Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/792 Esas 2014/900 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2014/792
Karar No: 2014/900

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/792 Esas 2014/900 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 792

          KARAR NO   : 2014 / 900

          KARAR TR    :13.10.2014

ÖZET :  Davaya konu 273 parselde hissesi bulunan davacının bu hissesinin, 39661 Ada 2 Parsel ve 39662 Ada 1 Parsellere şuyulandırılması sonrasında, 50180 Ada 1 Parselde (eski 273) kalan gecekondu, müştemilat ve ağaçlar için ecrimisil ihbarnamesi gönderilmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığı iddiasına dayalı olarak açılan davanın, imar planı uygulamalarından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar       : İ.P.

Vekili              : Av. D. S.

Davalı            : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av. D.Ş.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davaya konu 50180 Ada 1 parsel sayılı taşınmazın öncesinde 273 parsel olduğunu, bu parselde davacının hissesinin bulunduğunu, 3194 sayılı Kanunun 18. Maddesi uyarınca yapılan parselizasyon çalışmaları sırasında bu hissenin 39661 Ada 2 Parsel ve 39662 Ada 1 Parsele şüyulandırıldığını, davacıya ait ağaç ve eklentilerin ise 50180 Ada 1 Parsel üzerinde kaldığını, ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığınca davacıya ecrimisil ihbarnamesinin gönderildiğini, adı geçen ihbarnamede dava konusu parselde bulunan gecekondunun davalı Belediye Başkanlığı’na ait araziyi işgal etmesi nedeni ile ecrimisil ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, esasen bahsi geçen gecekondu’nun ve ağaçların davacılara ait olduğunu ve imar uygulaması neticesinde 50180 Ada, 1 parselde kaldığını, bu şekilde davacıların arazisine kamulaştırmasız el atıldığını, keza 3194 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri ilgili parsel sahibince yapı malikine ödenmedikçe ya da başkaca türlü bir anlaşmaya varılmadıkça veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapılan eksi sahiplerince kullanılmasına engel olunamayacağının açıkça düzenlendiğini, yine bu maddedeki yapıların Belediye Başkanlığı tarafından kamulaştırılmadıkça yıkılamayacağının belirtildiğini, hal böyle iken söz konusu ihbarname ile davacıların 50180 Ada 1 parsel üzerinde kalan yapıları kullanmasına engel olunmak sureti ile davacıların taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığını, söz konusu yapılarla ilgili bir kamulaştırma işlemi olmadığını, yapıların kaçak olduğuna dair de bir karar bulunmadığını, keza taşınmazlarla ilgili alınan yıkım kararından Mamak Belediye Başkanlığı’nın kararı ile vazgeçildiğini, bu nedenlerle davacıların dava konusu taşınmazları kullanamayarak zarara uğratıldıklarını belirterek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL  tazminatın davalı taraftan alınarak davacıya verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekilinin mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde özetle;  davaya konu işlemin idari işlem olması nedeni ile davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu alanın Mamak Belediye Başkanlığı’nın yetki alanına girmesi, dava konusu alanın Mamak Belediye Başkanlığı Encümeni’nin 24.09.2009 gün ve 1206/1302 sayılı kararı ile Güneydoğu Ankara Kentsel Gelişme Alanı 1. Etap Parselasyon Planı Tadilatı kapsamında kalması nedenleri ile davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, davada fiili el atmanın şartlarının gerçekleşmediğini, davaya konu gecekondunun kaçak yapı niteliğinde olması nedeni ile ecrimisil talebinin hukuka uygun olduğunu, davacının kamulaştırma kapsamında bulunmadığını, imar planının hazırlanmasından itibaren 5 yıllık yasal süre henüz geçmediğinden davacının dava açma hakkının bulunmadığını, bu nedenlerle davanın görev yönünden, husumetten ve esas yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi : 22.1.2014 gün ve E: 2013/362, K: 2014/22 sayı ile, yapılan yargılamaya, toplanan delillere, taraf vekillerinin karşılıklı beyanlarına ve tüm dosya kapsamına göre, mahkemeleri dosyası ile Ankara 26 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/559 Esas sayılı dosyasında açılan davanın bu davaya konu taşınmaza kamulaştırmasız el atılması ile ilgili olduğu görülmekle, aralarındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle Ankara 26 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/559 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.

ANKARA 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ  : 3.4.2014 gün ve E: 2013/559 sayı ile, Mamak İlçesi, Üreğil Mahallesi sınırları içerisinde bulunan 50180 ada 1 parselde kain taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların bedelinin tespiti ve idareye aidiyetine karar verilmesi istemiyle davacı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilince davalı İ. P.’ya karşı açılan davada, davanın niteliği gereği fiili el atma gerçekleştiği kanaatine varılarak, asıl davacı vekilinin birleşen dosya için yargı yolu itirazı yerinde görülmediğinden reddine, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmasında muhtariyetine karar vermiştir.

Davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı"na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Uygulama ve öğreti"de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı; bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8"inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13"üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem";  bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; diğer taraftan, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. maddesinde; belediye mallarına karşı suç işleyenlerin, Devlet malına karşı suç işlemiş sayılacağı; 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümlerinin belediye taşınmazları hakkında da uygulanacağı; 2886 sayılı Yasanın 75. maddesinde ise; devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine fuzuli şagilden, bu Kanunun 9"uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle takdir ve tespit edilecek ecrimisil isteneceği, ecrimisilin talep edilebilmesi için Hâzinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmediği ve fuzuli şagilin kusurunun aranmayacağı hükmüne yer verildiği; olayda, ecrimisil istenilmesine ilişkin işlemin, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak tek yanlı irade açıklamasıyla tesis ettiği idari bir işlemin olduğu, idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin de, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12 ve 13"üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri anılan yasa hükümlerinin gereği olduğundan, davanın tazminat istemine ilişkin olarak açılan ve görev uyuşmazlığı çıkarılması istenilen kısmında İdari Yargının görevli olduğu, bu nedenle davanın ecrimisil ihbarnamesi nedeniyle davacıya ait gecekondu, eklenti ve ağaçların kullanımının engellendiği iddiasıyla fiili el atmaya dayalı olarak 10.000,00 TL. tazminat istemiyle açılan kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa"nın 10"uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, durumun anılan Mahkemeye bildirilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 13.10.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı"nca, davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı açısından, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden, 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının 273 parsel sayılı taşınmazdaki hissesinin, 39662 Ada, 1 ve 39661 Ada 2 parsellere şüyulandırılması ve davacının 50180 Ada 1 parsel üzerinde kalan taşınmazlarına yönelik olarak davalı Belediye Başkanlığı tarafından ecrimisil ihbarnamesi gönderilmek sureti ile kullanmalarına engel olunduğu ve bu şekilde taşınmazlara kamulaştırılmasız el atıldığı iddiasına dayalı olarak açılan 10.000,00 TL istemli tazminat davasıdır.

3194 sayılı İmar kanununun “ Amaç” başlığını taşıyan 1. Maddesinde; Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

      c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.    

     Arazi ve arsa düzenlemesine ilişkin 18. maddesinde; “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re"sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik fıkra: 03/12/2003 - 5006 S.K./1. md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez.

Bu düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenleme ortaklık payı alınanlarından, bu düzenleme sebebiyle ayrıca değerlendirme resmi alınmaz.

Üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde, şüyulanma sadece zemine ait olup, şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır.

Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülemeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.

Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz.

Düzenlenmiş arsalarda bulunan yapılara, ilgili parsel sahiplerinin muvafakatleri olmadığı veya plan ve mevzuat hükümlerine göre mahzur bulunduğu takdirde, küçük ölçüdeki zaruri tamirler dışında ilave, değişiklik ve esaslı tamir izni verilemez. Düzenlemeye tabi tutulması gerektiği halde, bu madde hükümlerinin tatbiki mümkün olmayan hallerde imar planı ve yönetmelik hükümlerine göre müstakil inşaata elverişli olan kadastral parsellere plana göre inşaat ruhsatı verilebilir.

Bu maddenin tatbikinde belediye veya valilik, ödeyecekleri kamulaştırma bedeli yerine ilgililerin muvafakati halinde kamulaştırılması gereken yerlerine karşılık, plan ve mevzuat hükümlerine göre yapı yapılması mümkün olan belediye veya valiliğe ait sahalardan yer verebilirler.

Veraset yolu ile intikal eden, bu Kanun hükümlerine göre şüyulandırılan Kat Mülkiyeti Kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz.”

Parselasyon planlarının hazırlanmasına ve tescile dair 19. Maddesinde; “ İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir. Tashih edilecek planlar hakkında da bu hüküm uygulanır.

Kesinleşen parselasyon planları tescil edilmek üzere tapu dairesine gönderilir. Bu daireler ilgililerin muvafakati aranmaksızın, sicilleri planlara göre re"sen tanzim ve tesis ederler.

Bir parsel üzerinde birden fazla bina ve tesislerin yapımı gerektiğinde (Kooperatif evleri, siteler, toplu konut inşaatı gibi) imar parselasyon planları ifraza gerek kalmadan bu ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenlenir veya değiştirilir ve burada, talep halinde, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri uygulanır.” denilmektedir.

            Yukarıda yer alan 3194 sayılı İmar Kanununun 18. Maddesindeki düzenlemeye baktığımızda imar uygulamaları ile oluşan parsel sahibine karşı yapı sahibini koruma altına almıştır. Davalı idare, malik olduğu taşınmazlar yönünden el atmanın önlenmesi ve tazminat yönünden genel hükümler çerçevesinde adli yargıda dava açabileceği gibi özel yasalarda  belirtildiği şekilde de tazminat talebinde bulunabilir.

2886 sayılı  Devlet İhale Kanununun “ Ecrimisil ve tahliye başlıklı 75. Maddesinde; 

“ Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz* malların, gerçek ve tüzelkişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek** ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.

(Ek cümle: 23/07/2010-6009 S.K/24.md.) Ecrimisile itiraz edilmemesi halinde yüzde yirmi, peşin ödenmesi halinde ise ayrıca yüzde onbeş indirim uygulanır. Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur…” şeklindeki düzenleme ile Hazineye ait taşınmazlardaki fuzuli şagillerden alınacak ecrimisil ve tahliyeye ilişkin usul açıklanmıştır.

            Olayda, davalı idare 2886 sayılı Yasa uyarınca ecrimisil ihbarnamesi göndermek suretiyle, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye karşı ecrimisil talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine davacı tarafından 3194 sayılı İmar Kanunun 18. maddesi uygulaması sonucu, tapulu taşınmazı üzerinde bulunan taşınmazın Belediyeye ait parsel üzerinde kalması sonrası adına gönderilen ecrimisil talebi nedeniyle uğramış olduğu zararın tazmini talep edildiğinden; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar uygulaması nedeniyle davacıya ait olan bina, eklenti ve ağaçların davalı idare adına kayıtlı taşınmaz üzerinde kalması ve sonrasında 2886 sayılı Yasa uyarınca ecrimisil istenilmesi nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak tek yanlı irade açıklamasıyla tesis ettiği idari işlemden doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı” nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezlinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “ Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 26.Asliye Hukuk Mahkemesinin 3.4.2014 gün ve E: 2013/559 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 13.10.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

Hemen Ara