Esas No: 2022/118
Karar No: 2022/293
Karar Tarihi: 21.04.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/118 Esas 2022/293 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2022/118 E. , 2022/293 K."İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
1- Yargıtay 11. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2021/3 esas sayılı davada;
Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesince 13.04.2021 tarih ve 17-167 sayı ile; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından son soruşturmanın açılmasına, dosyanın Yargıtay ilgili Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesince dosya 2021/3 esasına kaydedildikten sonra 14.10.2021 tarihli yazı ile eksikliklerin tamamlanması ve son soruşturma kararının açıklattırılması için dosyanın Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi üzerine Yerel Mahkemece 17.01.2022 tarihli ve 17-167 sayılı ek karar ile Özel Daire yazısında belirtilen eksiklerin giderildiği ve yeniden adı geçen sanıklar hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından son soruşturmanın açılmasına, dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2- İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince 2018/94 esas sayı ile görülmekte olan davada;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2017 tarihli ve 25891-4478 sayılı iddianamesi ile sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından TCK’nın 309/1, 311/1, 312/1, 314/2, TMK’nın 3. maddesi delaletiyle 5/1, TCK’nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması isteğiyle açılan kamu davası öncelikle İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/54 esas sırasına kaydedilmiş, daha sonra adı geçen Mahkemece verilen tefrik kararı üzerine sanık hakkındaki yargılamaya aynı Mahkemenin 2018/94 esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir.
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince 2018/94 esas sayılı dosyada yürütülen yargılama sırasında15.06.2021 tarihli ve 94 sayılı müzekkere ile; 2018/94 esas sayılı davanın, aralarında sanık ...'ün de bulunduğu on üç sanık hakkında Yargıtay 11. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla 2021/3 esas sayı ile görülmekte olan davayla birleştirilip birleştirilmeyeceği konusunda anılan Daireden görüş bildirilmesi talep edilmiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesince 22.06.2021 tarihinde 2021/3 esas sayı ile her iki davanın birleştirilmesine muvafakat verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince de 02.11.2021 tarih ve 94-423 sayı ile; 2018/94 esas sayılı davanın Yargıtay 11. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2021/3 esas sayılı davayla birleştirilmesine, dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesince 17.02.2022 tarihli oturumda, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/94 esas sayılı dosyası ile Dairenin 2021/3 esas sayılı dosyası arasında birleştirme uyuşmazlığı oluştuğu gerekçesiyle uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yargı yeri belirlenmesi konulu 02.03.2022 tarihli ve 31720 sayılı görüş yazısı ile Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken konu, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 11. Ceza Dairesi arasında oluşan birleştirme uyuşmazlığının giderilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
BİRLEŞTİRME UYUŞMAZLIĞINA KONU DAVALAR:
I- YARGITAY 11. CEZA DAİRESİNDE İLK DERECE MAHKEMESİ SIFATIYLA 2021/3 ESAS SAYI İLE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVANIN KONUSU VE AŞAMALARI:
Sanık ...’ün, Gebze hâkimi olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince 16.07.2016 tarihli ve 2016/345 sayılı kararla görevinden uzaklaştırılmasına karar verildiği, Hâkimler ve Savcılar Genel Kurulunca 24.08.2016 tarihli ve 426 sayılı karar ile de meslekten çıkarıldığı,
Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 29.12.2020 tarihli ve 4806-656 sayılı iddianamesine göre; sanık ... ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ün FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak, mesleğin şeref ve onurunu bozan veya mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemlerde bulundukları, bu kapsamda; çeşitli terör örgütleri ile organize suç örgütlerine veya uyuşturucu ve kaçakçılık gibi suçların işlendiği şeklinde iddialar içeren kolluk talepleri üzerine verdikleri önleme dinlemesi kararları ile bir kısım kamu görevlileri, siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşu mensuplarının iletişimlerinin usul ve yasaya aykırı olarak tespit edilmesine, dinlenmesine ve kayda alınmasına sebebiyet verdiklerinden bahisle sanıklar hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından TCK’nın 132/1, 136/1, 53, TMK’nın 4. maddesi delaletiyle TCK’nın 204/2, 53 ve TMK’nın 5. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları isteğiyle kamu davası açıldığı, davanın Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/17 esas sırasına kaydedildiği,
Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesince 13.04.2021 tarih ve 17-167 sayı ile; sanık ... ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından son soruşturmanın açılmasına, dosyanın Yargıtay ilgili Ceza Dairesine gönderilmesine karar verildiği,
Dosyanın, Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderildiği, Özel Dairenin 2021/3 esasına kaydedildikten sonra Özel Dairece 14.10.2021 tarihli yazı ile eksikliklerin tamamlanması ve son soruşturma kararının açıklattırılması için dosyanın Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi üzerine Yerel Mahkemece 17.01.2022 tarihli ve 17-167 sayılı ek karar ile Özel Daire yazısında belirtilen eksiklerin giderildiği ve yeniden adı geçen sanıklar hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından son soruşturmanın açılmasına, dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verildiği,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesince 2021/3 esas sayılı davaya ilişkin yargılamanın devam ettiği,
Anlaşılmaktadır.
II- İSTANBUL 36. AĞIR CEZA MAHKEMESİNİN 2018/94 ESAS SAYI İLE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVANIN KONUSU VE AŞAMALARI:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2017 tarihli ve 25891-4478 sayılı iddianamesine göre; sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından TCK’nın 309/1, 311/1, 312/1, 314/2, TMK’nın 3. maddesi delaletiyle 5/1, TCK’nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması isteğiyle kamu davasının açıldığı, davanın İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/54 esas sırasına kaydedildiği, adı geçen Mahkemece verilen tefrik kararı üzerine sanık hakkındaki yargılamaya aynı Mahkemenin 2018/94 esas sayılı dosyası üzerinden devam edildiği,
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince 15.06.2021 tarihli ve 94 sayılı müzekkere ile; sanık ... hakkında Yargıtay 11. Ceza Dairesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından devam eden kamu davası ile Mahkemelerinde görülmekte olan kamu davası arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan her iki dosyanın birleştirilmesine muvafakat edilip edilmeyeceğinin Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanlığından sorulduğu,
Yargıtay 11. Ceza Dairesince de 22.06.2021 tarihli ve 2021/3 sayılı cevap yazısı ile; iki davanın birleştirilmesini zorunlu kılan bir özelliğin bulunmadığı, başka anlatımla bir davada verilecek kararın diğer davanın sonucunu etkilemeyeceği, ayrıca dava dosyasında sanık ... dışında 12 sanığın daha olduğu, bu bakımdan davanın sonuçlanmasının uzayabileceği, buna bağlı olarak birleştirilmesi hâlinde İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesine ait davanın da sürüncemede kalabileceği, yine iki davanın birleştirilmesi hâlinde dosyanın hacminin genişleyeceği, çözümünün güçleşeceği, tüm bu hususların da sanıkların adil yargılanma hakkını ihlale yol açabileceği gözetildiğinde, her iki davanın birleştirilmesinde yarar bulunmadığı gerekçesiyle her iki davanın birleştirilmesine muvafakat edilmediği,
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince 02.11.2021 tarih ve 94-423 sayı ile; sanık ... hakkında Yargıtay 11. Ceza Dairesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından devam eden kamu davası olduğundan sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun bu suçla bağlantılı olup her iki dava arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan her iki dosyanın birleştirilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddesi;
“(1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.” şeklinde,
Aynı Kanun’un “Davaların birleştirilerek açılması” başlıklı 9. maddesi;
“(1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.” biçiminde,
Anılan Kanun’un “Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması” başlıklı 10. maddesi;
“(1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur.” şeklinde,
Aynı Kanun’un “Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme” başlıklı 11. maddesi;
“(1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.” biçiminde,
Anılan Kanun’un “Bağlantılı suçlarda yetki” başlıklı 16. maddesi;
“(1) Yukarıdaki maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.
(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.
(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.
(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.” şeklinde,
Aynı Kanun'un “Yetkide olumlu veya olumsuz uyuşmazlık” başlıklı 17. maddesi;
“(1) Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi belirler.” biçiminde düzenlenmiştir.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun ilgili hükümleri;
“Soruşturma” başlıklı 82. maddesi;
“Hâkim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle yaptırılabilir.
Soruşturma ile görevlendirilen hakim ve savcılar, adalet müfettişlerinin 101 inci maddedeki yetkilerini haizdirler.”,
“Suça katılma” başlıklı 86. maddesi;
“Hâkim ve savcıların suçlarına iştirak edenler aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabidirler.”,
“Kovuşturma kararı ve ilk soruşturma” başlıklı 89. maddesi;
“Hâkim ve savcılar hakkında görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde evrak, Adalet Bakanlığınca ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılığına; Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında görevli hâkim ve savcılar hakkındaki evrak ise Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.
Cumhuriyet savcısı beş gün içinde iddianamesini düzenleyerek evrakı, son soruşturmanın açılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.
İddianamenin bir örneği Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince, hakkında kovuşturma yapılana tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine ilgili, Kanunda yazılı süre içinde delil toplanmasını ister veya kabul edilebilir istekte bulunursa bu husus göz önünde tutulur ve gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.”
“Son soruşturma merciileri” başlıklı 90. maddesi;
“Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtayın görevli ceza dairesinde görülür.
Birinci fıkra dışındaki hâkim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.”,
“Son soruşturma merciinin saptanması” başlıklı 91. maddesi;
“Bu Kanun gereğince haklarında kovuşturma yapılacak olanların, son soruşturma mercilerinin saptanmasında, son soruşturma zamanındaki son soruşturmadan önce görevden ayrılanların ise ayrılma zamanındaki sıfatları esas alınır.
Geçici yetkililer hakkında soruşturma ve kovuşturma mercilerinin saptanmasında yetkili bulundukları yerdeki sıfatları esas tutulur.”
“Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” başlıklı 93. maddesi;
“Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.
Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir.”
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri” başlıklı 94. maddesi;
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yürütülür.
Bu halde durumun hemen Adalet Bakanlığına bildirilmesi zorunludur.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Gerek Anayasa'nın 154 gerekse Yargıtay Kanunu'nun 1. maddelerine göre, Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevinin, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu, bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmasının tali ve istisnai bir görev olduğu;
Ceza yargılamasında genel kaide, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılama yapılması olup uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğunda, bağlantının mahiyeti icabı, istisnai hükümler doğrultusunda ana kuraldan ayrılarak farklı hareket edilebildiği, 5271 sayılı CMK'nın 8 ve 11. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi istisnai durumlardan biri olan davaların birleştirilmesine karar verebilmek için; davalar arasında bağlantı olması, davaların birleştirilmesinde yarar görülmesi, birleştirmenin gerekli olması, birleştirmeye olanak bulunması ve birleştirme yasağının mevzu bahis olmaması gerektiği, kural olarak birleştirmede yarar bulunup bulunmadığının her olayda tetkik ve takdir edilmesinin de o yargılamayı yürüten hâkime ait olduğu;
Keza, Ceza Genel Kurulunun 11.07.2014 tarihli ve 52-354 sayılı kararında da benimsendiği gibi; birleştirme zorunluluğu ya da yasağının olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davaların birleştirilebileceği, fakat birleştirmenin zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakıldığı, davaların birleştirilmesi hususu, muhakemenin hızlı ve basit bir şekilde sürdürülmesi, muhakeme işlemlerinde gereksiz tekrarların önlenmesi ve bir an evvel maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının sağlanmasına yönelik olarak benimsenmiş bir kurum olduğundan, Anayasa'nın 141. maddesindeki "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen "adil yargılanma hakkı" kapsamında "davaların makul sürede görülmesi" ilkeleri gözetildiğinde, davaların uzatılması için bir sebep olmaması gerektiği;
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 86. maddesinde, hâkim ve savcıların suçlarına iştirak edenlerin aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabi olduklarının düzenlendiği, anılan maddenin komisyon gerekçesinde; hâkim ve savcılarla birlikte suç işleyen veya bunların suçlarına katılanlar hakkında da aynı soruşturma mercilerinin görevli olduğunun belirtildiği;
Yargıtay, bir temyiz mahkemesi olduğundan, ilk derece yargılamasına ilişkin görevi oldukça sınırlı ve istisnai bir durum olup, kanunda belirtilen şahısların belirtilen suçlarına ilişkin olarak yargılama yapabileceği, bu hususta 2802 sayılı Kanun'un 90. maddesinde; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle Yargıtayın ilgili ceza dairesinde yargılanabileceklerinin belirtildiği, bu kuralın bir istisnasının aynı Kanun'un 86. maddesinde düzenlendiği, buna göre; yukarıda sayılan kişilerin işledikleri suçlara "iştirak" eden (hâkim veya savcı olmayan ya da birinci sınıfa ayrılmamış hâkim ve savcılar) diğer kişilerin de Yargıtayın ilgili dairesinde yargılanacağı, 2802 sayılı Kanun'un 86. maddesinde "hâkim ve savcıların suçuna iştirak" ifadesinin bulunduğu, bu ifadenin bir neticesi olarak, 86. madde uyarınca Yargıtayın ilgili ceza dairesinde yargılanması gereken kişilere ait yargılama dosyaları ile diğer kişilerle ilgili yargılama dosyalarının 2802 sayılı Kanun'un 86. maddesi uyarınca birleştirilebilmesi için kanun koyucunun "bağlantı"yı yeterli görmediği, ayrıca "iştirak" ilişkisinin varlığını da aradığının kabulü gerektiği;
Davaların ayrı ayrı görülmesi hâlinde pek çok suçu kısa bir zaman zarfında aydınlığa kavuşturmak ve hükme bağlamak mümkün iken, suçların bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği ön kabulünden hareketle gereksiz yere davaların birleştirildiği, birbirleriyle ilgisi olmayan pek çok suçun aynı davanın konusunu oluşturduğu ve birbirlerini tanımayan pek çok sanığın da aynı dava kapsamında yargılanabilir hâle getirildiği, bu uygulamanın mahkemelerin hüküm vermesini oldukça güçleştireceği gibi, vereceği kararları da toplumu oluşturan bireyleri tatmin etme bakımından kuşkulu kılacağı, (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayınları, 10. Baskı, s. 53);
Bu bakımdan örgüt kapsamında işlenen suçlar nedeniyle birden çok sanık hakkında yürütülmekte olan davaların birleştirilmesinde, bağlantı ve iştirak kavramlarının dar yorumlanması ve uygulanması gerektiği gözetilmelidir.
Öte yandan, AİHM Hentrich v Fransa A 296-A (1994) ve Rezette v Lüksemburg (2004) vb. kararlarında, iki ya da daha fazla sanığın davasının birleştirilmesinin makul olabileceğini, ancak bu durumun sanıklardan herhangi birinin davasındaki gecikmeyi meşru kılmayacağının gözden ırak tutulmaması gerektiğini; hem cezai hem cezai olmayan davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığının davanın özel koşullarına göre değerlendirilmesini (König v Federal Almanya A 27, 1978), mutlak bir süre sınırının bulunmadığını, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde her zaman gözetilen etkenlerin davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu ve yetkili idari ve yargısal makamların tutumları olduğunu vurgulamıştır.
Adil yargılanma hakkı, Anayasa’nın 36/1. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6/1. maddelerinde de “Herkes davasının, makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ... olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” denilerek teminat altına alınmıştır. Bununla birlikte davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirleyen Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasanın bütünselliği ilkesi gereğince, makul sürede hakkaniyetle yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Kural, her bir davanın açıldığı aşamadaki konusuyla sürmesi ve muhakeme sonucu o uyuşmazlık konusunda hüküm verilmesidir. Ancak dava konuları arasında birbirlerine bağlantı kurabilecekleri noktaların varlığı hâlinde aynı muhakemede birleştirilmeleri de söz konusu olabilmektedir. Bağlantılı davalar konusunda CMK'nın “Bağlantılı Davalar” başlıklı üçüncü bölümü dikkat çekicidir. “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddeye göre, bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması (subjektif bağlantı) bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunması (objektif bağlantı) hâlinde davalar arasında bağlantı var sayılmaktadır.
Bağlantının varlığı hâlinde davaların birleştirilebileceği ve birleştirilmiş davaların ayrılmaları CMK'nın 9, 10 ve 11. maddelerinde düzenlenmiştir. “Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme” başlıklı CMK'nın 11. maddesinde aynı mahkemenin, bakmakta olduğu birden çok dava esnasında bağlantı görmesi hâlinde – bu bağlantı 8. maddede gösterilen türden olmasa bile - birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere birleştirilmesine karar verilebileceği hüküm altına alınmışken, kovuşturma aşamasında farklı mahkemelerin davalarının birleştirilmesi “Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması” başlığını taşıyan CMK'nın 10. maddesinde düzenlenmiştir.
Birleştirme yapabilmenin temel amacının usul ekonomisinde aranması gerekir. Bu da zaman ve esas açısından birleştirmede fayda bulunması hâlinde gündeme gelebilir. Yargılamanın birleştirilmesi fayda düşüncesine dayandığından, fayda varsa birleştirilmeli fayda yoksa birleştirilmemelidir. Birleştirmede fayda olup olmadığı olayların özelliğine göre hâkim tarafından belirlenir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun uygulanagelen kararlarından ayrıntıları ile açıklandığı üzere, davaların birlikte görülebilmesi için aralarında şahsi veya fiili irtibat bulunması gerekmekte olup, davalar arasında böyle bir irtibat yoksa amaç ne olursa olsun yargılama yasasının buyurucu hükümleri gözardı edilerek birlikte görülüp sonuçlandırılmamalıdır. Davanın takdire bağlı olarak birleştirilmesi sanık hakkında yürütülen yargılamanın gereksiz yere uzamasına yol açacak ise birlikte yargılanma gerekli değildir (CGK’nın 15.04.2003 tarih ve 108-120 sayı, 02.12.1992 tarih ve 142-167 sayı, 11.07.2014 tarih ve 52-354 sayılı kararları).
Makul sürede yargılanma hakkının amacı; tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması, adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup hukuki uyuşmazlığın çözümünde bu hususa gerekli özen gösterilmelidir (An. Mah. B.No: 2012/673, 19.12.2013 SS 27), (An. Mah. B. No: 2012/ 1198, 07.11.2013 SS 39) (AİHM Weber/ İsviçre, B. No: 11034/84 22.05.1990).
Hukuk yargılamasından farklı olarak taraflarca hazırlama ilkesinin egemen olmadığı ceza muhakemesinde, yargılama makamlarının davayı gerekli hızla bakıp yürütme yükümlülüğünün bulunduğu, verilen birleştirme kararlarının; hak ve adaletin tesisi için gerekli olduğu düşünülse dahi, bu tür kararların sanık sayısı, olayın karmaşıklığı, sanıklar ve eylemleri arasındaki bağlantı ve iştirak ilişkisinin birleştirmeyi zorunlu kılıp kılmadığı, birleştirmede yasal zorunluluk olup olmadığı, yargılamayı uzatıp uzatmayacağı gibi hususlar nazara alınarak verilmesi gerektiği, eğer davaların birleştirilmesi sanıkların makul sürede yargılanma haklarını ihlal edecekse bu yönteme başvurulmaması gerektiği izahtan varestedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Batman Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ve Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesinin son soruşturmanın açılması kararlarıyla ... ve on iki sanık hakkında; haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından TCK’nın 132/1, 136/1, 53, TMK’nın 4. maddesi delaletiyle TCK’nın 204/2, 53 ve TMK’nın 5. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan dava üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesince sanıklara atılı suçlardan dolayı yargılamaya başlanıp dosyanın derdest olduğu,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ile ... hakkında; Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından TCK’nın 309/1, 311/1, 312/1, 314/2, TMK’nın 3. maddesi delaletiyle 5/1, TCK’nın 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yargılama yapan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince, dosyaların birleştirilmesi yönünden Yargıtay 11. Ceza Dairesince muvafakat verilmemesine rağmen, her iki dosya arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan bahisle birleştirme kararı verilmesi üzerine birleştirme uyuşmazlığı çıkan dosya kapsamında;
Bir temyiz mahkemesi olan Yargıtayın ilk derece yargılamasına ilişkin görevi oldukça sınırlı ve istisnai bir durum olup kanunda belirtilen şahısların görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle Yargıtayın ilgili dairesinde yargılanabilecekleri, bu kuralın bir istisnasının söz konusu kişilerin işledikleri suçlara "iştirak" eden diğer kişilerin de (hâkim veya savcı olmayan ya da birinci sınıfa ayrılmamış hâkim ve savcıların da) Yargıtayın ilgili dairesinde yargılanacağının düzenlenmesi göz önüne alındığında; sanık ...’e atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçu kişisel suç olup bu suçla kendisine ve diğer sanıklara atılı görev suçları arasındaki bağlantı ve iştirak ilişkisinin Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 86. maddesi anlamında birleştirmeyi zorunlu kılacak boyutta olmaması, yargılamaya konu olay ve fiillerin farklılık arz etmesi, sanık ... ve diğer on iki sanık hakkında görev suçlarına ilişkin Yargıtay 11. Ceza Dairesinde görülmekte olan davada gerek yargılanan sanık sayısı, gerek yargılamaya konu edilen eylemlerin karmaşıklığı ve kapsamı, sanık ...’e atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davanın geldiği aşama, davaların ayrı ayrı görülmesinin makul sürede yargılanma hakkına sağlayacağı yarar, birleştirilerek görülmesi hâlinde ise bu hakkın ihlaline neden olabilecek düzeydeki zarar ihtimali dikkate alındığında ve açıklanan sebeplerle; Yargıtay 11. Ceza Dairesinin davaların ayrı ayrı görülmesine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.11.2021 tarihli ve 94-423 sayılı birleştirme kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.11.2021 tarihli ve 94-423 sayılı BİRLEŞTİRME KARARININ KALDIRILMASINA,
2- İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/94 esas sayılı dosyası ve eklerinin adı geçen Mahkemeye, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yaptığı 2021/3 esas sayılı dosyası ve eklerinin ise adı geçen Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.