Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/887 Esas 2022/318 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/887
Karar No: 2022/318
Karar Tarihi: 10.05.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/887 Esas 2022/318 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/887 E.  ,  2022/318 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Sanıklar ... ve ...'ın mağdur ...'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-b, 62/1, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba ve müsadereye ilişkin ... (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK'nın mülga 250. maddesi ile görevli) 15.01.2014 tarih ve (93-1) 468-135 sayı ile verilen hükümlerin sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.02.2017 tarih ve 2829-321 sayı ile TCK’nın 53. maddesinin uygulanması bakımından düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.04.2017 tarih ve 137494 sayı ile;
    “...Mahkûmiyet kararına gerekçe olarak gösterilen başlıca delilin ...'in ... ve ...'ın da olay yerinde bulunduklarına ve sorguya katıldıklarına dair beyanı olduğu, hükümlülerin bu iddiayı kabul etmedikleri, bu olayın örgütün iç disiplinini sağlamaya yönelik kendi içinde işlenen bir suç olduğu, hükümlülerin ...'in kaçırılmasında somut bir menfaatlerinin de bulunmadığı, bu durumda hükümlüler ... ve ... hakkında şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek delil yetersizliği nedeniyle mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekirken onanmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.05.2017 tarih ve 1169-1502 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında, mağdur ...'e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar ... ve ...’ın mağdur ...’e karşı işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak ettiklerinin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olup sabit olduğunun kabulü hâlinde TCK’nın 110. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    İnceleme dışı sanık ...’un kurduğu ve inceleme dışı sanık ... ile birlikte yönettiği suç işlemek amacıyla kurulan örgütün faaliyetlerine ilişkin ... Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında Mahkemeden alınan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı üzerine örgüt üyelerinin birbirleriyle yaptıkları telefon konuşmalarının kayda alındığı, mağdur ...’in de söz konusu örgüte üye olma suçundan soruşturmaya dâhil edildiği,
    Bu kapsamda mağdur ...’in Kollukta 03.01.2010 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; “Tarafıma okumuş olduğunuz görüşmeler doğrudur ve bana aittir. O tarihlerde ... beni arayarak, görüşmek istediğini söyledi. Daha sonra da Belediyeevleri ışıklarında ... ile buluştum. Bu sırada yanımda iken bir şahsı telefonla arayarak ‘Gel bizi al’ dedi. Bir müddet sonra 34 plakalı ... marka ciple birlikte esmer genç erkek bir şahıs geldi. Daha sonra ... ile birlikte oto ile Yüzüncü Bulvarı ile İstiklal Caddesi’nin kesiştiği yerde bulunan ...'ın bürosuna geldik. Ben ... ve otoyu kullanan bu şahısla birlikte büroya girdik. İçeri girdiğimizde büroda ..., ..., ..., Başkan lakaplı Kenan Özalp, ismini bilmediğim ancak ...'nun şoförlüğünü yapan ve fotoğraf albümündeki resimler arasında bulunan 15 numarada bulunan şahıs vardı. Kenan Özalp beni göstererek, ...'a hitaben ‘...’ı bulursa bu çocuk bulur’ dedi. Bunun üzerine de ... da ...'ı tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de ...'ın babamın askerlik arkadaşı olduğunu, zaten bu şahısla aynı köylü olduğumuzu, bir yıl kadar önce ...’ın ... Dikmen’de işlettiği marketi devraldığımı söyledim. ... da ‘... ilinde bulunduğu sırada Necati isimli şahısla buluştuğunu, Necati’nin kendisine ... altını gösterdiğini, bu altınları çıkarmak için ... iline gideceğini ve bu ... için 500.000 TL para istediğini, bunun üzerine Necati, ... ile birlikte ... iline gittiğini, burada Kenan diye bir şahısla buluştuklarını ve altınları almak için 500.000 TL verdiğini ancak Kenan isimli şahsın ve ...'ın parayı alarak kaçıp gittiklerini, bunun üzerine kendisinin de bu parasına karşılık Necati isimli şahıstan senet aldığını belirterek ‘Bu şahısları bulmam için bana yardımcı ol. Bu şahısları bulursan paramı kurtarırsam sana güzellik yaparım’ dedi. Ben de yardımcı olacağımı söyleyerek buradan tek başıma ayrıldım. Ertesi gün ... tekrar beni bu büroya çağırdı. Ben de büroya ... ile birlikte gittim. Büroda ... ve oğlu ... vardı. ... bu kendisinin dolandırılması olayı ile ilgili benden şüphelendiğini söyleyerek benim resmimi çekti ve daha sonra da Necati isimli şahsa bilgisayar üzerinden gönderdi. Necati isimli şahıs da benim olmadığımı söylemiş. Sonra da benden yardım istedi ve ‘... iline git ve beni dolandıran bu şahısları bul’ dedi. Bana yol masrafları için 250 TL para verdi. ... ile birlikte buradan ayrıldık dışarı çıkınca bu parayı ...’ya verdim. Birkaç gün sonra ... ile görüştüm ve ...'ı dolandıran şahısları bulmak için ... iline gideceğimi söyledim. Daha sonra ... iline abim Barış ... ile birlikte gittim. ... ilinde iken abim ...'i aradım ve yukarıda anlattığım olay ile ilgili ... ilinde olduğumu söyledim. Abim ... de ... ilinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine abim Barış ... ile birlikte diğer abim olan ...'in yanına gittik. ...'ın dolandırılma olayını abim ...'e anlattım. Abim ... de bana hitaben ‘... ile birlikte bu parayı biz aldık. ... bu paradan bana bir şey vermeden kaçıp gitti. ...'a söyle bu olayla senin alakan yok’ dedi. Ancak zaman zaman ... ile görüşmeye devam ettim. ...'ya bu gelişmeleri anlattım ve olayda abim ...'in olduğunu söyledim. ... da telefonlarımı kapatmamı söyledi ve ‘Yeni bir hat al’ dedi. Bu gelişmeden sonra telefon trafiğini kestim. Daha sonra abim ... ile ...'a geldim. Silah yakalattığım olaydan dolayı adliyede imza atmam gerekiyordu. Bunun için adliyeye gittim. Sonrasında abim ... ile birlikte oto ile ... çıktık. Oto ile ... Lokantası’nın üst arasında abim ... ile seyir hâlindeydik. Bu esnada yoldan geçerken bir araba önümüzde durdu. Bu sırada nereden geldiklerini göremediğim ..., ... ve fotoğraf albümündeki resimler arasında bulunan 15 numaradaki şahıs bizim otonun yanına geldiler. Fotoğraf albümündeki resimler arasında bulunan 15 numaradaki şahıs abim ...'e silah dayadı. ... benim bulunduğum tarafın kapısını açtı ve ‘Otoyu kullanan şahıs kim’ dedi. Ben de arkadaşım olduğunu söyledim. Bunun üzerine bu şahıslar beni tek olarak zorla ve silah tehdidiyle arabadan indirdiler ve kendi otolarına bindirdiler. Daha sonra da Belediyeevleri’ndeki İşadamları isimli derneğe götürdüler. Burada bulunduğumuz sırada ... ve ... isimli şahıslar da geldi. ... 'ı kimin dolandırdığını sordular. Ben de anlatmaya başladım. ... ile zaman zaman görüştüğümü söyledim ve ...'nın söylemesi üzerine telefonlarımı kapattığımı belirttim. Ancak ‘Yalan söylüyorsun’ diyerek ... bana yumrukla vurdu. Ben de ‘Doğruyu söylüyorum, bu olayla benim alakam yoktur. ...'ı dolandıran ... ile abim ...'dir’ dedim. Yanlarındayken abim ...'i aradım ve ‘Gel bu işi çöz. Ben her şeyi anlattım’ dedim. Görüşme sırasında da telefonun hoparlörünü açmıştım. Abim de ‘Ne parası ben para mara almadım. Parayı ... aldı kaçtı’ dedi. Daha sonra beni buradan arabaya bindirdiler. Arabada ... ve arabayı kullanan esmer bir şahıs vardı. Arabayla giderken ... torpidodan ... marka bir silah çıkardı. Ancak silahla bana bir hareket yapmadı. Bana hitaben ‘Seninle görüşeceğiz, yazıhaneye gideceğiz, bakalım ne yapacaksın’ diyerek bana küfretti. Sonrasında da ...'ın yazıhanesine götürdüler. Burada ... ‘Bu olayı bana anlat’ dedi. Ben de yukarıda söylediğim şekilde bildiklerimi anlattım. Bu sırada ... elinde tuttuğu bir copu bana göstererek ‘Bu işin içinde sen de varsın doğruyu söyle’ diyordu. ... ‘Bu akşam evine gitmeyeceksin, misafirim olacaksın, evini ara bildir’ dedi. Ben de eşimi aradım ve telefonun hoparlörünü açtım. Yola gideceğimi söyleyerek eve gelemeyeceğimi söyledim. O da ‘Çabuk eve gel, gelmezsen emniyete bildirecem’ dedi. Sonra ... geldi ve beni buradan alarak eve bıraktı. Ben ... Blokları’nın civarında bir yerde oturuyordum. Yukarıda anlattığım olaylar nedeniyle ... ilinde bulunuyordum. Eşimi aradım ve buradan taşınmasını istedim. O da bir kamyonet bulmuş ve teyzemin oğlu ile birlikte stadyum civarında bir eve taşımışlar. Eşimin söylediği kadarıyla 34 plakalı ... bir cip, ev taşınırken takip etmişler. Bunun haricinde iki araba daha takip etmiş. Bu evin taşındığı gece de babamın ikamet ettiği ev kurşunlanmış. Babamm evini kimin kurşunlandığını bilmiyorum, gözümle görmedim. Ben bu tarihlerde ...'da bulunuyordum. Ancak yukarıda anlattığım konulardan dolayı ..., ... ve ... ile aram iyi değildi ve beni tehdit ediyorlardı. Tahmin ettiğim kadarıyla bu şahıslardan biri babamın evi kurşunlamış olabilir. Dediğim gibi gözümle görmedim ancak bu şahıslardan şüpheleniyorum. Ben daha sonra ...'dan geldim ve ... ile yüz yüze görüştüm. ...'dan öğrendiğim ve çevreden duyduğum kadarıyla da, ...'ı dolandıran şahısları bulmak için ... 200.000 TL para istemiş. Fakat ...'na 40.000 TL para vermişler. Bu paradan dolayı anlaşmazlık çıkınca da ... ve ... ...'ı dövmüşler. Benim bu olayları görmüşlüğüm yoktur. Dediğim gibi sonradan duydum.” şeklinde beyanda bulunduğu,
    Bu beyanlar üzerine, haklarında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan soruşturma başlatılan inceleme dışı sanıklar ... , ... ve ... ile baba oğul olan sanıklar ... ve ... hakkında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da soruşturma yapıldığı,
    14.12.2009 tarihli ev arama, el koyma ve yakalama tutanağında; aynı tarihte saat 06.35’te sanıkların ikametinde yapılan aramada, 5 oda 1 salondan oluşan dubleks evin girişe göre sol tarafında bulunan yatak odasında ağaç doğramadan yapılı gardırop içerisinde siyah renkli, üzerinde Beretta ibaresi bulunan kutunun içinde 43 adet MK yapımı, 9 mm çapında fişek, 5 adet 12 cal. Numara av tüfeği fişeği ile 1 adet 9 mm çapında fişeğe ait şarjör ele geçirildiği ve muhafaza altına alındığının bildirildiği,
    14.12.2009 tarihli oto-... yeri arama tutanağında; aynı tarihte sanıklara ait ... yeri ile sanık ... adına kayıtlı araçta yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığının belirtildiği,
    22.12.2009 tarihli yakalama tutanağında; aynı tarihte saat 14.00 sıralarında sanık ...’ın kendiliğinden Şube Müdürlüğüne gelmesi üzerine yakalandığının bildirildiği,
    ... 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.05.2009 tarihli ve 777 sayılı iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı kapsamında inceleme dışı sanık ...’nun 25.05.2009-25.06.2009 tarihleri arasında yaptığı telefon görüşmelerinin tespit edildiği,
    Bu kapsamda, 25.05.2009 tarihinde inceleme dışı sanık ... ile sanık ... arasında saat 13.11.33’te yapılan 50 saniyelik görüşmede;
    ...’nun “... Naber”,
    ...’ın “İyilik dostum sen napıyorsun”,
    ...’nun “Napıyon ...”,
    ...’ın “Büroda oturuyom”,
    ...’nun “Şey dicem sana. Bu ...’in imzası bitmiş mi devam ediyo mu onu öğrenebilir miyiz?”,
    ...’ın “Neyini”,
    ...’nun “İmzası imzası”,
    ...’ın “Ee şeyini mi, öğreniriz ya”,
    ...’nun “Soyadı .... Bi öğrensene onu”,
    ...’ın “... ne oldu hayırdır”,
    ...’nun “Bekliyorum onu bekliyorum da gelmedi bugün imzaya”,
    ...’ın “Aradı mı seni o gelecek miydi ”,
    ...’nun “Ya sen öğrenebiliyor musun telefonda konuşma”,
    ...’ın “Tamam öğreniyim hemen da”,
    ...’nun “Hemen öğren bana da dön hadi bekliyorum”,
    ...’ın “Tamam”,
    05.06.2009 tarihinde inceleme dışı sanık ... ile mağdur ... arasında saat 16.12.32’de yapılan 427 saniyelik görüşmede;
    ...’nun “Naber la Fati”,
    ...’in “İyidir ... Senden naber”,
    ...’nun “Nerdesin?”,
    ...’in “Ben çok uzaklardayım”,
    ...’nun “He niye gelmiyor sunuz?”,
    ...’in “Ben gelecem de işim var”,
    ...’nun “He”,
    ...’in “İşimi bitirem öyle gelecem, ...’ım”,
    ...’nun “He Fati”,
    ...’in “Sana bir şey diyim mi. Bu saatten sonra sen hemşehrimsin Trabzonlusun ama bu saatten sonra bu ... burda koptu tamam mı”,
    ...’nun “Hı”,
    ...’in “Senle ilgili değil beni yanlış anlama ister yanlış anla”,
    ...’nun “Noldu?”,
    ...’in “Ben kafamı bu yola baş koydum tamam mı?”,
    ...’nun “He”,
    ...’in “Ben adam gibi dedim ki bir şeyler olacak. Bir şeyler yapacam edecem döncem dedim ama olmadı bir şeyler yapamadım, ama bu saatten sonra”,
    ...’nun “He”,
    ...’in “Ben şartlandırdım kendimi tamam mı”,
    ...’nun “He he”,
    ...’in “...’i ...’ı ....kmeye şartlandırdım kendimi”,
    ...’nun “He”,
    ...’in “Ömrümün sonunu cezaevine, ya da mezara koymak şartıyla şartlandırdım gardaşım”,
    ...’nun “Olur gelir ....ker”,
    ...’in “Tamam mı”,
    ...’nun “Tamam gelir ....kersin”,
    ...’in “Tamam iyi bakarız”,
    ...’nun “Fazla acele etme, şey fazla geç kalma ama”,
    ...’in “Yok ben fazla geç kalmam ... sen rahat ol sen tamam”,
    ...’nun “Fazla geç kalma buradaki aileni öldürtürsün fazla geç kalma tamam mı”,
    ...’in “Bakarız ..., bakarız ..., bakarız”,
    ...’nun “Fazla geç kalma erken gel”,
    ...’in “Ben çok korkuyom var ya ben sana bir şey deyim mi? O kadar çok korkuyom ki altıma işiyim korkudan ha”,
    ...’nun “Oğlum telefonda öyle konuşma bak”,
    ...’in “Yok ben senle telefonda öyle konuşmuyorum ..., ben sana ne dedim bu işe sen girdin eyvallah, seninle bir şey konuştum dedim ki adam gibi bir şeyler yapacam dedim”,
    ...’nun “Bak bak”,
    ...’in “Baak”,
    ...’nun “Bak beni özel numaradan aramayoın, benim telefonla konuşmayın gelin anladın mı ne istiyorsanız”,
    ...’in “He”,
    ...’nun “Gelin de acele edin ama erken gelin. Gelin savaşalım oğlum anladın mı?”,
    ...’in “Hı hı tamam ben de çok erken bir zamanda gelecem”,
    ...’nun “Gel gel ara beni savaşalım anladın mı oğlum”,
    ...’in “Tamam tamam ... savaşalım o zaman her beraber hadi görüşürüz ...”,
    ...’nun “Benim ...’la ...’la işim yok erken gel oğlum erken gel”,
    ...’in “Senin ...’la işin yoksa kimle işin var benle mi işin var? Senin paranı mı aldılar he?”,
    ...’nun “Oğlum benimle telefonda niye öyle konuşuyon sen”,
    ...’in “Senin paranı mı aldılar öyle söylüyom da sana niye telefonda öyle konuşmayacağım senle, telefondan korkun mu var ...?”,
    ...’nun “La biz sana adamlık yapmadık mı la sen onu”,
    ...’in “Ben sana eyvallah bak sen bana adamlık yaptın diyom”,
    ...’nun “He he”,
    ...’in “Ben sana yanlış yapmadım sana dedim ki ben yola çıkmışım bir şeyleri”,
    ...’nun “Niye kaçıyon ya ...?”,
    ...’in “Ben kaçmıyorum kardeşim ben”,
    ...’nun “Bağırma telefonda oğlum yavaş konuş”,
    ...
    ...’nun “Yalan bak ... sana kim ne konuşmuşsa, onu yalan gonuşmuş tamam mı? Benim kimseden kaçacak bir pozisyonum yok ... yani buna emin ol. Yanin kaçacak pozisyonum yok. Çünkü seninle biz gelmişiz, gitmişiz adamın yazıhanesine, oturmuşuz, konuşmusuz, demişsin ki bu böyle, ben ne demişim? Demişim ki bu bu böyledir. Demişim. Bunun dışında bunu bizim yapma şansımız yoktur demişim değil mi ...? Niye ...’a geleyim de kaçıyım ben senden hiç aklın eriyor mu?”,
    ...’in “Biz de onlar tuhafımıza gitti zaten ...”,
    ...
    ...’nun “Bi o gece evinize mermi atılmış. Bana telefonda biri özel numaradan kabadayılık yapıyor bakacam ona da kim yaptıysa”,
    ...’in “Bakarsın ona o sorun değil de. Benim evime mermi atılmış o da belli de gardaş, ama ben adam gibi gidip de Emniyete falan vermedim, emniyetle benim işim yok”,
    ...’nun “Bizim kimseyle Emniyetle bi işi yok. Sizin var ...”,
    ...’in “Hiç fark etmiyor beni de zorla aldınız da ya sen ona bakarsan silah dayadınız”,
    ...’nun “Ben alırım ... ben Allah’ını alırım”,
    ...
    05.06.2009 tarihinde inceleme dışı sanık ... ile sanık ... arasında saat 17.16.49’da yapılan 79 saniyelik görüşmede;
    ...’ın “... Burda mısın?”,
    ...’nun “Burdayım Amca”,
    ...’ın “Bu ne oldu telefon açmış bilmem beymiş”,
    ...’nun “He kabadayılık yapıyorlar”,
    ...’ın “Öyle mi kabadayı mı yaptık şimdi başımıza. Nerdeymiş bu gelecekmiymiş bu çocuk ya bulalım onu”,
    ...’nun “...”,
    ...’ın “Hı”,
    ...’nun “... günü gelecekmiş bakacaz”,
    ...’ın “Bunun bunun tohumunu bilmem ne edeyim”,
    ...’nun “Görüşecez abi görüşecez”,
    ...
    ...’ın “Tamam mı telefon etti size küfür mü etti?”,
    ...’nun “Naillerle görüşmüş daha sonradan beni aradı özel numaradan. İşte gelecem ben bu işe işte hap içmiştir o gerizekalı ya”,
    ...’ın “Bunu o gün salmıcaktık ki böyle bağırsaklarını g..ünden çekecektik. Bunun başka çaresi yok, biz gazladık bunu neyse sen akşam bi şey et de akşamleyin bi arayalım”,
    17.06.2009 tarihinde inceleme dışı sanık ... ile sanık ... arasında yapılan 64 saniyelik görüşmede;
    ...’ın “Bunlardan bi haber var mı?”,
    ...’nun “Akşam bi telefonla görüştüm abisiyle, ay sonu geleceğini söylüyo”,
    ...’ın “Abisi hangisi?”,
    ...’nun “... da abisi”,
    ...’ın “...’di”,
    ...’nun “Hee”,
    ...’ın “... bunların ... biliyor mudur yerlerini?”,
    ...’nun “Bilmiyorum ki abi”,
    ...’ın “Hıı”,
    ...’nun “Bilmiyorum ki abi. Şey telefon trafiği yapmayalım da az daha bekleyelim abi sen rahat ol”,
    Şeklinde konuştuklarının tespit edildiği,
    ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin itiraz edilmeksizin kesinleşen 09.02.2010 tarihli ve 1175-79 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına göre; sanık ... hakkında otomobilinde silahla gezdiği hususunda yapılan ihbar üzerine 11.06.2009 tarihinde saat 11.45 sırasında ...’ın sevk ve idaresinde aracın durdurulduğu, yapılan aramada 4 adet 9 mm çaplı mermi ve teneke kutu içerisinde gizlenmiş hâlde bir adet ... marka ruhsatsız tabanca ele geçirildiği, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan yapılan yargılama sonucunda sanık ...’ın 6136 sayılı Kanun’un 13/1, TCK’nın 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
    ... Asliye Ceza Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen 18.03.2014 tarihli ve 237-154 sayılı kararına göre; sanık ...’ın, tanıdıkları vasıtasıyla irtibata geçtiği ...'ı, yanında çalışan işçilerin ... kazısında altın bulduklarından bahisle piyasa değerinin altında ... altını satma vaadiyle 27.03.2009 tarihinde 500.000 TL alarak ortadan kaybolduğu iddiasıyla dolandırıcılık suçundan yapılan yargılama sonucunda, sanık ...’ın TCK’nın 157/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis ve 20.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdur ... İstinabe olunan Mahkemede “Ben bu konuda daha önce ifade vermiştim. O ifademi tekrar ederim. Ben sanıklardan ..., ..., ..., ...’u tanıyorum. ...’un da sadece ismini duydum. ...’nın da ismini duymuştum. ..., ..., ..., ..., ..., ...’ı da tanırım. Sanık ...’u tanımam. Görmedim. Kendisi ile herhangi bir görüşmüşlüğümüz olmamıştır. Üzerime atılı suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Ben iddia edildiği gibi ... başkanlığında kurulan örgüte üye olmadım. Herhangi bir şekilde örgütsel faaliyete katılmadım. Böyle bir örgüt olduğundan haberim de yoktur. Suçsuzum. Sanıklardan ...’ın kendisini tanımam. ...’ı ... 500 milyar Lirasını dolandırmış. 500 milyar Lirasını alıp kaçmışlar. Sonra beni ... aradı. Ben de burada olduğumu söyledim. ‘İki dakika seni alayım bir yere gidelim’ dedi. Bana ‘Bizim arkadaşı dolandırmışlar ...’ı tanıyor musun?’ dedi. Bizim köyden olduğu için kendisini tanıyorum. ...’da da beraber inşaat yapmıştık. Beni aldı. ...’ın 56’lardaki yazıhanesine götürdü. Bana ... ‘Yardımcı ol, bulalım’ dedi. ...’da bulabilmem için bana 250 milyon Lira vermişti. Onu ben almadım. ... abiye vermiştim. Ben ...’ya gittim. Daha sonra ... da devreye girdi. Nurettin’i bulmam için aramaya başladı. Ben de ... abiyi aradım. ...’nun aradığını söyledim. O da ‘Boş ver sen işine bak’ dedi. Ben ...’ı bulamadım. Bir adresini buldum. Onu da ...’e vermiştim. Daha sonra ben buradan ...’a geldim. ... Caddesi’nde abimle arabayla giderken bizi durdurdular. ... durdurdu. Önümüzde araba ile durdu. Biz de durduk. Bir anda abimin camına birisi silah çekti. Bana emniyette silah dayayanın resmini göstermişlerdi. Abim gittikten sonra beni Belediyeevleri’ndeki bir yazıhaneye getirdiler. Orada ... ve ...’ı çağırdılar. Bana ... ve ... ‘Bu işte sen de varsın’ dediler. Ben de olmadığımı söyledim. ... orada bana bir ... vurmuştu. Bu konudaki daha önceki ifadelerimi tekrar ederim. Ben şu anda hiçbir sanıktan şikâyetçi değilim. Davaya katılmak da istemiyorum. Benim babamın evine isimlerini tespit edemediğim şahıslar silahla ateş ettiler. Kimin yaptığını tespit edemedik. Görmediğimiz ve tam net bilmediğimiz için tespit edemedik. Şikâyetçi değiliz. Ben bu konuda soruşturma aşamasında da ifade verdim. O ifademi de tekrar ederim.”,
    İnceleme dışı mağdur ... (...’in abisi) istinabe olunan Mahkemede; “Sanıklardan şikâyetçi değilim. Davaya katılmak istemiyorum. İddianamede okunan sanıklardan sadece ...'u haricen tanırım. İsmini duymuşluğum vardır. Diğer sanıkları tanımıyorum. İddianamede müşteki olarak görünen ... benim babamdır. Ben ...'da çalışırken babamın evine kurşun atılmış. Ancak kimin attığını bilmiyorum. Olayla ilgili görgüye dayalı bilgim yoktur. Zaten ailemden de ayrı yaşıyorum. Ben bu konu ile ilgili de herhangi bir yerde ifade vermedim. ... benim kardeşimdir. Ona karşı kim ne gibi bir eylem yapmış benim bir bilgim yoktur. Doğma büyüme ayrı yaşarım. Ben ve babam ... bu olayın mağdurları olarak gözükmüş isek de bana karşı herhangi bir hürriyeti tahdit eylemi olmamıştır. Olay hakkında tüm bildiklerim bundan ibarettir.”,
    İnceleme dışı katılan ... (...’in babası) Kollukta 29.05.2009 tarihinde; “Ben ... Mahallesi, Mesnevi Sokak, 12/7 numaralı yerde ikamet ederim ve inşaatlarda çalışırım. En son ... ilinde çalıştım ve tarihten yaklaşık 8-9 gün önce ... iline gelmiştim. 28.05.2009 günü saat 23.30 sıralarında eve geldim evde kimse yoktu eşim diğer kızımın evine gitmişti ve ben eve gelince üstümü değiştirdim ve yatak odasında yattım ve bir müddet sonra silah seslerine uyandım ve eve doğru mermiler geliyordu ayrıca cam kırılma sesi duymuştum ve tahminen 8-9 tane ateş edilmişti ve sesler kesilince ben camdan dışarı baktım kimseyi göremedim ve hemen kendimi içeri çektim ve daha sonra polislere haber verdim ve gelen görevliler ile birlikte yaptığım araştırmada benim yattığım odanın yanındaki odanın camında 5 tane mermi girişi vardı ve üç tane de evin duvar kısmanda iz vardı ve camdan içeri giren mermi çekirdeklerinden bir tanesi avizeye gelmiş ve avizenin camını kırmış, bir tanesi pencerede bulunan çıtanın üzerindeki seramik bardağı kırmış ve odanın camından içeri giren mermi çekirdeklerinin 5 tanesinin odanın tavanında izini tespit ettik. Ancak ben evime kimin silah ile ateş ettiğini görmedim ve benim husumetli olduğum kimse yoktur. Ancak benim 1,5 seneden beri görüşmediğim ve kendisi evlatlıktan sildiğim ... isimli oğlumun çevreyi çok miktarda dolandırdığını ve ayrıca bir sürü benim bilmediğim olayları olduğunu duydum ve muhtemelen bu şahıslar olabilir ancak ben bunları bilmiyorum. Benim kesinlikle husumetli olduğum birileri yoktur. Benim evime kurşunlayan şahsı görmedim. Evimin etrafında kamera sistemi yoktur, şahidim yoktur. Benim evimi kurşunlayan şahıs veya şahıslardan davacı ve şikâyetçiyim.”,
    İstinabe olunan Mahkemede; “Sanıklardan şikâyetçiyim. Cezalandırılmalarını isterim, davaya da katılmak istiyorum. Bana okuduğunuz iddianamedeki sanıklardan sadece ...’u tanırım. Onunla da merhabadan öte bir samimiyetim, dostluk ve düşmanlık yoktur, diğer sanıkları tanımam, olay tarihinde ...’de inşaat işinde çalışırken ...’da kiralık olarak oturduğum eve geldim. Evde eşim ve çocuklar yoktu. Geceleyin saat 23.30 sıralarında silah sesleri ile uyandım eve doğru mermiler geliyordu. Tahminen 8 el ateş edilmişti, sesler kesilince ben camdan dışarı baktım. Kimseyi göremedim ve hemen içeri çekildim. Durumu polislere haber verdim, gelen görevliler ile birlikte yaptığımız araştırmada 5 mermi girişi ve 3 tane de evin duvar kısmında iz vardı, eve gelen mermilerden bir tanesi avizenin camını kırmıştı, seramik bardağım kırıldı ancak ben evime kimin veya kimlerin ateş ettiğini görmedim, kimseyle de bir husumetim yoktur. Şimdi ise olayın olduğu evden taşındım. Hazırlıkta polisler bana bunu kim veya kimlerin yaptığını sorduklarında oğlum ...'in dolandırıcılık suçundan hapis yattığını ve çıktığını muhtemel ki ona bu sebeple düşman olanlar tarafından yapılabilmiş olabileceğini söyledim. Oğlum ile uzun süredir konuşmuyorum, evi de ayrıdır. Sonradan öğrendiğime göre ... ile aralarında bir mesele varmış ancak meselenin de ne olduğunu bilmiyorum. Benim camlarımın kırılması, avizemin kırılmasından toplam zararım 300 TL'dir. Şimdiye kadar da bu zarar ödenmemiştir ancak yukarıda dediğim gibi hiçbir suçum olmadığı hâlde geceleyin benim evimi silah ile tarayan kişiler kimlerse onlar hakkında şikâyetçiyim cezalandırılmalarını istiyorum.”,
    Kollukta söz konusu olaya ilişkin herhangi bir beyanda bulunmayan inceleme dışı sanık ... Savcılıkta; “Olayla ilgili ... Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerine ayrıntılı ifade verdim. Ancak bu ifademde çoğu hususu açıklamadım. Açıkçası birtakım korkularım nedeniyle bildiklerimi doğru ifade edemedim. Ancak ileriki aşamada gelişmelere göre size daha sağlıklı bilgi verebilirim. Şu an için daha fazla atılı suçlarla ilgili açıklamada bulunmama hakkımı kullanmak istiyorum.”,
    Mahkemede; “Ben bu kişiyi tanımıyorum. Bu olayla ilgim yoktur.”,
    Kollukta söz konusu olaya ilişkin herhangi bir beyanda bulunmayan inceleme dışı sanık ... Savcılıkta; “Bu olayla ilgili hiçbir bilgim yoktur. ...'i tanırım. Evini benim kurşulandığını, ya da kurşunlattığımı düşünerek arayıp harakette bulundu. Zira aramızda husumet vardı. Ayrıca ... ... ve ... isimli şahıslardan da şüphelenmiş sanırım onları da aramış. Ardından ben ...'ı aradım. Bu konuyu görüşürken ... bana ‘Zamanında az bir şeyle bıraktık, bağırsaklarını dışarı dökmemiz gerekiryordu’ dedi. Ancak bu olay benim ... ile aramda geçen şahsi olaydır. Başka bir olaya ilişkin yapılan bir konuşma değildir.”,
    Kollukta ve Savcılıkta söz konusu olaya ilişkin herhangi bir beyanda bulunmayan inceleme dışı sanık ... İstinabe olunan Mahkemede; “İddianameye konu suç örgütü hakkında bilgim yoktur. Böyle bir örgüte üye değilim. Eylemde bulunmadım. Kimsenin hürriyetini tahdit etmedim. ...’i tanımam. Yüklenen suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatime karar verilsin.”,
    Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Sanık ... Kollukta müdafi eşliğinde; “Hâlen ... ilinde inşaat müteahhitliği yapmaktayım. Benim bir okul alanı olan arsamızla ilgili kamulaştırma sorunum vardı. Bu sorundan dolayı ... iline Milli Eğitim Bakanlığında görevli müdür olan ... isimli şahsın yanına ... isimli eskiden müteahhit olan ancak şu an iflas eden arkadaşımla gittim. ..., elinde ... altını göstererek, bunları daha önceden konuşmuş olduğu kuyumcuda bozduracağını söyledi. Benden bir haftalığına bu ... için 500.000 TL istedi. Kendisine senet karşılığı bu parayı verdim ve kendi bahsettiği işi için beraberce ... iline gittik, kendisi burada dolandırıldı. Bana anlaştığını söylediği şahıslar, ...'dan parayı almış, kendisini dolandıran şahsın ... olduğunu öğrendim. ... bana bu borcuna karşılık Akdağmadeni’nde olan arsalarının ... ilinde noter satışını verdi. Ben de paramı alamadığım için ... isimli şahıstan paramızı alabilmek için icraya vererek kanuni yoldan paramı almak istedim. ...’ın kimliğinde ... yazması nedeniyle, ben kendimizin bir kumpasa girdiğimizi düşündüm ve ...’da araştırdım. ..., ... ve ... isimli şahısların ...'ı dolandırdığını öğrendim ve ben ... ile görüştüm. ...'e durumu anlattım. Kendisi durumu doğruladı ben de kendisini bu şekilde dolandırıcılık yapmaması şeklinde uyardım. Benim ... ile herhangi bir ilişkim bulunmamaktadır. Bu olaylardan dolayı ... bana çok sıkıntı açmıştı. Oğluma ve bana küfür ve tehditler ettiğini duymuştum. Benim ona kızgınlığımdan dolayı ‘Zamanında az bişeyde bu şahıs bıraktık. Aslında bağırsaklarını dışarı dökmemiz gerekiyordu’ sözünü söylemiş olabilirim. Bu görüşmelerim o tarihlere gelmektedir. Benim ...’i öldürmek veya kendisine zarar vermek gibi bir kastım yoktur.”,
    İstinabe olunan Mahkemede; “İddianameye konu örgütten haberim yoktur. Örgüt faaliyeti çerçevesinde eylemlere karışmadım. Suç işlemedim. Yanlış hatırlamıyorsam oğlumun arkadaşı olan soy ismini hatırlayamadığım ... isimli şahıs beni aradı. İsmini bilmediğim bir şahsın bana yönelik küfrettiğini söyledi. Ben de telefonda o şahsa yönelik olarak küfürde bulundum. O şahsın yüzüne de küfretmedim. Telefon dinlenmesinde bu durum saptanmış. Yapılan ev aramamda ruhsatlı silahımın şarjörünü aldılar. ... isimli şahıs bizi dolandırmıştı. Ancak biz bu şahsın kesinlikle hürriyetini tahdit etmedik. Zaten kendisi dolandırıcıdır. Bütün savunmam bundan ibarettir.”,
    Sanık ... Kollukta müdafi eşliğinde; “Bana sormuş olduğunuz olayı hatırlıyorum. Babam ve ben inşaat işleriyle uğraşırız. ... ... eskiden inşaat işleriyle uğraşmış sonra da batmış, babamın eski bir arkadaşıdır. Bir gün babamla ben ...’daki yazıhanede otururken ... ... yanımıza geldi. Babama cebinden çıkarttığı bir adet ... altınını göstererek Milli Eğitim Bakanlığında görevli ... isimli şube müdürünün arkadaşı ...’ın inşaat kazısı esnasında bu ... altınlarından 500-600 adet bulduğunu, bunları alabileceğini, babama yardımcı olabileceğini söyledi. Bizim de o tarihlerde inşaat işleriyle ilgili olarak okul alanı olarak gözüken bir araziyi bu şerhini kaldırmak için Milli Eğitimde işi vardı. ... da Milli Eğitim Bakanlığında olduğu için babam ve arkadaşı ... ... birlikte okul dosyalarını alarak ...’daki ...’ın yanına gittiler. Babam, ...'a senet karşılığı 500.000 TL borç para verdi. Bizim düşüncemiz ...'ın okul arazisi işini hâlletmesi, ...'ın da 500.000 TL ile bahsettiği 500-600 adet ... altın işini hâlletmesiydi. Daha sonra ... ..., ... ve babam söz konusu ... altınlarını almak üzere ... iline gittikleri ancak, burada dolandırıldıkları, bizim kendisine senet karşılığı vermiş olduğumuz 500.000 TL’yi kaybettikleri haberini aldım. Biz bu konuyla ilgili olarak ... Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Dava hâlen devam etmektedir. Babamla büroda otururken, ... yanımıza geldi. Daha önceden kendisini tanımıyorduk. ... ilinde dolandırıldığımızı öğrenmiş bu konuda bize yardımcı olabileceğini söyledi. Biz de kendisine inandık. ...'ın kendi akrabası olduğunu ve bu adamları bulabileceklerini söyledi. Biz de kendisine yol parasını verip gönderdik. Bu arada söylemeyi unuttuğum ...'i bizim yanımıza getiren babamın ilk okul arkadaşı ...'dır. ... bize ...’in bu işleri yaptığını ve bu camianın içerisinde olduğu için sizi dolandıranları tanıyabileceğini söyledi. ..., ...'e ‘Para bizim para, bul getir’ dedi. Biz de cebine yol masrafını koyarak gönderdik. ... da ...'i de tanır. Ancak ...’nun, ...'in ...’ya gönderilmesi hususunda bilgisi yoktur.”,
    İstinabe olunan Mahkemede; “...'da ben babamla birlikte 4 yıldır müteahhitlik yapıyorum. Bana talimata ekli olarak gönderilen olayların anlatıldığı olayda isimleri geçen sanıklardan sadece ..., ... ve ...'i tanıyorum. Aslında ben bu hususlarla ilgili ayrıntılı savunmamı ... Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde ayrıntılı olarak yaptım. Vermiş olduğum ayrıntılı savunmamın asıl dosyam içerisinde olması gerekir. O ifademe ekleyecek ya da çıkaracak başka husus yoktur. Anlattığım bütün olaylar doğrudur.”,
    Şeklinde savunma yapmışlardır.
    5237 sayılı TCK’nın “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
    “(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Bu suçun;
    a) Silahla,
    b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    ...
    İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ... şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bent hâlinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmıştır.
    Tehdit, Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelmekte olup bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması olanaklı olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterlidir.
    Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir" şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebileceği gibi serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece "bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak" tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yer, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mağdurun mutlaka bir yere kapatılmış olmasına gerek yoktur, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurların gerçekleşmesi durumunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez, mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun bitme zamanıdır, tamamlandıktan sonra kısa sürede bitirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığının, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
    Hürriyetten yoksun kılma süresi konusunda öğretide de; “Türk Hukukunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılmanın süresinin kısa veya uzun olmasının suça etkisi yoktur. Mağdurun bir yere gitmek veya bir yerde kalmak serbestisi ortadan kaldırıldığında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşur. Bununla birlikte failin gerçekleştirdiği eylemin belirli bir önemi olması gerekir. Nitekim birini bir an için tutma bu suçu oluşturmaz. Engellemenin suçu oluşturacak ağırlıkta olup olmadığını somut olayın durumuna göre hâkim takdir eder.” şeklinde görüşlere yer verilmiştir (... Emin Artuk-... Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 18. Baskı, ..., 2019, ....425.).
    Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, suçun ... şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, ....130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, ....31; Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-... Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, ...-2008, ....363 vd.; M. Emin Artuk, ... Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, ...-2009, cilt:3, ....2830 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, ...-2002, ....87.) ve yargısal kararlarda da (CGK’nın 29.06.2010 tarih ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
    Bu aşamada etkin pişmanlık üzerinde de durulmalıdır.
    Öğreti ve uygulamada; "Bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık" denilmektedir.
    Türk Ceza Kanunu'nun kabul ettiği suç teorisi uyarınca, suçun kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesiyle, ortaya cezalandırmayı gerektirir bir haksızlık çıkmakta ve kusurluluğu kaldıran bir sebebin bulunmaması hâlinde, fail hakkında bir ceza ya da güvenlik tedbirine hükmolunmaktadır. Fakat bazı hâllerde kanun koyucu, failin cezalandırılması için başka birtakım unsurların da bulunması veyahut bulunmamasını aramıştır. İşte haksızlık ve kusur isnadı dışında kalan bu gibi hususlar "suçun unsurları dışında kalan hâller" başlığı altında ele alınmaktadır. Bunlardan failin cezalandırılması için gerekli olanlara "objektif cezalandırılabilme şartları" bulunmaması gerekenlere ise "şahsi cezasızlık sebepleri" ya da "cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler" denilmektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ... 2015, 8. Baskı, .... 351.). Bu yönüyle etkin pişmanlık, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer almaktadır.
    İşledikleri suç nedeniyle şahısların cezalandırılması kural olmakla birlikte, bir kısım şartların gerçekleşmesi durumunda kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden veya mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içerisinde işlenmekte olup, buna suç yolu ya da "iter criminis" denilmektedir. Bu süreçte fail, önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda, suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin gerçekleşmesi de aranmaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 36. maddesindeki "gönüllü vazgeçme" düzenlemesi ile failin suç yolundan dönerek, suçun tamamlanmasını veyahut da neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler ile de, suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
    TCK'da etkin pişmanlık tüm suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak değil, özel suç tipleri bakımından uygulanabilecek istisnai bir müessese olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu bazı suçlara ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini "etkin pişmanlık" başlığıyla bağımsız bir madde hâlinde (TCK'nın 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 274, 293.) bazılarını ise suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası şeklinde gerçekleştirmiştir. (TCK'nın 184/5, 230/5, 245/5, 275/2, 275/3, 281/3, 282/6, 289/2, 297/4, 316/2.) Bu hükümlerin bir kısmında etkin pişmanlık nedeniyle cezanın tamamen ortadan kaldırılması öngörülmüş, bir kısmında ise sadece belli oranda indirilmesi kabul edilmiştir.
    Etkin pişmanlık, kanunun etkin pişmanlığa imkân tanıdığı her suç tipinde, o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünmektedir (Yasemin Baba, Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık, Oniki Levha Yayınları, ... 2013, .... 22.). Ancak bu durum, etkin pişmanlık hükümleri arasında hiçbir ortak unsur olmadığı anlamına gelmemektedir. Gerek Türk Ceza Kanunu'ndaki gerekse özel ceza kanunlarındaki etkin pişmanlık düzenlemeleri incelendiğinde ve öğreti ile yerleşik yargısal kararlardaki görüşler de değerlendirildiğinde etkin pişmanlığın unsurlarının;
    1- Kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması,
    2- Suçun tamamlanmış olması,
    3- Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının gerçekleşmesi,
    4- Failin bu davranışın iradi olması,
    Şeklinde belirlenmesi mümkündür.
    Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkân tanıyan özel bir hüküm bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Esasen niteliği gereği her suç etkin pişmanlığa elverişli de değildir. Bir suç tipi bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemiş ise "kanunilik ilkesi" uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz. Örneğin; TCK'nın 168. maddesinde malvarlığına yönelik bazı suçlar bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmüştür. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu bu suçlar arasında sayılmadığından, bu suç da malvarlığına yönelik bir suç olmasına karşın TCK'nın 168. maddesinin uygulanması mümkün değildir.
    Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Teşebbüs aşamasında kalan suçlar bakımından etkin pişmanlıktan söz edilemez ancak şartları var ise "gönüllü vazgeçme" gündeme gelebilir.
    Etkin pişmanlığın diğer bir şartı, failin kanunda öngörüldüğü biçimde, pişmanlığını gösteren aktif bir davranışının bulunmasıdır. Gerçekten de etkin pişmanlığa ilişkin kanuni düzenlemeler incelendiğinde; "Suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım etme", "Mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma", "Mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderme", "Diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri mercine haber verme", "Örgütü dağıtma ya da verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlama", "İftiradan dönme", "Gerçeği söyleme" gibi çeşitli şekillerde failden işlediği suçla gerçekleşen haksızlığın neticelerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaya yönelik aktif davranışlarda bulunmasının arandığı görülmektedir.
    Gerçekleştirdiği haksızlığın neticelerini kanunun aradığı biçimde ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir aktif davranışta bulunmayan fail hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Nitekim kanun koyucu tarafından da etkin pişmanlığın adlandırılmasında sergilenmesi gereken davranışın bu özellikleri gözetilerek "etkin" kelimesi tercih edilmiştir. Karşılaştırılmalı hukukta da müessesenin isimlendirilmesinde benzer bir vurgunun yapıldığı görülmektedir. Örneğin; Alman, Fransız, İspanyol, İngiliz Hukukunda adlandırma sırasıyla; "Tätige Reue","Repentir actif", "Arrepentimiento activo eficaz", "Active Repentance" şeklinde yapılmıştır. Ancak aktif davranış, "Bizzat fail tarafından bir davranışta bulunmasının zorunlu olduğu" şeklinde anlaşılmamalıdır. Failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketi de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmelidir.
    Etkin pişmanlığın varlığının kabul edilebilmesi için sanığın suç sonrası sergilediği aktif davranışın iradi olması da gerekmektedir. Bu şart, etkin pişmanlığın sübjektif unsurunu teşkil etmektedir. Etkin pişmanlığın var olduğunun kabulü için, tek başına failin haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmuş olması yeterli değildir. Etkin pişmanlıkta fail, suç sonrası mağdurun uğradığı zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi ya da tehlikeyi önlemeyi iradi yani gönüllü olarak gerçekleştirmelidir. Çoğu zaman fail bu tür davranışları, suçu işledikten sonra duyduğu pişmanlığın tesiri ile yapmaktadır. Bu nedenle müessesenin adlandırılmasına tercih edilen ikinci kelime "pişmanlık" olmuştur. Aynı şekilde karşılaştırılmalı hukukta örnekleri verilen isimlerden anlaşılacağı üzere "tövbe" kelimesi ile bu vurgunun yapıldığı görülmektedir. Etkin pişmanlıkta ceza verilmesinden vazgeçilmesinin veyahut cezadan bir indirim yapılmasının temelinde failin bu pişmanlığı yatmaktadır. Zira cezalandırılmada güdülen asıl amaç, kişilerin pişmanlık duymasını sağlayıp yeniden topluma kazandırılmasıdır. Failin dışa yansıyan davranışlarının pişmanlığının tezahürü olarak kabul edilebilecek derecede iradi olması yeterli olup, iç dünyasına bakılarak gerçekten samimi olup olmadığı aranmayacaktır. Bu bakımdan sanığın davranışında cezadan kurtulma saiki de etkili olmuş olsa, önemli olan salt bu saikle hareket edilmemiş olmasıdır. Nitekim Türk Ceza Kanunu'nun uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunda etkin pişmanlığa ilişkin 192. maddesiyle ilgili görüşmelerde, bu kanunun hazırlanmasında görevli akademisyenlerden ...; "Gönüllü vazgeçme veya etkin pişmanlıkta, kişinin iç dünyasında gerçekten nedamet duyup duymadığına bakmıyoruz sadece; yani gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlıkta suç politikası gereğince kişinin suç yolundan kendi iradesiyle dönüp dönmemesine bakıyoruz. O yüzden, kendi iç dünyasında gerçekten pişmanlık duyup duymadığına ilişkin konular, aslında ne gönüllü vazgeçmeyi, suça teşebbüsü ne de buradaki etkin pişmanlığı belirleyici unsuru değildir" şeklinde açıklamalarda bulunmuştur (Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, ... Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, ... 2005, .... 697.).
    Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel şartlar dışında kanun koyucu, ilgili suç tipinde özel olarak etkin pişmanlığın belirli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi veya başka bazı ön şartların varlığını da aramış olabilir.
    Örneğin Türk Ceza Kanunu'nun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına ilişkin 110. maddesinde etkin pişmanlığın soruşturmaya başlanmadan önce ve mağdurun şahsına bir zarar dokunmaksızın gerçekleşmiş olması aranmıştır. Bu hâllerde etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için, zaman şartının yanında diğer şartların da gerçekleşmiş olması gerekir.
    TCK'nın "etkin pişmanlık" başlığını taşıyan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 110. maddesinde de; “Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir” biçiminde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi bir sebep olarak "etkin pişmanlık" düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde de; "Etkin pişmanlık için suç tamamlandıktan sonra mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun kendiliğinden, yani herhangi bir zorlama bulunmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından sonra serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır" açıklamalarına yer verilmiştir.
    Anılan düzenlemeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişinin, bu suç nedeniyle soruşturma başlamadan önce mağduru şahsına zarar vermeksizin kendiliğinden güvenli bir yere serbest bırakması hâlinde hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır.
    Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    1- Suçun tamamlanmış olması gerekir. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.
    2- Failin, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakması gerekmektedir.
    Soruşturmanın başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.
    3- Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, kendiliğinden serbest bırakması gerekir. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.
    4- Mağdurun fail tarafından serbest bırakılması gerekmektedir. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru "Halkın içine çıkabilecek bir halde" serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.
    5- Failin mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakması gerekmektedir. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.
    6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
    ... ilinde oğlu olan diğer sanık ... ile birlikte müteahhitlik yapan sanık ...’ın, bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığı ... isimli kişi tarafından ... ili, ... ilçesinde 27.03.2009 tarihinde elinde bulunan çok sayıda ... altınını piyasa değerinin altında satacağı vaadiyle 500.000 TL dolandırıldığı, bunun üzerine sanık ...’ın, kendisini dolandıran kişileri bulması için, hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen ... ile irtibata geçtiği, ...’un bu durumu örgüt yöneticisi olan ...’a ilettiği, ...’un da örgüt üyesi olan ...’ya anlattığı, ...’nın ise dolandırıcıları mağdur ...’in bulabileceğini belirterek, mağdur ...’i sanıklar ... ve ...’ın yanına götürdüğü, sanık ...’ın, mağdur ...’den ...’ya gidip kendilerini dolandıran kişileri bulmasını istediği ve masraf olarak da 250 TL verdiği, ... iline giden mağdur ...’in, ağabeyi olan tanık ... ile görüştüğünde sanıkların dolandırılmaları olayında ağabeyi ...’in de payının bulunduğunu öğrendiği, bunun üzerine mağdur ...’in sanıklar ... ve ... ile örgüt üyesi olan inceleme dışı sanık ...’nun oyalamaya başladığı, bu durumu öğrenen sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’ın, mağdur ...’i aramaya başladıkları, bir süre ...’da ve sonrasında ...’da saklanıp telefon hattını da değiştiren mağdur ...’in, 2009 yılı Mayıs ayının sonlarında ağabeyi olan tanık ... ile arabayla dolaştığı esnada, uzun süredir mağdurun peşinde olan inceleme dışı sanık ... ile yine örgüt üyesi olan inceleme dışı sanıklar ... ve ... tarafından görülmeleri üzerine arabayla önlerinin kesildiği, araçtan inen inceleme dışı sanık ...’ın silah zoruyla mağdur ...’i arabadan indirip kendi araçlarına bindirdiği, ardından mağdur ...’i ... Adamları Derneğine götürdükleri, burada sanıklar ... ve ...’ın da bulunduğu, bir süre sonra sanık ...’ın, mağdur ...’i inceleme dışı sanık ...’ın kullandığı araç ile kendi yazıhanelerine götürdüğü, yolda giderken sanık ...’in kendisine ait ... marka ruhsatsız tabancasını mağdura göstererek “Seninle görüşeceğiz, yazıhaneye gideceğiz, bakalım ne yapacaksın” dediği, yazıhaneye götürülen mağdur ...’in sanıklar ... ve ... tarafından sorguya çekildiği, bu sırada elinde cop bulunan sanık ...’in mağdura “Bu işin içinde sen de varsın. Doğruyu söyle” dediği, sanık ...’in de mağdura geceyi yazıhanede kendileriyle birlikte geçireceğini söyleyerek eşini arayıp gece eve gelmeyeceğini söylemesini istediği, mağdur ...’in de eşini arayarak cep telefonunun hoparlörünü de açmak suretiyle gece eve gelmeyeceğini söylediği, eşinin ise mağdura eve gelmemesi hâlinde polise haber vereceğini söylediği, telefonun hoparlöründen bunu duyan sanıklar ... ve ...’in, inceleme dışı sanık ...’nun çağırdıkları ve sanık ...’ın mağduru arabayla evine bıraktığı iddia ve kabul olunan olayda;
    Sanıklar ... ve ...’ın kendilerini dolandıran kişileri bulmak amacıyla ... liderliğindeki suç örgütüne müracaat ederek, bu vesileyle tanıştıkları örgüt üyesi mağdur ...’i ...’ya göndermeleri, mahkeme kararıyla tespit edilen telefon görüşmelerine göre sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’nun ... ilinde mağdur ...’i bulmaya çalıştıklarının anlaşılması, yine tespit edilen telefon görüşmelerine göre 05.06.2009 tarihinde ...’in ...’na “...Beni de zorla aldınız da ya sen ona bakarsan silah dayadınız”, ...’nun da ...’e “Ben alırım ... ben Allah’ını alırım”; aynı tarihte ...’ın, ...’na mağdur ... kastederek “Bunu o gün salmıcaktık ki böyle bağırsaklarını g..ünden çekecektik. Bunun başka çaresi yok, biz gazladık bunu neyse sen akşam bi şey et de akşamleyin bi arayalım” şeklindeki konuşmaları, mağdur ...’in arabada kendisini ... marka tabancayla tehdit ettiğini iddia ettiği sanık ... hakkında yapılan ihbar üzerine 11.06.2009 tarihinde aracında yapılan aramada ruhsatsız ... marka tabanca ele geçirilmesi, mağdur ...’in aşamalarda değişmeyen, oluşa uygun ve istikrarlı beyanları karşısında; sanıklar ... ve ...’ın, inceleme dışı sanıklar tarafından mağdur ...’e karşı işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak ettikleri kabul edilmelidir.
    Öte yandan, mağdurun, eşiyle yaptığı telefon görüşmesinden sonra, inceleme dışı sanık ... aracılığıyla mağduru evine bırakan sanıklar ... ve ...’ın, mağdurun beyanına göre kendisine herhangi bir zarar vermedikleri, henüz soruşturma başlamadan önce mağduru güvenli bir yerde serbest bıraktıkları anlaşıldığından haklarında TCK’nın 110. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Dairenin sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda, TCK’nın 110. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının,
    a- Sanıklar ... ve ...'ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirak ettiklerinin sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
    b- Sanıklar ... ve ... hakkında TCK'nın 110. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık bakımından değişik gerekçeyle KABULÜNE,
    2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 08.02.2017 tarihli ve 2829-321 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.01.2014 tarihli ve 468-135 sayılı, sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklar hakkında TCK’nın 110. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.05.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara