Esas No: 2018/61
Karar No: 2022/53
Karar Tarihi: 25.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/61 Esas 2022/53 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/61 E. , 2022/53 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Bankacılık zimmeti suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık 5411 sayılı Kanun'un 160/2-son, TCK'nın 43, 62, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 1.751.497.48 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve suç nedeniyle bankanın uğradığı zararın 5411 sayılı Kanun'un 160/1. maddesi uyarınca sanıktan tazminine ilişkin ... 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.05.2012 tarihli ve 21-29 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan Banka vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 12.11.2012 tarih ve 22825-27519 sayı ile;
''Bilirkişi raporunda, ... adlı mudinin hesabından 27.12.2010 tarihinde zimmete geçirilen 10.238,10 Euro'nun bu tarihteki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrildiği halde 26.10.2009 tarihli kurun esas alındığının yazılması sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Ancak;
1) Banka zararının tespiti ile ilgili olarak;
a) Sanık hakkında ... Bankası Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen soruşturma raporunda, sanığın zararın ödenmesinde kullanılmak üzere, banka emanet kasasında bulunan ziynet eşyalarının kullanılmasına muvafakat ettiğinin ve bankadaki mevduat hesaplarına bloke konulduğunun bildirilmesi karşısında, ziynet eşyaları ile hesaplardaki paranın zararın tazmininde kullanılıp kullanılmadığı hususu araştırılmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
b) Bilirkişi tarafından tespit edilen zarar miktarının 560.516,99 TL olduğu gözetilmeden 560.016,99.-TL'nin zarar miktarı olarak belirlenmesi,
2- 5411 sayılı Yasanın 160/2. maddesinde, adli para cezasının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağı şeklindeki düzenleme karşısında; takdir edilecek gün para cezasının, (teselsül hariç) artırım ve indirime tabi tutulduktan sonra 5237 sayılı TCK.nun 52. maddesindeki esaslara göre tayin edilecek sonuç adli para cezasının nitelikli zimmet suçu nedeni ile oluşan net banka zararının 3 katına çıkartılması gerekirken, sanığın iade ettiği miktar düşülmeden zimmetine geçirdiği kabul edilen 700.598,99 TL üzerinden hesaplama yapılması ve yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Zimmet nedeniyle meydana gelen banka zararının ödettirilmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, hukuk mahkemelerinde dava konusu olabileceği de gözetilmeden, banka zararının katılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sanıktan tazminine karar verilmesi,
Kabule göre de;
1-Hükmün gerekçesinde sanığın zimmetine geçirdiği tutarın adli para cezasının tespitinde esas alındığı bildirilmesine karşın, kısa kararda bankanın uğradığı zararın esas alındığı bildirilerek çelişkiye düşülmesi ,
2-Adli emanetteki eşya hakkında bir karar verilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 20.06.2013 tarih ve 105-46 sayı ile;
"...Yargıtay bozma ilamının ikinci maddesinde 5411 Sayılı Yasanın 160/2 maddesinde, adli para cezasının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağı şeklindeki düzenleme karşısında takdir edilecek gün para cezasının artırım ve indirime tabi tutulduktan sonra 5237 sayılı TCK 52. maddesindeki esaslara göre tayin edilecek sonuç adli para cezasını nitelikli zimmet suçu nedeniyle oluşan net banka zararının üç katına çıkartılması gerekirken, sanığın iade ettiği miktar düşülmeden zimmetine geçirdiği kabul edilen 700.598,99 TL üzerinde hesaplama yapılması ve hukuk mahkemelerinde dava konusu olabileceği de gözetilmeden banka zararının katılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sanıktan tazminine karar verilmesi gerekçesi ile bozulmuş ise de mahkememizce oy çokluğuyla verilen kararda Yargıtay 7. Dairesinin 2 ve 3. maddelerindeki bozmaya uyulmayarak Mahkememizin 2011/21 esas ve 2012/29 kararı usul ve yasaya uygun olduğundan direnme, bozma ilamındaki diğer bozma sebeplerine ise uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre zimmete konu eylemlerin bir kısmı 'adiyen zimmet' bir kısmı 'nitelikli zimmet' kapsamında kalan işlemlerle gerçekleştirildiği takdirde, sanık hakkında nitelikli zimmetten hüküm kurulurken nitelikli zimmete konu eyleminden dolayı sanığa 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160/2 maddesinin ikinci cümlesinde öngörüldüğü şekilde hürriyeti bağlayıcı ceza tayin edilirken adli para cezası da nitelikli zimmet kapsamında kalan fiiller bakımından zimmete geçirilen paranın toplamı esas alınarak belirlenmesi gerekir. Her ne kadar yasa koyucu 5411 Sayılı Yasanın 160/2. madde ikinci cümlesinde adli para cezasının bu fiil bakımından banka zararının üç katından az olmamak üzere belirlenmesi gerekir derken 'banka zararı' ibaresini kullanmışsa da burada kullanılan zarar kelimesini sanık tarafından yapılan ödeme var ise bunun mahsubundan sonra kalan miktar olarak yorumlamamak gerekir. Zira para cezası belirlenirken ödemelerden sonra kalan miktarın üç katından az olamayacağı kıstası kabul edilirse sanık tarafından tüm zimmet miktarı ödenmişse sadece gün karşılığı para cezası TCK 52. maddeye göre paraya cevrilecek ve zimmet miktarının üç katından az olup olmadığına bakılmayacaktır.
4389 Sayılı Bankalar Kanununun 22/3. madde ikinci cümlede düzenlenen nitelikli zimmette hürriyeti bağlayıcı cezanının yanında meydana gelen zararın üç katı kadar para cezası verileceği öngörülmüştür. Hal böyle olunca şayet zimmet miktarı tamamen ödendi ise 4389 sayılı yasaya göre nitelikli zimmetten kurulacak hükümde zarar kalmadığı için para cezası da verilemeyecektir. Yasa koyucunun para cezası verilmesini öngören düzenlemesinde zarar kelimesini ödemeden sonra kalan miktar olarak kabul edip zimmet miktarı tamamen ödendi ise zarar kalmayacağından bahisle üç katı kadar para cezası verilmemesi yasa hükmüne aykırılık teşkil edecektir.
5411 Sayılı Yasanın 160/2. maddesinde 5237 sayılı TCK.daki düzenlemeye paralel şekilde gün karşılığı adli para cezası öngörülüp bu şekilde tayin edilecek para cezasının zararın üç katından az olamayacağı düzenlemesiyle zimmet miktarının tamamen ödense de gün karşılığı adli para cezası öngörüldüğünden yine de adli para cezası verilebilecekken 4389 Sayılı Bankalar Kanunu 22/3. madde 2. cümlesinde düzenlenen para cezasında zimmet miktarı tamamen ödendi ise para cezası meydana gelen zararın üç katı kadar olacağı düzenlemesi karşısında ödeme durumunda zarar kalmayacağından para cezası verme imkanı da kalmayacaktır.
4389 sayılı Bankalar Kanununun 22/3. madde 2. cümle ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 160/2. maddesinde nitelikli zimmette öngörülen adli para cezasının zararın üç katı kadar ve zararın üç katından az olamayacağı düzenlenlemesi ile her iki yasada farklılık yaratılmamıştır. Her iki yasada 'zarar' dan kastedilen ödemeler sonunda kalan miktar olmayıp 'nitelikli zimmet kapsamında kalan eylemler sebebi ile oluşan toplam zimmet miktarıdır' bunun aksine nitelikli zimmette para cezası tespitinde kıstas alınan zarar, ödemeden sonra kalan miktar olarak yorumlandığı takdirde ödemeler sadece nitelikli zimmet kapsamında kalan miktardan düşülmüş olacaktır ki bu da nitelikli zimmet kapsamında kalan eylemlerin toplam zimmet miktarının karşılığı olmayacaktır. Bu sebeplerle 5411 Sayılı Bankacılık Kanunun 160/2. maddesine göre adli para cezasının 'nitelikli zimmet kapsamında kalan eylemlerin toplam zimmet miktarının üç katından az olmayacak şekilde hesaplanması' gerekir. Nitekim mahkememizin 2004/1 esas ve 2006/17 karar no lu ilamında toplam zimmet miktarı 8.498.904.566. TL olarak kabul edilmiş ve geri ödenen toplam 5.524.592.501 TL nin mahsubu ile bakiye 2.974.312.065 TL zararın kaldığı kabul edilerek bu miktarın zimmetin tamamından sorumlu olan sanığa ödettirilmesine karar verilmiş ise de adli para cezasının hesabında eylemlerin tümü nitelikli zimmet olduğundan toplam zimmet miktarı olan 8.498.904.566 TL nin üç katı olan 25.496.713.698 TL adli para cezasına hükmedilmiş Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin 26/01/2007 gün ve 2006/7636 esas 2007/270 karar no lu ilamıyla da mahkememiz kararı onanarak kesinleşmiştir.
Mahkememizin direnmeye konu olan söz konusu davanın yapılan ilk yargılamasında sanık ...'un nitelikli zimmet kapsamında kalan eylemlerin zimmet miktarı toplamı olan 700.598,99 TL nin üç katı olarak para cezasına hükmedilmesine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olduğundan bu yönüyle mahkememizin ilk kararında oy çokluğuyla direnmesine karar verilmiştir.
Yine, Yargıtay bozma ilamının 3 nolu bendinde, banka zararının katılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sanıktan tazminine karar verilmiş olması hususunda direnildiğinden, bu husus irdelendiğinde; Katılan banka vekili katılma talebini içeren dilekçesinde sanığın bankaya vermiş olduğu zararın faizi ile birlikte sanıktan tazmini yönünde talepte bulunmuş olduğu anlaşılmış olması karşısında; ceza mahkemeleri de bu konuda hüküm tesis edebileceklerinden mahkememizin ilk kararı usul ve yasaya uygun olduğu..." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.02.2015 tarihli ve 359502 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 141-595 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.01.2018 tarih ve 17-529 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Nitelikli zimmet suçundan hüküm tesis edilmesi sırasında hapis cezasıyla birlikte hükmedilen adli para cezasının bankacılık zimmeti suçuna konu tespit edilen miktar üzerinden mi yoksa sanık tarafından giderilen zarar miktarının düşülmesi sonrasında kalan net banka zararı gözetilerek mi tayin edilmesi gerektiği,
2- Zimmet nedeniyle meydana gelen banka zararının ödettirilmesi sırasında banka zararının katılan bankanın yargılamaya katılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile sanıktan tazminine karar verilip verilmeyeceği,
Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ...’un Türkiye ... Bankası ...şubesinde operasyon görevlisi olarak çalıştığı, 29.12.2010 tarihinde katılan banka şubesinde yapılmakta olan olağan teftiş sırasında sanığın bazı mevduat müşterilerinin hesaplarında usulsüz işlemler yaptığının tespit edilmesi üzerine durumun şube müdürüne intikal ettirildiği, bu sırada sanığın banka müfettişlerine “İtirafnamedir” başlıklı, banka müşterilerinin hesaplarında yaptığı usulsüzlükleri anlattığı bir dilekçe vermesi üzerine başlatılan idari soruşturma neticesinde yapılan suç duyurusu ile sanık hakkında 08.03.2011 tarihli iddianame ile nitelikli bankacılık zimmeti suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılan olayda;
01.03.2011 tarihli ... Bank Teftiş Kurulunca düzenlenen yasal soruşturma raporunda özetle; sanığın sahte imzalı tediye fişleri düzenleyerek mudilerin bilgisi ve rızası dışında hesaplarından para çekmek, cüzdanlara kalemle ibareler yazarak gerçek hesap bakiyelerini gizlemek ve müşterileri yanıltmak, usulsüz işlemlerin açığa çıkmasını engellemek amacıyla müşterilerin hesaplarına mal edindiği tutarların bir kısmını iade etmek şeklinde gerçekleştirdiği eylemleri neticesinde toplam 706.476.18 TL’yi zimmetine geçirdiği, anılan tutarın 140.500 TL’sini müşteri hesaplarına iade ettiği, bu hâliyle bankanın net zararının 565.976.18 TL olduğunun belirtildiği,
Yargılama aşamasında emekli banka başmüfettişi, bankalar yeminli başmurakıbı ve bir hukukçudan oluşan üç kişilik bilirkişi heyetince düzenlenen 07.03.2012 havale tarihli raporunda özetle; sanığın banka müşterisi ...’nun vadeli/vadesiz tasarruf mevduatı ve yatırım hesabından 11 ayrı işlemle 03.04.2010-03.01.2011 tarihleri arasında toplam 68.758.00 TL’yi zimmetine geçirdiği, bu miktarın 5.500 TL’lik kısmını 03.01.2011 tarihinde iade etmesi ile 63.258. TL banka zararının kaldığı, yine banka müşterisi ... ve ...’ın müşterek vadeli mevduat hesabından 24.10.2005-27.12.2010 tarihleri arasında 8 ayrı işlemle toplam 637.795.99 TL’yi zimmetine geçirdiği, bu miktarın 135.00 TL’sini iki ayrı tarihte parça parça iade ettiği ve sanığın uhdesinde 502.795.99 TL’nin kaldığı, bu haliyle sanığın toplam 701.016.99TL banka parasını zimmetine geçirdiği ve 140.500 TL’sini mudi hesaplarına değişik zamanlarda iade etmesi neticesinde 560.516.99 TL net banka zararının olduğu tespitlerine yer verildiği,
11.06.2013 tarihinde kuyumcu bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre; sanığın banka emanet kasasında bulunan ve banka zararının ödenmesi aşamasında kullanılmasına rıza gösterdiği ziynet eşyalarının muvafakat tarihi olan Ocak 2011 yılı itibarıyla toplam değerinin 13.953.10 TL olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık ... aşamalardaki savunmalarında, atılı suçlamayı kabul etmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Zimmet” başlıklı 160. maddesinde özgü bir suç tipi olarak bankacılık zimmeti suçu düzenlenmiştir.
01.11.2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve hâlen yürürlükte bulunan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 160. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
“Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler.
Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak, adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi hâlinde mahkemece re'sen ödettirilmesine hükmolunur...” şeklinde düzenlenmiştir.
Bankacılık zimmeti suçuna ilişkin yaptırım 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinin birinci fıkrasında suçun temel şekli olan basit zimmet suçu için altı yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası olarak belirlenmiş olup ayrıca sanığın bankanın uğradığı zararın tazminine de mahkûm edileceği hükme bağlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise anılan suçun nitelikli hâli düzenlenmiştir. Buna göre, sanığın zimmet suçunu ortaya çıkmasını engellemek amacıyla hileli davranışlarla işlemesi hâlinde anılan suçun yaptırımı on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezası olup verilecek adli para cezasının miktarı nitelikli zimmet kapsamında değerlendirilen eylemler nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen bankanın net zararının üç katından az olamayacağı ve banka zararının kovuşturma evresi sona erene kadar sanık tarafından karşılanmaması hâlinde mahkemece re’sen ödettirilmesine hükmolunacağı düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin 2014/103 E. 2014/199 K. sayılı ilamında da 5411 sayılı Bankacılık Kanun 160/1 madde ve fıkrasındaki meydana gelen zararın resen ödettirmesi ile 160/2 madde ve fıkrasındaki adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olmaz ibarelerinin Anayasa aykırı olmadığı hususu vurgulanarak bankanın bu suç nedeniyle bir zararın oluşacağı ve hesabının ceza mahkemesince yapılacağı belirtilmiştir.
Ceza mahkemesi zimmet suçuna ilişkin yargılama sırasında, suçun ve cezanın tespiti için zorunlu olarak “Zararı” belirlemek zorundadır. Bu nedenle ceza mahkemesinin usul ekonomisi gereğince yargılama sırasında sanığın cezalandırılması ve hukuk mahkemesi yerine geçerek, banka zararının tespit edilmiş olması nedeniyle oluşan zararı tazminine de karar vermesi öngörülmüştür. Bankacılık, uzmanlık gerektiren bir mesleki faaliyet olduğundan, zararın miktarını yargılama sırasında mahkeme, uzman bilirkişiler marifeti ile tespit edecektir. Mahkeme zararın tazminine de hükmedeceğinden kararında banka zararının miktarını da açıkça belirlemelidir. Banka zararın tespitinde failin zimmet eylemini gerçekleştirdiği tarihindeki fiile konu miktar göz önüne alınacaktır (Devrim Güngör, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda Zimmet Suçu, ... Barosu Dergisi, Yıl 67 sayı 4, Güz 2009 sh. 23 vd., Çağatay Uygun, Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Nisan-2019).
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun (2011/7-429 E. 2012/181 K.) ve bankacılık zimmeti suçlarına ilişkin temyiz davalarına bakmakla görevli Yargıtay 7. Ceza Dairesince, (20.11.2019 tarihli ve 10430-37503, 10.01.2019 tarihli ve 4913-362 ile 09.04.2014 tarihli ve 4606-6749 sayılı kararları başta olmak üzere) bir çok kararında belirtilen ve istikrar kazanmış olan uygulamaya göre zimmet nedeniyle oluşan zarar miktarı hesaplanırken sanığın faiz ve diğer masraflar hariç katılan bankaya verdiği net zararın yani mal edinmek amacıyla sağladığı yarar miktarının esas alınması ve bu miktardan sanığın bankaya ödediği ve bankanın herhangi bir şekilde tahsil ettiği tutarın düşülmesi gerektiğine işaret edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Türkiye ... Bankası ...Şubesinde operasyon görevlisi olarak çalışan sanık ...’un toplam 701.016.99 TL banka parasını zimmetine geçirmek suretiyle nitelikli banka zimmeti suçunu işlediği, bu miktarın 140.500 TL’sini mudi hesaplarına değişik zamanlarda iade etmesi neticesinde 5411 sayılı Kanun’un 160. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında 560.516.99 TL net banka zararına sebebiyet verdiği hususunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılan olayda;
Sanığın sabit bulunan eylemi nedeniyle anılan Kanun’un 160. maddesinin ikinci fıkrası gereğince hüküm tesis edilirken 5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesi uyarınca temel hapis ve adli para cezası belirlenip, anılan Kanun’un 61/4. maddesi uyarınca arttırım ve indirim maddeleri uygulandıktan sonra hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte öngörülen adli para cezasının belirlenmesi, belirtilen şekilde tayin edilen adli para cezasının, bankanın uğradığı zararın üç katından az olması hâlinde ise uğranılan zararın üç katına yükseltimesinin gerektiği, bu kapsamda toplam banka zararı olan 701.016.00 TL’den sanığın kovuşturma sona erene kadar ödediği 140.500 TL, sanığın bloke konulan banka hesabındaki 2.082.57 TL ile sanığa ait banka emanet kasasında bulunan ve zarardan düşülmesi konusunda rıza gösterilen ziynet eşyasının değeri olan 13.953.10 TL’nin mahsubundan sonra kalan 544.481.32 TL’nin üç katından az bulunan sonuç adli para cezasının nitelikli zimmete konu net banka zararının 3 katına çıkartılmasında zorunluluk bulunduğu, öte yandan suçtan dolayı meydana gelen net banka zararına katılma tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinin hukuk mahkemelerinde dava konusu edilmesi gerektiği gözetilmeden sanık hakkında fazla ceza tayinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, toplam banka zararı olan 701.016.00 TL’den sanık tarafından kovuşturma sona erene kadar ödenmiş olan toplam miktarın mahsubundan sonra kalan 544.481.32 TL’nin üç katından az olan adli para cezasının nitelikli zimmete konu net banka zararının 3 katına çıkartılması ve bankanın uğradığı net zararın sanık tarafından giderilmesine hükmolunması ile yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi ile net banka zararı üzerinden faiz işletilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, toplam banka zararı olan 701.016.00 TL’den sanık tarafından kovuşturma sona erene kadar ödenmiş olan toplam miktarın mahsubundan sonra kalan 544.481.32 TL’nin üç katından az bulunan sonuç adli para cezasının nitelikli zimmete konu net banka zararının 3 katına çıkartılması ve bankanın uğradığı net zararın sanık tarafından giderilmesine hükmolunması ile yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi ile net banka zararına faiz işletilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.01.2022 tarihinde her iki uyuşmazlık konusu yönünden oy birliğiyle karar verildi.