Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/143 Esas 2015/159 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2015/143
Karar No: 2015/159

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/143 Esas 2015/159 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 143

            KARAR NO : 2015 / 159

            KARAR TR   : 02.03.2015

 

ÖZET : 1-Hukuk uyuşmazlıklarında, adli yargı yerince görevsizlik kararı verildikten sonra,  dava dosyası gönderilmekle idari yargı yerinde dava açılmış sayılmayacağı;

               2-2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı              : R.Akaryakıt ve Lpg Ürn. Nak. San. ve Tic. Ltd. Ştd.

            Vekili                : Av. M.A.

            Davalılar          :  1- Adalet Bakanlığı

                                        2-İçişleri Bakanlığı

Vekilleri            : Av. B.K.

                                        3- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu

            Vekili                 : Av. P.Y.

 

O L A Y     : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete ait işyerinde Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/461 sayılı soruşturması kapsamında, 14.04.2012 tarihinde EPDK adına hareket eden Balıkesir Emniyet Müdürlüğü KOM Şube’de görevli personelce, tüm işyerinde satış pompalarından ve yasal tanklarından alınan numunelerin markerli ve geçerli çıktığını; söz konusu aramanın hiçbir mahkeme kararı olmaksızın gerçekleştirildiğini; usul ve yasaya aykırı yapılan aramanın durdurulması için Susurluk Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne yapılan başvurunun reddedildiğini; arama ve kazı işlemlerinin 15.04.2012, 16.04.2012 ve 17.04.2012 tarihlerinde de haksız olarak devam ettiği gibi yine aynı şekilde Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne yapılan  başvuruların da ret ile sonuçlandığını; bu ret kararlarına karşı Susurluk Asliye Ceza Mahkemesi’ne yaptıkları itirazların da reddine karar verildiğini; davacının işyerinde yapılan arama ve kazılarda  iddia edildiği gibi ne gizli yer altı tankı ve ne de herhangi bir petrol ürünü yakalanmadığını; davacı şirketin işyerinde 4 gün boyunca büyük kepçe ve başkaca bir kepçe marifetiyle beton kırma ve kazı çalışması yapılması nedeniyle boru hatlarının çoğunun koptuğunu, davacı şirketin ticari hayatının bitme noktasına geldiğini; arama ve kazı çalışmaları sırasında Cumhuriyet Savcısı bulunmadığı gibi o yer ihtiyar heyetinden de bir kişinin de bulunmadığını, aramanın ihbarı dayandığı beyan edilmesine rağmen ihbarın ne şekilde yapıldığının da belli olmadığını, usulsüz yapılan işlemler nedeniyle davacı şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek; 8.267 TL maddi ve 3.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemiyle adli yargıda dava açmıştır.

SUSURLUK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 14.11.2012 gün ve E:2012/339 K.2012/545 sayılı kararında; “…01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun 7. bölümünde "koruma tedbirleri nedeniyle tazminat" konusu düzenlenmiştir. Bu bölümdeki "Tazminat İstemi" başlıklı 141. maddede, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceği özel olarak belirtilmiştir. Yani yargılama faaliyetinden dolayı Devletin tazminat sorumluluğu haksız fiil hükümlerinden ayrı olarak kabul edilmiştir.

5271 sayılı CMK.nun 142/2. maddesinde "istem zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka ağır ceza dairesi yoksa en yakın ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır" şeklinde düzenleme yapılmıştır. Böylece bu madde ile, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteminde hangi mahkemenin görevli ve yetkili olduğu belirlenmiştir.

Ancak, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 6. maddesinde, CMK.nun 141 ila 144. maddeleri hükümlerinin 01/06/2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanacağı belirtilmiştir.

6100 sayılı HMK.nun 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince, görev dava şartlarından olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmalıdır. Dava konusu arama işlemi 14-15-16-17/04/2012 tarihinde yapılmıştır. Bu nedenle 5271 sayılı CMK.nun 142/2. maddesi gereğince davaya bakma görevi Balıkesir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olduğundan görevsizlik kararı vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine dava dosyası Balıkesir 2.Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

BALIKESİR 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 19.12.2013 gün ve E:2013/134 K:2013/224 sayılı kararında; “…dava konusu tazminata konu hususların idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan bir durumdan ibaret bulunduğu, Anayasa ile idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun hükme bağlandığı, yerleşik yargı içtihatlarına nazaran, hizmetin hiç işlememesi, geç işlemesi veya kötü işlemesinden dolayı meydana gelen zararların hizmet kusuru ilkesi çerçevesinde tazminin yasal zorunluluk olduğu, hizmet kusurundan kaynaklanan uyuşmazlıkların görüş ve çözüm yerinin idari yargı olduğu, emsal yargı kararlarının da bu doğrultuda olduğu, işbu davanın da İdari Yargılama Usulü Yasasının 2. maddesi gereğince adli mahkemelerin görev sınırları dışında kaldığı sonuç ve kanaatine varılarak CMK 4/1, 141-142 maddesi uyarınca Mahkememizin görevsizliğine, dosyanın Balıkesir İdare Mahkemesi"ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir…” gerekçesiyle CMK 4/1, 141-142. maddeleri uyarınca görevsizlik kararı ile dosyanın görevli Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir. Söz konusu kararın itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava dosyası Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ:  06.03.2014 gün ve E:2014/117 K:2014/324 sayılı kararında; “…5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan haliyle 141. maddesinde; "Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, e) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlarına karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler. (2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir." hükmüne ve 142. maddesinde de; "1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir. (2) istem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından 8.267,00-TL maddi ve 3.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tazmini istemiyle 23/05/2012 tarihinde Susurluk Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açıldığı, anılan mahkemece verilen 14/11/2012 tarih ve E:2012/339, K:2012/245 sayılı dava dilekçesinin reddi ile görevsizlik kararı uyarınca dosyanın Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi"ne gönderildiği, yapılan yargılama sonucunda Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi"nin 19/12/2013 tarih ve E:2013/134, K:2013/224 sayılı kararı ile görevsizlik kararı verildiği, bu kararın taraflarca temyiz edilmeyerek 15/01/2014 tarihinde" kesinleşmesi üzerine söz konusu dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile davacının iddiaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; uyuşmazlığa konu olan maddi ve manevi zararın suç soruşması esnasında ortaya çıktığı, bu nevi zararlara ilişkin açılacak tazminat davaları için Ceza Muhakemesi Kanunu"nda özel düzenleme getirildiği, yukarıda anılan kanun hükümleri uyarınca da uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olduğu görüldüğünden, iş bu davada uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermenin olanaklı olmadığı sonucuna varılmıştır…” denilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1/a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, görevsizlik kararına karşı davacı vekili itiraz etmiştir.

            BURSA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ: 06.06.2014 gün ve E.2014/2149 K:2014/2147 sayılı kararında özetle; görevsizlik kararının usul ve hukuka uygun olduğunu belirtilerek görevsizlik kararı onamış ve davacı vekili tarafından istenen karar düzeltme talebi de aynı mahkemece 18.11.2014 gün E:2014/3699 K:2014/3987 sayılı karar ile reddedilmesinin ardından idari yargıda verilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu karar üzerine yeniden adli yargıda dava açmıştır.

BALIKESİR 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 02.02.2015 gün ve E:2015/21 sayılı gönderme kararında “…2247 Sayılı Kanun 19.maddesinde Adli, İdari, Askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik karan üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik karan veren merciinin görevli olduğu kanısına varırsa gerekçeli karar ile görevli merciinin belirtilmesi için uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesine uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Şeklindeki düzenlenmesi karşısında dava konusu olaylara Mahkememizin 19/12/2013 tarihinde görevsizlik karan verdiği görülmekle, Balıkesir İdare Mahkemesinin 06/03/2014 tarihli kararında görev yönünden davanın reddinden önce 2247 sayılı kanunun 19.madde uyarınca işlem yapması gerekmekte iken bunu yapmadığı görülmekle, adli ve idari yargı arasında davaya bakmakla görevli yargı mercii hususunda uyuşmazlık çıktığından dava dosyaları ekte gönderilmiş olup,

2247 sayılı kanun 19.madde uyarınca görev uyuşmazlığının çözümü hususunda gereği arz olunur…” denilerek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 02.03.2015 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir”, 19.maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

            (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

 

 Dosyanın incelenmesinden, davacı vekilince, davacı şirkete ait işyerinde yapılan aramadan doğan zarara ilişkin, maddi ve manevi tazminat istemiyle adli yargı yerinde dava açıldığı, Mahkemece görevsizlik kararı ile ayrıca dosyanın re’sen Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine de karar verildiği ve İdare Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen kararın kesinleşmesinin ardından yeniden adli yargıda açılan dava üzerine görevli yargı yerinin belirtilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

            Uyuşmazlık Mahkemesi bu durumlarda, her ne kadar 2247 sayılı Yasada öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, mahkemelerce re’sen  yapılan başvuruların 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabul edilerek Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlıklarının çözüme kavuşturulmasının, gerek dava ekonomisine gerek Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağı düşüncesiyle görev uyuşmazlıklarının esasını inceleyerek  esasa  ilişkin  karar vermektedir.

Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler” başlıklı 20.maddesinin 1.fıkrasında; “ (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” hükmüne yer verilmiş;  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari davaların açılması" başlıklı 3. maddesinde; idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılması öngörülmüş; aynı Kanunun 9. maddesinde; çözümlenmesi Danıştay’ın  idare  ve  vergi  mahkemelerinin   görevlerine   girdiği  halde  adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemelerde dava açılabileceği hükme bağlanmış; Yasanın “İlk inceleme üzerine verilecek karar”  başlıklı 15.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde; “ 1. (Değişik bent: 05/04/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin; a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine, (…) karar verilir” denilmiştir.

Dosyanın, 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca incelenmesinden:

            Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi, ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin 6100 sayılı H.M.K’nın 20. (1086 sayılı H.U.M.K.’nun 27.) maddesiyle 2577 sayılı İ.Y.U.K.’ nun 15. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan “görev” kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.

Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyle ki; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda, dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise, görevli olduğu işaret edilen yargı yerine, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.

Olayda, idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadan, dosyanın Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar veren Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesin’ce dava dosyası Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderilmiş ve idari yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinden inceleme yapılarak görevsizlik kararı verilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalara göre, İ.Y.U.K.’nun 3. ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre, adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciince, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, dava dosyalarının  gerekçeli  başvuru  kararı  ile  birlikte  görevli  merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi ve elindeki işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine karar verilmesi gerekmektedir. Ancak, başvuru koşullarının incelenebilmesi için öncelikle, yargı yerinde usulüne göre açılmış bir dava bulunması gerektiği tartışmasızdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 14.10.2008 tarihli Mesutoğlu –Türkiye kararında (Başvuru No: 36533/04); asliye hukuk mahkemesine açılan tazminat davasında bu mahkemece davanın görev yönünden reddine, başvuranların kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde dava açmaları halinde dava dosyasının yetkili idare mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, davacıların öngörülen sürede başvurmaları üzerine yine bu mahkemece dava dosyasının ilgili idare mahkemesine gönderildiği, İdare Mahkemesince de mahkemelerine İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre davacılar tarafından açılan bir davanın mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddedildiği, temyiz edilen bu kararın Danıştay’ca onandığı, davacıların adil yargılanma haklarının ihlali iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM’ne) başvurdukları, AİHM 2. Dairesince yapılan incelemede ise davanın somutunda İdari Yargılama Usulü Kanununun 9 uncu maddesinin uygulamasının çok katı biçimde ve aşırı şekilci gerçekleşmesi nedeniyle, başvuranların mahkemeye erişim haklarının ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/1 nci maddesinin ihlal edildiği sonucuna varıldığı görülmektedir. Mahkememizce konuya ilişkin idari yargı içtihatları üzerinde yapılan araştırmada; Danıştay 6. Dairesi uygulamasında AİHM’nin temas edilen kararına işaretle, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı sonrası davacının 30 günlük süre içerisinde başvurarak dosyanın görevli idare mahkemesine gönderilmesini talep etmesi halinde, Asliye Hukuk Mahkemesine yaptığı başvuru tarihinin görevli İdare Mahkemesine başvurma tarihi olarak kabulü gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. (Dnş. 6. D.nin 27.9.2012 tarih ve E.2012/4525, K.2012/4622 sayılı kararı.) Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 31.5.2007 tarih ve E.2006/4713,K.2007/1302 sayılı kararında ise “… İlgililerin süresi içinde adli yargı yerine verdikleri ve dosyanın idari yargı merciine gönderilmesi istemini içeren dilekçelerin ‘dilekçe reddi’ kararı verilerek dava dilekçesi durumuna getirilmek suretiyle işin esasının incelenmesine geçilmesi hukuken olanaklı ise de, adli yargı yerinin kendiliğinden dava dosyasını idari yargı yerine göndermesi halinde, dosya mahkemenin esasına kaydedilerek davanın incelenmesine geçilemeyecektir. Davada davacının yazılı bir istemi olmaksızın doğrudan idari yargı merciine dosyanın 2577 sayılı Yasanın 9/1. maddesi hükmü karşısında esasa kaydedilmeyerek veya esasa hataen kaydedilmiş ise dosya kaydının kapatılarak mahkemesine iadesi gerekmektedir…” denilmektedir.

            Davanın somutunda, Balıkesir 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararı, Mahkemece re’sen Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderilmiş; ancak bu mahkemece usulü yönden bir karar (dilekçe reddi) verilmeyip, davada görevsiz olduğu düşüncesiyle öncelikle görev ret kararı verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. ve 9. maddeleri uyarınca idari yargı yerlerinde bizzat dava açma, davacıların uymak zorunda olduğu emredici bir hüküm olduğu gibi, 492 sayılı Harçlar Kanununun ilgili hükümleri ve tarifeleri gereğince böyle bir davanın harca tabi olduğu izahtan varestedir. İlgili mevzuatında gerekli değişiklik yapılmadığı sürece, bu yasal yükümlülüklerin ihmali ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin anılan kararının Mahkememizce doğrudan uygulanması suretiyle, benzer bütün davaların bu şekilde sonuçlandırılması mümkün görülmemiştir.

Bu durumda, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 02.03.2015 gününde Üyeler Eyüp Sabri BAYDAR ile Nurdane TOPUZ’un karşı oyları ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

.

 

Hemen Ara