Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/580 Esas 2022/273 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/580
Karar No: 2022/273
Karar Tarihi: 19.04.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/580 Esas 2022/273 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/580 E.  ,  2022/273 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi: 8. Ceza Dairesi


    Pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçundan sanık ...'nın 6136 sayılı Kanun'un 13/4 ve TCK'nın 62, 52, 53/1, 54 ve 58. maddeleri uyarınca 25 gün hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Muratlı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 14.01.2013 tarihli ve 129-18 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.02.2014 tarih ve 14454-2214 sayı ile; "1- Suça konu 1 adet mermi patlatılarak sağlam ve 6136 sayılı Yasa kapsamında olup olmadığı saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm kurulması,
    2- Kabul ve uygulamaya göre; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi uygulanmasında sanığın maddenin 1. fıkrasında sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, bu yoksunluğun kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, diğer hakları yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan Muratlı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 18.07.2014 tarih ve 52-205 sayı ile ilk hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş, bu hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.02.2017 tarih ve 10409-1065 sayı ile;
    "6763 sayılı Yasa ile değişik 5237 TCK'nın 75. maddesi uyarınca 6136 sayılı Kanun'un 13/4. maddesinde düzenlenen suçun önödemeye bağlı hâle getirilmesi karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    6545 sayılı Kanun'un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılamaya devam eden ve bozmaya uyan...Asliye Ceza Mahkemesince 05.12.2017 tarih ve 140-434 sayı ile ilk hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.05.2018 tarih ve 5055-5345 sayı ile;"TCK'nın 75/1-c madde ve fıkrasına göre suç tarihi itibarıyla günlüğü 20 TL'den 600+100 TL üzerinden önödeme uyarısı yapılması gerekirken önödemeye esas miktarın 1.000 TL hesaplanarak fazla önödeme uyarısında bulunulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Muratlı Asliye Ceza Mahkemesi ise 11.12.2018 tarih ve 339-575 sayı ile; "6136 sayılı Kanun'un 13/4. maddesinin 02.12.2016 tarihli, 6763 sayılı Kanun kapsamında TCK'nın 75. maddesi gereğince önödemeye tabi tutulduğu, TCK'nın 7. maddesi gereğince lehe aleyhe kanun değerlendirilmesi yapıldığında 6763 sayılı Kanun ile değişik TCK'nın 75. maddesinin sanık lehine olduğu ve lehe aleyhe kanun değerlendirilmesinin kül hâlinde uygulanması gerekmektedir. Yine TCK'nın 75. maddesi gereğince önödemeye esas miktarın hapis cezasının gün karşılığının hesaplanmasının 30 TL üzerinden hesaplanması öngördüğü hususu da nazara alınarak; TCK'nın 7, yerleşik Bölge Adliye Mahkemesi kararları ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 2018/921 esas, 2018/2146 karar, 11.10.2018 tarihli kararında da belirtildiği üzere '6136 sayılı Yasa'nın 13/4. madde ve fıkrası suçunun ise 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 75. maddesi uyarınca önödeme kapsamına alındığının anlaşılması ve sanık hakkında bu suçtan önödeme teklifi yapıldığına ilişkin belgeye dosya arasında rastlanılmaması karşısında; denetime olanak sağlanması açısından yapıldı ise sözü edilen önödeme teklifine ilişkin belge ile var ise ödeme makbuzu temin edilip dosyasına konulduktan, önödeme teklifinin yapılmaması hâlinde ise, sanık hakkında 6136 sayılı Yasa'nın 13/4. maddesinde belirtilen hapis cezasının alt sınırı olan 1 ay hapis karşılığı 30 gün için 5237 sayılı TCK'nın 75/1-b maddesi gereğince 30 TL'den ve 5 gün adli para cezası için 20 TL'den hesaplanarak 1.000 TL adli para cezası ile 1 adet tebligat gideri olan 10 TL yargılama gideri toplamı 1.010 TL'yi tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ... Hazinesi veznesine yatırarak ödendiğine dair makbuzu ibraz etmesi hâlinde hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nın 75. maddesi gereğince düşürülmesine karar verileceği,' öngörüldüğü bu kapsamda sanık hakkında 6136 sayılı Yasa'nın 13/4. maddesinde belirtilen hapis cezasının alt sınırı olan 1 ay hapis karşılığı 30 gün için 5237 sayılı TCK'nın 75/1-b maddesi gereğince 30 TL'den ve 5 gün adli para cezası için 20 TL den hesaplanarak 1.000 TL adli para cezası ve 85,85 TL tebligat gideri olmak üzere 1.085,85 TL ' yi içerir önödeme ihtaratının sanığa gönderilmiş olmasına rağmen söz konusu miktarı ödememiş olduğu anlaşıldığından sanık hakkında verilen...Asliye Ceza Mahkemesinin 05.12.2017 tarihli 2017/140 esas, 2017/434 karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olması sebebiyle mezkur kararda direnilmesi" şeklindeki gerekçe ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir. Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.03.2019 tarihli ve 15800 sayılı "onama" istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.10.2019 tarih ve 9664-12807 sayı ile; Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında suç tarihi itibarıyla TCK’nın 75. maddesinde düzenlenen önödeme hükümleri uygulanırken sanığa atılı suç için öngörülen hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak ödenecek miktarın her gün için otuz Türk Lirası üzerinden mi yoksa yirmi Türk Lirası üzerinden mi hesaplanacağının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından;Kolluk tarafından düzenlenen yakalama ve muhafaza altına alma tutanağına göre; tehdit suçundan yapılan soruşturma sırasında 09.06.2010 tarihinde saat 20.30 sıralarında . Mahallesi, . Bahçesinde yakalanan sanık ...'nın kabaca yapılan üst yoklamasında pantolonun sol cebinde mermi bulunduğunun tespit edilmesi üzerine bahse konu 1 adet 9x19 mm çapında olan tabanca mermisinin sanığın rızası doğrultusunda muhafaza altına alındığı,
    Sanık ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 05.05.2011 tarih ve 910-76 sayı ile silahla yağma suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 07.03.2012 tarih ve 96-36 sayı ile sanığın eyleminin tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın bu suçtan mahkûmiyetine, pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçundan da sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği,
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 18.05.2012 tarih ve 2011/96 sayı ile; sanık ... hakkında pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçundan suç duyurusunda bulunulduğu,Sanık hakkında...Cumhuriyet Başsavcılığınca 07.06.2012 tarih ve 212-107 sayı ile pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçundan 6136 sayılı Kanun'un 13/4 ve TCK'nın 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Muratlı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 14.01.2013 tarih ve 129-18 sayı ile sanığın pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçundan 6136 sayılı Kanun'un 13/4 ve TCK'nın 62 ve 52. maddeleri uyarınca 25 gün hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
    Anılan hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.02.2014 tarih ve 14454-2214 sayı ile;
    1- Suça konu 1 adet mermi patlatılarak sağlam ve 6136 sayılı Yasa kapsamında olup olmadığı saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm kurulması,
    2- Kabul ve uygulamaya göre de; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi uygulanmasında sanığın maddenin 1. fıkrasında sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, bu yoksunluğun kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, diğer hakları yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,İsabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 22.05.2014 tarihli ve 5956 sayılı raporda; suça konu 1 adet merminin 9 mm çaplı Parabellum tipi olup çap ve tipine uygun ateşli silahlarda kullanılmak üzere imal edildiğinin, anılan merminin deneme atışına tabi tutulması üzerine patladığının, bu anlamda 6136 sayılı Kanun'a göre yasak niteliğini haiz fişeklerden olduğunun belirtildiği,Muratlı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 18.07.2014 tarih ve 52-205 sayı ile ilk hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, bu hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.02.2017 tarih ve 10409-1065 sayı ile; 6763 sayılı Kanun ile değişik 5237 TCK'nın 75. maddesi uyarınca 6136 sayılı Kanun'un 13/4. maddesinde düzenlenen suçun önödemeye bağlı hâle getirilmesi karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden bozulmasına karar verildiği,
    Bozmaya uyan...Asliye Ceza Mahkemesince suç tarihi 09.06.2010 olarak belirtilip pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçundan 85,85 TL'si yargılama gideri olmak üzere toplam 1085,85 TL üzerinden önödeme uyarısında bulunulduğu, "TCK'nın 75/1. maddesi gereği atılı suç önödemeye tabi suç olduğundan ... bu davetiyenin tebliğinden itibaren 10 gün içinde mahkememize müracaatla 1.000 TL adli para cezasını 85,85 TL gideriyle birlikte ödediğiniz takdirde hakkınızdaki kamu davasının düşürüleceği, duruşma günü gelmediğiniz takdirde CMK'nın 195. maddesi gereğince duruşmanızın gıyabınızda bitirileceği hususu tebliğ olunur." şeklindeki önödeme ihtarını içeren tebligatın 31.07.2017 tarihinde dosya kapsamına göre sanığın bilinen son adresi olan . Mahallesi, . Sokak, ./... adresinde sanıkla birlikte ikamet eden babası Rafet Balta'ya tebliğ edildiği, Önödemeye esas miktarın süresinde ödenmediği gerekçesiyle sanığın...Asliye Ceza Mahkemesince 05.12.2017 tarih ve 140-434 sayı ile ilk hüküm gibi mahkûmiyetine karar verildiği,
    Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.05.2018 tarih ve 5055-5345 sayı ile; TCK'nın 75/1-c madde ve fıkrasına göre suç tarihi itibarıyla günlüğü 20 TL'den 600+100 TL üzerinden önödeme uyarısı yapılması gerekirken önödemeye esas miktarın 1.000 TL hesaplanarak fazla önödeme uyarısında bulunulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,Yerel Mahkemenin ise 11.12.2018 tarih ve 339-575 sayı ile bozma kararına direndiği,UYAP sorgulaması ve dosya kapsamına göre sanık ... hakkında silahla yağma suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 07.03.2012 tarih ve 96-36 sayı ile sanığın eyleminin tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, bu hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 14.04.2016 tarih ve 1411-3114 sayı ile;
    "Oluş ve dosya içeriğine göre; sanık ... ile yakınan...ın olaydan önce birbirlerini tanımadıkları ve aralarında dolaylı da olsa herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığı, sanığın olay günü yakınana ait internet kafeye gelip yakınan..yi sorduğu, yakınanın ... yerinde olmadığını öğrenmesi üzerine, masanın üzerine mermi çekirdeğini bırakarak, kafe çalışanı...ye söyle borcunu ödesin, yoksa farklı şekilde kapatacağım.' şeklinde tehditte bulunduğu ve mermi çekirdeğini koyduğu yerden alarak olay yerinden uzaklaştığı, aynı gün yakalandığında mermi çekirdeğinin üzerinde bulunduğu, savunmasında açık kimliğini bilmediği iki kişinin, kendisinden, yakınana ulaşarak telefonunu açıp borcunu ödemesini söylemesini istediklerini ifade ederek, suçtan kurtulmaya yönelik soyut beyanlarda bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın yakınandan tehditle para istemesi şeklinde gerçekleşen eylemin yağma suçunu oluşturduğu, teşebbüs aşamasında kalan eylemle ilgili sanığın 5237 sayılı Yasa'nın 149/1-a-d ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde tehdit suçundan uygulama yapılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21.09.2016 tarih ve 143-214 sayı ile sanığın silahla yağma suçuna teşebbüsten mahkûmiyetine karar verildiği, bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.10.2019 tarih ve 2216-4724 sayı ile onanmasına karar verildiği, Anlaşılmaktadır.Sanık ... aşamalarda benzer şekilde; suça konu mermiyi tren raylarının yakınında bulduğunu, olay tarihinde ... İnternet Kafe isimli ... yerinde . isimli şahıs ile sohbet ettiği sırada elinde bulunan mermi ile oynadığını ancak mermiyi herhangi bir amaçla masaya bırakmadığını savunmuştur.6136 sayılı Kanun'un 13. maddesinin dördüncü fıkrası;"Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adlî para cezasıdır." şeklinde hüküm altına alınarak pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçunun yukarı sınırı 6 aya kadar hapis ve yüz güne kadar adli para cezası olarak belirlenmiştir.Diğer taraftan TCK'nın "Önödeme" başlıklı 75. maddesi suç tarihi itibarıyla;
    "(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı üç ayı aşmayan suçların faili;
    a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
    b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
    c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.
    (2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi hâlinde de fail, hâkim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.
    (3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi hâlinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.
    (4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı üç ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hâllerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.
    (5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez." şeklinde düzenlenmiş iken 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 12. maddesiyle, anılan maddenin birinci fıkrasında yer alan "üç" ibaresi "altı" şeklinde, "yirmi" ibaresi "otuz" şeklinde değiştirilmiş, fıkraya "Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı oranında artırılır." cümlesi eklenmiş, dördüncü fıkrasında yer alan "üç" ibaresi "altı" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye;
    "(6) Bu madde hükümleri;
    a) Bu Kanunda yer alan;
    1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası),
    2. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171),
    3. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası),
    4. Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),
    5. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları),
    suçları,
    b) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç,
    bakımından da uygulanır. Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.
    (7) Ödemede bulunulması üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir." fıkraları eklenmiş, yine 24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle de bahse konu maddenin birinci fıkrasına, birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Failin on gün içinde talep etmesi koşuluyla bu miktarın birer ay ara ile üç eşit taksit hâlinde ödenmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Taksitlerin süresinde ödenmemesi hâlinde önödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir." cümleleri, altıncı fıkrasına ise;
    "c) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan suç,
    d) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suç," bentleri eklenmek suretiyle madde son hâlini almıştır.Öte yandan Türk Ceza Kanunu'nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında; "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." hükmü yer almakta olup, bu maddenin gerekçesinde; "Madde, kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkindir. Lehe olan kanunun uygulanacağı kuralı muhafaza edilmiştir. Yürürlükteki usul hükümleri, kesinleşmiş hükümler hakkında lehe olan yeni kanunun nasıl uygulanacağını göstermek bakımından yeterli görülmüştür..." açıklamalarına yer verilmiştir.Buna göre ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması, "geçmişe etkili uygulama" veya "geçmişe yürürlük" ilkesine yer verilmiştir. Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
    Ayrıca lehe olan hükmün belirlenmesine ilişkin olarak 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9. maddesinin 3. fıkrasında;"Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir." düzenlemesi de yer almakta olup anılan maddeye ilişkin TBMM ... Komisyonu Raporunda; "Zaman bakımından uygulamaya ilişkin bu ilkeler, sonradan yürürlüğe giren kanunla bir suçun unsurlarında, sair cezalandırılabilme şartlarında, cezasında ve hatta, güvenlik tedbirlerinde değişiklik yapılması durumunda, dikkate alınacaktır.Değiştiren kanunla değişikliğe uğrayan kanunlardan hangisinin lehe hükümler içerdiği, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin somut olaya uygulanmasıyla ortaya çıkacak olan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir." açıklamalarına yer verilmiştir.Nitekim değişen ceza mevzuatı karşısında dahi hâlen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 tarihli ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "Suçun işlendiği zamanın kanunu ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin farklı olması hâlinde, her iki kanunun birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı" şeklinde, lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem ana hatlarıyla belirtilmiştir.Öğretide de söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler benimsenerek, uygulanma imkânı bulunan tüm kanunların leh ve aleyhteki hükümleri ile birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren kanunun belirlenip son hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür (Ord. Prof. Dr. .... Dönmezer-Prof. Dr. .... Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. I, 11. Bası, sh. 167 vd; Ord. Prof. Dr. .... Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, sh. 64 vd; Prof. Dr. M. E. Artuk-Doç. Dr. A. Gökçen-Arş. Gör. A. C...., Ceza Hukuku Genel Hükümler, C. I, sh. 221 vd.).Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    İnceleme dışı silahla yağma suçuna teşebbüsten yapılan soruşturma sırasında 09.06.2010 tarihinde saat 20.30 sıralarında Muradiye Mahallesi, Gar Aile Çay Bahçesinde yakalanan sanık ...'nın üzerinden olay sırasında kullandığı 1 adet tabanca mermisinin ele geçirildiği anlaşılan olayda;
    Pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçunun yaptırımının 6136 sayılı Kanun'un 13/4. maddesinde altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adli para cezası olarak belirlendiği, TCK'nın suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 75. maddesinin birinci fıkrasına göre sadece "Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı üç ayı aşmayan" suçlar bakımından önödeme hükümlerinin uygulanması mümkün iken suç tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 12. maddesiyle, anılan fıkrada yer alan "üç" ibaresi "altı" şeklinde değiştirildiğinden inceleme konusu pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma suçunun da önödeme kapsamına alındığı, gerek 5237 sayılı Kanun'un gerekse bu Kanun'da değişiklik yapan 6763 sayılı Kanun'un önödemeye ilişkin hükümleri birbirine karıştırılmadan ve bir bütün hâlinde ayrı ayrı somut olaya uygulandığında TCK'nın 75. maddesinin değişiklikten önceki hâlinde sanığa atılı suçun önödeme kapsamında yer almaması nedeniyle anılan maddede değişiklik yapan 6763 sayılı Kanun'un önödemeye ilişkin hükümlerinin sanığın