Esas No: 2021/237
Karar No: 2021/5181
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/237 Esas 2021/5181 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalının istinaf başvurusunun Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları...’ın 65 ada 5 parsel sayılı taşınmazını, boşandıktan bir süre sonra fiilen tekrar birlikte yaşamaya başladığı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payları oranında iptal–tescile, mümkün olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, maaşı ve hayat güvencesi olmaması nedeni ile mirasbırakanın hayat güvencesi olarak taşınmazı verdiğini, davacıların bu durumu bilmelerine rağmen kötü niyetli olarak dava açtıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalının istinaf başvurusu, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan...’ın 65 ada 5 parsel sayılı taşınmazını (1.800,99 m2, bahçeli kerpiç ev) 09.12.2010 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, 1962 doğumlu mirasbırakanın 06.02.2015 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak eşi olan davacı ..., ..,’den çocukları diğer davacılar ... (1995) ve... (1992), davalı ...’den çocukları davacı ... (1989) ile dava dışı ... (2007) ve ...in (1998) kaldığı, mirasbırakan ile davalı ...’nün 18.04.1988 tarihinde evlenip 19.09.1989 tarihinde boşandıkları, mirasbırakan ile davacı ...’nin ise 24.11.1990 tarihinde evlendikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunun"un (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın, davacılar ile arasında herhangi bir husumetinin bulunmadığı, ilk eşi olan davalıyı ve ondan olan yaşı küçük çocuklarını koruma amacıyla davaya konu taşınmazını temlik ettiği, başkaca mallarının da olduğu, mal kaçırma kastının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, her ne kadar resmi akitte gösterilen bedel akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de, salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK"nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 06/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.