Esas No: 2022/1820
Karar No: 2022/3677
Karar Tarihi: 02.06.2022
Danıştay 8. Daire 2022/1820 Esas 2022/3677 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2022/1820 E. , 2022/3677 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/1820
Karar No : 2022/3677
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : ... ... ve
... Mirasçıları
1-...
...
14- ...
... ... ve ... Mirasçısı ... Mirasçıları
1- ...
2- ...
3- ...
4- ...
5- ...
... ... ve ... Mirasçıları
1- ... (Kendi adına asaleten ... adına velayeten)
2-... (Kendi adına asaleten ... adına velayeten)
3- ... (Kendi adına asaleten ... adına velayet)
4- ...
..., ... ... ... Mirasçıları
1-... ,
2-...
3- ...
(Kendi adına asaleten ... adına velayeten)
4- ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Dava; davalı idarece yapılan köy yolu ve menfez çalışmalarının ardından, yağan yağmurlarda ve oluşan sel taşkınlarında yolun set görevi görmesi ve yol altına bırakılan menfezlerden taşan sel sularının taşıdığı çamur ve molozların, Van İli, Özalp İlçesi, ... Köyü, ... Mevkii'nde bulunan ... Parsel sayılı davacılara ait taşınmazları kullanılamaz hale getirdiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın giderilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin ... tarih ve ... sayılı işlemin iptali ile davalı idarenin söz konusu eylemi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 599.240,75-TL zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesin ... gün ve E:..., K:... sayılı kararı ile, dosyaya sunulan bilirkişi raporu dikkate alındığında; Taşınmazda oluşan zararın, taşınmazın coğrafik şekilleri ve doğal konumları gereği oluştuğu, oluşan bu zararın kadimden beri devam ettiği, 2012 yılında yapılan yolun altına döşenen menfez ve yol çalışmalarının zararın oluşumuna etken olmadığı anlaşıldığından davalı idarenin zararın oluşumunda kusurlu olmadığı sonucuna ulaşıldığı; kadimden beri dere yatağı içerisinde ve mutat mevsim şartları nedeniyle sel sularının etki alanında kalan dava konusu taşınmazda, sel suları sebebiyle meydana gelen zararlarda, taşınmazın konumu gereği idarenin kusursuz sorumluluğuna ve öngörülemezlik prensibine de gidilemeyeceği, taşınmaza esas herhangi bir ıslah çalışmasının mümkün olmadığı ve kalıcı bir ıslahın yapılamayacağı, taşınmazın coğrafi durumu, davalı idarenin kusurunun bulunmadığı, öngörülmezlik ilkesi ve kusursuz sorumluluk hallerinin somut olayda mevcut olmadığı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının maddi tazminat isteminin reddi gerektiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine ve 37.919,63 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; ... gün ve E:..., K:... sayılı kararı ile istinaf başvurusuna konu Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Karara esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı; tespit raporu ile çelişkili olduğu, taşınmazın yol yapımı nedeniyle zarar gördüğü öne sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ... 'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyize konu kararın gerekçe değiştirmek suretiyle ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar tarafından, Van İli Özalp İlçesi ... Köyü ... mevkiinde kain ... nolu parselde, 2012 yılında yapılan yolun altına döşenen menfezlerden 02.09.2012 tarihinde yağan yağmur ve sel sularının yüksek basınçla geldiği, gelen sel taşkınıyla çamur, lil ve molozların taşınmazın yüzeyini tamamen kapladığı, bu sebeplerle taşınmazın semerelerinden faydalanılamamasında davalı idarenin sorumluluğunun olduğu iddia edilerek 599.240,75 TL maddi tazminatın ödenmesi istemiyle 16/08/2013 gününde idareye başvurulduğu; başvurunun 10/03/2014 gününde tebliğ edilen işlemle reddi üzerine, zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, "Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür"; 13. maddesinin 1. fıkrasında, "İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir." düzenlemelerinin yer aldığı, aynı Kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde; dava dilekçesinin süre aşımı yönünden inceleneceği, 15. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinde ise; davanın süresinde açılmadığının belirlenmesi durumunda davanın reddedileceği hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 'Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar' başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay'ın kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Vekalet ücreti dışında temyize konu Mahkeme kararının incelenmesi:
02.09.2012 tarihinde meydana gelen idari eylem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle davacılar tarafından 2577 sayılı Kanunun 13. maddesi kapsamında 16.08.2013 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulduğu, idarece 60 gün içinde cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine 60 günlük dava açma süresi içinde en geç (14.12.2013 tarihinin cumartesi olması nedeniyle) 16.12.2013 tarihinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra, 08.04.2014 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda, başvurunun idarece ... tarih ve ... sayılı işlemle reddedilerek aynı gün davacılara tebliğ edilmiş olmasının dava açma süresini canlandırmayacağı açık olduğundan, Mahkemece işin esasına girilerek verilen, dava konusu işlemin iptali isteminin reddi yönündeki kararın istinaf isteminin reddine ilişkin karar, sonucu itibariyle isabetli olmakla birlikte, yukarıda belirtilen gerekçe ile onanması gerekmektedir.
Kararın davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik kısmı yönünden yapılan inceleme:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine, Anayasa'nın 148. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.” hükmü yer almıştır.
Benzer başka bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesinin 07/11/2013 gün ve Başvuru No:2012/791 numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Buna göre, “Sözleşmenin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de maddenin, (1) numaralı fıkrasındaki “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı...” ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir. (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38 - 39)
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
(...) Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda da ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu - Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince gerekçeli kararın hüküm fıkrasında reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden nispi olarak hesaplanan 37,919,63 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verildiği görülmektedir.
Yukarıda açıklanan şekilde davacının, kullandığı Anayasal hakları nedeniyle olağan dışı ağırlıkta bir mali yük altında kalmış olması, bu durumun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı üzerinde olağan dışı bir kısıtlama oluşturması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36553/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında mahkemelerin yargılama usullerini uygularken davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten kaçınmaları gereğini vurgulaması ile somut olayın koşulları bir arada değerlendirildiğinde, davacı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 37,919.63.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine," kısmının, "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu olarak belirlenen 990 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine," şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddi ile Mahkemece verilen ve vekalet ücreti dışında hüküm fıkrası itibarıyla hukuka uygun bulunan kararın istinaf isteminin reddine dair temyize konu kararın yukarıda yer verilen gerekçe ile ONANMASINA
2. Reddedilen maddi tazminat üzerinden hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmının istinaf isteminin reddine dair kararın düzeltilerek ONANMASINA
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. Kesin olarak, 02/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.