Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/421 Esas 2022/402 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/421
Karar No: 2022/402
Karar Tarihi: 02.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/421 Esas 2022/402 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/421 E.  ,  2022/402 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Daires: 1. Ceza Dairesi


    Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık ...’nın TCK’nın 82/1-b, 62/1, 53/1-2-3, 63/1 ve 54/1. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2014 tarihli ve 186-348 sayılı, ceza miktarı yönünden resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.01.2018 tarih ve 5290-93 sayı ile;“...a) Maktulün cesedi üzerinde ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ölü muayene tutanağında ‘Maktulün kesin ölüm sebebi; kafatasına aldığı darbeye bağlı olarak oluşan şuur bulanıklığı, beyin kanaması (?) Esas ölüm nedeni olarak da muhtemelen suda boğulma olduğu, ... klasik otopsi işlemine ihtiyaç olmadığı’ şeklinde net olmayan ve çelişkili ifadelere yer verilerek ve gerektiği hâlde klasik otopsi işlemi yapılmayarak kesin ölüm nedeninin tereddütsüz bir biçimde ortaya konulamaması karşısında; canavarca his saiki ve eziyet çektirme ile insan öldürme suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı tespit edilemediğinden, sanığın TCK’nın 81. maddesi gereğince cezalandırılması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK'nın 82/1-b maddesi gereğince hüküm kurularak fazla ceza tayini,
    b) Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,” nedenleriyle bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,Daire Üyesi .; “...Sanık ...’ın öldürme eylemini tahrik altında gerçekleştirdiği görüşünde olduğumdan, bu olayda tahrik bulunmadığı görüşünde olan sayın çoğunluğa katılmıyorum.” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.Bozmaya uyan ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.05.2018 tarih ve 149-245 sayı ile; sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 81/1, 62/1, 53/1-2-3, 63/1 ve 54/1. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye hükmolunmuştur.Ceza miktarı yönünden resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.02.2019 tarih ve 5651-1182 sayı ile onanmasına karar verilmiş,Daire . ve Üye .; “...Kişiye sövüldüğünde tahrik oluşurken o kişinin annesi ile aleni bir şekilde cinsel ilişkide bulunup bu hareketlere sırnaşıkça devam etmek de tahrik oluşturur. Bu nedenlerle sanık ...’ın, öldürme eylemini tahrik altında gerçekleştirdiği görüşünde olduğumuzdan, bu olayda tahrik bulunmadığı görüşünde olan sayın çoğunluğa katılmıyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 26.05.2019 tarih ve 82212 sayı ile;“...Suç niteliği ve sübutu kabul edilen eylem yönünden sanık lehine asgari oranda tahrik indirimi uygulanması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.06.2019 tarih, 2370-3410 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıklar . ve ...hakkında nitelikli kasten öldürme ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarına azmettirmeden kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup inceleme itirazın kapsamına göre sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya içeriğinden;15.06.2013 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağında; aynı gün saat 10.00 sıralarında Komutanlığa müracaat eden ...’ın, . köyünde bir çiftlikte çalışan abisi ...’dan haber alamadığını, çiftliğe gittiğinde abisini bulamadığını, abisinin kaldığı binanın camlarının kırılmış olduğunu, etrafta kan lekeleri bulunduğunu, abisinin bir kadınla ilişkisinin olduğunu, bu kadının oğulları... ve İbrahim’in namus davası güderek abisinin başına bir ... açmış olabileceklerini bildirmesi üzerine sanık ...’nın telefonla arandığı ve ... hakkında bilgi sahibi olup olmadığının sorulduğu, sanığın ...’ı dövdüğünü ve .çöplüğüne attığını söylemesi üzerine derhâl çöp dökme alanına gidildiği, maktul ile ilgili araştırmalar yapılırken ... isimli şahsın jandarmayı arayarak çay boyunda bir erkek cesedi bulunduğunu bildirmesi üzerine bu kez Dereboyu mevkisine gidildiği ve su içerisinde çıplak bir erkek cesedinin bulunduğunun bildirildiği,15.06.2013 tarihli olay yeri inceleme raporunda; “Olay yerinin Karabiga beldesine 1 km mesafede bulunan . savaş alanı olarak tabir edilen yer olduğu, maktulün sulama kanalı olarak kullanılan kanal içerisinde kafası kuzeydoğu, ayaklarının güneybatı istikametinde sırt üstü vaziyette su içerisinde yattığı tespit edildi, kanalın hemen yanında bulunan stabilize yol üzerinde 10x10 cm ebadında kan lekesi, bu lekenin 340 cm güneybatısında 5x10 cm ebadında kan lekesinin olduğu, bu lekelerden svap kiti ile numune alınarak muhafaza altına alındı, yolun üstünde bulunan otlarda kan lekelerinin olduğu görüldü, 10x10 cm’lik kan lekesi ile ceset arasının 550 cm olduğu, yamaç kenarı ile ceset arası mesafenin 390 cm olduğu tespit edildi, ölü muayenesi için ... Devlet hastanesi morguna kaldırıldı. Olayın meydana geldiği yer olarak beyan edilen hayvan çiftliğinde yapılan araştırmalarda yapı giriş kapısı önünde kan lekesi tespit edilerek svap kiti ile numune alınarak muhafaza altına alındı, yapı giriş kapısı önünde 1 adet sopa üzerinde kan lekesi olduğu değerlendirilen lekeler görülerek sopa tarafımızdan muhafaza allına alındı, yatak odası olarak kullanılan oda içerisine girildiğinde pencere camının kırılmış olduğu görüldü, yerde bulunan battaniye üzerinde kan lekesi görülerek battaniye muhafaza altına alındı, hayvan çiftliği giriş kapısı önünde toprak zeminde sürtünme izlerinin bulunduğu görülerek tespit edildi. Şüpheli ...'nın beyanından maktulü kendisine ait plakasız kırmızı renkli motosikletin arkasına bağlayıp sürükleyerek su kanalına kadar götürdüğünü beyan ettiği, bahse konu motosiklet üzerinde yapılan incelemede herhangi bir kan lekesi ve bulguya rastlanılmaması üzerine incelemeye son verildi.” tespitlerine yer verildiği, 15.06.2013 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; “Saat 13.00 sıralarında ... İlçe Jandarma Komutanlığından yapılan telefon aramasında ... ilçesi, . beldesinde kasten öldürme olayı olduğunun bildirildiği, telefon aramasını müteakip erkek şahsın ölü olarak bulunduğu . beldesine, ... İlçe Jandarma Komutanlığına ait araçla gidilerek incelemenin yapıldığı, olay yerinde yapılan incelemede olay yerinin Karabiga beldesi girişindeki Granikos savaş alanı olduğu ve ... İlçe Jandarma Komutanlığı olay yeri inceleme ekiplerine olay yerinde gerekli incelemeleri yapmaları için talimat verildi. Olay yerinde ölünün .Çayı kenarında sırtüstü vaziyette olduğu görüldü. Ölü, üzerinde muayene yapılması amacıyla ... Devlet Hastanesine getirildi, ceset mermer taş üzerine alındı. Cesedin haricen gözle yapılan muayenesinde ölenin 45-50 yaşlarında, sarı siyah karışımı beyazlanmış saçlı, hafif sakallı, 170 cm boylarında, 75-80 kg ağırlığında sünnetli, kahverengi, siyah gözlü bir erkek cesedi olduğu tespit edildi. Ceset üzerinde sadece kahverengi bir külot çıktığı görüldü, cesedin üzerinden değerli bir eşya çıkmadı. (...) Ölünün tüm vücut bölgesinde yapılan muayenesinde; baş bölgesinde darp izi bulunduğu, bunun dışında sürtünmeye bağlı izlerin bulunduğu, herhangi kırık ve çıkığa, ateşli silah giriş ve çıkış deliğine, kesici ve delici alet yarasına rastlanılmadı. Doktor bilirkişiden soruldu; ‘Ölenin vücudunda ölüm katılığı ve ölü morlukları oluşmaya başlamıştır, ölü katılığının oluşmaya başladığı, bu morlukların yer yer vücudun çeşitli kısımlarında çoğunlukla sırtta oluşmuştur. Ölümün yaklaşık 24 saate yakın bir sürede gerçekleşmiş olduğunu tespit ettim, kesin ölüm sebebini tam olarak tespit ettim. Kesin ölüm sebebi: kafatasına aldığı darbeye bağlı olarak oluşan şuur bulanıklığı, beyin kanaması (?). Esas ölüm nedeni olarak da muhtemelen suda boğulma olduğunu tespit ettim. Bunun için klasik otopsi işlemine ihtiyaç yoktur.’ dedi. Yapılan muayenede, ... isimli erkek şahsın kafatasına aldığı darbeye bağlı olarak oluşan şuur bulanıklığı, beyin kanaması (?) esas ölüm nedeni olarak da muhtemelen suda boğulma olduğu, kesin ölüm sebebinin bu olduğu tespit edilmiş olduğu klasik otopsi işlemine gerek olmadığı, anlaşılmış olmakla, ... ilçe Jandarma Komutanlığı görevlilerine olayın soruşturulması için gerekli talimatlar verilerek sarf kararın adliyede hazırlanmak üzere ölü muayene işlemine son verildi.” ibaresine yer verildiği,Sanık ... hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinin 25.04.2006 tarihli ... Kurulu raporunda; 1 aylık asker olduğu, IQ testine rezistans dolayısıyla test sonucunun alınamadığı, sorulara genellikle "Bilmiyorum." şeklinde cevap verdiği, komutanların kendisine “Sen ot yol, selam verme” dediklerini ifade ettiği, renkleri ve parayı tanıdığı ancak para hesabı yapamadığı, refakatçisinden öğrenildiğine göre, kışlada hastaya hiçbir ... verilmediği, diğer askerler tarafından “Saf” diye nitelendirildiği, kimseyle pek konuşmadığının belirtildiği, yapılan muayenesinde çevresine ilgisi orta, mizaç çocuksu, sosyabilitesi sınırlı, dikkat ve bellek azalmış, davranışlarında psikomotor retardasyon olduğu zeka geriliği tanısıyla askerliğe elverişli olmadığına oy birliğiyle karar verildiği,
    Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 28.03.2014 tarihli raporda; “...Sanık ...’nın Kurulumuzca 07.03.2014 tarihinde yapılan muayenesi sonucunda elde edilen bilgi ve bulguların yorumlanmasından; cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zekâ geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde sanığın mezkûr suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanmadığı, bu duruma göre ...’nın 14.06.2013 tarihinde sanığı bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.” açıklamasına yer verildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 2013/1509 numarasıyla yürütülen soruşturma sonunda 09.07.2013 tarih ve 813 sayı ile; “13.06.2013 tarihinde saat 00.30 sıralarında... köyünde şüpheli ... isimli şahsın ...'nın evine zorla girerek ... Münire'ye cinsel saldırıda bulunduğu ihbarının yapılması üzerine İlçe Jandarmaya bağlı ekiplerin olay yerine gittiği, evin bahçesinde şüphelinin, müştekinin çocukları tarafından yakalandığının görüldüğü, ilk etapta müştekinin şikâyetçi olduğunu ifade etmesi nedeniyle müşteki ile şüphelinin karakola getirildikleri, karakolda alınan ifadelerinde ... Münire'nin ... ile yaklaşık beş aydan beri gönül ilişkisi kurduğunu, iki ay kadar önce beraber ...'a kaçtıklarını, bir gün sonra tekrar ...'ya geldiklerini, ...'in evin bahçesine zorla girmediğini, kendi rızasıyla ve isteği doğrultusunda geldiğini, iki aydan beri sürekli olarak ... ile bu şekilde evin bahçesinde buluştuklarını ve bu buluşmalarda ... ile cinsel ilişkiye girdiklerini, oğlu ...'nın kendilerini bu şekilde yakalaması nedeniyle korkarak ilk etapta şüphelinin zorla girdiğini ve kendisine saldırdığını söylediği, karakola gelince işin gerçeğinin bu şekilde olduğunu beyan ettiği, şüphelinin alınan ifadesinde ... Münire'nin beyanlarını doğrular şekilde ifade verdiğinin anlaşıldığı, yapılan tüm soruşturma neticesinde olayda müştekinin açık rızasının bulunması nedeniyle ve kendi isteğiyle şüpheliyi evinin bahçesine çağırdığı ve burada rıza ile ilişkiye girdiğini ifade etmiş olmasından ötürü şüphelinin üzerine atılı bulunan suçların unsurlarının meydana gelmediği anlaşıldığından, CMK’nın 172/1 ve 173. maddeleri gereğince kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına,” karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “... benim öz oğlum olur. Ben kendisinin ... ile görüştüğünü daha önceden duymuştum. Bundan yaklaşık 1,5 ay kadar önce ...benim yanıma geldi. Bana ‘Oğlun ... benim annemle görüşüyor, ona söyle bir daha annemle görüşmesin, yoksa kötü olur.’ diye söyledi. Ben de bunu duyunca oğlum ...'ın... köyünde bulunan evine gittim. Kendisine evli olduğunu, çocuklarının bulunduğunu, yaptığının yanlış olduğunu söyledim ve kendisini orada dövdüm. Bir daha ... ile görüşmemesini kendisine söyledim ama kendisi beni dinlememiş. ... ile görüşmeye devam etmiş ve sonra da bu olay meydana geldi. Ben ... .'nin oğlum ...'ı kullanmakta olduğu cep telefonunu defalarca aradığına şahit oldum. Aynı şekilde... köyünde aza olarak görev yapan ... ., . ve köy muhtarı ... .telefonla oğlumu aradığına şahittirler. Ben oğlum ...'ın sadece ... tarafından öldürüldüğüne inanmıyorum. Muhtemelen akli dengesi yerinde olmadığından kardeşleri ve annesi kendisini azmettirip oğlumu öldürmüş olduklarını düşünmekteyim. Bu nedenle hem ...'dan, hem kardeşlerinden, hem de annesinden şikâyetçiyim, cezalandırılmalarını istiyorum.”,Mahkemede; “Şikâyetçiyim, davaya katılmak istiyorum. Maktul ile bayan arasında ilişki vardı, ben olayı görmedim, gelinim Hatice'den duydum. Sanık ... kesinlikle yalnız başına bu işi gerçekleştiremez, sanıkların hepsi olayı gerçekleştirmiştir. .olaydan sonra kahveye gidip oğlumu 10 kişi ile öldürdüğünü söylemiş.”,Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “... benim abim olur. Ben kendisinin... köyünde bulunan ... ile gönül ilişkisi yaşadığını biliyorum. Abim öldürülmeden iki gün kadar önce ...'nın evinin bahçesinde çocukları tarafından yakalanmış. Orada duyduğum kadarıyla kendisini dövmüşler. Daha sonra olay karakola intikal etmiş. Karakolda kimse şikâyetçi olmadığından, abimi ve karşı tarafları salıvermişler. Ben, ...'nın tek başına bu olayı gerçekleştirebileceğini düşünmüyorum. Muhtemelen abileri İbrahim ile ...'ın veya amcası ...'ın kendisine bu şekilde akıl verdiğini, onu azmettirdiklerini düşünüyorum. Abim ...'ın bu bayanla gönül ilişkisi yaşadığını bundan yaklaşık 3 ay kadar önce ...'a beraber kaçtıkları vakit öğrendim. 3 aylık zaman diliminde aralarında herhangi bir kavga olayına şahit olmadım ama abim ..., ...'nın evinin bahçesinde yakalandığında ...'ın oğulları ve amcaları ... Arpa abimi iple bağlamışlar. ... abim için yeğenlerine ‘Tutun şunu keseyim.’ dediğini öğrendim. Abimin cep telefonu bulunmamaktadır. Olayın olduğu günün öncesinde ... .'nin oğullarının annelerine onu ara, nerede olduğunu öğren diye abimin adresini öğrendiklerini duydum. Abimin adresini şüpheliler bilmiyorlardı. Olay gününden önce öğrenerek...'ı o eve abimi öldürmesi için gönderdiklerini düşünüyorum. Abimin öldürülmesiyle ilgili hem ...’dan hem de onu azmettiren abileriyle, amcasından davacı ve şikâyetçiyim.”,Mahkemede; “Maktul benim abim olur. . ... lakaplı ... . beni arayarak abimin çiftliğinin camlarının kırık olduğunu, abimin nerede olduğunu bilmediğini, telefonun cevap vermediğini söyledi, ben de bunun üzerine kayıp ihbarında bulundum. Aynı gün içerisinde ... beni tekrar arayarak...'ı aradığını ve...'ın da kendisine ‘10 kişi ile gelip ...'i çöplüğe attık.’ şeklinde beyanda bulunduğunu, bana söyledi. Zaten aynı gün abimin .'da ölü bulunduğunu öğrendim. Bu olayda tüm sanıkların hatta amcaları ... 'nın parmağı olduğunu düşünüyorum, bu işi tek başına yapamaz. ... bana telefonda...'ın kendisine abimi 10 kişi ile alıp dere kenarına attıklarını söylediğini iletti. Şikâyetçiyim, davaya katılmak isterim.”,
    Katılan ...Mahkemede; “Olaydan önce babam ile sanıkların annesi anlaşarak kaçmışlardı, zorla kaçırma söz konusu değildir. Böyle bir şey olsaydı şikâyet ederlerdi. Olaydan sonra babam ile sanıkların annesinin kol kola gezdiklerini gördüm. Babam ile sanıkların annesi ...'a kaçtıktan sonra ... ile sanıkların halaları benim evimi bastılar, İbrahim de beni tehdit etti, daha sonra ben ...'a gittim, babamın sanıkların annesinin evinde yakalanması olayını bilmiyorum, olay günü de ...'da idim. Olaydan sonra bana haber verildi. Olayın nasıl olduğunu görmedim. .bu olayı tek başına gerçekleştiremez, olayın içinde sanıkların hepsi ve annesi de vardır, hepsinden şikâyetçiyiz, davaya katılmak istiyoruz. . ile babamın arası iyiydi, dediğim gibi babam ile sanıkların annesi kendi istekleri ile kaçmışlardır. Babamı işkenceyle öldürmüşlerdir, ağır şekilde cezalandırılsınlar.”, Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben . beldesinde ikamet ederim. Yine ikametimin yanında bulunan ekmek fırınını işletirim ve geçimimi buradan sağlarım. 15.06.2013 tarihinde saat 12.30 sıralarında Karabiga beldesinde bulunan kanal boyu diye bilinen mevkide kendime ait av köpeğimi gezdirmeye çıkmıştım. O esnada suyun içinde kanalda makete benzer bir şey gördüm. Merak ederek dere kenarına kadar indim. Gördüğüm nesnenin bıyıklı erkek cesedi olduğunu gördüm. Hemen yukarıya çıktım. Çıkarken de yukarıda kan izlerini gördüm. Görmüş olduğum cesedin üzerinde sadece 1 adet mavili külot vardı. Bu külot da ayak bileklerine kadar sarkmış hâldeydi. Hemen .'da bulunan jandarmayı aradım. Bir süre sonra yanıma geldiler ve olayı sordular. Ben de yukarıda anlattığım olayın aynısını onlara söyledim.”,Tanık ... şüpheli sıfatıyla Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben... köyünde ikamet ederim. Eşim olan . bundan yaklaşık 5 yıl önce vefat etti. Bu tarihten sonra... köyünden tanıdığım aynı zamanda amcamın oğlu da olan ... beni rahatsız etmeye başladı. Ben ilk başlarda kendisini istemediğimi, kendisiyle beraber olmak ve görüşmek istemediğimi her defasında belirttiğim hâlde ... sürekli olarak ısrarda bulunuyordu. Ben de bir süre sonra ısrarlarına dayanamayarak kendisiyle görüşmeye başladım ve aramızda bir gönül ilişkisi başladı. Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce ... ile beraber ...’a kendi rızamla gittim. Orada bir gün kadar kaldım. Ertesi gün ...’ya geri döndüm. ...'da ...'ın çalışmakta olduğu Karabiga beldesindeki çiftlik evinde de bir gün kaldık. Daha sonra yanımıza kız kardeşim ., oğlum İbrahim ve eniştem ... üçü beraber gelerek beni alıp eve getirdiler. Ben eve geldikten sonra oğullarım bana herhangi bir kötü muamelede bulunmadılar. Daha sonra ... sürekli olarak gerek ev telefonumuzu arayarak gerekse de evimize gelerek benimle görüşüyordu. ... 13.06.2013 tarihinde gece saat 00.30 sıralarında evimizin bahçesine gelmişti. Kendisi beni yere yatırdı. Benimle beraber olmak istediğini, ilişkiye girmek istediğini söyledi. Tam bu esnada oğlum... bizi bu hâlde yakaladı. ... daha önceden de bu şekilde evimizin bahçesine geliyordu. Ben kendisiyle rızamla görüşüyordum. ., ...'i tuttu. Bu esnada gürültüye evde bulunan oğlum İbrahim de çıktı. İbrahim jandarmayı arayıp ...'dan şikâyetçi oldu. Ben çocuklarımdan korktuğumdan ...'ın evimize rızam dışında geldiğini söylemiştim ama gerçekte kendisi benim rızamla, isteğimle evin bahçesine geliyordu ve ben kendisiyle bu şekilde görüşüyordum. Karakola gidince ben ...'dan şikâyetçi olmadığımı ifade ettim. İfadelerimiz alındıktan sonra karakoldan bizi serbest bıraktılar. 