Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/169 Esas 2022/132 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/169
Karar No: 2022/132
Karar Tarihi: 01.03.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/169 Esas 2022/132 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/169 E.  ,  2022/132 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi


    Sanık ...'ın nitelikli cinsel saldırı suçundan TCK'nın 102/1-2, 43, 53. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun'un 109/2, 109/5 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis; cezaları ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.01.2013 tarihli ve 33-3 sayılı hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 06.06.2016 tarih ve 10169-5567 sayı ile;
    "...Mağdure aşamalardaki beyanlarında, sanığın rızası dışında kendisiyle ilişkiye girip alıkoyduğunu belirtmiş ise de, dosya kapsamına göre, olay tarihinde bir arkadaş ortamında tanıştığı sanıkla birlikte yemek yiyip alkol alan mağdurenin daha sonra davet üzerine sanığın evine gidip orada kaldığının ve sabah olunca da birlikte dışarı çıkıp bir yerde kahvaltı yaptıktan sonra saat 09:00 sıralarında sanıktan ayrılıp çalıştığı ... yerine gittiğinin ve aynı gün saat 17:00 sıralarında da karakola giderek müracaatta bulunduğunun anlaşılması, alınan doktor raporunda mağdurede darp cebir izi bulunmadığın belirtilmesi ve sanığın rızaen ilişkiye girdiğine dair savunması karşısında, mağdurenin başkaca delillerle de desteklenmeyen zor iddiasının soyut nitelikte kalıp eylemlerin cebir, tehdit veya hileyile gerçekleştirildiğine dair cezalandırmaya yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    15.11.2016 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar veren Yerel Mahkemece 26.04.2018 tarih ve 323-123 sayı ile sanığın nitelikli cinsel saldırı suçundan TCK'nın 102/1-2, 102/5, 43, 53 ve CMK'nın 326/ son maddeleri uyarınca 10 yıl hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun'un 109/2, 109/5 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis; cezaları ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir. Bu hükümlerin de sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 05.03.2019 tarih ve 7031-7833 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.09.2020 tarih ve 56101 sayı ile;
    "...Dosya kapsamında yer alan mevcut delillerin değerlendirilmesi sonucunda, olaya ilişkin Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 06/06/2016 gün ve 2014/10169 E- 2013/5567 K. sayılı ilamında belirtildiği gibi "mağdure aşamalardaki beyanlarında, sanığın rızası dışında kendisiyle ilişkiye girip alıkoyduğunu belirtmiş ise de, dosya kapsamına göre, olay tarihinde bir arkadaş ortamında tanıştığı sanıkla birlikte yemek yiyip alkol alan mağdurenin daha sonra davet üzerine sanığın evine gidip orada kaldığının ve sabah olunca da birlikte dışarı çıkıp bir yerde kahvaltı yaptıktan sonra saat 09:00 sıralarında sanıktan ayrılıp çalıştığı ... yerine gittiğinin ve aynı gün saat 17:00 sıralarında da karakola giderek müracaatta bulunduğunun anlaşılması, alınan doktor raporunda mağdurede darp cebir izi bulunmadığın belirtilmesi ve sanığın rızaen ilişkiye girdiğine dair savunması karşısında, mağdurenin başkaca delillerle de desteklenmeyen zor iddiasının soyut nitelikte kalıp eylemlerin cebir, tehdit veya hile ile gerçekleştirildiğine dair cezalandırmaya yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı" şeklindeki değerlendirmenin ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerine daha uygun olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu değerlendirmeler sonucunda, sanığın üzerine atılı suçlamalar nedeniyle mahkûmiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı halde, şüpheden sanığın yararlanacağına (in dubio pro reo) ilişkin temel ilkeye aykırı olarak sanığın cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurma zorunluluğu doğmuştur," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 13.04.2021 tarih ve 7433-2937 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdurenin sanığın eylemlerine rızasının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle bozmaya uyulmasına karar veren Yerel Mahkemenin sonradan bu kararından dönerek önceki hüküm gibi karar vermesinin mümkün olup olmadığı değerlendirilecek olup mümkün olduğunun ve sanığın eylemlerine mağdurenin rızasının bulunmadığının kâbulü halinde;
    a-)Sanık hakkında TCK’nın 102/5. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının,
    b-)Sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının,
    c-)Sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda eylemin cinsel eylemle sınırlı süre içerisinde kalıp kalmadığı kalmadığı, eylemle sınırlı süre içerisinde kaldığının kabulü hâlinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için Yargıtayca verilen bozma kararları üzerine yerel mahkemelerce yapılacak işlemlerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
    1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken "Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri" başlıklı 326. maddesinde;
    "Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
    Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhâlde dinlenilmesi gerekir.
    Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
    Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" hükmü yer almaktadır.
    Buna göre, Yargıtayca verilen bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemelerince yeni bir tensip kararıyla duruşma günü tayin edilecek ve ilgililer duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozma ilamına uyulup uyulmaması yönünde bir karar verilecektir. Yerel mahkemenin, göreve ilişkin olanlar dışındaki bozma ilamına uyma ya da direnme kararlarından birisini verebilmesi mümkün olup öğretide buna "bozmadan sonraki serbestlik kuralı" adı verilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkemenin bozma kararına ısrar hakkı olduğu vurgulandıktan sonra, ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymanın zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise, sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı" kabul edilerek yalnız sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümde belirlenen ceza ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
    "Bozmadan sonra serbestlik kuralı" uyarınca bozma kararına uyma ya da direnme kararlarından birini verme konusunda serbest olan ilk derece mahkemelerinin Özel Dairelerin bozma kararlarına uymayı tercih etmeleri durumunda, bu kez "uymadan sonraki serbestlik kuralı" devreye girecektir. Serbestlik kuralı, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi amacının zorunlu bir sonucu olup mahkemenin bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra da, sanığın hukuki durumunu yeniden serbestçe değerlendirme hak ve yetkisi bulunmaktadır. Temyiz edilen önceki hüküm bozma kararı verilmesiyle ortadan kalkmış olduğundan, yerel mahkemece önceki karardan farklı olarak, suçun sübutu ve niteliği de dahil olmak üzere sanığın hukuki durumuyla ilgili tüm hususlarda, CMK'nın 217. maddesi uyarınca ulaşılan vicdani kanaat doğrultusunda serbestçe karar verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Özel Daireleri tarafından da ilk temyiz incelemesinde yerinde görülerek bozma konusu yapılmayan hususlar, lüzumu hâlinde hükmün yeniden temyizen incelenmesi sırasında bozma konusu yapılabilmekte, hatta ilk bozma kararından tamamen farklı olacak şekilde bozma kararı verilebilmektedir.
    Bu konuda öğretide; "Uymadan sonraki duruşmanın bozmadan önceki duruşmanın devamı niteliğinde olması, mahkemenin uymadan sonraki serbestliğini de açıklar. Gerçekten mahkeme bozmaya uymadan sonra ikinci son kararında kaide olarak serbesttir. Gerek Yargıtay'ın görüşü ile gerek eski kararı ile bağlı değildir. ...Serbestlik kaidesi ceza muhakemesinde hakikatın araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi gayesinin tabii ve mantıki sonucudur. Gerçekten, temyiz yolu davası açılmakla son kararın yargılaşmasının önüne geçilmiştir. Yargıtay son kararı bozduğu, mahkeme de buna uyduğu için son karar ortadan kalkmıştır. Ortada, değil yargı, son karar dahi olmadığından, yargının otoriteleri de bahis konusu olmamak gerekir. O halde mahkeme hakikate en uygun ve en isabetli kararı vermek imkanına malik bulunmalıdır... Nitekim Yargıtay da ilk bozma kararı ile bağlı değildir." (Nurullah Kunter, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, ... 1989, 9. Bası, s. 1112-1114); "Mahkeme uyma üzerine yaptığı yargılama sonucunda yine eski kararına ulaşabilecektir. Bunu engelleyen bir durum söz konusu değildir. Uyma mahkemenin kararındaki aykırılıkları kabul ederek yargılamaya girişmesidir. Fakat yeni yargılama sonunda eski sonucun ortaya çıkması da mümkündür... Serbestlik kuralının istisnaları iki tanedir. Bozmanın belirli bir eksiklik nedeniyle olması ve yalnız sanık lehine temyiz davasının açılmış olmasıdır." (Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, Vedat Yayıncılık, 2005, s. 500-501); "Uymadan sonra serbestlik kuralının muhatabı yerel mahkeme veya bölge adliye mahkemesi olup, uyma kararı veren mahkemenin kural olarak uyma kararı sonrasında vereceği hükümdeki serbestliği ifade eder. Yeniden yapılacak kovuşturmada yerel mahkeme veya bölge adliye mahkemesi önceki kararın aynısını verebileceği gibi, ondan daha ağır ya da daha hafif bir sonuca da ulaşabilir. Hatta sanıklar hakkındaki kararlar öncekiyle aynı veya farklı olabileceği gibi aynı olmakla birlikte sadece hukuksal tavsif bakımından farklı bir hüküm verilebilecektir... Uymadan sonraki serbestlik kuralının iki istisnası vardır. İlkin Yargıtay'ın belli bir eksiklik nedeniyle kararı bozduğu hallerde, uyma kararıyla birlikte bu eksikliğin giderilmesi gerekir. İkinci olarak, sadece sanık lehine temyiz halinde, önceki cezadan daha ağır bir cezaya hükmetmemek gerekir." (Bahri Öztürk - Veli ... Özbek-... Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, s. 459-461); "Mahkemenin Yargıtay'ın hukuka aykırılığa ilişkin tespitlerine katılmama hakkı vardır. Bu durum hâkimlerin bağımsızlığının doğal bir sonucudur... Bozmaya uyularak duruşma açan mahkeme, duruşmada yapacağı işlemler ve vereceği karar konusunda serbesttir. Bu serbestlik iki konuda kısıtlanmıştır. 1- Bozmaya uyan mahkemenin bozma nedenine göre gerekli işlemleri yapması gerekir. 2- Hüküm sadece sanık lehine temyiz edilmişse, verilecek yeni karar öncekinden daha ağır bir cezayı içeremez." (... Centel - Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayıncılık, ..., 2014, 11. Bası, s. 790-791); "Bozmaya uymadan sonraki duruşma, önceki duruşmanın devamı niteliğinde olduğundan, mahkeme serbestçe yeni karar verecektir. Yani ne eski kararı ile ne de Yargıtay'ın kararı ile bağlıdır. Buna bozmadan sonraki serbestlik ilkesi denilmektedir." (... Rıza ..., Ceza Yargılamasında Temyiz Yolu, Turhan Yayınevi, ..., 2006, s. 165); "Mahkeme yeniden hüküm verirken, kural olarak ne önceden vermiş olduğu kendi kararıyla ne de istinaf veya temyiz mahkemesinin kararı ile bağlı olacaktır. Buna bozmadan sonra serbestlik kuralı denilmektedir." (Nurullah Kunter - Feridun Yenisey - ... Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, ..., 2010, 18. Bası, s. 1782) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
    Diğer yandan, Ceza Genel Kurulunun 27.05.2014 tarihli ve 54-280, 24.04.2012 tarihli ve 391-173 ile 17.04.2007 tarihli ve 325-100 sayılı kararları başta olmak üzere pek çok kararında; uyma kararının dönülebilecek nitelikte bir ara kararı niteliğinde olmayıp davanın esasına etkili olan kararlardan olduğu, bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğduğu, sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulmasının, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle bozmaya uyan yerel mahkemenin dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek, önceki hükmünde direnmesinin isabetsiz olduğu açıklanmıştır. Böylece, öğretide; "Özel Dairelerce bir eksiklik nedeniyle yapılan bozma kararlarına uyma kararı verilmesi hâlinde bozma doğrultusunda hareket etme zorunluluğu" olarak ifade edilen istisna, uyma kararı verildikten sonra bozma nedeni ile sınırlı olacak şekilde uyma doğrultusunda işlem yapma zorunluluğu biçiminde kabul edilegelmiş ve istikrarlı olarak uygulanmıştır.
    Buna göre, hükmün temyiz incelemesini yapan Özel Dairece açıkça onanmaması hâlinde kararın kesinleştiği ileri sürülemeyecek, bozulmakla bir karar tamamen ortadan kalkacağı için, bozmaya uyma kararı verilmesi durumunda, sanığın hukuki durumu yeniden serbestçe değerlendirilerek yeni bir karar verilecektir.
    Bununla birlikte uymadan sonraki serbestlik ilkesinin,
    1- Özel Dairelerin bozma ilamlarına yerel mahkemece uyma kararı verilmesi hâlinde, bozma kararında belirtilen hukuka aykırılıkla yani bozma nedeni ile sınırlı olacak şekilde bozma doğrultusunda hareket etme zorunluluğu,
    2- 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesinde düzenlenen "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı" şeklinde iki istisnası bulunmaktadır.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yerel mahkeme tarafından ilk hükümde sanık hakkında mağdure Seda Doğdu’ya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/5 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis, nitelikli cinsel saldırı suçundan aynı Kanun'un 102/1-2, 43 ve 53. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis; cezalarıyla ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verildiği, bu hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece "... mağdurenin başkaca delillerle de desteklenmeyen zor iddiasının soyut nitelikte kalıp eylemlerin cebir, tehdit veya hileyle gerçekleştirildiğine dair cezalandırmaya yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına hükmedildiği, hükmün bozulması sonrasında 15.11.2016 tarihinde yapılan ilk oturumda Yerel Mahkemece ara kararla bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde, bozmanın gereği yerine getirilmeyerek, bu kez bozma sonrası yeni delillerin tespit edildiğinden bahisle sanık hakkında TCK’nın 109/2, 109/5 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay, nitelikli cinsel saldırı suçundan ise aynı Kanun'un 102/1-2, 102/5, 43, CMK 326/son ve 53. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezalarıyla ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükümlerin de sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece onandığı anlaşılan olayda;
    Ceza Genel Kurulunun 26.04.2011 gün ve 71-73 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararı ile yerleşik uygulamasına göre, uyma kararı, ara karar niteliğinde olmayıp davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğmaktadır. Sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulması, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; birinci uyuşmazlık yönünden Yerel Mahkemenin uygulamasının doğru olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Ulaşılan bu sonuç karşısında, diğer uyuşmazlık konuları değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ :
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
    2-Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 05.03.2019 tarihli ve 7031-7833 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.04.2018 tarih ve 323-123 sayılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından kurulan mâhkumiyet hükümlerinin bozmaya uyulmasına karar verilmesine karşın bu karardan dönülerek önceki hükümler gibi karar verilmesinin mümkün olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabul edilip Özel Daire onama kararının kaldırılarak hükümlerin Yerel Mahkemenin bozmaya uyulmasına karar vermesine karşın bu kararından dönerek önceki hüküm gibi karar vermesinin mümkün olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiğinden, cezaların infazlarına başlanmış ise İNFAZLARININ DURDURULMASINA, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse sanığın DERHAL SERBEST BIRAKILMASI için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara