Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/320 Esas 2022/389 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/320
Karar No: 2022/389
Karar Tarihi: 26.05.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/320 Esas 2022/389 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/320 E.  ,  2022/389 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi


    Sanık ...’nın görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1, 51 ve 53. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve ertelemeye ilişkin... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.01.2007 tarihli ve 69-7 sayılı hükmün temyiz edilmeksizin 07.02.2007 tarihinde kesinleşmesinin ardından yürürlüğe giren 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun uyarınca dosya yeniden ele alınmış ve... Asliye Ceza Mahkemesince 08.07.2010 tarihli ve 69-7 sayılı ek kararla sanığın TCK’nın 265/1 ve 53 ile CMK'nın 231. maddeleri gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyayı bir kez daha ele alan ...Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2014 tarihli ve 94-345 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 28.06.2018 tarih ve 10946-10472 sayı ile;
    "..Yerel Mahkemece görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen 6 ay hapis cezasının TCK’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve sanık hakkında 3 yıl denetim süresi belirlenmesine ilişkin 24.01.2007 tarihli ve 69-7 sayılı karar temyiz edilmeksizin kesinleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığınca CMK’nın 231. maddesi yönünden değerlendirme yapılmasının talep edilmesi üzerine 08.07.2010 tarihli ek kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve 04.06.2014 tarihli ve 94-345 sayılı kararla da hükmün açıklanması karşısında bu kararlar infaza ilişkin ve itiraz kanun yoluna tabi olup, temyiz kabiliyeti olmadığından tebliğnameye aykırı olarak, sanık Velî Burak Başkaya’nın temyiz davası isteği hakkında bir karar vermeye yer olmadığına, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 98-101. maddeleri uyarınca 04.06.2014 tarih ve 94-345 sayılı karara karşı ancak itiraz yolu açık olup 5271 sayılı CMK'nın 264. maddesine göre de kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, itiraz konusunda mercii tarafından karar verilmek üzere dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine...." karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.04.2019 tarih ve 25009 sayı ile;
    "...1- ...Asliye Ceza Mahkemesinin 24.01.2007 gün ve 2006/69 E. 2007/7 K. sayılı ilamı ile sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen erteli hapis cezasının temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 562.maddesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin CMK’nın 231/5 maddesindeki 1 yıllık süresinin 2 yıla çıkartılması üzerine mahkemece dosyanın yeniden ele alınarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine karar verilip kararın kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde sanığın tekrar suç işlemesi nedeni ile duruşma açılarak sanık hakkındaki hüküm açıklanmış olup bahse konu mahkûmiyet kararının 5275 sayılı Kanun'un 98-101 maddeleri uyarınca infaza ilişkin olmayıp CMK’nın 223/1. maddesi uyarınca hüküm vasfını taşıyan mahkûmiyet hükmü niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.
    2- Dosyanın incelenmesinde; sanık hakkında ilk olarak verilen erteli hapis cezası temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden hapis cezasının ertelenmesine ilişkin karar CMUK’un 326/son. maddesi uyarınca sanık açısından kazanılmış hak teşkil ettiğinden bu kararın kesinleşmesinden sonra hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin yasal değişiklik sürecinde hükmün açıklanması neticesinde verilen 6 ay hapis cezasının ertelenmesine karar verilmemesi sureti ile CMUK’nun 326/son. maddesine aykırı davranılmıştır..." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 02.05.2019 tarih ve 4679-8117 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen ve 07.02.2007 tarihinde kesinleşen erteli mahkûmiyet hükmü ile ilgili olarak yapılan uyarlama yargılaması sonucunda kurulan hükmün hangi kanun yoluna tâbi olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ...Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.12.2005 tarih ve 725-726-354 sayı ile; sanık ... hakkında 05.11.2005 tarihinde işlendiği iddia edilen görevi yaptırmamak için direnme suçundan kamu davası açıldığı,
    ...Asliye Ceza Mahkemesince 24.01.2007 tarih ve 69-7 sayı ile; sanığın TCK’nın 265/1 ve 51. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeksizin 07.02.2007 tarihinde kesinleştiği,
    ...Asliye Ceza Mahkemesince 08.07.2010 tarih ve 69-7 sayı ile; ...3. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2010 tarihli ve 2010/57 sayılı yazısı ile; sanığın sabıka kaydında yer alan... Asliye Ceza Mahkemesince verilen erteli mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas olması sebebiyle hukuki yarar bulunduğu dikkate alınarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmediği hususunun sorulması üzerine 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesiyle yapılan değişiklikler gözetilmek suretiyle sanık hakkında TCK’nın 265/1 uyarınca verilen 6 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyetin açıklanmasının CMK’nın 231. maddesi gereğince geri bırakılmasına karar verildiği,
    ...Asliye Ceza Mahkemesince 04.06.2014 tarih ve 94-345 sayı ile; ... 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.03.2014 tarihli ve 709-905 sayılı kararı ile sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyanın yeniden ele alındığı ve sanığın TCK’nın 265/1 ve 53. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
    Söz konusu hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 28.06.2018 tarih ve 10946-10472 sayı ile; Yerel Mahkemece görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen 6 ay hapis cezasına, TCK’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin 24.01.2007 tarihli ve 69-7 sayılı hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra Cumhuriyet Savcılığınca CMK’nın 231. maddesi yönünden değerlendirme yapılmasının talep edilmesi üzerine 08.07.2010 tarihli ek kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve 04.06.2014 tarihli ve 94-345 sayılı karar ile hükmün açıklanması karşısında anılan kararların infaza ilişkin ve itiraz kanun yoluna tabi olup temyiz kabiliyeti bulunmadığından sanığın temyiz isteği hakkında karar verilmesine yer olmadığının ve dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Ceza Genel Kurulunun 17.05.2011 tarihli ve 66-96, 03.02.2009 tarihli ve 250-13, 24.01.2006 tarihli ve 136-3 ile 27.12.2005 tarihli ve 162-173 sayılı kararlarında açıklandığı üzere;
    Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, 765 sayılı TCK'nın 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı TCK'nın 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiş olup, anılan maddelerde iki önemli ilke vurgulanmaktadır. Bunlardan ilkine göre; ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdikleri andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar. “Geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesi denilen ikinci prensibe göre ise, failin lehine olan kanun geçmişe etkilidir. Dolayısıyla suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine olan kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır. Bazen sonradan yürürlüğe giren kanunun kendisi sonucu belirler ki, bu durumda yeni bir yargılama faaliyetine ihtiyaç bulunmaz. Kimi zaman da, sonradan yürürlüğe giren kanunun suçun unsurlarını değiştirmesi, suça etkili halleri yeniden düzenlemesi, ceza miktarlarını öncekinden farklı alt ve üst sınırlar arasında belirlemesi gibi nedenlerle, önceki suç bakımından doğurduğu sonucun bir mahkeme kararı ile saptanması gerekir. Bu durumda “mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması” veya kısaca “uyarlama yargılaması” denilen bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır. Her yargılama faaliyeti gibi bu da bir davanın varlığını gerektirir. Daha önce bu tür bir yargılamayı münhasıran düzenleyen kanun normu mevcut olmadığından, yerleşmiş yargısal uygulamalar doğrultusunda bu yargılama 1412 sayılı CMUK’un mahkûmiyet hükmünün yorumundan doğan tereddütün giderilmesi bakımından hâkimden karar istenmesi yöntemini düzenleyen 402. maddesine göre gerçekleştirilmekteydi. Ancak, 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 vd. maddelerinde uyarlama yargılamasını düzenleyen hükümler getirilmiştir.
    Bunlardan 5275 sayılı Kanun’un 98. maddesinde; “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” denilmiş, birden fazla hükümdeki cezaların toplanması için mahkemeden karar istenmesi 99. maddesinde düzenlenmiş, 101. maddesinde de bu kararların duruşma yapılmaksızın verileceği belirtilerek yetkili mahkemeler ve kanun yolu gösterilmiştir. Görüldüğü gibi 5275 sayılı Kanun'un 98 ilâ 101. maddeleri, herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi halinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel bir düzenlemeyi içermektedir.
    5252 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise;
    “(1) 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir.
    (2) Birinci fıkra hükmü, 01 Haziran 2005 tarihinden önce verilip de Yargıtay tarafından lehe olan hükümlerin uygulanması hususunda değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozularak mahkemesine gönderilen hükümler hakkında da uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
    5252 sayılı Kanun’un amacı 1. maddesinde, kapsamı ise 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Kanun’un amacı; 5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, kapsamı ise diğer kanunlarda 765 sayılı TCK'ya yapılan yollamalar, 5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılan hükümler ve 5237 sayılı TCK'nın uygulanması için diğer kanunlarda yapılan değişiklikler, bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne surette hüküm kurulacağı ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümlerdir. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, 5252 sayılı Kanun’un “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası;
    a) Sadece 1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinde ve
    b) Münhasıran, 5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümde bir değişiklik yargılaması yapılması gerektiğinde uygulanabilecektir.
    Sonradan yürürlüğe giren kanun nedeniyle mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılamasını düzenleyen bu iki farklı kanundan biri genel nitelikte, diğeri ise sınırlı uygulama alanına sahip özel nitelikte bir düzenlemeyi içermektedir. Bu durum, uyarlama yargılaması konusunda iki farklı kanunda iki ayrı düzenleme öngörülmesinin bilinçli bir tercihe dayandığını ortaya koymaktadır. Bu itibarla, sonradan yürürlüğe giren ve lehe hüküm içeren kanunun 5237 sayılı TCK olması ve mahkûmiyet hükmünün de 1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş olması halinde, uyarlama yargılaması özel düzenlemeyi içeren 5252 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen usule göre gerçekleştirilecek ve uyarlama yargılaması sonucunda verilen hüküm de temyiz kanun yoluna tâbi olacaktır. Bu iki şartın birlikte gerçekleşmediği hallerde ise uyarlama yargılaması 5252 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre değil, 5275 sayılı Kanun’un 98 ilâ 101. maddelerine göre yapılacak ve yargılama sonucunda verilen hüküm ise itiraz kanun yoluna tâbi olacaktır.
    Öte yandan Yerel Mahkemenin uyarlama yapmasına neden olan 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında;
    “Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmiş ve infaz edilmekte olan mahkûmiyet kararları hakkında, lehe kanun hükümleri, hükmü veren mahkemece 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ilâ 101 inci maddeleri dikkate alınmak ve dosya üzerinden incelenmek suretiyle belirlenir. Ancak, hükmün konusunun herhangi bir inceleme, araştırma, delil tartışması ve takdir hakkının kullanılmasını gerektirmesi halinde inceleme, duruşma açılmak suretiyle yapılabilir.” hükmüne yer verilmek suretiyle 5275 sayılı Kanun’a açıkça atıfta bulunulmuştur.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    07.02.2007 tarihinde kesinleşen görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen erteli mahkûmiyet hükmünün yeniden ele alınması sırasında CMK’nın 231. maddesinde 5728 sayılı Kanun’la değişiklik yapılması nedeniyle uyarlama yapılmış ve hükümde 5237 sayılı TCK hükümleri de değerlendirilerek uygulanmış ise de erteli hükmün 01.06.2005 tarihinden sonra kesinleşmiş olması ve 5728 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında açıkça 5275 sayılı Kanun’a atıfta bulunulması hususları birlikte değerlendirildiğinde; söz konusu uyarlama yargılaması sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanmasına ilişkin kararın 5275 sayılı Kanun’un 98 ilâ 101. maddelerinde belirlenen ilkelere tâbi bulunduğu ve söz konusu karara karşı başvurulacak kanun yolunun da aynı Kanun’un 101/3. fıkrası uyarınca itiraz olacağı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Ulaşılan sonuç karşısında, Yerel Mahkemece sanık hakkında 24.01.2007 tarih ve 69-7 sayı ile verilen hapis cezasının ertelenmesine dair kararın aleyhe değiştirmeme yasağına konu olup olmadığı hususunun itiraz mercisince değerlendirilmesi mümkün görüldüğünden, söz konusu itiraz konusu değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.05.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara