Esas No: 2014/1037
Karar No: 2014/1089
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/1037 Esas 2014/1089 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 1037 KARAR NO : 2014 / 1089 KARAR TR : 29.12.2014
|
ÖZET : İdare Mahkemesi kararının bir görevsizlik kararı olmasına karşın, adli yargı yerince verilen kararın husumet yokluğu nedeniyle dava dilekçesinin reddine dair bir karar olması ve görevsizlik kararı mahiyetinde bulunmaması karşısında; 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : T.D.Ş.
Vekilleri : Av. E. D. - Av. D. A.
Davalı : (Adli Yargıda)
1-H.B.
2-M.Z.
Vekili : Av. B. Ş.
(İdari Yargıda) DSİ İzmir 2.Bölge Müdürlüğü
O L A Y : Davacı vekili, DSİ İzmir 2. Bölge Müdürlüğünde, Emlak ve Kamulaştırma Şube Müdürlüğünde görev yapan müvekkilinin, davalılar tarafından hukuka aykırı bir şekilde çirkin bir olayın içerisine sürüklendiği, ağır bir şekilde mağdur edildiğini, müvekkiline ait, işi ile ilgili olmayan, kendi şahsi harcamalarını gösterir dökümlerin kendisinden habersiz bir şekilde ele geçirildiğini ve maddi, manevi zarar verme amacı ile kullanıldığını; müvekkilinin kişilik hakları ve özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini ifade ederek; toplam 10.000. TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle; 1-H.B. ve 2-M.Z.’e karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.
İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesi, 20.12.2011 gün ve E:2011/164, K:2011/504 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 5.6.2013 gün ve E:2012/10898, K:2013/10731 sayı ile, Mahkemece/husumet yokluğundan dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle; kararın bozulmasına karar vermiştir.
İZMİR 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.12.2013 gün ve E:2013/417, K:2013/576 sayı ile, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi"nin 2012/10898 Esas-2013/10731 Karar sayı ve 05/06/2013 tarihli ilamında (....Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/lll, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır. Davaya konu edilen olayda; DSİ İzmir 2. Bölge Müdürlüğünde Harita Mühendisi olarak görev yapan H.B."in davacıya karşı görev sırasında haksız fiil suçunu işlediği ileri sürülmüş, davalı memurun görevi sırasında ve görevi nedeniyle meydana gelen zarardan sorumlu tutulması istenmiştir. Mahkemece husumet yokluğundan dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun olmadığından bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir....) denmek suretiyle kararlarının bozulduğu, mahkemece yapılan açık yargılama sonunda usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamına uyularak husumet yokluğundan dava dilekçesinin reddine dair hüküm tesis edilmiş olduğu gerekçesiyle; “Davacının davasının husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili; aynı maddi olaydan dolayı, 2.000 TL. manevi tazminat ödenmesi istemiyle bu kez DSİ İzmir 2.Bölge Müdürlüğüne karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.
İZMİR 3.İDARE MAHKEMESİ: 1.9.2014 gün ve E:2014/1009 sayı ile, kamu görevlilerinin görevleri sırasında, görevlerinden ayrılabilen kişisel kusurları nedeniyle doğrudan kamu görevlisine karşı açılan davaların adli yargı yerlerinde çözümlenmekte olduğu, dava konusu olayda ise, davalı idare çalışanı Hasan B. tarafından davacının izinde olduğu dönemde davacının şahsi eşyalarını karıştırdığı ve kredi kartı hesap ekstresi ile banka dekontunu eline geçirerek bunları davacı aleyhinde kullandığı ileri sürülerek bu şahsa karşı açılan tazminat davasının, davacı tarafından ileri sürülen hususların kamu görevlisinin görevinden ayrılabilen kişisel kusuru iddiasına dayanması nedeniyle adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmış olduğu; dava konusu olayda, davalı idare çalışanı Hasan B. tarafından davacının kişilik hakları ve özel hayatının gizliliği ihlal edildiği gerekçesi ile manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle ilk olarak İzmir 7. Asiye Hukuk Mahkemesi"nde dava açıldığı, anılan mahkeme tarafından E:2013/417, K2013/576 sayılı ve 17/12/2013 tarihli kararı ile, Hasan B. Tarafından işlenildiği iddia edilen fiillerin görev sırasında olduğu bu nedenle davanın görevli olduğu kamu kurumu aleyhine açılması gerektiği gerekçesi ile davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verildiği, bu kararın kesinleşmesi üzerine davacı tarafından görülmekte olan davanın açıldığının anlaşıldığı; uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanı içerisinde bulunmadığı ve davanın yukarıda belirtilen Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görev alanı içerisinde kaldığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesi uyarınca görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyası ve ara kararı ile temin edilen İzmir 7. Aliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2013/417 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda bir karar vermesine kadar geri bırakılmasına karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 29.12.2014 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
Anayasa’nın 158. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”; 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. / Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.”; 19.maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. / (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.
İzmir 3.İdare Mahkemesi kararının görevsizlik kararı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
Buna karşılık, olumsuz görev uyuşmazlığına konu edilen İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesi kararı incelendiğinde; Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyularak husumet yokluğundan dava dilekçesinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, adli yargı yerinde açılan davanın davalılarının, H.B. ve M.Z. isimli kişiler olmasına karşılık; idari yargı yerinde DSİ İzmir 2.Bölge Müdürlüğüne karşı dava açıldığı, dolayısıyla davanın taraflarının aynı olmadığı görülmektedir.
Buna göre; Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından ve ayrıca adli ve idari yargı yerlerinde açılan davanın davalıları da aynı olmadığından; adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir.
Bu durumda, olayda, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İzmir 3.İdare Mahkemesinin başvurusunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İzmir 3.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN, anılan Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 29.12.2014 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |