Esas No: 2019/229
Karar No: 2022/251
Karar Tarihi: 07.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/229 Esas 2022/251 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/229 E. , 2022/251 K."İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 799-934
Sanıklar ... ve ...’nun kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine ilişkin ... (Kapatılan) 19. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.11.2013 tarihli ve 583-582 sayılı hükümlerin, katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 07.04.2016 tarih ve 27833-7150 sayı ile;
"Katılan ...'ın aşamalarda, TİB'den gelen cevabi yazıda sanıklara ait olduğu tespit edilen telefon numaralarından, telefonuna 13.12.2012 tarihinde 52, 14.12.2012 tarihinde 73 kez cevapsız çağrı bırakıldığına ilişkin beyanları karşısında; katılanın sanıklara ait telefon numaralarından sıklıkla aranıp aranmadığının HTS kayıtları getirtilerek belirlenmesi ve sonucuna göre kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun ısrar unsurunun oluşup oluşmadığı hususu da tartışıldıktan sonra, sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve yerinde görülmeyen gerekçeyle beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
... 35. Asliye Ceza Mahkemesince 03.11.2016 tarih ve 799-934 sayı ile;
"Özellikle ama sanık Zeynal olmak üzere her iki sanığın duruşmada gözlemlenen kişilikleri, müştekiler tarafından sanıkların eylemlerine ilişkin olarak kimin, ne zaman, kaç kez olacak şekilde aradığının belirtilememiş olması, sanıkların savunmalarına göre, tanımadıkları müştekileri kendi içinde bulundukları koşullar da dikkate alındığında rahatsız etme saiki ile hareket ettiklerine dair mahkûmiyetleri için yeterli ve inandırıcı delil elde edilememesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alındığında, delil yetersizliği nedeniyle her iki sanığın ayrı ayrı beraatlerine, CMK'nun 307/3. maddesi uyarınca usul ve yasaya uygun bulunmayan Yargıtay bozma ilamına direnilmesine karar vermek gerektiği..." gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.10.2017 tarihli ve 17558 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 21.01.2019 tarih ve 7050-3648 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara yüklenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun sübutu bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında sanıklardan ...’ın direnme kararından sonra 13.07.2019 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında sadece anılan sanık yönünden mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığı ile dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.03.2013 tarihli ve 37792-11359-5024 sayılı iddianame ile; sanıkların TCK’nın 123/1, 43/2-1 ve 53. maddeleri uyarınca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı,
Sanıklardan ...’ın sorgusunun 13.06.2013, sanık ...’nun sorgusunun ise 05.11.2013 tarihinde yapıldığı,
Yerel Mahkemece CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine karar verildiği,
UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydına göre Yerel Mahkeme direnme kararından sonra sanık ...’ın 13.07.2019 tarihinde öldüğü,
Anlaşılmıştır.
Ön sorunların sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
A- Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ...’ın direnme kararından sonra temyiz aşamasında öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, sadece anılan yönünden mahallinde araştırma yapılmasının gerekli olup olmadığı;
TCK'nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında birinci ön sorun değerlendirildiğinde;
UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydında, sanık ...’ın Yerel Mahkeme direnme kararından sonra 13.07.2019 tarihinde öldüğünün belirtilmesi karşısında; ölüm hâlinde, sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, “niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler” dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanığın direnme kararından sonra temyiz aşamasında öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, bu konuda mahallinde araştırma yapılarak sonucuna göre TCK’nın 64 ve CMK’nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi için hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
B- Sanık ... yönünden dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;
TCK’nın suç tarihi itibarıyla ve hâlen yürürlükte olan "Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma" başlıklı 123. maddesinin birinci fıkrası;
"Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir." hükmünü haizdir.
TCK’nın "Dava zamanaşımı" başlıklı 66. maddesi;
"(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır." şeklinde düzenlenmiştir.
TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise TCK'nın 67/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK'nın 67. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ikinci ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Sanık ...’na yüklenen TCK’nın 289/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun yaptırımı üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası olup TCK'nın 66/1-e. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında ise kesintili dava zamanaşımı süresi on iki yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 15.12.2012 tarihinde gerçekleştirildiği iddia edilen eylemle ilgili olarak, sanık hakkında dava zamanaşımını kesen son işlem, 05.11.2013 tarihli sanığın sorgusu olup bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebep bulunmadığı gözetildiğinde, 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresinin, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 05.11.2021 tarihinde dolduğu ve bu bakımdan sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımından düşmesine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ...'ın direnme kararından sonra temyiz aşamasında öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, yalnızca anılan sanık yönünden bu konuda mahallinde araştırma yapılarak sonucuna göre TCK’nın 64 ve CMK’nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi için ... 35. Asliye Ceza Mahkemesinin sanık ... hakkındaki 03.11.2016 tarihli ve 799-934 sayılı direnme kararına konu hükmünün sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- ... 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.11.2016 tarihli ve 799-934 sayılı direnme kararına konu sanık ... hakkında kurulan beraat hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'un, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nın 66/1-e ve CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.