Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1041 Esas 2022/65 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1041
Karar No: 2022/65
Karar Tarihi: 27.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1041 Esas 2022/65 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/1041 E.  ,  2022/65 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi


    Sanık ...'in tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmekten TCK'nın 38/1 maddesi delaletiyle 82/1-a maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan 30.12.2008 tarihli ve 283 - 448 sayılı ceza miktarı itibarıyla resen temyize tabi olan hükmün, sanık müdafisi, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.12.2011 tarih ve 9457 - 8489 sayı ile; sanık ... ile inceleme dışı sanıklar..konu aynı olay nedeniyle menfaat çatışması olduğu anlaşıldığı hâlde sanıkların aynı müdafi ile temsil ettirilerek savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 10.05.2012 tarih ve 47 - 170 sayı ile sanığın tasarlayarak kasten öldürme suçundan TCK'nın 38/1 maddesi delaletiyle 82/1-a maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir. Ceza miktarı itibarıyla resen temyize tabi hükmün, sanık müdafi tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.10.2013 tarih ve 2852 - 5548 sayı ile;
    "...B) Sanık ... hakkında kurulan hüküm yönünden;
    Oluşa ve dosya içeriğine göre; suça sürüklenen çocuk ...'ın, maktul ...'ı dosya kapsamından tespit edilemeyen bir nedenle tasarlayarak öldürdüğü olayda; sanık ...'un, suça sürüklenen çocuk ...'ı, maktul ...'ı tasarlayarak öldürme suçuna azmettirdiğine ilişkin mahkûmiyetine yetecek kesin ve inandırıcı delillerin elde edilemediğinin anlaşılması karşısında; sanığın atılı suçtan beraati yerine, yazılı şekilde delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek mahkûmiyetine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
    Daire Üyesi Y. Arıcan;
    "Eylemin sanık ...'in azmettirmesi sonucu işlendiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yerel Mahkeme ise 03.04.2014 tarih ve 363 - 140 sayı ile;
    Bozmaya direnecek sanığın ilk hükümdeki gibi mahkûmiyetine karar vermiş, resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.03.2017 tarih ve 182 - 806 sayı ile; düzeltilerek onanmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi
    ...'ın öldürülmesi olayında suça sürüklenen çocuk ...'ın, dosyamız sanığı...'un azmettirdiğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve açık delil bulunmadığı...." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.06.2017 tarih ve 220108 sayı ile;
    "Suça sürüklenen çocuk ...'ı, sanık ...'in azmettirdiğine dair, şüpheden uzak, inandırıcı yeterli delil bulunmadığı görüşünden hareket edildiğinde, sanık ...'un Beraati gerektiği," düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 13.09.2017 tarih 1476 - 2720 sayı ve oy çokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında 6136 sayılı kanuna aykırılık suçundan kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup; itirazın kapsamına göre inceleme; sanık ... hakkında, SSÇ ... Demir'i tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirme suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmesinin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; sanığın, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 23.09.2021 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi gereğince öncelikle bu hususun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre sanığın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 23.09.2021 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
    Ön sorun bakımından isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi için karar tarihinden sonra sanık veya hükümlünün ölmüş olmasına bağlanan hukuki sonuçlarla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    TCK’nın “Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesi;
    “Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
    (2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
    5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun “Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi” başlıklı 12. maddesinin (a) bendinde, ilgilinin ölümü üzerine arşiv bilgilerinin tamamen silineceği hüküm altına alınmış, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun “Adlî sicil bilgilerinin silinmesi” başlıklı 9. maddesinin 2. fıkrasında da aynı yönde düzenlemeye yer verilmiştir.
    Görüldüğü gibi, TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
    Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi hâlinde kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölüm, ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
    Suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, fakat ortada suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek, yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.
    Gelinen aşamada itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulmasına ilişkin esaslar ve başvuru amaçları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz tarihinden sonra sanığın veya hükümlünün ölmesi durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı CMUK'da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK'da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesi; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; "Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz." şeklinde düzenlenmiştir.
    Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde yer alan "lehe itirazda süre aranmayacağına" ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
    05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 99. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine;
    "2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
    3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir." şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son hâlini almıştır.
    Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, Yargıtay Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanır.
    İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu “itirazname” denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz üzerine incelemeyi dosya üzerinden yapar ve düşme sebebi varsa davanın düşmesine karar verir. İtiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazı reddeder, yerinde görürse, kararı ıslah eder. İtirazın reddedilmesi hâlinde Ceza Dairesinin kararı konusunda bir karar vermesi gerekmez (... Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, 19. Bası, ... 2020, s.956).
    5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi de bulunmaktadır. Kanun yollarının ortak amacı, temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olup Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da, temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.
    Bununla birlikte, kanun yolu davası açabilmek için korunan hukuki yararın ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun yolu başvurusunun temel şartlarından biri karardan zarar görme şartıdır (Feridun Yenisey, ... Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, ..., 2021, s.894-899). Olağanüstü kanun yollarının genel amacı, kesin hükmün otoritesinin ancak çok ciddi boyutta hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde hukuk düzenince kabul görmeyerek ortadan kaldırılmasıdır. Yargısal kararın güvenirliği ve hukuki kesinlik ilkeleri de dikkate alındığında, ancak hukuki yararın bulunması kaydıyla olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Sanık ...'in tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü verildiği, Özel Dairece sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulduğu ve Yerel Mahkemece direnme kararı verildiği, Özel Dairece direnme kararının gerekçesinin yerinde olduğundan bahisle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.06.2017 tarih ve 220108 sayı ile sanığın inceleme dışı SSÇ ...'ı tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirdiğine dair dosyada her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulmasından sonra güncel nüfus kaydına göre sanığın 23.09.2021 tarihinde vefat ettiği anlaşılan olayda;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusu, sanığın tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmesinin sabit olup olmadığının tespiti ile kurulan hükmün hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve bu yolla içtihat birliğinin sağlanması amacını taşımakla birlikte, itiraz sırasında hayatta olan ve hakkında mahkûmiyet hükümleri bulunan sanığın, itiraz tarihinden sonra vefat etmesi nedeniyle ceza mahkûmiyeti ve mahkûmiyete bağlı tüm sonuçlar ortadan kalkmış bulunacağından mahkûmiyet kararından zarar görme şartının gerçekleşmesi artık söz konusu olmadığı gibi sadece sanık açısından sonuç doğuracak olan hükmün, maddi ceza hukuku veya muhakeme hukukuna uygun olup olmadığının denetlenmesinde de hukuki bir yarar kalmadığı anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusunun kalmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara