Esas No: 2013/55
Karar No: 2013/67
Karar Tarihi: 28/05/2013
AYM 2013/55 Esas 2013/67 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı
Esas Sayısı: 2013/55
Karar Sayısı : 2013/67
Karar Günü : 28.5.2013
R.G. Tarih-Sayı : 27.3.2014-28954
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Çankırı İnfaz Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU : 1- 13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 68. maddesinin,
2- 30.3.2011 günlü, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasının,
Anayasa"nın 2., 12., 13., 17., 20., 22., 25., 26., 36., 38. ve 152. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Ceza infaz kurumu mektup okuma komisyonunun “hükümlünün yazmış olduğu mektubun yerine gönderilmemesine” ilişkin verdiği karara karşı yapılan itirazın incelenmesi sırasında, itiraz konusu kuralların Anayasa"ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
1- 5275 sayılı Kanun"un “Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı” başlıklı 68. maddesi şöyledir:
“Madde 68- (1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir.”
2- 6216 sayılı Kanun"un itiraz konusu kuralı da içeren “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“MADDE 41- (1) Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz.
(2) İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır.”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa"nın 2., 12., 13., 17., 20., 22., 25., 26., 36., 38. ve 152. maddelerine dayanılmış, Anayasa"nın 142. maddesi ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ"un katılımlarıyla 28.5.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, öncelikle davada bekletici mesele sorunu görüşülmüştür.
6216 sayılı Kanun"un “Başvuruya engel durumlar” başlığını taşıyan 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, “İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır.” denilmiştir.
İtiraz yoluna başvuran aynı Mahkeme tarafından, itiraz konusu 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin uygulanacağı başka dava dosyası kapsamında yapılmış olan itiraz başvurusunun (E.2013/54 sayılı), bakılmakta olan dava dosyası için de bekletici mesele sayılması gerekirken, tekrar başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, 6216 sayılı Kanun"un 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun, anılan Kanun"un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından, esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
Açıklanan nedenlerle;
1- 13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 68. maddesinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 41. maddesinin (2) numaralı fıkraları gereğince REDDİNE,
2- 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasının esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Mustafa ÇAL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu kuralla, aynı mahkemece yapılmış bir itiraz başvurusunun bulunması hâlinde bu başvuru sonuçlanmadan Anayasa Mahkemesine yeni bir başvuru yapılması engellenerek önceki başvurunun bekletici mesele yapılacağının hüküm altına alındığı, oysa Anayasa"nın 152. maddesinde böyle bir kısıtlamaya yer verilmediği, düzenlemenin varlığının yargılama ekonomisi ile açıklanamayacağı, bekletici mesele yapması gerekenin Anayasa Mahkemesi olduğu, itiraz yoluna başvuran mahkemelerin bekletici mesele yapması gerekliliğinin yasal başvuru yollarını engellediği belirtilerek kuralın, Anayasa"nın 36. ve 152. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Kanun"un 43. maddesi uyarınca, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural Anayasa"nın 2. ve 142. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
6216 sayılı Kanun"un “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesinin itiraz konusu (2) numaralı fıkrasında, itiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusunun bu dosyalar için de bekletici mesele sayılacağı; 40. maddesinin (4) numaralı fıkrasında ise yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hüküm altına alınmıştır.
Anayasa"nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa"ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa"nın 36. maddesine göre, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Anayasa"nın 142. maddesinde ise “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.” denilerek bu alanların Anayasa"ya uygun olarak düzenlenmesi yasama organına bırakılmıştır.
Anayasa"nın 152. maddesinde, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” denilmiştir.
Anayasa"nın 152. maddesi dikkate alındığında, bir mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı kuralı Anayasa"ya aykırı görmesi hâlinde, bu aykırılığı gözardı etme, yani uygulamama yetkisine sahip olmadığı açıktır. Bu durumda, kuralın Anayasa"ya aykırı olduğunu düşünen mahkemeye itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurma olanağı tanınmıştır. Dolayısıyla, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin, Anayasa"ya aykırı gördüğü kuralın anayasal denetimini bekletici mesele yaparak davayı geri bırakması gerekecektir. Bekletici mesele ise bir davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan ve bu davanın incelenebilmesi veya sonuçlandırılabilmesi için mahkemenin görevi dışında kalması sebebiyle görevli yargılama makamınca çözümlenmesine kadar beklenilmesi gereken meseleler olarak tanımlanmaktadır.
Bununla birlikte, itiraz konusu kural uyarınca da itiraz yoluna başvuran mahkemenin aynı kural için yeniden başvuru yapamayacağı, başka bir deyişle önceki itiraz başvurusunun bekletici mesele sayılacağı da hüküm altına alınmıştır. Böylece, hem usul ekonomisinin gereği olarak zaman, emek, masraf kaybı önlenerek Anayasa Mahkemesinin gereksiz iş yükü artışının engellenmesinin hem de itiraz yoluna başvuran mahkemelerin aynı normu uygulayacağı uyuşmazlıklara ilişkin olarak farklı kararlar vermelerinin önlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
İtiraz konusu kuralla ilgili olarak, Anayasa"nın 152. maddesinde bekletici mesele saymanın düzenlenmediği, bu yönüyle böyle bir düzenleme yapılamayacağı ileri sürülmüşse de hukuk devletinde, kanun koyucunun, yargılama hukukuna ilişkin kuralları belirleme ve bu çerçevede mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi, yargılama usulleri ve yapısı hakkında Anayasa"ya uygun olmak koşuluyla ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma konusunda takdir yetkisine sahip bulunduğu açıktır. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvuran mahkemelerin aynı norm aleyhine yapmış olduğu önceki itiraz başvurusunun bekletici mesele sayılmasının düzenlenmesi de mahkemelerin işleyişi ve yargılama usulüne ilişkin olup bu hususta kanun koyucunun takdir yetkisine dayanarak ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapmasının da hukuk devleti ilkesiyle çelişen bir yönü bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin anayasal denetimde, itiraz yoluna başvuran mahkemenin Anayasa"ya aykırılık hususunda ileri sürdüğü gerekçelere dayanma zorunluluğu bulunmadığı gibi Mahkeme taleple bağlı kalmak şartıyla başka gerekçeyle de Anayasa"ya aykırılık kararı verebilmektedir. Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesince kurala ilişkin olarak yapılan anayasal denetim, başvuran mahkemenin ileri sürdüğü gerekçelerle sınırlı olarak yapılmamakta, yapılan denetim ilgili görülen tüm Anayasa kurallarını kapsamaktadır. Bu yönüyle de itiraz konusu kural uyarınca önceki başvurunun bekletici mesele yapılmasının, hem itiraz yoluna başvuran mahkemenin aynı norm aleyhine farklı Anayasa kurallarına dayanarak yeni başvuru yapmasının engellenmesi sonucu başvuran mahkemenin başvuru yolunu hem de bekletici mesele yapılacak olan uyuşmazlığın taraflarının hak arama özgürlüğünü kısıtladığından söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, itiraz konusu kuralın hem usul ekonomisi gereği hem de aynı normun uygulanacağı benzer uyuşmazlıklarda hukuki birlik ve istikrarın sağlanması amacına yönelik olması ve yargılama sonucunda işin esasına ilişkin adil ve hakkaniyete uygun karar verilmesine engel oluşturmaması nedeniyle kişilerin hak arama özgürlüğüne de aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa"nın 2., 36., 142. ve 152. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
VI- SONUÇ
30.3.2011 günlü, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 28.5.2013 gününde karar verildi.
Başkanvekili Serruh KALELİ |
Başkanvekili Alparslan ALTAN |
Üye Mehmet ERTEN |
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
Üye Zehra Ayla PERKTAŞ |
Üye Recep KÖMÜRCÜ |
Üye Burhan ÜSTÜN |
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Hicabi DURSUN |
Üye Celal Mümtaz AKINCI |
Üye Muammer TOPAL |
Üye Zühtü ARSLAN |
Üye M. Emin KUZ |
KARŞIOY YAZISI
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un itiraz yoluyla iptali istenen (2) numaralı fıkrasında, itiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması halinde, yapılmış olan itiraz başvurusunun diğer dosyalar için de bekletici mesele sayılması öngörülmüştür.
1- Öncelikle Bekletici Mesele Kurumunun niteliği ve amaçları yönünden itiraz konusu kuralı değerlendirmek gerekmektedir.
Bekletici meselenin tanımı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 165. maddesinde şu şekilde yapılmıştır:
“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir”.
Ceza yargılamasında işin esasına ilişkin maddi gerçeğin ortaya çıkartılması başka bir ceza yargılamasının sonucuna bağlı ise esasen orada davalar arasında bağlantının mevcudiyeti söz konusu olur ve bu davalar birlikte görülür. Bağlantılı davalar, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 8 ila 11. maddelerinde düzenlenmiştir. Bekletici mesele ise CMK"nun 218. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer almaktadır. Buna göre:
“Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir”.
İdari yargılama usulünde de “Bağlantılı Davalar” düzenlenmiş olup bu konudaki hükümler 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 38 ila 42. maddelerinde yer almaktadır. İdari yargıda da bekletici mesele kararı verilebilir.
Gerek hukukun genel ilkelerine gerek Türk hukukundaki düzenleniş şekline göre bekletici mesele yargı görevini yapmakta olan mahkemece somut olayın özelliklerine göre, serbestçe takdir olunacak bir husustur. Kanunen zorunlu bekletici mesele, aşağıda incelenecek olan Anayasa"nın 152. maddesinde doğrudan düzenlenen hal dışında, ilke olarak söz konusu değildir.
2- Anayasa"ya uygunluk denetiminde bekletici mesele yönünden şu saptamalar yapılabilir:
Anayasa yargısında ve dolayısıyla anayasa mahkemelerinin çalışma usullerinde bekletici mesele müessesesi düzenlenmemiş olmakla beraber Anayasa Mahkemesinin bir iptal veya itiraz başvurusunu karara bağlamadan önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vereceği bir kararı beklemeye karar vermesine bir engel bulunmadığı açıktır.
Mahkemelerin itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurmaları halinde başvurunun sonucunun beklenmesi, Anayasa"nın 152. maddesinde doğrudan düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa"ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği kadar davayı geri bırakacağı belirtilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında da şöyle denilmiştir:
“Anayasa mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır”.
Anayasa"da doğrudan düzenlenen kurala göre, mahkemelerin bir dosya ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine başvurmalarının, ellerindeki benzer dosyalara bekletici etkisi yönünden bağlantı bulunmamaktadır. Anayasa"da öngörülen bekletici süre beş ay ile sınırlı olup sadece başvurunun konusu olan olayın sonuçlandırılması ile sınırlıdır. Anayasa, başvuran mahkemeye, beş aylık müddetin sonunda yargılamaya devam etmek veya ne kadar sürerse sürsün Anayasa Mahkemesi kararını beklemek seçenekleri arasında bir tercih hakkı vermemektedir. Mahkeme, beş ayın sonunda Anayasa Mahkemesince karar verilmemişse, yargılamaya devam etmek zorundadır.
İtiraz yoluyla iptali istenen kuralda, Anayasa Mahkemesine başvuran mahkemenin elindeki benzer dosyaları da bekletmesi öngörülmüştür. Bu durumda, farklı tarihlerde açılmış olsalar da aynı kuralın uygulanacağı davalar, ilk dosyanın akıbetini beklemek zorunda kalacaklardır. Öte yandan Anayasa, bekletici mesele konusunu doğrudan düzenlemiş ve beş ayın sonunda karar verilmemişse, uyuşmazlığın yürürlükteki kanun hükümlerine göre çözülmesini, yani daha fazla beklenmemesini öngörmüştür. Anayasa koyucunun buradaki iradesinin, kanunların anayasaya uygunluğu karinesini gözeterek davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılması ihtiyacına öncelik vermek yönünde olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki tarafları ve açılış tarihleri farklı olan davalar, mutlaka Anayasaya aykırılığı düşünülen kuralın uygulanması yoluyla değil, hukuk mahkemelerinde sulh, feragat, uzlaşma gibi yollarla, ceza mahkemelerinde lehte kanun değişikliği, af, zamanaşımı gibi nedenlerle de sonuçlanabilecektir. İtiraz yoluyla iptali istenen kural, yargılamanın mahkemece serbest takdir esasına göre sonuçlandırılması esasına sınırlama getirdiği ve böylece tarafların adil yargılanma hakkına da bir müdahale teşkil ettiği için Anayasa"nın 36. maddesine de aykırı düşmektedir.
Anayasa Mahkemesinin bir mahkemece uygulanacak kuralın Anayasa"ya aykırılığı gerekçesiyle yaptığı başvuru üzerine yaptığı denetim, doktrinde somut norm denetimi olarak adlandırılmaktadır. Bunun anlamı, Anayasa mahkemesinin itiraz konusu kurala ilişkin uygulamayı ve kuralın yol açtığı sonuçları örnek olay temelinde incelemesidir. İtiraz konusu kuralın uygulanacağı farklı olayların Anayasa Mahkemesine ayrı başvurulara konu edilmesi, Anayasa Mahkemesinin bu dosyaları birleştirmek suretiyle yapacağı incelemenin daha etraflı ve kapsamlı olmasına yardımcı olabilecek, aksi halde kural tek bir olay temelinde değerlendirilecektir. Anayasa yargısının ve Mahkemenin oluşum şeklinin özellikleri gözetildiğinde, anayasal denetimin salt hukuki normların ötesinde sosyal, toplumsal ve ekonomik sonuçları ile kapsamlı bir değerlendirme yapılmasına katkı sağlayacak olan birden çok başvurunun birleştirilerek incelenmesinin Anayasa yargısının ruhuna daha uygun olduğu açıktır. İtiraz konusu kural bu imkanı ortadan kaldırmaktadır.
Anayasa"da açıkça düzenlenmeyen her hangi bir konuda yasa ile düzenleme yapılabileceği anlamına gelen yasamanın asliliği ilkesinin sınırları yine Anayasa"nın çeşitli maddelerinde düzenlenen kurallar tarafından belirlenir. Anayasa"da doğrudan belirtilen beş aylık bekleme süresinin sadece başvuru konusu dosya için öngörülmüş olduğu açıktır. Birbirini takip eden farklı tarihlerde açılmış davaların ilk itiraz dosyasının sonuçlanmasına talik edilmesinin, tarafları ve talep konuları farklı davaları zorunlu bir neden olmaksızın uzatabileceği, bunun yerine aynı itiraz konusu kurala ilişkin dosyaların Anayasa Mahkemesinde birleştirilebileceği, bunun Anayasa Mahkemesince kurala ilişkin denetimin derinliğine de katkı sağlayacağı gözetildiğinde, itiraz başvurularının Anayasa"da öngörülenden farklı koşullara bağlanması sonucunu doğuran kuralın Anayasa"nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesine ve beş aylık bekleme süresi öngören 152. maddesine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle iptali gerektiği düşüncesindeyim.
Üye |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |