Esas No: 2020/295
Karar No: 2022/159
Karar Tarihi: 08.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/295 Esas 2022/159 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/295 E. , 2022/159 K."İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 497-1317
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ...’ın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın, 62, 53, 58/9-6 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin ... 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.01.2018 tarihli ve 62-16 sayılı hükme yönelik sanık müdafisi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 21.06.2018 tarih ve 497-1317 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 17.10.2019 tarih ve 6582-6232 sayı ile;
"...
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 esas kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda ‘paralel yapı’ veya ‘terör örgütü’ olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek, FETÖ/PDY ile iltisaklı okullarda öğretmen olarak çalışan, Eylül 2014'te örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda anılan örgütle irtibatlı Bank Asya’ya para yatıran sanığın faaliyetlerinin, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığından, konusu suç oluşturmayan ancak örgüt liderinin talimatı doğrultusunda amaca hizmet eden faaliyetlerin silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.01.2020 tarih ve 71061sayı ile;
"...
Sanık ...'ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne iltisaklı olan ... Maltepe Dershanesi, ... Boztepe Dershanesi, ... Işık ve Burç Dershanelerinde görev yaptıktan sonra 2012 yılında ...'ta yine örgüt ile iltisaklı olan Asır Eğitim A.Ş işletmelerine ait ... Kenger Fen Lisesi ve Anadolu Lisesinde görev aldığı ve bahse konu işletmelere kayyum atanana kadar görevini devam ettirdiği, Asır Eğitim A.Ş nin örgüte iltisakı nedeniyle 667 sayılı KHK ile kapatılan işletmelerden olduğu, sanığın bu şekilde 1999- 2016 yılları arasında değişik yerlerdeki örgütle iltisaklı kurumlarda öğretmenlik yaptığı, sanığın FETÖ/PDY terör örgütünün finansal organı olan Asya Bank isimli finans kuruluşunda katılım hesabının bulunduğu, katılım hesabını 10.09.1998 tarihinde açtırdığı,2013 Aralık ayında hesap bakiyesi 103.28 TL iken 2014 yılının Ocak ayında 11.659,21 TL para yatırdığı, sanığın hesap hareketliliğini değişen aylarda artırarak 2014 Eylül ayında 121.244,86 TL, 2015 Mart ayında 112.420,06 TL'ye ulaştığı, sanığın hesap hareketlerinin 2014-2016 yılları arasında örgüt elebaşının talimat verdiği döneme isabet ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Sanığın dosyaya yansıyan bu faaliyetleri konusunda Yüksek Daire Başsavcılığımız arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın konusu bu faaliyetlerin sanığın örgüt üyesi olduğuna delalet edip etmeyeceği, dolayısı ile suç vasfının ne olacağı hakkındadır.
Örgüt liderinin talimatı ile Bankasya'ya para yatırılması eyleminin tek başına örgüte yardım suçu niteliğinde olacağı, ancak sanığın bunun yanında örgütle iltisaklı pek çok eğitim kurumunda çalıştığı gözetildiğinde suç vasfının değişip değişmeyeceğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Dosya içine bulunan ... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/571 esas sayılı dosyasında tanık sıfatıyla ifade veren, sanığın da ...'ta çalıştığı okullar olan Kahramankent Anadolu Lisesi ve ... Kenger Okullarının bağlı olduğu Asır Eğitim A.Ş'nin yönetim kurulu başkanı olan ve etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan ...'un beyanlarında, FETÖ yapılanması kapsamında ilde, il imamı, büyük bölge imamları, okul genel müdürleri, dershane genel müdürleri, okul öğretmenleri, branş öğretmenlerinin tamamının atamayla geldiklerini, yine dershane öğretmenlerinin de atamayla geldiğini beyan etmesi karşısında, her biri farklı illere bulunan ve farklı şirket bünyesinde bulunan okul ve dershanelere atamanın örgüt yönetimi tarafından yapıldığının, bu nedenle sanığın da bu örgüt yönetiminin atamasına tabi ve hiyerarşik yapı içinde olduğunun kabulünün gerektiği…" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 04.06.2020 tarih ve 546-2375 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü, Özel Dairece onanmasına karar verilmesi suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 2015 yılından itibaren FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yönelik 2015/10818 numaralı tahkikat evrakı üzerinden yapılan soruşturmalarda,
Sanık ...'ın 1996 yılında üniversite eğitimini tamamladıktan sonra FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir ... ili Maltepe Dershanesinde, ... ili Boztepe Dershanesinde, ... ili Işık ve Burç Dershanelerinde görev yaptıktan sonra 2012 yılında örgüt tarafından ... iline tayin edildiği, burada Asır Eğitim İşletmelerine bağlı ... Kenger Fen Lisesi ve Anadolu Lisesinde görev aldığı ve söz konusu işletmelere kayyım atandığı döneme kadar çalıştığı,
Bank Asya hesap kayıtlarına göre; hesabın 10.09.1998 tarihinde açıldığı, hesap bakiyesinin 2013 yılının Aralık ayında 103 TL, 2014 yılının Ocak ayında 11.659 TL, Şubat ayında 10.765 TL, Mart ayında 11.441 TL, Nisan ayında 9.854 TL, Mayıs ayında 8.760 TL, Haziran ayında 4.759 TL, Temmuz ayında 3.332 TL, Ağustos ayında 1.444 TL, Eylül ayında 121.244 TL, Ekim ayında 110.656 TL olduğu, hesap hareketlerine bakıldığında ise 2014 yılından önce 1000-3000 TL aralığında işlemler varken, sanığın 28.01.2014 tarihinde 4.795 TL parayı yatırdığı, devam eden günlerde de para yatırmaya devam ederek katılım hesabı açtığı, 13.03.2014 tarihinde 3.000 TL'lik yeni bir katılım hesabı açtığı, bu tarihten sonra aynı yılın Eylül ayına kadar rutin işlemler yaparken 09.09.2014 tarihinde 28.150 TL para yatırdığı, devam eden günlerde yüklü miktarda para yatırmaya devam ettiği, 19.09.2014 tarihinde de 120.400 TL para yatırdığı,
MASAK Başkanlığı tarafından 14.10.2014 tarihli ve 17129 sayılı yazı ile ... Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna gönderilen 02.10.2014 tarihli ve 2014/AN-2/1 sayılı analiz raporuna göre; yurtdışında bulunan ve benzer nitelikli aynı isimle Türkiye'de kurulan ve gerek Asya Katılım Bankası A.Ş. tarafından verilen krediler gerekse Türk vatandaşı şahıslar tarafından yoğun şekilde gerçekleştirilen para transferleri ile fon aktarılan, aktarılan bu fonların yurtdışındaki aynı isimli ya da benzer nitelikteki kuruluşuna transfer edildiği tespit edilen ve açık kaynaklarda “Gülenist Kuruluş”, “Fethullah ... Okulu”, “... hareketi okulu” olarak nitelendirilen kuruluşlardan “Texas Gulf Foundation” isimli kuruluşa 09.09.2013 tarihinde 82.464,00 TL tutarında para transfer eden kişi ve aynı kuruluşa, yine aynı tarihte 156.681,60 TL tutarında para transfer eden ...’nun eşi olan ... ... isimli şahsa yönelik para transferinin bulunduğu ayrıca Güven Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş. ortağı olan ve söz konusu şirket bünyesinde ... Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 10.02.2015 tarihli ve 2014/75025 sayılı yazısında, “FETÖ/PDY terör örgütü olarak kamuoyunda bilinen örgütün üst düzey yöneticilerine ilişkin olarak hakkında araştırma” talep edilen 103 kişiden biri olarak yer alan Süleyman Savat ile ortaklık ilişkisi bulunan ... isimli şahsa yönelik para transferinin bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/571 esas sayılı dosyasında tanık sıfatıyla ifade veren ..., sanığın da ...'ta çalıştığı okullar olan Kahramankent Anadolu Lisesi ve ... Kenger Okullarının bağlı olduğu Asır Eğitim A.Ş'nin yönetim kurulu başkanı olduğunu ve FETÖ yapılanması kapsamında ilde, il imamı, büyük bölge imamları, okul genel müdürleri, dershane genel müdürleri, okul öğretmenleri, branş öğretmenlerinin ve yine dershane öğretmenlerinin atamayla geldiğini ifade etmiştir.
Sanık ... soruşturma aşamasında; “Herhangi bir cemaate üye olduğumu kabul etmiyorum. Ben 1996 yılında üniversiteyi bitirdim. Eğitim dönemimde herhangi bir cemaat okulunda okumadığım gibi cemaatin yurtlarında da kalmadım. Üniversiteyi bitirdikten sonra ... ilinde Maltepe Dershanesinde çalışmaya başladım. Daha sonra ... ili Boztepe Dershanesi'nde devamında da yine ... Maltepe ve ... Işık ile Burç Dershanelerinde görev yaptıktan sonra 2012 yılında ... ili ... Kenger Fen ve Anadolu Lisesinde çalışmaya başladım. Geçmiş dönemde çalıştığım tüm okulların Fethullah ... Cemaati'ne ait okullar olduğunu biliyordum. Ben bu cemaate bağlılık taşımadan sadece geçimimi sağlamak için bu cemaatin okullarında öğretmenlik yaptım. Öğretmenlik yaptığım dönem içerisinde herhangi bir şekilde kimsenin yardım toplama ya da kimseye yardım yapma konusunda talimat almadım. Sadece çalıştığım okullarda zaman zaman düzenlenen ve öğretmenlerin katıldığı toplantılara iştirak ettim. Bu toplantılarda eğitim ile ilgili konular konuşulurdu. Bazen de okul dışında arkadaşlarla toplanıp sohbetler yapardık. Bu toplantılar organize edilmiş cemaat toplantıları değildi. Ben cemaat adına hiçbir görev üstlenmedim, hiçbir organizasyona katılmadım, himmet adı altında para toplamadım, birilerine bağışta bulunmadım. Cemaate ait okullarda öğretmenlik yapmamdan dolayı zorunlu olarak Bank Asya hesabı isimli bankada maaş hesabı açtırdım. Yine bu okullarda çalışıyor olmamdan dolayı zaman zaman cemaatin yayın organlarına abonelikler yaptırdım. Çalıştığım dönemler içerisinde cemaate yardım adı altında maaşımdan kesinti yapılmadı. Ben zaten eşi çalışmayan tek maaşlı aile reisi olduğum için benden hiçbir şekilde yardım adı altında para isteyen de olmadı. Ben çalıştığım bu dönemler içerisinde cemaate bağlı okulları yasalara uygun, Milli Eğitime bağlı eğitim kurumları olarak biliyordum. Bu dönemlerde okullarda yasa dışı herhangi bir faaliyet yürütüldüğünü görmedim. Okul içerisinde hiçbir şekilde cemaat adına dışarıdan gelen kişilerin katıldığı toplantılar düzenlendiğini görmedim. Ben cemaatin organize ettiği herhangi bir geziye katılmadım. Sadece bir keresinde arkadaşlarımla beraber gezmek amacıyla Suriye ülkesine gitmiştik. 17-25 Aralık süreci yaşandığında cemaate bakış açım biraz değişmekle beraber ben tam olarak bu yapının terör örgütü haline geldiğine kanaat getiremedim. Kaldı ki ben 17-25 Aralık sürecinden sonra 40 yaşımı doldurduğum için başka yerde çalışmayacağımı düşündüğümden geçicimi sağlamak için bu okullarda çalışmaya devam ettim. Darbe girişiminden önceden haberdar değildim. Ben yurtta sulh konseyi adında bir oluşumu daha önce hiç duymamıştım. Darbe girişiminin yaşandığı gece ve öncesinde herhangi bir görevlendirilme olmadı. Kimseden bu konuda bir talimat almadım, bilgilendirilmedim. Darbe girişiminin yaşandığı gün babamın ... ilinde bulunan evindeydim. Herkes gibi ben de olanları televizyondan öğrendim ve takip ettim. Yaşananları izlediğimde ülkem adına ve kendi ailem adına korktum. Ben darbe karşıtı birisiyim. Darbe girişiminde bulunanları lanetliyorum. Benim kullandığım telefonda ByLock benzeri bir program yoktur. Bana sorulan kişilerden Şehabettin Acar, Fevzi Buçan ve Mehdi Baran'ı bağlı olduğumuz şirketin bünyesindeki Kahramankent Lisesinde öğretmen olmalarından dolayı tanıyorum. Bu kişilerle ticari bir ilişkim olmamakla beraber borç alış verişim olmuştur. Bu kişilere gönderdiğim paralar daha önceden elden aldığım borç paralardır. Bu paralar kesinlikle himmet adı altında toplanan paralar değildir. Ayrıca ben ...'a para gönderdiğimi de hatırlamıyorum. Yine ben ... ... isimli bir kişiyi tanımıyorum. Bu kişinin eşi olduğu söylenen ...'nu da tanımıyorum. ... ... isimli şahsa ne surette para gönderdiğimi hatırlamıyorum. Daha önce kızımı ABD'ye göndermek için vize işlemleri masrafı olarak birisine para göndermiştim. Bu para gönderme işlemi buna ilişkin olabilir. Ben kişileri şahsen tanımıyorum. ... isimli şahıs ...'dan arkadaşımdır. Bu kişiden de daha önceden borç para almıştım. Bu kişiye gönderdiğim para elden aldığım borç para olabilir. Ben, ... ... isimli bir şahsı kesinlikle tanımıyorum. Bu kişinin 2012 yılında 800,00 TL parayı bana göndermesi işlemini hiç hatırlamıyorum. Bu kişiyle aramda herhangi bir ticari ilişki yoktur. Böyle bir para gönderme söz konusu olsa hatırlardım. Ben cemaatin himmet paralarını toplayıp ilgili yerlere aktarılmasına aracılık etmedim. Çalıştığım okulların muhasebe işleri ile ben ilgilenmiyordum. Belirtilen para transferlerinin bir kısmı tamamen benim kişisel alacak ve borçlarıma ilişkindir, diğer kısımları kabul etmiyorum. FETÖ örgütü üyesi olduğumu kabul etmiyorum. Zaten ben okullarda çalıştığım dönemlerde bu okulların yasa dışı bir amacı olduğuna dair kamu oyunun bir izlenimi yoktu. Ben de bu okullarda ailemin geçimini sağlamak için öğretmenlik yaptım.”,
Mahkemede önceki beyanlarına ek olarak; “Bankasya ile çalıştığım dönem içerisine Bankasya ile beraber 7-8 farklı bankada maaş hesabım açıldı, 2013 yılından önce de hesap hareketi oluyordu, ancak iddianamede yazılmamış, 2014 yılı Eylül ayında ihtiyaçlarımdan dolayı ...'da bulunan kooperatiften aldığım daireyi satmak zorunda kaldım, çocuğum 2013 yılında üniversiteye başlamıştı, tek maaşlı olduğum için sıkıntı yaşıyordum, daireyi 125.000 TL'ye sattım, bir miktarını aldıktan sonra kalan kısmını Eylül ayında hesabıma yatırdım, ben talimatla hareket etmiş olsaydım, daha önce bu daireyi satıp hesaba yatırırdım, hesap hareketlerimdeki iniş çıkış da borçlarımın olması, araba almamdan kaynaklanıyor olabilir, borç verip aldığım oldu, bundan dolayı hesap hareketi olabilir, aynı zamanda 2600 TL civarında maaşım vardı, belirttiğim dönemde maaşım da bu hesaba yatıyordu, ben çalıştığım dershanelerde ve okullarda öğretmenlik dışında hiçbir işlem, hiçbir iş yapmadım, muhasebe ile hiçbir işim olmadı, para alışverişinde bulunmadım, iddianame içeriğinde Masak raporunda belirtilen kişilerden ... ... isimli kişiyi tanımıyorum, şahıs zaten şüpheli değildir, ..., ... ve ... isimli şahısları tanıyorum, bunlar Kahramankent okulunda öğretmen arkadaşlarım, bu şahıslara elden aldığım borç parayı banka havalesiyle para göndermiştim, benim kızım yurt dışında okumaya hevesliydi, bununla ilgili kendi çapında araştırma yapıyordu, öncelikle ABD ile ilgili araştırmaları vardı, bu amaçla 2013 yılı Temmuz-Ağustos aylarında ... Kavakoğlu isimli şahıs geldi, bu şahıs yurt dışında bulunan okullarla bağlantı kurarak oraya öğrenci gönderiyormuş, ... merkezli büroları var, vize ve evrak işlerini takip ediyorlar, okulda kendisi ile görüşmelerimiz sonucu kızımın vize işlemleri için 1.029 TL para havalesi yaptık, bunun yaklaşık 500-600 TL'si vize için, kalan kısım da masraflar için istenmişti, iddianamede ABD'de okuyan kızı için para gönderdiğim iddia edilmiş ise de, kızım halen Hacettepe Tıp Fakültesi'nde 2'inci sınıf okuyor, havale işlemi bu şekilde olmuştur, çalıştığımız kurum itibariyle, sınava hazırlık dergileri vermesi, sorularının daha kaliteli olması nedeniyle Zaman gazetesi aboneliğim mevcuttur, ... iline gelmem, birinin yönlendirmesiyle olmamıştır, örneğin ilk başladığım yerde askere gittiğim için dershaneden çıkış yaptım, memleketime yakın olması nedeniyle ... ilindeki dershaneye gittim, bu tür değişik sebeplerle farklı yerlerde çalıştım, herhangi bir tayin usulü, görevlendirme, gönderme söz konusu değil, ben çocukların eğitimi dışında birşey yapmadım, bunun dışında herhangi bir amacım olmadı, ben emniyette ayrıntılı olarak beyanda bulundum, tekrar ediyorum, üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, sabit ikametgah sahibiyim, 9 aydır tutukluyum, tutukluluğum infaza dönüştü, hakkımdaki deliller toplandı, delil karartma ihtimalim yok, herhangi bir örgüte üye değilim, FETÖ ile bağlantım yok, beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum.”,
Şeklinde savunma yapmıştır.
Yerleşik uygulaması ve öğretideki ağırlıklı görüşlere göre örgüt kurma, yönetme ve üyelik suçları;
a-Genel Olarak:
Yapılanma biçimi ne olursa olsun kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla oluşturulmuş örgütlere suç örgütü denmektedir.
Örgüt kurma ve yönetme suçunda genel hükümlerden ayrı olarak kanun koyucu hazırlık hareketlerini suç sayarak kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir suç düzenlemesi yapmıştır. Bu suç somut tehlike suçudur.
Düzenleme ile amaç suçtan bağımsız olarak, hazırlık hareketlerini cezalandıran bir suç tipine yer verilmiştir.
Devletin şahsiyetine karşı cürümlere müteveccih çok kişinin iradesinin birleşmesinin doğuracağı ağır tehlikeyi ve ciddi bir suçun işlenmesi ihtimalinin muhakkaklığını göz önünde bulundurarak bu kolektif suç tehlikesini müstakil suç olarak cezalandırmış ve icra hareketlerine geçilmeden bir fiilin cezalandırılmayacağı prensibinden ayrılmıştır.
Devletin şahsiyetine karşı suçların çoğu teşebbüs suçudur, teşebbüs dahi tamamlanmış suç gibi kabul edildiğinden, zaten tehlike suçudur; bu bakımdan hazırlık hareketlerinin cezalandırılması "tehlike tehlikesinin cezalandırılması" şeklinde kabul edilmektedir. (Manzini, 1950, 606, atfen, Özek, ege. .... 348)
b-Örgüt kurma:
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir yapının, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin hâkim olduğu yapılanmayı ifade eder. Böylece örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı mahiyetini kazanmaktadır. Bu bağlamda bir organize güç aracından, organize güç enstrümanından söz edilebilir.
Suç örgütünün varlığından söz edebilmek için belli bir amaç, maksat etrafındaki bir fiili birleşme yeterlidir. Bu örgütler mahiyetleri itibariyle devamlılık arz ederler. Bu itibarla belli bir suçu işlemek için bir araya gelme hâlinde bir suç örgütünün varlığından bahsedilemez.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, somut bir tehlike suçu olduğu için oluşturulan örgütün üye sayısı ve malzeme donanımı itibariyle güdülen amaçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arzedip arzetmediği hâkim tarafından yapılacak değerlendirmeyle belirlenecektir. Somut zarar tehlikesini oluşturmaya uygunluk için "amacı gerçekleştirmeye yeterli üye"nin, "hiyerarşik örgüt yapısı"nın, "şiddete dayanan eylem programı"nın varlığını aramak gerekir.
Örgütün silahlı olup olmaması ve sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün, silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez. Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının olması gerekli ve yeterlidir.
c-Örgüt yönetme:
Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda ve icrasında harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.
Örgüt yönetme, örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir. Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.
Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.
d-Örgüt üyeliği:
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir .Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
Bu ilkeler ışığında iç hukukumuzdaki düzenlemelere göz atıldığında;
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; "Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir." aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu; "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
TCK'nın 314. maddesi bakımından bir oluşumun veya yapılanmanın, silahlı terör örgütü sayılabilmesi için;
Yöntem: Terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden bir örgüt tipidir.
Amaç-Saik: Silahlı terör örgütü, siyasi maksatla faaliyet gösteren örgütleri ifade eder. Bu bakımdan 3713 sayılı Kanun'un birinci maddesinde sayılan amaca yönelik ve Devletin Anayasal düzenine veya güvenliğine karşı bir suç işlemek amacıyla faaliyet gösterir.
Elverişlilik: Silahlı terör örgütünün, TCK'nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçları amaç suç olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkânına sahip bulunması gerekir. Amaca matuf kavramı ise silahlı terör örgütünün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olmasını ifade eder.
Araç-gereç: Örgüt mensuplarının tamamı olmasa bile bir kısmının silahlı olması silahlı terör örgütünün oluşması için yeterlidir. Örgüt, bu silahları gerektiğinde kullanma imkanına sahip ise silahlı olduğu kabul edilmelidir. Silahlı terör örgütünün elinde bulunan silahın devlete ait olması ya da bu silahların hukuka aykırı yollardan elde edilmesi bu suçun oluşması açısından önem taşımaz.
Türk halkı 40 yılı aşkın süredir etnik, ideolojik veya dini temellere dayalı çeşitli terör örgütleri tarafından yapılan saldırılara muhatap olmuş, binlerce insan hayatını kaybetmiş veya ağır şekilde yaralanmıştır. İnsanların refahı için harcanması gereken parasal kayıp hesap edilemeyecek boyuttadır. Örgütün baskısı yüzünden bazı insanlar en temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hâle gelmiş, yaşadıkları yerleri terk etmek ya da örgütün talimatları doğrultusunda hareket etmek zorunda kalmışlardır. Devlet, bu tehdidin devam ettiği zamanlarda dahi insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri imzalayarak kişisel hak ve özgürlükleri korumak iradesini ortaya koymuştur. Nitekim bu sözleşmelerdeki hakların, hiyerarşik olarak kanunlar üstü biçimde uygulanacağına dair Anayasal hüküm kabul edilmiş olması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisinin tanınması bu iradenin somut örneklerinden birisidir. 1991 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu'nda 29 kez genel olarak özgürlükleri genişletme yönünde değişiklik yapılmıştır. Amaç suçlar bakımından tehlikelilik hâlinin somutlaşıp yakınlaşması durumunda halkta oluşan güvenlik kaygısının artmasına paralel kısıtlayıcı tedbirlere başvurulduğu görülmekle birlikte kişilerin barış ve güven içinde yaşama hakkına yönelik tehdidin azaldığı dönemlerde özgürlükleri genişleten düzenlemeler hız kazanmıştır.
Terörle Mücadele Kanunu'nun terör örgütlerini tanımlayan 7/1. maddesinde 29.06.2006 tarihinde 5532 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle yapılan değişiklik sonrası oluşan hukuki durumun değerlendirilmesinde fayda görülmektedir. İlgili maddenin önceki hâli "Madde 7- “3 ve 4 üncü maddelerle Türk Ceza Kanununun 168. 169, 171, 313, 314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun 1 inci maddesinin kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler beş yıldan on yıla kadar ağır hapis ve ikiyüzmilyon liradan beşyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası, bu örgütlere girenler üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve yüzmilyon liradan üçyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar” şeklindeki iken 2006 yılında yapılan değişiklik sonrası "Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır." hâlini almıştır.
Bu değişiklik karşısında; Terörle Mücadele Kanun'unda yapılan örgüt tanımı ile TCK'nın 314/1-2. maddesindeki örgüt tanımı çelişmekte midir; mevzuatta silahlı veya silahsız iki ayrı örgüt varlığını sürdürmekte midir soruları gündeme gelmektedir. Başka deyimle Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/1. maddesinin, TCK'nın 314. maddesine atfının unsur atfı mı yoksa ceza yaptırımına mı olduğu ortaya konulmalıdır. Silahlı terör örgütü suçunun unsurlarına TCK'nın 314. maddesinde yer verilmiştir. Yukarıda izah edildiği şekilde örgüt kurma, yönetme ya da üye olma, amaç suç bakımından hazırlık hareketi niteliğinde somut tehlike suçudur. Somut tehlike suçları zarar suçu niteliğinde olmayıp hazırlık hareketlerini cezalandıran istisnai düzenlemeler olması nedeniyle cebir ve şiddet içeren faaliyetlerde bulunma zorunluluğu yoktur, yeter ki cebre yönelik bir irade ortaya konulsun. Zira 5237 sayılı TCK'nın 221. maddesinin 1. bendinde örgüt kuran kişilerin, herhangi bir suç işlemeden örgütü dağıtmaları halinde cezai yaptırıma muhatap olmayacakları şeklindeki düzenleme bu görüşü doğrulamaktadır. Bu nedenle 3713 sayılı Kanun'un 7/1. maddesinde yapılan değişiklikle, failin örgüt üyesi olduğunun kabulü için cebir ve şiddet gerektiren fiili işlemesi zorunluluğu getirildiği ileri sürülemeyecektir. Bu değişiklik TMK'nın 1. maddesinde yazılı amaç suçların gerçekleştirilmesinde şiddetin gerekliliğini vurgulamanın yanında kurulan, yönetilen veya üyesi olunan örgütün cebir ve şiddeti araç olarak kullanma gerekliliğini ifade etmektedir. Aksi takdirde bu suçun tehlike suçu olma vasfını ortadan kaldırmış ve TCK'nın 220 ve 314. maddelerindeki unsurlarla çelişilmiş olacaktır.
e-Hata Hükümleri Çerçevesinde Silahlı Terör Örgüt Üyeliği Suçunun Değerlendirilmesi:
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün aşağıda açıklanan yapı ve görüntüsü itibariyle suçların manevi unsurunun tespiti bağlamında kusur ilkesi ve suçun kast unsurunun değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK'ya esas alınan suç teorisi üç ilkeye dayanmaktadır. Bunlar: kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve insanilik ilkeleridir.
Kusur ilkesi; kusursuz ceza olmaz prensibine dayanmaktadır. Failin işlemiş olduğu suçtan dolayı şahsen kınanabildiği hâllerde cezalandırılmasını ifade eder. İlke ile amaçlanan, cezanın kusuru gerektirdiği ve kusurlu hareket etmeyen kişinin cezalandırılmayacağıdır. Bu ilkeden çıkarılacak birinci sonuç, netice sorumluluğunun kaldırılmış olması; ikinci sonuç ise cezanın kusur derecesini aşmayacağı yani ceza hukukunda kusurla orantılı ceza tayininin esas alınacağıdır.
Hata (yanılma); genel olarak kişinin tasavvuru ve zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu, dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şeyin olduğundan farklı bir biçimde algılanması hâlinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi hâlinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası, bir algılama hatası olduğu hâlde; yasak hatası, bir değerlendirme hatasıdır.
Failin ceza sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurlu olması şarttır. Kusur, kınanabilirliktir. Kusurun ifade ettiği değersizlik yargısı ile fail hukuka uygun davranmaması, haklı olan lehine karar verebilme ve hukuka uygun davranma imkanına sahip olmasına rağmen haksız olan davranışı tercih etmesi nedeni ile kınanmaktadır. Kusur yargısının temeli insanın özgür iradesidir. İnsan, özgür iradeye sahip bir varlık olması nedeniyle haklı olan davranış ile haksızlık arasında bir tercih yapma ve haklı olan davranış lehine karar verebilme, davranışlarını hukuk düzeninin gereklerine göre yönlendirebilme ve hukuk düzeninin yasakladığı davranışlardan sakınma yeteneğine sahiptir. Kusur yargısının temelini oluşturan irade özgürlüğü, haksızlık bilincinin varlığını gerekli kılar. Çünkü insanın haklı olan davranış ile haksızlık arasında tercih yapabilmesi için bunu bilmesi şarttır. Fail, haksızlık bilincine sahipse ve özgür iradesiyle haksız olan davranışı tercih ediyor ise kusurludur. Fakat yasak yanılgısı her zaman failin kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz. İnsan, hukuk toplumunun bir üyesi olarak hukuka uygun davranmak ve haksız olan davranışlardan sakınmak yükümlülüğü altındadır. Failin açıkça yasak olduğunu bildiği davranışlardan sakınması bu yükümlülüğü yerine getirdiği anlamına gelmez. Fail, aynı zamanda davranışlarının hukuk düzeninin gerekleri ile uyumlu olup olmadığını sorgulamakla yükümlüdür. Fail bu husustaki şüphesini tefekkür etmek veya bir uzmana danışmak yoluyla bertaraf etmek zorundadır. Ayrıca fail vicdan muhasebesi de yapmalıdır. Failden beklenen vicdan muhasebesinin ölçüsü, somut olayın koşulları ile onun sosyal ve mesleki çevresidir. Fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesine rağmen davranışının haksızlığını idrak etmeye muktedir değilse yanılgısı kaçınılmazdır. Bu durumda fail kusurlu addedilemez. Buna karşılık fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesiyle davranışının haksızlığını idrak edebilecek idiyse yasak yanılgısı kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz; fail kusurludur, ancak kusuru azalmıştır.
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK'nın 30/1. maddesi), suçun nitelikli hâllerinde (TCK'nın 30/2. maddesi), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK'nın 30/1-3. maddesi) hata kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK'nın 30/3. maddesi) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK'nın 30/4. maddesi) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir. (TCK'nın 27/1. maddesi)
İlgisi nedeniyle suçun maddi unsurlarında hata (unsur yanılgısı) üzerinde durmak gerekecektir.
TCK'nın 30/1. maddesinde "suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlara ilişkin bilgisizliğin kastı ortadan kaldıracağı" belirtilmiştir. Unsur yanılgısının konusunu suçun maddi unsurları oluşturmaktadır. Unsur yanılgısı kastı ortadan kaldırdığına göre, böyle bir yanılgı ancak kastın kapsamında kalan konular hakkında olabilir. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesini gerektirdiğinden, maddi unsurların bilinmemesi hâlinde kasten işlenen bir haksızlıktan bahsedilemez.
Unsur yanılgısı; haksızlığa temel teşkil eden, haksızlığı tipikleştiren objektif unsurlarda, yani suçun maddi unsurlarında yanılgıdır. Bu durumda haksızlığın kasten işlendiğinden söz edilemez. Fiilin taksirle işlenmiş şekli suç olarak tanımlanmış ise fail ancak taksirli suçtan sorumlu olur.
Bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olduğunu eylem ve söylemleriyle açıkça ortaya koyabileceği gibi legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne, hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür. Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri, kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından sorumlu olacaklardır.
Failin, isnat olunan suçun maddi unsurlarına ilişkin hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail TCK'nın 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu hatasından yararlanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve suçun taksirle işlenmesi hâli de kanunda cezalandırılmıyor ise CMK'nın 223. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir.
Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olan nihaî amacını gerçekleştirmek için "mahrem alan" şeklinde örgütlenmesi ve Devletin silahlı kuvvetlerindeki unsurları dikkate alındığında gerekli ve yeterli örgütsel güce sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütlenme piramidine göre beş, altı ve yedinci kat ve kural olarak üç ve dördüncü katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekmektedir. Ancak önce dinî bir kült, ardından da terör örgütü hâline dönüşen FETÖ/PDY'nin, başlangıçta bir ahlâk ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayrı meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah ... hakkında ... 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK'nın 30. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda söz konusu değerlendirme yapılırken, ülke çapında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile ilgili dava dosyalarında yer alan belgeler, mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları, tanık beyanları ve benzer pek çok kaynakta yer aldığı üzere; örgüt mensubu olan kamu görevlileri tarafından örgütün nihaî amacının açıkça ortaya konularak devleti ve hükûmeti açıkça hedef alan terör faaliyetlerinin icra edilmesi, bu faaliyetlerin örgüt liderinin açıklamaları ve basın yayın araçlarıyla üstlenilmesi gibi sansasyonel olayların kamuoyunun gündemini uzunca bir süre meşgul edip yoğun bir şekilde tartışılması, Milli Güvenlik Kurulu'nun 30 Ekim 2014, 29 Nisan 2015 ve 26 Mayıs 2016 tarihli toplantılarında alınan ve kamuoyu ile paylaşılan kararlarda sözde "hizmet hareketi" adlı legal görünümlü illegal yapının, paralel bir devlet kurma amacında olan, devletin varlığına ve Anayasal düzenine karşı ciddi tehdit oluşturan bir örgüt olarak kabul edilmesi, aynı tespit ve açıklamaların Devlet ve Hükûmet yetkililerince de en üst düzeyde benimsenip kamuoyu ile paylaşılması gibi olguların da gözardı edilmemesi gerekir.
3) FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ YAPILANMASI:
a) Genel olarak:
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ve bu suçların temyiz incelemesi ile görevli 16. Ceza Dairesinin kararlarında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
FETÖ/PDY Silahlı terör örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü "gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek" üzerine kuruludur.
FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT'e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY'nin devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY'nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY'deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Nitekim hiyerarşik ilişki bakımından sıkı bir disiplinin hâkim olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinde dahi FETÖ/PDY mensuplarının darbeye teşebbüs sırasında genel olarak öğretmenlerden oluşan mahrem imam olarak adlandırılan sivil kişilerden aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri veya alt rütbedeki subayların emirlerine uydukları birçok dava dosyasında görülmüştür.
Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK'da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi öldürülüp yaralanmıştır.
Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için ByLock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa'da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fetullah ... tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
Öte yandan uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözümlenmesi için Silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun da açıklanması gerekmektedir.
1- Slahlı terör örgütüne yardım etme:
Örgüt üyesi; örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK'nın 315. maddesi;Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanun'un 4. Maddesi; Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yukarıda sayılan haller dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen her türlü faaliyet TCK'nın 314/3 ve 220/7. maddeleri yollamasıyla aynı Kanun'un 314/2. maddesi kapsamında kalacaktır.
Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz.
Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kastın yanında özel saik de gereklidir. Fail, örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir.
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof.Dr.İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, .... 38-39.).
Silahlı terör örgütlerine yardım etme suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
2- FETÖ/PDY faaliyetleri kapsamında BANKASYA;
Bank Asya, ülkemizde faaliyet gösteren dört katılım bankasından biri olarak 24 Ekim 1996 tarihinde Asya Finans Kurumu A.Ş. unvanıyla kurulmuş ve 20.12.2005 tarihinde ise "Asya Finans Kurumu A.Ş." olan ünvanı "Asya Katılım Bankası A.Ş." olarak değiştirilmiştir. Kuruluş itibariyle, Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin ödenmiş sermayesi 900.000 TL olup bunun 360.000 TL'si A grubu, 540.000 TL'si ise B grubu paylardan oluşmaktadır. Bank Asya'nın halka açıklık oranı %54,04 olup 2014 yılı sonu itibariyle yaşadığı mali sıkıntılar sebebiyle aktif büyüklüğü ile sektörde 21. ve emsal grup (katılım bankaları) arasında ise 4. sıraya gerilemiştir.
Terör örgütleri faaliyetlerini devam ettirebilmek için paraya ihtiyaç duyarlar. Örgüte finansal olarak kaynak sağlamak için legal görünümlü ekonomik getirisi olan ticari işletmeler kurulabildiği gibi uyuşturucu veya silah ticareti, kara para aklamak şeklinde yasa dışı faaliyetler ile ya da mensupları ile sempatizanlarından bağış, himmet adı altında para toplayarak ekonomik kaynak sağlayabilmektedirler. FETÖ/PDY'nin de finansal gücünün en önemli ayaklarından biri olan Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin esasen ekonomik prensipler ve ticari hükümler çerçevesinde faaliyet göstermesi beklenmekte iken, kuruluş tarihinden itibaren örgütün yurt dışı ve yurt içi kurumlarının finansmanı amacıyla kullanıldığı, 2008 yılından itibaren başlayan birtakım mali ve kurumsal sıkıntıların yoğunlaştığı Aralık 2013- Ocak 2014 döneminde bankanın 29.05.2015 tarihinde fona devrine kadarki süreçte kamu oyu ve ekonomik çevrelerde kaybettiği itibar nedeniyle yaşadığı finansal krizi aşabilmek adına; rasyonel ekonomik gerekçelere ve kurumsal yönetim ilkelerine aykırı bir şekilde sözde örgüt liderinin ve örgütün yönlendirmesiyle mevduat toplama kampanyaları düzenlediği BDDK'nın 28.05.2015 tarihli mali analiz raporundan anlaşılmaktadır. Bankanın bahse konu finansal krizin aşılabilmesi için örgüt lideri Fettullah ... tarafından 25.12.2013 tarihinde Bank Asya'ya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği gibi bankanın Genel Müdürü ...'dan Yönetim Kurulu Başkanı ... ve Yönetim Kurulu Üyeleri ..., ..., ..., ..., ... ve ... Çelik'e 06.01.2014'de iletilen 05.01.2014 tarihinde banka çalışanı ...'in ...'a gönderdiği "Affınıza mahçuben" konulu elektronik posta mesajının içeriğinde "....Bizim iklimimizden bir ağabeyim .... Bankamız için seferberlik ilan ettik, aynen 2001'de olduğu gibi, neyimiz varsa namusumuz bildiğimiz bankamız için yarından tezi yok getireceğiz .... Arkadaşlar evini arabasını satacak, gerekirse başka bankalardan kredi çekecek bankamıza mevduat koyacağız..." ifadeleri yer almaktadır. Bu doğrultuda talimat kapsamındaki ekonomik ve rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin bankada hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likitide sağladıkları anlaşılmaktadır.
İkinci talimat ise 28.08.2014 tarihi olup bu talimat sonrasında da Eylül - Ekim aylarında para yatırılmasına ilişkin yoğun bir kampanya gerçekleştirildiği görülmektedir.
Bank Asya'ya para yatırılması talimatlarından üçüncüsü BDDK'nın bir kısım banka imtiyazlı pay sahibine tedbir uyguladığı ve akabinde fon yönetimi tarafından banka yönetiminin değiştirildiği tarih olan 04.02.2015'dir. Bu tarihte sosyal medya paylaşımları ve banka şubeleri önünde yapılan eylemlerle kişilerin bankaya para yatırılmaya yönlendirildiği ve sembolik (50-100 TL) olsa dahi yeni hesap açma ve para yatırma işlemlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Rutin bankacılık işlemleri dışında talimat sonrası açılan hesap sayısı ve işlem hacmine ilişkin veriler aşağıda yer almış olup ortaya çıkan rakamlardan talimatın yerine getirildiği bankacılık işlemlerinde mutad olmayan artışların sağlandığı görülmektedir.
Yıl Ay Toplam Kendisi Eşi Eski Eşi Oğlu/Kızı Kardeşi Annesi Babası
2013 12 3809 1256 700 11 109 1073 145 287
2014 1 66483 25482 16847 204 2251 17350 2817 3176
2014 2 39654 15431 10069 129 1362 10568 2329 2454
2014 3 22361 8244 5018 85 665 5957 1400 1758
2014 4 15737 5552 3388 63 426 4205 839 1398
2014 5 13679 4614 2767 45 329 3668 616 1025
2014 6 12546 4441 2713 58 395 3510 587 911
2014 7 11560 4174 2431 36 441 3403 424 719
2014 8 20681 7159 4826 74 1090 5860 854 985
2014 9 65130 25807 18366 180 3496 17039 2613 2427
2014 10 38771 13486 8774 113 1990 11496 1689 2043
2014 11 42992 14032 9567 161 1985 11776 2055 2638
2014 12 13782 5379 3439 38 603 3758 546 778
2015 1 14257 5705 3617 39 548 3940 634 827
2015 2 41978 13729 10979 124 6125 10539 2179 1776
2015 3 17545 6699 4513 57 1059 4813 844 864
2015 4 12630 3794 3077 34 711 3452 628 778
2015 5 11623 4247 2954 21 618 3148 567 721
Tablodan anlaşılacağı üzere rutin bankacılık faaliyeti dışında örgüt liderinin talimatı doğrultusunda kişisel yarar amacı güdülmeksizin örgütün finans kaynaklarından olan bankanın krizden kurtarılması için hareket edilip zaman zaman başka bankalardan kredi kullanmak suretiyle Bankasya'ya para yatırılması örgüte ve liderine bağlılığı gösteren bir faaliyet olarak değerlendirilmiştir. Bu faaliyetin tek başına örgüt üyeliği için yeterli kriter olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de terör örgütüne yardım etme olarak değerlendirilebilecektir.
3-Hata Hükümleri Çerçevesinde Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme Suçunun Değerlendirilmesi;
Yukarıda hata hükümleriyle ilgili yapılan açıklamalar çerçevesinde nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik olarak örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği, silahlı terör örgütüne üye olma suçu için yapılan bu açıklamaların silahlı terör örgütüne yardım etme suçu için de geçerli olduğu, öte yandan örgütün gerçek amaç ve niteliğinin anlaşıldığı süreçlerden sonra gerçekleşen ve dava konusu yapılan eylemlerin de suç oluşturabilmesi için örgütün nihai amaç ve niteliğinin sanık tarafından bilinmesi dışında somut olayda silahlı terör örgütünün talimatı üzerine ve örgüte yardım kastıyla hareket edilmesi gerektiği açıktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
1996 yılında üniversite eğitimini tamamlayan sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir ... ili Boztepe Dersanesi, ... ili Maltepe Dersanesi, ... ili Işık Dershanesi ve ... Okulunda öğretmen olarak görev yaptıktan sonra 2012 yılında ... ilide tayin edildiği, burada yine yapıya müzahir olan Asır Eğitim İşletmelerine bağlı Kahramankent Anadolu Lisesi ile ... Kenger Okulunda görev aldığı ve söz konusu okullara kayyım atandığı döneme kadar çalıştığı, sanığa ait Bank Asya hesabı incelendiğinde; bu hesabın 10.09.1998 tarihinde açıldığı, hesap bakiyesinin 2013 yılının Aralık ayında 103 TL, 2014 yılının Ocak ayında 11.659 TL, Şubat ayında 10.765 TL, Mart ayında 11.441 TL, Nisan ayında 9.854 TL, Mayıs ayında 8.760 TL, Haziran ayında 4.759 TL, Temmuz ayında 3.332 TL, Ağustos ayında 1.444 TL, Eylül ayında 121.244 TL, Ekim ayında 110.656 TL olduğu, hesap hareketlerine bakıldığında ise 2014 yılından önce 1000-3000 TL aralığında işlemler varken sanığın 28.01.2014 tarihinde 4.795 TL para yatırdığı, devam eden günlerde de para yatırmaya devam ederek katılım hesabı açtığı, 13.03.2014 tarihinde 3.000 TL'lik yeni bir katılım hesabı açtığı, bu tarihten sonra aynı yılın Eylül ayına kadar rutin işlemler yaparken 09.09.2014 tarihinde 28.150 TL para yatırdığı, devam eden günlerde yüklü miktarda para yatırmaya devam ettiği, 19.09.2014 tarihinde de 120.400 TL para yatırdığı ayrıca MASAK raporuna göre sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üye veya yöneticisi olduğu iddia edilen birçok kişi ile şüpheli para transferinin bulunduğu olayda;
Örgüte müzahir kurumlarda çalışan sanığın, Aralık 2013 ile Ocak 2014 döneminde örgütün finans kurumu olan Bank Asyanın 29.05.2015 tarihinden fona devrine kadarki süreçte kamuoyu ve ekonomik çevrelerde kaybettiği itibar nedeniyle yaşadığı finansal krizi aşabilmek adına, rasyonel ekonomik gerekçelere ve kurumsal yönetim ilkelerine aykırı bir şekilde sözde örgüt liderinin ve örgütün yönlendirmesiyle mevduat toplama kampanyaları düzenlediği ve örgüt lideri Fettullah ... tarafından 25.12.2013 tarihinde Bank Asya'ya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği, sanığın rutin bankacılık faaliyeti dışında örgüt liderinin talimatı doğrultusunda kişisel yarar amacı güdülmeksizin örgütün finans kaynaklarından olan bankanın krizden kurtarılması için örgüt liderinin talimatı doğrultusunda hareket ettiğinin analiz raporu ile sabit olduğu ve yine sanığın MASAK raporuna göre FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üye veya yöneticisi olduğu iddia edilen kişilerce para transferinin bulunduğu anlaşıldığından sübut bulan eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığın haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.