14.06.2013 tarihinde saat sabah 10.00 sıralarında evimizin telefonunu ... aradı. İlk aradığında oğlum İbrahim telefonu açtı fakat ... kendisine herhangi bir cevap vermedi. Daha sonra İbrahim bana ‘Anne telefonu sen aç, sor bakalım neredeymiş.’ dedi. Ben telefonu açtığımda ... olduğunu anladım. Kendisine ‘Neredesin?’ diye sorunca bana köy kahvehanesinde olduğunu söyledi. Daha sonra telefonu kapattım. Oğlum İbrahim'e ‘Kahvedeymiş.’ diye söyledim. İ. evden çıktı. ‘Gideyim de kendisiyle konuşayım, bir daha evimizi arayıp bizi rahatsız etmesin.’ dedi. Bir süre sonra eve geri geldi. Kahvede olmadığını söyledi. Aynı günün akşamı ben oğlum İbrahim ve yeğenim ... ile beraber evimizde oturuyorduk. Cihan ile İbrahim bilgisayar karşısında oyun oynuyordu. Ben de o esnada uyuyordum. Bir ara...'ın eve gelmesiyle uyandım. O esnada İbrahim ve .' a ‘... bugün yine anneni aradı.’ diye söylediler. . da bunun üzerine apar topar evden çıktı. Çıkarken de ben kendisine nereye gittiğini sordum. Kendisi bana kahveye gideceğini söyledi. Ben de geç kalmamasını söyledim. Daha sonra tekrar yatağıma geçip uyudum. Ertesi gün saat 12.00 sıralarında komşularımdan ...'ın öldüğünü öğrendim. Aynı günün sabahı saat 07.00 sıralarında uyandığımda... evde yatıyordu. 07.30 sıralarında ...'nin hayvanlarına bakmak için evden çıktı. Gece saat kaçta eve geldiğini de bilmiyorum. Ne ben, ne de diğer oğlum ., .'ı, ...'i öldürmesi için azmettirmedik. Ben ...'i seviyordum. Kesinlikle ölmesini istemiyordum. .'ın da böyle bir şey yapacağını tahmin etmezdim. .'ın beyninde tümör vardır. Kendisi zihinsel olarak birazcık zayıftır. Kendisini zaman zaman unutur. Ne yaptığını, nereye gitmesi gerektiğini bazı zamanlar bilemez. Üzerime atılı bulunan suçlamayı kabul etmiyorum.”,Mahkemede; “Maktul kocamın has dayısıdır. Kendisi evli olmasına rağmen benimle evleneceğini söylüyordu. Olaydan önce maktul ile ...'a gitmiştik, daha sonra döndük, bir gün ...'daki evde kaldık, sonra İbrahim ve eniştem gelerek beni oradan aldılar, evime döndüm. Yine olaydan iki gün önce gece geç saatlerde maktul benim evimin bahçesinde konuşurken oğlum... bizi yakaladı, abisine haber verdi, jandarma çağrıldı, ben şikâyetçi olmadım, maktul bu şekilde beni sürekli telefonla arayıp buluşmak istiyordu ve geceleri evimin bahçesinde buluşuyorduk. Olay günü gündüz evde oğlum İbrahim vardı, birkaç kez cevapsız telefonlar arandı, en son telefona ben baktım. Maktuldü, maktul bana görüşmek için geleceğini söylüyordu, ben de ‘Gelme.’ dedim, ben maktule nerede olduğunu sordum, ancak maktul nerede olduğunu söylemedi, bu şekilde aramızda görüşme oldu, sonra İbrahim kahvedeymiş deyip evden çıktı ve kendisi ile konuşacağını söyledi, daha sonra İbrahim eve geldi. Kahvede olmadığını söyledi, akşam saatlerinde ben, oğlum İbrahim ve ... vardı, oğlum... koyundan gelmişti. . ve .n...'a ‘... bugün yine anneni aradı.’ dediler. . hızlı bir şekilde evden kahveye gidiyorum diye ayrıldı, daha sonra İbrahim'i amcası olan .'ın babası ... çay içmeye çağırdı, . ile İbrahim amcasının yanına gittiler, kısa bir süre sonra İbrahim ve Cihan geldiler. Bilgisayar başına geçtiler, sonra ben uyudum, bir ara... geldi ve ‘Yatıyorum.’ dedi. Emrah'ın geldiği saat 10’a yakın olabilir, ertesi gün oğlum... sabah erkenden hayvana gitti. O gün... kahveye gitmek için evden ayrıldıktan çok sürmeden tekrar eve geldiğinde... hemen yattı. İbrahim ile görüşüp görüşmediğini bilmiyorum.”,İnceleme dışı sanık ...Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben... köyünde ikamet ederim. Çobanlık yaparak geçimimi sağlarım. Zaman zaman da internet üzerinden oyun oynayıp oyun karakteri satıp geçimimi sağlarım. Ölen ... isimli şahsı tanırım. Kendisi benim uzaktan akrabam olan ...'ın oğlu olur. Kendisiyle annem ... arasında duygusal ilişki olduğunu biliyorum. Bundan yaklaşık 1-2 ay kadar önce ... ile annem beraber ...’a kaçtılar. Bir gün orada kaldılar. Ben kendilerini arayıp bir şey yapmayacağımızı geri gelmelerini söyledim. Onlar da ertesi gün Karabiga'ya ...'ın çalışmakta olduğu çiftlik evine geri geldiler. Onlar Karabiga'ya gelince ben, eniştem ... ., teyzem . ile gidip annemi Karabiga'dan alıp geldik. Bu olayın üzerinden yaklaşık iki aylık bir zaman geçti. Geçen perşembe günü saat gece 01.00 sıralarında annem ile ...'ı bizim evin bahçesinde ... görüp yakalamış. Ben o esnada evin içerisinde bilgisayar oyunu oynuyordum. Amcam .... bana seslendi. Ben bahçeye çıktığımda ...'ın bizim evin bahçesinde olduğunu ve yanında annem ve kardeşim ...'nın bulunduğunu gördüm. ... o esnada yerde yatıyordu. Anladığım kadarıyla... onu tutup çekince yere düşmüş. O da korkudan ayağa kalkamamıştı. Ben ne olduğunu sorduğumda annem bana ...'ın zorla bahçeye girip kendisine sahip olmaya çalıştığını söyledi. Ben de bunun üzerine kardeşim...'tan telefonu arayıp önce 156’yı, daha sonra aklıma gelince Gümüşçay Karakolunun telefon numarasını arayıp jandarmayı çağırdım. Bir süre sonra jandarma ekipleri bizi alıp karakola götürdüler. Hatta annemin bu şekilde beyanı olunca içimden sevindim çünkü bu olayların kapanacağını düşünüyordum. Fakat karakolda annemin ifadesi tarafıma okunca annemin kendi rızasıyla ...'ı çağırdığını ve kendisinden şikâyetçi olmadığını, kendi rızasıyla ilişkiye girmek istediğini öğrendim. Ben de herhangi bir şey yapmadan evimize döndük. 14.06.2013 tarihinde saat 10.00 sıralarında kalktım. Yine bilgisayarda oyun oynamaya başladım. O esnada evimize ait olan 0286 323 2593 numaralı telefon çaldı. Ben telefonu açtığımda karşıdaki kişi cevap vermedi. Telefonu kapattım. ... olduğunu tahmin ettim. Bir süre sonra telefon yine çaldı. Ben anneme telefona bakmasını söyledim. Eğer karşıdaki kişi ... ise nerede olduğunu sorup öğrenmesini istedim. Annem nerede olduğunu sorduğunda ... cevap vermedi. Telefonu kapattılar. Annem bana kalabalık bir yerden aradığını söyledi. Ben de kahvededir diye kahveye kadar gidip baktım. Kahveye gitmemdeki amaç kendisiyle konuşup ‘... abi artık arama, bizi köye rezil ettin, artık bu ... bitsin.’ diye kendisini uyarmaktı, fakat kendisini kahvede bulamadım. Aynı günün akşamı saat 22.00 sıralarında annem ... evde otururken ben ve Cihan da bilgisayar karşısında oyun oynuyorduk, bu sırada ... eve geldi. O esnada benim kulağımda kulaklık bilgisayar ekranı karşısındaydım. Emrah girer girmez ...'ın Karabiga'da olduğunu öğrendiğini söyledi. Ben de bunu duyunca ‘Zaten oradan başka bir yere gidemez, orada olduğunu ben de biliyorum.’ dedim. ‘Bugün o burayı telefonla da aradı. Zaten başka bir yerde de olamaz.’ dedim. Onun haricinde hiçbir şey söylemedim. Yaklaşık 5 dakika içerisinde ... geldiği gibi üstünü değiştirip çıktı. Daha önceden de bu şekilde davranıp kahveye gittiğinden yine kahveye gitmiştir diye tahmin ettim. Ben yukarıda da belirttiğim gibi oyun karakteri sattığımdan oyun oynamaya devam ettim. Saat 01.00 sıralarında yeğenim Cihan evden ayrıldı. Ben oyun oynamaya devam ettim. Annem de o sırada uyuyordu. Ben sabah 05.00'e kadar oyun oynamaya devam ettim. Bir ara hayal meyal...'ın eve geldiğini hisseder gibi oldum ama tam olarak ne zaman geldiğini ve nasıl geldiğini hatırlamıyorum, tam olarak görmedim de. Saat 05.00 sularında annem kalkıp bana ‘Hadi uyu artık geç oldu.’ dedi. Ben de bilgisayarı kapattım ve yatağıma geçtim. . diğer odada kaldığından dolayı onun yatağında olup olmadığını görmedim. Saat 11.30 sıralarında amcam ... Arpa beni kaldırdı. Karakoldan ... uzmanın beni aradığını ve ulaşamadığını söyledi. Ben de bunun üzerine ev telefonundan ... uzmanı aradım. Beni aradığını sordum. Kendisi bana ...'ın kalmakta olduğu çiftlik evinin camlarının kırık olduğunu ve ...'ın kayıp olduğunu söyledi. Ben de kendisine olayı kendisinden yeni öğrendiğimi söyledim. Bir süre sonra evin önünden ...'ın bir akrabası yüksek sesle ‘...' i öldürmüşler.’ diye bağırmasından ...'in öldürülmüş olduğunu duydum. Kısa bir süre sonra da jandarmadan eve gelip beni ve annemi karakola aldılar.”,Mahkemede; “Olaydan 15-20 gün önce maktul annemi ...'a kaçırmıştı, ben kendilerini telefonla aramıştım. Ölen uzaktan bizim akrabamız olur. Telefonla arayıp kendisine zarar vermeyeceğimizi, annemizi getirmesini istedim. ...'in çalıştığı yere annem geldi, ben ve birkaç akraba annem ile ...'in yanına gittik, anneme ‘İster kal, ister bizle gel.’ dedim, annem de benimle beraber tekrar evine geldi, olayda zorla kaçırma yoktu, yine bu olaydan 1 hafta sonra gece kardeşim... ben evdeyken beni çağırdı, bahçede annem ile ...'i yakalamış. Kardeşim ...'ı tutuyordu, ben gittiğimde komşular da gelmişlerdi, annem bize ...'in zorla saldırdığını söylediği için biz de jandarmayı aradık ve ...'i teslim ettik, olaydan yaklaşık 1 hafta sonra yani olay gecesi, kardeşim... hayvanları otlatmaktan geldi, ben ve yeğenim Cihan ve annem ile birlikte evdeydik. Emrah bana ‘... Karabiga'daymış.’ dedi, ben de kardeşim...'a ‘Başka yere gidemez zaten başka yerde de barınamaz.’ dedim, eve geldiğimde annem...'a o gün maktulün telefonla aradığını söylemiş, annem bana bunu olaydan sonra anlattı, ancak o gün aralarında bu şekilde bir konuşma geçip geçmediğini bilmiyorum, daha sonra kardeşim... kahveye diye çıktı, ben ve Cihan bilgisayarla uğraşıyorduk, annem de...'ın üstünü değiştirmek için eşya hazırladı, sonra... çıkıp gitti, daha sonra annem uyudu. Yeğenim Cihan ile bilgisayar oynamaya devam ettik. Saat gece 12.30'a kadar Cihan yanımdaydı, sonra bitişikteki kendi evlerine gitti, ben de sabah 04.30'a kadar bilgisayar başındaydım. kulağımda kulaklık vardı, ben bilgisayar odasında olduğum için o gece...'ın eve gelip gelmediğini, gelmiş ise hangi saatte geldiğini görmedim, ertesi gün sabah 10.30'da kalktım, . koyunları gütmeye gitmişti, evden çıktıktan sonra maktulün öldürüldüğünü ölenin eşinden duydum. Ben de eve gidip anneme ‘...'in öldüğünü söylüyorlar, . bir şey yaptı mı?’ diye sordum, annem de bana ‘Bilmiyorum.’ dedi çünkü ölen benden ve ...'dan korkmazdı, Emrah'tan korkardı. Olaydan önce ... ile kardeşim... samimiydiler. Hatta annem ölen ile kaçtıktan sonra da birlikte... ile oturduklarını biliyorum. Kesinlikle...'a ‘Maktulü öldür, ben sana bakarım.’ şeklinde bir şey söylemedim. Dediğim gibi maktulün öldüğünü tesadüfen dışarıda eşinden duydum. Kardeşim... biraz yönlendirmeye açıktır, biraz baskı altında kaldığından istenildiği gibi ifadesi alınabilir, hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum, olayda kullanıldığı iddia edilen motosiklet kardeşim...'a aittir. Olay tarihinde kardeşim ..., ...'da idi. Olay günü evimize birkaç kez telefon geldi, telefonu açtığımda karşı taraf cevap vermiyordu, yine aynı şekilde bir kez daha telefon çaldı ben anneme ‘Telefona bak.’ dedim, arayan ...'ti, ben anneme ‘Neredeymiş yerini öğren.’ dedim, ancak annem yerini söylemedi, yerini öğrenmekteki amacım kendisi ile annemi rahatsız etmemesi için yüz yüze konuşmaktı, aramızda düşmanlık yoktu, anneme artık askıntı olmamasını istiyorduk, bu amaçla konuşmak için annemden yerini öğrenmesini istemiştim, ancak maktul bulunduğu yeri söylememişti. Olaydan önce annem ile maktulün ...'a kaçma olaylarında herhangi bir şikâyet olmadı, resmî makamlara olay intikal etmedi, yine olaydan önce gece maktul ile annemin kardeşim... tarafından bahçede yakalanması ile ilgili biz şikâyetçi olduk ancak annem şikâyetçi olmadı, olay nedeniyle karakolda ifadelerimiz alındı.”,İnceleme dışı sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “... benim abim olur. Ben, ... ilinin . ilçesinin . köyünde çiftçilik yaparım. Geçimimi bu yolla sağlarım. ...'ın öldürüldüğü gece, 0535 397 8918 numaralı telefonumu, ... kendisine ait .numaralı telefondan gece saat 23.00 sıralarında aradı. Bana ...'ın yanına gittiğini, ...'ı aramamı, evden çıkıp kapının önüne gelmesini söylemememi istedi. Ben...'a niçin bunları söylememi istediğini, ne yapacağını sordum. Kendisi bana onunla sadece konuşacağını söyledi. Ben de bunun üzerine kullanmakta olduğum telefondan ...'ın kullanmakta olduğu şu an hatırlayamadığım cep telefonunu aradım. Ona ‘Dışarıya çık, abim seninle konuşacak.’ dedim. O da bana ‘Tamam.’ dedi. Ben de bunun üzerine telefonu kapattım. Aramızda bunun dışında herhangi bir konuşma geçmedi. Ben, ...'nın iddia etmiş olduğu gibi kendisine ‘...'i fazla dövme.’ gibi bir söz demedim. Zaten yukarıda da belirttiğim gibi... bana ...'i döveceğini de söylemedi. Sadece onunla annem konusunda konuşacağını söyledi. Olay esnasında ben...'ın yanında değildim. Olayın nasıl gerçekleştiğini bilmiyorum. .' ı azmettirmiş veya araç olarak kullanmış değilim. ...'nın beyninde tümör vardır. Ameliyat sonucunda sakat kalma riski olduğundan, kendisini ameliyat ettirmedik. Kendisinde unutkanlık olmaz. Sadece baş ağrısı olur. Normal gündelik hayatına devam eder. Bunun haricinde kendisinde herhangi bir farklılık hissetmedim. ... öldürülmeden bir iki ay kadar önce annem ile beraber ...’a kaçtı. Orada bir süre kaldılar. Daha sonra tekrar ...'ya geldiler. Abim ...ve eniştem ... Yılmaz, ...'ın kaldığı eve gidip annemi alıp geldiler. O zaman aralarında ne konuştuklarını bilmiyorum. Çünkü ben yanlarında değildim.”,Mahkemede; “Olay gecesi abim... beni aradı, saat 10.30- 11.00 suları idi, Emrah bana ‘Maktulü ara, dışarıya çıksın.’ dedi, ben de maktulün telefonunu arayarak ‘Dışarıya çık... seninle konuşacak.’ dedim, abim... bana telefonda sadece maktul ile konuşacağını söylemişti, maktulü döveceğini ya da başka şekilde davranacağını söylememişti, abime telefonda ‘Maktulü döv, ama fazla dövme.’ şeklinde bir ifade kullanmadım, olaydan önce diğer sanıkların anlattığı gibi annem ile maktul arasında olaylar yaşanmıştı. Ben uzun süredir ...'da çalıştığım için olaylarla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi değilim.”, Şeklinde ifade vermişlerdir.Sanık ... Kollukta; “...’ı tanırım, kendisi bizim köylümüz olur. Annem ... ile ... arasında duygusal bir ilişki olduğunu biliyorum. ... ile annem bundan yaklaşık 5-6 ay kadar önce ...’a beraber kaçtılar ve orada bir hafta kaldıktan sonra tekrar... köyüne geldiler ... kendi ailesinin yanına .... Annem de bizim yanımızda kalmaya devam etti. 13.06.2013 tarihinde annem ile ... isimli şahsı kendi evimizin bahçesinde cinsel ilişkiye girdikleri esnada ve ikisini de çıplak olarak yakaladım. Daha sonra durumu karakola bildirdik ve karakola geldik, annem ifadesinde kendi istek ve arzusuyla ... ile birlikte ilişkiye girdiğini ve şikâyetçi olmadığını beyan etti. 14.06.2013 tarihinde ... annemi aramış, annem ve abim ...bu durumu bana söylediler. Abim ...bana ‘Git ...'ı öldür, ben sana bakarım.’ dedi. Benim kafamda tümör var, ağrı var, aklım zaman zaman gelip gitmekte. Ben de bunun üzerine ...'ın Karabiga beldesinde işçi olarak çalıştığı .'e ait çiftliğe gittim. Ben gittiğimde ... orada yoktu, oturdum ve gelmesini bekledim. ... yaklaşık 1 saat sonra çiftliğe geldi, Ben ...’a görünmeden ...’da oturan kardeşim ....yı aradım. ...'ın çalıştığı çiftlikte olduğumu söyledim ve ...'ı döveceğimi söyledim, o da bana ‘Döv ancak öldürme.’ dedi. Bu arada kardeşim ... . ...'ı arayarak ‘Bak orada kim var?’ dedi. Bu esnada ... camdan bakarak beni gördü ve açık olan kapıdan içeri girdim. Ben de bahçeden aldığım sopayla hiç konuşmadan doğrudan ...'a saldırdırdım ve kafasına, bacaklarına, kollarına vurdum. ... yere düştü üzerinde sadece alt iç çamaşırı vardı, ben de bahçede bulunan ipi sökerek ...'ın boynuna bağladım, ipten çekerek sürükledim ve bahçede bulunan motosikletin yanına götürdüm. ...’ın boynuna bağladığım ipin boşta kalan ucunu motosikletin arkasına bağladım. ... bu esnada hâlâ hayatta idi ve bana ‘Yapma!’ diye söylüyordu, ‘Bir daha olmayacak.’ diyordu. Ancak ben kendisini dinlemedim ve motosikleti çalıştırdım ve motosikletle birlikte ...'ı sürükleyerek Karabiga beldesinde bulunan çay boyuna kadar getirdim. Boynuna bağladığım ipi söktüm, bu esnada ... yaşıyordu, bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ancak ben ne dediğini anlamadım. Ben ...'ı derenin kenarından çayın içine yuvarladım. Onu orada bırakarak... köyünde bulunan kahveye gittim Kahvehanede çalıştığım çiftliğin patronu ...'yi gördüm, ona ...'ı dövdüğümü söyledim, zaten kendileri benim ...'ı döveceğimi biliyorlardı. ... bana ‘Git eve, vur kafayı yat.’ dedi. Ben de bunun üzerine eve gittim ve yattım. Ben ...'ı öldürmek istemedim sadece kendisini dövecektim ancak bu olay ölümle sonuçlandı. Ben bu olaydan dolayı çok pişmanım keşke yapmasaydım.”,.Cumhuriyet Başsavcılığında; “Benim beynimde tümör vardır. Zaman zaman çok fazla başım ağrır. Güneşin altında çok dolaştığım zaman burnum kanar. Zaman zaman bilincimi kaybederim. Ne yaptığımı unuturum. ...’ı tanırım. Kendisi... köyünde ikamet eder. Annem ... ile arasında gönül ilişkisi olduğunu biliyorum. Bundan tam olarak hatırlayamadığım bir zaman önce ... ile annem ... iline beraber kaçtılar. Bir süre orada kaldılar. Daha sonra tekrar ...'ya geri geldiler. ... Karabiga'ya çiftliğin bulunduğu eve gitti. Annem de ilk başta onun yanına gitmiştir. Daha sonra eniştem ... ve abim İbrahim Karabiga'ya giderek annemi geri getirdiler. Dünkü olaydan iki üç gün kadar önce ... ile annem ...'yı... köyünde bulunan bizim evin bahçesinde beraber gördüm. Annem yere uzanmış ... da onun üzerindeydi. Beraber ilişkiye giriyorlardı. ... beni görünce hemen ayağa kalktı ve evin bahçesinden bir şey söylemeden çıkıp gitti. 14.06.2013 ... günü, akşam saat 22.00 sıralarında ben keçileri sayaya bırakıp eve geldim. Eve geldiğimde annem ..., abim ...ve kuzenim ... evdelerdi. Kardeşim ...bana ‘... şu anda Karabiga'da. Git onu öldür gel, ben sana bakarım.’ dedi. Ben de bu laflar üzerine evden apar topar çıktım. Karabiga beldesinde ...'ın çalışmakta olduğu çiftliğe gittim. Çiftlik evine gittiğimde ... evde yoktu. Yaklaşık 1 saat kadar evin önünde bekledim. Bu sırada beni kullanmakta olduğum fakat numarasını bilmediğim telefonumdan ... ilinde çalışan diğer abim ... Arpa aradı. Bana nerede olduğumu sordu. Ben de kendisine şu anda ...'ın kalmakta olduğu evin önünde olduğumu ona söyledim ve kendisine ...'i arayıp benim onun evinin önünde beklediğimi söylemesini istedim. Bu esnada ... bana ‘...'i fazla dövme.’ dedi. Bir süre sonra ... eve geldi. Açık olan kapıdan ben de o esnada etrafta bulunan bir adet sopayı alarak evin içerisine girdim. Hiçbir şey söylemeden ...'a vurmaya başladım. ... bana karşı koymadı, vuramadı. Kendisi bir ara benim sopayla vurmam neticesinde yere yığılıp kaldı. Ben kendisini sürükleyerek oraya gelmiş olduğum motosikletin yanına kadar getirdim. Söz konusu motosiklet bana aittir. Evin çatısından aldığım ipin bir ucunu ...'ın boynuna bağladım. Diğer ucunu da motosikletin arkasına bağladım. Daha sonra motosikleti sürerek ve ...'ı da yerde bu şekilde sürükleyerek Karabiga beldesinde bulunan çay boyuna kadar getirdim. Kendisi bu esnada bana ‘Yapma, bir daha olmayacak.’ diyordu. Çay boyuna geldiğimde ipi söktüm. Ayağımla itekleyerek çayın kenarından aşağıya çayın içine doğru yuvarladım. Daha sonra yine motosikletle köydeki evime geldim. Evde yine annem, abim ve Cihan vardı. Eve geldiğimde saatin kaç olduğunu bilmiyorum ama köy kahvesinin kapanmış olduğunu hatırlıyorum. Eve geldiğimde abim ...bilgisayar karşısında oyun oynuyordu, annem de uyuyordu, Cihan da elinde bilgisayarla internet kullanıyordu. Ben kimseyle konuşmadan yatağıma geçtim ve uyudum. Ertesi sabah tekrar sayaya gidip hayvanları sağdım. Ardından otlatmak için köy merasına götürdüm. Çalışmakta olduğum çiftliğin patronu olan ... beni aradı. ‘Neredesin?’ diye sordu. Ben de hayvanların başında olduğumu söyledim. Bana jandarmanın beni aradığını söyledi. ‘Git karakola imzanı at tekrar, hayvanların başına gel.’ dedi. Ben de karakola gittim ve oradaki işlemlerden sonra şu an karşınızdayım. Meydana gelen olaydan dolayı pişmanım.”,Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “... isimli şahıs 60 yaşındaki annemi arayarak sürekli rahatsız etmektedir. ... kendi telefonundan bizim evin telefonunu sürekli aramaktadır. Ben ...’ın evi aradığına şahit olmadım, abim ...bu kişinin evi arayıp annemi rahatsız ettiği söyledi, abim İbrahim Arpa ‘O kişiyi döv ama fazla dövme.’ dedi, ben de olay günü ...'ı Karabiga beldesinin girişindeki çiftliğinde evin önündeki yamaçta beklemeye başladım, burada olduğunu abim ...söyledi, daha sonra ... çiftliğin yanına geldi, ... evin içerisine girdi, ben de arkasından damın içerisine girdim, çiftlikte yerde bulduğum sopayı elimde tutuyordum, damın içerisinde sopa ile omuzuna, boynuna, kafasına, vurdum. Daha sonra çiftlikte elime geçen ipi alarak, ...’ın boynuna bağladım ve çiftliğe gelmiş olduğum motosikletin arkasına bağlayarak sürükleyip 700-800 metre ilerideki çaya kadar götürdüm, motosikletin arkasına bağladığımda hâlen yaşıyordu, çayın yanına getirdiğimde de hâlen yaşıyordu, çay boyuna gelince ...'ı çayın içine doğru atıp oradan uzaklaştım, akşam eve gelip evde abim İbrahim ve annem ...e bir şey söylemeden odama geçip yattım, çay boyundan eve gitmeden önce... kahvehanesinde bulunan 3-5 kişiye, ...’ı öldürüp çay boyuna attığımı söyledim ve buradan eve geçtim. Yaptığımdan dolayı pişmanım.”,
    Mahkemede; “Olay tarihinden önce, ölen annemi kaçırmıştı, beraber ...'a gitmişler. Birkaç gün ...'da kalmışlar, sonra annem eve geldi, eve geldiğinde annem bize ölenin kendisini kaçırdığını söyledi, daha sonra ölen annemi arıyordu, olaydan 1 gün önce gece annem ile öleni evin bahçesinde köşede yakaladım. ... abim de seslendi. Öleni o anda yakalayıp jandarmaya seslendim, anneme bir şey yapmadım, o akşam jandarmaya öleni teslim ettik, ertesi günü hayvanları otlatmaya götürdüm, gece saat 22.00 sularında eve geldiğimde annem ölenin yine kendisini telefonla aradığını söyledi, ben de o kızgınlıkla evden ayrıldım, o anda evde annem, İbrahim abim ve yeğenim Cihan vardı, onlar evde oturuyorlardı, ben evden ayrıldım, evden ayrılırken evdekilere kahveye gidiyorum dedim. motosikletim ile Karabiga’ya ölenin çalıştığı çiftliğine gittim, elimde sopa ile ölenin gelişini bekledim, o arada ...'ı arayarak ...'ı beklediğimi söyledim, ben ...'a ...'i ara dışarıya çıksın, ...'i döveceğimi söyledim, ... da bana ‘Döv ama fazla dövme.’ dedi, daha sonra elimdeki sopayla önce bahçeden sonra evin camını kırarak eve girdim, ...'in yanına giderek elimdeki sopayla maktulün kafasına vurdum. Kafası kanadı, evin içinde yere düştü ve bayıldı, sonra ...'ın damına gittim, damdan ip aldım, iple ...'in boğazını bağladım ve boğazı bağlı şekilde yerde sürükleyerek çektim, dışarıdaki motosikletin arkasına ipin bir ucunu bağladım sonra motosikleti çalıştırıp ve dereye kadar motosikletin arkasında ...'i sürüdüm, sonra derenin yanına vardığımda ...'i dereye yuvarladım. Tüm bu olaylar sırasında yanımda kimse yoktu, önce kahveye gittim, biraz kahvede oturdum sonra eve yatmaya gittim. Eve vardığımda evde annem ... uyumuştu, İbrahim bilgisayarın başındaydı. Abim ile konuşmadan uyumaya gittim. Ertesi sabah kalkıp koyunları gütmeye gittim, sonra jandarmalar beni yakaladı. Olay günü kardeşim ..., Karacabey’de idi. Olaylar sırasında kimse yoktu, kimse bana ‘Maktulü öldür.’ demedi, önceki ifadelerimde niçin abim İbrahim'in bana ‘Maktulü öldür, ben sana bakarım.’ dediği yönünde ifade verdiğimi bilmiyorum, olaya beni kimse azmettirmedi, maktulün anneme yanaşmasından dolayı olay olmuştur, olay günü en son telefon ettiğini de öğrenince olayı gerçekleştirdim. İfadelerim ve önceki ifadelerim doğrudur, ancak yukarıda belirttiğim gibi abim İbrahim bana, ‘...'i öldürür, ben sana bakarım.’ şeklinde bir şey söylemedi, ben o gece maktulün evine gittiğimde ...'ı arayıp maktulün dışarıya çıkmasını söylemesini istemiştim. Maktulü döveceğimi söylediğimde ... da bana ‘Fazla dövme.’ dedi, ancak maktul dışarı çıkmadı, ben de elimdeki sopayla camı kırıp maktulün evine girdim. Ben askerlik yapmadım, rapor verdiler. Olaydan sonra koyun gütmeye gittiğimde ... . ile konuştum ve ...'ye maktulü öldürdüğümü telefonda söyledim. Eve girerken camı kırarak girmiştim, ayrıca bu olayı ben tek başıma gerçekleştirdim, yanımda başka kimse yoktu.”,Şeklinde savunmada bulunmuştur.İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, ....225.).Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, ... Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, ....1, ....14.).Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
    "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
    b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
    d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
    Uyuşmazlık konusuyla ilgileri bakımından 5237 sayılı TCK'nın 116 ve 225. maddeleri ile 4721 sayılı Medeni Kanun'daki bazı maddelere değinilmesinde fayda bulunmaktadır.TCK'nın "Konut dokunulmazlığının ihlali" başlıklı maddesi
    " (1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
    (3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz.
    Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
    (4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.",
    "Hayasızca hareketler" başlıklı 225. maddesi;
    "(1) Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.",
    Medeni Kanun'un "Zina" başlıklı 161. maddesi ise;"Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
    Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
    Affeden tarafın dava hakkı yoktur.", Evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünün düzenlendiği "haklar ve yükümlülükler" başlıklı 185. maddesi;
    "Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine ... kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.",
    Şeklinde düzenlemeler içermektedir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Sanık ...’nın ... ilinin ... ilçesine bağlı... köyünde annesi ... ve ağabeyi İbrahim ile birlikte ikamet ettiği, çobanlık yaptığı ve bekâr olduğu, zeka geriliği nedeniyle askerliğe elverişli olmadığına karar verildiği, babasının 2009 yılında vefat etmesinden sonra sanığın annesi 1954 doğum tarihli ...ın akrabaları olan 1963 doğum tarihli, evli ve iki çocuk babası maktul ... ile duygusal ilişki yaşamaya başladığı, olay tarihinden bir ay kadar önce ... ve maktul ...’in anlaşarak ...’dan ...’a kaçtıkları, burada bir gün kaldıktan sonra ...’ya döndükleri, ...ın ...’da bir gece daha maktulün yanında kaldıktan sonra oğulları sanık ... ve İbrahim ile birlikte yaşadığı... köyündeki evine geri döndüğü, maktul ile ...ın telefonla ve yüz yüze görüşmeyi sürdürdükleri, ...ın telefonla sözleştiği maktulü gece evine çağırıp evinin bahçesinde maktulle cinsel ilişkiye girdikleri, olaydan bir gün önce sanık ...’ın annesi ... ile maktulü evlerinin bahçesinde çıplak hâlde, cinsel ilişki kurdukları sırada gördüğü, ağabeyi İbrahim ile maktulü etkisiz hâle getirdikten sonra jandarmayı arayarak şikâyetçi oldukları, jandarma karakolunda maktulü evin bahçesine kendisinin çağırdığını ve rızası doğrultusunda maktul ile cinsel ilişkiye girdiğini belirten ...ın maktulden şikâyetçi olmadığını bildirmesi üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca maktul hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği; bu olaydan bir gün sonra, olay günü maktulün, sanığın evindeki telefonu birkaç kez aradığını ve annesi ... ile görüştüğünü öğrenen sanık ...’nın maktulün çalıştığı çiftliğe giderek maktulü sopayla darbettiği, aldığı darbelerin tesiri ile yere düşen maktulün boynuna geçirdiği ipi motosikletinin arkasına bağlayarak 800 metre kadar sürüklediği maktulü dereye attıktan sonra eve gelip yattığı, maktulün çıplak cesedinin Kocabaş çayı kenarında 15.06.2013 tarihinde saat 13.00 sıralarında bulunduğu anlaşılan olayda; evli ve iki çocuklu olan maktul ...'ın, sanığın 59 yaşındaki annesi ile rızası doğrultusunda yaşadığı duygusal ilişkinin sadakat yükümlülüğünün bulunmadığı oğlu sanık yönünden haksız tahrik oluşturduğunun kabul edilmesi mümkün değil ise de; sanığın da yaşadığı evin eklentisi olan etrafı duvarla çevrili bahçeye geceleyin sanığın rızası olmaksızın girerek, bu bahçede sanığın annesi ile alenen cinsel ilişkiye girmesi şeklindeki eylemlerinin, sanığa yönelik haksız bir fiil oluşturması karşısında sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının oluştuğu kabul edilmelidir. Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama ilamının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "Medeni Kanun’un 161/1. maddesinde eşler arasında bir boşanma nedeni olarak sayılan evlilik dışı cinsel ilişkinin, yine aynı Kanun’un 185/3. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğüne aykırılık oluşturacağı sabit olmakla birlikte, ahlaki veya geleneksel açıdan kabul edilemeyecek bu durumun eşler dışındaki diğer aile bireyleri açısından haksızlık teşkil ettiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Aksinin kabulü hâlinde namusunun lekelendiği düşüncesine kapılan aile fertlerinden herhangi birinin işlediği her suçta haksız tahrik hükmünün uygulanması gündeme gelebilecek, haksız tahrikin kaçıncı derecedeki akrabaya kadar uygulanacağının belirli olmaması nedeniyle de haksız tahrikin uygulanma alanı kapsamı öngörülemeyecek ölçüde genişletilmiş olacaktır. Eşinin ölümünden sonra yeniden evlenmemiş olan ...’nın, oğlu sanık ...’ya veya herhangi bir kimseye karşı sadakat yükümlülüğünün bulunmaması, annenin, maktul ile birlikte yaşadıklarını bilen çocukların bu ilişkiyi kabûllenip annelerini eve getirmiş olmaları, ikamet ettikleri konuta kimlerin girebileceği hususunda sanığın tek başına söz sahibi olmaması, annesi ... ile cinsel ilişkiyi de kapsayacak şekilde duygusal ilişki yaşayan maktul ...’dan kaynaklanıp sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturabilecek herhangi bir söz ve davranıştan da söz edilememesi karşısında, maktulü kasten öldüren sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.", Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ... ve ...; " İtiraza konu dosyada Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığının temelini, sanık ... tarafından maktul ...’a yönelik olarak işlenen kasten öldürme suçunda TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik koşullarının oluşmadığına ilişkin düşüncemiz oluşturmaktadır.
    Bilindiği üzere 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik nedeniyle cezadan indirim yapılabilmesi için suçun haksız bir fiilin meydana getirdiği veya şiddetli eylemin etkisi altında işlenmesi gerekmektedir. İnceleme konusu olayda, anne ..., eşini 2009 yılında kaybetmiş bir kadındır. Aralarında sanık ...’ın da bulunduğu her biri reşit üç çocuk annesidir. Sanık ..., olaydan bir gün önce gece geç saatlerde tuvalete gitmek üzere uyandığında evin bahçesinin kuytu bir köşesinde annesini maktul ... ile cinsel ilişki halinde yakalamıştır. Dosyaya yansıyan beyan ve kanıtlara göre bu ilişki her iki tarafın rızasıyla gerçekleşmiştir ve zora dayalı değildir. Nitekim anne ... ile maktul ... bu ilişkiyi bir süredir sürdürmekte olup esasen bu durum sanık ve kardeşleri inceleme dışı diğer sanıkların bilgisi dahilindedir. Hatta anne ... ve maktul yaşadıkları birlikteliği ...ın çocuklarının yarattığı endişe ve korku ortamı nedeniyle ...’a taşımışlar ve kısa bir süre orada kalmışlarsa da, sanıkların annelerinin dönmesini istemeleri ve hatta ona güvence vermeleri nedeniyle ... ilçesine dönmüşlerdir. Buna rağmen durumu kabullenmeyen sanık ..., maktul ...’i öldürmüştür. Bu noktada vurgulanması gereken temel nokta, ...ın bir anne olarak çocuklarına karşı sadakat yükümlülüğünün çocuklarının ise anneleri üzerinde terbiye ve idare hakkı bulunmadığıdır. ...ın kendi anlayışı ve yaşam biçimi çerçevesinde dilediği kişi ya da kişilerle arkadaşlık yapmasına, duygusal ve cinsel birliktelik içine girmesine hukuken hiçbir engel yoktur. Öte yandan bu durumun gerek toplumu oluşturan bireylerin, gerekse yargı yetkisinin kullanılması kapsamında hukuksal değerlendirme yapan hakimlerin öznel görüşleri, aidiyetleri, yetişme tarzları ve değer yargılarına bakılarak ahlak dışı bir eylem olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir. Kendi kararlarını verebilecek yaşta olan ve sadakat yükümlülüğü bulunmayan bir kadının salt ilişkileri ve yaşam biçimi üzerinden değerlendirmeye tabi tutularak onun ya da ilişki kurduğu kişilerin cezalandırılmasını kabul etmek hukukun genel ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu nedenlerle sanık ...’a yönelik tahrik oluşturabilecek nitelikte bir 'haksız fiil'den söz edilemez. Bu açıklamalar çerçevesinde, sanığın maktule yönelik olarak işlediği kasten insan öldürme suçunda haksız tahrik koşullarının bulunmadığı ve buna bağlı olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği görüşünde olmamız nedeniyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki düşüncesine iştirak edemiyoruz.", Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 27.02.2019 tarihli ve 5651-1182 sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA,
    3- ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.05.2018 tarihli ve 149-245 sayılı hükmünün; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.05.2022 tarihinde yapılan ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 02.06.2022 tarihli ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.





























    Hemen Ara