Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/56 Esas 2022/442 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/56
Karar No: 2022/442
Karar Tarihi: 14.06.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/56 Esas 2022/442 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/56 E.  ,  2022/442 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Sanıklar ... ve ...'in teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-a-c-h, 35, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin ... 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.04.2014 tarihli ve 22-126 sayılı hükümlerin, sanık ..., sanık ... vasisi ve sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 08.05.2018 tarih ve 5647-3491 sayı ile onanmasına karar verilmiş,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.01.2019 tarih ve 97537 sayı ile;
    “Katılan Mağdur ...'le sanık ... arasında önceye dayalı bir husumet olduğu anlaşılmaktadır. Olay, olayın tarafsız kamu tanığı ... ...'un önünde cereyan etmiştir. Tanık ...'in soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tespit edilen anlatımı örtüşmektedir. Tanık anlatımda olayda yağma girişimi olduğundan, sanıkların mağdurun ceplerini aradıklarından söz etmiş değildir. Mağdurun olay nedeniyle kasten yaralandığı, yarasının basit tıbbi tedaviyle giderilebilecek nitelikte olduğu olguları tartışmasızdır.
    Normal yaşam koşullarında yağmaya maruz kalan bir birey imdat çığlığı atıp, yağmaya maruz kaldığını, yağmalandığını ileri sürerek yüksek sesle, avazı çıktığı kadar bağırıp yardım ister.
    Yağma olayının tarafsız kamu tanığı ... kovuşturma evresinde:
    ‘Ben olay tarihinde ...'nda çalışıyordum, gece saat 01:30 sıralarında fırına daha önceden tanımadığım daha sonra ... ile şimdi huzurda bulunan şahıs ... fırına geldiler poğaça aldılar, sonra fırından çıktılar, bu iki şahıs dışarı çıktıktan sonra dışarıdan gürültüler geldi, fırının içinden dışarıyı görebildiğim kadarıyla ...'ün dışarıdaki üçüncü bir şahsa vurduğunu gördüm, ne için vurduğunu bilmiyorum, bunun üzerine ... tarafından vurulan çocuk fırına girdi, burnu kanıyordu, ...'ın da ...'ü tuttuğuna ve müştekinin peşinden gelmemesini engellediğini gördüm, hatta ... müştekiye buradan kaç yoksa ... seni dövmeye devam eder diye uyarıda bulundu, bunun üzerine burnu kanayan çocukta fırından dışarı çıkarak kaçtı, ...'ün müştekiye niye vurduğunu bilmiyorum, aralarında ne konuşma geçti bilmiyorum bilgim bundan ibarettir’ demiştir.
    Sanık ...'ın amacı yağma olsaydı, neden davanın diğer sanığı ...'i kolundan tutup; mağdur ...'a kaçması telkininde bulunup, kaçmasına fırsat, olanak tanımazdı. Sanıklar mağdurun yoksa cep telefonu almaya yeltenmeleri gerekirdi. Mağdur ... yağmaya maruz kalsaydı, durumu sığındığı ...'nda çalışmakta olan tanık ...'e söylerdi. Olay sübut bulmuş hâliyle gerçek bir yağama olayı boyutunda cereyan etmemiştir. Mağdurun yağma iddiası soyut, mücerret nitelikte kalmıştır.
    Soruşturma evresinde 09.12.2011 günü ifadesi tespit edilen ... ifadesinde: 06.09.2011 tarihinde işe başlayan ...'ın işine iki aylık deneme süresinden sonra 17.11.2011 günü son verildiği; ... ve ...'nun işlerine ... yerinde kavga ettikleri için 07/09/2011 günü son verildiğini söylemiştir.
    Soruşturma evresinde 09.12.2011 günü ifadesi tespit edilen ... da:
    ‘...'ı ve ...'yu aynı ... yerinde çalışıyor olması nedeniyle tanıdığını, ...'la tanışıklığının eski olduğunu, aynı mahallede oturduklarını, ... Güney'le ... meselesi yüzünden kavga ettiklerini, kavga sırasında yanına gelen ...'ın ...'dan dengesiz biri diyerek söz ettiğini, kavga nedeniyle işverence hem kendisinin hem de ...'ın işlerine son verildiğini, bu duruma ...'ın üzüldüğünü bildiğini’ söylemiştir.
    Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; ‘suçsuzluk’ ya da ‘masumiyet karinesi’ olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince,’in dubio pro reo’ olarak ifade edilen ‘kuşkudan sanık yararlanır’ ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmada varsayıma dayalı olarak hüküm kurmak anlamına gelir ki, bu durum da yukarıda belirtilen ilkeye açık bir aykırılık oluşturur. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Uygulamada adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
    Aralarında husumet ve düşmanlık bulunan bireylerin bir birleri aleyhine ağır hukuksal sonuçlar doğuracak ölçek ve sonuçta yalan ve iftirayı bir enstrüman gibi kullanmaları; yalını, iftirayı sırf karşı tarafa bir zarar vermek için araçsallaştırmaları mümkündür. Kovuşturma evresinde maddi gerçek tam olarak bulunmadan; mağdurun yalan söylemeyeceği tezinden hareketle, mağdurun anlatımları arasında istikrar bulunduğu tespitiyle sanıkların nitelikli yağma suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Aralarında husumet bulunan bireyler arasında ceza davasına konu olan olaylarda tarafsız kamu tanığı ya da bilimselliğinden kuşkuya düşülmeyecek bir kanıt yoksa evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan kuşkudan sanık yararlanır prensibinin [in dubio pro reo kuralının] somut olay bağlamında sanık lehine işletilmesi zorunludur. Sanıkların mağdur ...'ı basit tıbbi tedaviyle giderilebilecek ölçekte yaraladıkları sabit olmuş ise de, sanıkların olayda bıçak kullanıldığına ilişkin mağdur iddiasının soyut kaldığı, mağdurun adli muayenesi ve sonrasında düzenlenmiş raporunda vücudunda bıçak yarası olduğuna ilişkin bir tespitin olmamasından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında önceye dayalı husumet, düşmanlık ve kin gütmenin olayda ve mağdurun anlatımlarında bir etkisinin olup olmadığının tereddütsüz belirlenmesi, tespiti zorunludur. Tanıklar ... ve ...'in olayla ilgili bilgi ve görgülerinin tespitinden sonra; süreçte toplanmış tüm kanıtlar çerçevesinde sanıkların hukuksal durumlarının takdir ve tayin edilmesi gerekirken; belirtilen hususlarda kovuşturma genişletilmeden sanıkların mevcut kanıt durumuna da aykırı düşen gerekçeyle mahkûmiyetlerine karar veren ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/04/2014 gün, 2012/22 Esas, 2014/126 Karar sayılı kararının CMUK'nun 321. maddesi gereğince bozulması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.01.2019 tarih ve 256-225 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar hakkında teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında eksik araştırmayla hükümler kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Sanıkların 25.09.2011 tarihinde gece saat 01.30 sıralarında evine gitmekte olan katılanın yolunu kestikleri, sanık ...'ın "Paran var mı ulan?" diyerek katılandan para istediği, katılanın parasının olmadığını söylemesi üzerine katılanın suratına yumruk attığı, sanık ...'nin de yumruk attığı, sanık ...'ın para olup olmadığını kontrol etmek için katılanın üzerini aradığı, daha sonra sanık ...'nin cebinden çıkardığı ele geçirilemeyen çakı bıçağı ile "Bıçaklarım, seni öldürürüm, piç, ananı sinkaf ederim." diyerek katılanı tehdit ettiği, sanık ...'ın da benzer sözlerle katılana tehditte bulunduğu iddiası ile kamu davası açıldığı,
    25.09.2011 tarihli tutanaktan; aynı gün saat 02.20 sıralarında haber merkezinin çarşı meydanında darbedilmiş bir şahsın bulunduğunun anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiğinin, katılan ile görüşüldüğünde katılanın, ... Ekmek Fırınının önüne geldiğinde bir arkadaşı vasıtasıyla tanıdığı sanık ... ve yanında bulunan sanık ...'ın önünü kestiklerini, kendisinden para istediklerini, parasının olmadığını söylediğinde bıçak çekerek “Seni keserim.” dediğini ve yumrukladığını, o anda bir fırsatını bulup kaçtığını, şikâyetçi olduğunu beyan ettiği,
    25.09.2011 tarihli geçici rapordan; darp-cebir izine rastlanılmadığının, mağdurun burnunda darbe olduğunu söylediğinin, kati raporu KBB polikliniğinden alınacağının bildirildiği,
    08.12.2011 tarihli kesin raporda ise; yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile iyileşmesinin mümkün olduğunun belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; 25.09.2011 tarihinde saat 01.30 sıralarında evine doğru gittiği sırada ... Ekmek Fırınının önünde ortak bir arkadaşının arkadaşı olan, şahsen tanıdığı ancak samimiyetlerinin bulunmadığı sanık ... ve soyadını bilmediği sanık ... ile karşılaştığını, bu şahısların önüne geçerek yolunu kestiklerini, sanık ...’ın “Para ver lan!” demesi üzerine parasının olmadığını bildirdiğini, bunun üzerine ...’ın suratına yumrukla bir kez vurduğunu, sonrasında da sanık ...’nin bir iki sefer suratına yumruk attığını ve sonrasında cebinden çakı bıçağı çıkardığını, sanıkların kendisini orada bulunan kapının önüne sıkıştırdıklarını, sanık ...’nin bıçağı kendisine doğru tutarak “Bıçaklarım, seni öldürürüm, piç, ananı sinkaf ederim.” dediğini, kendisinin ise bir şey diyemediğini, fırsatını bularak oradan koşarak ayrıldığını ve polise haber verdiğini, kendisinden zorla para isteyen, kendisini darbeden, bıçak gösteren ve küfür eden sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
    Savcılıkta; sanıkları daha önceden gittiği Moon internet kafede çalışan ... vasıtasıyla tanıdığını, sanıklarla bir sohbetinin veya samimiyetinin olmadığını, 25.09.2011 tarihinde saat 00.30-01.00 sıralarında evine doğru giderken ... ekmek fırınının önünden geçtiği esnada sanıkların önüne geçtiklerini, sanık ...'ın yakasından tutarak çektiğini ve "Paran var mı ulan?" dediğini, parasının olmadığını söylemesi üzerine suratına yumruk attığını, daha sonrasında sanık ...'nin de suratına bir iki kez yumruk attığını, sanık ...'ın para olup olmadığını kontrol etmek için üzerini aradığını, sanık ...'ı itmesi üzerine sanıkların kendisini tutarak kapı önüne sıkıştırdıklarını, sanık ...'nin cebinden koyu renkli bir bıçak çıkartıp kendisine doğrultarak "Seni öldürürüm, bıçaklarım, piç, ananı avradını sinkaf ederim." deyip tehdit ve hakaret ettiğini, sanık ...'ın da "Seni öldürürüm, seni sinkaf ederim, piç" şeklinde sözler söylediğini, burnu kanamaya başlayınca koşarak oradan kaçtığını, Çarşı Camisinin şadırvanında elini yüzünü yıkadığı esnada polislerin geldiğini, dayak yediğini gören vatandaşların polise haber vermiş olduklarını, polislerin bu şekilde haberlerinin olduğunu, sanıkların kendisine yaptıklarını ... ekmek fırınında çalışanların gördüklerini, tam hatırlamamakla birlikte fırında 4-5 kişinin olduğunu, bu kişilerin kendisini tanımadıklarını, sanık ...'ın 06.12.2011 tarihinde de kendisini tehdit ettiğini ve bununla ilgili de şikâyette bulunduğunu, sanıkların çevrede halktan zorla para alan, çevreye sataşan ve rahatsızlık veren kişiler olarak bilindiklerini, şikâyetçi olduğunu,
    Mahkemede; olay günü saat 00.30 sıralarında ekmek fırının önünden geçtiği sırada sanıkların karşısına çıktıklarını, sanık ...'ın yakasından tutup "Paran var mı ulan?" dediğini, parasının olmadığını söyleyince suratına yumruk attığını, yanında bulunan sanık ...'nin de aynı şekilde suratına bir iki yumruk attığını, daha sonra her iki sanığın kendisini tutarak üzerini aramaya başladıklarını, sanık ...'ı itmesi üzerine her iki sanığın kendisini tutarak oradaki kapı önüne sıkıştırdıklarını, sanık ...'nin cebinden koyu renkli bir bıçak çıkartarak kendisine doğrultup "Seni vuracağım, öldüreceğim, piç, ananı avradını sinkaf edeceğim." dediğini, aynı haraket ve tehdit sözlerini sanık ...'ın da tekrarladığını, bu sırada sanık ...'ı iterek hızla koşmaya başladığını, Çarşı camisinin şadırvanına gidip elini yüzünü yıkadığı sırada polislerin geldiklerini ve durumu sorduklarını, kendisinin de anlattığını,
    Tanık ... kollukta; 25.09.2011 tarihinde saat 01.30 sıralarında çalışmış olduğu ... isimli ... yerinde bulunduğu sırada daha öncesinden tanımadığı ve ismini polis merkezinde öğrendiği sanık ... ile yanında bulunan o gün kendisine gösterilen sanık ...’ın ... yerine gelerek poğaça aldıklarını, ... yerinden çıktıkları sırada yine ismini sonradan öğrendiği katılan ile karşılaştıklarını, sanık ...'nin alkollü olduğunu ve ... yerinde kendisine sinkaflı sözler söylediğini, dışarı çıktıklarında sanık ...’ın yoldan geçmekte olan katılanı durdurarak direk yumruk atmak suretiyle katılanın yaralanmasına sebep olduğunu, katılanın burnu kanar şekilde ... yerlerine kaçarak kendisini kurtarmaya çalıştığını, bu sırada sanık ...’ın sanık ...'yi tutarak ... yerinde bulunan katılana kaçmasını söylediğini, bu esnada katılanın ... yerinden çıkarak kaçtığını, olay sırasında şahısların aralarında ne konuştuklarını duymadığını, onların dışarıda kavga ettiklerini, kendisinin ise ... yerinde bulunduğunu, sanıkların katılana vurduklarını gördüğünü ancak ellerinde bıçak görmediğini, kavga sebebini ve aralarında geçen konuşmayı bilmediğini, ... yerinde bu olayı gören başkasının olmadığını,
    Mahkemede; olay günü gece saat 01.30 sıralarında çalıştığı fırına daha önceden tanımadığı sanıkların gelerek poğaça aldıklarını ve fırından çıktıklarını, sanıklar çıktıktan sonra dışarıdan gürültü sesi geldiğini, fırının içinden görebildiği kadarıyla sanık ...'nin üçüncü bir şahsa vurduğunu, bunun üzerine burnu kanayan bu şahsın fırına girdiğini, sanığın bu kişiye neden vurduğunu bilmediğini, sanık ...'ın sanık ...'yi tutarak katılanın peşinden gelmesini engellediğini, hatta sanık ...'ın katılana "Buradan kaç yoksa ... seni dövmeye devam eder." diye uyarıda bulunduğunu, bunun üzerine burnu kanayan katılanın fırından dışarı çıkarak kaçtığını, aralarında ne konuşma geçtiğini de bilmediğini,
    Tanık ... kollukta; bir yıl önce ... Otomativ isimli ... yerinde çalışmaya başladığını, kendisi çalıştığı sırada katılanın yeni; sanık ...’ın ise bir hafta önce işe başlamış olduklarını, sanık ... ile aynı mahallede oturduklarını ve yıllardır tanıştıklarını, katılanı da tanıdığını, ... yerinde bulundukları sırada aynı vardiyada çalıştıkları katılan ile ... meselesi yüzünden kavga etmeleri üzerine sanık ...’ın yanına gelerek katılanın dengesiz biri olduğunu söylediğini, katılanın ve kendisinin işine son verildiğini, bu duruma sanık ...’ın üzüldüğünü bildiğini, iki ay kadar önce de sanık ...’ın yolda katılanı gördüğünde “...’un ... yerinden çıkarılmasına sebep sensin.” dediğini, katılanın ise kendisine bir şey söylemediğini anlattığını, sanık ... ile katılanın işe girmeden önce de tanıştıklarını bildiğini,
    Tanık ... kollukta; ... Otomotiv isimli ... yerinde idari işler memuru olarak göre yaptığını, sanık ...’ın 06.09.2011 tarihinde işe başlayıp 17.10.2011 tarihinde şirket tarafından iki aylık deneme süreci sonunda işine son verildiğini, tanık ... ve katılan ise ... yerinde kavga ettikleri için 07.09.2011 tarihinde işlerine son verildiğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... müdafisi huzurunda kollukta; 25.09.2011 tarihinde saat 02.30 sıralarında yanında daha öncesinden tanıdığı sanık ... ile yürüdükleri sırada ... isimli ... yerine girerek poğaça aldıklarını, fırından dışarı çıkarken yine öncesinden tanıdığı ve ... Otomotiv isimli ... yerinde beraber çalıştıkları katılanı gördüğünü ve “Sen ... yerinde çalışan diğer insanlara neden iftira atıyorsun, ekmeğine sebep olduğun insanlar var, hatta bunlardan ... senin yüzünden işinden oldu.” dediğini, kendisinin kavga etmek gibi bir amacı olmadığı hâlde yanında bulunan sanık ...’nin alkolün de verdiği etki ile katılana ... attığını, daha sonra kendisine “Abi bıçaklayayım mı?” diye sorduğunu, bunun üzerine sanık ...’yi terslediğini ve katılana oradan ayrılmasını söylediğini, katılanın da ayrıldığını, daha sonra kendilerinin de eve gittiklerini, katılan ile kavga etme amacının olmadığını, sadece katılanı kimsenin ekmeğiyle oynamaması ve asılsız şeyler söyleyerek iftira atmaması hususlarında uyarmak istediğini, ancak sanık ...’nin agresif olması nedeniyle katılan ile hiçbir sorunu olmamasına rağmen ona vurduğunu, sanık ...’nin de katılanı daha öncesinden tanıdığını, katılana küfretmediğini ve tehdit etmediğini, hatta katılanın kaçması için sanık ...’nin önünde kendisinin durduğunu ve katılanın kaçmasını sağladığını, yanında bulunduğu sırada sanık ...’nin bıçak çıkarmadığını ancak katılana hitaben “Seni gebertirim, kimsenin ekmeği ile oynama!” diyerek tehdit ettiğini, kendisinin olayın büyümesine engel olduğunu, suçlamayı kabul etmediğini,
    Savcılıkta; daha önce ... Otomotiv isimli ... yerinde katılan ile birlikte çalıştıkları için onu tanıdığını, bu ... yerinde tanık ...'un da çalıştığını, katılan ile tanık ...'un kavga etmeleri üzerine işten çıkarıldıklarını, kendisinin de bu kavgadan yaklaşık bir buçuk ay sonra işten ayrıldığını, olay günü olan 25.09.2011 tarihinde arkadaşları ile gece geç saatlere kadar dışarıda dolaştığını, tam hatırlamamakla birlikte gece saat 01.30 - 02.00 sıralarında ... Ekmek Fırınından atıştırmalık birşeyler alacağı sırada daha önceden tanıdığı ve arkadaşı olan sanık ...'yi gördüğünü, ayak üstü sohbet ettikleri sırada yoldan katılanın geçtiğini gördüğünü ve onu durdurarak, "... yerinde çalışan insanlara neden iftira atıyorsun, ekmeği ile oynuyorsun? ... senin yüzünden işinden oldu." dediğini, bu esnada yanında bulunan sanık ...'nin alkolün de etkisi ile katılana ... attığını ve kendisine "Abi bıçaklayayım mı?" diye sorduğunu, kendisinin ise sanık ...'yi tersleyerek oradan ayrılmasını söylediğini, sanık ...'nin katılana "Seni gebertirim, kimsenin ekmeği ile oynama!" şeklinde sözler söylediğini, kendisinin sanık ...'ye engel olması üzerine katılanın oradan kaçarak uzaklaştığını, katılana gitmesini kendisinin söylediğini yoksa sanık ...'nin daha kötü şeyler yapabilecek olduğunu, sanık ...'de bıçak görmediğini, kendisinin katılana karşı hakaret veya tehdit içeren herhangi bir sözünün olmadığını, onu yaralamadığını ve para isteyerek üzerini aramadığını, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini,
    Sulh Ceza Mahkemesinde; olay günü üzerinde bıçak olmadığını, gece saat 01.30 sıralarında ... Ekmek Fırınının önünde daha önceden aynı ... yerinde çalıştıkları katılanı gördüğünü, katılan ile tanık ...'un kavga etmeleri üzerine işten çıkarıldıklarını, kendisinin ise onlardan daha sonra işten çıkarıldığını, katılanı gördüğünde "Niye başkalarının ekmeğine mani oluyorsun?" diyerek kızdığını, bu sırada yanında yirmi yıldır tanıdığı sanık ...'nin de olduğunu, sanık ...'nin alkolün de verdiği etki ile olaya karıştığını ve elinin tersi ile katılana vurduğunu, "Bıçak çekeyim mi?" diye kendisine sorduğunu, sanık ...'nin tekin birisi olmadığını, bu sırada kendisinin sanık ...'ye engel olarak katılanın gitmesini sağladığını, katılana vurmadığını, sadece sert olarak çıkışıp bir kaç cümle sarfettiğini, katılanın psikolojik sorunlarının olduğunu ve bu nedenle mağdur duruma düştüğünü, kimseden para istemediğini,
    Mahkemede; olay gününden önce katılan ile aynı ... yerinde çalıştıklarını, bir gün katılanın aynı ... yerinde çalışan arkadaşıyla kavga ettiklerini gördüğünü, bu kavgadan dolayı işten çıkarılacak olan katılanın "Beni işten çıkarıyorsunuz, ... niye çalışıyor?" demesi üzerine şirketin hem katılanı hem de tanık ...'u işten çıkardığını, bir ay kadar sonra kendisinin de işten çıkarıldığını, oradan ayrıldıktan sonra başka bir işe girdiğini, olay günü de bu ... yerindeki 16.00-24.00 vardiyasından çıktığını, bir ekmek fırınına girip dışarı çıktığında katılanı gördüğünü, katılana daha önceki ... yerinde tanık ... ile yaşadıkları kavgadan dolayı sitemli bir şekilde "...'un ekmeğine mani oldun." dediğini, katılanın ters cevap vermesi üzerine bu sırada olay yerinde olan ve ruhsal bozukluğu bulunan sanık ...'nin "Niye ters cevap veriyorsun?" diyerek katılanın burnunun üstüne yumrukla vurduğunu, bu durumu görünce sanık ...'ye kızdığını ve "Sen bizim işimize niye karışıyorsun?" dediğini, bunun üzerine katılanın oradan ayrıldığını, kendisinin ve sanık ...'nin katılana karşı yağma eyleminde bulunmadıklarını, Sulh Ceza Mahkemesindeki ifadeyle kısmi çelişki nedeniyle sorulduğunda da şimdiki ifadesinin doğru olduğunu,
    Sanık ... Mahkemede; psikolojik rahatsızlığının olduğunu, olay günü arkadaşı olan sanık ... ile birlikte olduklarını, kendisinin hatırlamadığını ancak sanık ...'ın anlattığı kadarıyla katılan ile karşılaştıklarını ve katılana kendisinin ... attığını, olayı bu şekilde hatırladığını, yağma amacıyla herhangi bir eylemde bulunmadığını ve katılanın üzerinde para var mı yok mu diye aramadığını,
    Savunmuşlardır.
    TCK'nın 148. maddesinde yağma suçu; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
    Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
    Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.
    Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.
    Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır.
    Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe, hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibariyle "mal aleyhine" işlenen bir suçtur.
    TCK’nın 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında; silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve gece vakti işlenmesi hâlleri de sayılmıştır.
    Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanıkların 25.09.2011 tarihinde gece saat 01.30 sıralarında evine gitmekte olan katılanın yolunu kestikleri, sanık ...'ın, "Paran var mı ulan?" diyerek katılandan para istediği, parasının olmadığını söyleyen katılanın suratına yumruk atığı ve parasının olup olmadığını kontrol için üzerini aradığı, sanık ...'nin de katılana yumruk attığı ve cebinden çıkardığı ele geçirilemeyen çakı bıçağı ile "Bıçaklarım, seni öldürürüm, piç, ananı sinkaf ederim." diyerek katılanı tehdit ettiği, sanık ...'ın da benzer sözlerle katılana tehditte bulunduğu iddiası ile kamu davası açılan olayda; olayın tek tanığı olan ...’un, sanıkların katılandan para almaya çalıştıklarına dair herhangi bir beyanda bulunmaması, sadece sanıkların katılanı darbettiklerini ifade etmesi, sanıkların da atılı suçlamayı kabul etmemeleri göz önünde bulundurulduğunda, sanıkların atılı nitelikli yağma suçunu işlediklerine dair en önemli delilin katılanın beyanı olması, sanık ...’ın da daha önce aynı ... yerinde çalıştıkları katılana “Sen ... yerinde çalışan diğer insanlara neden iftira atıyorsun, ekmeğine sebep olduğun insanlar var, hatta bunlardan ... senin yüzünden işinden oldu.” diyerek kızdığını, katılana karşı yağma suçunu işlemediğini savunması karşısında öncelikle sanık ... ve katılan arasında olay öncesine dayalı husumet bulunup bulunmadığının tespiti bakımından tanıklar ... ve ...’in beyanlarına başvurarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırmayla mahkûmiyet hükümleri kurulduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkemenin mahkûmiyet hükümlerinin, eksik araştırmayla hükümler kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 08.05.2018 tarihli ve 5647-3491 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.04.2014 tarihli ve 22-126 sayılı sanıklar hakkında teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, eksik araştırmayla hükümler kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara