Esas No: 2017/2910
Karar No: 2022/3046
Karar Tarihi: 06.06.2022
Danıştay 10. Daire 2017/2910 Esas 2022/3046 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/2910 E. , 2022/3046 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/2910
Karar No : 2022/3046
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi …Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının) taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Hava Savunma Er olarak Konya Hava Savunma Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 20/01/2013 tarihinde sabah içtiması esnasında düşerek kafasını çarpması sonucu %30,2 oranında engelli hale geldiğinden bahisle uğranılan zararların karşılığı olarak fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 26.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesince; yaralanma olayının meydana gelmesinde hizmetin kurulması ve işletilmesinden kaynaklanan idareye yüklenebilecek bir hizmet kusurundan söz edilemez ise de, zararlı sonucu doğuran olay ile hizmet arasında illiyet bağı bulunduğundan zararın zarar görenler üzerinde bırakılmayarak tüm topluma yayılması adalet, hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun düşeceğinden davacının zararlarının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idarece karşılanması gerektiği, bununla birlikte davacının yaralanmasına neden olan olayın icra edilen bir görev ile doğrudan bağlantılı olmaması, herhangi bir eylem sonucunda meydana gelmemesi, aynı dönemde, aynı birlikte askerlik hizmetini yerine getiren diğer erbaş ve erlerde benzer hadisenin olmaması nedenleriyle davacının bünyesel zayıflığının düşüp bayılmasına %50 oranında katkıda bulunduğu kanaatine varıldığı, davacının olay sebebiyle vücut fonksiyon kayıp oranının belirlenmesi için sevk edildiği GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 08/12/2015 tarihli raporda, düşmeye bağlı yaralanması nedeniyle % 30,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağının belirtildiği, maddi tazminatın hesabı için tanzim olunan ve hükme esas alınabilecek nitelikte görülen bilirkişi raporunda, davacının maddi tazminat hak edişinin olmadığı, zararının fazlasıyla karşılandığının belirtildiği, davacının olay nedeniyle çektiği acı ve ıstıraplarını kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla olayın meydana geliş şekli, yaralanma derecesi, olay tarihi ve paranın alım gücü de göz önünde bulundurularak uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının maddi tazminat isteminin reddine, bünyesel durumu da dikkate alınarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 16.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, vazife maluliyeti kapsamında yapılan maaş ödemelerinin Borçlar Kanunu'nun 55. maddesi uyarınca hesaplanan tazminat miktarından düşülmesinin hukuka aykırı olduğu, yapılan ödemelerin ifa amacını taşıyan bir ödeme olmayıp sosyal yardım niteliğinde olduğu, hükme esas hesaplama ilkelerinin Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarıyla çeliştiği, dosyada bulunan belgelerde bünyesel zayıflığına ilişkin bilimsel bir tespit bulunmamasına rağmen Mahkemece kusur indirimi yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı tarafından; davacının düşüp bayılmasının tamamen bünyesel nedenlerden kaynaklandığı ve idarelerine atfedilebilecek kusurlu ya da kusursuz sorumluluğu gerektirebilecek bir hususun olmadığı ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI:Davalı idare tarafından, davacının isteminin reddi gerektiği savulmakta olup, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :Davacının temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının Hava Savunma Er olarak Konya Hava Savunma Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 20/01/2013 tarihinde sabah içtimasını müteakip yemekhanede yemek duasının söylenmesi esnasında baygınlık geçirip yere düştüğü ve kafasını yere vurarak yaralandığı, yapılan tedavilere rağmen iyileşemediği, GATA Sağlık Kurulunun … tarih ve …sayılı raporu ile hakkında “Frontalensefalosel (TRAVMATİK FRONTAL ENSEFALOMALAZİ) tanısı konularak “Askerliğe Elverişli Değildir” kararının verildiği, bu raporun 25/04/2013 tarihinde onaylandığı, normal askerlik süresini doldurarak 22/02/2013 tarihinde terhis olduğu, 5434 sayılı Kanun uyarınca vazife malullü olduğu kabul edilerek kendisine vazife malullüğü aylığı bağlandığı ve tütün ikramiyesinin ödendiği anlaşılan davacının 01/04/2014 tarihinde vekili marifeti ile davalı idareye müracaat ederek çalışma gücü kaybı karşılığı 150.000,00 TL maddi, duyduğu acı ve üzüntü karşılığı 50.000,00 TL manevi tazminat talep ettiği, bu talebin zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT
27/04/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa'ya eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendi hükmüyle, askeri yargı kaldırılmış ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmekte olan dosyalardan, kanun yolu incelemesi aşamasında olanların Danıştay'a, diğer dosyaların ise görevli ve yetkili idari yargı mercilerine bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde gönderileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 4. maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na eklenen ve 7078 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile kabul edilen Geçici 45. maddede ise; kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesinde olanların Danıştaya, diğerlerinin ise Ankara İdare Mahkemelerine gönderileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak, "usul kurallarının derhal uygulanırlığı ilkesi" gereğince dava dosyalarının devrini müteakip uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Bedensel Zarar" başlıklı 54. maddesinde, "Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar." hükmü; "Belirlenmesi" başlıklı 55. maddesinde, "Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 56. maddesinde, "Muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (Serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, yedek subay ve yedek astsubay okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70'i üzerinden aylık bağlanır."; Ek 78. maddesinde, "Bu Kanunun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddelerine, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesine ve 2330 sayılı Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malullüğü aylığı üzerinden aylık bağlananların bu aylıkları, aşağıdaki esaslar dahilinde yükseltilir.(...)Bu maddeye göre yapılan ödemeler her türlü vergi, resim ve harçtan müstesna olup, faturası karşılığında Hazineden tahsil edilir."; Ek 79. maddesinde, "Bu Kanunun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi, 2330 sayılı Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malullüğü aylığı üzerinden aylık bağlananlara, bu madde uyarınca ek ödeme verilir... Bu ödemeler T.C. Emekli Sandığı tarafından ödenmesini izleyen iki ay içinde faturası karşılığında Hazineden tahsil edilir." kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A) TEMYİZ İSTEMİNE KONU KARARIN, MADDİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİNE İLİŞKİN KISMININ İNCELENMESİ:
Dosyanın incelenmesinden; davacının askerlik görevini ifası sırasında baygınlık geçirmesi sebebiyle dengesini kaybederek düştüğü, hakkında GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 08/12/2015 tarihli raporda, düşmeye bağlı yaralanması nedeniyle %30,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı yönünde görüş bildirildiği, bakılan davada malul olması nedeniyle uğradığı zararların karşılığı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 26.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini istediği, dava dilekçesinde maddi tazminat isteminin gelir kaybı ve beden gücü kaybına bağlı olarak fazladan sarf edilen güç (efor) kaybı karşılığı uğranılan zarara yönelik olduğunun belirtildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının gelir kaybı ve güç kaybından doğan zararlarının ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
Davacının gelir kaybı zararının incelenmesi:
Bakılan davada, davacının maluliyet oranının %30,2 olduğu görülmektedir. Davacının maluliyet oranının %60'tan az olması nedeniyle çalışmaya devam edebileceği, ayrıca davacının askerlikten önce herhangi bir işte veya memuriyette çalışmadığına dair vekilinin beyanı ve gelir kaybına yönelik somut bir bilgi- belge sunulmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının gelir kaybının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının güç (efor) kaybı zararının incelenmesi:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlığı nedeniyle uğramış olduğu beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi "güç (efor) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını ve çalışma hayatını sürdürebilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacının dava konusu olay nedeniyle % 30,2 oranında bedensel güç kaybına uğradığı, bu nedenle günlük yaşamını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdürmek zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğu açıktır. Her ne kadar Mahkemece davacının uğradığı maddi zararın hesaplanmasında %50 oranında "bünyesel zayıflık" indirimi yapılan bilirkişi raporu hükme esas alınmış ise de, zararın askerlik hizmetinin neden ve tesiriyle meydan gelmesinin yanı sıra kişilerin doğuştan gelen fiziksel ve/veya ruhsal farklılıklarının uğradıkları zararı ve dolayısıyla idarenin sorumluluğunu değiştirmeyeceği dikkate alındığında, bünyesel zayıflık indirimi yapılmasında hukuki isabet görülmemiştir.
Bu itibarla, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;
Aktif dönemde, zarara uğranılan tarihten itibaren içtihadi emeklilik yaşı kabul edilen 60 yaşın sonuna kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücrete (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) çalışma gücü kaybı olan % 30,2 oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının 60 yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması suretiyle ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle, bünyesel zayıflık indirimi yapılmaksızın hesaplanmalıdır.
Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretlerinin, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden, askerlik görevi sırasında yaşanılan olay nedeniyle davacıya 5434 sayılı Kanun'un 56. maddesi uyarınca bağlanan maluliyet aylığı ile Ek 79. maddesi uyarınca yapılacak ek ödemelerin; prim karşılığı yapılmadığı, gerek maluliyet aylığı, gerekse ek ödemenin ödemeyi yapan kurum tarafından faturası karşılığında Hazineden tahsil edildiği, bu nedenle bağlanan aylık ve yapılan ek ödemenin "rücuya tabi bir sosyal güvenlik ödemesi" niteliğinde olduğu anlaşıldığından, Mahkemece, yapılan ve yapılacak bahse konu ödemelerin olay nedeniyle davacıya sağlanan "yarar" kapsamında kabul edilmesi suretiyle ilgilinin zararından indirilerek denkleştirme yapılması ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak yeniden bir karar verilmesi gerekmekte olup, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
B) TEMYİZ İSTEMİNE KONU KARARIN, MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE İLİŞKİN KISMININ İNCELENMESİ:
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği, zararlı sonuca etkisi ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Dava konusu olayda, olayın gerçekleşme şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının, uğranılan zarara göre orantısız ve düşük kaldığı, duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı ve manevi tazminat isteminin tamamına hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, Mahkeme kararının, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiş olup; manevi tazminat isteminin yeniden karara bağlanmasını teminen tümüyle bozulması gerekmektedir.
C) TEMYİZ İSTEMİNE KONU KARARIN, HÜKMEDİLEN MANEVİ TAZMİNATA OLAY TARİHİNDEN İTİBAREN YASAL FAİZ İŞETİLMESİNE İLİŞKİN KISMININ İNCELENMESİ :
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatı ödediği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun, uyuşmazlık bakımından ön karar başvurusunda bulunulduğu tarihteki haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almaktadır.
Anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Bakılan davada, Mahkemece, olayda yaralanan davacı adına hükmolunan toplam 16.000,00 TL manevi tazminata olay tarihinden itibaren (20/01/2013) yasal faiz işletildiği görülmüştür.
Danıştay'ın yerleşik içtihatlarında da yer aldığı üzere, faizin başlangıç tarihine, davalı idarenin temerrüde düştüğü, dolayısıyla davacının idareye başvuru tarihi olan 01/04/2014 tarihi yerine, olay tarihinin esas alınmasında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin KABULÜNE, davalı idarenin temyiz isteminin kısmen KABULÜNE, kısmen REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının) BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın davanın görüm ve çözümünde yetkili olan ... İDARE MAHKEMESİNE gönderilmesine, kararın … İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.