Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/430 Esas 2022/136 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/430
Karar No: 2022/136
Karar Tarihi: 01.03.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/430 Esas 2022/136 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/430 E.  ,  2022/136 K.

    "İçtihat Metni"



    :
    Yağma suçundan suça sürüklenen çocuk ...'ın TCK'nın 148/1, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.03.2009 tarihli ve 58-86 sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.06.2014 tarih ve 240-12846 sayı ile yargılama gideri yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.06.2021 tarih ve 77493 sayı ile;
    “Yokluğunda hüküm verilen suça sürüklenen çocuğun savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkindir. Her ne kadar 26.11.2008 tarihli duruşmada savunması müdafisi eşliğinde alınmış ve hüküm yokluğunda ancak müdafisi huzurunda verilmiş ise de, savunması alındığı sırada suça sürüklenen çocuğa ‘duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediği’ sorulmamıştır. Hükmün verildiği 23.03.2009 tarihli 4. duruşma sırasında suça sürüklenen çocuk, Mahkeme ile aynı yargı çevresinde bulunan ... 5 No'lu L Tipi kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu'nda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunmaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu 15.11.2018 tarihli ve 339-536 sayılı kararında, ayrı yargı çevresinde yer alan bir ceza ve infaz kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma yönünde istemi olup olmadığı sorulmayan sanığın yokluğunda duruşmaya devamla davanın bitirilerek hüküm verilmesinin savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olduğunu açıkça belirtmiştir.
    Bu karar ve açıklama ışığında; aynı yargı çevresinde başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve daha önce alınan savunması sırasında da ‘duruşmalardan bağışık tutulma’ konusunda beyanı alınmamış olan suça sürüklenen çocuğun yokluğunda hüküm verilmek suretiyle, CMK’nın 196. maddesine aykırılık oluşturacak biçimde savunma hakkının kısıtlandığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 18.10.2021 tarih ve 20476-15736 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında başka bir suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma hususunda beyanı bulunmayan suça sürüklenen çocuğun, hükmün açıklandığı oturuma katılımı sağlanmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ... Cumhuriyet Başsavcılığının 01.05.2007 tarihli iddianamesi ile suça sürüklenen çocuk hakkında yağma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
    Yerel Mahkemece suça sürüklenen çocuk ... hakkında CMK'nın 98. maddesi uyarınca düzenlenen yakalama emri üzerine yakalanan suça sürüklenen çocuğun sorgusunun yargılamayı yapan mahkemece 26.11.2008 tarihinde gerçekleştirildiği, ancak sorgu sırasında suça sürüklenen çocuğa duruşmadan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, suça sürüklenen çocuğun da duruşmadan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, 23.03.2009 tarihli oturumda da suça sürüklenen çocuğun yokluğunda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve duruşmanın bitirilerek hüküm kurulduğu,
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden suça sürüklenen çocuk ...'ın tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde, suça sürüklenen çocuğun başka bir suçtan tutuklu olarak 31.08.2008 tarihinde ... Kurumuna alındığı, 11.09.2008 tarihinde de ... 5 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği ve Yerel Mahkemece hükmün kurulduğu 23.03.2009 tarihinde de aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”,
    194. maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.”,
    195. maddede; “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.”,
    200. maddenin birinci fıkrasında; “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.”,
    204. maddesinde; “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.”,
    Şeklinde gösterilmiştir.
    Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesi ise;
    “(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
    (2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
    (3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
    (4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
    (5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
    (6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.
    Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
    Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
    Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
    Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.
    Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
    Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
    Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli .... ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle ... altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup, buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    ... 5 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olarak bulunan ve asıl mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan suça sürüklenen çocuk ...'ın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı 23.03.2009 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mâhkumiyetine karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usulü nedenle bozulmasına ve ulaşılan bu sonuç karşısında suça sürüklenen çocuğun yağma suçuna yönelik cezasının infazının durdurulması ile tahliyesine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 23.06.2014 tarihli ve 240-12846 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,

    3- ... 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2009 tarihli ve 58-86 sayılı kararının saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilip, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükümlerinin bozulmasına karar verilmesi nedeniyle suça sürüklenen çocuk hakkında yağma suçuna yönelik cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suçtan suça sürüklenen çocuğun TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara