Esas No: 2022/44
Karar No: 2022/126
Karar Tarihi: 24.02.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/44 Esas 2022/126 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2022/44 E. , 2022/126 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Sanık ... hakkında oğlu olan maktul ...’a yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, TCK’nın 27/2 ve CMK'nın 223/3-c maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin ... (...) Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.12.2015 tarihli ve 161-174 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.04.2019 tarih ve 5484-2060 sayı ile;
"Oluşa, tüm dosya kapsamına göre maktul ...'ın sanık ...'ın oğlu olduğu, maktulün alkol alışkanlığına bağlı olarak yaşadığı geçimsizlik nedeniyle 6 ay kadar önce eşinden ayrılarak sanığın evine yerleştiği, yine alkol alışkanlığı nedeniyle babası olan sanıkla da tartışmalar yaşadığı, sanığa süregelen tehdit ve hakaretleri olduğu, olay günü alkollü olarak eve geldiği, sanıkla yeni bir araba alımı hususunda tartışmaya başladığı, hakaret ve tehditlerde bulunduğu, sanığın yatıştırma çabalarına ağır hakaretlerle cevap vermeyi sürdürdüğü, mutfakta yaşanan tartışma sırasında sanığın eşi ve diğer oğlu olan tanıkların başka bir odada bulunduğu, sanığın yanına tabanca alarak mutfağın kapısını kapattığı, maktulün kafasına bir el ateş ederek onu öldürdüğü anlaşılan olayda; her ne kadar sanık tarafından maktulün kendisine bıçakla saldırdığı savunulmuş ise de, sanıkta herhangi bir yara bulunmaması, sanığın silahını alıp mutfak kapısını da kapatarak eylemi gerçekleştirmesi, tanıkların böyle bir saldırıdan bahsetmemeleri karşısında, olayda heyecan, korku ve panikle meşru savunmada sınırın aşılması unsurunun bulunmadığı anlaşılmakla, maktulden gelen ve haksız tahrik oluşturan eylemlerin sürekliliği ve yoğunluğu nazara alınarak makul düzeyde haksız tahrik indirimi uygulanarak altsoya karşı kasten öldürme suçundan TCK'nın 82/1-d ve 29. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, yazılı şekilde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan ... (...) Ağır Ceza Mahkemesince 07.02.2020 tarih ve 173-51 sayı ile; sanığın nitelikli kasten öldürme suçundan TCK'nın 82/1-d, 29/1, 62/1, 53, 63 ve 54/1-4. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiş, resen temyize tabi bu hükmün de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.09.2021 tarih ve 2734-12793 sayı ile TCK’nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.11.2021 tarih ve 39012 sayı ile;
“...Maktulün, sanığı iterek mutfağa götürmesi ve kapıyı arkadan kilitlemesine kadar geçen aşama sanığın savunmasını doğrulayan tanıklar ... ve ...'ın beyanları ile sabit olup, bu aşamadan sonra meydana gelen olayları gören tanık bulunmamaktadır. Bu nedenle sanığın savunmasının kabul edilip edilmeyeceği tüm dosya kapsamı dikkate alınarak belirlemek gerekecektir.
Her ne kadar 19.04.2015 tarihli olay yeri inceleme formunda belirtilmese de bu forma ekli olay yerine ilişkin fotoğraflar ve video kaydı incelendiğinde; suç mahalli olan mutfak içerisinde mutfak masası üzerinde her hangi bir yemek, meyve veya kesilmesi gereken bir nesne bulunmamasına rağmen, sanığın savunmasında belirttiği şekilde çeşitli boyutlarda üç adet mutfaklarda kullanılan cinsten bıçaklar olduğu görülmektedir.
Tüm bu hususlar ile tanıkların beyanları ile sabit görülen olayın gelişim aşaması ve bu son aşamaya gelinceye kadar maktulün sanığa yönelik ve devamlı olarak 'Seni öldüreceğim, bu gece ya sen öleceksin ya ben öleceğim. Seni o sevdiğin annenin ve babanın yanına göndereceğim' şeklindeki tehdit içeren sözleri, olay sırasında maktulün mutfağın kapısını içeriden kilitleyerek sanık ile mutfakta kalmaları ve bu şekilde mutfağın dışında bulunan annesi ve kardeşinin içeriye gelmelerine engel olmak istemesi, tanık ...'nin de beyanında, olaydan sonra sanığın, maktulün kendisine saldırdığı yönünde beyanda bulunduğuna dair beyanı ile sanığın savunmasının aksi yönünde dosyada delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın aksi sabit olmayan savunmasına itibar edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu oluşa göre, maktul ...'ın olay günü alkollü bir şekilde eve geldikten sonra daha önce de birçok kez tartışma yaşadığı babası sanık ...'a yönelik olarak sinkaflı küfürler ettiği ve 'Seni öldüreceğim' şeklinde tehdit içeren sözler söylediği ve ilk olarak çekmecede bulunan bıçakları masanın üzerine çıkardıktan sonra annesi...'nın bu bıçakları tekrar çekmeceye koyduğu ancak maktulün ikinci kez bu bıçakları çekmeceden çıkararak masanın üzerine koyduğu ve bu bıçaklardan ikisini sıra ile sanığın boğazına doğru savurduğu, sanık savunmasında ve tanık beyanlarında da anlaşıldığı üzere maktulün önceki tartışmalardan daha farklı olarak eylemlerinde ısrarcı olduğu dolayısıyla sanığın yaşam ve vücut bütünlüğüne yönelik haksız bir saldırı bulunduğu, olayın gelişimi, masada üçüncü bir bıçağın da bulunuyor olması ve mutfak kapısının maktul tarafından kilitlenmiş olması hususları dikkate alındığında bu saldırının devamının kuvvetle muhtemel olacağı, sanığın pantolonun cebinde bulunan tabanca ile ateş etme eyleminin ise bu saldırı ile eş zamanlı olduğu, maktule karşı bu savunma eylemini gerçekleştirmemesi hâlinde kendi yaşam ve vücut bütünlüğünün büyük tehlike altına olması nedeni ile bu savunmanın zorunlu olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; maktulün sanığa bıçakla saldırdığı sırada sanığın, maktulü hayati bakımdan daha az etkilenebileceği vücudunun başka yerlerinden ateşli silahla yaralaması mümkün iken kafa sol temporal bölgeden yaralaması ve bunun sonucunda maktulün bu tek ateşle ölmüş olması nedeni ile meşru savunmanın koşulları arasında bulunan saldırı ile savunma arasındaki oranda sınırın aşıldığının kabulü zorunludur.
Bu nedenle olay sırasında maktulün sanığa bıçakla saldırmış olması, sanığın savunmasında da maktulün kendisine saldırısı sırasında öleceğinden korktuğu için 'kelimeişehadet getirdim' şeklindeki beyanı birlikte değerlendirildiğinde sanığın maruz kaldığı saldırının tesiri ile heyacan, korku ve paniğe kapılarak meşru savunmanın sınırlarını aştığı ve maktulün kafasına doğru ateş ettiği gözetilerek sanık hakkında, oğlu olan maktulü kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 25/1. fıkrası delaleti ile aynı Yasa'nın 27/2 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/3-c maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerine, isabetsiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulduğu,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.12.2021 tarih ve 12203-15156 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet kararı ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, oğlu olan maktule yönelik işlediği nitelikli kasten öldürme suçunda meşru savunmada sınırın aşılması hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
19.04.2015 tarihinde saat 02.35’te düzenlenen yakalama, üst arama, rızaen teslim ve muhafaza altına alma tutanağında; aynı tarihte saat 02.00 sıralarında Haber Merkezi’nden ... Mahallesi, ... İlköğretim Okulu yakınlarında... Apartmanı’nda ateşli silahlı yaralama olayı olduğunun anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olayın... Sitesi B Blok, 4. kat, 7 numaralı dairede meydana geldiği, ikamet önünde 112 görevlilerinin ... isimli şahsa müdahale ettiklerinin görüldüğü, şahsın baş kısmından yaralı olduğu, konuşturulmak istendiğinde şahsın konuşamadığı, şahsın ... Devlet Hastanesine kaldırıldığı, ...’ın evde kardeşi ..., annesi ... ve babası ... ile birlikte oturduğunun öğrenildiği, bahse konu daireye gidildiğinde daire kapısın açık olduğu, girişe göre sol tarafta mutfak bölümünde yarım metrekare alan içerisinde yoğun kan birikintilerinin görüldüğü, evde bulunan ...’a sorulduğunda, “Eşi ... ile oğlu ...’ın tartıştıklarını, silah sesine benzer ‘Pat’ diye bir ses duyduğunu, eşi ...’ın mutfaktan çıkarak oturma odasına gittigini, oğlu ...'ın mutfakta kan pırtılarının olduğu yerde yatar vaziyette gördüğünü, olayla ilgili nasıl ve nereden yaralandığını görmediğini, eşi ...’ın ikametten ayrılarak nereye gittiğini bilmediğini” beyan ettiği, ...’ın telefonla arandığı, yapılan telefon görüşmesinde; “Oğlu ...'ı kendisinin vurduğunu ve şu anda eniştesi ... ile birlikte ... PTT binası önünde olduğunu, olayda kullanmış olduğu silahın da yanında olduğunu” söylemesi üzerine hemen bulunduğu yere gidildiği, şahsın üzerinde bulunan bir adet sürgüsü geriye doğru çekilmiş ve şarjörü çıkartılmış vaziyette tabanca ve içerisinde 4 adet dolu fişek bulunan şarjörle birlikte teslim olduğu, .... marka, 6,35 mm çaplı tabancanın muhafaza altına alındığının belirtildiği,
19.04.2015 tarihinde saat 04.00’te düzenlenen olay yeri inceleme formunda; olayın... Sitesi, B Blok, 4. kat, 7 numaralı dairede meydana geldiği, yaralı ...’ın olay yerinde yapılan tıbbi müdahale sonrası tedavisi için ... Devlet Hastanesine kaldırıldığının öğrenildiği, olayın evin mutfak kısmında yaşandığı, evin mutfak kısmı incelendiğinde mutfakta bulunan masaya ait sandalyenin dağınık olduğu, mutfak halısı üzerinde kırmızı renkli şüpheli leke ile buzdolabı önünde yoğun şekilde kırmızı renkli şüpheli sıvının olduğu, ayrıca mutfak halısı üzerinde eşofman üstü ile mutfak tezgâhının önünde paspas üzerinde 1 adet kovan görüldüğü, mutfak kapısının camının kırık ve cam kırıklarının mutfak içerisine dökülmüş hâlde olduğu, olay yerinde delil niteliği taşıyabilecek bulgular ile tasnife uygun parmak izlerine rastlanılmadığı, olay yerinin mevcut hâli fotoğraf ve kamera ile tespiti sağlanıp elde edilen delillerin muhafaza altına alındığı, olayın şüphelisi olan ... isimli şahsın el svapları alındığı, ayrıca olayda kullanıldığı iddia edilen, şarjöründe 4 adet fişek bulunan, sürgü kapağı çekili hâlde olan, fişek yatağında fişek bulunmayan 1 adet ahşap kabzalı tabancanın da muhafaza altına alındığının bildirildiği,
... Devlet Hastanesince düzenlenen 19.04.2015 tarihli genel adli muayene formunda; sanık ...'ın vücudunda darp cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği,
... Devlet Hastanesince düzenlenen 19.04.2015 tarihli geçici genel adli muayene formunda; maktul ...'ın vücudunda sol temporal bölgede 1,5 cm'lik giriş deliği, sol temporalde 4x5 cm ebadında ödem olduğu, her iki gözde ödem ve morluk bulunduğu, bilincin kapalı, boyun sağ ön alt kesimde 4x3 cm ebadında 2 adet yüzeysel çizik şeklinde hiperemi, sağ ön kol iç kesimde parmak izi şeklinde 3 adet 2x1 cm genişliğinde hiperemi olduğu, yaraların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kişinin hayati tehlikesinin bulunduğu ve 1,45 promil alkollü olduğu ifadelerine yer verildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.04.2015 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; 176 cm boyunda, tahminen 90-100 kg ağırlıkta, 35-40 yaşlarında, kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, buğday tenli erkek cesedinde, ölü katılığının gelişmiş ve devam etmekte olduğu, ölü lekelerinin sırtüstü yatış pozisyonuna uygun olarak sırtta ve bası görmeyen alanlarda koyu mor-kırmızı renkte görüldüğü, sağ temporofrontal bölgede 1 cm çapında bir alan içerisinde bombelik olduğu, bu bölgenin elle palpasyol ile muayenesinde sert bir cisim olduğu kanaatine varıldığı, sağ gözün dışarıya doğru protürüde olduğu ve sağ göz etrafına ekimoz olduğu, her iki el bileği palmar yüzde, her iki dirsek iç bükümlerinde etrafı ekimozlu enjeksiyon izleri olduğu, sol kol üzerinde eskiye ait yanık izi olduğu, sol temporal bölgede 0,5 cm çapında ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası bulunduğu, saçlı deri altında yaygın özellikle her iki temporal bölge ve sağ pariatel bölgelerde kanama olduğu, her iki temporal adele grubunun kanamalı bulunduğu, sağ temporal adele içerisinde bir adet mermi çekirdeği olduğu, haricen tarif edilen ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası altına uyan saçlı deri altı bölgede is ve barut emaresi görülmediği, sol temporal kemikte 0,7 cm çapında kemik doku defekti olduğu, kafatasının açıldığı, haricen tarif edilen giriş yarası altına uyan kemik parçalarının beyin parankimi içerisine doğru uzanım gösterdiğinin görüldüğü, sağ temporal kemikte 1,5 cm çapında kemik doku defekti olduğu, tarif edilen bu kemik doku defekti içerisinde beyin dokusunun dışarı doğru aktığı, beyin beyincik yüzeyinde yaygın subaraknoid ve subdural kanama olduğu, beyin beyincik kesitlerinde sol temporal lobdan sağ temporafrontal loblara uzanan ateşli silah mermi çekirdeği geçişi ile uyumlu kanamalı tünel şeklinde doku harabiyeti olduğu, kafa kaide kemiklerinin sağlam bulunduğu, haricen tarif edilen ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarasından vücuda giren mermi çekirdeğinin sol temporal kemikte kırık meydana getirdiği, sırasıyla sol temporal lob, sol parietal lob, sağ parietal lob ve sağ temporal lobta harabiyet meydana getirdiği, sağ temporal kemikte kırık meydana getirerek saçlı deri altında kaldığı, vücudu terk etmediği, diğer bulguların normal olduğu; ...... Hastanesine ait 19.04.2015 tarihli epikriz raporunda; “Genel durum kötü, ... 3 olan hastanın IR bilateral negatif, kornea refleksi olmadığı, sağ gözde parietal bölgede kanama ve şişlik, mevcut TA değerleri düşük olan hasta düşük dozda ster desteği başlandığı, BT anjio çekildiği, hastanın takip ve tedavisi devam ettiği, genel durumunda değişiklik olmayan hastanın takip ve tedavisi devam ettiği, genel durum kötü, hastaya tekrar BT anjio çekildiği, radyolojiden oksibital bölgede akım olabileceği ve arada kaldığı belirmesi üzerine 2 gün sonra BT anjio tekrar edildiği”nin, hasta dosyasının, hasta müşahede evrakının tetkikinde; “Ateşli silah yaralanması olduğu, ...olduğu”nun, 23.04.2015 tarihli doktor notunda; “22.04.2015’te saat 15.10’da beyin ölümü gerçekleşen hastanın 23.04.2015 tarihinde 20.15’te kardiyak arrest geliştiği, hastaya 45 dk ... uygulandığı, eks kabul edildiği”nin, ... Numune Hastanesine ait 19.04.2015 tarihli bilgisayarlı tomografi raporunda ise; “Sağ frontal bölgede cilt altı yağlı dokuda metalik imaj izlendiği, bu düzeyde sağ frontal kemikte fraktur izlenmediği, sol temporal kemikte fraktur izlenmekte olup bu alanda sol temporal lob düzeyinde fraktüre küçük kemik parçacıkları izlendiği, sağ frontalden başlayıp sol temporal loba doğru uzanan parankim içi hemoraji izlendiği, beyin parankimi diffüz ödemli göründüğü, konjeksite sülkusları silindiği, sağ serebral hemisferde ödem nedeni ile sola doğru yaklaşık 8 mm ebatında şift izlendiği, sağ subdural alanda akut hemoraji izlendiği, sülkuslarda ve silvian fissürlerde subaraknoid hemorajiye ait görünümler mevcut olduğu, sağ frontotemporoparietal alanda skalp hemorojik ve ödemli görünümde olduğu, sağ temporal lob düzeyinde hava imajları izlendiği”nin kayıtlı olduğu, cesette tanımlananlardan başkaca darp cebir izi, delici kesici alet yarası, elle boğma izi, bağla boğma izi, ası telemi, belirgin elektrik giriş çıkış yarası görülmediği; kişinin vücuduna bir adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası tespit edilmiş olup öldürücü nitelikte olduğu, ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarasının uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu, cesetten otopsi sırasında bir adet mermi çekirdeği elde edildiği, şahsın ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kemik kırıkları, beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması sonucu meydana geldiği kanaatinin bildirildiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 25.05.2015 tarihli uzmanlık raporunda; tetkik için gönderilen silahın, 6,35x15,5 mm çap ve tipinde fişek istimal eden, İspanya yapısı, Astra marka yarı otomatik bir tabanca olduğu, yapılan muayenesinde atışa mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, birlikte gönderilen kapsülü sağlam üç adet fişeğin, 6,35x15,5 mm çap ve tipinde olup, çap ve tiplerine uygun tabancalarda kullanılmak üzere imal edildikleri, bu itibarla, söz konusu tabanca ve kapsülleri sağlam fişeklerin, 6136 sayılı Yasa kapsamında değerlendirildiği, incelenmek üzere gönderilen kapsülü üzerinde sathi ateşleme iğnesi darbe izi bulunan 6,35x15,5 mm çap ve tipinde bir adet fişeğin mikroskopta yapılan incelenmesinde, kapsülü üzerinde atıldığı silahın tespitine elverişli yeterli karakteristik izler ihtiva etmediği, bu nedenle söz konusu fişeğin kapsülü üzerindeki sathi ateşleme iğnesi darbe izinin inceleme konusu tabancanın ateşleme iğnesi tarafından oluşturulup oluşturulmadığı konusunda herhangi bir görüş belirtmenin mümkün olamadığı, söz konusu tabancadan elde edilen mukayese kovanları ile birlikte gönderilen 6,35x15,5 mm çap ve tipinde bir adet kovanın, mikroskopta yapılan karşılaştırılmasında; aralarında çeşitli özellikler yönünden uygunluklar görüldüğü ve bu kovanın, Astra marka yarı otomatik tabanca ile atıldığının belirtildiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 08.06.2015 tarihli uzmanlık raporunda; ..., ..., ... ve ...’dan alınan sağ ve sol el içi ve el üstü svap bantlarında atış artıklarına rastlanılmadığının bildirildiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 25.06.2015 tarihli uzmanlık raporunda; söz konusu tabancadan elde edilen mukayese kovanları ve mukayese mermi çekirdekleri ile birlikte gönderilen 6,35x15,5 mm çap ve tipinde bir adet kovan ile aynı çapta bir adet mermi çekirdeğinin, mikroskopta ayrı ayrı yapılan karşılaştırılmalarında; aralarında çeşitli özellikler yönünden uygunluklar görüldüğü ve bu kovan ile mermi çekirdeğinin, Astra marka yarı otomatik tabanca ile atıldıklarının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... Mahkemede; “Ölen maktul ... benim 11 yıllık eşimdi. Olay tarihinden yaklaşık altı ay önce boşanmıştık. Evliliğimiz süresince maktulün alkol kullanımı ile ilgili sorunları vardı. Ayrıca psikolojik sorunları da vardı. Bana karşı da darp eylemlerinde bulunuyordu. Hatta bir keresinde canımı zor kurtarıp komşulara kaçmıştım. Maktul ... alkol kullandığı bu dönemde anne ve babasına yönelik olarak da kötü muamelede bulunuyordu. Bu olay nedeniyle kendim ve çocuklarım adına sanık ...'dan şikâyetçi değilim.”,
Tanık ... 19.04.2015 tarihinde saat 04.40’ta Kollukta; “...’de bulunan ...Halı Mağazası ve ...İstikbal Mobilya mağazası eşim ...’a aittir ve mobilya mağazasını büyük oğlum ... işletir, diğer halı mağazasını ise ortanca oğlum ... çalıştırmaktadır. Eşim bunların başında durur ve işleri kontrol eder ancak ortanca oğlum ... sürekli alkol aldığından dolayı geçen yıl Kurban Bayramı’nda eşinden ayrıldı ve o tarihten beri bizimle birlikte kalmaktadır. Oğlum ... bizle birlikte kalmaya başladıktan sonra yine alkol almaya devam etti. Bu sebeple birçok defa ben ve diğer çocuklarım ve babası kendisini uyarmasına rağmen alkol almaya devam etti ve hemen hemen her gün eve geç ve alkollü olarak geldiği için çoğu zaman babası ile bu yüzden aralarında tartışma olurdu. Babası kendisine her defasında ‘Oğlum şu alkol almayı bırak işine gücüne bak’ diye uyarır ve nasihat ederdi. Ancak oğlum ... tüm bu uyarılarımıza rağmen yine kendi bildiğini okur, alkol almaya devam etti. Dün yani 18.04.2015 Cumartesi günü sabah saat 09.00 sıralarında evden çıkıp Uzun Çarşı içerisinde bulunan halı mağazamıza işe gitti. Akşam biz evde eşim, küçük oğlum ... ve ben yemeğimizi yedik ve saat tam olarak hatırlamıyorum ama 00.00'ı geçmişti ki ...’in kendi anahtarı olduğu için kapıyı kendisi açıp eve girdi. Ben bu sırada mutfakta bulunuyordum küçük oğlum ... kendi odasına yatmıştı. Eşim... ise yatak odamıza yatmıştı. ... eve girdikten sonra mutfakta benim yanıma geldi ben gördüğüm kadarıyla konuşma ve hareketlerinde ve yanıma geldiğinde ağzının kokusundan alkollü olduğunu anladım ve ... mutfağa benim yanıma geldiğinde bana hitaben ‘Ben şu anda tam kıvamda değilim babamla konuşacağım’ dedi. Ben de alkollü olduğundan dolayı yine herhangi bir tartışma olmasın diye ‘Oğlum hadi yat uyu sabah konuşursun. Şimdi bak baban da yattı, kardeşin de yattı, vakit geç oldu, komşulara bizi rezil etme, hadi yat’ diye ikna etmeye çalıştım ancak ... bağırarak ‘Ben babamla konuşacağım’ demesi üzerine eşim ... sesimizi duymuş olsa gerek mutfağa geldi ve ... babasını gördüğü anda babasına hitaben ‘Ben senin kadar adi şerefsiz bir insan görmedim, sen hiç sözünde durmuyorsun sen şerefsiz birisin niye sözünü tutmuyorsun’ diyerek sürekli bu şekilde babasına bağırmaya başladı. Eşim ... hiçbir cevap vermedi ve bir süre sessiz bir şekilde ...’e baktı ve yine hiçbir şey demeden tekrar dönüp odasına doğru giderken ... babasının arkasında ‘Yine masum roIü oynayıp gitme’ demesi üzerine eşim tekrar geri mutfağa geldi ve ‘Oğlum nedir senin sıkıntın söyle hadi’ dedi. Bunun üzerine ... ‘Sen sözünde duymuyorsun. Sen ne şerefsiz bir adamsın’ dedi. Bunun üzerine eşim ...’in yüzünü okşayarak ‘Oğlum hadi yatalım’ dedi fakat ... ‘Ben yatmayacağım senin anan da şerefsiz baban da şerefsiz. Sen ölemezsin sen daha çok çekersin, göreceğiz seni’ dedi. Ben de birçok defa ...'e ‘Oğlum yapma babanla böyle konuşma’ dediysem de bana ‘Sen karışma’ diye beni her defasında tersledi. Bu sırada küçük oğlum ... yanıma geldi ve bana ‘Anne sen tansiyon hastasısın, gel hadi yat’ diyerek birlikte bizim yatak odasına gittik ve birlikte yatak odasına geçip oturduk. Aradan birkaç dakika geçmişti ‘Pat’ diye bir ses duyduk ve hemen ikimiz de odadan çıktık bu sırada mutfaktan eşim ... çıktı ben eşimin elinde herhangi bir şey olup almadığına dikkat etmedim. Benden önce mutfağa ... girdi ve ‘Abim’ diye bağırmaya başladı. ‘Sen bunu nasıl yaparsın baba?’ diye bağırmaya devam etti ve o sinirle eliyle mutfağın camına yumruk atıp kırdı. Ben mutfağa doğru giderken bana ‘Anne sen gelme, abim gidiyor, hemen ambulans çağırın’ dedi. Ben yine de mutfağa girdim ve oğlum ...’i yerde kafasından kanlar içerisinde yatar durumda gördüm ve kendisine oğlum diye seslendiğinden bana hiçbir tepki vermedi. Bu sırada eşim ... telefonla aramış ki diğer büyük oğlum ... ve kocamın eniştesi ... eve geldiler. Daha sonra ambulans eve geldi ve görevliler alıp hastaneye götürdüler. Ben olayın şokunda olduğum için, eşimin, ne zaman, evden ayrıldığını görmedim, ayrıca bu zamana kadar eşim ...’de silah olduğunu hiç görmedim ve kendisi de bana evlendiğimizden bu zaman kadar hiçbir şey söylemedi. Ayrıca bu silahı ne zaman alıp mutfağa geçti onu dahi görmedim. Benin olayla ilgili olarak gördüklerim ve bildiklerim bunlardan ibarettir.”
Savcılıkta 08.06.2015 tarihinde; “Maktul benim oğlumdu. Babası ile birlikte çalışırdı. Alkol alışkanlığı olması sebebiyle akşam geç vakitlerde eve gelir, bizimle tartışırdı. Olay günü de eşim ... oturma odasında uzanırken eve geldi. Saat gece yaklaşık 00.00-01.00 aralarında iken eve geldi. Ben kapı sesine kalkıp koridorda ...'le karşılaştım. Bana babası ile ilgili sitemde bulunmaya başladı. Babasının almaya karar verdiği arabayı almaktan neden vazgeçtiğini sordu. ‘Bu gece ...'la görüşeceğim, ya ben onu öldüreceğim ya da o beni öldürecek’ dedi. Ben kendisini sakinleştirmeye çalıştım ancak o yüksek sesle ve öfkeli sesle konuştuğu için babası da onun sesine kalkıp yanına geldi. Maktul yüksek sesle eşim ...'e hitaben ‘Alçak, şerefsiz ...’ şeklinde bağırıyordu. Ölmüş annesine ve babasına da hakaret içeren sözler söylüyordu. Eşim de maktulü sakinleştirmeye çalıştı ancak maktul ısrarla öfkeli tavırlarını sürdürdü. Tartışmayı sonlandırmadı. Bir ara mutfakta masanın üzerine üç tane bıçak çıkardı. ‘Ya sen beni öldüreceksin ya da ben seni bu işi bu gece halledeceğiz, papaz babanın yanına seni göndereceğim’ şeklinde sözler söylüyordu. Ben bıçakları tekrar çekmeceye koydum sonra maktulün odasının olduğu tarafa doğru geçtik. ... yatak odasına geçti. Ben de maktulü sakinleştirmeye çalıştım ancak beni kolumdan tutup itekledi. Bu benim sesime odasında yatmakta olan küçük oğlu ... çıktı. Maktulün davranışlarından dolayı sinirli bir şekilde tepki verdi. Yaptığının doğru olmadığını söyledi. Ancak maktul ...'e de çıkıştı. Daha sonra maktul babası ...'i yanına alıp kendi odasına geçti. Orada bir süre konuştular. Odadan çıktıktan sonra kardeşi ... ile de ‘Bana neden karşı geliyorsun?’ diye tartıştı. Yine koridorda babasının boynundan tutup sıktı. ...'de maktulün arkasından tutup ...'den ayırdı. Sonrasında tekrar babasına hitaben ‘Gel seninle görüşeceklerim var. Bu gece bu işi bitireceğiz, konuşacağız, kaçma’ diyerek mutfağa beraber girdiler. Mutfağın kapısını kapattı. Ben de ...'i sakinleştirdim beraber ... ile birlikte bizim yatak odamızda oturuyorduk. Maktul sürekli böyle davranışlar sergilediği için böyle bir olayın olacağını düşünemedim. Bir süre sonra sanki bir eşya devrilmiş gibi yüksek ses duyduk. Fakat silah sesine benzeyen bir ses duymadım. Gürültü sebebiyle ... ile birlikte mutfağa koştuk. ... önce mutfağa girdi ve 'Abim. Baba nasıl böyle bir şey yaparsın?' dediğini duydum. Beni mutfağa almak istedi ve ‘Abimi böyle görmeni istemiyorum’ dedi ve öfkeyle mutfağın camına yumruk attı ve kırdı. ... mutfaktan çıkarken ‘Ambulans çağırın’ diye bağırıyordu. Ben mutfağa girdim maktul mutfak masası ile tezgâhın arasında yerde çapraz bir şekilde yatıyordu. Başından kan akıyordu. Ben eşim ...'a ait bir tabanca olduğunu bilmiyordum. Evde de hiç tabanca görmedim. Ne zaman bu tabancayı aldığını olay sırasında ne şekilde kullandığını bilmiyorum. Mutfakta olayın meydana geldiği sırada eşim ve maktul oğlum arasında ne gibi tartışmalar yaşandığını olayın ne şekilde gerçekleştiğini bilmiyorum. Olayın şoku sebebiyle mutfağa girdiğimde açıkta bıçak var mıydı hatırlamıyorum.”,
Mahkemede tanıklıktan çekinme hakkı hatırlatıldıktan sonra yeminsiz olarak dinlendiğinde; “Sanık benim eşim olur. Ölen ... ise benim oğlum. Evlendikten sonra alkol bağımlısı oldu. Eşi ile sorunlar yaşadı. Eşine kötü davrandığını öğredik. Ancak çocukları için boşanmalarına bir süre engel olduk. Olaydan kısa bir süre öncede ... eşinden boşanarak bizim evimizde yaşamaya başladı. Ancak alkol almaya devam ediyordu. Olay günüde gece saat 12.00 sıralarında evde iken ... alkollü bir vaziyette eve geldi. Bu sırada sanık içerde uyuyordu. ... elini masaya vurarak '... ile görüşeceğim, bu gece bu ... bitecek' şeklinde sözler söylüyordu. Bu seslere eşim ... uyanarak mutfakta yanımıza geldi. ... eşime yönelik olarak sinkaflı küfürler ediyordu. Ölmüş annesine, babasına küfürler ediyordu. Masanın üzerine de üç tane bıçak çıkarmıştı. Bu bıçakları göstererek 'Bu gece bu ... burada bitecek, senin o çok sevdiğin anneni babanın yanına göndereceğim' şeklinde sözler söyledi. Eşim ... mutfaktan ayrılarak yatak odasına doğru gitti. Ben de masanın üzerindeki bıçakları tekrar çekmeyece koydum. Ancak ... yatak odasına doğru giderek babasını dışarı doğru çıkardı. Bu ... burada bitecek şeklinde sözler söylüyordu. Babasının boğazını sıkıyordu. Ben kendisine müdahale etmek istediğimde ise ... beni de itti. Bu sırada oğlum ... odasından çıktı ve ...'e tepki gösterdi. Sonrasında ... babasını da alarak kendi odasına geçti. Biz de ... ile onları bizim yatak odasında bekledik. Bir süre sonra dışarı çıkınca yanlarına gittik. ... ...'e de tepki göstererek biraz önce bana kafa tutan sen miydin dedi. Sonrasında ... ... ile birlikte ...'in odasına girdi. Kapıyı tekrar kilitledi. Ben eşim ...'i o sırada yatak odasına gidip pantolonunu giydiğini fark etmedim. Ben evde eşime ait tabanca olduğundan da haberdar değildim. Bir süre sonra ... ve ... odadan çıkınca ... babasını itekleyerek tekrar mutfağa doğru götürdü ve arkadan kapıyı kilitledi. Bu olay yaşandığı süre içerisinde ... devamlı olarak babasına ve babasının ölmüş anne ve babasına küfürler ediyor ... yerlerini yakacağını söylüyordu. Bir süre sonra mutfaktan bir gürültü geldi. ... hemen o tarafa doğru gitti ben de arkasından gittim. Eşim ... mutfaktan çıktı ve hemen ambulansı arayın dedi. ... mutfağa doğru baktığında 'Baba nasıl böyle bir şeyi yaparsın?' dedi ve oradaki cama vurdu. Benim mutfağa girmeme engel olmak istedi. Ben ısrarla girmek istediğimde oğlum ...'in yerde yatar hâlde olduğunu gördüm. Olayın ilk şoku ile masanın üzerinde bıçak olduğunu fark etmedim.”, önceki ifadeleri okunarak sorulduğunda; “Olayın ilk şoku ile karakolda vermiş olduğum ifademde ...'in ilk mutfağa girdiklerinde masanın üzerine bıçak çıkardığnıdan bahsetmemiştim. Ancak şimdi verdiğim ifadem doğrudur. Bu hususu savcılık ifademde de belirtmiştim.”,
Tanık ... 19.04.2015 tarihinde saat 06.00’da Kollukta; “Dört kardeşiz, ... benim bir büyüğüm olur. Bizim ... ilçesinde iki ayrı ... yerimiz vardır. Birinde halı-mobilya-zücaciye işlerini yaparız. Ben ve ... abim İstikbal Züccaciye isimli ... yerinde durmaktayız. ... abim de halı-mobilya ... yerini takip etmekte, babamız da her ikisinde bizlerin yaptığı işlerimizi takip eder. Abim ... tahmini altı ay öncesi eşinden resmî olarak ayrıldı. Çocukları da eşinin yanında kalır. Abim bu ayrılıktan sonra bizim yanımızda, yani babam, annem ve ben olmak üzere dördümüz birlikte yukarıda verdiğim adreste kalmaya başladık. ... abim evli olduğu için evi ayrıdır. ... abim boşandıktan sonra alkol almayı biraz fazlalaştırdı. Bundan dolayı bizlere yani ailemize sıkıntı yapmaya başladı. Biz de eşinden ayrıldığı için hep alttan almaya çalıştık. Ailecek gönlünü alıyorduk. ... abim 18.04.2015 günü akşam saat 20.00 sıralarında dükkânı kapattıktan sonra bizim bulunduğumuz ... yerine geldi, yemeğe gidelim dedik ancak kendisi biraz işlerinin olduğunu, arkadaşlarının yanına gideceğini söyledi. Biz de ‘Tamam abi’ diyerek dükkânı kapattık. ... abim yalnız başına bizim yanımızda ayrıldı, nereye gittiği hakkında da bir şey söylemedi. Ben tek başıma evime, ... abim de kendi evine saat 20.30 sıralarında gittik. Evde annem ve babam vardı, birlikte yemek yedik, babam yorgun olduğunu söyleyerek saat 21.00 sıralarında oturma odasında uzanarak uyuklamaya başladı. Annem de evde oturuyordu, ben de biraz hava almak için evden ayrıldım, arabamla şehir içinde biraz turladım. Tekrar saat 23.00 sıralarında eve geldiğimde babam yine uzandığı yerde oturma odasında uyuyordu, annem de mutfakta yalnız başına oturuyordu, ... abim henüz eve gelmemişti. Ben de saat 23.30 sıralarında kendi odama giderek yatağa uzanıp uyudum. Tahmini saat 01.30 sıralarında ... abimin eve geldiğini sesinden anladım, abim yine alkollüydü, alkolün etkisi ile çakırkeyifli olarak annem ve babamla konuştuklarım duydum, ne konuştuklarını tam olarak duymadım, sadece mutfakta sesleri geliyordu. Ben bunların seslerini duyunca uykum kaçtı, yatakta telefonumla meşgul oldum. Tahmini yarım saat kadar telefonumla meşgul oldum. Bunların konuşması hâlen devam ediyordu. Abimle babam birbirlerine sitemkar şekilde konuşuyorlardı. Bu tip konuşmalar daha önceden de olduğu için ilk etapta gitmek istemedim. Ancak konuşmaları biraz uzayınca yanlarına yani mutfağa geldim. Mutfakta ortama ‘Ne yapıyorsunuz gecenin bu saatinde?’ dedim. ... abimi alarak odasına götürdüm. Odasında abimle 2 dakika kadar sakinleştirmek için konuştum, nerede olduğunu, niye bu kadar içtin, derdin ne abi dedikten sonra odasından çıkıp yatak odasına geçtim. Yatak odasında annem vardı, babam da ara holde kapının önünde bekliyordu. Ben yatak odasında anneme ‘Ne oldu anne, ne konuştunuz?’ diye sorduğumda, annem ‘Yine oğlum içip gelmiş, yine sitem ediyor’ dedi. Ben bu esnada babam ve ... abimin tekrar salona geldiklerini düşünüyordum. Yatak odasında ben annemle konuşurken tabak çanak kırılma sesi gibi yüksek bir devrilme yani eşya düşme sesi duydum. Yatak odasından çıktığım esnada babamın mutfaktan çıktığını gördüm, elinde herhangi bir nesne görmedim, tam olarak dikkat etmedim. Babamla karşı karşıya geldiğimde bana hiçbir şey söylemedi. Ben hemen mutfağa girdim. ... abimin mutfak içinden buzdolabı ile masa arasında yerde kanlar içinde yattığını gördüm. Abi diye seslendim fakat bana cevap veremedi. Abimin başında ‘Baba ne yaptın sen?’ diye bağırdım. Abimin şakak kısmının şiştiğini fark ettim. Benim sesimi duyan annem yanımıza gelmek istedi, ben de annem durumu görmesin diyerek annemi içeri almadım. Ancak annem ısrarcı olunca içeri girdi, abimin kafasının sol şakak tarafından kanlar akıyordu. Babamın ise nerede olduğunu hatırlamıyorum. Annem abimin ağzına su vermeye çalıştı, ellerini tuttuk, akabinde ... abimi telefonumla aradım, telefonda ‘Abim ölüyor, abi çabuk gel’ dedim. Kısa bir müddet sonra ... abim yanımıza geldi. ... abim hemen 112’yi aradı, 112 gelip abimi evden hastaneye götürdü. Biz de kendi araçlarımızla hastaneye gittik. Babamız bu esnada evde yoktu. Sonradan Emniyete gittiğini öğrendik. Ben evimizde daha önceden hiç silah görmedim, babamın bu silahı nereden temin ettiğin bilmiyorum. ... abimin de silahı yoktu.”,
Savcılıkta 08.06.2015 tarihinde; “Maktul benim abim olurdu. Alkol alışkanlığı olması sebebiyle geç vakitlerde eve gelir, tartışma çıkarırdı. Olay günü de ben odamda yatarken saat 00.00-01.00 aralarında eve gelmiş. Babam ile tartışmaya başlamış. Ben bu tartışma seslerine ve annemi koridorda ittiği sırada annemin çığlığı üzerine odamdan çıktım. Çıktığımda annem yere düşmüş inliyordu. Ben de bunun üzerine abime yaptığının doğru olmadığını söyledim. Aramızda bu şekilde bir diyalog geçti. Hatta maktul babamı koridordaki duvara sıkıştırmış boğazını sıkmakta ve ‘Sana kolay ölüm yok ...’ derken gördüm. Ben hemen müdahale edip maktulü arkasından kavrayıp babamın üzerinden çektim, ayırdım. Bir süre sonra maktul tekrar babamı alıp kendi odasına geçti orada bir süre konuştular ancak ne konuştuklarını bilmiyorum. Ben de bu sırada annemle yatak odasına geçtim onunla ilgileniyordum. Bir süre sonra odadan çıktılar. Maktul bana hitaben ‘Sen kim oluyorsun da bana yumruğunu kaldırıyorsun’ diye benimle tartışmaya girdi. Sonra beni alıp odasına götürdü. Kapıyı kilitledi. Babamla ilgili olarak ‘Ya ben ...'ı öldüreceğim ya da o beni öldürecek, verdiği sözleri tutmuyor, ben şimdi dışarı çıkacağım dükkânları ateşe vereceğim, mezardaki anasını da alıp buraya getireceğim. Onun ölümü öyle kolay değil’ şeklinde ifadeler kullandı. Ben kendisini sakinleştirmeye çalıştım ancak sakinleşmiyordu. Israrla ‘Bana vur’ diye benden kendisine vurmamı istedi. Ben de ‘Neden vurayım?’ diye karşılık verdim. Daha sonra ‘Seni sildim’ deyip odadan çıkarttı. Bir süre sonra annem babam ve benim bulunduğum yatak odasına gelip ‘Benim arkamdan mı konuşuyorsunuz?’ deyip yine hakaretlerde bulundu. Babamı alıp mutfağa götürdü. ‘Seninle konuşacaklarımız bitmedi ... öyle kaçmak yok’ dedi. Ben annemle yatak odasında kaldım. Sık sık böyle hadiseler yaşadığımız için kötü bir olay olacağını aklıma getirmedim. Babamla mutfağa geçtiler. Mutfak kapısının kapanma sesini duydum. Mutfakta yüksek sesle tartıştıklarını duyuyordum ne konuştuklarını duymadım. Yaklaşık 10 dakika civarında bir zaman geçti. Sanki bir eşya devrilmiş gibi şiddetli bir ses üzerine birden odadan çıkıp mutfağa doğru koştum. Mutfak kapısının önüne geldiğimde kilitlenmiş kapıyı babam açtı. Babam mutfaktan çıktı, bir şey söylemedi. Kapı açılınca ben içeride mutfak masası ile tezgâhın arasındaki bölümde uzanmış başından kan akar vaziyette gördüm. Abimi o şekilde görünce ‘Baba sen ne yaptın?’ diye bağırdım. Öfke ile mutfak camına yumruk attım. Babam da ‘Ambulansı çağırın’ diyordu. O sırada elinde silah görmedim. Ben olayın şoku sebebiyle direkt abimin yanına oturduğum için mutfakta masada veya tezgâhta bıçak var mıydı yok muydu hatırlamıyorum. Olay sırasında silah sesi olarak bir ses duymadım. Yalnız bir eşya devriliyormuş gibi şiddetli bir ses duydum. Maktul ile babam arasında nasıl bir mücadele oldu olayda maktul tarafından bıçak kullanıldı mı bu hususlara ilişkin tanıklığım yoktur. Maktulün silahla ne şekilde vurulduğunu da görmedim. Olay gerçekleştikten sonra mutfağa girdim. Olayda kullanılan silah ile ilgili ne şekilde temin edildiği nerede muhafaza edildiği kimden alındığına ilişkin hiçbir bilgim bulunmamaktadır. Babam kendisine ait bir silah olduğundan hiç bahsetmedi. Ben de evde bu zamana kadar bir silah görmedim. Olduğunu da bilmiyordum.”,
Mahkemede tanıklıktan çekinme hakkı hatırlatıldıktan sonra yeminsiz olarak dinlendiğinde; “Sanık benim babam olur. Maktul ... ise abimdi. Abim sık sık alkol almaya başlamıştı. Eşi ile boşandıktan sonra da bizim evde yaşamaya başladı. Alkol bağımlılığı yüzünden sık sık bizimle tartışıyordu. Babamla da aynı şekilde tartışmaları vardı. Olay günü gece evde odamda iken babam da oturma odasında uyuyordu. Birden abimin geldiğini ve bir şeylere yine sitem ettiğini duydum. Ancak ne konuştuğunu anlamadım. Bir süre sonra babamın da sesi geldi. Bağrışma sesleri artınca odamdan dışarı çıktım. Ben çıktığımda abim ... annemi itiyordu. Ben hemen kendisine müdahale ettim ve anneme böyle davranmaması gerektiğini söyledim. Bana da tepki gösterdi. Daha sonra da babamı duvara yaslayarak boğazından sıktı. ‘Ölümün böyle kolay olmayacak ..., bu gece ya sen öleceksin, ya ben öleceğim’ şeklinde sözler söyleyip hem babama hem de babamın ölmüş anne ve babasına yönelik olarak sinkaflı küfürler ediyordu. Ben abimin belinden tutarak babamdan uzaklaştırmaya çalıştım. Abim, babamı kendi odasına doğru götürdü ve kapıyı kilitledi. Ben de yatak odasında annemin yanına gittim. Bir süre sonra abim çıkarak bana neden müdahale ettiğimi sordu ve ‘Hadi bana vur’ şeklinde sözler söyledi. Sonra onun odasına birlikte girdik. Burada da aynı şekilde sözleri bana söyledi. Ben de kendisine vurmayacağımı söyledim. Bana ‘Seni sildim’ diyerek odadan dışarı çıkmamı söyledi. Ben odadan dışarı çıktıktan sonra bu sefer de abim babamı mutfağa doğru götürdü. Yaklaşık 20 dakika geçtikten sonra yanımdaki annem ile birlikte büyük bir ses duyduk. Ancak tabanca sesine benzemiyordu. Ben telaşlanarak mutfağa doğru gittim. Babam mutfağın kapısını açtı. ‘Hemen ambulansı çağırın’ dedi. Ben mutfaktan içeri baktığımda abimin yerde yattığını gördüm. Ve o anki sinirle oradaki cama vurdum. Arkamdan gelen annemi mutfağın içerisine girmesine engel olmaya çalıştım. Hemen ambulansa haber verdik. Daha sonra evimize abim ... geldi. Ben mutfağa ilk girdiğimde o anki şokla masanın üzerinde bıçak olup olmadığını görmedim. Hemen abimin yanına doğru gittim.”,
Tanık ... 19.04.2015 tarihinde saat 06.30’da Kollukta; “Ben evliyim ve iki çocuğum vardır. ... ilçesinde İstikbal Mobilya bayisiyim. 4 kardeşiz. Ben, anne ve babamdan ayrı ikamet ederim. Kardeşim ... ve ..., babam ve annemle birlikte ikamet ediyorlar. Bugün saat 20.00 sıralarında kardeşim ... kendi dükkânını kapatıp benim dükkânıma geldi. Daha sonra arkadaşlarımla buluşacağım diyerek ben de dükkanı kapattıktan sonra ayrıldık. Ben kendi evime gittim. Biraz dinlendikten sonra saat 23.00 sıralarında uyudum. Ben uyurken saat 02.00 sıralarında 532 394 48 68 no'lu telefon ile beni aradı. ‘Oğlum acele buraya bir gel’ dedi. Ben de ‘Hayırdır.’ dedim. Babam bana yine ‘Oğlum sen acele bi gel buraya.’ deyince ben de hemen arabama binip babamın ikametine gittim. İkamete girdiğimde babam ... evin içinde koridorda gidip geliyordu. ‘Noldu burda?’ dediğimde kardeşim ...’ı mutfakta yerde yüzüstü uzanmıştı. Başından yaralandığını gördüm. Annem ve kardeşim ... ise ...’in başında bekliyorlardı. Ben hemen kendi telefonumdan 112’yi aradım. 15 dakika sonra 112 ekipleri gelerek kardeşim ...’i hastaneye götürdüler. Ben içeri girdikten sonra babam ile hiç konuşmadım. Hepimiz şoka girmiştik. Anneme ne olduğunu sordum annem bana 112’yi aramamı söyledi. Konu ile ilgili bir şey söylemedi, evin içerisinde mutfak kısmında yerde kan vardı. Herhangi bir boş kovan ve silah görmedim. Daha sonra biz araba ile hastaneye giderken yolda kardeşim ..., babam ...’ın kardeşim ...’i silah ile yaraladığını bana söyledi. Ben babamın ve kardeşim ...’in silahının olup olmadığını bilmiyorum.”,
Mahkemede; “Sanık benim babam olur. Maktul ise kardeşimdi. Kardeşim alkol alması nedeniyle ailenin tüm fertleri ile sıkıntı yaşıyordu. Olay gecesi de evimde iken babam beni telefonla aradı ve bana hemen eve gel dedi. Ben de aracımla babamların evine gittim. İçeri girdiğimde kardeşimin mutfakta kanlar içinde olduğunu gördüm. Daha sonra ambulans geldi ve kardeşimi ambulansa bindirdik. İlk mutfağa girdiğim anda olayın şoku ile yerde veya masada bıçak olup olmadığını fark etmedim.”,
Tanık ... Kollukta; “... benim babam olur ... ise erkek kardeşimdir. Kardeşim ... sürekli olarak alkol alan bir insan olduğu için eşiyle aralarında sorun oldu ve bu yüzden geçen yıl eşinden ayrıldı ancak kardeşim alkol almaya devam etti ve babamla da sürekli alkol aldığından dolayı tartıştıklarını duyuyordum. Dün yani 19.04.2015 günü saat 01.30 sıralarında babam beni cep telefonumdan aradı ve telefonu açtığımda bana ‘Kızım ben ...’i vurdum hemen gelin’ dedi ve telefonu kapattı. Ben de hemen eşimle babamların Kazım Karabekir Caddesi üzerinde bulunan evine gittik ve içeriye girdiğim zaman mutfakta kardeşim ...’in kafası kanlar içerisinde yerde yatar durumda gördüm ve bu olayı şoku içerisinde kendimden geçtim. Daha sonra gelen ambulansla kardeşimi hastaneye götürdüler. Ben eve geldiğimde, babamı hiç görmedim. Bunun dışında olayla ilgili bilgim ve görgüm yoktur.”,
Mahkemede; “Sanık benim babam olur. Maktul ise kardeşim. Kardeşim ... sık sık alkol alması nedeniyle babama kötü muamelede bulunuyordu. Hatta bir keresinde bizde kaldığında ‘O ... buraya gelecek’ diyerek babamı yatağından kaldırtarak bize getirmişti. Olay günü de babamın beni telefonla araması üzerine evine gittim. Babam apartmanın önünde idi. Evden içeri girdiğimde ise kardeşimin yerde kanlar içinde olduğunu gördüm. O anki şokla yerde veya masada bıçak olup olmadığını fark etmedim.”,
Tanık ... Kollukta; “... benim eşimin abisi yani kaynım olur. ... ise ...’in oğludur. ... sürekli alkol aldığı, düzensiz bir hayatı olduğu için geçen yıl Kurban Bayramı’nda eşinden ayrıldı kendisini alkole verdiğinden dolayı kaynım ... ile sürekli aralarında tartışma olduğunu biliyor ve duyuyordum. 19.04.2015 günü gece saat 01.30 sıralarında cep telefonum çaldı, ben uyandım ve eşim Emine de uyandığı için telefonu eşim açtı ve bir anda eşim ‘... sen yaptın?’ diye bağırdı. Ben de ne oldu diye sorduğumda bana kardeşi ...’in oğlu ...’i vurduğunu söyledi. Bunun üzerine hemen arabayla ...’in evine gittik ve içeriye girdiğimizde ...’in elinde küçük bir silah vardı ve bizi görünce silahı kafasına dayadı ve ben hemen ani bir hareketle silahı ... elinde aldım ve önce şarjörünü çıkarttım ve mekanizmasını çektiğim zaman namluda bulunan bir dolu mermi yere düştü ve silahı, mermileri ve şarjörü ceketimin cebine koydum. ...’i evden alıp dışarıya çıkarttım kendisine ne olduğunu sorduğumda bana akşam oğlu ...’in alkollü olarak eve geldiğini ve mutfakta konuştukları sırada ...’in ölmüş olan anne ve babasına küfrettiğini ve kendisini 4. kattan mutfağın penceresinden atmaya çalıştığını bu sebeple kendisini kaybettiğini ve silahla bir el oğluna ateş ettiğini bundan sonrasını hatırlamadığı söyledi. ‘Beni biraz hadi dolaştır hava alayım’ dedi. Bunun üzerine yaya olarak çarşıya doğru geldik ve PTT binası yanına geldiğimizde ...’i cep telefonundan bir polis aradı ... de PTT yanında olduğumuzu söyledi ve bir müddet sonra görevli polisler geldiler. Ben polisler yanımıza geldiğinden ...’in elinden almış olduğum küçük tabanca, mermiler ve tabancanın şarjörünü gelen polisler teslim ettim. Bunun dışında olayla ilgili bildiğim ve görgüm yoktur.”,
Mahkemede; “Sanık benim eşimin kardeşi olur. Maktul ...'in sık sık alkol alması nedeniyle sıkıntılar yaşadığını ve ailesi ile tartıştığını biliyordum. Olay günü de gece 01.30 sıralarında telefon çaldığında telefonu eşim açtı. Sanığın oğlu ...'i vurduğunu söyledi. Ben hemen sanığın evine gittim. İçeri girdiğimde sanık tabancayı başına dayamış ve donmuş vaziyette idi. Ben intihar edebileceğini düşündüğüm için tabancayı hemen elinden aldım ve onu dışarı çıkardım. Sanık o sırada bana ...'in, ölmüş anne ve babasına küfrettiğini mutfakta kapıyı kiletleyip kendisini aşağı atmak istediğini, bıçakla kendisine saldırdığını ve bu yüzden silahla ateş ettiğini bana anlattı. Benim bu konudaki bilgim ve görgüm bundan ibarettir.”,
Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Kollukta, Savcılıkta ve tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde susma hakkını kullanan sanık ... Savcılıkta 01.06.2015 tarihinde; “Maktul benim dört çocuğumdan birisiydi. Askerlik yaptıktan sonra bana ait mağazalardan birinde benim yanımda birlikte çalışıyorduk. Alkol alışkanlığı başladı. Alkol sebebiyle eşiyle de arasında sık sık tartışma oluyordu. Eşini darbetmeye başladı ve şiddetli geçimsizlik başladı. Bu sebeple de olaydan yaklaşık 6 ay önce de eşiyle anlaşmalı olarak boşandılar. Rahatsızlığının tedavisi için ...'da ve ...'da doktora götürdük. Manik depresif bozukluk vardı. Ancak tedavi için kullanılacak ilaçların alkol kullanmaksızın alınması gerekiyordu. Fakat maktul ilaç kullanmayı kabul etmedi. Bu sebeple tedavisi de olmadı. Alkol kullanımı sebebiyle ceza alıp ehliyeti elinden alındı. Ehliyetsiz olduğu hâlde araç kullanmaya devam ediyordu. Ben de başına bir ... açılır diye kullanmakta olduğumuz aracı sattım. Bu durumdan rahatsız oldu. Alkol kullanmasını önlemek için gerek biz gerek çevredeki dostlarımız yardımcı olmaya çalıştı ancak alkolden vazgeçmedi. Alkol alıp geç saatlerde birlikte kaldığımız evde huzursuzluk çıkartıyordu. Ancak olay gününe kadar bu tip tartışmaları biraz hoşgörülü davranıp onu sakinleştirmek suretiyle çözebiliyorduk. Olay günü diğer oğlumla birlikte yeni bir araç almak için ...'ya gittik. Fakat ben o gün gördüğüm rüyanın etkisinde kalarak, olumsuz şeyler yaşayabileceğimizi düşünüp, araç almaktan vazgeçtim. Zannediyorum bu araç alma işinden vazgeçtiğim için bana biraz tepkiliydi. Olay günü ... yerinden bahçemizin bulunduğu yere gittim. Bahçe ile uğraştıktan sonra akşam eve geldim. Evden oturma odasına uzandım. Küçük oğlum ... de evde odasındaydı. Ayrıca eşim de evdeydi. Akşam ilerleyen saatlerde maktul ... eve geldi, evde annesi ile konuşmalarını duydum. ‘Bugün burada her şey hallolacak, ben ...'la görüşeceğim, bana verdiği sözleri tutmadı, ya o ölecek ya ben öleceğim’ şeklinde sözler söylüyordu. ... bu tip sorunları sürekli çıkardığı için ilk başta fazla önemsemedim. Fakat annesine ısrar ederek konuşuyordu. Daha sonra ben oturma odasından mutfağa geldim. Mutfakta bana hitaben ‘Bugün burada her şey bitecek, ya sen öleceksin ya ben’ dedikten sonra ayrıca ağza alınmayacak küfürlerle hitap etmeye başladı. Ölmüş anne, babama ayrıca kendi annesine, bana sinkaflı küfürler etti. Ben sakinleştirmek için gayret sarfettim. Küfür etmemesini söyledim. Ancak o diğer zamanlardaki gibi sakinleşeceğe benzemiyordu. Israrla küfrediyordu. ‘Sen benim babam değilsin’ diyor, eşini, beni, aile fertlerinin hepsini öldüreceğini, dükkânı, evi ateşe vereceğini söylüyordu. Mutfak çekmecesinden bıçak çıkarıp masanın üzerine koydu. Masanın üzerine vurdu ‘... bugün bu bıçakla öleceksin’ dedi. Daha sonra bir sigara yaktı ve sigaranın dumanını öfkeli bir şekilde yüzüme savurarak tehditlerini sürdürdü. Bu sırada eşim de yanımızdaydı. ...'e böyle davranmaması hususunda yalvarıyordu. Ben daha sonra yatak odasına geçtim. Fakat maktul ... yatak odasına gelip benim kolumdan tutup kaldırdı. ‘Kaçmakla benim elimden kurtulamazsın, bana masum rolü yapma bu gece öleceksin’ dedi. Beni koridora çıkardı. Ben yine kendisini sakinleştirmeye çalıştım ancak aynı sözler ve davranışlara devam ediyordu. Koridora çıktığımızda annesi de olaya müdahil olmaya çalıştı ancak annesini de itekledi. Bu gürültüye diğer oğlum ... uyandı. O da abisine tepki verince, ona da hakaret etmeye başladı. ‘Sen bana karşı gelemezsin sen kim oluyorsun’ şeklinde bağırmaya başladı. Sonra ...'le birlikte ...'in odasına girdik. Odanın kapısını içeriden kilitledi. Üzerini değiştirip eşofmanını giydi. Yine bana aynı şekilde tehditleri ve hakaretleri sürdürdü. Ben de ne istiyorsa onu yapacağımı araba istiyorsa araba satın alacağımı söylüyordum. Daha sonra odadan çıktık. Bu arada kendisine tepki veren diğer oğlum İbranim'in odasına geçti. Yine kapıyı içeriden kilitledi. Ben de bu arada yatak odasına geçmiştim. Ben maktulü önceki yaşadığımız tartışmalı hâlinden daha ciddi ve tehlikeli gördüğüm için çok endişelendim. Kötü bir şey yapmasından korktuğum için yatak odasında muhafaza ettiğim ruhsatsız tabancayı yanıma aldım. Üzerimi değiştirdim. Tabancayı da pantolonumun cebine koydum. Daha sonra koridorda ..., ... ve eşimle birlikte aynı ortamda bulunurken, ... beni mutfağa çekti. Mutfağın kapısını içeriden kilitledi. Zannediyorum ... ile eşim de her zamanki olağan tartışma olayı olacak düşüncesiyle mutfağın kapısına gelmediler veya içeriye girmeye çalışmadılar, bizi baş başa bıraktılar. Üzerime aldığım tabanca ile ilgili ne eşimin ne de diğer oğlum ...'in hiçbir bilgisi yoktur. Mutfakta maktul ... çekmeceden üç tane bıçak çıkardı. Bunları masanın üzerine koydu. Yine tehditlerini sürdürdü. Aynı şekilde sinkaflı hakaretlerini söyledi. Ben kendisini sakinleştirmeye çalışsam da sakinleşmedi. Bıçaklardan küçük olanını aldı. ‘Seni o..pu annenin, o sakalını sinkaf ettiğim pezevenk babanın yanına göndereceğim' dedi. Bıçağı boğazımı hedef alarak sol eli ile savurdu. Ben bıçaktan korunmak için tezgâhla masanın arasına doğru kendimi geri çektim. Bıçak beni sıyırdı geçti. Daha sonra büyük bıçağı aldı 'Hangisiyle ölmek istersin' dedi. Biz mutfakta karşılıklı olarak masanın etrafında bulunuyorduk. Bıçakla yine boğazıma hamle yaptı. Aramızda masa olduğu için ve ben kendimi geri çektiğim için yine isabet ettiremedi. Bana hitaben 'Altına etmedin mi?' şeklinde sözler söylüyordu. Ben de artık öldürüleceğim korkusuyla kelimeişehadet getiriyordum. Onun beni öldürmeye kararlı olduğunu hepimize zarar verebileceğine kanaat getirdiğim için cebimde bulunan tabancayı sırf onu korkutmak, zarar vermesini engellemek amacıyla cebimden çıkardım. Aslında onu hedefte almaksızın tabancayı doğrulttum. Fakat çok hareketli olduğu için benim de silah kullanma alışkanlığım olmadığı için bir anda tetiğe dokunup ateş etmiş oldum. Bu sırada ... elinde bıçakla yere düştü. Vurulduğunu anladım. Bıçağı yerden alıp, masanın üzerine koydum. Ben olay sebebi ile şuurumu kaybettim. Mutfaktan çıktım. Bu sırada oğlum ... mutfağa girdi. ...'i o hâlde görünce '’Baba sen ne yaptın?’ diye bağırdı. Oturma odasına geçtim. Telefonu alıp eniştem ...'yi aradım, gelmesini istedim. Daha sonra oğlum ...'yi aradım. Eniştem ... eve geldi. Onunla birlikte bulunurken olayın şoku sebebiyle silahı kendi başıma dayayıp intihar etmeyi düşünürken ... silahı elimden aldı. Daha sonra birlikte dışarı çıktık. Dışarıda bir müddet sonra polise kendim teslim oldum. Olayda kullandığım silah yaklaşık 30-35 yıl önce şu anda rahmetli olan bir askerlik arkadaşım tarafından bana hediye edilmiş bir silahtı. Ruhsatı bulunmamaktadır. Üzerime atılı bulunan suçu bu hâliyle kabul ediyorum, suç işleme kastım yoktu.”,
Mahkemede; “Benim dört çocuğum vardır. Maktul ... de üçüncü çocuğumdu. Kendisi evlendikten sonra alkol almaya başladı. Alkol bağımlısı oldu. Eşine kötü davramaya hatta onu darbetmeye başladı. Alkolün etkisi ile ailemizdeki herkese karşı fevri davranışlarda bulunuyordu. Bize kötü sözler söylüyordu. Sinkaflı küfürler ediyordu. Ben kendisini birçok kuruma götürdüm ve bu alkol bağımlılığından kurtarmak istedim. Ancak ... tedavi olmadı. En son olarak da olay tarihinden önce eşi ile anlaşmalı olarak boşandılar ve ... bizim evimizde kalmaya başladı. Alkol almaya devam ediyordu. Her geldiğinde bize küfür içeren sözler söylüyordu. Alkollü araç kullanması nedeniyle ehliyeti alınmıştı. Bunun için bize ait arabayı bile satmak zorunda kaldık. Daha sonra ise belki bu alkol bağımlılığından kurtulur diye bir araba almaya karar verdik. Diğer oğlum ... ile birlikte ...'ya alacağımız arabayı teslim almak için gitmek üzere iken ...'e o gece rüyamda ailemizin fertlerinin trafik kazası geçirdiğini kötü bir rüya gördüğümü anlattım ve araba almaktan vazgeçtiğimi söyledim. Arabayı almadan ...'ye geri döndük. Ertesi gün ... yerine geldiğimde ...'in bu nedenden dolayı oldukça fevri olduğunu fark ettim. Bunun üzerine ben de ... yerinden ayrılarak bahçemize gittim. Akşam eve geldiğimde yorgunluğun etkisi ile oturma odasında televizyon karşısında uyuyakaldım. Evde eşim... ve oğlum ... de vardı. Bir süre sonra oğlum ...'in sesini duydum. Uyanıp odadan çıktığımda ...'in annesine sinkaflı küfürler ettiğini ve ‘Bugün burada her şey bitecek, ya ... ölecek ya ben öleceğim’ şeklinde sözler söylediğini duydum. Ben de eşim ve ...'in bulunduğu mutfağa gittim. ... bana da aynı şekilde ‘Bugün burada her şey bitecek, ya sen öleceksin, ya ben’ şeklinde sözler söyleyip ölmüş anneme ve babama yönelik olarak sinkaflı küfürler etti. Ayrıca bana ‘Sen benim babam değilsin, aile fertlerinin hepsini öldüreceğim, dükkânları yakacağım’ şeklinde sözler söyleyip çekmeceden çıkardığı üç tane bıçağı masanın üzerine koydu. Bana ‘Bunların hangisi ile ölmek istersin’ dedi. Ben ...'in her zamanki hâlinden daha fevri olduğunu ve yatışmadığını gördüm. Hemen yatak odama gittim. ... de arkamdan yatak odasına gelip ‘Kaçmakla kurtulamazsın’ dedi ve beni dışarı çıkardı. Bu sırada eşim müdahale etmek isterken ... annesini itekledi beni boğazımdan tuttu daha sonra yanımıza odasında olan oğlum ... geldi. Abisine neden böyle yaptığını sorunca ... de ...'e ‘sen kim oluyorsun’ şeklinde sözler söyledi. Daha sonra beni kendi odasına doğru götürdü. Odanın kapısını kilitledi. Eşofmanını giydi. Bu sırada da aynı şekilde küfürlerine ve tehditlerine devam ediyordu. Ben kendisinin öptükten sonra ne isterse alacağımı söyledim ve ...'in odasından dışarı çıktık. ... beni bırakarak ...'in odasına geçti içerken kapıyı kilitledi. Ben ...'in o akşam kötü şeyler yapabileceğini düşündüğüm için yatak odama gittim ve burada yaklaşık 30-35 sene önce bir asker arkadaşımın bana verdiği ruhsatsız tabancayı yanıma aldım. Pantolonumu giydim. ... dışarı çıkarsa onunla gidebileceğimi düşündüm. Tabancayı pantolonumun cebine koydum. ... yanıma gelerek beni mutfağa doğru çekti. Mutfağın kapısını içerden kilitledi. Biz ilk olarak mutfakta iken ...'in masanın üzerine koyduğu bıçakları annesi tekrar çekmeceye koymuştu. Ancak mutfağa tekrar girdiğimizde ... aynı bıçakları masanın üzerine çıkardı. Bana aynı şekilde sinkaflı küfürler etti. Ölmüş anne ve babama küfretti. Eline aldığı küçük bıçağı boğazıma doğru bir kez savurdu ben kendimi geri doğru çekince bıçak bana isabet etmedi. Sonra bu bıçağı ikinci kez bana savurdu. Daha sonra eline büyük bıçağı aldı. ‘Hangisi ile ölmek istersin?’ dedi. Bu büyük bıçakla da bana hamle yaptı ve bana ‘Altına işemedin mi?’ dedi. Ben ölüm korkusu ile kelimeişehadet getirdim. Ve o anki can korkusu ile cebimde bulunan tabancayı çıkartarak ...'in yan tarafına doğru ateş etmek istedim. Ancak ... bu sırada sürekli hareketli olduğu için mermi ona isabet etti ve elinde büyük bıçak olduğu hâlde yere düştü. Ben bu bıçağı yerden alarak tekrar masanın üzerine koydum ve kapıyı açarak eşime ve oğlum ...'e yetişin dedim. Sonrasında ise şuurunu kaybetti. Oğlum ... ve eniştem...'yı aradım. Eniştem eve geldiğinde o anki şokla tabancayı kafama dayayıp intihar etmek istedim. Eniştem müdahale ederek bana engel oldu. Sonrasında ...'i hastaneye götürdüler. Ben de emniyete teslim oldum. Bu olaydan dolayı çok üzgünüm.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Meşru savunma, 5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
"Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "Korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
Hükmün gerekçesinde; "…Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir.
Esasen, kanunlarımızda mala karşı saldırılarda da meşru savunmayı kabul eden hükümlere yer verilmiş olması kurumun bu şekilde düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir…" açıklamalarına yer verilmiştir.
Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, ... Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, ..., 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, ..., 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (Osman Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
TCK'nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Saldırıya ilişkin şartlar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır.
b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin şartlar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "Sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılması TCK’nın 27. maddesinde;
"(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddesinin ikinci fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde "Beraat" kararı değil, anılan maddenin birinci fıkrasına göre indirimli ceza veya ikinci fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "Ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
TCK’nın 27. maddesinin ikinci fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
3- Savunmaya ilişkin şartlardan "ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, "Heyecan, korku veya telaşa" kapılarak meşru savunmada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
65 yaşındaki sanık ...’ın ... (...) ilçesinde bulunan mobilya ve halı mağazalarını, oğulları olan maktul ..., tanıklar ... ve ...’la birlikte işlettiği, 34 yaşındaki maktul ...'ın 6 ay önce eşinden boşandığı, maktulün boşandıktan sonra babası sanık ..., annesi tanık ... ve kardeşi tanık ... ile aynı evde yaşamaya başladığı, maktulün alkol alışkanlığı bulunması nedeniyle babası olan sanık ... ile sık sık tartışma yaşadığı, sanığın maktuldeki alkol bağımlılığı ve daha önce de alkollü olarak araç kullanması yüzünden ehliyetinin geri alınması nedeniyle maktulün kullandığı aracı sattığı, bu olay nedeniyle sanık ile maktulün arasının daha da bozulduğu, sanığın, maktule yeni bir araba alacağına dair söz verdiği, 19.04.2015 tarihinde araba almak için ...’ya giden sanığın, önceki gece gördüğü rüyanın etkisinde kaldığını söyleyerek araba almaktan vazgeçip geri döndüğü, sanığın araba almadığını öğrenen maktul ...’in, gece saat 00.00 sıralarında 1,45 promil alkollü hâlde eve geldiği, o esnada tanık...’nın mutfakta, tanık ...’ın kendi odasında, sanık ...’ın da yatak odasında bulundukları, eve giren maktul ...’in önce mutfağa geçerek annesi tanık.... ile konuştuğu, sanık ...’in araba almaması nedeniyle verdiği sözü tutmadığından bahsederek ona küfredip bağırdığı, sesleri duyan sanık ...’in, odasından çıkarak mutfağa gittiği, bunun üzerine maktulün, sanığa sinkaflı küfürler ederek bağırıp çağırdığı, yine sesleri duyan tanık ...’in de mutfağa gittiği, maktul ile tanık ... arasında da tartışma yaşandığı, maktulün önce sanıkla birlikte sanığın yatak odasına gittikleri, maktulün kapıyı arkadan kilitlediği ve yatak odasında bir süre tartıştıkları, arkasından maktulün, kardeşi tanık ...’in odasına gittiği ve onunla da tartıştığı, bu sırada sanık ...’in yatak odasında bulundurduğu ruhsatsız tabancasını yanına aldığı, tanık ...’in odasından çıkan maktul ...’in, sanık ...’le birlikte mutfağa geçtikleri, tanık...’nın da yatak odasına gittiği, mutfakta baş başa kalan sanıkla maktul arasında tartışmanın devam ettiği, maktulün, sanığa ve onun ölmüş anne ve babasına küfürler ettiği bu tartışma sırasında sanığın yanına aldığı ruhsatsız tabancasını çıkararak maktule bir el ateş ettiği, başına isabet eden mermi çekirdeği nedeniyle maktulün yere yığıldığı, sesleri duyan tanıklar... ve ...’in hemen mutfağa gidip yerde yatan maktule müdahale ettikleri, sanık ...’in telefonla eniştesi tanık ... ve diğer oğlu olan tanık ...’ı arayarak olaydan bahsedip eve gelmelerini istediği, hemen eve gelen tanık ...’nin maktulü görmesi üzerine 112’yi arayarak ambulans çağırdığı, tanık .... ile dışarıya çıkan sanık ...’in ise yanlarına gelen polislere olayda kullandığı tabancayla birlikte teslim olduğu, hastaneye kaldırılan maktul ...’in, sol temporal bölgeye isabet edip 0,5 cm çapında yara oluşturan ve sağ temporal adele içerisinde kalan mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kemik kırıkları, beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması sonucu 23.04.2015 tarihinde öldüğü, sanığın, maktulün kendisini ölümle tehdit ettiğini, mutfak masasına 3 adet bıçak koyduğunu, bu bıçaklardan hangisiyle ölmek istediğini sorduğunu, bıçaklardan birisini eline alarak saldırdığını, bu nedenle kelimeişehadet getirmeye başladığını, maktulün son saldırısı üzerine tabancasını çıkartıp ateş ettiğini savunduğu olayda; savcılık ve mahkemede tanıklıktan çekinme haklarını kullanmayan ... ile ...'ın kollukta bilgi veren sıfatıyla verdikleri ilk ifadelerinde sanığın savunmasını doğrulamayarak ve maktulün sanığı bıçakla tehdit edip üzerine yürüdüğünden bahsetmemeleri, kollukta, savcılıkta ve sorguda susma hakkını kullanan sanığın tekrar çıkarıldığı savcılıkta verdiği ilk ifadesinden sonra tanıklar... ve ...'in sanığın savunması doğrultusunda ifadelerini değiştirmeleri, maktulün bıçakla üzerine saldırıp bıçağı boğazına dayadığını iddia eden sanığın vücudunda darp ve cebir izine rastlanılmaması, sanığın, maktulün elinde bıçakla yere yığıldığından bahsetmesine rağmen gerek tanık ifadelerinde gerekse olay yeri tespit tutanağında bu hususun doğrulanmaması, sanığın maktulü vurduktan sonra 112 veya 155'i aramadan oğlu olan diğer tanık ... ile eniştesi olan tanık...'yı araması ve eve gelen tanık ...'nin maktulün vurulmasından yaklaşık yarım saat sonra 112'yi araması karşısında, sanığın suçtan kurtulmaya yönelik ve sonradan kurgulandığı anlaşılan savunmasına itibar edilmeyerek TCK'nın 27/2. maddesinde düzenlenen meşru savunmada heyecan, korku veya telaştan ileri gelen sınırın aşılması koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf; sanığın oğlu olan maktule yönelik işlediği nitelikli kasten öldürmek suçunda meşru savunma sınırının aşılması hükmünün uygulama koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Maktul ...'ın sanığın oğlu olduğu, maktulün sık sık alkol alması nedeni ile olay tarihinden yaklaşık 6 ay önce eşinden boşanmış olup, babası sanık ..., annesi tanık ... ve kardeşi ... ile birlikte yaşamaya başlamıştır.
Olay gecesi saat 00.00 sıralarında da maktul 1,45 promil alkollü olduğu halde eve gelmiş, babası olan sanık ile tartışmaya başlamıştır. Evin mutfağında meydana gelen tartışma sırasında sanığa ve sanığın ölmüş anne ve babasına yönelik olarak ağır küfürler edip 'bu gün burada her şey bitecek, ya sen öleceksin ya ben' şeklinde sözler söylediği, çekmeceden çıkardığı 3 adet bıçağı mutfak masası üzerine koyarak 'bunlardan hangisi ile ölmek istersin, bu gün seni annenin ve babanın yanına göndereceğim' şeklinde sözler söylemiştir. Sanık bunun üzerine mutfaktan çıkarak yatak odasına gitmiştir.
Maktulün annesi ve sanığın eşi olan tanık... ise masanın üzerinde duran bıçakları alarak tekrar çekmeceye koymuştur. Maktul babası olan sanığın arkasında giderek onu yatak odasından dışarı çıkarıp, kendisine müdahale etmek isteyen annesini itekleyip babası olan sanığın boğazını sıkmıştır. Bu sırada odasında bulunan ve maktulün kardeşi olan ...'in de odasından çıkıp maktule tepki göstermiştir. Maktul kardeşi ...'e sen kim oluyorsun şeklinde sözler söylemiştir. Daha sonra maktul babası olan sanığı kendi odasına götürerek içeriden kapıyı kilitleyip içeride de ağır küfürler etmeye ve 'seni öldüreceğim' şeklindeki tehdit içeren sözlerine devam etmiştir. sanık ... maktulün odadan çıktıktan sonra maktulün bu seferde kardeşi ...'i odasına götürüp, kendisine neden müdahale ettiği hususunda ...'e tepki göstermiştir.
Bu sırada sanık yatak odasına gidip, pantolonunu giyerek odada bulunan ruhsatsız tabancasını giydiği pantolonun cebine koymuştur. Maktul odadan çıkan sanığı mutfağa doğru itekleyerek götürmüş ve mutfağın kapısını arkadan kilitleyip çekmecede duran 3 adet bıçağı çekmeceden alarak mutfak masasının üzerine koymuş, babası olan sanığa yönelik olarak ağır küfürlerine devam ettiği ve eline aldığı küçük bıçağı, sanığın boğazına doğru iki kez savurmuştur. Maktul daha sonrada eline daha büyük bıçağı alarak 'hangisi ile ölmek istersin' diyerek bu bıçağı da sanığa doğru savurup 'hala altına işemedin mi' demiştir. Sanık pantolonunun cebinde bulunan tabancayı çıkartarak maktule doğrulttuğu ve bir el ateş etmiştir. Maktulün 24/04/2015 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağına göre uzaktan atış sonucu kafa sol temporal bölgeden aldığı bir adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası ile yaralanmış, 23/04/2015 günü tedavi gördüğü hastanede vefat etmiştir.
Olayda; maktulün, sanığı iterek mutfağa götürmesi ve kapıyı arkadan kilitlemesine kadar geçen aşama sanığın savunmasını doğrulayan tanıklar ... ve ...'ın beyanları ile sabit olup, bu aşamadan sonra meydana gelen olayları gören tanık bulunmamaktadır. Bu nedenle sanığın savunmasının kabul edilip edilmeyeceği tüm dosya kapsamı dikkate alınarak belirlemek gerekecektir. Olay yeri inceleme formuna ekli olay yerine ilişkin fotoğraflar ve video kaydı incelendiğinde; suç mahalli olan mutfak içerisinde mutfak masası üzerinde her hangi bir yemek, meyve veya kesilmesi gereken bir nesne bulunmamasına rağmen, sanığın savunmasında belirttiği şekilde çeşitli boyutlar da üç adet mutfaklarda kullanılan cinsten bıçaklar olduğu görülmektedir.
Tüm bu hususlar ile tanıkların beyanları ile sabit görülen olayın gelişim aşaması ve bu son aşamaya gelinceye kadar maktulün sanığa yönelik ve devamlı olarak 'seni öldüreceğim, bu gece ya sen öleceksin ya ben öleceğim, seni o sevdiğin annenin ve babanın yanına göndereceğim' şeklindeki tehdit içeren sözleri, olay sırasında maktulün mutfağın kapısını içeriden kilitleyerek sanık ile mutfakta kalmaları ve bu şekilde mutfağın dışında bulunan annesi ve kardeşinin içeriye gelmelerine engel olmak istemesi, tanık ...'nin de beyanında, olaydan sonra sanığın, maktulün kendisine saldırdığı yönünde beyanda bulunduğuna dair beyanı ile sanığın savunmasının aksi yönünde dosyada delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın aksi sabit olmayan savunmasına itibar edilmesi gerekmektedir.
Maktul ...'ın olay günü alkollü bir şekilde eve geldikten sonra daha öncede bir çok kez tartışma yaşadığı babası sanık ...'a yönelik olarak ağır küfürler ettiği ve seni öldüreceğim şeklinde tehdit içeren sözler söylediği ve ilk olarak çekmecede bulunan bıçakları masanın üzerine çıkardıktan sonra annesi...'nın bu bıçakları tekrar çekmeceye koyduğu ancak maktulün ikinci kez bu bıçakları çekmeceden çıkararak masanın üzerine koyduğu ve bu bıçaklardan ikisini sıra ile sanığın boğazına doğru savurduğu, sanık savunmasında ve tanık beyanlarında da anlaşıldığı üzere maktulün önceki tartışmalardan daha farklı olarak eylemlerinde ısrarcı olduğu dolayısıyla sanığın yaşam ve vücut bütünlüğüne yönelik haksız bir saldırı bulunduğu, olayın gelişimi, masada üçüncü bir bıçağında bulunuyor olması ve mutfak kapısının maktul tarafından kilitlenmiş olması hususları dikkate alındığında bu saldırının devamının kuvvetle muhtemel olacağı, sanığın pantolonun cebinde bulunan tabanca ile ateş etme eyleminin ise bu saldırı ile eş zamanlı olduğu, maktule karşı bu savunma eylemini gerçekleştirmemesi halinde kendi yaşam ve vücut bütünlüğünün büyük tehlike altına olması nedeni ile bu savunmanın zorunlu olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; maktulün sanığa bıçakla saldırdığı sırada sanığın, maktulü kafa sol bölgeden yaralaması ve bunun sonucunda maktulün bu tek ateşle ölmüş olması nedeni ile meşru savunmanın koşulları arasında bulunan saldırı ile savunma arasındaki oranda sınırın aşıldığının kabulü zorunludur.
Bu nedenle olay sırasında maktulün sanığa bıçakla saldırılmış olması, sanığın savunmasında da maktulün kendisine saldırısı sırasında öleceğinden korktuğu için kelime-i şehadet getirdim şeklindeki beyanı birlikte değerlendirildiğinde sanığın maruz kaldığı saldırının tesiri ile heyecan, korku ve paniğe kapılarak meşru savunmanın sınırlarını aştığı ve maktulün kafasına doğru ateş ettiği gözetilerek, sanık hakkında, oğlu olan maktulü öldürmek suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 25/1. fıkrası delaleti ile aynı Yasanın 27/2. maddesinde düzenlenen meşru savunma sınırının aşılması kapsamına girdine dair ilk derece mahkemesinin bozmadan önceki kararı daha isabetlidir.
Sanık hakkında Türk Ceza Kanununun 25/1. fıkrası delaleti ile aynı Yasanın 27/2. maddesinde düzenlenen meşru savunma sınırının aşılması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223/3-c maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğine dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı itirazının kabulüne karar verilmesi görüşünde olduğumdan,
İlk derece mahkemesinin bozmaya uyarak nitelikli kasten öldürme suçundan verdiği karının onanmasına dair Yargıtay 1. Ceza Dairesinin kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı itirazının reddine karar veren Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum." görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de; meşru savunmada sınırın aşılması hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğu ve itirazın kabul edilmesi gerektiği düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.