Esas No: 2009/72
Karar No: 2009/325
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2009/72 Esas 2009/325 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 2009/72 E., 2009/325 K.
"İçtihat Metni"
25.09.2005 tarihinde, davacı Şirket nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan 73 SE 177 plaka sayılı aracın, bariyerleri açık olan hemzemin geçitten geçtiği esnada; 41002 sefer sayılı Ankara - Kars seferini tamamlamış ve yolcularını indirmiş olan ve makas değişimi için manevra yapan Erzurum Expres Yolcu Treni ile çarpışması sonucunda, Sigorta Şirketince sigortalıya, araçta meydana gelen hasar karşılığında, ekspertiz raporu ile tespit edilen 12.766,00. - YTL. ödemede bulunulmuştur.
Davacı Şirket vekilince, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne hitaben yazılan 12.04.2006 günlü yazıda; kazaya, kurumun sorumluluğunda bulunan hemzemin geçit bariyerinin açık olmasının sebebiyet verdiği ifade edilerek; T.T.K. md. 1301"e göre; sigortacının hasar bedelini ödedikten sonra kanunen sigortalısının yerine halef olacağından, sigortalıya ödenen meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyen faizi ile birlikte rücuen tahsili talep edilmiş; ancak Davalı idare 01.05.2006 tarih, …
…1536 sayılı yazı ile talebi reddetmiştir.
Davacı Şirket vekili, davalı kuruma ait lokomotif sürücüsü makinist F. Ş."in sigortalı araca çarparak, hasar görmesine neden olduğundan kazanın meydana gelişinde kusurlu olduğunu, fazlaya ilişkin alacak ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; 1.000,00YTL"nin, ödemenin yapıldığı 06.01.2006 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilin karar verilmesi istemiyle, T.C.D.D. işletmesi Genel Müdürlüğü ve makinist F.Ş."e karşı, 23.5.2006 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilince, birinci savunma dilekçesinde ve ilk celsede; doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuş; ayrıca, miktar yönünden sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu iddia edilmiştir.
Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi; 28.6.2006 gün ve E: 2006/245, K:2006/246 sayı ile, HUMK" nun 8. ve müteakip maddeleri gereğince dava dilekçesinin görev yönünden reddine dosyanın talep halinde kesinleştiğinde görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, hüküm davacı Şeker Sigorta AŞ. vekili tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 18.9.2007 gün ve E:2007/1627, K:2007/2698 sayı ile, HUMK"nun 4/ll.maddesinde, kısmi davada, dava edilen alacağın son kısım olmadığı ve alacağın tamamı çekişmeli olduğu takdirde, mahkemenin görevinin dava edilen alacak miktarına göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceğinin hüküm altına alınmış olduğu, Davacı Şeker Sigorta AŞ. vekilinin dava dilekçesinde, sigortalı araçta meydana gelen zararın 12.766.00 YTL"sı olduğunu bu meblağın sigortalıya ödendiğini, fazlaya ilişkin alacak ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000.00YTL"sı tazminatın ödeme tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğine göre, alacağın tamamının 12.766.00 YTL"sı olduğu, tamamının çekişmeli olduğu, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 1000 YTL"nin tahsili için kısmi dava açıldığı, bu durumda görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle alacağın tamamına göre Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu; mahkemece davanın esası hakkında inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermiştir.
Davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilince, davanın görüm ve çözümünün idari yargı olduğu ifade edilerek, yargı yolu yönünden itiraz yinelenmiştir.
ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 06.02.2008 gün ve E:2007/451 sayılı duruşma tutanağı ile, Mahkemelerince usul ve yasaya uygun bulunan Y.17.H.D.nin 18.09.2007 tarih ve 1627/2698 E.K. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiğini; davalı vekilinin, önceki beyan ve itirazlarını tekrar ettiklerini, yargı yolu itirazlarının değerlendirilmesini talep etiklerini belirterek; davalı vekilinin yargı yeri itirazının REDDİNE karar vermiştir.
Davalı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine dava dosyası Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Anayasanın 125 inci maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinde idari dava türlerinin sayıldığı, bu maddenin (1-b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümünün idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterildiği; T.C.D.D İşletmesi Genel Müdürlüğünün, bir kamu kuruluşu olduğu, kamu hizmeti olduğu tartışmasız bulunan demiryolu taşımacılığı işini tekel halinde yürüttüğü; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir durumun bulunup bulunmadığı hususlarının tayin ve tespitinin idari yargı yerlerine ait bulunduğu; uyuşmazlığın, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalanmış aracın, davalı idarenin yönetim ve sorumluluğu altında gerçekleştirilen demir yolu taşımacılığı hizmetinin ifası sırasında, idarenin güvenlik ve denetim hizmetlerini yapmakla mükellef olduğu hemzemin geçitte bariyerin arızalı olduğunun bilindiği bir aşamada, yine idareye ait olan ve manevra yapan lokomotifle çarpışması sonucunda uğradığı hasarın 6.1.2006 tarihinde ödenmesi nedeniyle meydana gelen bu zararın, hizmet kusuru esasına dayanılarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkin olduğu; bu durumda, davanın T.C.D.D. İşletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik olan kısmının görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargı yerlerine ait bulunduğundan, Ankara 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin, anılan Genel Müdürlüğün görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının gerektiği gerekçesiyle, davalılardan TCDD İşletmesi yönünden idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa"nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi"nden istemiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa"nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI : TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu niteliğinde olduğu, 233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olmasının, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmediği; Anayasa"nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluşması nedeniyle ortada bir trafik kazasının bulunduğu düşüncesinden hareketle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu incelendiğinde; 2. maddesinde Karayolları Trafik Kanunu"nun kapsamının belirlendiği; 3. maddesinde ise, "Demiryolu geçidinin (hemzemin geçit); karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitlerdir, Kamu hizmeti taşıtı: Kamu hizmeti için yük veya yolcu taşıması yapan bütün taşıtlardır, Taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlar olduğu" şeklinde tanımlara yer verildiği ve trenin bu Yasa kapsamına dahil edilmediğinin anlaşıldığı; anılan Yasa"nın 85, 90 ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunu"nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı kuralı uyarınca, uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ileri sürülebilir ise de, anılan Yasa"da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmediği ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmadığı; TCDD Ana Statüsü"ne, Yüksek Planlama Kurulu"nun 27.04.1992 gün 92/T.29 sayılı kararı ile eklenen Ek 2. maddede, "Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolunun ana yol sayılacağı trafik düzeninin gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesislerin kaldırılacağı, demiryolu üzerinde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğünün bulunduğunun belirtilmiş olduğu; hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın, idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü gerektiğinin düşünüldüğü; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 10.03.2003 gün, 2002/93 ve 2003/2 sayılı kararında da; hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği şeklinde hüküm kurulduğu, bu nedenlerle; Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa"nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/451 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü"nün, Ahmet AKYALÇIN"ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Gürbüz GÜMÜŞAY ve Coşkun GÜNGÖR"ün katılımlarıyla yapılan 28.12.2009 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, Davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilince anılan Yasa"nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde görev itirazında bulunulduğu ve Mahkemece, Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilmesi üzerine 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcılığı tarafından davanın TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmakta olup, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK"in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU"nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen Sigorta Şirketinin; zararın (fazlaya ilişkin alacak ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davası olup; uyuşmazlığın TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik kısmı yönünden doğan olumlu görev uyuşmazlığının incelenmesi gerekmektedir.
28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü"nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1.maddesi, "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmünü taşımakta; "Hukuki Bünye" başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu İktisadi Kuruluşu" olduğuna ve 233 sayılı KHK ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmektedir.
Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.
Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacı vekilince olayda davalı İşletmenin ve personelinin kusurundan dolayı sorumlu olduğu ileri sürüldüğüne göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın, zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle idarenin hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu nedenine dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasa"nın 125.maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Buna göre tekel niteliğinde kamu hizmeti yürüten TCDD İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa"nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.
Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85, 90 ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasada gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse tren ya da diğer demiryolu araçlarının bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.
Nitekim, TCDD Ana Statüsüne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, " Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.
Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.
Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.
Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır."denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır.
Öte yandan, 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesine (...) Dair KHK."nin 11/a. maddesine göre, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların her çeşit personeli, görevleri ile ilgili olarak mensup oldukları teşebbüs ve bağlı ortaklığa verdikleri zarardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olup, adli yargı yerinde TCDD personeli olan makinist aleyhine de tazminat davası açıldığı dikkate alındığında; Anayasanın 129. maddesinin 5. bendinde yer alan "Memurlar ve diğer kamu görevlililerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir." kuralı uyarınca, öncelikle TCDD İşletmesi aleyhine idari yargı yerinde açılması gereken tam yargı davasının çözümlenmesi gerekeceği açıktır.
Diğer yandan, davacı Sigorta Şirketi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1301. maddesinde yer alan "Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder." hükmü uyarınca zarar görenin kanuni halefi (yasal ardılı) olduğundan, incelenen uyuşmazlığın konusunu oluşturan dava tipik bir tam yargı davasıdır.
Bu nedenle, uyuşmazlığın, adli yargı yerinde aleyhine açılan tazminat davasını kaybedenler tarafından, hissesinden fazla ödediği miktardan sorumlu bulunan idare aleyhine açılan ve bir borçlar hukuku müessesesi olan "rücuen alacak" davası kapsamında olmadığı açıktır.
Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte trenin araca çarpması sonucunda sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen Sigorta Şirketi tarafından, doğan zararın hizmet kusuru esasına göre idarece giderilmesi istemiyle açılan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısı"nın başvurusunun kabulü ile TCDD İşletmesi vekilinin görev itirazının Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ:Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı"nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ, Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce REDDİNE İLİŞKİN 06.02.2008 gün ve E:2007/451 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.