Esas No: 2018/402
Karar No: 2022/42
Karar Tarihi: 20.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/402 Esas 2022/42 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/402 E. , 2022/42 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ...'nın TCK'nın 179/3-2, 62 ve 53. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.05.2015 tarihli ve 94-351 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 22.02.2018 tarih ve 5972-1983 sayı ile;
"1- Hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri düzenlenmiş ve sanığın tekerrüre esas alınan ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/264 Esas, 2006/799 Karar sayılı ilamına konu hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.' hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilip hakkında bahsedilen ilama dayanılarak TCK'nın 50/3, 51. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılmaması,
2- Anayasa Mahkemesinin, TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.04.2018 tarih ve 262628 sayı ile;
“Olay tarihinde ehliyetsiz ve 1.46 promil alkollü olan sanık ...'nın yanında mağdur ... ... olduğu hâlde... plakalı motosiklet ile seyir hâlinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek trafik kazasına neden olduğu, kazada mağdurun doktor raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı, kaza tespit tutanağına göre sanığın, alkollü olarak hususi otomobil dışındaki araçları kullanmak kuralını ihlal ettiği ve sonucunda trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunu işlediği, dosya kapsamında anlaşılmaktadır.
Sanık ... hakkında verilen 25 günlük hapis cezasının sanığın mükerrer sabıkalı olması, geçmiş sabıkası ve sanığın bir daha suç işlemeyeceği konusunda Mahkememize kanaat gelmediğinden sanık hakkında CMK'nın 231/5. maddesinde yazılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile TCK'nın 51/1. maddesinde yazılı erteleme ve başkaca tedbir hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı,
Bunun dışında, TCK'nın 50/3. maddesinde yazılı daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan sanık hakkında TCK'nın 50/1. maddesinde yazılı diğer seçenek yaptırımlara hükmedileceği belirtilmektedir. Maddi olayda sanık 25 gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu mahkûmiyet kararının, TCK'nın 50/3. maddesi uyarınca paraya çevrilme koşulu zorunlu ise de, sanığın sabıka kaydında bulunan ... 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 29.07.2009 tarihinde TCK'nın 141/1 ve 62. maddeleri kapsamında verilen 10 ay hapis cezasının 14.11.2009 tarihinde kesinleştiği ve hükmün 06.12.2010 tarihinde infaz edildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın, sabıkasında infaz edilmiş ancak tekerrüre esas olmayan hapis cezası bulunduğu, bu nedenle TCK'nın 50/3. maddesinde yazılı hapis cezasının paraya çevrilme zorunluluğunun ortadan kalktığı,
Bilindiği üzere; CMK'nın temel ilkelerinden biri 'derhal uygulanabilirlik', diğeri ise 'geçmişe yürümezlik' ilkesidir.CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde yer alan uzlaştırma hükümleri CMK'da yer almaktadır. Ceza Hukukunun genel ilkeleri olan TCK'nın 7/2. maddesinde yer alan sanık lehine olan hükümlerin geçmişe yürümesi ilkesinin, CMK kapsamında geçerli olduğu kabul edilemez. CMK'nın zaman bakımından uygulanabilirliği incelendiğinde, muhakeme normlarının geçmişe uygulama olanağı bulunmamaktadır. Muhakeme kuralları aksine bir açıklık bulunmadığı takdirde işlem tarihinde yürürlükte bulunan muhakeme kurallarına göre uygulama yapılmaktadır.
Ayrıca muhakeme normlarında; 'kazanılmış hak'tan bahsedilemez, sanık lehine bir durumun varlığı hâlinde, muhakeme işleminin geçerliliğini etkilemesi söz konusu olamaz.
Maddi olayda, sanığın hırsızlık suçundan infaz edilmiş hapis cezasının 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesinin geçmişe yürütülerek yeniden değerlendirilmesinin hukuka aykırı nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Söz konusu uygulama yasanın yürürlüğe girdiği 02.12.2016 tarihinden sonraki zaman dilimini kapsamaktadır. Bu tarihten önce infaz edilen bir hükümlülüğün yeniden ele alınarak 'uzlaştırma' hükümlerinin uygulanması muhakeme normlarının genel uygulamalarına aykırılık oluşturacaktır. Usul hükümlerinin geriye yürütülmesi mahkemelerin ... yükünü ve işleyişini olumsuz etkileyerek gereksiz zaman kayıplarına yol açacaktır.
Bu itibarla; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 22.02.2018 tarih ve 2017/5972 Esas, 2018/1983 Karar sayılı ilamında yer alan bir No.lu bozma kararında sanığın sabıka kaydında yer alan mahkumiyetinin CMK'nın 253 ve 254. maddeleri kapsamında 'uzlaştırma' hükümleri çerçevesinde yeniden değerlendirilip hakkında bahsedilen ilama dayanılarak TCK'nın 50/3 ve 51. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılmamasına ilişkin bozma kararının itirazen kaldırılarak sanık hakkında TCK'nın 53. maddesinde yer alan hak yoksunluklarına ilişkin kararın infaz sırasında gözetileceği eleştirisi yapılarak hükmün onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.07.2018 tarih ve 3570-7476 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece, sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan TCK’nın 179/2 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 25 gün hapis cezasının “mükerrer sabıkalı olması, geçmiş sabıkası ve sanığın bir daha suç işlemeyeceği mahkememizce kanaat gelmediğinden” gerekçesiyle seçenek yaptırımlara çevrilmediği dosya kapsamında; TCK’nın 50/3. maddesinin sanık hakkında uygulanması bakımından, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle basit hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alındığına dair CMK’nın 253. maddesinde yapılan değişiklik gözetilerek, sanığın adli sicil kaydında yer alan ve silinme koşulları oluşmayan TCK’nın 141/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca verilen 10 ay hapis cezası ile ilgili olarak uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırmasında zorunluluk bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 03.03.2015 tarihli ve 79-79 sayılı iddianamesi ile; sanık ... hakkında 11.09.2014 tarihinde işlediği iddia edilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu nedeniyle TCK’nın 179/3-2, 53/1 ve 58. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
... Asliye Ceza Mahkemesince 08.05.2015 tarih ve 94-351 sayı ile; sanığın sabit görülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu nedeniyle TCK’nın 179/3-2, 62 ve 53/1-2. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Sanığa ait suç tarihindeki ve güncel adli sicil kayıtları incelendiğinde; sanık hakkında ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.07.2009 tarihli ve 264-799 sayılı kararı ile TCK’nın 141/1. maddesi uyarınca hırsızlık suçundan verilen 10 ay hapis cezasına ilişkin olduğu, adli sicil kaydında anılan ilamın kesinleşme tarihinin 24.11.2009, infaz tarihinin ise 06.12.2010 şeklinde belirtildiği; sanığın adli sicil arşiv kaydında bulunan diğer kayıtların arşiv kaydından silinme koşullarının oluştuğu,
Yerel Mahkemece sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesi gereğince seçenek yaptırımlara çevirme sebebinin “sanığın mükerrer sabıkalı olması, geçmiş sabıkası ve sanığın bir daha suç işlemeyeceği hususunda kanaat gelmediğinden oluşmaması” olarak açıklandığı,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 22.02.2018 tarih ve 5972-1983 sayı ile; “…Sanığın, olay nedeniyle zarara neden olmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri düzenlenmiş ve sanığın tekerrüre esas alınan ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/264 Esas, 2006/799 Karar sayılı ilamına konu hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca ‘Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur’ hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilip hakkında bahsedilen ilama dayanılarak TCK'nın 50/3, 51. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılmaması,
2- Anayasa Mahkemesinin, TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 08/10/2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenleriyle bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
TCK'nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin birinci fıkrasında; "Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.",
Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; "Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir."
Hükümlerine yer verilmiştir.
TCK’nın 50/3. maddesi ile daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış, herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle, maddede yazılı şartların oluşması hâlinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan, özgürlüğü bağlayıcı ceza seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulması bakımından “Uzlaştırma” kurumu ile “derhâl uygulama ilkesi” üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında; "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir." hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan “Uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
5271 sayılı CMK'nın 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle CMK'nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz." cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz." şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkindir. Anılan Kanun’la, CMK’nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralar;
“(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, ... Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, ... Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.” hükümlerine yer vermiştir.
Anılan değişikliklere ilişkin madde gerekçesinde de, söz konusu değişikliklerin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişiklikler ile uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK'nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
CMK'nın 253. maddesinin 18. fıkrasında yer alan "Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklindeki düzenleme nedeniyle uzlaştırma girişiminin herhangi bir nedenle sonuçsuz kalması hâlinde ise tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyecektir.
Öte yandan ceza yargılaması suç işlendikten sonra başlar, çoğu zaman da hemen sonuçlanmaz. Ceza yargılamasının sonuçlanması için önemli sayılabilecek bir zaman diliminin geçmesine gereksinim duyulabilir. Bu süreçte yargılama kanununda değişiklikler yapılabilir. Bu durumda yargılamanın başladığı an yürürlükte bulunan kanun mu yoksa yargılama sürerken daha sonra yürürlüğe giren kanun mu uygulanmalıdır?
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte bulunan usul kanunu hükümlerinin uygulanmasına derhâl uygulama ilkesi denilmektedir.
Bir usul işlemine sonradan yürürlüğe giren usul kanununun uygulanmasına geçmişe yürüme, "makable şümul", buna karşılık yürürlükten kaldırılan eski usul kanunu hükümlerinin, sonraki usul işlemlerine uygulanmasına da "eski kanunun ileriye yürüme" ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza yargılamasında kural, derhâl uygulamadır. O hâlde ceza yargılaması sırasında kanun değişikliği olduğunda yeni kanun uygulanmalıdır. Ancak, bu durum eski usul kanunu zamanında yapılmış işlemlerin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. Yeni kanunun eski kanuna göre daha mükemmel olduğu görüşünden hareketle, eski kanuna göre yapılmış işlemlerin yenilenmesi kabul edilirse, birçok işlemin yeniden yapılamayacağı gerçeği maddi olarak ortaya çıkar, zira birçok işlemin yeni kanuna göre tekrar yapılma imkânı artık ortadan kalkmış olabilir. Kaldı ki, eski kanun zamanında yapılmış işlemlerin yenilenmesi, uyuşmazlıkları tekrar canlandıracak, bundan da kamu düzeni zarar görecektir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça "hemen ve derhâl uygulanma" ilkesinin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b- Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler sonradan yürürlüğe giren bir kanun nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni kanunun yürürlüğünden ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılması gereken usul işlemleri ise yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tabi olacaktır.
d- Muhakeme usulüne ilişkin çıkarılan yeni kanunun uygulanmasında, bu kanun veya değişikliğin sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Uzlaşmayı;
a- Kamu davasının açılmasını engelleyen uzlaşma ve
b- Usulüne uygun olarak açılmış kamu davasının, taraflarının iradelerine uygun olarak çözümlenmesini sağlayan uzlaşma, şeklinde bir tasnife tabi tutmak mümkündür. Uzlaşmayla failin cezalandırılması olanağı ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak da nitelendirilebilir. Bu nedenle uzlaşma; bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden ceza hukuku kurumu olup, ceza ilişkisi, usulî bir işlem nedeniyle yani muhakemeye devam edilemediği için sona erdiğinden uzlaşmanın muhakeme hukuku kurumu olma özelliğinin her durumda öne çıktığı söylenebilir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
... Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık ... hakkında 11.09.2014 tarihinde işlediği iddia edilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu nedeniyle TCK’nın 179/3-2, 53/1 ve 58. maddelerinin uygulanması istemiyle açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama neticesinde ... Asliye Ceza Mahkemesince sanığın sabit görülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu nedeniyle TCK’nın 179/3-2, 62 ve 53/1-2. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, Yerel Mahkemece sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesi gereğince seçenek yaptırımlara çevirme sebebinin “sanığın mükerrer sabıkalı olması, geçmiş sabıkası ve sanığın bir daha suç işlemeyeceği hususunda kanaat gelmediğinden oluşmaması” olarak açıklandığı, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince sair temyiz itirazlarının reddi ile sanığın adli sicil kaydındaki diğer ilamların silinme koşullarının oluştuğu ancak sabıka kaydında yer alan mahkûmiyetine konu TCK'nın 141/1. maddesinin 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkrası gereğince uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında, bu ilam yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanık hakkında tayin edilen 25 gün hapis cezasının TCK'nın 50/3 maddesi gereğince seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu hâle geleceğinden bu hususunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Gerçekleşmesi hâlinde davanın düşmesine karar verilmesini sağlaması nedeniyle uzlaştırmanın fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden bir maddi ceza hukuku kurumu olarak kabul edilmesi, Yerel Mahkemece sanık hakkında TCK’nın 50/3. maddesinin uygulanmama sebebinin salt “sanığın mükerrer sabıkalı olması, geçmiş sabıkası” olarak açıklanması ve 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamına alınan hırsızlık suçu bakımından uzlaştırmanın gerçekleşmesi hâlinde sanık hakkında tayin edilen 25 gün hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesi gereğince seçenek yaptırıma çevrilmesinin zorunlu hâle gelecek olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın adli sicil kaydında yer alan ve uzlaştırma kapsamına alınan hırsızlık suçu yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanık hakkındaki hapis cezasının TCK'nın 50/3. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.