okula gittiği, müdür yardımcıları ile konuyu görüşürken tartıştıkları sonrasında gelen okul müdürü olan müştekiye 'Sen PKK’lısın dağdan inmesin, senden öğretmen bile olmaz' şeklindeki hakaret içeren sözleri söylemesi karşısında sanık hakkında TCK 129 md’nin uygulanması gerektiği düşüncesindeyim.
TCK 129/1 fıkrasında düzenlenen özel tahrik hükmü cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran bir nedendir. Yasanın 29. maddesinde düzenlenen genel haksız tahrikten farklı olarak 129/1. maddede özel bir haksız tahrik hali düzenlenmiştir. Cezai sonuçları yönünden her iki düzenleme birbirinden farklıdır. Yine her iki düzenlemenin koşulları da birbirinden farklıdır. Somut olayda TCK 129/1. maddenin uygulanabilirliğinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin daha sağlıklı tartışılabilmesi için 129/1 maddenin şartlarına bakarsak;
1- Haksız bir fiilin varlığı;
Özel haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesinin ilk şartı haksız bir fiilin bulunması gerekir. Yani fiilin hukuka uygun olmaması gerekir. Fiilin haksız olması yeterli olup suç olması gerekmez. Fiilin haksızlığının değerlendirilmesi toplumda geçerli değer yargılarına göre yargıç tarafından yapılacaktır.
Somut olayda sanığın oğlunun okulda dövülmesinin haksız bir fiil olduğu, birinci koşulun gerçekleştiği sabittir.
2- Hakaretin haksız fiile tepki olarak gerçekleştirilmesi;
Hakaretin haksız bir fiile tepki olarak yapılması, failin haksız fiilin etkisi altında hakaret etmesi, haksız fiil ile hakaret arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Haksız fiilin mutlaka hakaret suçunun failine karşı gerçekleştirilmiş olması gerekmez. Üçüncü bir kişiyi hedef alan bir haksız fiilden nesnel olarak etkilenip tepki göstermesi makul sayılabilecek kişinin tepki göstererek hakaret etmesi halinde de haksız fiile tepki olarak hakaret şartı gerçekleşmiş olur.
Somut olayda oğlunun okulda dövülmesine tepki olarak hakaret suçu işleyen sanık haksız fiil doğrudan kendisine yönelmemiş olsa dahi nesnel bir bakış açısıyla haksız fiilden etkilenerek tepki niteliğinde hakaret ettiğinin kabulü gerekir. Somut olayda ikinci şart gerçekleşmiştir.
3- Hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik olması;
Hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik olarak yapılması gerekir. Haksız fiili yapan kişinin arkadaşına, akrabasına yönelik tepki olarak hakarette bulunulması hâlinde TCK 129. maddenin uygulanma şartları gerçekleşmemiştir.
Somut olayımızda, hakaretin, haksız fiili yapan, öğrencisini döven öğretmen dışında okul müdürü olan müştekiye karşı yapılması nedeniyle bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi gerekir.
Oğlunun okulda görevli öğretmen tarafından dövülmesi nedeniyle öfkeye kapılan sanığın bu fiilden okul yönetimini sorumlu tutması, haksız fiilin okul yönetiminden kaynaklandığını düşünerek okul idaresiyle görüşmeye gitmesi, yaşamın olağan akışına uygundur. Öğrencinin okulda görevli bir öğretmen tarafından dövülmesi olayında okul yönetiminin de sorumluluğu olduğunu düşünen sanığın bu haksız fiile karşı duyduğu tepki nedeniyle ve okula gittikten sonra okul idarecileri ile çıkan tartışma sonucunda müştekiye hakaret etmesinde üçüncü şartın da gerçekleştiği düşüncesindeyim.
Sanık lehine TCK 129/1. maddesinin uygulunmaması nedeniyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne karşıyım.",
Düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da 15.09.2018 tarih ve 428362 sayı ile;
"...İtiraza konu uyuşmazlık, sanık ...'ın okul idareceleri ve öğretmenleriyle çıkan tartışmada sanığın katılanlara yönelik hakaret etmesi eyleminde, TCK 129 maddesinde yazılı tahrik hükümlerinin uygulama olanağının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Maddi olayda, sanık ... 60. Yıl ilköğretim okulunda okuyan oğlu...'ın okulda öğretmeni tarafından saçının çekildiği ve kendisine ... atıldığı nedenle duyduğu öfke ve kızgınlık ile oğlunun öğrenim gördüğü okula gittiği ve okulda müdür yardımcısı olarak görev yapan ...'un odasında oğluna yönelik kötü muamelede bulunulması için sorumlu bulunan kişilerle görüşmek istediğini belirttiği ve sanığın müdür yardımcısı ... ve diğer müdür yardımcısı olan katılan ... ile konuştuğu sırada, bağırarak katılan ...'a hitaben 'Siz nasıl öğretmensiniz, sizden eğitimci olmaz.' demek suretiyle mağdura hakaret ettiği,
Aynı Okulda Okul Müdürü olarak görev yapan katılan ...'in müdür yardımcısı olan ...'un odasından gelen sesleri duyması üzerine odaya girdiği ve sanığın, kendisini okul müdürü olarak tanıtıp tartışma konusunun ne olduğunu sorduğunda, sanık ...ın bu kez lise müdürü olan ...'e 'Sen ne biçim müdürsün senden öğretmen bile olmaz ben hakaret edebilirim ben veliyim, sen dağdan inmesin.' diyerek hakaret ettiği şeklinde gerçekleşen eylemlerinde,
TCK 129/1 fıkrasında düzenlenen özel tahrik hükmü cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran bir nedendir. Yasanın 29. maddesinde düzenlenen genel haksız tahrikten farklı olarak 129/1. maddede özel bir haksız tahrik hali düzenlenmiştir. Cezai sonuçları yönünden her iki düzenleme birbirinden farklıdır.
TCK 129 maddesinin uygulanabilmesinin koşulları,
1- Haksız bir fiilin varlığı;
Özel haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesinin ilk şartı haksız bir fiilin bulunması gerekir. Yani fiilin hukuka uygun olmaması gerekir. Fiilin haksız olması yeterli olup suç olması gerekmez. Fiilin haksızlığının değerlendirilmesi toplumda geçerli değer yargılarına göre yargıç tarafından yapılacaktır.
Somut olayda sanığın oğlunun okulda dövülmesinin haksız bir fiil olduğu, birinci koşulun gerçekleştiği sabittir.
2- Hakaretin haksız fiile tepki olarak gerçekleştirilmesi;
Hakaretin haksız bir fiile tepki olarak yapılması, failin haksız fiilin etkisi altında hakaret etmesi, haksız fiil ile hakaret arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Haksız fiilin mutlaka hakaret suçunun failine karşı gerçekleştirilmiş olması gerekmez. Üçüncü bir kişiyi hedef alan bir haksız fiilden nesnel olarak etkilenip tepki göstermesi makul sayılabilecek kişinin tepki göstererek hakaret etmesi hâlinde de haksız fiile tepki olarak hakaret şartı gerçekleşmiş olur.
Somut olayda oğlunun okulda dövülmesine tepki olarak hakaret suçu işleyen sanık haksız fiil doğrudan kendisine yönelmemiş olsa dahi nesnel bir bakış açısıyla haksız fiilden etkilenerek tepki niteliğinde hakaret ettiğinin kabulü gerekir. Somut olayda ikinci şart gerçekleşmiştir.
3- Hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik olması;
Hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik olarak yapılması gerekir. Haksız fiili yapan kişinin arkadaşına, akrabasına yönelik tepki olarak hakarette bulunulması hâlinde TCK 129 maddenin uygulanma şartları gerçekleşmemiştir.
Somut olayımızda, hakaretin, haksız fiili yapan, öğrencisini döven öğretmen dışında okul müdürü olan müştekiye karşı yapılması nedeniyle bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin karar yerinde tartışılması gerekmektedir.
Oğlunun okulda görevli öğretmen tarafından dövülmesi nedeniyle öfkeye kapılan sanığın bu fiilden okul yönetimini sorumlu tutması, haksız fiilin okul yönetiminden kaynaklandığını düşünerek okul idaresiyle görüşmeye gitmesi, yaşamın olağan akışına uygundur. Öğrencinin okulda görevli bir öğretmen tarafından dövülmesi olayında okul yönetiminin de sorumluluğu olduğunu düşünen sanığın bu haksız fiile karşı duyduğu tepki nedeniyle ve okula gittikten sonra okul idarecileri ile çıkan tartışma sonucunda müştekiye hakaret etmesinde üçüncü şartın da gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Sanık hakkında verilen ilk hüküm, Yargıtay 4. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda, katılanın sanığa 'Sen dağdan mı indin niye bağırıyorsun!' biçiminde sözler söylediğinin iddia edilmesi karşısında TCK 129 maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadığı gerekçesi ile kararı bozmuş ancak mahkemece katılanın bu yönde sözünün olmadığı gerekçesiyle haksız tahrik hükümleri uygulanmamıştır.
Sanığın oğlunun dövülmesini öğrenmesi üzerine, okula gitmiştir. Çocuğunun okulda dövüldüğünü öğrenen bir kişininde ilk olarak okul idaresiyle muhatap olması en doğal sonuçtur. Bu sebeple sanık ile okul idareceleri ve öğretmenleriyle çıkan tartışmada sanığın oğlunun şiddet görmesini kınayan ve eleştiren sözlerle hakaret etmesi eyleminde, çocuğunun kötü muameleye maruz kalması nedeniyle, atılı suçu işlediği ve sanığın, sarf ettiği sözlerin TCK 129/1 maddesi kapsamında bulunduğu ve sanık ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği açıkça görülmektedir..." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 07.11.2018 tarih, 6235-14582 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 129. maddesinde düzenlenen özel haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de; yapılan müzakere sırasında bazı Ceza Genel Kurulu Üyelerince Yerel Mahkemece verilen hükmün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu konunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece bozma sonrası kurulan hükmün "Delillerin Tartışılması ve Değerlendirilmesi" bölümünde; "Yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre: Sanık hakkında kamu görevlisine hakaret suçundan kapatılan ... 1. Sulh ceza mahkemesinin 2010/493 esas - 2011/718 karar sayılı ilamı ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın temyiz üzerine Yargıtay 4. Ceza dairesine bozma ilamı ile sanık hakkında hükmünün uygulanmayacağının tartışılmaması nedeniyle bozulmasına karar verildiği, sanık aşamalardaki savunmalarında müdür olarak görevli katılan kendisine 'sen dağdan mı indin, niye bağırıyorsun' diye söylediğini beyan etmişse de tanık ve katılanların alınan beyanlarında bu hususta herhangi bir beyan olmadığı anlaşılmakla katılandan kaynaklanan haksız bir eylem bulunmadığı değerlendirilerek sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilerek sanığın sabit olan eylemi nedeniyle önceki hükümde aleyhe temyiz bulunmaması da dikkate alınarak TCK 58. maddesi yönünde sanığın kazanılmış hakkı korunarak sanık hakkında hüküm kısmında belirtilen diğer gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." açıklamalarına yer verilerek yalnızca bozma kararında değinilen hususlar değerlendirilmiş, CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değinildiği üzere bir mahkûmiyet hükmünde bulunması gereken "Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi" zorunluluğuna uyulmadığı anlaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Kararların gerekçeli olması" başlığını taşıyan 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde;
"1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir."
Hükümlerine yer verilmiştir.
Bu bağlamda, Anayasa'nın 141 ile CMK'nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur.
Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra tarafların, muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (AYM, B.N: 2013/7800, 18.6.2014, & 31; AİHM, Hadjianastassıou/Yunanistan Kararı, 16.12.1993, & 33).
Mahkemelerin davanın taraflarınca ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmaları yeterli olmayıp, iddia ve savunmalara verilen cevapların dayanaksız olmaması, mantıklı ve tutarlı olması da gerekir (AYM; B.N: 2013/7970, 10.06.2015, & 41). Böylece davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymaları da sağlanacaktır (AYM; B.N: 2012/1034, 20/3/2014, & 34).
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel Mahkemece bozma sonrası kurulan hükmün "Delillerin Tartışılması ve Değerlendirilmesi" bölümünde; "Yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre: Sanık hakkında kamu görevlisine hakaret suçundan kapatılan ... 1. Sulh ceza mahkemesinin 2010/493 esas - 2011/718 karar sayılı ilamı ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın temyiz üzerine Yargıtay 4. Ceza dairesine bozma ilamı ile sanık hakkında hükmünün uygulanmayacağının tartışılmaması nedeniyle bozulmasına karar verildiği, sanık aşamalardaki savunmalarında müdür olarak görevli katılan kendisine 'sen dağdan mı indin, niye bağırıyorsun' diye söylediğini beyan etmişse de tanık ve katılanların alınan beyanlarında bu hususta herhangi bir beyan olmadığı anlaşılmakla katılandan kaynaklanan haksız bir eylem bulunmadığı değerlendirilerek sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilerek sanığın sabit olan eylemi nedeniyle önceki hükümde aleyhe temyiz bulunmaması da dikkate alınarak TCK 58. maddesi yönünde sanığın kazanılmış hakkı korunarak sanık hakkında hüküm kısmında belirtilen diğer gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." açıklamalarına yer verilerek yalnızca bozma kararında değinilen hususlar değerlendirilmiş, CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtildiği üzere bir mahkûmiyet hükmünde bulunması gereken "Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi" zorunluluğuna uyulmadığı anlaşılmıştır.
Anayasa'mızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması ve gösterilen gerekçenin de dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli gerekçe içermesi gerektiği, mahkemelerce yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesinin kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku bulunmadığı; bu bağlamda CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değinildiği üzere bir mahkûmiyet hükmünde bulunması gereken "Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi" zorunluluğuna uyulmadan kurulan hükmün kanun koyucunun aradığı anlamda yasal ve yeterli gerekçe içermediği açıktır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usuli nedenlerden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 14.05.2018 tarihli ve 7150-7330 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.04.2015 tarihli ve 755-515 sayılı mahkûmiyet hükmünün, Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34 ve 230. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.