daha lehine olduğu, lehe olan Kanun hükümlerinin de bir bütün hâlinde uygulanması gerektiğinden hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak ödenecek miktarın sanığın lehine olan 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik doğrultusunda her gün için otuz Türk Lirası üzerinden hesaplanmasının gerektiği kabul edilmelidir.Bu itibarla, sanık hakkında suç tarihi itibarıyla TCK’nın 75. maddesinde düzenlenen önödeme hükümleri uygulanırken sanığa atılı suç için öngörülen hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak ödenecek miktarın her gün için otuz Türk Lirası üzerinden hesaplanması gerektiğine ilişkin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Sanık isnat edilen 6136 sayılı Kanun'un 13/4. maddesine temas eden suçun, yargılama aşamasında bir taraftan 6763 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesinde düzenlenen önödeme kapsamına giren suç hâline getirilirken, diğer taraftan hapis cezasının günlüğünün 30 TL'ye çıkarılması karşısında; Mahkemece çıkarılan önödeme tebligatında hapis cezasının günlüğünün suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan kanun uyarınca 20 TL üzerinden mi yoksa sonradan yürürlüğe kanun uyarınca 30 TL üzerinden mi hesaplanması gerektiği hususunda Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.Uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle önödeme kurumunun hukuki niteliği açıklanarak, konumuzu ilgilendiren kanuni düzenlemelerden suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesiyle sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 75. maddesinin ceza hukukunun izin verdiği ölçüde yorum prensiplerine uyulması suretiyle birlikte irdelenerek; yasal düzenlemelerin, kanunilik prensibi gibi hukukun evrensel ilkeleri ile ilişkilendirilmesi ve uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için aşağıda zincirleme şekilde birbirine bağlı sorunların sırayla çözümlenerek sonuç itibarıyla önödeme ihtarı tebliğ edilirken hapis cezasının günlüğünün 20 TL üzerinden adli para cezasına çevrilip çevrilemeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir Önödemenin asıl itibarıyla ceza muhakemesi hukukuna ait bir kurum olmakla birlikte, failin önödeme emrinde belirtilen parayı ödemesi durumunda kamu davasını ve dolayısıyla fail ile Devlet arasındaki cezalandırma ilişkisini sona erdirmesi dolayısıyla ceza müessesesi hâlini aldığı görüşüdür. Bu itibarla önödeme hem ceza muhakemesi hukuku hem de ceza hukuku kurumu olarak karma veya çifte niteliklidir. Zira önödeme, Devlet ile birey arasındaki ceza ilişkisine son vermesi nedeniyle TCK m. 75’te; önödeme uygulanacak hâllerde önödemenin uygulanmamasının bir muhakeme engeli oluşturması nedeniyle CMK m. 174/1-c ve m. 223/8’de düzenlenmiş bir kurumdur. 765 sayılı TCK döneminde verilen bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da bu görüş üstün tutulmuştur.Madde 75; '(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı üç ayı aşmayan suçların faili; a) ...
    b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
    c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.'
    5237 sayılı TCK’nın 6377 sayılı Kanun ile değişik 75. maddesi; (1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;
    b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için otuz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
    1. Sorun; 5237 sayılı TCK’nın 6377 sayılı Kanun ile değişik 75. maddesinin birinci fıkrası uyarınca önödemeye tabi suçların üst haddinin 6 ay hapis cezasına çıkarılmasından sonra önödeme kapsamına giren 6136 sayılı Kanun'un 13/4. maddesindeki suçtan dolayı önödeme ihtarında bulunma koşulunun, muhakeme koşulu olarak kabul edilmesinin mümkün olup olamayacağı ve buna bağlı olarak maddi ceza hukukunun kapsamına mı girdiği, yoksa muhakeme hukukunun içinde mi yer aldığı,
    2. Sorun; 'Önödeme ihtarında bulunulması' koşulunun maddi ceza hukuku içerisinde yer alan suç teorisi ile de ilgili olması hâlinde, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi çerçevesinde lehe kanun kapsamında; önödeme ihtarı ile cezai müeyyidenin birlikte değerlendirilmesinin zorunlu olup olmadığı, bir başka deyişle bir taraftan değişiklik ile önödeme kapsamına alınan suçtan dolayı 'Önödeme ihtarında bulunulması' koşulu aranırken, diğer taraftan TCK’nın 75/1-b maddesinin değişiklikten önceki hâlinin (hapis cezasının günlüğünün 20 TL üzerinden adli para cezasına dönüştürülmesi) uygulanmasının karma uygulama sayılıp sayılamayacağı,
    Yukarıda sıralanan sorunların çözümüne gelince;
    1. sorunun çözümü;
    Bir soruşturmanın yürütülmesi ve sonunda dava açılması veya açılmış olan bir davanın yargılanması bazı şartların gerçekleşmesine veya bazı engellerin bulunmamasına bağlı ise, ceza muhakemesi şartları söz konusudur.
    Kanunlarda genellikle 'Muhakeme şartı' kavramına yer verilmez. Bazı özel kanunlarda (Bankacılık Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu gibi) istisnaları mevcuttur. Ceza muhakemesi hukukunun birer kurumu olan muhakeme şartlarının Prof. Dr. Kayıhan İçel’in aşağıda özetlenen görüşünde açıklandığı üzere mutlaka ceza muhakemesi kanunlarında yer alması gerekmemektedir. Örneğin; şikayet, izin, talep ve hatta dava zamanaşımı gibi Türk Ceza Kanununda düzenlenen muhakeme şartlarına yer verildiği bilinmektedir. Ancak bu şekilde Türk Ceza Kanun'unda yer alan muhakeme şartlarının genel olarak ceza muhakemesi hukukunun esaslarına, ilkelerine tabi olmaları nedeniyle zaman bakımından derhal uygulama ilkesinin geçerli olmasına karşın, bu usuli işlemlerin maddi ceza hukukunu ilgilendiren yönüne ilişkin lehe kanun hükümlerinin uygulanabileceği hususundaki içtihatlar zaman içerisinde istikrar kazanarak yerleşik uygulamaya dönüşmüştür. Ceza muhakemesi şartlarının niteliği şarta bağlı olmayan muhakemede, suçun unsurları tamamlanınca muhakeme yapılması gerekmektedir. Şarta bağlı muhakemede, ayrıca şartın da gerçekleşmesi aranır. Muhakeme şartı gerçekleşmediği takdirde, muhakeme faaliyeti yapılamayacak ve dolayısıyla fail cezalandırılamayacaktırSomut olayımızda, 'Önödeme ihtarında bulunulması' koşulunun, muhakeme koşulları arasında yer aldığı ve muhakeme hukuku ile ilgisinin yanında, fail ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdirmesi yönüyle maddi ceza hukuku ile yakın bağlantısının bulunduğu hususunda, gerek uygulamada, gerekse öğretide herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.Öğretide Prof. Dr. Kayıhan İçel bu durumu aşağıdaki şekilde özetlemiştir.Kovuşturma koşullarının, kovuşturmanın yürütülmesini ve davanın açılmasını sağlayıcı nitelikleri, bunların muhakeme hukuku ile olan ilgilerini göstermekte ise de, koşulları gerçekleşmeden failin cezalandırılması olanağı bulunmadığından, maddi ceza hukuku ile de yakın bağlantısı vardır. Çoğu ceza kanununda olduğu gibi, ceza kanunumuzun da kovuşturma koşullarından en önemlilerini bünyesine alarak düzenlemesi veya bunlardan söz etmesi de konunun maddi ceza hukuku ile bağlantısını vurgulamaktadır (Ceza Hukuku, Genel Hükümler, 2017, Yenilenmiş Bası, sayfa 243.).
    Somut olayımıza ışık tutması açısından; Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun aşağıda özetlenen ve konumuzu ilgilendiren bölümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.CGK 2018/478 karar sayılı ilamında uzlaştırmanın usulüne uygun değişikliğin derhal uygulama prensibinin zorunlu gereği olarak geçmişe yürüyemeyeceği kabul edilirken, (Uyuşmazlığın çözümü için, CMK'nın 253. maddesine, 6763 sayılı Kanun ile eklenen 24 ve 25. fıkraların, karma bir yapıya sahip olan uzlaşmanın hangi boyutuna ilişkin olduğunun tespiti gerekmektedir. 6763 sayılı Kanun'un uyuşmazlık konusunu ilgilendiren fıkralarının gerekçesinde; söz konusu yasal değişikliğin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişikliklerle uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. CMK'nın 253. maddesinin 18. fıkrasında ise uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kalması hâlinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda soruşturma evresinde tarafların kabul etmemeleri nedeniyle sonuçsuz kalan uzlaştırmanın maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen, münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olması nedeniyle usule ilişkin olduğu konusunda kuşku bulunmayan değişikliğin, derhal uygulama ilkesinin zorunlu bir gereği olarak daha önce usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine ilişkin işlemlerin yenilenmesini gerektirmediği kabul edilmelidir.) CGK 2018/377 karar sayılı ilamında ise uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna ilgilendiren yönüne ilişkin değişikliğin geçmişe de yürüyeceğine başka bir deyişle lehe olan kanun hükümlerinin uygulanabileceğine karar verilerek somut olayımıza çok net bir şekilde ışık tutulmuştur. (Suç tarihi olan 23.08.2010 tarihinden önce CMK'nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun'un sekizinci maddesiyle 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' cümlesinin eklenmiş olması ve sanığın eşi olan katılana karşı tehdit suçu ile birlikte eşe karşı kasten yaralama suçunu da işlediği iddia edilerek eşe karşı kasten yaralama suçundan ayrı olarak yapılan yargılama sonucunda bu suçtan sanığın beraatine ilişkin verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazından sonra CMK’nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu sanığın eylemine uyan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması ve uzlaştırma kurumunun sanık ile devlet arasındaki ceza ilişkisini ortadan kaldırması yönüyle maddi ceza hukukuna ilişkin olması karşısında, mahkemece CMK'nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek aynı Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.). 2. sorunun çözümü;5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 'Zaman bakımından uygulama' başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında da; 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.' hükmü yer almakta olup, madde gerekçesinde; 'Madde, kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkindir. Lehe olan kanunun uygulanacağı kuralı muhafaza edilmiştir. Yürürlükteki usul hükümleri, kesinleşmiş hükümler hakkında lehe olan yeni kanunun nasıl uygulanacağını göstermek bakımından yeterli görülmüştür...' açıklamalarına yer verilmiştir.Değişen ceza mevzuatı karşısında dahi hâlen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 tarihli ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; 'Suçun işlendiği zamanın kanunu ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin farklı olması hâlinde, her iki kanunun birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı' şeklinde, lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem ana hatlarıyla belirtilmiştir.Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 2019/373 k, 2021/698 k. sayılı ilamlarında; yukarıda özetlenen kriterlere göre lehe olan kanun belirlemeye çalışılırken, kovuşturma koşulu olan 'Önödeme ihtarında bulunulması' şartı lehe olduğundan bahisle blok uygulama gereği hapis cezasının günlüğünün suç tarihinde yürürlükteki kanun uyarınca 20 TL üzerinden değil, blok uygulama gereği sonradan yürürlüğe giren kanun uyarınca 30 TL üzerinden adli para cezasına çevrilmesi gerektiğinden bahisle kanaatimizce uzlaşma, şikâyet, zamanaşımı gibi kovuşturma koşulları ile ilgili olarak yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlarla çelişkiye düşüldüğü gibi bizce iştirak edilmeyen ancak Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun 2019/373 k, 2021/698 k. sayılı ilamlarında benimsenen ilkelere de aykırı davranılmıştır. Zira anılan ilamlarda (2019/373 k, 2021/698 k.) 'Israr' koşulunun, 'kovuşturma koşulları' arasında yer alması nedeniyle muhakeme hukukunun yanında maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği çok net bir şekilde vurgulanırken, bu kararların devamında lehe yasa belirlenirken, muhakeme hukukunu ilgilendiren kısım (Israr koşulu) ile maddi ceza hukukunu ilgilendiren müeyyidenin belirlendiği kısmı (cezanın asgari ve azami haddi) kül hâlinde birlikte değerlendirilerek 5237 sayılı TCK’nın 6645 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik 191/4-a maddesinin aleyhe olması nedeniyle; karma uygulama yapılamayacağından bahisle suç tarihi itibarıyla 'Israr' koşulunun aranmayacağına hükmedilirken somut olayımızda tamamen aksine bir uygulama ile önödemenin lehe olduğu kabul edilerek anılan maddedeki değişiklik gereği hapis cezasının günlüğünün suç tarihinde yürürlükte bulunan kanun uyarınca '20 TL' yerine sonradan yürürlüğe giren kanun uyarınca '30 TL' üzerinden adli para cezasına dönüştürülmesi gerektiği kabul edilerek kanaatimizce çelişkiye düşüldüğü gibi ceza muhakemesi hukukunun benzer müesseselerinde benimsenen ana ilkeleri ile çelişkili ve ceza muhakemesi kanununun amacı ile bağdaşmayan içtihadın doğmasına sebebiyet verilmiştir. Sonuç itibarıyla yasal değişiklikten dolayı önödeme kapsamına alınan bir suçtan dolayı önödeme ihtarında bulunulurken, önödeme ihtarında bulunulması koşulu ile cezai müeyyidelerin blok uygulama gereği birlikte değerlendirileceğine dair sonuca ulaşmayı haklı gösterecek bir düzenlemenin mevcut olmamasına karşın, içtihat yoluyla kanuni dayanağı olmayan 'suç tarihinde yürürlükte bulunan kanunda belirlenen cezai müeyyideden daha fazla cezayı içeren sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün uygulanabileceği' gibi istisna bir hükmün doğmasına yol açılmıştır. Böyle bir sonucun Prof. Dr. ... Gözler tarafından 'Anayasanın tanıdığı temel hak ve hürriyetlere, Anayasa madde 13’e uygun olmak şartıyla kanunla istisna getirilebilir. Yorum yoluyla istisna üretilemez. Yorum yoluyla istisna yaratılamayacağı kuralından şu sonuç da çıkar. İstisnalar, kurucu iktidar veya yasama organı gibi kaideyi koyan makam tarafından ayrıca ve açıkça öngörülmüş olmalıdır. Ayrıca ve açıkça öngörülmedikçe, yorum yapılarak, birtakım ihtiyaçların varlığı gösterilerek, genel kurala istisna getirilemez. Zira 'ubi lex voluit dixit, ubi noluit tacuit' (kanun istediği zaman söyler; istemediği zaman ise susar) ilkesinin vurguladığı gibi kanun, bir konuyu daha ayrıntılı olarak düzenlemek isterse, bunu yapar; eğer daha ayrıntılı olarak düzenlemek istemiyorsa susar. Yani kanun koyucu koyduğu genel kurala istisna getirmek isteseydi, bunu açıkça yapardı' şeklinde özetlenen yorum ilkesine uyulmadığı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Somut olayımızda 5237 sayılı TCK’nın 6377 sayılı Kanun ile değişik 75. maddesindeki değişikliğin hem ceza muhakemesi usul hukukunu, hem maddi ceza hukukunu ilgilendiren yönlerinin mevcut olduğu dikkate alınarak usul hukukunu ilgilendiren ve kovuşturma koşulu olarak öngörülen değişikliğin her hâlükârda uygulanmasının zorunlu olacağı hususunda herhangi bir duraksamanın mevcut olmamasına karşın, maddi ceza hukukunu ilgilendiren yönleri için ayrı ayrı her yasanın kendi içerisinde bütün hükümlerinin blok hâlinde uygulanarak çıkan sonuçların kıyaslanması suretiyle lehe olan kanunun belirlenmesinin karma uygulama sayılamayacağı, uyuşmazlığa konu olayımızda olduğu gibi usul hukuku ile maddi ceza hukukunu ilgilendiren değişikliğin aynı maddede yapılması ile farklı maddelerde hatta farklı kanunlarda yapılmasının dahi sonuca etkili olamayacağı, Yargıtay uygulamalarına göre maddi ceza hukukunu ya da infaz hukukunu ilgilendiren değişikliklerden her yasanın kendi içerisinde olsa dahi sadece lehe olan hükümlerin seçilmesi durumunda karma uygulamadan söz edilebileceği (Örneğin hırsızlık suçu için temel ceza artırılırken, etkin pişmanlık hükümlerinin getirilmesi durumunda, temel cezanın lehe önceki yasadan, etkin pişmanlık hükümlerinin ise sonraki yasadan alınarak uygulanması), somut olayımızda 'Önödeme ihtarında bulunulması koşulunun' kovuşturma bir başka deyişle yargılamaya devam edilmesine olanak tanıması nedeniyle adeta suçun maddi unsurundaki bir değişiklikle eşdeğer kabul edilerek her hâlükârda aranmasının zorunlu olmasına karşın, cezai müeyyide açısından suç tarihinde yürürlükte bulunan kanun uyarınca hapis cezasının günlüğünün '20 TL' üzerinden adli para cezasına dönüştürülmesi gerektiği dikkate alınarak, direnme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken onanmasına dair Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne iştirak edilmemiştir." düşüncesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer gerekçelerle,
    Karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Sanık hakkında suç tarihi itibarıyla TCK’nın 75. maddesinde düzenlenen önödeme hükümleri uygulanırken sanığa atılı suç için öngörülen hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak ödenecek miktarın her gün için otuz Türk Lirası üzerinden hesaplanması gerektiğine ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Usul ve yasaya uygun bulunan...Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2018 tarihli ve 339-575 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
    3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara