Esas No: 2014/625
Karar No: 2014/673
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/625 Esas 2014/673 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 625 KARAR NO : 2014 / 673 KARAR TR : 02.06.2014 |
ÖZET: Trafik kazası nedeniyle meydana gelen maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacılar : 1-N.E.
2-S.K.E. (Velayeten N.E.)
Vekilleri : Av. E.B.
Adli Yargıda
Davalılar :1-Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. N.Ö.
2-B.Sigorta A.Ş.
Vekili :Av. N.D.
3-A. Sigorta A.Ş. (C.U. Sigorta A.Ş.)
Vekili :Av. A.D.
İdari Yargıda
Davalı :Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili :Av. C.S.
O L A Y : Davacılar vekili,dava dilekçesinde özetle;davacıların murisi G.E.’ın 06……… plaka sayılı araç ile (kendine görev nedeniyle işverenin tahsis ettiği araçla) İstanbul istikametine seyir halinde iken Sultanbeyli S.H. Otomotiv karşısına geldiği sırada havanın yağışlı olması nedeniyle girdiği su birikintisi nedeni ile meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini, trafik kaza tutanağında yoldaki su birikintisi nedeniyle karayollarının da kusurlu olduğunun belirtildiği, diğer davalı B.sigortanın kazaya karışan aracın kasko poliçesini yapan şirket olduğu, bu şirketin de kazada hayatını kaybedenin varislerine karşı poliçe teminatlarına göre sorumluluğunun mevcut olduğunu, C.U. Sigorta AŞ.’nin de davalıya ferdi kaza teminatı veren sigorta şirketi olduğunu,meydana gelen kaza nedeniyle davacı N.E. için 500.000.000 TL, maddi tazminat, S.K.E. için 1.000.000.000 TL maddi tazminat, defin, hastane, yol v.s. giderler için 200. 000.000 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 1.700.000.000 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili istemiyle adli yargıda dava açmıştır. Davacı vekili 30.10.2007 havale tarihli ıslah dilekçesi ile manevi tazminat haklarını ve fazlaya dair hakları saklı tutularak, maddi tazminat yönünden davanın, Karayolları Genel Müdürlüğü ve davalı sigorta şirketlerinden (poliçe teminat bedelleri ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsil edilmek üzere N.E. için 2.111,00 YTL, S.K.E. için 11.978,00 YTL daha artırılmıştır.
KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 05.02.2007 gün ve E:2003/337 K:2008/24 sayılı kararı ile, açılan davanın ıslah edilmiş şekliyle kabulüne, davacı N.E. için toplam 2.601,81 TL, davacı Kaan Ercan için 12.977,89 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan A. Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poliçesindeki limitiyle sınırlı olmak suretiyle, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nden kaza tarihi olan 20.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı yana verilmesine, davalı B.Sigorta A.Ş. hakkında açılan davanın reddine karar vermiştir.
Davanın kabulüne ilişkin hüküm, Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ: 20.12.2010 gün ve E:2010/186 K:2010/13274 sayılı kararında özetle; “…Karayolları Genel Müdürlüğünün, karayolunda su birikmesine yol açması nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürülerek davalı gösterildiğinden istemin hizmet kusuruna dayandığı sonucuna varılmıştır. Hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir. Yerel Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermesi gerekir…” şeklindeki gerekçe ile hükmün davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden bozulmasına karar vermiştir.
KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 26.07.2011 gün E:2011/250 K:2011/375 sayılı kararı ile, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyarak, davanın Karayolları Genel Müdürlüğü açısından tefriki ile İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince, mahkemenin yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Dava dosyası kesinleşmenin ardından resen idare mahkemesine gönderilmesi üzerine; İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nin 14.03.2013 gün ve E:2013/995 sayılı kararı ile dava dosyası 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanun’un 19. Maddesine göre Mahkememize gönderilmiştir.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ : 14.01.2013 gün ve E:2012/130 K:2013/4 sayılı kararı ile, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasa’nın 27. Maddesi uyarınca reddine karar vermiştir.
İSTANBUL 5. İDARE MAHKEMESİ: 29.03.2013 gün ve E:2011/2248 K:2013/806 sayılı kararında özetle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinin anılan düzenlemesi ile çözümlemesi idare mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev yününden reddi halinde, bu kararların kesinleşmesini izleyen gündün itibaren otuz gün içerisinde görevli idare mahkemesinde dava açılabileceğinden ve dava dilekçesinin 2577 sayılı yasanın 3. maddesinde belirtilen şekilde, İdare Mahkemesi’ne hitaben hazırlanmış yeni bir dava dilekçesi olması gerektiğinden, Adli Yargı yerince gönderilen dava dilekçesinin anılan yasa maddesine uygun olmadığı, 2577 sayılı Yasanın 3. maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin, aynı Yasanın 15 maddesinin 1 fıkrasının (d) bendi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, bunun üzerine idari yargıya hitaben yazılmış dava dilekçesi ile aynı istemle idari yargıya başvurmuştur.
İSTANBUL 5. İDARE MAHKEMESİ: 14.03.2014 gün ve E:2013/995 sayılı gönderme kararında özetle; uyuşmazlığın ölümlü trafik kazasının meydana geldiği yolun bakım ve onarım sorumluluğuna ilişkin olması ve 2918 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenebilecek mahiyette olması nedeniyle, 2918 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlığın görüm ve çözümünde aynı Yasa’nın 110. Maddesi hükmü uyarınca adli yargı yerleri görevli olduğunu gerekçe göstererek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. Maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan Akarsu ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 02.06.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacıların murisinin trafik kazasında hayatını kaybetmesinden dolayı uğranılan maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde ise, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanların karayolu olduğu; “Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının görev ve yetkileri” başlıklı 9.maddesinde, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının görev ve yetkileri arasında köy yollarında trafik ve güvenliğin sağlanması hususunun da yer aldığı; “Belediye Trafik Birimleri, görev ve yetkileri” başlıklı 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında bulunduğu; “İl ve İlçe Trafik Komisyonları” başlıklı 12. Maddesinde de komisyonların kuruluşu ile görev ve yetkileri belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıların murisi G.E.’ın sevk ve idaresindeki 06 GIM 30 plakalı aracın İstanbul istikametine seyir halinde iken Sultanbeyli S.H. Otomotiv karşısına geldiği sırada havanın yağışlı olması sebebiyle girdiği su birikintisi nedeni ile kaza geçirdiğini ve araç sürücüsü G.E.’ın hayatını kaybettiği, meydana gelen kazada davalı idarenin kusurlu olduğu iddiası ile maddi tazminat istemiyle önce adli ve sonrasında idari yargıda dava açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 5.İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü, Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26.07.2011 gün ve E:2011/250 K:2011/375 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 5.İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ İLE, Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26.07.2011 gün ve E:2011/250 K:2011/375 GÖREVSİZLİK KARARIN KALDIRILMASINA, 02.06.2014 gününde üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Ertuğrul ARSLANOĞLU |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |
KARŞI OY
Somut uyuşmazlıkta, davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu zarara neden olan kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir.
2918 Sayılı Yasanın KTK"nın 7.md. "Karayolları Genel Müdürlüğünün Yapım ve Bakımından sorumlu olduğu Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri alma ve aldırmanın" idarenin görev ve yetkileri arasında bulunduğuna işaret edilmiş,
6001 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkındaki kanunun 4.md. "Hazırlayacağı programlar uyarınca karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yaptırmak, onarımını yaptırmak, işletmek ve işlettirme" Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri arasında gösterilmiş,
TC Anayasası"nın 125/son md. "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış,
2577 Sayılı IYUK 2/1-b md. "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır.
Bu durumda Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanındaki yolun yapım, bakım ve onarımının yapılmadığı nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alman idare hukuku kurallarına ve 2577 Sayılı IYUK 2/1 -b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.
Sayın çoğunluk, karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmalden doğan zararda Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır.
11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa"nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1 .fıkra ile "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargıda görülür... " hükmü getirilmiştir.
Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır.
Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir.
Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa"nın 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır.
Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı organları arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa"nm amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir.
2918 sayılı yasanın 110. maddesinde yapılan yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir.
Diğer
taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın
110. maddesi hükmünün iptali
istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen
yorumlu red kararlarını, karara dayanak almakta ise de bu
görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir.
Zira;
"T.C. Anayasasında , Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin
reddi
dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret
yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi "Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin
tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu
hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis
edemez." hükmü böyle bir anlayışın
benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir.
Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır.Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Ozbudun. Sh. 440 vd.)
Hakkında
yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte
kalmaya devam
eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o
maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına,
bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar
verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken
yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması
mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl
yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- idari ve Askeri Yargı
organları karar verir. Anayasa Mahkemesi Adli, idari ve Askeri
kollarının üst mahkemesi olmadığına göre bu
yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi
mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği
yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa
edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu
yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa
hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar
diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının
bağlayıcılığı bu kararların hüküm
fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri,
Kemal Gözler, sh. 444)
Keza , Sayın çoğunluğun kararı dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kollan arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtilafının çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir.
Açıklanan
gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup,
benzer ihtilaflarda da
idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk
Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla Içtihad
edildiği gibi Danıştay kararlarında da
uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu
benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347
sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, vs.)
Somut
uyuşmazlıkta davanın karayolunun yapım, bakım ve
korunmasındaki
idarenin hizmet kusuruna dayanmasına,
2918
Sayılı Yasa"nın 110/1 md. motorlu araçların
işletilmesinden doğan zararlardan
dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda
görüm ve çözümünü düzenleme
altına
almasına, Somut uyuşmazlığın anılan yasa
hükmü kapsamında bulunmamasına,
Kamu
hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp
yürütülmediğinin
hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup
olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı IYUK 2/1-b
md. sayılan tam yargı davasında görüm ve
çözümünde İdari Yargının görevli olmasına
göre, Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul
eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.
Karşı Oy
Eyüp Sabri BAYDAR