Esas No: 2021/9
Karar No: 2022/174
Karar Tarihi: 15.03.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/9 Esas 2022/174 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2021/9 E. , 2022/174 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Nitelikli mala zarar verme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...’ın, TCK’nın 151/1, 152/2-a, 62/1, 53/1 ve 58/6. maddeleri uyarınca 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.06.2015 tarihli ve 25-538 sayılı hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 07.10.2020 tarih ve 3580-8799 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.11.2020 tarih ve 252509 sayı ile;
"...Yerel Mahkemece, yakarak kamu malına zarar verme suçundan TCK'nın 152. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince temel cezanın 4 ay hapis cezası olarak belirlenmesinin ardından, eylemin yakarak işlenmesi nedeniyle belirlenen hapis cezasının TCK'nın 152. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 1 kat oranında artırıldığı olayda; 6545 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önce TCK'nın 152. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezanın 'iki katına kadar' artırılması mümkün olmasına karşın Yerel Mahkemece en üst hadden ceza verilmesi tercih edilmeyerek sanığa verilen ceza '1 kat oranında' artırılmış ve 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra artırım oranı, 'bir katına kadar' şeklinde değiştirilmiş ise de; değişiklik öncesinde sanık hakkındaki cezayı en yüksek hadden belirlemeyi tercih etmediği anlaşılan Yerel Mahkemece cezanın daha az belirlenmesi olasılığının bulunması nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirmesi gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
23.07.2016 tarihli ve 29779-2 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'la 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'na eklenen Geçici 15. maddenin 12. fıkrasına dayanılarak, 05.11.2020 tarihli ve 31295 sayılı Resmî Gazete'de yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe giren Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 03.11.2020 tarihli ve 245 sayılı kararı ile Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan tüm işlerin Yargıtay 6. Ceza Dairesine devrine karar verilmesi nedeniyle CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.12.2020 tarih ve 7607-5477 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 65. maddesi ile sanığa atılı mala zarar verme suçuna ilişkin TCK’nın 152/2-a maddesinde öngörülen artırım oranının üst sınırının, belirlenen cezanın bir katına indirilmesi nedeniyle sanık hakkında yeniden bir değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin olup sanık hakkında yeniden bir değerlendirme yapılmasının gerekmediği sonucuna ulaşılması hâlinde sanığın cezasında TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılmasına dair gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığı da değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk tarafından 19.10.2014 tarihinde saat 00.50’de düzenlenen yangın tutanağında; saat 23.50 sıralarında haber merkezine ikamet yangını olduğunun bildirilmesi üzerine Osmancık Caddesi, No: 225 sayılı adreste bulunan metruk, iki katlı binanın olduğu yere intikal edildiği, çevre güvenliğinin alındığı, itfaiye görevlilerinin müdahale ederek yangını söndürdükleri, soğutma işlemlerinin tamamlandığı, söndürülen yangının çevresine ve diğer ikametlere zarar vermediği,
Kolluk tarafından 19.10.2014 tarihinde saat 02.00’de düzenlenen olay yeri inceleme raporunda; olay yerinin ....No: 225 sayılı yerde iki katlı ahşap metruk ev olduğu, evin ahşap kapı ve pencere camlarının kırık ve açık olduğu, evin birinci katında herhangi bir yanma olmadığı, evin girişine göre sol yan taraf ikinci kata çıkış ahşap merdivenin birinci basamağının kısmen yanmış olup diğer basamakların sağlam olduğu, ikinci kata çıkıldığında, içi boş hâlde olan ve önceden mutfak olarak kullanıldığı beyan edilen oda içerisinde yanma olmadığı, mutfak yanındaki oturma odasının yer zemini üzerindeki az miktarda eski kilim ve kartona benzer eşyaların kısmen yanmış olup aynı odanın duvar, tavan ve pencere aksamlarının sağlam olduğu, oturma odasının yer zemini üzerindeki ahşap eşyalar ile odanın üst ahşap tavan, ahşap penceresi ve ahşap kapı iç kısımlarının yanmış olduğu,
... İtfaiye Müdürlüğünce düzenlenen 20.10.2014 tarihli yangın raporunda; olay tarihinin 18.10.2014, bildirim saatinin 23.57, adresin .... Mahallesi, ...Caddesi,.... Benzinliği karşısı ve yangının türünün ev yangını olduğu, yangına giden ekibin 4 araç ve 11 personelden oluştuğu, olay mahalline ulaşıldığında tek katlı, boş, kullanılmayan binanın alevli surette yandığının görüldüğü, yangına iki ayrı koldan su ile müdahale edilerek yangının söndürüldüğü, söndürmenin 5 ton su ile yapıldığı, söndürme sonucu olay mahallinde yapılan incelemede, yangının kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce çıkartıldığının tahmin edildiği, çıkan yangın sonucunda ev içerisindeki çeşitli kullanılmayan atık malzemeler ile evin tavanı ve çatısının kısmen yanmak suretiyle zarar gördüğü,
Bilgilerine yer verilmiştir.
Mağdur ...;
225/A sayılı adreste babasından kalma, hissedarlı, tek katlı, müstakil ve oturulmayan bir evleri olduğunu, evin yaklaşık 3 yıldır kullanılmadığını, elektriğinin ve suyunun da olmadığını, 18.10.2014 tarihinde saat 23.50 sıralarında komşuların haber vermesi üzerine kardeşinin kendisini aradığını ve evin yanmış olduğunu söylediğini, hemen gittiğinde itfaiye ve görevli memurların orada olduğunu, yangın sonucunda evin çatı ve duvarlarının yandığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini ifade etmiştir.
Sanık ... soruşturma evresinde; işsiz ve evsiz olarak yaşamını sürdürdüğünü, ..., ... ve ... arasında geliş gidişler yaptığını, ...’a geldiğinde köyünde kaldığını, yaklaşık 1 hafta önce gece yarısı ...’dan ...’a geldiğini, alkollü olduğunu, ...yazıhanesindeki çantaları kendisinin zannedip aldığını, sonra ...’u bildiği için Osmancık Caddesi üzerinde bulunan köprüyü geçtikten sonra bir metruk eve giderek yattığını, orada birkaç gün kaldığını, eşyalarını kurcalanmış görünce kızarak çakmağıyla kâğıdı tutuşturup evi yaktığını, bundan dolayı pişman olmadığını, evi yaktıktan sonra dışarıya çıktığını, yaklaşık 2-3 dakika sonra itfaiyenin geldiğini, itfaiyeye yardım ettiğini, çok alkol aldığını ve ne yaptığını bilmediğini,
Kovuşturma evresinde ise: olay tarihinde havaların soğuk olduğunu, ısınmak amacı ile ateş yaktığını, daha sonra yakmış olduğu ateşin kontrolden çıkarak evin kısmen yanmasına sebebiyet verdiğini, kesinlikle kasten yangın çıkarmadığını, çelişki sebebi ile sorulduğunda, evi kasten ateşe vermediğini, olayın taksirle gerçekleştiğini,
Savunmuştur.
Yapılan yargılama sonucunda, Yerel Mahkemece TCK'nın 151/1. maddesi gereğince temel cezanın 4 ay hapis olarak belirlendiği, müteakiben eylemin yakarak işlenmesi nedeniyle TCK'nın 152/2-a maddesi gereğince cezanın bir kat oranında artırılmasına karar verilerek saptanan 8 ay hapis cezası üzerinden aynı Kanun’un 62/1. maddesi uygulanmak suretiyle 6 ay 20 gün hapis olarak sonuç cezanın belirlendiği,
Yerel Mahkemece temel cezanın belirlenmesi sırasında hapis cezasının tercih edilme gerekçesi olarak “suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, sanığın tekerrüre esas sabıkasının bulunması”, cezanın bir kat artırılması gerekçesi olarak da “eylemin işleniş şekli, meydana gelen zarar” hususlarının gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
1- 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 65. maddesi ile sanığa atılı mala zarar verme suçuna ilişkin TCK’nın 152/2-a maddesinde öngörülen artırım oranının üst sınırının, belirlenen cezanın bir katına indirilmesi nedeniyle sanık hakkında yeniden bir değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediği;
5237 sayılı TCK’nın “Mala zarar verme” başlıklı 151. maddesinin birinci fıkrasında;
“Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde mala zarar verme suçunun basit hâli düzenlenmiş,
5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla suçun nitelikli hâlleri ise aynı Kanun'un 152. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında;
“(1) Mala zarar verme suçunun;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında,
b) Yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında,
c) Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında,
d) Sulamaya, içme sularının sağlanmasına veya afetlerden korumaya yarayan tesisler hakkında,
e) Grev veya lokavt hâllerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,
f) Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,
g) Sona ermiş olsa bile, görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Mala zarar verme suçunun;
a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,
b) Toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle,
c) Radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanarak,
İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza iki katına kadar artırılır..." şeklinde iken, suç ve karar tarihinden önce 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 65. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nın 152. maddesinin birinci fıkrasındaki “bir yıldan altı yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “bir yıldan dört yıla kadar hapis” olarak, ikinci fıkrasındaki “iki katına kadar” şeklindeki artırım oranı ise “bir katına kadar” olarak değiştirilmiştir.
Görüldüğü gibi suç ve karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 5237 sayılı TCK'nın 152. maddesinin birinci fıkrasındaki mala zarar verme suçunun nitelikli hâli bakımından ceza süresinin alt sınırı korunmuş, üst sınırı ise dört yıla indirilerek bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak aynı Kanun'un 152. maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan nitelikli hâllerin varlığı hâlinde faile TCK'nın 151. maddesine veya 152. maddesinin birinci fıkrasına göre verilecek olan cezanın suçun işlendiği tarih itibarıyla bir katına kadar artılabileceği hükme bağlanmıştır.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 tarihli 185-210 sayılı kararında belirtildiği üzere, hâkim, TCK'nın 61. maddesinde gösterilen hususları göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyecek ve TCK'nın 152. maddesinin ikinci fıkrasını uygularken de gerekçesini göstererek cezayı artırabilecektir. Fıkradaki artırım oranı azami oran olup, bu oran aşılmamak koşuluyla somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak ve gerekçesine yer verilerek herhangi bir oranda cezanın artırılması olanaklıdır.
Öte yandan, 5237 sayılı TCK'nın “zaman bakımından uygulama” başlıklı yedinci maddesinde; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, “failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması”, “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir. Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren yasa, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Lehe yasanın tespiti açısından bu ölçütlere yeni kriterler eklenmesi yönündeki görüş ve uygulamalar, öğreti ve yargısal kararlara da konu olmuş, değişen ceza mevzuatı karşısında dahi hâlen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 tarihli ve 23–9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin farklı olması hâlinde, her iki yasanın birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” şeklinde, lehe yasanın tespitinde başvurulacak yöntem belirtilmiştir.
Öğretide de anılan İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilke benimsenerek, uygulanma olanağı bulunan tüm yasaların leh ve aleyhteki hükümleri birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren yasanın belirlenip hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür (Sulhi Dönmezer-Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. 1, 11. Bası, .... 167; Sulhi Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, .... 64; ... Emin Artuk-... Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C. 1, .... 221.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece, mala zarar verme suçundan TCK'nın 151/1. maddesi uyarınca temel cezanın 4 ay hapis olarak belirlendiği, müteakiben eylemin yakarak işlenmesi nedeniyle TCK'nın 152/2-a maddesi gereğince cezanın bir kat oranında artırılmasına karar verilerek saptanan 8 ay hapis cezası üzerinden aynı Kanun’un 62/1. maddesi uygulanmak suretiyle 6 ay 20 gün hapis olarak sonuç cezanın belirlendiği olayda;
Dosyada mevcut kolluk tutanakları, yangın raporu ve mağdur beyanı içeriğinden suç tarihinin 18.10.2014 olduğu, 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 65. maddesiyle uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 5237 sayılı TCK'nın 152. maddesinin ikinci fıkrasındaki “iki katına kadar” şeklindeki artırım oranının “bir katına kadar” olarak değiştirilmesine ilişkin düzenlemenin suç tarihinden önce 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe girdiği, Yerel Mahkemece, artırım oranı suç ve karar tarihi itibarıyla belirlenen oranın üst haddi tercih edilerek sanığa verilen cezanın “bir katına kadar” artırıldığı, sanık hakkındaki artırım oranını en yüksek hadden belirlemeyi tercih eden Yerel Mahkemece cezanın “failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması” ilkesi gereğince daha az belirlenmesi olasılığının bulunmaması nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
2- Sanık hakkında yeniden bir değerlendirme yapılmasının gerekmediği sonucuna ulaşılmış olmakla, sanığın cezasında TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılmasına dair gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığının değerlendirilmesine gelince;
TCK’nın “Mala zarar verme” başlıklı 151. maddesinin birinci fıkrasında;
“Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde mala zarar verme suçunun basit şekli düzenlenmiş, 152. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında da on bent hâlinde suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Anılan maddenin gerekçesinde de; “Suçun konusu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz maldır. Suç, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketlerden kirletme, örneğin; başkasına ait binanın duvarına yazı yazmak, afiş veya ilan yapıştırmak, resim yapmak suretiyle gerçekleştirilebilir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Mala zarar verme suçuyla korunan hukuki yarar, mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet kavramına, malın bütünleyici parçaları, eklentileri ve doğal ürünleri de dahildir. Mülkiyetin korunmasında amaç, sadece malın fiziksel olarak zarar görmesi olmayıp malın değerinin de korunmasıdır. Bu nedenle, malın özgülendiği amaca uygun kullanılabilmesini, önemsiz sayılmayacak derecede azaltan bir zararın varlığı yeterli olup malın maddi zarar görmüş olmasına gerek yoktur.
Kanuni düzenleme göz önüne alındığında, mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşması için failin belirli bir amaç ya da saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.
Görüldüğü gibi mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala, TCK’nın 151/1. maddesinde sayılan ve maddede; “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklinde belirtilen seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması; TCK’nın 152/2. maddesi uyarınca nitelikli hâllerinin oluşabilmesi için de bu suçun, yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak ya da toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle veyahut radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanarak işlenmesi gerekmektedir.
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler, Kanun’da tahdidi şekilde belirtilmiş olmakla birlikte, zarara neden olan neticeyi meydana getirmeye elverişli fiil, aynı zamanda Kanun'da belirtilen seçimlik hareketlerden en azından birini zorunlu olarak kapsayacağından, suçun oluşumu için zarar verici sonucun gerçekleşmesini yeterli saymak gerekir.
Sanığın sabit kabul edilen nitelikli mala zarar verme suçunun TCK'nın 151/1. maddesi gereğince temel cezası dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası, eylemin yakarak işlenmesi nedeniyle TCK'nın 152/2-a maddesi gereğince cezanın bir kat oranında arttırılmasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK'nun 61/1. maddesinde;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “... ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin, TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Yakarak mala zarar verme nedeniyle yapılacak artırımın oranı belirlenirken, eylemin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, meydana gelen zararın ağırlığı ile TCK'nın 3. maddesinde yer alan orantılılık ilkesi birlikte gözönüne alınıp değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın, yatacak yerinin olmaması nedeniyle yaklaşık bir haftadır kaldığı mağdura ait olan ancak kullanılmayan evin ikinci katındaki odasında bulunan çantasının karıştırılmış olduğundan bahisle çakmağı ile kâğıdı tutuşturarak evi yaktığı ve çıkan yangının itfaiye tarafından söndürüldüğü olayda; evin boş olduğu ve evde kimsenin yaşamadığı, yangın raporuna göre evin tavanı ve çatısının kısmen yandığı ve olay nedeniyle mağdurun sanıktan şikâyetçi olmadığı hususları gözetilmeden, Yerel Mahkemece sanığın cezasında TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılmasına ilişkin olarak “eylemin işleniş şekli, meydana gelen zarar” şeklinde gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) 1 numaralı uyuşmazlık konusu bakımından REDDİNE,
b) 2 numaralı uyuşmazlık konusu bakımından DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 07.10.2020 tarihli ve 3580-8799 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.06.2015 tarihli ve 25-538 sayılı hükmünün, sanığın cezasında TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılmasına dair gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.