Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/330 Esas 2022/120 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/330
Karar No: 2022/120
Karar Tarihi: 24.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/330 Esas 2022/120 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/330 E.  ,  2022/120 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Sayısı : 480-306

    Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ...'ün TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın, 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.02.2018 tarihli ve 294-128 sayılı hükme yönelik sanık müdafisi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 04.07.2018 tarih ve 480-306 sayı ile 5271 sayılı CMK'nın 280/2. maddesi uyarınca Yerel Mahkeme hükmü kaldırılarak sanığın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
    Bu hükmün de sanık, sanık müdafisi ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 08.07.2019 tarih ve 464-4821 sayı ile; "Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden gerekçeli karar başlığında suç tarihinin ‘10.12.2016’ olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür." açıklaması ve oy çokluğu ile hükmün onanmasına karar verildimiş,
    Daire üyesi ...;
    "1- Mahkemenin gerekçesinde belirtilen olgular ile dosyadaki delillerin uyumun sağlanarak cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi konusunda orantılılık ilkesine aykırı hareket edildiği ve TCK'nın 62. maddesinin uygulanmamasının kanuna aykırı olduğu, zira Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama aşamasında sanığın geçmişi ile ilgili tüm olguların ve davaların irdelendikten sonra ‘Sanığın fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları mahkememizce lehine takdiri hafifletici sebep sayıldığından TCK 62. maddesi gereğince cezasından takriben 1/6 oranında indirim yapılmasına’ şeklinde sanık hakkında TCK'nın 62. maddesinin uygulanmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine ... BAM 6. Ceza Dairesi kararında ‘Sanığın adli sicil kaydı hakkındaki soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin UYAP kaydı itibariyle suça meyilli olarak kabul edilen kişinin ve cezanın geleceği üzerinden olumlu etki yapacağına dair kanaat oluşmaması nenediyle hakkında TCK 62. maddesinin uygulanmamasına...’ şeklinde karar verildiği;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2013 tarihli ve 94-430 sayılı kararında belirttiği ilkeler doğrultusunda;
    Yerel mahkeme tarafından bozma kararından önce kurulan hükümde sanığın kişiliği ve hakkındaki açılan davaların tek tek irdelenip sanığın lehine TCK 62. maddesi uygulanmasına karar verildiği halde istinaf aşamasında karar kaldırılıp yeniden hüküm tesis edildiğinde, yani bozmadan sonra kurulan hükümde hangi olumsuz davranışların tespit edildiği karar yerinde açıklanıp tartışılmadan sanığın daha önce dosyadaki yerel mahkemece irdelenen durumu aleyhinde yorumlanarak bu kez hakkında TCK'nın 62. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    2- Sanık hakkında yargılaması devam eden örgüt üyeliği ve örgüte yardım suçlarına ilişkin dosyaların getirilerek yargılamalarının birlikte yürütülmesi zorunlu olduğu, zira;
    - Sanık hakkında Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/248 esas ve 2015/17 karar sayılı ilâmı (İddianamede suç tarihi: 18.02.2013), bu ilâmın Yargıtay 16. Ceza Dairesinde 2018/3932 esas sayılı tevziye hazır olduğu, öncelikle bu dosyanın mevcut dosya ile birlikte incelenmesi,
    - Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/94 esas ve 2016/266 karar sayılı (İddianamede suç tarihi 03.06.2014),
    - Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/379 esas ve 2016/265 karar sayılı ilâmı (İddianamede suç tarihi: 2013 yılı) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunduğu,
    Görüldüğü gibi sanık hakkında açılan kamu davalarının suç tarihinin ikisinin 2013 olduğu, birinin de 2014 olduğu tespit edilmiştir.
    Suç örgütüne üye olmak mütemadi suçlardan sayıldığından, devamlılık iradesi, suç örgütü üyeliğinin bir unsuru olarak kabul edilmelidir. Bir suç örgütünün üyesi TCK'mım 314/2 kapsamında cezalandırılmışsa aynı dönemde işlenen eylemleri için artık örgüte üyelikten dolayı tekrar cezalandırılması mümkün olmayacaktır. Aksine uygulamalar bir suçtan bir defa cezalandırılmayı öngören ‘ne bis in idem’ ilkesini ihlal edecektir.
    Nitekim; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 07.12.2016 tarihli ve 2186-6600 sayılı ilâmında belirttiği gibi; ‘Sanığa yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun temadi eden suçlardan olması da gözetilip, kesinleşmiş (dosyamızda yargılaması bitmiş) dosyanın onaylı örneği dosya arasına alınıp anılan dosyada sanığa atılı eylem ve faaliyetler belirlendikten ve dosyamızda aynı eylem ve faaliyetler sebebiyle mükerrer yargılama yapılıp yapılmadığı hiç bir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanıp önceki mahkumiyetine konu olan ve mahkemece sabit görülen eylem ve deliller çıkarıldıktan sonra bir bütün hâlinde değerlendirilip sonucuna göre; üyelik suçunun oluşumu için eylemlerde çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk bulunup bulunmadığı, hukuki ve fiili kesinti sonrası örgütsel faaliyetlerine devam edip etmediği tartışılarak, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır ...’
    Yine Dairemizin 27.09.2017 tarihli ve 2017/4977 sayılı kararı aynı yöndedir.
    Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bu tür kararlarında ‘Temadi eden suçlardan olan örgüt üyeliği hukuki ve fiili kesinti gerçekleşinceye kadar tek suç sayılır. Örgüt üyeliği, yakalanma, örgütün dağılması, örgütten ihraç ya da kendiliğinden örgütten ayrılma gibi sebeplerle sona erer. Yakalanamayan sanık hakkında düzenlenen iddianame temadi eden suç için hukuki kesinti oluşturmaz. Örgüt üyeliğinden mahkûm olduktan sonra tekrar örgütle hiyerarşik bağ kurup, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren faaliyetler katılması halinde yeniden üyelik suçu oluşacaktır.’ (Yargıtay 16. Ceza Dairesi 18.07.2017 tarih, 2016/7162 esas ve 2017/4786 sayılı kararı)
    Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.01.2016 tarihli ve 28055-343 sayılı ilâmında; ‘Sanığa yüklenen TCK’nın 314/2. maddesi anlamında silahlı terör örgütüne doğrudan üye olma suçu ile TCK’nın 314/3 ve 220/6. maddeleri delaletiyle silahlı terör örgütüne dolaylı üye olma suçlarının temadi eden suçlardan olması da nazara alınarak, her iki dava dosyasının birleştirilip hukuki kesinti oluşup oluşmadığı değerlendirilmek suretiyle sonuca göre hukuki durumunun tekdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.’
    Sanık hakkında ‘ne bis in idem’ (ikinci kez yargılanamaz) kuralına aykırılık teşkil etmemesi bakımından tüm dosyaların birlikte değerlendirilerek sonuçlandırılması gerekir. En azından bizim dosyamız bakımından;
    Sanık hakkında yargılaması sonuçlanan kamu davalarındaki mahkumiyetine ilişkin yukarıda belirtilen dosyalar getirilerek sanığa atılı eylem ve faaliyetler belirlendikten ve dosyamızda aynı eylem ve faaliyetler sebebiyle mükerrer yargılama yapılıp yapılmadığı hiç bir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit edildikten sonra karar verilmesi yasal zorunluluk olduğu", görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.02.2020 tarih ve 84580 sayı ile;
    "...
    Sanık hakkında 2011 ve 2016 yılları arasında örgütsel nitelikteki faaliyetleri nedeniyle dört ayrı kamu davası açıldığı, sanığın örgüt üyesi olduğuna dair ortaya konan olaylardan bir kısmının iddianamelerde ve özellikle itiraza konu kararın ait olduğu dosya iddianamesinde ortak olarak anlatıldığı, bazı olayların ise sadece bir iddianamede dava konusu yapıldığı, olayların içi çe geçmiş olduğu, her ne kadar iddianame tarihlerine göre hukuki kesintinin varlığından bahsedilse bile bazı olayların farklı iddianamelere dava konusu yapılmış olması halinin sanığın hukuki durumunun tayinin bakımından davaların birleştirilerek görülmesini zorunlu kıldığı, mahkemenin iddianamelerde anlatılan olaylardan birbiri ile kesişen veya ayrılan olayları değerlendirerek her bir iddianame yönünden sanığın terör örgütü üyeliğine delalet edecek şekilde devamlılık, çeşitlilik ve yoğunluk içeren örgütsel faaliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti için davaların birlikte görülmesinin gerekli olduğu…" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 16.06.2020 tarih, 1582-2675 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında aynı suçtan açılan kamu davalarının itiraz konusu doysa ile birleştirilerek sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından,
    UYAP Bilişim Sistemi üzerinden yapılan incelemede sanık ... hakkında;
    ... (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.01.2012 tarih ve 15-15 sayı ile; 02.11.2011 tarihli eylemi nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, ... (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili ve görevli) 26.04.2012 tarih ve 13-98 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin yapılan temyiz incelemesinde Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11.12.2013 tarihli ve 13319-15628 sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verildiği,
    ... (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.03.2005 tarih ve 261-261 sayı ile; 16.05.2004 tarihli eylemi nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, ... (Kapatılan) 9. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili ve görevli) 08.04.2008 tarih ve 78-75 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin yapılan temyiz incelemesinde Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 23.02.2010 tarihli ve 19649-2323 sayılı ilamı ile hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
    ... (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.05.2013 tarih ve 270-264 sayı ile; 20.03.2013 tarihli eylemi nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, ... (Kapatılan) 5. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili ve görevli) 09.07.2013 tarih ve 280-98 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin yapılan temyiz incelemesinde Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 01.04.2015 tarihli ve 27-500 sayılı ilamı ile hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
    Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.06.2014 tarih ve 535-165 sayı ile; 15.02.2014 tarihli eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını, 2911 sayılı Kanun’a muhalefet etme, görevi yaptırmamak için direnme, silahlı terör örgütünün üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesince 03.02.2015 tarih ve 248-17 sayı ile verilen mahkûmiyet kararlarına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/495 esas sayılı dosyasında derdest olduğu,
    Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.08.2015 tarih ve 666-238 sayı ile; 2013 yılı ve sonrası şeklinde belirtilen eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.04.2016 tarih ve 379-265 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/1074 esas sayılı dosyasında derdest olduğu,
    ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 18.02.2013 tarih ve 86-83 sayı ile; 14.02.2012 tarihine kadar olan eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.04.2016 tarih ve 94-266 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/1838 esas sayılı dosyasında derdest olduğu,
    Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.10.2015 tarih ve 852-311 sayı ile; 30.08.2014 nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesince 31.03.2016 tarih ve 52-95 sayı ile verilen beraat kararına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/4258 esas sayılı dosyasında derdest olduğu anlaşılmaktadır.
    PKK silahlı terör örgütüne ilişkin yapılan operasyonlarda yakalanan ve başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... Kollukta; “… Yan tarafta gösterilen ve 1 nolu fotoğraf olarak adlandırılan, açık kimlik bilgilerini sizden öğrendiğim ‘...’ kimlik numaralı ...'ü tanırım. ... Norşin (Kod isimli) ve Denktav (Kod isimli) örgüt mensuplarının milisidir. 2013 yılında belirttiğim örgüt mensupları Hizorkin'de (Hanelmalı) bulundukları süreçte sürekli erzak getirirdi. Denktav'ın bu şahsa başka şahıslara iletilmesini istediği notları verdiğini gördüm. 2014 yılında Kuzey Irak'a gittiğini duydum…" şeklinde,
    Başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... Kollukta; “…282 nolu fotoğraf olarak adlandırılan ve açık kimlik bilgilerini sizden öğrendiğim ‘...’ kimlik numaralı ...'ün Hanelmalı Köyü’nden (Xuzurkin) olduğunu biliyorum. 2015 yılının yaz aylarında Çevre Köyü (EZ) kırsalında örgüt mensupları ile görüştüğünü gördüm. 15 Şubat 2014 tarihinde çıkan olaylarda polis memurlarının kalkanlarına ilk tekmeyi atan ve olayları başlatan şahıstır…" şeklinde,
    Mahkemede; “Ben huzurdaki sanığı tanımıyorum, ilk defa görüyorum. Sanık ile ilgili hiçbir bilgim yoktur.", Tanığın soruşturma evresinde CBS'de alınan 17/06/2016 tarihli beyanı okunarak çelişki üzerine sorulduğunda; tutanak altındaki imza benim imzama benzemektedir ancak benim imzam değildir. Uyuşturucu madde etkisi altındayken bana ait olmayan beyanların altına imzam attırıldı. Bu beyanlar ile ilgili benim bilgim yoktur, tanımıyorum,” şeklinde,
    Başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... Kollukta; “…282 nolu fotoğraf olarak adlandırılan ve açık kimlik bilgilerini sizden öğrendiğim ‘...’ kimlik numaralı ...'ü 28 Haziran 2016 tarihinde Şehit Mizgin’de (sözde Garzan Şehitliği) kod ismi Dara olan örgüt mensubu ile konuşurken gördüm. Bu şahıs bizi görünce orada bulunan beyaz renkli Ford transit marka aracın arkasına saklandı. Ne konuştuklarını bilmiyorum. Dara'nın milisliğini yapar…" şeklinde,
    Mahkemede; “Tarafıma Fotoğraf teşhis tutanağı okundu ve gösterildi. Ben ...'ü Bitlis seyi ormanları Şehit mizgin bölgesinin getir-götür sorumlusu olduğunu biliyorum. ... milislik yapıyordu yani hem şehir içinde hem de şehir dışında hareket ediyordu. Ben yaklaşık 1.5 yıl önce ...ü görmüştüm ancak bu kadar kısmını hatırlayabiliyorum, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir Benim bu tanıklığım yüzünden PKK aracılığı ile HDP tarafından tehdit edildim” şeklinde,
    Başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı huzurunda; “…Ben bu şahsı ... olarak bilirim. Benim milisimdir. 2016 yılı sonbahar aylarında ... ... kod isimli örgüt üyesine ait bölge cephanesini gömmesi için Mazlum’a verdim. Bu cephanenin içinde hatırladığım kadarıyla 4 kalaşnikof, 2 el bombası, lav silahı, yüklü miktarda kalaşnikof ve bixi mermisi ayrıca yüklü miktarda A4 mermisi vardı. Nereye gömdüğünü bilmiyorum. Ayrıca silahlı milistir…" şeklinde,
    Mahkemede; “Ekranda gösterilen sanığı 2014 yılından beri tanırım, adı Mazlum'dur, daha önce beyanda bulunmuştum sanıkla ilgili o beyanlarım doğrudur Ben 2016 yılında Tatvan'a YPS sorumlusu olarak geldim, o zaman Mazlum ile evine gidip görüştüm, bu şahıs YPS şehir yapılanmasında silahlı milistir, şehir kadrosundadır, bunun akrabası ... Akgün'e ve kendisine birer kalaşnikof, üç şarjör, iki adet el bombası, ayrıca yüklü miktarda 120 litrelik bidon dolusu cephane, özellikle uçak savar mermisi, BİXİ keleş mermileri, roketatar başlığı da vardı, o zaman evinin çevresine gömmesini söylemiştim, örgütün genel milisidir, daha önce ... isimli şahsın milisiydi, 2014 yılında Hamza kod isimli örgüt mensubu olan ... aracılığıyla tanıdım.” Sanığın talebi üzerine tanığa 2014 yılında nerede ve ne şekilde gördüğü sorulduğunda; “2014 yılında tanık tutukluydu, HDP veya BDP ilçe başkanıydı, ... tarafından sürekli sanıktan bahsediliyordu ve bende Bitlis'e yeni gelmiştim, milisleri ... bana anlatıyordu, oradan biliyorum” Sanık müdafisinin talebi üzerine tanıktan sanığa verilen silahla uyumlu olmayan mermilerin hangi amaçla verdiği sorulduğunda; “Sanığa ben güvendiğim ve örgüt tarafından sanığa güvenildiği için ileride güvenlik güçlerine karşı şehir merkezlerinde kullanılmak üzere gömülmesi için vermiştim” sanık müdafisinin talebi üzerine tanıktan sanığın hangi evde oturduğu sorulduğunda; “Türkçe ismi yanılmıyorsam Hanelmalı Köyü olan Tokaçlı Köyü girişine yakın bir köyde polis kontrol noktasının çaprazında dağa bakan tarafta kalan 5-6 katlı ailece oturdukları bir apartmandı, binada oturanların hepsi akrabaydı, bahçeli bir binaydı, binanın hemen karşısında da yanlış hatırlamıyorsam abisi ...'e ait bir inşaat vardı” sanık müdafisinin talebi üzerine tanıktan ... ... kimdir diye sorulduğunda; “... ... genel bölge sorumlusudur, ben Tatvan şehir merkezinde şehir sorumlusuydum, ben bir nevi ... ...'un yardımcısıydım, yaptığım genel faaliyetlerle ilgili ... ...'a tekmil veriyordum, ... ... da eyalet sorumlusu olan Velat kod isimli örgüt mensubu olan ...'a tekmil veriyordu, ilk seferinde iki keleş, altı şarjör, iki el bombası verdim, daha sonra bahsettiğim yüklü miktarda cephaneyi Yıldız Kod isimli örgüt mensubu ile beraber sanığın evine gidip görüştükten sonra ertesi gün Tokaçlı Köyü kırsalında kırmızı renkli eski bir kamyonete yükleyerek sanığa teslim ettik, sanığa bizim haricimizde başka örgüt üyeleri tarafından cephane teslim edilmişti, ancak kim tarafından ve ne kadar teslim ettiğini bilmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Sanık ... soruşturmada; “Atılı suçlamayı anladım. Ben 2012 yılında BDP Tatvan İlçe Başkanıydım. 2014 yılında da Bitlis İl Başkan yardımcısıydım. 2012-2014 yılları arasında çeşitli soruşturmalarda silahlı terör örgütüne üye olma, toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefet eylemlerinden birden fazla dosyada yargılandım. İlk olarak 2010 yılında ...'da cezaevine girdim. Bu dosyanın kaynağı 2004 yılındaki örgüt propagandası eylemiydi. O dönem bir DEHAP organizasyonunda tertip komitesinde ismim olduğu için cezaevine girdim. Daha sonra Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde 2014/248 esas sayılı dosyada 15 Şubat 2014 tarihinde gerçekleşen olaylar sebebiyle yaklaşık 7,5 ay tutuklu kaldım. Görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı Kanun’a muhalefet ve örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçlarından toplamda 14 yıl ceza aldım. Dosyam Yargıtay aşamasındadır. Ayrıca Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/379 esas sayılı dosyasında 13.08.2015 tarihinde hakkımda terör örgütüne üye olma suçundan dava açıldı. 2013-2014 yıllarında telefon görüşmeleri, ortam dinlemelerinden oluşan delillere göre silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası aldım. Bu dosyam da 28.04.2016 tarihinde karara bağlandı. Ayrıca 2014/94 esas bir dosyam daha vardır. O dosyada da 7 yıl 6 ay hapis cezası aldım. Her üç dosyada da cezalarım kesinleşmedi, Yargıtay aşamasındadır. ...’ın hakkımda verdiği beyan iftiradır. 2014/94 esas sayılı Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olup terör örgütüne üye olma suçundan ceza verilen dosyada buna benzer ithamlar vardı. O dosyada ... Norşin kod isimli örgüt mensubuna milislik yaptığım iddiaları vardı. Ben bu iddiaları yine kabul etmiyorum. ... ve Denktam kod isimli şahıslara milislik yaptığım iddiaları o dosyada da vardı. Hakkımda o dönem gizli tanıkların beyanları olduğunu hatırlıyorum. Ancak ben bu iddiaları kabul etmiyorum. Bu teşhis nedeniyle hakkımda yargılama yapıldığını biliyorum. Ben ...'ın daha evvel yargılandığım dosyaya ilişkin teşhis işlemini kabul etmiyorum. 2010 yılında BDP isimli partide ilçe başkanlığı yaptığım dönemde ... Tatvan ilçesinde partinin gençlik yapılanması çalışmalarına katılırdı. Ayrıca benim köyüm olan Hanelmalı köyüne yakın bir petrol istasyonunda pompacılık yapardı. Kendisini bu şekilde tanırım. Aramızda bir husumet yoktur. Hakkımda niçin bu şekilde bir beyanda bulunduğunu bilmiyorum. Ben 2014 yılında cezaevinden çıktığımda ... bana bir pusula göndermişti ve bana örgüt adına milislik yapmamı ve yardımcı olmamı istiyordu. Ben de problemlerim sebebiyle teklifini kabul etmedim. Bu yüzden hakkımda böyle yanlış bir teşhis yapmış olabilir. Ben 15 Şubat 2014 tarihli olaya ilişkin zaten Bitlis'te yargılandım. O dosyada ifadem mevcut. BDP Bitlis İl Başkan Yardımcısıyken polis memurlarıyla gösteri yürüyüşü sırasında aramızda bir tartışma yaşandı. Polis memurları benim kafama jop ile vurunca ben de kalkana tekme attım. Buna ilişkin zaten ceza aldım. 2015 yılı yaz aylarında ise ben Kuzey Irak Erbil'de inşaatta çalışıyordum. 