Esas No: 2010/85
Karar No: 2012/13
Karar Tarihi: 26/01/2012
AYM 2010/85 Esas 2012/13 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı
Esas Sayısı : 2010/85
Karar Sayısı : 2012/13
Karar Günü : 26.1.2012
R.G. Tarih-Sayı : 06.10.2012-28433
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBİ ve Muharrem İNCE (Esas Sayısı: 2010/85)
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay 8. Dairesi (Esas Sayısı: 2011/135)
İPTAL DAVASININ ve İTİRAZIN KONUSU:
A- 10.6.2010 günlü, 5995 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un;
1- 2. maddesiyle, 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 3. maddesine eklenen "Muhammen Bedel: I. Grup (a) bendi madenler için mülk sahibinin izni alınarak verilen ruhsatlarda veya ruhsat süre uzatım işlemlerinde madenin cinsi, rezervi ve yeri dikkate alınarak ilgili il özel idaresi tarafından belirlenen bedeli." biçimdeki tanımının,
2- 3. maddesiyle, 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin yeniden düzenlenen birinci fıkrasının,
3- 3. maddesiyle, 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesine eklenen;
a- "Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir." biçimindeki ikinci fıkranın,
b- "Bu alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde iki ay içinde harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde izin alınması durumunda Kanunun 16 ncı maddesine göre ruhsat düzenlenir, izin alınamaması halinde müracaat reddedilir. Müraacat alanının bir kısmının bahse konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16 ncı maddesine göre müracaatta bulunulması halinde ruhsat düzenlenir. Aksi halde tüm müracaat alanı bu süre sonunda müracaatlara açık hale gelir." biçimindeki üçüncü fıkranın,
c- "Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder." biçimindeki beşinci fıkranın,
d- "Uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için herhangi bir izin alınmaz. Yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için gerekli izinlerin alınması zorunludur." biçimindeki altıncı fıkranın,
4- 3. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin on ikinci fıkrasının "İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır." biçimindeki birinci cümlesinin,
5- 3. maddesiyle düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...yatırımcı kurum ya da kuruluşun..." ibaresi ve ikinci cümlesinde yer alan "...yatırımcı kuruluşun..." ibaresinin,
6- 19. maddesiyle, 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu"nun 16. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının,
7- 19. maddesiyle 6831 sayılı Kanun"un 16. maddesine üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen;
a- "Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir." biçimindeki dördüncü fıkranın,
b- "Maddenin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."biçimindeki beşinci fıkranın,
Anayasa"nın 2., 7., 63., 168. ve 169. maddelerine aykırılığı savıyla iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına,
B- 10.6.2010 günlü, 5995 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un:
1- 3. maddesiyle 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesine eklenen dokuzuncu fıkranın,
2- 3. maddesiyle düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin on yedinci fıkrasının "Kurul, Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı kuruluşun Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Kurula katılır. Kurul, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine toplanır "" bölümünün,
Anayasa"nın 127. ve 128. maddelerine aykırılığı savıyla iptallerine karar verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralları
1- 10.6.2010 günlü, 5995 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 2. maddesi ile 4.6.1985 günlü 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 3. maddesine eklenen iptali istenilen "Muhammen Bedel" tanımı şöyledir:
"Muhammen Bedel: (Ek: 10/6/2010-5995/2 md.) I. Grup (a) bendi madenler için mülk sahibinin izni alınarak verilen ruhsatlarda veya ruhsat süre uzatım işlemlerinde madenin cinsi, rezervi ve yeri dikkate alınarak ilgili il özel idaresi tarafından belirlenen bedeli."
2- 5995 sayılı Kanun"un 3. maddesi ile düzenlenen, değiştirilen ve eklenen, 3213 sayılı Kanun"un iptali istenilen ibare, cümle ve fıkraları da içeren 7. maddesi şöyledir:
"Madde 7 " (Değişik: 26/5/2004 " 5177/3 md.)
(İptal birinci fıkra: Anayasa Mahkemesi"nin 15/1/2009 tarihli ve E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak, temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama getirilebilir. İlk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanlar diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar gözönüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilir. Kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanlar ihale yoluyla aramalara açılır. Bu Kanun dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak kanun ile düzenlenir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Bu alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde iki ay içinde harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde izin alınması durumunda Kanunun 16 ncı maddesine göre ruhsat düzenlenir, izin alınamaması halinde müracaat reddedilir. Müraacat alanının bir kısmının bahse konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16 ncı maddesine göre müracaatta bulunulması halinde ruhsat düzenlenir. Aksi halde tüm müracaat alanı bu süre sonunda müracaatlara açık hale gelir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Devlet ormanları içinde yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu ve ruhsat süresine bağlı olarak yapılan geçici tesislere 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre izin verilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için herhangi bir izin alınmaz. Yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için gerekli izinlerin alınması zorunludur.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunludur. Ancak, Genel Müdürlükçe işletme ruhsatı verildikten sonra, işletme ruhsat alanının diğer kanunlara göre izne tabi alan haline gelmesi durumunda ilgili kanunların öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmesi suretiyle kazanılmış haklar korunarak faaliyetler sürdürülür. Diğer kanunlara göre izne tabi alanlar, Genel Müdürlüğün görüşü alınarak belirlenir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kazanılmış haklar korunmak kaydıyla içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki şeritte galeri usulü patlatma yapılmaması, alıcı ortama arıtma yapılmadan doğrudan su deşarj edilmemesi şartıyla çevre ve insan sağlığına zarar vermeyeceği bilimsel ve teknik olarak belirlenen maden arama ve işletme faaliyetleri ile altyapı tesislerine izin verilir. 2000 metreden sonraki koruma alanı içinde çevresel etki değerlendirmesi raporuna göre yapılması uygun bulunan maden istihracı ve her türlü tesis yapılabilir. Ancak faaliyet sırasında alıcı ortama yapılacak deşarjlarda ilgili yönetmelikte belirtilen limitlere uyulması zorunludur.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatları il özel idareleri tarafından verilir. Bu ruhsatların verilmesi sırasında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu hükümlerine göre belediyelerin tahsil ettiği işyeri açma izni harcı il özel idaresi tarafından tahsil edilir. Bu bedelin % 50"si ruhsatın bulunduğu bölgeyle sınırlı olarak altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere, doğrudan ilgili ilçe veya ilçelerin Köylere Hizmet Götürme Birlikleri hesabına aktarılır. Bu alanların belediyelerin mücavir alanı içerisinde kalması durumunda tahsil edilen harcın % 50"si ilgili belediyenin hesabına aktarılır.
İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği yapacakları inceleme ve denetimlerde; ruhsat alanlarında ilgili Kanun esaslarına uygun çalışılmadığının tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur.
Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır.
(Değişik dördüncü fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden sahalarına bu hüküm uygulanmaz. İmar planı bulunmayan alanlarda yapılan veya yapılacak olan madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı geçici tesisler ve bunların müştemilatı için imar planı yapılmaz. İşletme ruhsatları çevre düzeni ve imar planları notuna işlenir. İmarsız alanlarda yürütülen madencilik faaliyetleri için gerekli olan geçici tesisler ve bunların müştemilatı, inşaat ve yapı kullanma iznine tabi değildir. Ancak, yapıların fen ve sağlık kurallarına uygun olması ve ilgili il özel idaresine bildirilmesi zorunludur. İmarsız alanlarda yürütülen madencilik faaliyetleri için gerekli olan geçici tesisler ve bunların müştemilatı niteliğindeki yapıların, ruhsat sahibi tarafından madencilik faaliyetinin sonlandırılmasını müteakip bir yıl içinde kaldırılması, bunlardan çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı alınmış olanların, çevresel etki değerlendirmesi raporunda belirtildiği şekli ile her iki alanda da yol, su, haberleşme, enerji nakil hattı, bant konveyör, havai hat ve kuyu tesislerinin ilgili idarenin onayı ve talebi doğrultusunda bedelsiz olarak kalmasına izin verilebilir. Diğerlerinin ise süresinde yerinden kaldırılması veya çevre ile uyumlu hale getirilmesi zorunludur. Ruhsat sahibinin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, çevre ve insan sağlığı bakımından sorumlulukları devam eder. Ruhsat sahibi tarafından yapılması gereken işlemler valilik veya ilgili idare tarafından yerine getirilerek yapılan masraflar 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.
Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda sayılanlar dışında herhangi bir izne tâbi değildir. İşletme faaliyetleri ise, bu Kanuna göre Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.
(Değişik yedinci fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik faaliyetleri ile Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru hatları, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, Kurul tarafından verilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Herhangi bir yatırım yapılmamış I. Grup madenler, mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddeleri için verilen ruhsatlar ile görünür rezervi belirlenmemiş diğer grup maden ruhsat sahaları ile çakışan aynı yerdeki diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilir. Ruhsatlı sahalarda görünür rezervi belirlemek üzere yapılan sondaj, kuyu, galeri, desandre gibi işler için yapılan yatırımların ve maden varlığının belgelenmesi durumunda tespit edilen görünür rezerv alanı dışındaki alanlar için, diğer yatırımların madencilik faaliyetlerini engellemeyeceğine Genel Müdürlükçe karar verilmesi halinde diğer yatırım için izin verilir. Bu alanlarda ruhsat sahibi tarafından yapılmış yatırımı etkileyen bir husus var ise bu alanla ilgili karar Kurul tarafından verilir. İşletme ruhsat alanı içerisinde ancak işletme izni veya görünür rezerv alanı dışındaki bir alanda diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilebilir. Yatırımın işletme izni veya görünür rezerv alanı ile çakışması durumunda, Kurul tarafından karar verilir. Arama ruhsatı döneminde hiçbir yatırım yapılmamış ise diğer yatırımlara engel teşkil etmez.
(İptal sekizinci fıkra: Anayasa Mahkemesi"nin 15/1/2009 tarihli ve E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/3 md.) Kurul, Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı kuruluşun Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Kurula katılır. Kurul, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine toplanır ve kararlarını üye tamsayısının salt çoğunluğuyla alır. Kurul tarafından alınan karar, kamu yararı kararı yerine geçer. Kurulun sekretaryası, Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
(Değişik dokuzuncu fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kurul tarafından verilecek kararlarda; görünür rezerv alanı ile diğer yatırımın çakışması halinde öncelikle madenin makul bir sürede üretilebilme imkanının olup olmadığı, ara ve uç ürüne yönelik madenciliğe dayalı sanayi tesislerinin hammadde ihtiyacını karşılayan ruhsatlı sahalarda, tesisin hammadde ihtiyacını karşılayacak şekilde alternatif alanların bulunup bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirme yapılır.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kurul tarafından gerekli görülmesi halinde hazırlatılan rapor, danışmanlık ücretleri, yolluk, gündelik ve benzeri tüm harcamalar yatırımcı tarafından karşılanır. Ayrıca, yatırımlar nedeniyle Kurul kararı ile faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderleri, lehine karar verilen tarafça tazmin edilir.
Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir.
(Değişik onbirinci fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Çevresel etki değerlendirmesi ile ilgili karar, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet izni olmadan veya on üçüncü fıkraya aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde ruhsat teminatı irad kaydedilerek bu alandaki faaliyet durdurulur. Bu ihlallerin üç yıl içinde üç kez yapıldığının tespiti halinde ise teminat irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir."
3- 5995 sayılı Kanun"un 19. maddesiyle değiştirilen ve eklenen, 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu"nun iptali istenilen fıkraları da içeren 16. maddesi şöyledir:
"Madde 16 " (Değişik birinci fıkra: 10/6/2010-5995/19 md.) Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine, fon bedelleri hariç, bedeli alınarak Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilir. Ancak, temditler dahil ruhsat süresince müktesep haklar korunmak kaydı ile Devlet ormanları sınırları içindeki tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve işletilmesi, Çevre ve Orman Bakanlığının muvafakatine bağlıdır. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin; baraj, gölet, liman ve yol gibi yapılarda dolgu amaçlı kullanacağı her türlü yapı hammaddesi üretimi için yapacağı madencilik faaliyetleri ile zorunlu tesislerinden bedel alınmaz.
Ruhsatname veya imtiyaz almış olanlarla, ruhsatname veya imtiyaz alacaklar, işe başlamadan evvel çalışma sahalarını orman idaresine haber vermeye ve ormana zarar gelebilecek hallerde, orman idaresinin göstereceği tedbirleri almaya ve yapmaya mecburdurlar.
(Ek fıkra: 26/5/2004-5177/34 md.) Madencilik faaliyetlerinin ve faaliyetlerle ilgili her türlü yer, yol, bina ile tesislerin hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya özel ormanlarda yapılmak istenmesi halinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu takdirde kullanım bedeli, kullanım süresi, yapılan bina ve tesislerin devri gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit edilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/19 md.) Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/19 md.) Maddenin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde ve başvuru kararında Anayasa"nın 2., 7., 63., 127., 128., 168. ve 169. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 8. maddesi uyarınca, E.2010/85 sayılı dosyanın 22.9.2010 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B- E.2011/135 sayılı dosyanın 12.1.2012 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, öncelikle uygulanacak kural sorunu üzerinde durulmuştur.
Anayasa"nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa"ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırsa, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi"ne başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak yasa kuralları, bakılmakta olan davayı yürütmeye, uyuşmazlığı çözmeye, davayı sona erdirmeye veya kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak kurallardır.
Başvuran Mahkeme, 10.6.2010 günlü, 5995 Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 3. maddesiyle 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesine eklenen dokuzuncu fıkranın iptalini istemiştir.
Başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu dava, Madencilik Faaliyeti Uygulama Yönetmeliğinin 4. maddesinin birinci fıkrasının (cc) bendi, 11. maddesinin ikinci fıkrası, 24. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 39. maddesinin ikinci fıkrası, 111. maddesinin ikinci fıkrası, 116. maddesinin birinci, ikinci, dördüncü ve altıncı fıkraları, 119. maddesinin birinci fıkrası, 120. maddesinin birinci fıkrası, 123. maddesinin birinci fıkrası, 124. maddesinin birinci fıkrası, 125. maddesinin birinci fıkrası ve 126. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının iptali ve yürütmelerinin durdurulması istemine ilişkindir. İtiraz konusu kuralın uygulanacak kural olabilmesi için dava konusu yönetmeliğin iptali istenen hükümleri ile dayanak ve içerik yönünden ilgisinin bulunması gerekmektedir. Ancak, itiraz konusu 5995 sayılı Kanun"un 3. maddesiyle 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesine eklenen dokuzuncu fıkranın, yönetmeliğin iptali istenen hükümleri ile dayanak ve içerik açısından bir bağlantısı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kuralın uygulanacak kural olmadığı açıktır.
Bu nedenle,
1- 10.6.2010 günlü, 5995 Sayılı Maden Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 3. maddesiyle 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesine eklenen dokuzuncu fıkranın, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme"nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkraya ilişkin başvurunun Mahkeme"nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
2- Dosyada eksiklik bulunmadığından, 10.6.2010 günlü, 5995 Sayılı Maden Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 3. maddesiyle düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin onyedinci fıkrasının "Kurul, Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı kuruluşun Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Kurula katılır. Kurul, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine toplanır "" bölümünün esasının incelenmesine,
12.1.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- BİRLEŞTİRME KARARI
10.6.2010 günlü, 5995 Sayılı Maden Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 3. maddesiyle düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin onyedinci fıkrasının "Kurul, Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı kuruluşun Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Kurula katılır. Kurul, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine toplanır "" bölümünün iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2010/85 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, 2011/135 esas sayılı dosyanın esasının kapatılmasına, esas incelemenin 210/85 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 26.1.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi, başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin raporlar, iptal ve itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun"un 2. Maddesiyle 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 3. Maddesine Eklenen "Muhammen Bedel" Tanımının İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenilen hükümle üçüncü kişilere ruhsat verilirken bedel alınmasının yolunun açıldığı, tanımda belirtilen muhammen bedelin niteliğinin açık olarak anlaşılamadığı, muhammen bedelin belirlenmesinin hiçbir esas, ilke ve ölçüt belirlenmeden il özel idaresine bırakıldığı, kuralda yasa ile düzenleme zorunluluğuna uyulmadığı belirtilerek, iptali istenilen tanımın Anayasa"nın 2., 7. ve 168. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralda muhammen bedelin tanımı yapılarak, I. Grup (a) bendi madenler için mülk sahibinin izni alınarak verilen ruhsatlarda veya ruhsat süre uzatım işlemlerinde madenin cinsi, rezervi ve yeri dikkate alınarak ilgili il özel idaresi tarafından belirlenen bedel olduğu belirtilmektedir.
Muhammen bedelin belirleneceği 1. Grup (a) bendinde gösterilen madenler, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 2. maddesine göre, inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıldır.
Anayasa"nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa"ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi de hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle, yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de "belirlilik"tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından da önem arz etmektedir.
Anayasa"nın 7. maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi"nin olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği belirtilmektedir. 8. maddesinde de, "Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir" denilmiştir. Buna göre, Anayasa"da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa"da öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa"nın 7. maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla özel bir uzmanlık ve teknik bilgi gerektiren konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir.
Anayasa"nın 168. maddesinde; "Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir." denilmektedir. Buna göre, tabiî servetler ve kaynaklar kapsamında bulunan madenlerin aranması ve işletilmesi ile ilgili olarak gerçek ve tüzelkişilerin uyacakları koşulların, Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ile yaptırımların yasada düzenlenmesi gerekmektedir.
Muhammen bedel, 3213 sayılı Kanun"un 16. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 1. Grup (a) bendi madenlerin özel mülkiyete tabi alanlarda bulunması ve mülk sahibinin izninin alınması halinde üçüncü şahıslara ruhsat verilmesi için alınacak bir bedel olup, aynı grup madenlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında ki alanlarda bulunması halinde alınması gereken ihale bedeli ile aynı niteliktedir.
Anayasa, yasa koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda madencilik faaliyetleri konusunda düzenleme yapma yetkisi vermektedir. Ayrıca, Anayasa"nın 168. maddesi hükmü gereği, tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. İptali istenilen kural, üçüncü kişilerin özel mülkiyete tâbi alanlarda mülk sahibinden izin alınması halinde l. Grup (a) bendi madenleri işletebilmelerini sağlamak ve uygulamadaki bu yöndeki boşluğu gidermek, ayrıca, özel mülkiyete tâbi alanlar dışındaki yerlerin ihale edilerek ruhsat verilmesi işlemi ile özel mülkiyete tâbi alanlarda üçüncü kişilere, herhangi bir bedel alınmaksızın ruhsat verilmesinin haksız bir uygulama olacağı düşüncesiyle kamu yararı amacıyla çıkarılmıştır. Bu nedenle, muhammen bedelin tanımının yapılması anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirindedir. Bunun yanında, yukarıda belirtilen amaç doğrultusunda özel kişilere ait alanlarda l. Grup (a) bendi madenler için madencilik faaliyetinde bulunulmasına imkân sağlayan ve Yasada düzenlenen bu hüküm Anayasa"nın 168. maddesinin de bir gereğidir.
Ayrıca iptali istenilen kuralda; muhammen bedelin, hangi yerlerde, hangi madenler için, hangi koşullar altında, kim tarafından belirleneceği ve bu bedel belirlenirken hangi kriterlerin değerlendirileceği açık, net, anlaşılır ve nesnel bir şekilde belirtildiğinden, kuralda belirsizlik ve hukuk devletine aykırılık bulunmamaktadır.
İptali istenilen kuralda tanımı yapılan muhammen bedel, çıkarılacak olan madenin cinsine, rezervine ve bulunduğu yere göre değişebilecek nitelikte olup, bu bedelin belirlenmesi teknik ve uzmanlık gerektiren işlerdendir. Bu bağlamda, kuralda temel ilkeler ve sınırlar gösterilerek çerçeve çizildikten sonra, ayrıntı ve uzmanlık gerektiren hususları düzenleme yetkisinin idareye verilmesinde Anayasa"ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Öte yandan, il özel idaresi tarafından belirlenen muhammen bedele karşı yargı yoluna başvurma olanağı da bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2., 7. ve 168. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
B- Kanun"un 3. Maddesiyle 3213 Sayılı Kanun"un 7. Maddesinin Yeniden Düzenlenen Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenilen kural ile madencilik yapılacak, kısıtlanacak ve yasaklanacak alanların Bakanlıkça belirlenmesi, kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanların ihale yoluyla aramalara açılması konularında Bakanlığa geniş ve soyut takdir yetkisinin verildiği, bu takdir yetkisi kullanılırken kuralda belirtilen hususların Bakanlıkça dikkate alınmasının bu takdir yetkisinin verilmesini yasayla düzenleme haline getirmek için yeterli olmadığı, Anayasa"nın 168. maddesi uyarınca, tabii servet ve kaynaklarla ilgili gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken usul ve esasların yasayla düzenlenmesinin zorunlu olduğu, kuralın belirli olmadığı da belirtilerek, Anayasa"nın 2., 7., 63. ve 168. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralın birinci cümlesinde, madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak, temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama getirilebileceği, ikinci cümlesinde; ilk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanların diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar gözönüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabileceği, üçüncü cümlesinde kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanların ihale yoluyla aramalara açılacağı, son cümlesinde ise Maden Kanun"u dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlamanın ancak kanun ile düzenleneceği öngörülmektedir.
Anayasa"nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti"nin sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, yönetilenlere hukuk güvencesi sağlar. Bu bağlamda yasa koyucu sosyal yaşamı düzenlemek için kamu yararı amacı ile kimi kurallar koyabilir. Zaman içinde değişen toplumsal gereksinmeleri karşılamak, kişi ve toplum yararının zorunlu kıldığı düzenlemeleri yapmak, toplumdaki değişikliklere koşut olarak bu yönde alınan önlemleri güçlendiren, geliştiren, etkilerini daha çok artıran ya da tam tersine bunları hafifleten veya tümüyle ortadan kaldıran işlemlerde bulunmak yetkisi, yasa koyucunun görevidir.
Hukuk devleti ilkesinin gereği olan kazanılmış haklara saygı, aynı zamanda hukukun genel ilkelerinden birisini oluşturmaktadır. Kazanılmış hak, özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında genel olarak, hak sağlamaya elverişli nesnel yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın korunmasıdır. Kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın, yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir. Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır. Bir statüye bağlı olarak ileriye dönük, beklenen haklar, kazanılmış hak niteliğinde değildir.
Anayasa Mahkemesi"nin birçok kararında da belirtildiği üzere, yasayla düzenleme ilkesi, düzenlenen konudan yalnız kavram, ad ve kurum olarak söz edilmesi değil, bunların yasa metninde kurallaştırılmasıdır. Kurallaştırma ise, düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder. Ancak bu koşulla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi yürütme organının takdirine bırakılabilir.
İptali istenilen kuralın birinci cümlesindeki düzenleme ile ülkemizdeki özel ve madencilik yapılmaması baştan belli olan alanlara ruhsat verilmesinin önceden önlenmesi, çeşitli şekilde özel önem arzeden bu yerler ile bu gibi yerlerde daha önce izin almış olan madencilerin kazanılmış haklarının da korunmasının amaçlandığı, ikinci cümlesi ile izne tâbi olan yerlere başvuru yapılıp, bu yerlere sürekli olarak izin verilmemesi hallerinde diğer kanunlarda belirtilen kısıtlamalar göz önüne alınarak bu yerleri ruhsat müracaatına kapatarak, gereksiz yere emek, zaman ve masraf harcanmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, üçüncü cümlesi ile; kısıtlama gerekçesi ortadan kalkan alanlarda maden bulunma olasılığının yüksek olması nedeniyle haksız uygulama ve haksız kazançları engellemek için ilk müracaat usulü değil, yarışma usulü olan ihale yöntemi öngörülerek kamu yararının amaçlandığı, son cümlesi ile de; madenciliğin diğer sektörlerden farklı özelliklerinin bulunması, bu sektörün işleyişi ile ilgili hukuki ve kurumsal yapıyı oluşturan hukuki rejimin farklı ve özgün olmasını gerektirmesi nedenleriyle, keyfi uygulamalarla ve alt düzeydeki mevzuat ile madencilik faaliyetlerinin kısıtlanmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kamu yararının amaçlandığı ve kazanılmış hakların ihlal edilmediği iptali istenilen kuralın anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirinde olduğu açıktır.
Bunun yanında, madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak Bakanlık tarafından yapılacak olan kısıtlama, her madenin durumuna göre farklılık arzedecek nitelikte olup, özel bir uzmanlık ve teknik bilgi gerektirmektedir. Kuralın birinci cümlesinde madencilik faaliyetlerine Bakanlık tarafından kısıtlama getirilirken maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar gibi hangi kriterlerin dikkate alınacağı açık bir şekilde belirtilmektedir. Ayrıca, kuralda benzeri hususlar denilmek suretiyle de daha önce belirtilen kriterlere benzer nitelikte sebeplerin amaçlandığı ve ancak bu sözcüğün de Kanun"un ve kuralın çıkarılış amacından bağımsız olarak kullanılmadığı açıktır. Bu nedenle, "benzeri hususlar" ibaresi belirsiz, soyut olmadığı gibi, keyfi uygulamalara yol açabilecek nitelikte de değildir. İptali istenilen kuralın ikinci cümlesinde ise ilk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda müracaatın yapılacağı alanların Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilmesi, diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar dahilinde mümkün olabilecektir. Bu nedenlerle, kuralda ve ilgili kanunlarda belirtilen genel çerçeve ve esaslar doğrultusunda ayrıntı ve uzmanlık gerektiren konularda iptali istenilen kurallar uyarınca Bakanlığa kısıtlama ve ruhsat müracaatına kapatma yetkisinin verilmesi yasama yetkisinin devri ya da idareye Anayasa"dan kaynaklanmayan bir yetkinin kullandırılması niteliğinde değildir.
Ayrıca, iptali istenilen kuralda Bakanlığın kısıtlama ve ruhsat müracaatına kapatma yetkilerini hangi kriterleri göz önüne alarak, ne şekilde kullanacağı açık, net, anlaşılır ve nesnel bir şekilde belirtildiğinden, kuralda belirsizlik ve hukuk devletine aykırılık bulunmadığı gibi bu düzenlemeler Anayasa"nın 168. maddesinin de bir gereğidir.
Öte yandan, Bakanlık tarafından verilen kısıtlama ve ruhsat müracaatlarına kapatma kararlarına karşı yargı yoluna başvurma olanağının bulunması da, adalet ve hakkaniyetin gerçekleştirilmesi bakımından yeterli güvenceyi oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2., 7. ve 168. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın 63. maddesi ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
C- Kanun"un 3. Maddesiyle 3213 Sayılı Kanun"un 7. Maddesine Eklenen İkinci Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kural ile başta orman alanları, kıyılar, tarih kültür ve tabiat varlıkları olmak üzere ülke için son derece önemli ve hassas alanların maden aramasına açılabilme olanağının sağlandığı, bu düzenlemenin nihai aşamada tüm alanları başvuruya açık hale getirmek için yapıldığı, bu nedenle, iptali istenilen kuralın Anayasa"nın 2. ve 168. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralda, özel çevre koruma bölgelerinin, milli parkların, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarının, muhafaza ormanlarının, 4.4.1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanların, 1. derece askeri yasak bölgelerin, 1/5000 ölçekli imar plânı onaylanmış alanların, 1. derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatların ilgili kurumlar tarafından Maden İşleri Genel Müdürlüğüne bildirileceği öngörülmektedir.
Kuralın gerekçesinde, ülkemizin özellik arz eden hassas bölgelerinin sayısallaştırılmış hali ile tam olarak ortaya konulamadığı, hangi bölgede, ne tür bir faaliyetin ülke yararına olacağı yönünde arazi plânlamasının henüz yapılamadığı, bu nedenle, madencilik yapılacak alanlarda hassas yörelerden hangisinin bulunduğunun bilinmesi ve bu alanların Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM)"nün bilgisayar sistemine işlenmesi amacıyla iptali istenilen kuralın öngörüldüğü belirtilmektedir. Kamu yararı amacıyla çıkarılan kuralın anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, kuralda belirtilen alanların, koordinatlarının MİGEM"e bildirilmesinin yasal olarak düzenlenmesi Anayasa"nın 168. maddesi gereğidir.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2. ve 168. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
D- Kanun"un 3. Maddesiyle 3213 Sayılı Kanun"un 7. Maddesine Eklenen Üçüncü Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kural ile ülke için son derece önemli ve hassas alanların maden aramasına açılabilme olanağının sağlandığı, bu düzenlemenin nihai aşamada tüm alanları başvuruya açık hale getirmek için yapıldığı, kuralda idarenin takdir hakkına bağlı bir yetki devrine gidildiği, söz konusu hassas alanların ruhsat taleplerinin nasıl hak sağlayacağının da açık olmadığı, bu hususların kanunda açıkça belirtilmesinin gerektiği, ancak düzenlemede bu şartların gösterilmediği belirtilerek, iptali istenilen kuralın Anayasa"nın 2. ve 168. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesi uyarınca, iptali istenilen kural Anayasa"nın 7. maddesi yönünden de incelenmiştir.
İptali istenilen kuralda, Maden Kanunu"nun yedinci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde, iki ay içinde harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için bir yıl süre verileceği, bu süre içinde izin alınması durumunda Maden Kanunu"nun 16. maddesine göre ruhsat düzenleneceği, izin alınamaması halinde ise müracaatın reddedileceği, müracaat alanının bir kısmının bahse konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16. maddesine göre müracaatta bulunulması halinde ruhsat düzenleneceği, aksi halde tüm müracaat alanının bu süre sonunda müracaatlara açık hale geleceği belirtilmektedir.
Madencilik sektörü, istihdamı yoğun bir sektör olması, hizmet ana ve yan sanayi sektörlerini teşvik etmesi, bölgesel ve yerel kalkınmayı ön plana çıkararak hem işsizliği önlemesi hem de göçü azaltması ve yeraltından çıkarıldığı anda yüzde yüz katma değer yaratması gibi özellikleri nedeniyle ülke kalkınmasında büyük rol oynamaktadır. Madencilik sektöründe yer seçme şansının olmaması nedeniyle madenlerin oluştukları yerde üretilmesi zorunlu bulunmaktadır. Bu durumda madencilik ya oluştuğu yerden üretilerek ülke yararına sunulacak, ya da bu temel kaynak yeraltında bırakılacaktır.
İptali istenilen kural, hem madencilik sektörü hem de korunması gerekli alanlar birlikte değerlendirilerek, uygun görülmesi halinde bu yerlerde madencilik faaliyetinin belirli bir düzen içerisinde işlemesi ve hassas olan bu alanların izin sürecine tabi tutularak korunmasının sağlanması için kamu yararı amacıyla çıkarılmıştır. Ayrıca, belirtilen alanlara yapılan ruhsat müracaatlarında ruhsat verilmeden önce ilgili kurumdan izin alınması öngörülerek, izin alınamaması halinde, bu durum en baştan tespit edilerek, başvuran madencinin lüzumsuz masraf, emek ve zaman kaybetmesi önlenmek ve bu işlemler için bir yıllık bir süre öngörülerek de izin alma sürecinin uzamasının önüne geçilmek istenmiştir. Bu bağlamda, belirtilen hassas alanların korunması amacıyla bu yerlerde ilgili kurumların mevzuatlarına göre izin alınarak madencilik yapılmasına ilişkin düzenleme yapılması, anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirindedir. Kaldı ki, kuralda belirtilen hususların yasal olarak düzenlenmesi de Anayasa"nın 168. maddesi gereğidir.
Kural ile madencilik için yapılan başvuru üzerine herhangi bir hak tesis edilmeden önce belirtilen alanlara ilişkin olarak ilgili kurumlardan izin alınması zorunluluğu getirilmektedir. İlgili kurumlar söz konusu izinleri, belirtilen yerler için özel olarak düzenlenmiş anayasal ve yasal düzenlemeleri değerlendirerek vermektedirler. Bu husus 3213 sayılı Kanunun 7. maddesinin yedinci fıkrasında da; "Madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunludur..." şeklinde belirtilmektedir.
Kuralda belirtilen alanlarla ilgili olarak; Anayasa"nın 43. maddesinin birinci fıkrasında; "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır" denilmek suretiyle kıyıların niteliğini belirten genel kural konulmuş, ikinci fıkrada ise deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceğine değinilerek özel yararlanma kamu yararı ile sınırlandırılmıştır. Anayasa"nın 43. maddenin son fıkrasında ise bu alanların, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartlarının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Buna ilişkin yasal düzenleme ise 3621 sayılı Kanun ile yapılmıştır.
Anayasa"nın 63. maddesine göre de, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak görevi Devlete verilmiştir. Bu yerlere ilişkin yasal düzenlemeler ise 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu"nda bulunmaktadır.
Anayasa"nın 56. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında da "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." hükmü yer almaktadır. Çevre ile ilgili yasal düzenlemelere de 2872 sayılı Çevre Kanunu"nda yer verilmiştir.
Anayasa"nın 169. maddesinin birinci fıkrasında, Devletin, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyacağı ve tedbirleri alacağı, bütün ormanların gözetiminin Devlete ait olduğu, ikinci fıkrasında, Devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı, Devlet ormanlarının kanuna göre, Devletçe yönetileceği ve işletileceği, bu ormanların zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceği ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamayacağı, üçüncü fıkrasında da, ormanlara zarar verebilecek hiç bir faaliyet ve eyleme izin verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Konu ile ilgili yasal düzenlemeler de 6831 sayılı Orman Kanunu"nda belirtilmiştir.
Kuralda belirtilen alanlarda madencilik faaliyetinin yapılması için ilgili kurumlardan alınması gerekli olan izinlerin usul ve esasları, Anayasa"nın ve bu alanlara ilişkin ilgili kurumların yasalarında açık, net ve belirli bir şekilde gösterilmektedir. Bu bağlamda, Anayasa ve yasa ile çizilen bu çerçeve içinde temel kurallar saptandıktan sonra, uzmanlık gerektiren ve teknik ayrıntılara ilişkin konuların düzenlenme yetkisinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin devri niteliğinde değildir.
Bunun yanında iptali istenilen kuralın üçüncü cümlesinde geçen serbest alan, belirtilen alanların dışında kalan ve izne tabi olmayan yerlerdir. Serbest alanlarda ruhsat alınması usulü Maden Kanun"unun 16. maddesinde düzenlenmiştir. Serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Maden Kanunu"nun 16. maddesine göre müracaatta bulunulmaması halinde, tüm müracaat alanının müracaatlara açık hale gelmesi ise kuralda belirtilen alanlar ve serbest alanlara yönelik olarak farklı kişilerin başvuru yapabileceği anlamını taşımaktadır. Ancak, kuralda belirtilen bu yerlerin müracaatlara açık hale gelmiş olması, ilgili kurumlardan izin alınması gerekli yerler için izin alınmayacağı anlamına gelmez. Yasa koyucu iptali istenilen kuralı, izne tabi yerlere göre ruhsat alma şartları daha kolay olan serbest alanlarla ilgili olarak gerekli başvuruyu yapmayan başvurucunun, izne tabi alanlardaki izin sürecini yerine getirme ihtimalinin olmadığı inancıyla, madencilik yapılabilecek bu tür alanların gereksiz yere meşgul edilmesinin önlenmesi için kamu yararı amacıyla öngörmüştür.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2., 7. ve 168. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
E- Kanun"un 3. Maddesiyle 3213 Sayılı Kanun"un 7. Maddesine Eklenen Beşinci Fıkranın İncelenmesi
1- Kuralın Anlam ve Kapsamı
İptali istenilen kuralda, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli olan geçici tesislere çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verileceği ve alınan izinlerin uzatmalar dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam edeceği öngörülmektedir.
2872 sayılı Çevre Kanunu"nun ikinci maddesinde; "ÇED: gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade eder." biçiminde tanımlanmaktadır.
2872 sayılı Kanun"un 10. maddesinin birinci fıkrasında, sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek nitelikte bir faaliyeti gerçekleştirmeyi planlayan kurum, kuruluş ve işletmelerin "Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu" veya "Proje Tanıtım Dosyası" hazırlamakla yükümlü oldukları belirtilmektedir. İkinci fıkrasında da "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez." denilmektedir.
Herhangi bir madencilik projesinin gerçekleştirilebilmesi için 2872 sayılı Kanun"un 10. maddesi uyarınca, ÇED Yönetmeliğinin EK-1 listesinde bulunan projeler için "ÇED Raporu" alınması gerekmekte, nispeten daha küçük ölçekli projelerin bulunduğu EK-2 listesindeki projeler için ise "ÇED Gerekli Değildir" kararı alınması gerekmektedir. Ancak, iptali istenen kural uyarınca, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında madencilik projesinin gerçekleştirilebilmesi, projenin büyük ve küçüklüğüne ve EK-1,2 listesinde olduğuna bakılmaksızın ancak ÇED Raporu alınması halinde mümkün olabilecektir. Ayrıca, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında madencilik faaliyetinde bulunabilmek, Maden Kanunu"nun 7. maddesinin ikinci, üçüncü ve yedinci fıkraları uyarınca özel koşullara bağlanmış bulunmakta ve bunun için ÇED Raporu yanında ilgili kurumdan izin alınması da gerekmektedir.
2- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, yaban hayatın korunmasının Anayasanın 63. maddesi uyarınca koruma altında olduğu, tabiat varlıklarının ve yaban hayatın korunmasının söz konusu madde uyarınca Devletin sağlamakla yükümlü olduğu bir görev olduğu, Anayasa"nın 168. maddesi kapsamında maden işlemlerinin yasayla düzenlenmesi halinde de Anayasa"nın 63. maddesinin gözetilmesinin gerektiği, yaban hayatı geliştirme ve koruma sahalarında maden arama ve işletme faaliyetlerinin ve geçici tesislerin izninin çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslara bağlanmasının da kuralın Anayasa"ya aykırılığını ortadan kaldırmadığı, yasayla düzenleme ilkesinin de ayrıca ihlâl edildiği, yaban hayatı koruma yerine alınan izinlere koruma getirilmesinin Anayasayla bağdaşmayacağı belirterek, kuralın Anayasa"nın 63. ve 168. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesi uyarınca, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Anayasa"nın 63. maddesinin birinci fıkrasında, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak görevi Devlete verilmiş, ikinci fıkrasında ise, bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetlerin kanunla düzenleneceği esası getirilmiştir.
3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesinin yedinci fıkrasında, madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınmasının zorunlu olduğu belirtilmekte, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarının da 7. maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca izne tabi yerlerden olup, ilgili kurumlardan izin alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, iptali istenilen kural ile yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları doğrudan doğruya maden arama ve işletme faaliyetlerine açılmamakta, bu yerlerde madencilik yapılabilmesi ancak ÇED raporunun olumlu olması ve bu raporda belirlenen esaslara uygun olarak ilgili kurumun izin vermesine bağlı bulunmaktadır
İptali istenilen kural, uygulamada meydana gelen tereddüt ve sıkıntıların giderilmesi ve izin sürecinde, daha küçük ölçekli madencilik faaliyetlerinde "ÇED Gerekli Değildir" kararı yerine "ÇED Raporu"alınması esası getirilerek, hassas olan yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarının daha da kapsamlı olarak korunması, alınan izinlerin uzatmalar dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam etmesi ile de, kazanılmış hakların korunması açısından alınan izinlerin keyfi uygulamalar ile sekteye uğratılmaması için kamu yararı amacıyla öngörülmüştür. Yasa koyucunun takdirinde olan iptali istenilen kural, Anayasa"nın 63. maddesi uyarınca tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasında Devlete verilen görevin de bir gereğidir.
Ayrıca, Anayasa"nın 168. maddesi uyarınca, tabiî servet ve kaynaklarla ilgili gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken usul ve esasların yasayla düzenlenmesi gerekmektedir. İptali istenilen kural ile yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında yapılacak madencilik faaliyetlerinde uyulması gereken hususlar Kanun"da gösterilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle kural, Anayasa"nın 168. maddesine aykırı değildir.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2., 63. ve 168. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
F- Kanun"un 3. Maddesiyle 3213 Sayılı Kanun"un 7. Maddesine Eklenen Altıncı Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen hükümle, soyut ifadelerle maden arama faaliyetine tekabül eden yüzey alanı için herhangi bir izin alınmasına gerek olmadığının ifade edilmesi ve sadece madencilik faaliyetine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için izin zorunluluğu getirilmesinin su, toprak, tarım, sağlık, çevre, tarih, kültür ve tabiat varlıkları ile ormanların korunmasını ve güvence altına alınmasını ortadan kaldırdığı, yer altı madencilik faaliyetlerinin, yerüstüne etkisi konusunda hiçbir yasal önlem alınmadığı, yeraltının ekosisteme ve doğal hayata doğrudan vereceği zararın gözetilmediği, ayrıca, yasa koyucunun, yerüstü tesisleri veya galeri ağızlarının yaratacağı tahribatı önleyici önlemleri de almayarak anayasal gerekleri yerine getirmediği, bunlara ek olarak, Genel Müdürlükçe hangi yöntemi ve teknolojiyi kullanan ve hangi derinlikteki projelerin kabul edileceğine dair herhangi bir sınırlayıcı ifade bulunmadığı, Genel Müdürlüğe sınırları belirsiz, çerçevesi çizilmeden, esas ve ölçütleri getirilmeden, geniş bir takdir yetkisinin sağlandığı belirtilerek, kuralın Anayasa"nın 7., 63. ve 169. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralda, uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için herhangi bir izin alınmayacağı, yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için ise gerekli izinlerin alınmasının zorunlu olduğu öngörülmektedir.
Yeraltı madencilik faaliyetlerinin galeri ya da desandre giriş yeri dışında yüzey alanına herhangi bir olumsuz etkisi olmamaktadır. İptali istenilen kural gereği de yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için gerekli olan izinlerin alınması zorunludur. İptali istenilen kuralın, hassas ve korunması gerekli alanlarda yüzey alanına hiçbir etkisi olmadan izin alınan yerden girilmek suretiyle madencilik faaliyetinin yapılması, ayrıca madencinin gereksiz yere masraf, emek ve zaman kaybetmesinin önlenmesi için kamu yararı amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Böylece ekonomik olarak yapılabilecek madencilik faaliyetlerinin önü açılmakta ve hassas yörelerin de korunması sağlanmaktadır.
Yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için izin alınmaması, her yeraltı madencilik faaliyeti için geçerli olmayıp, ancak, uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi MİGEM tarafından uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetleri için geçerlidir. Yeraltı madencilik faaliyetleri çeşitlilik arzetmekte, çıkarılacak madenin grubu ve cinsine göre yerüstünde olan etkileri de farklılık göstermektedir. Özel bir uzmanlık ve teknik bilgi isteyen ve her madenin grubu ve cinsine göre farklılık gösteren yeraltı madencilik faaliyeti ile ilgili esasların yasayla ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi hızlı, teknolojik ve bilimsel gelişmeler karşısında değişen ve gelişen koşul ve esasların zamanında yerine getirilmesini önleyebilir. Bu bağlamda, yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla özel bir uzmanlık ve teknik bilgi gerektiren konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir. Bu nedenlerle, iptali istenilen kural ile çizilen bu çerçeve içinde temel kurallar saptandıktan sonra, uzmanlık gerektiren ve teknik ayrıntılara ilişkin konuları değerlendirme yetkisinin MİGEM"e verilmesi, yasama yetkisinin devri niteliğinde değildir.
Öte yandan, yerüstünde yapılacak olan tesisler ve galeri ağzı için gerekli izinlerin alınması zorunludur. Buna ilişkin usul ve esaslar 3213 sayılı Kanun"da ve izin alınması gerekli yere göre ilgili kanunlarda yer almaktadır. Dolayısıyla, kural Anayasa"nın 63. ve 169. maddelerinde belirtilen yerlerin korunması için gerekli tedbirleri alma yönünde Devlete verilen görevin yerine getirilmesi gereğinden kaynaklanmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 7., 63. ve 169. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
G- Kanun"un 3. Maddesiyle Değiştirilen 3213 Sayılı Kanun"un Onikinci Fıkrasının Birinci Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kurala göre, imar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri için bu alanlarda kendilerine yasayla görev ve yetki sorumluluğu verilen yerel yönetimlerden izin alınacağı, yerel yönetimler hukuku çerçevesinde bu izin müessesesinin yerinde olduğu, ancak, hangi madencilik faaliyetlerine hangi koşullarla izin verileceği, izin işleminin usul, esas ve ölçüleri ve de çerçevesinin yasayla gösterilmediği, ilgili yerel yönetimlere geniş kapsamlı, sınırsız takdir yetkisi verildiği, Kanun"da açıkça düzenleme yoluna gidilmeden imar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri için ilgili yerel merciye izin yetkisi verilmesinin yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğu belirtilerek, kuralın Anayasa"nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralda, imar alanları içinde kalan madencilik faaliyetlerinin, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılacağı öngörülmektedir. Kuralda belirtilen ilgili yerel merciinin, Anayasa"nın 127. maddesinde düzenlenen mahalli idareler olduğu, bunların da belediye sınırları ve mücavir alanlar dışında ve kanunlarda münhasıran il özel idaresine yetki verilen hususlarda il özel idaresi, büyükşehir belediyesi sınırları ve mücavir alanlar içinde büyükşehir belediyesinin yetkili olduğu konularda büyükşehir belediyesi, bunların dışında kalan hususlarda büyükşehir ilçe veya ilk kademe belediyesi, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa"nın 7. maddesindeki "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi"nindir. Bu yetki devredilemez" kuralına göre, yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa"nın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez. Yasa koyucu, gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir.
Madencilik faaliyetleri ve bu faaliyetlere dayalı yapılan tesisler, o alandaki maden rezervinin ömrü ile sınırlı olarak faaliyet gösterebilmektedir. Bu durum madencilik faaliyetleri ve buna dayalı tesislerin geçici olmasını gerektirmektedir. Maden bitince açılan ocağın ve yapılan tesislerin bir önemi kalmamaktadır. İptali istenen cümle ile madencilik faaliyetinin imar alanları içinde yapılması halinde ilgili yerel merciden izin alınması öngörülerek, madencilik faaliyeti ile ilgili olarak yapılan yapıların ilgili kanunlarda belirtilen hususlar ile fen ve sağlık kurallarına uygun olması sağlanmak istenmiştir.
Anayasa"da imar alanları içinde kalacak madencilik faaliyetlerine ilişkin yetkinin merkezi idare ya da yerel yönetimlere ait olduğu konusunda bir kural yer almamakta olup ihtiyaçlara göre bu hususun belirlenmesi yasa koyucuya aittir. Bu nedenle, iptali istenilen kural ile imar alanları içinde kalan madencilik faaliyetlerine ilişkin yetkinin ilgili yerel mercilere bırakılması yasa koyucunun takdirindedir.
Bunun yanında ilgili yerel mercilerin izin verirken uygulayacakları kurallar ilgisine göre 3194 sayılı İmar Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanun"unda düzenlenmiştir. Bu nedenle, imar alanları içinde kalan madencilik faaliyetlerine ilgili yerel mercilerin izin verme yetkisi, yasa koyucunun belirtilen kanunlarda yer alan hükümler ile asli düzenlemeleri yaparak çerçeveyi belirlemiş olması nedeniyle yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
H- Kanun"un 3. Maddesiyle Düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un Onyedinci Fıkrasının "Kurul ... toplanır." Bölümünün İncelenmesi
1- Kuralın Anlam ve Kapsamı
3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin on beşinci fıkrasında, madencilik faaliyetleri ile Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru hatları, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili kararın, Kurul tarafından verileceği öngörülmektedir.
3213 sayılı Kanun"un 3. maddesinde Kurul; "Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın başkanlığında oluşturulan, maden işletme faaliyetleri ile diğer yatırımların kamu yararı açısından önceliğini ve önemini tespit ederek karar veren kurulu." şeklinde tanımlanmıştır.
İptali istenen bölümde ise Kurul"un Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)"nın bağlı olduğu bakanın başkanlığında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşacağı, ancak, yatırımcı kuruluşun DPT."nin bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı"nın Kurula katılacağı, Kurul"un Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine toplanacağı öngörülmektedir.
Kuralda, Kurulun DPT"nin bağlı olduğu bakanın başkanlığında toplanacağı ifade edilmekte ise de, 8.6.2011 günlü, 27958 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK)"nin 43. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, DPT Kuruluş ve Görevleri Hakkında KHK, Ek 2. maddesi dışında yürürlükten kaldırıldığından, 43. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde; "Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının bağlı ya da sorumlu olduğu Bakana yapılan atıflar Kalkınma Bakanına yapılmış sayılır." (b) bendinde de; "Devlet Planlama Teşkilatına veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına yapılan atıflar Kalkınma Bakanlığına...yapılmış sayılır" denildiğinden, iptali istenilen kuralda yer alan DPT"nin bağlı olduğu bakanın başkanlığında cümlesinin söz konusu KHK"nin yürürlüğe girmesinden sonra Kalkınma Bakanı"nı ifade ettiğini, ikinci cümlede geçen "yatırımcı kuruluşun Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum" cümlesini ise "yatırımcı kuruluşun Kalkınma Bakanlığına veya Kalkınma Bakanlığına bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum" şeklinde anlaşılması gerektiğini kabul etmek gerekir.
Aynı şekilde kuralın ikinci cümlesinde, katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı"nın Kurula katılacağı belirtilmekte ise de, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 3.6.2011 günlü, 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile kaldırılmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 635 ve 640 sayılı KHK."lar ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ikiye ayrılmış ve devredilen birimlerin görev ve yetkileri nedeniyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığına yapılan atıfların bu Bakanlıklara yapılmış sayılacağı 635 ve 640 sayılı KHK."ların ilgili maddelerinde belirtilmiştir. Maden işletmelerinin daha çok sanayi ile ilgili olması, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının madenciliği de ilgilendiren görevlerinden birçoğunun Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına verilmesi karşısında, kuralda geçen Sanayi ve Ticaret Bakanını, Bilim ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak kabul etmek gerekir.
Kuralda geçen yatırımcı kurum ya da kuruluş ise madencilik faaliyetinin karşısında bulunan yatırımla ilgili tarafı ifade etmektedir.
2- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, yatırımcı kurum ya da kuruluşun, maden işletme faaliyeti ya da diğer yatırımları yapan kurum ya da kuruluş olduğu, yatırımcı kurum ya da kuruluşun yatırımda taraf olduğu, bu kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanların da aynı durumda taraf olduğu, yatırım için lehine karar verilmesi olası kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanların, kurulda oy kullanma hakkının bulunmasının aldığı karar "kamu yararı kararı" yerine geçen Kurulun kararlarının etkilenmesine, adalet ilkesinin zedelenmesine yol açacağı, ayrıca, DPT"nin bağlı olduğu bakan ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı ile sayısı iki olan ve en az üç kişiden oluşan Kurulun, yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakanın birden fazla olması halinde salt çoğunluk kararında da sorunlar yaşanacağı belirtilerek, iptali istenilen sözcüklerin Anayasa"nın 2. maddesine aykırı olduğu, Başvuru kararında ise Maden Kanunu"nun 7. maddesinin sekizinci fıkrasının Anayasa Mahkemesinin 2004/70 Esas, 2009/7 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal gerekçesinde, Kurul"u oluşturan kişilerin kimlerden oluşacağı tartışılarak, bu kişilerin yapacakları görevlerin, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle, ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yerine getirileceğinin vurgulandığı, oysa iptal edilen sekizinci fıkranın yerine düzenlenen fıkrada, Kurul"un bakanlardan oluşacağının belirtildiği, Bakanların, Devletin yürütmekte olduğu kamu hizmetlerinde asli ve sürekli görev yapan kişilerden olmadığı, bu nedenle, iptali istenilen bölümün Anayasa"nın 128. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa"nın 128. maddesinde "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir." denilmektedir.
Anayasa, yasa koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda madencilik alanında düzenleme yapma yetkisi vermektedir. Ancak, yasa koyucu bu yetkiyi kullanırken, kamu yararı amacını gütmek ve Anayasa"nın ilgili diğer kurallarına da uymak zorundadır. İptali istenilen kural uyarınca Kurul, bakanlardan oluşmaktadır. Kurul"un görevi, madencilik faaliyetleri ile kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ile diğer yatırımların kamu yararı açısından önceliğini ve önemini tespit ederek hangi faaliyetin yapılacağını belirlemektir. Kurul, verilecek kararın adaletli olmasını ve karardan etkilenecek olan tarafların temsil edilmesini sağlamak için kamu yararı amacıyla, madencilik faaliyeti ile ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan ile taraflarla ilgisi bulunmayan Kalkınma Bakanı ya da duruma göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı"nın katılımı ile oluşmaktadır. Kurul"da görevlendirilen bakanlar taraf olmayıp, kamu yararı açısından en uygun olan faaliyetin gerçekleştirilmesine karar vereceklerdir. Almış oldukları karar da kanun hükmü gereği kamu yararı kararı yerine geçecektir.
Ayrıca, 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin 18. fıkrasında, "Kurul tarafından verilecek kararlarda; görünür rezerv alanı ile diğer yatırımın çakışması halinde öncelikle madenin makul bir sürede üretilebilme imkanının olup olmadığı, ara ve uç ürüne yönelik madenciliğe dayalı sanayi tesislerinin hammadde ihtiyacını karşılayan ruhsatlı sahalarda, tesisin hammadde ihtiyacını karşılayacak şekilde alternatif alanların bulunup bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirme yapılır." denilerek Kurul tarafından verilecek kararlarda hangi hususların göz önüne alınacağı belirtilmektedir. Bununla birlikte Kurul"un gerekli incelemeyi yapabilmesi için konu hakkında rapor hazırlattırma ve danışmana başvurma yetkileri de bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, Yasa koyucunun takdirinde olan iptali istenilen kural hukukî güvenlik ve dolayısıyla da hukuk devleti ilkelerine aykırı olmadığı ve keyfi uygulamalara sebebiyet verecek nitelikte bulunmadığı gibi adaletli hukuk düzenini de bozmamaktadır.
Bunun yanında, bakan, belli bir hizmet alanında icrai kararlar almak yetkisini taşıyan ve kamu otoritesini kullanan en yüksek kişi olup, o hizmetin başıdır. Ayrıca, kendi görev alanında ve personeli üzerinde en yüksek ve en son hiyerarşik amirdir. Bu nedenle, Kurul"un, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin en üst hiyerarşik amiri ve geniş anlamda kamu görevlisi olan Bakanlardan oluşması Anayasa"nın 128. maddesine aykırı değildir.
Öte yandan, Kurul tarafından verilen kararların yargı denetimine açık olması da hukuk düzeni açısından yeterli güvenceyi oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
I- Kanun"un 19. Maddesiyle 31.8.1956 Günlü, 6831 Sayılı Orman Kanunu"nun 16. Maddesinin Değiştirilen Birinci Fıkrasının İncelenmesi
1- Kuralın Anlam ve Kapsamı
Maden Kanunu"nun 7. maddesinin dördüncü fıkrasında "Devlet ormanları içinde yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu ve ruhsat süresine bağlı olarak yapılan geçici tesislere 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre izin verilir." denilmektedir.
İptali istenilen kuralda ise, Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine, fon bedelleri hariç, bedeli alınarak Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verileceği, ancak temditler dahil ruhsat süresince müktesep haklar korunmak kaydı ile Devlet ormanları sınırları içindeki tohum meşçereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve işletilmesinin Çevre ve Orman Bakanlığının muvafakatine bağlı olduğu, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin; baraj, gölet, liman ve yol gibi yapılarda dolgu amaçlı kullanacağı her türlü yapı hammaddesi üretimi için yapacağı madencilik faaliyetleri ile zorunlu tesislerden bedel alınmayacağı öngörülmektedir.
Kuralda, Devlet ormanlarında madencilik yapılabilmesi için izin alınacak makam Çevre ve Orman Bakanlığı olarak gösterilmekte ise de, 4.7.2011 günlü, 27984 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 645 sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK."nin 30. maddesinin birinci fıkrasında; "Mevzuatta bu Kanun Hükmünde Kararname ile Orman ve Su İşleri Bakanlığına devredilen birimlerle ilgili görevler nedeniyle Çevre ve Orman Bakanlığına yapılmış olan atıflar Orman ve Su İşleri Bakanlığına...yapılmış sayılır." denildiğinden, iptali istenilen kuralda yer alan "Çevre ve Orman Bakanlığı"nın 645 sayılı KHK"nin yürürlüğe girmesinden sonra "Orman ve Su İşleri Bakanlığı"nı ifade ettiğini kabul etmek gerekmektedir.
Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine izin verilirken koşulları değerlendirip sonucuna göre karar verme konusunda idarenin takdir hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle, kuralın birinci cümlesinde geçen "...izin verilir." ibaresinin "izin verilebilir" olarak anlaşılması gerekir.
6831 sayılı Orman Kanunu"nun 4. maddesi uyarınca, ormanlar mülkiyet ve idare bakımından, Devlet ormanları, hükmî şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar, hususi ormanlar olmak üzere ayrılmaktadır.
Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya özel ormanlarda madencilik faaliyetlerinin ve faaliyetlerle ilgili her türlü yer, yol, bina ile tesislerin yapılmak istenmesi ile ilgili hüküm ise 6831 sayılı Kanun"un 16. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiş bulunmaktadır.
2- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kural ile asıl olarak Devlet ormanları içinde, maden arama ve işletilmesinin yolunun açıldığı, ancak belirtilen durumlara göre arama ve işletme yolunun değiştiği, Devlet ormanları için bu düzenleme yapılırken, Devlet ormanı olmayan, orman alanları için düzenleme yapılmadığı, Devlet ormanları dışında kalan hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar ve hususi ormanlar maden arama ve işletilmesinde orman alanı olarak nitelendirilmediğinden sıradan mülk olarak algılanacağı ve özel mülkte maden arama ve işletilmesinin kurallarına tâbi tutulacağı, kuralın Devlet ormanları için alınan tedbiri diğer ormanlar için almayarak Anayasa"nın 169. maddesinin gereğini yerine getirmediği, ayrıca, kuralın birinci cümlesinde, bedel alımı dışında hiçbir koşul ve çerçevenin çizilmediği, izinle ilgili esas, ölçüt ve sınırlama getirilmediği, kuralın ikinci cümlesinde ise, Devlet ormanları sınırları içindeki tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanların maden aramasına ve işletilmesine açıldığı, oysa söz konusu alanların ülke için önemleri nedeniyle koruma altına alındıkları, bu bölgelerin maden arama ve işletmelerine açılmasının özel korumaya alınmış olmaları durumuyla çeliştiği, buna ek olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı"nın söz konusu bölgelerde yapılacak maden arama ve işletme faaliyetine hangi şartlar altında muvafakat vereceğinin Yasada belirtilmediği, söz konusu yetkinin sınırlarının çizilmediği, kuralın son cümlesi ile ormanların Anayasanın 169. maddesi kapsamında korunması bir yana, kapsamdaki kamu idarelerine orman tahribatının yolunun açıldığı, kuralın 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin dördüncü fıkrasını da etkisiz hale getirdiği belirtilerek, Anayasa"nın 2., 7. ve 169. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa"nın 169. maddesinde, ormanların ülke yönünden taşıdığı büyük önem gözetilerek, korunmaları ve geliştirilmeleri konusunda ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu özel ve ayrıntılı düzenlemenin, ülkemizde orman örtüsünün sürekli yok edilmesi gerçeğinden kaynaklandığı kuşkusuzdur. Anayasanın 169. maddesinin birinci fıkrası gereğince Devlet, doğal kaynaklarımızın en önemlilerinden birisi olan ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gereken tedbirleri alıp kanun koymak ve bütün ormanların gözetimi ödevini yerine getirmek durumundadır. Maddenin ikinci fıkrasında ise; "Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz" hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, kamu yararının bulunması halinde Devlet ormanlarının irtifak hakkına konu olabileceği açıktır.
Anayasa"nın 7. maddesinde ise, "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez" denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi"nin daha önceki kararlarında belirtildiği üzere kamu yararının bulunması ve zorunluluk hallerinde Devlet ormanları üzerinde ancak irtifak hakkı tesisine olanak tanınabilir.
Madenler, doğada milyonlarca yıl süren bir zaman dilimi içinde doğal olarak ve sınırlı miktarlarda oluşur. Tükendikten sonra insan eliyle yeniden üretilemez. Madencilik sektöründe yer seçme tercihi olmamasından dolayı, madenlerin oluştukları yerde çıkartılması teknik bir zorunluluktur. Ülkemizin maden varlığının tespiti için ise madenlerin aranması büyük önem taşımaktadır. Gelişmenin ya da gelişme için çıkartılmasa bile ülke kaynaklarının bilinmesi, araştırılması, rezervinin tespit edilmiş olması gereklidir. Maden arama ve işletme faaliyetlerinde bulunulmasında kamu yararının bulunduğu şüphesizdir. Aynı zamanda, madencilik sektöründe yer seçme şansının olmaması, madenlerin oluştukları yerde üretilmesinin zorunlu olması nedeniyle zorunluluk unsurunun da bulunduğu açıktır. Bu durumda, Devlet ormanı üzerinde madencilik yapılması ile meydana gelecek kamu yararı ile ormanın, orman olarak korunmasındaki kamu yararı ağırlığının karşılaştırılması ve üstün olan kamu yararının tercih edilerek ona göre izin verilmesi gereklidir.
İptali istenilen kuralda Anayasa"nın 169. maddesinde belirtilen ilkeler doğrultusunda kamu yararı ve zorunluluk ölçütlerine yer verilmiş olduğundan, Anayasa"nın 169. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Bunun yanında, kuralda Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine kim tarafından hangi koşullarda izin verileceği belirtilerek temel ilkeler konulmuş ve çerçevesi çizilmek suretiyle belirlenmiştir. Bu nedenle, kuralın belirsiz olmadığı ve Bakanlığa belirtilen çerçeve içerisinde uygulama esaslarına ilişkin olarak tanınan yetkinin, yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemeyeceği açıktır.
Öte yandan, iptali istenilen kuralın üçüncü cümlesinde, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin; baraj, gölet, liman ve yol gibi yapılarda dolgu amaçlı kullanacağı her türlü yapı hammaddesi üretimi için yapacakları madencilik faaliyetleri ve zorunlu tesislere bedelsiz izin verilmesi düzenlenerek kamu kaynağı kullanan idarelerin diğer bir kamu kaynağından elde ettikleri madenler için bedel ödemesinin önüne geçilmesi düzenlenmektedir. Kural, Devletin yatırımlarının maliyetinin arttırılmaması, kamunun kaynaklarının başka bir kamu kurumuna aktarılmasından kaynaklanan zaman ve emek kaybının önüne geçilmesi için kamu yararı amacıyla konulmuştur. Ayrıca, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin yapacağı madencilik faaliyetleri ve zorunlu tesislere izin verilmesi konusunda bedel alma koşulu dışında idarenin takdir hakkı bulunmaktadır. Böyle bir düzenlemenin de Anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirinde olduğu kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2., 7. ve 169. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
İ- Kanun"un 19. Maddesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu"nun 16. Maddesinin Üçüncü Fıkrasından Sonra Gelmek Üzere Eklenen Dördüncü Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralda madencilik faaliyetleri sonunda orman alanlarının doğal yapısının bozulacağının yasa koyucu tarafından da kabul edildiği ve bu alanların rehabilite edilmesinden söz edildiği, rehabilite edilmeden ne kastedildiğini anlaşılamadığı, madencilik faaliyetiyle yaratılan doğal yıkımın hangi yollarla telafi edilebileceğinin kanunda açıkça belirtilmesi gerektiği, aksi takdirde maden işletmesini gerçekleştiren şirketin yasal zorunluluğunu bilmesi ve bunu gerçekleştirmesinin mümkün olmayacağı ve buna ek olarak, söz konusu hükmün denetimini yapacak idareye de geniş bir takdir yetkisi bırakılmış olacağı, söz konusu alanların rehabilitesi amacıyla belediyelere bedeli karşılığında izin verilmesinin ise tam anlamıyla belirsizlik içerdiği, belediyelerin bu alanlarda neyi, nasıl yapacağı belli olmadığı gibi, ağaçlandırmaya hazır hale getirme işleminin de açık olmadığı, ormanların ekolojik dengesi ve toprak yapısıyla, inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıklarının orman alanı ile uyumu ve bunun denetiminin de yasal güvence altına alınmadığı belirtilerek, iptali istenilen kuralın Anayasa"nın 2., 7., 168. ve 169. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralda madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanlarının rehabilite edileceği, rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebileceği öngörülmektedir.
Ormanlarda yapılan madencilik faaliyetleri sonucu orman alanlarının doğal yapısının bozulacağı açıktır. Kuralın ilk cümlesi ile madencilik faaliyetleri sonucunda idareye teslim veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş olan orman alanlarının tekrar eski haline dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Bu görev de bu konuda yetkili olan orman idaresine verilmiş bulunmaktadır. Kuralın ikinci cümlesinde ise madencilik faaliyeti sonucunu oluşan çukurların inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurulması ve üst toprağında bu alanın üstüne serilmesi ile hem bozulan alanın eski yapısına kavuşturulması hem de şehir insanının inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıklarından dolayı ruh ve beden sağlığını bozan ve görüntü kirliliği oluşturan kötü durumun önüne geçilmesi, inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları için depo yeri bulunması, ayrıca bu işlerin bu faaliyetleri yerine getirmekle görevlendirilmiş, bu işlemlere ait izinleri, kontrolleri yapmakla yetkilendirilmiş büyükşehir belediyelerine, il ve ilçe belediyelerine belirli bir bedel karşılığında yaptırılarak rehabilite edilmesi amaçlanmıştır. Kamu yararı amacıyla çıkarılan kuralın yasa koyucunun takdirinde olduğu kuşkusuzdur.
Yasama organı, herhangi bir alanı Anayasa"ya uygun olmak koşuluyla düzenleyebilir. Bu düzenlemede bütün olasılıkları göz önünde bulundurarak detaylara ait kuralları da belirlemek yetkisini haiz ise de temel hükümleri belirledikten sonra uzmanlık gerektiren ve yönetim tekniğine bağlı konuların düzenlenmesi için kurum ve kuruluşları görevlendirmesi de yasama yetkisinin kullanılmasından başka bir şey değildir. Ayrıntı ve teknik kuralları içeren bu alanın, yasa koyucu tarafından her yönüyle doğrudan doğruya düzenlenmesi yasama organının yapısı ve çalışma biçimi itibarıyla sakıncalar doğurabilir.
Kuralda yer alan rehabilite işleminin ne şekilde yapılacağına ilişkin usul ve esaslar 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 32. ve diğer maddelerinde düzenlenmiştir. İptali istenilen kuralda ormanlık alanların rehabilitesi ile ilgili esaslar her bir madenin cinsi, madenin işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge v.s. hususlara göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle, iptali istenilen kuralda ve 3213 sayılı Kanun"da belirtilen genel çerçeve ve esaslar doğrultusunda ayrıntı ve uzmanlık gerektiren konuların düzenlenmesi konusunda idareye yetki verilmesinde Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Kuralın ikinci cümlesinde ise büyükşehir mücavir alanlarında Büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine izin verilebilmesine ilişkin temel ilkeler kuralda belirtilmiştir. Kuralda madencilik faaliyeti sebebiyle doğal yapısı bozulmuş alanların inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurulabilmesi; ancak bu alanların orman yetiştirilmek üzere ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi koşuluna bağlanmıştır. Bunu uygulayacak olan idareler yasanın amacından bağımsız hareket edemezler. Ayrıca, bu konuda yetki verilen büyükşehir belediyeleri ile ilgili 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda, belediyeler ile ilgili olarak ise 5393 sayılı Belediye Kanununda görev ve yetkileri konusunda düzenlemeler bulunmaktadır. Bu idareler görevlerini yaparken belirtilen kanunlarda bulunan bu hususları da gözetmekle yükümlüdürler. Bunların yanında 2872 sayılı Çevre Kanununda atıkların ne şekilde bertaraf edileceğine ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmaktadır. Bu nedenle, kuralın belirsizliğinden söz edilemez.
Bunun yanında, orman idaresi tarafından rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için temel esasların ve sınırlarının 3213, 2872, 5216 ve 5393 sayılı Kanunlarda belirlenmesinden sonra bu alanlara ilişkin yetkinin orman idaresi tarafından Büyükşehir belediyeleri ve il ve ilçe belediyelerine bırakılması yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez.
Ayrıca, Anayasa"nın 169. maddesinde, yasama organına, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koymak ve tedbirleri almak şeklinde bir görev ve sorumluluk yüklenmiştir. Bu açıdan, iptali istenilen kural Anayasa"nın 169. maddesinde belirtilen ormanların korunması yönünde Devlete verilen yükümlülüğünün bir gereğidir.
Öte yandan, idarenin yapmış olduğu bu işlemlere karşı yargı yoluna başvurma olanağı da bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2., 7., 168. ve 169. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
J- Kanun"un 19. Maddesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu"nun 16. Maddesinin Üçüncü Fıkrasından Sonra Gelmek Üzere Eklenen Beşinci Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralla, maddenin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esasların yönetmeliğe bırakılarak, esasları belirlenmeyen, çerçevesi çizilmeyen bir alanda yasama yetkisinin devrine yol açıldığı belirtilerek, kuralın Anayasa"nın 2., 7., 168. ve 169. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenilen kuralda, 6831 sayılı Kanun"un 16. maddesinin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esasların yönetmelikle düzenleneceği öngörülmektedir.
6831 sayılı Kanun"un 16. maddesi, Devlet ormanlarında, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya özel ormanlarda yapılacak olan madencilik faaliyetleri ve zorunlu tesisler ile madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanlarının rehabilitesi için öngörülen hususları içermektedir. Yönetmelik kapsamında yer alacak konulara ilişkin temel ilkeler ise iptali istenilen kuralda, 3213 sayılı Maden Kanun"unun, 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu"nun ve 5393 sayılı Belediye Kanunu"nun çeşitli hükümlerinde yer almaktadır. Bu nedenle, anılan konularda idareye verilen yetki, işin özelliğinden kaynaklanan, çerçevesi çizilmiş, esasları belirlenmiş, ihtisas gerektiren ve teknik konulardaki ayrıntılara ilişkin objektif bir düzenleme yetkisi olup, yasama yetkisinin devri niteliğinde değildir.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenilen kural Anayasa"nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın 168. ve 169. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI KARARI
10.6.2010 günlü, 5995 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un:
A- 2. maddesiyle 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 3. maddesine eklenen "Muhammen Bedel: I. Grup (a) bendi madenler için mülk sahibinin izni alınarak verilen ruhsatlarda veya ruhsat süre uzatım işlemlerinde madenin cinsi, rezervi ve yeri dikkate alınarak ilgili il özel idaresi tarafından belirlenen bedeli." tanımına,
B- 3. maddesiyle 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin yeniden düzenlenen birinci fıkrasına,
C- 3. maddesiyle 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesine eklenen;
a- "Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir." biçimindeki ikinci fıkraya,
b- "Bu alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde iki ay içinde harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde izin alınması durumunda Kanunun 16 ncı maddesine göre ruhsat düzenlenir, izin alınamaması halinde müracaat reddedilir. Müracaat alanının bir kısmının bahse konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16 ncı maddesine göre müracaatta bulunulması halinde ruhsat düzenlenir. Aksi halde tüm müracaat alanı bu süre sonunda müracaatlara açık hale gelir." biçimindeki üçüncü fıkraya,
c- "Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder." biçimindeki beşinci fıkraya,
d- "Uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için herhangi bir izin alınmaz. Yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için gerekli izinlerin alınması zorunludur." biçimindeki altıncı fıkraya,
D- 3. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin onikinci fıkrasının "İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır." biçimindeki birinci cümlesine,
E- 3. maddesiyle düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin onyedinci fıkrasının, birinci cümlesinde yer alan "" yatırımcı kurum ya da kuruluşun"" ibaresi ile ikinci cümlesinde yer alan "" yatırımcı kuruluşun"" ibaresine,
F- 19. maddesiyle 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu"nun 16. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasına,
G- 19. maddesiyle 6831 sayılı Kanun"un üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen,
a- "Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için Büyükşehir mücavir alanlarında Büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir." biçimindeki dördüncü fıkraya,
b- "Maddenin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esaslar yönetmelikle düzenlenir." biçimindeki beşinci fıkraya,
yönelik iptal istemleri, 26.1.2012 günlü, E. 2010/85, K. 2012/13 sayılı kararla reddedildiğinden, bu tanım, fıkralar ve cümleye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 26.1.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
10.6.2010 günlü, 5995 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un:
A- 2. maddesiyle 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 3. maddesine eklenen "Muhammen Bedel: I. Grup (a) bendi madenler için mülk sahibinin izni alınarak verilen ruhsatlarda veya ruhsat süre uzatım işlemlerinde madenin cinsi, rezervi ve yeri dikkate alınarak ilgili il özel idaresi tarafından belirlenen bedeli." tanımının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 3. maddesiyle 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin yeniden düzenlenen birinci fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 3. maddesiyle 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesine eklenen;
a- "Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir." biçimindeki ikinci fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- "Bu alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde iki ay içinde harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde izin alınması durumunda Kanunun 16 ncı maddesine göre ruhsat düzenlenir, izin alınamaması halinde müracaat reddedilir. Müracaat alanının bir kısmının bahse konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16 ncı maddesine göre müracaatta bulunulması halinde ruhsat düzenlenir. Aksi halde tüm müracaat alanı bu süre sonunda müracaatlara açık hale gelir." biçimindeki üçüncü fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- "Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder." biçimindeki beşinci fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
d- "Uygulanan yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için herhangi bir izin alınmaz. Yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için gerekli izinlerin alınması zorunludur." biçimindeki altıncı fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D- 3. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin onikinci fıkrasının "İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır." biçimindeki birinci cümlesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
E- 3. maddesiyle düzenlenen 3213 sayılı Kanun"un 7. maddesinin onyedinci fıkrasının "Kurul, Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı kuruluşun Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Kurula katılır. Kurul, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine toplanır "" bölümünün Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
F- 19. maddesiyle 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu"nun 16. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
G- 19. maddesiyle 6831 sayılı Kanun"un 16. maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen,
a- "Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için Büyükşehir mücavir alanlarında Büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir." biçimindeki dördüncü fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- "Maddenin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esaslar yönetmelikle düzenlenir." biçimindeki beşinci fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
26.1.2012 gününde karar verildi.
Başkan Haşim KILIÇ |
Başkanvekili Serruh KALELİ |
Başkanvekili Alparslan ALTAN |
Üye Fulya KANTARCIOĞLU |
Üye Mehmet ERTEN |
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
Üye Zehra Ayla PERKTAŞ |
Üye Recep KÖMÜRCÜ |
Üye Burhan ÜSTÜN |
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Nuri NECİPOĞLU |
Üye Hicabi DURSUN |
Üye Celal Mümtaz AKINCI |
Üye Erdal TERCAN |