Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/300 Esas 2022/64 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/300
Karar No: 2022/64
Karar Tarihi: 27.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/300 Esas 2022/64 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/300 E.  ,  2022/64 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi


    Sanıklar ... ve ... hakkında, kaçak olduğunu bildiği orman emvalini tezkeresiz nakletme suçundan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 108/1 ve TCK’nın 53/1, 54/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları ve müsadere istemiyle açılan kamu davasında; sanıkların beraatlerine ilişkin ... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 03.12.2008 tarihli ve 177 - 504 sayılı hükme karşı, katılan ... İdaresi vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.07.2011 tarih ve 7274 - 10205 sayı ile;
    "....Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
    Davanın esası yönünden hüküm tesis edildiği hâlde yediemine alınan nakil vasıtası ile 19.1.2008 tarihli Teslim Tesellüm Tutanağı ile kamyonla birlikte yüklü orman emvalinin de orman memurlarına teslim edildiğinin anlaşılması karşısında emvalin akibetinin Orman İdaresinden araştırılarak sonucuna göre emval hakkında da bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan ... Sulh Ceza Mahkemesince 23.02.2012 tarih ve 786 - 129 sayı ile; sanıklar hakkında bozma öncesi kurulan beraat hükmünün Yargıtay 3. Ceza Dairesince bozma nedeni yapılmadığından bahisle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, olay tarihinde ele geçirilen orman emvalinin kaçak olmaması, usulüne uygun taşınan diğer emvaller gibi işlem görmesi ve satılarak Orman İdaresine gelir kaydedildiğinin anlaşılması karşısında bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, olayda kullanılan nakil aracının hak sahibi sanık ...’e iadesine karar verilmiş, bu kararın da katılan ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 27.02.2014 tarih ve 29145 - 8293 sayı ile;
    Dairenin 07.07.2011 tarihli ilamı ile 03.12.2008 tarih 2008/177 - 504 sayılı mahkemenin hükmünün bozulmuş olup, 27.12.2011 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde davanın esası hakkında karar verilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması, isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... 1. Sulh Ceza Mahkemesi ise 03.07.2014 tarih ve 209 - 439 sayı ile;
    "...Sanıklar hakkında mahkememizde açılan kamu davasının yapılan yargılamasında ve toplanan deliller neticesinde; Mahkememizin 03.12.2008 gün ve 2008/177-504 E.K. sayılı kararı ile sanıklar ... ve ... hakkında beraat kararı verildiği, katılan ... vekili tarafından temyiz edilmekle incelemede bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi mahkememiz kararını 'Emvalin akıbetinin orman idaresinden araştırılarak sonucuna göre emval hakkında bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi' gerekçe göstererek bozmuş olmakla; dosya mahkememizin 2011/786 esasımıza kaydı yapılmakla yargılamaya devam olunduğu, Mahkememizin 23.02.2012 tarih ve 2011/786 esas, 2012/129 karar sayılı kararı ile sanıklar ... ve ... hakkında Yargıtay 3.Ceza Dairesinin 07.07.2011 tarih ve 2011/1025 karar sayılı ilamında sanıklar hakkında verilen hüküm bozma nedeni yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, katılan ... vekili tarafından temyiz edilmekle incelemede bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi mahkememiz kararını 'Dairenin 07.07.2011 tarihli ilamı ile 03.12.2008 tarih 2008/177-504 sayılı mahkemenin hükmünün bozulmuş olup, 27/12/2011 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde davanın esası hakkında karar verilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması' gerekçe göstererek bozmuş olduğu anlaşılmakla, mahkememizin 23.02.2012 tarihli kararı yerinde görülerek..." şeklindeki gerekçeyle bozma ilamına direnmiş, sanıklar hakkında bozma öncesi kurulan beraat hükmünün Yargıtay 3. Ceza Dairesince bozma nedeni yapılmadığından bahisle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, olay tarihinde ele geçirilen orman emvalinin kaçak olmaması, usulüne uygun taşınan diğer emvaller gibi işlem görmesi ve satılarak Orman İdaresine gelir kaydedildiğinin anlaşılması karşısında bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, olayda kullanılan nakil aracının ise hak sahibi sanık ...’e iadesine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de katılan ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.07.2016 tarih ve 351875 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 23.02.2017 tarih ve 510 - 1795 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Direnmenin kapsamına göre inceleme; sanıklar ... ve ... hakkında 6831 sayılı Kanun'a aykırılık suçundan daha önce beraat hükmü kurulduğundan bahisle yeniden karar verilmesine yer olmadığı, yine suça konu edilen orman emvali hakkında karar verilmesine yer olmadığı ve suçta kullanıldığı iddia edilen nakil aracının iadesine dair hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında, 6831 sayılı kanuna aykırılık suçundan kurulan beraat hükmünün bozulması üzerine, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinde direnilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin öncelikle belirlenmesi gerekmektedir.
    Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 108. maddesi;
    "...Orman mallarının bu Kanun hükümlerine aykırı olarak kesildiğini, taşındığını veya toplandığını bildiği halde, taşıyanlar, biçenler, işleyenler, kabul edenler, kullananlar, satanlar, satın alanlar veya bulunduranlar bir aydan bir seneye kadar hapis ve beşbin liradan ellibin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
    Birinci fıkrada yazılı fiillerin, ticarethane sahibi olsun olmasın her türlü orman ürünü ticareti ile uğraşanlarla, kâr maksadıyla aldıkları orman mallarını işleyerek herne şekilde olursa olsun alet ve eşya haline dönüştürdükten sonra satanlar tarafından işlenmesi halinde, bir seneden beş seneye kadar hapis ve yüzellibin liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezası ile cezalandırılır.
    Suç mevzuu kaçak orman mahsulünün kıymeti hafif ise, 2 nci fıkradaki cezalar yarısına indirilerek, fahiş ise bir misline çıkarılarak hükmolunur.
    Kaçak orman mallarının taşınmasında kullanılan canlı ve cansız bütün nakil vasıtaları kime ait olursa olsun idarece zapt ve mahkemelerce müsaderesine hükmolunur. Orman Kanununa muhalefet suçlarına konu kaçak her türlü orman emvali ve sair ürünler ile bunların taşınmasında kullanılan canlı-cansız bütün nakil vasıtaları, suçun işlenmesinde kullanılan her nevi araç-gereç ve aletler kime ait olursa olsun idarece zaptolunarak mahkemelerce müsaderesine hükmolunur. Zaptolunan ve müsaderesine karar verilen orman emvali ve sair orman ürünleri, nakil araçları ve suçta kullanılan her türlü alet hakkında bu Kanunun 84 üncü maddesi hükümleri uygulanır.
    6831 sayılı Kanun'un, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 tarihli 5728 sayılı Kanun'un 215. maddesiyle değişik 108. maddesi ile;
    Orman mallarının bu Kanun hükümlerine aykırı olarak kesildiğini, taşındığını veya toplandığını bildiği halde; taşıyanlar, biçenler, işleyenler, kabul edenler, kullananlar, satanlar, satın alanlar veya bulunduranlar bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
    Birinci fıkrada yazılı fiillerin, ticarethane sahibi olsun olmasın, her türlü orman ürünü ticareti ile uğraşanlarla, kar maksadıyla aldıkları orman mallarını işleyerek her ne şekilde olursa olsun alet ve eşya haline dönüştürdükten sonra satanlar tarafından işlenmesi halinde, bir seneden yedi seneye kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
    Suçun konusunu oluşturan orman ürünlerinin değerinin azlığı göz önünde bulundurularak verilecek cezalar yarısına kadar indirilebilir.
    Bu Kanunda yazılı suça konu olan her türlü orman emvali, nakil vasıtaları ve suç aletleri Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre müsadere edilir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
    5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
    “(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
    a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
    b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
    c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
    d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
    e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
    Geçmesiyle düşer.
    (2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
    (3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur.
    (4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
    (5) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.
    (6) Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.
    (7) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz.”
    "Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi" başlıklı 67. maddesi;
    " (1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hallerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
    (2) Bir suçla ilgili olarak;
    a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
    b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
    c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
    d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
    Halinde, dava zamanaşımı kesilir.
    (3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
    (4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.
    " şeklinde hükümler içermektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanıklar hakkında 19.01.2008 tarihinde işledikleri iddia edilen suça konu eylemleri nedeniyle ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13.03.2008 tarih ve 128 sayılı iddianame ile; sanıkların 6831 sayılı Kanun'un 108/1. TCK'nın 54/1 ve 53/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarının talep edildiği,
    Yerel Mahkemece sanık ...'in 16.07.2008 tarihli celsede, sanık ...'in ise 22.10.2008 tarihinde savunmalarının alınması suretiyle 03.12.2008 tarihinde sanıkların üzerine eylemin suç oluşturmadığının anlaşılması nedeniyle CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatlerine karar verildiği, hükmün katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine;
    Özel Dairece 07.07.2011 tarih ve 7274 - 10205 sayı ile, Yerel Mahkemenin beraat hükmünün suçta kullanılan nakil vasıtası ile suça konu orman emvalinin akıbetinin araştırılarak bir hüküm kurulmadığından bahisle bozulmasına karar verildiği,
    Bozma üzerine, Yerel Mahkemece 23.02.2012 tarih ve 786 - 129 sayı ile; sanıklar hakkında bozma öncesi kurulan beraat hükmü yönünden bir bozma neden olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, suça konu orman emvalinin müsaderesi hususunda ortada suça konu olduğu iddia edilen bir emval bulunmadığında karar verilmesine yer olmadığına, nakil aracının ise sahibine iadesine karar verildiği, hükmün katılan kurum vekili tarafından temyiz edildiği,
    Özel Dairece 27.02.2014 tarih ve 29145 - 8293 sayı ile; bu kez davanın esası hakkında bir karar verilmediğinden bahisle Yerel Mahkemece sadece müsaderesi talep edilen orman emvali ve nakil aracı hakkında kurulan hükümlerin bozulmasına karar verildiği,
    Bozma üzerine, Yerel Mahkemece 03.07.2014 tarih ve 209 - 439 sayı ile; önceki hükümde direnilmesine karar verildiği, hükmün katılan kurum tarafından temyiz edildiği,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.07.2016 tarihli tebliğnamesinde, direnme hükmünün onanmasının talep edildiği,
    Özel Dairece, direnme üzerine 23.02.2017 tarih ve 510 - 1795 sayı ile; direnme kararının isabetli olmadığından bahisle dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Sanıklar hakkında 19.01.2008 tarihli eylemleriyle ilgili olarak 6831 sayılı Kanun’un 108/1. maddesine aykırılık nedeniyle açılan kamu davasında, suçun alt ve üst sınırına göre asli zamanaşımı süresinin 8 yıl, TCK'nın 67. maddesi uyarınca kesintili dava zamanaşımı süresinin ise suç tarihinden itibaren en fazla 12 yıl geçmekle dolacağı,
    Buna göre; TCK'nın 67/2-a maddesi uyarınca, asli dava zamanaşımı süresini kesen en son işlemin 22.10.2008 tarihli celsede sanık ...'in savunmasının alınması olduğu, 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresinin 22.10.2016 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmakla,
    İnceleme tarihi itibarıyla asli dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle, direnmeye konu hükmün isabetli olup olmadığının incelenmesinden önce davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
    Bu noktada, uyuşmazlığın isabetli ve eksiksiz bir şekilde çözüme kavuşturulması açısından, sanıklar hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi halinde; iddianame tarihinde yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanun'un 108/4 maddesi yollamasıyla TCK'nın 54/4 maddesi uyarınca müsaderesi talep edilmeyen orman emvalinin müsadere edilip edilmeyeceği ile iddianamede TCK'nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesi talep edilen nakil aracı yönünden açılan müsadere davasında Yerel Mahkemece verilen iade kararının akıbetinin ne olacağı hususlarının da ayrıca ele alınıp tartışılmasında fayda bulunmaktadır.
    25.12.2007 tarihli Taşıma Şartnamesinde... Orman İşletme Şefliğinin Ağgedik orman içi istif yerinde mevcut ürünlerin, 36,6 km uzaklıktaki Oruçlu satış istif yerine naklinin yapılması işinin, Orman İşletme Şefliğince ... sahibi (taşıyıcı) olarak içlerinde sanık ...'in de bulunduğu beş kişiden oluşan yüklenicilere verildiğinin, taşıma tarihlerinin 25.12.2007 ila 15.03.2008 tarihleri arasında bitirileceğinin, nakledilecek emvaller için her sefer başına orman kesim memuru veya diğer görevlilerce verilecek sevk pusulası ile yine belirlenecek güzergâh kullanılmak suretiyle gerçekleştirileceğinin, damgaya tabi olan emvalin damgasız ve sevk pusulasız nakledilemeyeceğinin, damgaya tabi olan emvalin damgasız taşınması hâlinde 6831 sayılı Kanun'un cezai hükümlerinin uygulanacağının, sevk pusulasız emval taşınması hâlinde ise idareye zarar veren ... sahiplerinin emvale ait istihkakları isteyemeyeceğinin ve tespit edilen zarar tutarının iki katı olarak istihkaklarından tahsil edileceğinin, bu sözleşmeye aykırı davranan ... sahiplerine idarece uyarıda bulunulacağının ve uyarıya rağmen riayetsizliği veya hüsnüniyetsizliği görülen ... sahiplerinin sözleşmelerinin feshedileceğinin yazılı olduğu,
    19.01.2008 tarihli kolluk tutanağında; olay günü saat 19.00 sıralarında ... üzerine kayıtlı olduğu anlaşılan... plakalı ... marka kamyonun 20 ton çam tomruğu yüklü vaziyette... Yaylası çıkışında beklerken görüldüğünün, aracın sürücüsünün ... olduğunun, kontrol esnasında nakliye tezkeresi olmadığının, bu nedenle Cumhuriyet savcısı...ya bilgi verildiğinin belirtildiği,
    19.01.2008 tarihli teslim tesellüm tutanağında; olay günü saat 19.00 sıralarında, ... üzerine kayıtlı ....plakalı ... marka kamyon ile birlikte kasasında yüklü 20 ton tomruğun ve aracın ruhsatının o sırada olay yerine gelen Orman Muhafaza Memurları ....teslim edildiğinin imza altına alındığı,
    ... Orman İşletme Müdürlüğünce hazırlanan 22.01.2008 tarihli yazıda; Orman İşletme Müdürlüğünce el konulan... plakalı ... kamyonun ruhsat sahibine teslime edildiğinin bildirildiği,
    ... Orman İşletme Müdürlüğünce hazırlanan 07.04.2008 tarihli yazıda; suç tarihinde ilgililerin üretim sahasında yükleme yaptıklarının bilgileri dahilinde olduğunun, yükleme geç tamamlandığından (saat 19.00) sevk pusulası verilemediğinin, ancak ertesi gün sabah sevk pusulası verileceğinin görevlilerce ilgililere söylendiğinin, ilgililerin aracı aynı gün hareket ettirip... yayla çıkışında Jandarma karakolu civarında bir yere çektiklerinin idarenin bilgisi dahilinde olmadığının yazılı olduğu,
    ... Orman İşletme Müdürlüğünce hazırlanan 04.01.2012 tarihli tutanakta; .... plakalı kamyonun... Orman İşletme Şefliği Tabii Tensil programında bulunan 161 numaralı bölmeden Orman Emvali Nakliyatı yapmakta olduğunun, yüklenen emvallerin belirtilen bölmeden yüklendiğinin ve kaçak orman emvali olmadığı için işletme şefliğince herhangi bir suç tutanağı tanzim olunmadığının, kamyonda ele geçirilen emvalin normal emvallerle birlikte depoda aynı yerlere döktürüldüğünün, kamyonun boşaltıldıktan sonra sahibine yediemin olarak teslim edildiğinin, ele geçen emvalin diğer emvaller gibi işlem gördüğünün ve istiflenerek satışa hazır hâle getirildiğinin ve ihale ile satıldığının, satış sonucu elde edilen gelirin İşletme Müdürlüğüne gelir kaydedildiğinin belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Tanık ... Açıkgöz Mahkemede... Orman İşletmesinde orman koruma memuru olarak çalıştığını, sanık .. Aralık ayında... bölgesinden nakliye yapmak üzere anlaşma yaptığını, 19.01.2008 tarihinde saat 15.00 sıralarında yükleme yapılan yere gittiğini, sanığın kamyonu yüklemekte olduğunu, memur sayısı az olduğu için ve esas görevlerinin koruma olduğundan hareketle yükleme boyunca kamyonun başında beklemediklerini, kamyon yüklendiğinde şahısların haber verdiklerini, kendilerinin de nakliye tezkerisini yani sevk pusulasını düzenlediklerini, sanık ...'in yüklemeden sonra vakit geç olduğu için orman içerisinde kamyona zarar gelmesin diye güvenli bir yer olan... jandarma karakolunun yakınına kamyonunu çekmiş olduğunu, işçilerini Çulluuşağı köyüne bıraktığı sırada yakında bulunan... Jandarma görevlilerinin kamyonu görüp kendilerine üzerinde tomruk yüklü bir kamyon bulduklarını haber verdiklerini, kendilerinin bu emvalin kaçak olmadığını, bu yüklemeden haberleri olduğunu ve sevk pusulası kesileceğini söylemelerine rağmen Jandarma ekibinin olayı savcıya haber verdiğini, emvali teslim alıp tutanak tutmaları gerektiğini söylediklerini, tutanak tutmadan önce kendi amirlerini aradıklarını, amirin savcının dediklerini yapın dediğini, bunun üzerine tutanak tuttuklarını,
    Tanık Mete Işık Mahkemede... Orman İşletmesinde orman koruma memuru olarak çalıştığını, olay zamanı bu bölgenin yüklenmesinden esas sorumlu olan muhafaza memuru ... Açıkgöz’ün kendisini aradığını, onunla beraber kamyonun olduğu yere gittiğini, kamyonun bulunduğu yerin... yükleme yeri çıkışında Jandarma Komutanlığı binasına en fazla 100 metre mesafede olduğunu, kamyonun yanına vardıklarında şoför sanık ...’in kamyonun yanında olduğunu, kamyonu teslim aldıklarını,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... Kollukta; olay tarihinde yakalanan aracın şoförü olduğunu, ... ve diğer işçiler ile birlikte kesim sahasına sabah saat 08.00'de geldiklerini, 20 ton civarı çam tomruğunu işçilerle kamyona yüklediklerini, yükleme bittiğinde saatin 18.00 olması ve civarda Orman Memuru bulunmaması nedeniyle, nakliye tezkeresinin düzenlenmesi için kamyonu... yaylası ara yolunda bulunan fırının köşesine çektiğini, yanlarındaki işçileri başka bir arabayla Çulluuşağı köyüne bırakmaya gittiklerini, geri döndüklerinde Jandarma'nın kamyonun yanında beklediğini ve kendilerine nakliye tezkeresi sorduğunu, kendilerinin de zaten bu tezkerenin kesilmesi için beklediklerini söylediklerini, kamyondaki emvalin kaçak olmadığını, sözleşmeye istinaden toplanan emvalleri Orman İşletmenin Oruçlu deposuna götürdüklerini,
    Mahkemede; atılı suçlamayı kabul etmediğini, sabah kamyonu yüklerken ormancıların yanlarında olduğunu, arabayı yüklediklerini, bu arada ormancıların nakliye tezkeresini vermeden gittiklerini, arabada mazotun dolu olduğunu, bu nedenle aracı daha düzgün bir yere çekmek zorunda olduğunu, diğer sanık ...'in muhtarı aradığını, muhtarın da aracı park ettikleri yere çekmesini söylediğini, sonra Jandarma'nın gelerek nakliye tezkeresi sorduğunu ve tutanak düzenlediğini, emvallerin kaçak veya izinsiz yüklenmediğini, kamyonu park ettikleri yerin Jandarma karakoluna 100 metre mesafede olduğunu, emvaller kaçak olmuş olsa kamyonu Jandarma binasının bu kadar yakın bir yerine park etmelerinin mümkün olamayacağını, suç işleme kastının olmadığını, tüm bu olanların Orman İdaresinin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini,
    Sanık ... Kollukta; olay tarihinde yakalanan aracın sahibi olduğunu, şoför ... ve diğer işçiler ile birlikte kesim sahasına sabah saat 08.00'de geldiklerini, 20 ton civarı çam tomruğunu işçilerle kamyona yüklediklerini, yükleme bittiğinde saatin 18.00 olması ve civarda Orman Memuru bulunmaması nedeniyle, nakliye tezkeresinin düzenlenmesi için kamyonu... yaylası ara yoluna çektiklerini, yanlarındaki işçileri başka bir arabayla Çulluuşağı köyüne bırakmaya gittiklerini, geri döndüklerinde Jandarma'nın kamyonun yanında beklediğini ve kendilerine nakliye tezkeresi sorduğunu, kendilerinin de zaten bu tezkerenin kesilmesi için beklediklerini söylediklerini, kamyondaki emvalin kaçak olmadığını, sözleşmeye istinaden toplanan emvalleri Orman İşletme'nin Oruçlu deposuna götürdüklerini,
    Mahkemede; suçlamayı kabul etmediğini, Horzum Orman İşletme Şefliği ile Aralık ayında taşıma sözleşmesi yaptıklarını, olay zamanı ... ile birlikte o mevkiden 20 ton tomruğu yükleyip o yolun devamı olan... Jandarma karakolunun yanına kamyonu getirdiklerini, ormancılara ve muhtara haber verdiklerini, burada gelip nakliye tezkeresi keseceklerini, ancak... Jandarma görevlilerinin karakolun yanında yanında sahibi olmayan tomruk yüklü kamyonu görünce tutanak tuttuklarını, bu sırada kamyonun yanında olmadığını, yükleyen işçileri Çulluuşağı köyüne başka bir araba ile bırakmaya gittiğini, sanık ...'in arabanın şoförü olduğunu, tomruk yüklü kamyonun kendisine ait olduğunu,
    Savunmuşlardır.
    5237 sayılı TCK’nın “Eşya müsaderesi” başlıklı 54. maddesi;
    “(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.
    (2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
    (3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
    (4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
    (5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
    (6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.”
    5271 sayılı CMK’nın “Elkonulan eşyanın iadesi” başlıklı 131. maddesi;
    “(1) Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.
    (2) 128 inci madde hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir.”,
    5271 sayılı CMK’nın “Müsadere usulü” başlıklı 256. maddesi;
    “(1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.
    (2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir.”,
    5271 sayılı CMK’nın “Suç konusu olmayan eşyanın müsaderesi” başlıklı 259. maddesi ise;
    “(1) Suç konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir.” şeklinde düzenlemeler içermektedir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun; 08.05.1999 tarih ve 120-122 sayılı, 27.06.2000 tarih ve 132-142 sayılı, 14.10.2003 tarih ve 251-254 sayılı, 17.02.2004 tarih ve 24-41 sayılı istikrar kazanmış kararlarında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 54/1. maddesine göre açılan müsadere davasında dava zamanaşımı, asıl suç için öngörülen dava zamanaşımına tabidir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.12.2018 tarih ve 325 – 662 sayılı kararında belirtildiği üzere;
    “...TCK'nın 54. maddesinde düzenlenen eşya müsaderesinin hukuksal niteliği itibarıyla bir ceza değil güvenlik tedbiri olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.12.2011 tarihli ve 219-280 ile 25.04.1983 tarihli ve 92-191 sayılı kararlarında; 'Ceza Kanununda zoralımı meşru kılan başlıca sebep, zoralınacak maddenin bizatihi memnu olmasa bile suçta kullanılmış olması delaletiyle, suçlu tarafından başka suçlarda da aynı veçhile kullanılabilmesi ihtimali karşısında, fail elinde zararlı ve tehlikeli bir mahiyet almış olmasıdır. Kanundaki 'başkasına ait olmadıkça' kaydının tazammun edeceği maksat ve mana budur' açıklamalarına yer verilmiştir.
    Niteliği itibarıyla zor alıma tabi bulunmayan bir eşyanın müsadere edilebilmesi için, kasten işlenen suçun varlığı zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı failin cezalandırılması şart değildir. Suçun işlenmesinde kullanılan eşya, failin yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı gibi nedenlerle cezalandırılamadığı durumlarda da müsadere edilebilecektir. Yine sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilecek olup suçta kullanıldığı anlaşılan ya da niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunacaktır.
    Bunun yanında, zor alım kararı verilmesi gereken hâllerde bir kamu davası açılmamış veya açılmakla birlikte müsadere isteminde bulunulmamış ya da istemde bulunulmasına karşın bu konuda bir karar verilmemiş ise ayrı bir müsadere yargılamasına ihtiyaç duyulacağı açıktır. Bu nedenle kanun koyucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda güvenlik tedbirlerinden yalnızca eşya müsaderesine ilişkin bir yargılama usulü düzenlemiş ve 256. maddesinde; 'Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemiş ise; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir' hükmüne yer vermiştir. Buna göre; eşyanın müsaderesine veya iadesine esas davadan sonra da karar verilebilecektir.
    Diğer taraftan, bir kararın temyiz edilebilmesi için, o kararın 'hüküm' niteliğini taşıması gerekmektedir. Hangi kararların hüküm sayılacağı 5271 sayılı Kanun'un 223. maddesinde düzenlenmiş olup beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarının hüküm oldukları belirtildikten sonra, maddenin son fıkrasında “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı"nın yasa yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme koşulları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; 'Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine' hükmolunacağı belirtilmiştir.
    Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bir güvenlik tedbiri olan müsadere kararının hüküm sayılacağı ve temyiz kanun yoluna konu olacağı açıktır.
    Bu kapsamda, müsaderesi istenen eşyayı iki gruba ayırmak mümkündür.
    Birinci grup eşya; suçun maddî konusunu oluşturan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturan uyuşturucu madde ve tabanca gibi şeylerdir. Bu grupta yer alan eşyanın müsaderesi 'mahkûmiyet' hükmünün bir parçasıdır ve kural olarak mahkûmiyet hükmü ile birlikte incelenir.
    İkinci grup eşya ise; suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturmayan şeylerdir. Bu grubu da kendi içinde 'sanığa ait eşya' ve 'üçüncü kişiye ait eşya' olarak ikiye ayırmak mümkündür.
    Sanığın cezalandırılmasına ve üçüncü kişiye ait eşyanın müsaderesine karar verildiği durumlarda birisi mahkûmiyet, diğeri ise müsadere olmak üzere iki ayrı hüküm bulunmaktadır. Mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından, müsadere hükmünün ise üçüncü kişi konumundaki eşya sahibi tarafından temyiz edilmesi durumunda, bu iki hüküm kural olarak birbirinden bağımsız şekilde incelenecektir. Ancak, eşyanın suçta kullanıldığının kabul edilebilmesi için, öncelikle suçun işlendiğinin sabit olmasında zorunluluk bulunduğundan, eşyanın müsaderesi veya iadesi hususu suçla ilgili hükmün sonucuna bağlı olabilir. Bu nedenlerle, sanık hakkındaki 'mahkûmiyet hükmünün onanması' ve üçüncü kişiyle ilgili 'müsadere hükmünün ise bozulması' mümkün olup bu durumda mahkûmiyet ve müsadere hükümlerine yönelik ayrı ayrı inceleme yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülemeyecektir...”.
    Bu açıklamalar ışığında; sanıklar hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi halinde, sanık ... adına kayıtlı bulunan 01 RD 015 plakalı nakil aracının müsaderesi talebiyle açılan kamu davasında verilen iade kararına dair ayrıca bir inceleme yapılıp yapılmayacağı hususunda;
    Suçta kullanıldığı iddia edilen ve bizatihi müsadereye tabi olmayan eşyanın TCK’nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesi talebiyle açılan davada zamanaşımının asıl suç için öngörülen aslî dava zamanaşımına tabi bulunması ve uyuşmazlığa konu somut olayda, asıl davanın zamanaşımının gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında; sanıklar hakkında açılan asıl davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi hâlinde, nakil aracı yönünden ayrıca bir karar verilmesi gerekmediği, asıl dava için kurulan zamanaşımı nedeniyle düşme hükmünün nakil aracı için de geçerli olacağı kabul edilmelidir.
    Sanıklar hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi hâlinde; somut olayda suça konu edilen orman emvalinin TCK'nın 54/4. maddesi uyarınca ayrıca müsaderesine karar verilip verilmeyeceği hususunda ise;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.12.2012 tarih ve 157-1858 sayılı kararında;
    “...Müsadere, kanunda yazılı durumlarda belirli malların mülkiyet hakkının sahiplerinden alınarak devlete geçmesini sağlayan bir güvenlik tedbiridir. TCK'nun 54/1. maddesinin ilk cümlesine göre müsadere kararı verilebilmesi için, eşyanın kasıtlı suçun işlenmesinde kullanılıp kullanılmadığı, suçun işlenmesine tahsis edilip edilmediği veya suçun işlenmesiyle meydana gelip gelmediği saptanmalıdır. Öte yandan müsadere konusu edilecek eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olup olmadığı hususu da araştırılmalıdır. Müsadere eyleme bağlı olup eylem suç oluşturmuyorsa üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım-satımı suç oluşturmayan eşyanın zoralımına karar verilemeyecektir. Bu nedenle kamu davasının düşme sebeplerinden olan zamanaşımının dolması halinde kasıtlı suçun işlenmesinde kullanılma şartı henüz gerçekleşmediği ve belirsizliğini koruduğundan, kural olarak suçta kullanıldığı iddia edilen eşyanın da müsaderesine karar verilemeyecektir.
    Buna karşın, TCK'nun 54/4. maddesindeki; 'Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir' hükmü uyarınca, yargılama konusu suçtan zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilse dahi üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın müsaderesine..." karar verilebileceği belirtilmiştir.
    Ancak somut olay özelinde, nakledilen kaçak orman emvalinin hangi şartla TCK'nın 54/4. maddesi kapsamında resen müsadere kapsamında kalacağının açıklanmasında da fayda bulunmaktadır.
    ...Kaçak; sözlük anlamı itibarıyla kaçırılmış, yasal olmayan, izin alınmamış, vergisi ödenmemiş gibi anlamlara gelmektedir. Kaçak orman emvali ise ormandan izinsiz olarak elde edilmiş veya ne şekilde elde edildiği tespit edilemeyen emvali ifade eder. Kaçakçılık ise kaçak orman emvali üzerinde, maddede sayılan fiillerin (bulundurmak, taşımak vs.) gerçekleştirilmesini ifade eder. Kaçak orman emvaline dair suçlar, kaçakçılık suçlarının özel bir şeklini oluşturur. Bu suçu diğer kaçakçılık suçlarından ayıran özellik, suç konusunun orman emvali olmasıdır. Uygulamada emvalin içeriğini belirlemeye yarayacak usulüne göre düzenlenmiş bir belge olmadıkça emvalin kaçak olduğu varsayılır. Ancak yakalanan emvalin belgede belirtilen emvale uygun olup olmadığı uzman bilirkişiye tespit ettirilmelidir.
    Doktrinde bu suçun nakliye tezkeresinin yenilenmemesi şeklinde işlenemeyeceği, zira kaçak emvalin zaten resmi olarak nakledilmesinin suç olmasından bahsedilemeyeceği belirtilmektedir.
    6831 sayılı Kanun'un 108. maddesi hükümleri, suça konu emvalin ancak kaçak olduğunun anlaşılması halinde uygulanabilir... (Dr. Sinan Bayındır, Orman Suçları, Legal Yayıncılık, ..., 2016, ....95-96).
    Bu açıklamalar ışığında; düşme kararı verilmesi hâlinde, suça konu orman emvalinin TCK'nın 54/4. maddesi uyarınca müsadere edilip edilmeyeceğine gelince;
    Sanıkların Orman İşletme Müdürlüğü ile önceden yaptıkları taşıma sözleşmesine göre yerine getirdikleri orman emvalinin taşınması işi kapsamında, suça konu nakil aracının plakasını daha önceden Orman İşletme Müdürlüğüne bildirdikleri, suç tarihinde araca Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı orman memurlarının gözetimi ve denetimi altında suça konu emvali yükledikleri, yükleme tamamlandıktan sonra orman memurlarının yükleme sahasından ayrılmış olmaları nedeniyle sevk tezkeresinin yazılmasını... Yaylası Orman Sahası çıkışında bekledikleri sırada Jandarma kolluk ekiplerinin, üzerinde 20 ton çam tomruğu yüklü kamyonu görmeleri üzerine tutanak tuttukları olayda;
    Katılan ... İdaresi tarafından dosyaya gönderilen yazılarda; suça konu emvalin nakil aracına taşıma sözleşmesi kapsamında orman görevlilerinin gözetiminde usûle uygun olarak yüklendiğinin, sevk tezkeresinin ise ertesi gün düzenlendiğinin, TCK’nın 54/1. maddesine göre müsaderesi talep edilen orman emvalinin kaçak olmadığının tespit edildiğinin, bu nedenle Orman Kolluğu tarafından suç tutanağı düzenlenmediğinin, suça konu edilen ancak kaçak olmayan orman emvalinin usûlüne uygun taşınan diğer emval gibi sonradan satışının yapılarak gelirinin Orman İdaresine irat kaydedildiğinin belirtilmiş olması ile suça konu emvalin taşınması için kullanılan nakil vasıtasının ise suçtan bağımsız olarak bizatihi müsaderesi gereken suç eşyası kapsamında olmadığının anlaşılması karşısında;
    Katılan idarece sevk irsaliyesi düzenlenen, hakkında kaçak eşyaya dair tutanak tutulmayan, kaçak olmadığı açıkça anlaşılan ve yapılan sözleşme kapsamında usulüne uygun şekilde orman deposunda satışa sunularak geliri Hazineye irat kaydedilen orman emvali, TCK'nın 54/4. maddesi uyarınca bizatihi müsadereye tabi olacağı değerlendirilen kaçak eşya mahiyetinde bulunmadığından, düşme kararı verilmesi hâlinde bu hususta ayrıca bir karar verilmesi gerekmediği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanıklar hakkında 6831 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan müsadere talepli asıl davada gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, karar tarihi itibarıyla 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322 maddesi uyarınca TCK’nın 66/1-e maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereği sanıkların cezalandırılması ve nakil aracının müsaderesi talepli kamu davasının düşmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-) ... 3. Asliye (Kapatılan 1. Sulh) Ceza Mahkemesinin 03.07.2014 tarihli ve 209-439 sayılı direnme kararına konu hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
    Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanıklar hakkında açılan müsadere talepli kamu davasının; 5237 sayılı TCK’nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
    2-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara