Esas No: 2018/546
Karar No: 2022/43
Karar Tarihi: 20.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/546 Esas 2022/43 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/546 E. , 2022/43 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanık ...'in TCK’nın 38/1. maddesi delaletiyle 136/1, 62, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.04.2015 tarihli ve 89-325 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 07.03.2018 tarih ve 5075-2515 sayı ile;
"Anayasa Mahkemesinin TCK'nın 53. Maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Tekerrüre esas alınan, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 19.01.2012 tarih 2010/246 Esas, 2012/29 Karar, sayılı ilamı suç tarihi olan 27.05.2011 tarihinden sonra 09.04.2012 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas teşkil etmeyeceği gözetilmeden TCK'nın 58/6. maddesinin uygulanması,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince hâlen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin 4. paragrafın hükümden çıkartılması" suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.05.2018 tarih ve 42124 sayı ile;
“...CMK'nın 230. maddesi 'hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar' başlığını taşımaktadır.
Buna göre CMK'nın 230. maddesinde yer verilen mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlardan biri de CMK'nın 230/1-d madde, fıkra ve bendinde yer verilen: ' Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanakların' hükmün gerekçesinde gösterilmesi gerektiğine ilişkin buyurucu, gösterge, düzenlemedir.
Kuramsal Açıklama
a- AİHM'nin Tutumu
AİHS’in adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde gerekçeli karar hakkı açıkça yer almamaktadır. Buna karşılık AİHM, demokratik toplumda tuttuğu çok önemli yer nedeniyle dar yorumlanmasının amacına uygun olmayacağını ifade ettiği AİHS’in 6/1 hükmüne ilişkin olarak, mahkemelerin kararlarında gerekçe vermekle yükümlü oldukları yorumunda bulunmaktadır
b- Konuyla İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre karar; sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. Gerekçe kısmında, delillerle sonuç arasındaki bağ yani neden bu sonuca ulaşıldığı anlatılmalı ve hukuki nitelendirmeye yer verilmelidir. 'Gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklaması olduğuna göre dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmalıdır. Yeterli ve geçerli yasal bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek ve yargısal denetimin yapılmasına kolaylık sağlamak için hükmün gerekçeli olması gerekir.' Dosya içeriğini yansıtmayacağı için önceden hazırlanmış ve çoğaltılmış matbu kararlar hazırlamak mümkün değildir. Önceden hazırlanıp çoğaltılmış gerekçeli kararın boşluklarının doldurulması emredici kanun hükümlerine aykırıdır.
Mahkeme hükümlerinin gerekçeli olmasının, Anayasa’nın 141/3 ve CMK’nın 34. maddesinde düzenlendiğini hatırlatan Yargıtay:
'Hükmün mantıksal dayanağını oluşturan gerekçe, somut olaya, akla, mantığa, bilimsel görüşlere ve yargısal içtihatlara dayalı olmalıdır. Bu özellikleri taşıyan bir gerekçe, kararların daha isabetli verilmesini sağlar, tarafları tatmin eder, yasa yolu aşamasında kararların denetimine olanak sağlar ve ayrıca bilimsel ve içtihat hukukunun gelişmesine olanak tanır.' demektedir.
Yargıtay, 'Mahkeme kararları, tarafları ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olmalı, Yargıtay’ın gerekçelerle tutanak denetimini yapması ve bu açıdan disiplin işlemlerini yerine getirmesi için, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, belirsiz, kapalı ve duraksamalı söylemlerden kaçınılması ve genelleme yapılmaması gerekir.' tespitlerinde bulunmaktadır.
Aralarında bağlantı kurulmadan, sadece delillerin art arda sıralanması 'yeterli ve geçerli' bir gerekçe değildir.
Dayanılan gerekçe ile birlikte, iddia, savunma, sanığın lehinde ve aleyhinde olan delillerin tartışılması, suçun kanuni unsurlarının yanı sıra sabit kabul edilen ve edilmeyen olayların kararda gösterilmesi gerekmektedir.
Hangi delillere hangi gerekçeyle üstünlük tanındığının gerekçeye açıkça yansıtılması gerekmektedir. Öte yandan, cezanın kişiselleştirilmesinde gösterilecek gerekçe, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini de gösterecek biçimde dosya içeriğine uygun, geçerli ve yasal olmak zorundadır.
Hükümlü ... ... 14 Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda tespit edilen 04.07.2014 tarihli savunmasında:
'... Beraatimi talep ediyorum; şayet mahkemece aksi kanaat ile mahkûmiyetim yoluna gidilir ise de hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istiyorum, eğer hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması mümkün olmaz ise verilecek cezanın paraya çevrilmesini talep ediyorum...' demiştir.
Sanığın bu isteği çerçevesinde, sanık hakkında cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi sürecinde, hakkında TCK'nın ertelemeye ilişkin 51, CMK'nın hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231/2; TCK'nın 'Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar' başlıklı 50 maddersinin uygulanıp uygulanmayacağının hükümde tartışılmasını, gerekçeye bağlanması zorunludur.
Somut hüküm bağlamında, hükümlü ...'in mahkûmiyetine ilişkin hükmün gerekçesinde CMK'nın 231/1, TCK'nın 51/1 maddesinin uygulanmamasına ilişkin gerekçeye yer verilmişse de; hükümlü ... hakkında TCK'nın 50/1 maddesinin uygulanmasına yönelik isteği gerek hüküm fıkrasında ve gerekse hükmün gerekçesinde karşılanmamış; tartışma, değerlendirme, irdeleme dışı bırakılmış; bir başka anlatımla hükümlü ...'in hakkında TCK'nın 50/1-a maddesinin uygulanmasına yönelik isteği gerekçesiz bırakılarak CMK'nın 230/1-d madde ve fıkrasına aykırılığa yol açılmıştır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince, 19.09.2018 tarih ve 3714-8376 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... ... hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın yargılama evresinde hakkındaki hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi yönündeki talebi karşısında, Yerel Mahkemece TCK'nın 136/1 ve 62. maddeleri uyarınca belirlenen 10 ay hapis cezasının, aynı Kanun’un 50. maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilemeyeceğinin tartışılmasında zorunluluk bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2013 tarihli ve 145-55 sayılı iddianamesi ile; sanık ... hakkında 27.05.2011 tarihinde işlediği iddia edilen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
... 1. Asliye Ceza Mahkemesince 21.04.2015 tarih ve 89-325 sayı ile; sanığın sabit görülen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu nedeniyle TCK’nın 38/1. maddesi delaletiyle 136/1, 62, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, sanığın tekerrüre esas alınan ve dosya arasında bir örneği bulunan ilamının ... Asliye Ceza Mahkemesinin 19.01.2012 tarihli ve 246-29 sayılı kararı ile sanık hakkında hakaret, tehdit ve şantaj suçlarından doğrudan verilen adli para cezalarına ilişkin olduğu, anılan ilamın kesinleşme tarihinin 09.04.2012 şeklinde belirtildiği,
Hükmolunan kısa süreli hapis cezasının para cezasına yada diğer seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceği hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar vermeyen Yerel Mahkemece, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmama sebebinin “Sanığın geçmişinin sabıkalı oluşu, CMK' nın 231. maddesinin ilk kez suç işleyenlere yönelik bir müessese olması nedeni ile hakkında CMK' nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasına yer olmadığına”; erteleme kurumunun uygulanmama sebebinin ise “Sanığın geçmişinin sabıkalı oluşu, suça eğilimi nazara alındığında sanığın ileride yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığı” olarak açıklandığı,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 07.03.2018 tarih ve 5075-2515 sayı ile; sanık hakkında TCK'nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği açıklaması ve tekerrüre esas alınan ilamın suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle hüküm fıkrasından tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
Sanığa ait suç tarihindeki ve güncel adli sicil kayıtları incelendiğinde; sanık hakkında 4 ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sanığın suç tarihinden sonra işlediği hakaret, tehdit ve şantaj suçlarından verilen mahkûmiyet hükmüne ilişkin kayıtlar bulunduğu,
Dosyaya yansıyan herhangi olumsuz bir davranışının bulunmayan sanığın, 04.07.2014 tarihinde istinabe yoluyla alınan beyanında, öncelikle beraatini, aksi halde hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını, bu da mümkün olmazsa verilecek cezanın para cezasına çevrilmesini talep ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın esasını teşkil eden "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" TCK'nın 50. maddesinin birinci fıkrasında;
"Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya, çevrilebilir" şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Maddenin gerekçesinde; "Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfî suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından zorunluluk göstermeyebilir" denilmek suretiyle, şartların oluşması durumunda hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilebileceği açıklanmıştır.
Bu düzenlemeye göre, hâkim kısa süreli hapis cezalarını; "sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere" göre adli para cezasına veya aynı maddede sayılan diğer seçenek yaptırımlardan birine çevirebilecektir.
Görüldüğü üzere, her biri ayrı bir kişiselleştirme kurumu olan takdiri indirim, erteleme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi hükümlerinin şartları kanunda birbirinden farklı biçimde düzenlenmiş olup, takdiri indirim ve erteleme hükümlerinin uygulanmaması ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, hapis cezasının adli para veya bir diğer seçenek yaptırıma çevrilmesine engel teşkil etmeyecek, yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu şekilde gerekçesi gösterilmek suretiyle uygulanması mümkün olabilecektir.
Öte yandan, hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK'nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın istinabe yoluyla alınan beyanında; “Öncelikle beraatini, aksi halde hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını, bu da mümkün olmazsa verilecek cezanın para cezasına çevrilmesini” talep ettiği, Yerel Mahkemece; "Suçun işleniş biçimi, sanığın kastının yoğunluğu, suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınarak” hapis cezası alt sınırdan belirlendikten sonra; "Cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri nazara alınarak” takdiri indirim uygulandığı, “Sanığın geçmişinin sabıkalı oluşu, suça eğilimi nazara alındığında ileride yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmadığı” gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile erteleme kurumlarının uygulanmadığı, ancak sanığın lehe hükümlerin uygulanması talebinin, hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesini de kapsadığı ve kanunî imkân da bulunmasına karşın, sanığın sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler de göz önünde bulundurularak kısa süreli hapis cezasının adli para ya da başka bir seçenek yaptırıma çevrilip çevrilmeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılmaması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 07.03.2018 tarihli ve 5075-2515 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA ,
3- ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.04.2015 tarihli ve 89-325 sayılı mahkûmiyet hükmünün;
a- Sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının para ya da başka bir seçenek yaptırıma çevrilip çevrilmeyeceği hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi,
b- Sanık hakkında tekerrüre esas alınan ... Asliye Ceza Mahkemesinin 246-29 sayılı ilamının suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi ve koşulları oluşmadığı hâlde sanık hakkında TCK'nın 58. maddesinin uygulanması
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.