Esas No: 2021/338
Karar No: 2022/406
Karar Tarihi: 02.06.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/338 Esas 2022/406 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2021/338 E. , 2022/406 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Sanık ...’ın nitelikli yağma suçundan beraatine ilişkin ... 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.03.2016 tarihli ve 372-70 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.06.2019 tarih ve 1232-3871 sayı ile;
“Oluş ve dosya kapsamına göre; olay günü sanık ve mağdurun, mağdura ait aracın içerisinde tartışmaya başladıkları, sinirlenen sanığın arabanın arka koltuğunda bulunan mağdura ait çantayı aldığı, parfüm şişesini araçtan aşağı attığı, mağdurun boynundaki altın zinciri çekip kopartarak aldığı ve daha sonra da mağdurun...Galaxy S5 marka ve model cep telefonunu zorla mağdurdan alarak, araçtan inip koşup uzaklaştığının anlaşılması karşısında; mağdurun yargılama aşamasında değişen ve sanığı suçtan kurtarmaya yönelik anlatımlarına itibar edilip delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek sanık hakkında yağma suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraatine hükmedilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
... 12. Ağır Ceza Mahkemesi ise 24.12.2019 tarih ve 354-546 sayı ile;
“Olgunun diyalektik kuralların en yoğun biçimde gerçekleştiği, duruşma sırasında tespit edileceği, dolayısıyla duruşmayı gerçekleştiren Mahkemenin kanıtları özgürce değerlendireceği, Yargıtay'ın buna karışmaması gerektiği açıktır. (Bakınız, Sami Selçuk, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 14.11.1985 tarihli konferansı).
Yine Yargıtay'ın olayın saptanmasında yargılama yasasına, deneyim kurallarına, herkesçe bilinen olaylara, mantık kurallarına uyulmamışsa, gerekçede çelişki varsa, ya da davaya yansıyan ögelerden bir kesimi değerlendirilmemişse kararı bozmasının olağan kabul edileceği bedihidir. (Bakınız, Sami Selçuk, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 14.11.1985 tarihli konferansı).
Olayımızda Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesi Mahkememizin olguyu tespitinde yargılama yasasına, deneyim kurallarına, herkesçe bilinen olaylara, mantık kurallarına uyulmadığını veya gerekçede çelişki olduğunu ya da davaya yansıyan ögelerden bir kesiminin değerlendirme dışı bırakıldığını belirtmemektedir. Mahkememizle Yargıtay 6. Ceza Dairesi arasındaki sorun olgunun tespitinden kaynaklanmaktadır. Mahkememiz, olgunun tespitinde, kovuşturma aşamasında alınan beyanlara itibar ederken, Yargıtay 6. Ceza Dairesi ise soruşturma aşamasındaki mağdur beyanının esas alınması gerektiği kanaatindedir.
Mahkememiz afaki bir değerlendirme sonucu mağdurun kovuşturma aşamasındaki beyanına rüçhaniyet atfetmemiştir. Mahkememizin bu değerlendirmesinde, müştekinin duruşmada önceki anlatımından rücu ederek sanığın savunmasını teyit eder şekilde beyanda bulunması, kırılan kolyenin müştekinin arabasında ele geçmesi, sanıkla müştekinin önceye dayalı arkadaşlıkları, olay sırasında tartışmaları, müştekinin soruşturma aşamasındaki suçlayıcı beyanlarını bu tartışma akabinde dile getirmesi gibi hadiseler rol oynamıştır. Yine Mahkememiz bu kanaate diyalektik kuralların en yoğun biçimde gerçekleştiği duruşma sonrasında ulaşmıştır. Bu veriler altında Mahkememizin tarafları dinleyerek olguyla ilgili vardığı yargının tutanak üzerinde inceleme yapan Yargıtay'ın yargısına öncelenmesi gerektiği, bir başka tabirle Yargıtay'ın, tarafların bulunmadığı gizli oturumda dosya üzerinden yapmış olduğu inceleme sonucu edindiği kanaatin, Mahkememizin tarafların yer aldığı açık duruşmada edinmiş olduğu kanaati cerh etmemesi gerektiği,” gerekçesiyle bozmaya direnerek ilk hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.10.2020 tarihli ve 20386 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.10.2021 tarih ve 2937-16285 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı yağma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur ile yirmi beş yıldır tanışık olan sanığın 07.09.2015 tarihinde mağduru arayarak son kez görüşmek istediğini bildirdiği, mağdurun görüşmeyi kabul etmesi üzerine de aynı gün saat 16.00 sıralarında buluştukları, sanığın mağdurun arabasına binerek yanına oturduğu, mağdurun sanığa görüşmek istemediğini ve kendisini aramamasını bildirdiği, buna sinirlenen sanığın arabanın arka koltuğunda bulunan mağdura ait çantayı aldığı ve içerisindeki parfüm şişesini araçtan aşağı attığı, mağdurun boynundaki altın zinciri çekip kopartarak aldığı, daha sonra da mağdurun...marka cep telefonunu elinden zorla aldığı ve koşarak araçtan uzaklaştığı iddiası ile kamu davası açıldığı,
Turkcell tarafından düzenlenen 07.10.1015 tarihli cevabi yazının ekinde sunulan belgelerden; belirtilen İmei numaralı cep telefonunda, 07.09.2015 tarihinde 06.41.26 ile 16.20.02 saatleri arasında mağdurun adına kayıtlı .... numaralı telefon hattının, 08.09.2015 tarihinde ise 13.50.17 ile 17.18.18 saatleri arasında sanık adına kayıtlı...... numaraları telefon hattının kullanıldığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... kollukta; liseden beri arkadaşı olan ve samimi olarak görüştüğü sanığın 07.09.2015 tarihinde kendisini arayarak "Son bir kez seninle görüşmek istiyorum. Sana bir şey söyleyeceğim ve daha rahatsız etmeyeceğim." dediğini, bu teklifi kabul ettiğini ve aynı gün saat 16.00 sıralarında buluştuklarını, sanığın, arabasına binerek ön yolcu koltuğuna oturduğunu, görüşmek istemediğini ve kendisini aramamasını söylemesi üzerine de sinirlenerek hiç bir şey söylemeden hışımla arka koltuktaki kol çantasını aldığını, çantanın içerisindeki parfüm şişesini arabadan aşağı attığını, boynundaki altın zinciri çekip kopardığını, daha sonra da elindeki...Galaxy S5 marka..... İmei numaralı cep telefonunu zorla elinden aldığını ve arabadan inerek koşup kaçtığını, cep telefonunu ve altın zincirini almak için sanığın arkasından koştuğunu ancak yetişemediğini, sanığın bir gün sonra ikametine gelerek "Şimdi gör bak arabanı nasıl parçalıyorum." deyip arabasına zarar vererek yine kaçtığını, ayrıca sanığın kendisine "08.09.2015 günü Whatsap engelimi kaldir gömerim seni oraya", "Yarin sabah evinde rezillik görmek istemiyorsan ac engeli hmn engellersen yakarim", "KABUSUN OLUCAM KIZIMMMM", "Heee arabani biraz süsledim", "Aynalarini siliceğini", "Birazda cizdim harita falan", "Güzel olduuuu", "Kizim senin amina koyarım tanimadigim insanlarla muhatap etmee ne biliyo ne konuşuyooo" şeklinde mesajlar attığını, cep telefonunu ve altın zincirini zorla alıp giden ve kendisini devamlı rahatsız eden sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Savcılıkta; sanık ile yirmi beş yıldır tanıştıklarını ancak sevgili olmadıklarını, sanığın 07.09.2015 tarihinde kendisini arayarak son kez görüşmek istediğini bildirdiğini ve aynı gün saat 16.00 sıralarında aracına binerek yanına oturduğunu, sanığa onunla görüşmek istemediğini ve kendisini aramamasını söylediğini, sanığın buna sinirlenerek bir şey söylemeden arka koltuktaki çantasını aldığını ve parfüm şişesini aşağı attığını, boynundaki altın zinciri çekip kopartarak aldığını, daha sonra........ Imei numaralı cep telefonunu zorla elinden aldığını ve araçtan inip koşarak uzaklaştığını, arkasından koştuğunu ancak cep telefonunu ve altın zincirini geri almasının mümkün olmadığını, bu olaylar esnasında vücudunda ve boynunda herhangi bir lezyon oluşmadığını, bu nedenle adli rapor almadığını, cep telefonunun ve altın zincirinin iade edilmediğini, altın zincirinin piyasa değerinin 1.500 TL; cep telefonunun ise ikinci el fiyatının 1.500 TL civarında olduğunu,
Mahkemede; sanık ile zaman zaman bir araya geldiklerini, sanığa olay öncesinde borç para verdiğini ve olay günü alacağının geri kalanını istediğini, sanığın ise ödediğini söylemesi üzerine aralarında tartışma başladığını, oturdukları kafeden kalkarak arabasını park ettiği yere doğru yürüdüklerini, bu sırada da tartışmalarının devam ettiğini, arabaya binerek biraz ilerledikten sonra ışıklara denk geldiklerini, rampa olan bu yolda el frenini çekip kardeşini arayacağı sırada sanığın kendisinden erken davranarak konsolda bulunan cep telefonunu alıp dışarı attığını ve arabadan indiğini, kendisinin de arabadan indiğini, sanığın cep telefonunu götürdüğünü düşündüğünü, arkadaki araçların korna çalması nedeniyle de arabaya binerek oradan ayrılmak zorunda kaldığını, ertesi gün sanığın garajdaki arabasının aynasını ve sileceklerini kırdığını, daha sonra sanığın kendisinden özür dilediğini ve tüm zararını karşıladığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını, ayrıca arabayı tamir için servise götürdüğünde kolyesinin arabanın içerisinde bulunduğunu, soruşturma aşamasındaki beyanı ile çelişki nedeniyle sorulduğunda da şimdiki ifadesinin doğru olduğunu, soruşturma aşamasında öfke ile ifade verdiğini,
İfade etmiştir.
Sanık ... müdafisiz olarak kollukta; yirmi beş yıldır tanığı mağdur ile sevgili olduklarını, her zaman mağdurdan ayrılan kişinin kendisi olduğunu fakat mağdurun araya başkalarını sokarak kendisi ile görüşmeye devam ettiğini, 07.09.2015 tarihinde gece 01.41 sıralarında whatsap'tan kızının resmini göndererek "Özledin mi?" diye sorduğunu, "Resim gönderme, mesajlarımı eşim görüyor, beni zorda bırakma!" diye cevap verdiğini, aynı gün sabah saat 09.30 sıralarında mağdurun evine gelerek "Ben seni çok seviyorum, seni bırakmayacağım." dediğini, bu sırada eşinin işte olduğunu, mağduru evden kovmasına rağmen çıkmayınca onu zorla evden çıkardığını ve birlikte mağdurun arabasında gittiklerini, arabada mağdura kendisine bir daha mesaj atmamasını ve aramamasını bildirdiğini, mağdurun ise kendisini bırakmayacağını söylediğini, bu sırada mağdurun telefonuna başka bir erkek şahıstan samimi mesaj geldiğini görünce mağdura "Hani beni çok seviyordun? Eşinle beni aldatıp, beni de başka biriyle mi aldatıyorsun?" diyerek sinirlendiğini, mağdur ile aralarında itişme başladığını, itişme esnasında mağdurun boynundaki zincirin koptuğunu, o sinirle mağdurun cep telefonunu camdan aşağı attığını, cep telefonunun kırıldığını, kendisinin de arabadan inerek oradan ayrıldığını, ertesi gün mağdurdan onda kalan gözlüğünü ve saatini istediğini, mağdurun ise "Hayır vermeyeceğim. Sen de zincirimi kopardın ve telefonumu kırdın." diye karşılık verdiğini, kendisinin de o sinirle mağdurun ikametinin bulunduğu yere giderek arabasının sileceğini ve aynasını kırdığını, mesajları sinirli hâldeyken attığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; liseden arkadaşı olan mağdur ile zaman zaman mezunların pilav günlerinde bir araya geldiklerini, olay öncesinde mağdurdan borç aldığını, bu borcunu ödeyemediğini, olaydan bir gün önce mağdur ile buluştuklarını ve saat 13.00 civarlarında bir kafede oturduklarını, burada mağdurun alacaklı olduğunu gündeme getirdiğini ve bu nedenle aralarında tartışma çıktığını, yirmi beş yıllık arkadaşının kendisine bu şekilde yaklaşmasını hazmedemediğini, daha sonra buradan kalkarak mağdurun arabasına bindiklerini, arabada da tartışmalarının devam ettiğini, sinirlenerek arabada bulunan cep telefonunu ve parfüm şişesini dışarı attığını, daha sonra arabadan indiğini, mağdurun da indiğini, ancak trafiği aksatacak bir konumda olduklarından dolayı mağdurun tekrar arabaya binerek hareket ettiğini, kendisinin de olay yerine dönerek mağdurun cep telefonunu aldığını, amacının bu cep telefonunu tamir ettirip tekrar mağdura vermek olduğunu, bu olayın ertesi günü mağdurun evinin önüne gittiğini ve orada da tartıştıklarını, bu tartışma sebebiyle mağdurun arabasının cam sileceklerini kopardığını, arabanın içerisinde tartışırken mağdurun altın zincirinin kopmuş olabileceğini, ancak bunun farkında olmadığını, altın zinciri almadığını, mahkemede verdiği ifadesinin doğru olduğunu, soruşturma aşamasında ifade verirken hem moralinin bozuk olduğunu hem de kendisinde olmadığını,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK'nın "Yağma" başlıklı 148. maddesinde; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmeye yer verilmiştir.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.
Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.
Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır.
Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe, hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibariyle "mal aleyhine" işlenen bir suçtur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdur ile yirmi beş yıldır tanışık olan sanığın 07.09.2015 tarihinde mağduru arayarak son kez görüşmek istediğini bildirdiği, mağdurun görüşmeyi kabul etmesi üzerine de aynı gün saat 16.00 sıralarında buluştukları, sanığın mağdurun arabasına binerek yanına oturduğu, mağdurun sanığa görüşmek istemediğini ve kendisini aramamasını bildirdiği, buna sinirlenen sanığın arabanın arka koltuğunda bulunan mağdura ait çantayı aldığı ve içerisindeki parfüm şişesini dışarı attığı, mağdurun boynundaki altın zinciri çekip kopartarak aldığı, daha sonra da mağdura ait cep telefonunu elinden zorla aldığı iddiası ile kamu davası açılan olayda; mağdurun soruşturma aşamasında, sanığın boynundaki altın zinciri çekip kopardığını, daha sonra da cep telefonunu elinden zorla aldığını ve arabadan inerek kaçtığını beyan etmesi, Turkcell tarafından düzenlenen 07.10.1015 tarihli cevabi yazının ekinde sunulan belgelerden de suça konu telefonun olaydan bir gün sonra sanık tarafından kullanıldığının anlaşılması maddi olayın oluşuna ilişkin kabulün dosya kapsamındaki delillere aykırı olup, mağdura ait telefonun sanıkta bulunma nedeninin akıl, mantık ve genel hayat tecrübeleri ile açıklanamaması karşısında mağdurun kovuşturma aşamasında değişen beyanının sanığı suç ve cezadan kurtarmaya yönelik olduğu ve sanığa atılı yağma suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın yağma suçunun sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- ... 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli ve 354-546 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın yağma suçundan mahkûmiyeti yerine beratine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.