2015 yılının ilk aylarından 2015 yılının son aylarına kadar Kuzey Irak'ta bulundum ve yurda giriş ve çıkışlarım da mevcuttur. Erbil'de çalıştığım yere ilişkin sözleşmelerim de mevcuttur. İleride dosyaya sunmak isterim. Dolayısıyla ben 2015 yaz aylarında örgüt mensuplarıyla görüşme iddiasını kabul etmiyorum. İftira olduğunu düşünüyorum. ...'nın ailesini tanırım ama kendisini tanımam. Kendisiyle muhataplığım yoktur. Ailesinin tesisatçı olduğunu bilirim. Ayrıca Tatvan'da pek çok kimse hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunduğunu konuşulurken duydum. ... isimli şahsı tanımam. Belirtilen 28.06.2016 tarihinde ‘Şehit Mizgin’ denilen yere gitmedim. Dara kod isimli şahısla da görüşmedim. Bu şahsı da tanımıyorum. Bu tarih bizim Tatvan'da işlerimizin yoğun olduğu tarihtir. Ayrıca benim beyaz renkli Ford transit marka bir aracım da yoktur. Bu şahsın hakkımdaki beyanlarını kabul etmiyorum. Ben ifademde belirttiğim gibi BDP isimli partide bir dönem aktif siyaset yaptım. 2014 yılında partinin gösteri yürüyüşü sırasında yaşanan olaylar sebebiyle cezaevine girdim. Cezaevindeyken ailem mağdur oldu. Eşim kanser hastasıdır. Bu tarihe kadar BDP'de aktif siyaset yaptım. Ben 2014'te yaşanan 15 Şubat olayında da aslında ortamı yatıştıran kişiydim. Daha sonra 1 Mart'ta benzer bir kaos ortamında BDP gençliğini yatıştıran kişiydim. Benim bu yöndeki tavrım dosyalara yansıtılmıyor. BDP'de siyaset yapmayı da bir dönem BDP genel merkezinden doğrudan gelen kişilerin partiyi iyi bir şekilde yönetememeleri gibi durumlar oluşunca bana ilçe başkanlığı teklifi yapıldı. Ben de bu yörenin insanı olduğum için siyasetin içerisinde bulunduğum için bu görevi kabul ettim. Partide ilçe başkanıyken parti çizgisinde siyaset yaptım. PKK/KCK terör örgütünden herhangi bir şekilde talimat almadım. Terör örgütünün kırsal yapılanmasında bulunan kişilerin milisliğini yapmadım. Kırsalda bulunan örgütün faaliyet alanına eleman kazandırmadım. 2014 yılında cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra 2015 yılının başında Kuzey Irak'a çalışmaya gittim. Yaklaşık 1 yıl hiç Türkiye'ye dönmedim. Cezaevinden çıktıktan sonra BDP ile bağlarımı da kopardım. Tatvan'da bulunduğum sürede Hanelmalı köyündeki evimde ikamet ettim. Bu arada eşim kanser hastası olduğu için eşimin tedavisiyle ilgilendim. Kuzey Irak'tan geldiğimde de cep telefonu dahi kullanmadım. Buradaki amacım partinin de bana ulaşmasını engellemekti. Ben hakkımdaki teşhis beyanlarını kabul etmiyorum. Ben Hanelmalı köyündeki işlerimi yaparken 2016 yılı içerisinde ... isimli Tatvan'da ikamet eden örgütün Tatvan YPS sorumlusu olduğunu bildiğim şahıs Hanelmalı köyünden Tokaçlı köyüne doğru zaman zaman gidip gelir. Haftada 3-4 kez bu şahsı bu şekilde görürüm. Bu şahıs örgütün kırsalda bulunan mensuplarına malzeme götürür. Zaman zaman farklı araçlarla örgüt mensuplarının yanına gider. Bu şahsın hangi örgüt mensubuyla görüştüğünü görmedim. Ancak bu şahsın gittiği yerin örgüt mensuplarının yanı olduğunu kullandığı yol güzergahından dolayı bilirim. ... esmer, uzun boylu, iri yapılı, gür bıyıklı, 30 yaşlarında birisidir. ...'ın babası ben ilçe başkanıyken Tatvan BDP belediye meclis üyesiydi. ... hakkında daha evvel işlem yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Ayrıca bildiğim kadarıyla ...'ın Tokaçlı köyünde hiçbir akrabası yoktur. Ben son 9 aydır Hanelmalı köyünde ikamet ederim. Bu süreçte örgüt mensuplarını Hanelmalı köyünde hiç görmedim. Bir gün evimin tepesinde otururken Tokaçlı Köyü tarafından bir araç hızlı bir şekilde gelerek camiyi geçtikten sonra mezarlık olarak kullanılan yerde durdu. Daha sonra iki el silah sesi geldi. Plakası kapalı aracın bulunduğu yerden gelen silah sesinden sonra araç hızla köy meydanından ayrıldı ve hızlıca Tokaçlı köyüne doğru gitti. Ben terastayken ilk başta olay yerine gidemedim, korktum. Ertesi gün gittiğimizde olay yerinde bir ceset vardı. Bu cesedin bir devlet memuruna ait olduğunu fark ettik. Bu olay 2016 yılında ... Bayramı ile Kurban Bayramı arasında bir dönemde gerçekleşti. Bu olaydan sonra ... köyde bir yerde tarla yanında çalışırken yanımıza geldi. Bu ceset ile ilgili Hanelmalı köyüne bir mesaj olduğunu, olaydan sonra Tokaçlı köyünde yanan aracın da Tokaçlı köyüne mesaj olduğunu söyleyip örgüt mensuplarının bulunduğu Tokaçlı köyüne doğru gitti. Söylediğim gibi ben Hanelmalı köyünde bulunurken hiçbir şekilde örgüt mensuplarıyla iletişim kurmuyorum. Ben 2014 yılında partiyle ilişkimi kestiğim için 2013-2014-2015 yıllarında örgütle irtibatlı tanıdığım pek çok ismin cezaevine girmesi, örgüt kadrosunun da değişmesi sebebiyle son iki yıldır bu şahıslarla bağlantılı olan herhangi bir kimseyi de tanımıyorum. Örgütün mali yapısına ilişkin Faris kod isimli bir şahsın örgütün Şeyh Cuma Bölgesinde, ... deresinde içme suyu projesinde mühendis olan bir şahsın Ölek Bölgesinde, Tatvan Bölgesinde işadamlarından örgüt adına para toplayan, örgütün mali yapısını kontrol eden bir şahıs olduğunu biliyorum. Bu şahıs ayrıca örgütün milis yapısını da düzenler. Şahsın evi ve ailesi ...'dadır. Bu şahıs ... suyunun sorumlusu olur. ... suyu ... Belediyesine aittir. Bu şahıs belediye çalışanı değil DSİ çalışanıdır diyebilirim. Ben bu şahısla 2013 yılında parti binasında yanıma görüşmek için geldiğinde karşılaştım. Bana birkaç tane makbuz verdi. Bu makbuzlar iş adamlarına kesilmiş ceza makbuzlarıydı. Benim iletmemi istedi ben de kabul etmedim. Bu şahsı son olarak 2016 yılında bir iki kez uzaktan gördüm. Kullanmış olduğu Mitsubishi marka 4x4 model bir aracı vardı. Bu şahsın hâla örgütün milisliğini ve mali finansmanlığını yaptığını düşünüyorum. Bu şahıslar dışında başka bir bilgim yoktur. Bilgim olması hâlinde yetkili devlet makamlarına bilgi vermek isterim. Son olarak bir ağabeyimin 2009 yılında örgütteyken vefat ettiği bilgisini öğrendiğimi, bir ağabeyimin emekli polis memuru olduğunu şu an örgütte herhangi bir akrabam olmadığını belirtmek isterim. Benim zaten örgüt üyeliğinden ceza aldığım dosyalar vardır ve yaklaşık 30 yıla yakın bekleyen cezam da vardır. Ben hiçbir zaman yargı makamlarından kaçmadım. Bu soruşturma dosyasından da haberim yoktu. Benim kaçma gibi bir niyetim yoktur. Evime son olayda baskın düzenlendiğinde de kapıyı bizzat kendim açarak jandarma görevlilerini içeri aldım. Örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmiyorum. Serbest bırakılmamı talep ediyorum” şeklinde,
    Mahkemede; “Ben 2014 tarihindeki çözüm süresinde ömrümün hatasını yaptım, bu durumdan kaynaklı ailem ciddi mağduriyetler yaşadı. o dönem HDP'nin parti yönetimindeydim. Ben 2014'te bu hükümlerden cezaevindeyken 6-7 Ekim olayları çıktı. Cezaevinden çıktıktan sonra bu parti ile ilişkimi kestim. Eşimin kanser hastası olması nedeniyle yurt dışına tedavi için gittim. Atılı suçlamalar somut olgulara dayanmayan iftiralardır. Tarihlere bakıldığı zaman bu durum anlaşılacaktır. Tanık ... hakkımda beyanda bulunmuş ise de ben 2014 yılında cezaevindeydim, 2015 tarihinde yurt dışına çıkmıştım. ... beni ... aracılığıyla tanıdığını söylüyor. Ben o dönem cezaevinde ve yurt dışındayım, beni görmesi de mümkün değildir. Örgütten gelen bir kişinin beyanına itibar edilemez. ... yapılan bir operasyonla yakalanmış ve tutuklanmıştır. Etkin pişmanlıktan yararlanma amacıyla hakkımda beyanda bulunmuştur, kendisini suçtan kurtarmaya yönelik beyanlardır. Bu gibi şahıslar aslında örgüt ile bağını hiçbir zaman kesmemiştir. Bir orman yangınında kurunun yanında yaş da yanar, son çıkan KHK ile iftira vb. gibi şeylerin önüne geçilmesi için lekelenme hakkı çıkarılmış ve yasalaşmıştır. Benim ülkeye giriş ve çıkış aylarım bellidir, tanığın söylediği tarihlerde ben Erbil'deyim. Tanık ...'in beyanları dosyaya şişirmektir. Ben sulh ceza sorgusunda bu kişinin beyanlarını çürüttükten 5 ay sonra başka bir tanık beyanı dosyama konuluyor. Evimde yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmamıştır. Benim örgütle iletişimimin olmadığı aşikardır. Soruşturma aşamasında şüphelinin lehine ve aleyhine delillerin toplanması gerekirken sadece aleyhime olan deliller toplanmış bu nedenle eksik soruşturma yapılmıştır. 16 aydır tutukluyum, mağdur durumdadır. Uzun tutukluluk süresi ailem üzerinde travmaya neden olmuştur. Ben tutuklanmadıktan önce 3 aileye bakmaktaydım. Yaşlı annem babam, kanser hastası olan eşim şuan mağdur durumdadır. Öncelikle tahliyemi mahkemeniz aksi kanaatte ise lehime olan hükümlerin uygulanmasını ve hüküm ile birlikte tahliyemi talep ediyorum” şeklinde savunma yapmıştır.
    Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
    Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
    Bu ilkeler ışığında iç hukukumuzdaki düzenlemelere göz atıldığında;
    Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
    Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
    18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
    TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
    TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
    “(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
    (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
    (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
    Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
    TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
    Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
    a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
    b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
    c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
    d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
    e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
    Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
    3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
    TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
    "(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
    (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştirBu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Öte yandan uyuşmazlığın niteliği gereği 5271 sayılı CMK’nın “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitabının, “Bağlantılı davalar” başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenen bağlantı kavramı ve bu usule ilişkin düzenlemelerden de bahsedilmesi gerekecektir.
    5271 sayılı CMK'nın "Bağlantı kavramı" başlıklı 8. maddesinde;
    "(1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
    (2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır",
    "Davaların birleştirilerek açılması" başlıklı 9. maddesinde; "Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir",
    "Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması" başlıklı 10. maddesinde;
    "(1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
    (2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
    (3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur",
    "Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme" başlıklı 11. maddesinde ise; "Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir",
    Şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
    Buna göre, CMK'nın 8. maddesinin birinci fıkrasında; bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması veya bir suçta birden fazla sanık bulunması şeklinde dar bağlantı tanımlanmış, maddenin ikinci fıkrasında da, suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiillerinin de bağlantılı suç sayılacağı belirtilerek, bu hâlde de fiiller arasında bağlantının varlığı kabul edilmiştir. Kanun’un 11. maddesinde ise geniş bağlantı tanımlanmıştır. Bu hüküm uyarınca, yapılan yargılamada mahkemece bakılmakta olan birden fazla dava arasında bağlantının saptanması hâlinde, bu bağlantı CMK'nın 8. maddesinde gösterilen türden olmasa dahi, yargılamanın birlikte yapılarak hükme bağlanması için davaların birleştirilmesine karar verilebilecektir. Maddede, ne tür bağlantıların bu kapsamda değerlendirileceği yönünde bir sınırlandırmaya yer verilmemiş, yalnızca mahkemenin bakmakta olduğu birden çok davada bağlantı görmesi yeterli kabul edilmiştir. Bu hükmün amacı, görülmekte olan uyuşmazlıkların birlikte yargılanmasında ve karara bağlanmasında yarar bulunmasıdır. Bu şekilde tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, daha adil bir kararın verilmesi ve verilecek hükümlerde muhtemel değerlendirme hatalarının engellenmesi hedeflenmiştir.
    Görüldüğü gibi, ceza muhakemesinde genel kural, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılamanın yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği gereği bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi, birleştirilerek de görülebilecek olup istisnai hâllerden biri olan yargılamaların birleştirilmesi kararı verilebilmesi için;
    1- Davalar arasında bağlantı olmalı,
    2- Davaların birleştirilmesinde yarar görülmeli,
    3- Birleştirme yasağı söz konusu olmamalıdır.
    Kanun koyucu, açılan her dava üzerine ayrı yargılama yapılmasını kural olarak benimseyip istisnai durumlarda davaların birleştirilebileceğini hüküm altına alırken, birleştirmede fayda bulunup bulunmadığının her olayda araştırılmasını yargılamayı yürüten hâkime bırakmış, istisnaen de yargılamaların birleştirilip birleştirilmeyeceğini kendisi tayin etmiştir.
    Birleştirme zorunluluğu ya da birleştirme yasağının söz konusu olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davalar birleştirilebilecektir. Fakat birleştirme zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    PKK silahlı terör örgütüne ilişkin yapılan operasyonlarda yakalanan ve başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... kollukta alınan ifadesinde, sanık ...'ü tanıdığını, 2013 yılında örgüte sanığın erzak getirdiğini beyan ettiği, başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ...’nın kollukta, 2015 yılının yaz aylarında Çevre Köyü (EZ) kırsalında örgüt mensupları ile sanık ...’ün görüştüğünü gördüğünü, 15 Şubat 2014 tarihinde çıkan olaylarda polis memurlarının kalkanlarına ilk tekmeyi atan ve olayları başlatan kişinin sanık olduğunu beyan ettiği ancak mahkemede bu beyanlarının aksine sanığı tanımadığını ifade ettiği, başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... kollukta, sanık ...'ü 28 Haziran 2016 tarihinde Şehit Mizgin’de (sözde Garzan Şehitliği) kod ismi "Dara" olan örgüt mensubu ile konuşurken gördüğünü, sanığın kendisini görünce orada bulunan beyaz renkli Ford Transit marka aracın arkasına saklandığını, ne konuştuklarını bilmediğini ancak "Dara" kod isimli örgüt mensubunun milisliğini yaptığının beyan ettiği, mahkemede de bu beyanlarını tekrar ettiği, başka dava dosyasında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ... soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı huzurunda, 2016 yılının sonbahar aylarında "... ..." kod isimli örgüt üyesine ait bölge cephanesini gömmesi için sanık ...’a verdiğini, bu cephanenin içinde hatırladığı kadarıyla 4 kalaşnikof, 2 el bombası, lav silahı, yüklü miktarda kalaşnikof ve BİXİ mermisinin ayrıca yüklü miktarda A4 mermisinin bulunduğunu, ancak sanığın nereye gömdüğünü bilmediğini, sanığını silahlı milis olduğunu ifade etiği, mahkemede alınan beyanında ise ayrıntılı şekilde önceki ifadesini tekrar ettiği, sanık ...’ün ise alınan savunmasında atılı suçlamaları kabul etmediği ayrıca hakkında beyanda bulunulan olaylara ilişkin daha önce yargılamasının yapıldığını ifade ettiği dosyada;
    Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Sanık ...’ün kabule konu eylemlerinin 2016 yılında gerçekleştiği, "Dara" kod isimli örgüt mensubunun milisliğini yaptığının tanık beyanları ile, 2016 yılının sonbahar aylarında "... ..." kod isimli örgüt üyesine ait bölge cephanesini saklaması için sanığa verildiğinin yine hem mahkemede hem de Cumhuriyet savcısı huzurunda beyanı alınan ...’in ifadesi ile sabit olduğu ve bu suretle sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğunda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Öte yandan yapılan yargılamada mahkemece bakılmakta olan birden fazla dava arasında bağlantının saptanması hâlinde, bu bağlantı CMK'nın 8. maddesinde gösterilen türden olmasa dahi, yargılamanın birlikte yapılarak hükme bağlanması için davaların birleştirilmesine karar verilebilecektir. Bu surette tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, daha adil bir kararın verilmesi ve verilecek hükümlerde muhtemel değerlendirme hatalarının engellenmesi hedeflenmiştir. Ceza muhakemesinde genel kural, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılamanın yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği gereği bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi, birleştirilerek de görülebilecek olup istisnai hâllerden biri olan yargılamaların birleştirilmesi kararı verilebilmesi için davaların birleştirilmesinde yarar görülmelidir. UYAP Bilişim Sistemi üzerinden yapılan incelemede sanık ... hakkında; Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.06.2014 tarih ve 535-165 sayı ile; 15.02.2014 tarihli eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, 2911 sayılı Kanun’a muhalefet etme, görevi yaptırmamak için direnme, silahlı terör örgütünün üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesince 03.02.2015 tarih ve 248-17 sayı ile verilen mahkûmiyet kararlarına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/495 esas sayılı dosyasında derdest olduğu, Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.08.2015 tarih ve 666-238 sayı ile; 2013 yılı ve sonrası şeklinde belirtilen eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.04.2016 tarih ve 379-265 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/1074 esas sayılı dosyasında derdest olduğu, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 18.02.2013 tarih ve 86-83 sayı ile; 14.02.2012 tarihine kadar olan eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.04.2016 tarih ve 94-266 sayı ile verilen mahkûmiyet kararına ilişkin dosyanın hâlen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2021/1838 esas sayılı dosyasında derdest olduğu, sanığın uyuşmazlığa konu eyleminin 2016 yılında gerçekleştiği, mütemadi suç olan örgüt üyeliği bakımından sanığın diğer dava dosyalarındaki eylemleri ile hukuki kesintinin gerçekleştiği gibi uyuşmazlığa konu dosya kapsamında kabule konu olan eylemin de örgüt üyeliğini oluşturacak yoğunluğa ulaştığı anlaşıldığından sanık hakkında aynı suçtan açılan kamu davalarının itiraz konusu dosya ile birleştirilmemesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir..
    Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığın itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ:
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara